Ahmed hulûSİ’de kavramlar


Rabbehu enniy messeniyeş şeytanu Bi nusbin ve azâb



Yüklə 1,92 Mb.
səhifə20/20
tarix06.03.2018
ölçüsü1,92 Mb.
#44715
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   20

Rabbehu enniy messeniyeş şeytanu Bi nusbin ve azâb;

Rabbi euzü BiKE min hemezatiş şeyatıyn; Ve euzü BiKE Rabbi en yahdurun;

Ve hıfzan min külli şeytanin marid.


"Muhakkak ki şeytan (beden olma fikri) bana bitkinlik ve azap yaşattı" (Sâd/41)

"Rabbim! (Dışsal ve içsel) şeytanların vesveselerinden sana (varlığımdaki koruyucu Esmâ'na) sığınırım."

"Ve sana (varlığımdaki koruyucu Esmâ'na) sığınırım Rabbim, çevremde bulunmalarından." (“Mü’minun”/97-98)

(Dünya semâsını) kurallara itaatten çıkan her şeytandan koruduk. (Saffat/7)



CİNLERİN her türlü zarar veren tesirlerine karşı Kur’ân-ı Kerîm’de bulunan bir iki dua âyeti, beraberce okunduğu zaman son derece tesirli olmaktadır.

Sad” Sûresinin 41. âyeti olan kısmı Eyyûb aleyhisselâm okumuştur. “Mü’minun” Sûresinin 97 ve 98. âyetleri olan kısmı ise Cenâb-ı Hak tarafından Rasûlullah salla’lâhu aleyhi ve sellem’e öğretilmiştir.

Saffat Sûresi 7. âyetindeki bölüm ise cinî ilhamlara karşı korunmayı temin etmektedir.

CİNLER tarafından kandırılmış bulunan herkes bu duaya devam hâlinde çok büyük faydalar görür.

MEDYUMLAR, RUHLARLA, UZAYLILARLA GÖRÜŞTÜKLERİNİ SANANLAR; KENDİNİ EVLİYA, ŞEYH veya MEHDÎ zannedenler bu dualara şayet bir süre devam ederlerse, o zannı oluşturan tüm veriler kesiliverir.



Bu duanın tesirli olabilmesi için bir kaç yol vardır.



1. Kişinin kendisinin, üzerindeki etki kesilene kadar hergün sabah ve akşam 200 veya 300 kere bu duayı okuması ve ayrıca her okuyuşta bir sürahi su içine nefesini de üfleyerek ve daha sonra da o suyu içerek bünyesini güçlendirmesi.

2. Güvenilen sâlih birkaç kişinin biraraya gelerek o kişinin üzerine üçyüzer kere okumaları ve bu arada ortada geniş ağızlı bir kap içinde su bulundurmaları ve daha sonra o kişiye peyder pey bu suyu içirmeleri. Mümkünse o kişinin kendisinin de bu dualara devamı.

3. Ayrıca bu kişinin hergün 41 defa “Kul eûzü birabbil felâk” ve “Kul eûzü birabbin nâs” sûrelerini sabah akşam okumaları.

Şayet bunların hepsi bir arada yapılırsa daha kolay neticeye ulaşılır.



Burada şunu da belirtmeden geçmeyelim…



Gerek “Âyet-el Kürsî” ve gerekse “Muavvizeteyn” denilen “Kul eûzüler” pasif korunma sistemleridir. Kişinin beyin gücünü kuvvetlendirmeye, ruh gücünü kuvvetlendirmeye ve koruyucu manyetik kalkan içine almaya yarayan formüllerdir.

Yukarıda verdiğimiz âyetler ise tamamıyla aktif formüldür!. Yani kişi bu dualara devam ettiği zaman; o kişinin beyni laser tabancasının ışını gibi, fakat çevresine yaygın olarak öyle bir mikrodalga yayın yapmaktadır ki; bundan bütün CİNLER rahatsız olmakta ve uzaklaşma zorunluluğunu hissetmektedirler.

Burada ayrıca şu hususu da belirtmeden geçmeyelim:

CİNLERİN musallat olduğu kişiler ve CİNLERİN çeşitli etkileme sistemleri hakkında “RUH İNSAN CİN’ isimli kitabımızda ve “RUH CİN MELEK” isimli video kasetimizde son derece geniş kapsamlı bilgi vermeye çalıştık; İlâhî lûtfu inayet neticesinde. Burada şunu da özellikle vermek istiyorum…



CİNLERİN etkisi altında olan kişiler, bu duaları okumaya başladıkları zaman, önce içlerinde büyük sıkıntı duyarlar. Hattâ bırakın kendilerinin okumasını; çevresindekiler okumaya başlasa, hemen oradan uzaklaşmak isterler.

Bunun sebebi, bilinçleri dışında kendilerini elegeçirmiş olan cinlerin o dalgalardan zarar görerek uzaklaşmak istemeleri ve onları da yanlarında götürmeyi arzulamalarıdır.

Sıkıntının arkasından, ateş basması, tepeye ateş çıkması gibi haller hissedilir, avuç içlerinde terlemeler görülür. Cinlerin etkisi sonucu; adrenalin salgısının kana karışması neticesi hissedilen şeylerdir bunlar.

Şayet kişi bütün bunlara dayanabilir ve kendisi de duaya devam edebilirse, birkaç gün içinde bu sıkıntıları azalır ve rahatlamaya başlar. Bütün mesele, kişinin iradesini kullanıp, direnebilmesi ve korkuyu atabilmesindedir.

Bu bahsettiğimiz duaların tatbiki için de, bize göre, hiç bir hocaya gidip para kaptırmanın âlemi yoktur!. Kişinin kendisi veya güvendiği yakın dostları, bunu rahatlıkla yapabilirler.

Allah cümlemizi bu konuda bilinçlendirsin ve CİNLER’in elinde oyuncak olup, elâleme rüsvây olmaktan korusun.



ÂHİR ZAMAN İLÂHI



Lâkabı-> “DECCAL”!

  • İlâhlık(Tanrılık) iddia eden varlık

  • "Ulûhiyet" kavramının gerçeğini örterek, kendini "Rab" olarak gören,

  • İnsanların asırlardır tapındıkları gökyüzündeki Tanrısı olduğunu bildirecek ve onları kendine tapınmaya, kendi TANRI'lığını kabul etmeye davet eden,

  • Kendinden önce türeyecek 30 a yakın sahtesi olan,

  • En son gelecek olan hakikisinin göstereceği olağanüstü olaylar ve sahip olacağı olağanüstü güçlerle insanları kendine tapındıracak YÜCE RAB olduğunu iddia edecek varlık…

  • İnsanları içselliğine dönmekten alıkoyup, dışsallıkta tüketecek olan sağ gözü kör yâni Hakk’ı-gerçeği görmekten perdeli olan,

  • Âfâki boyuttan seyirle hakikatına vâkıf olmuş, bu yüzden de kendisinde açığa çıkan “kudret sıfatı“ desteğiyle de insanları kendine tapmaya dâvet eden…

  • "Mehdi" anlayışının ardından ortaya çıkacak olan varlık

  • Kuş gibi uçarak dünyanın bir yerinden diğer bir yerine gidebileceği, kırk günde bütün dünyayı dolaşacağı, girmedik ev kalmayacağı, aynı anda dünyanın her yerinde görülüp, dinlenebileceği hadislerle bildirilen belâ…

  • İnsanlara yanlışı doğru imiş gibi gösteren…

  • Beş duyunun sana var sandırdığı kısır sığ anlayış

  • Beş duyunun sana var sandırdığı çağdışı anlayış üstüne bina edilmiş her düşünce sistemi…

  • "İhlâs" sûresinde açıklanan "Allah" kavramının manâsını anlamamış; kafasında yarattığı bir Tanrıya "Allah" ismini etiketliyerek yönelen insanların tasavvurlarındaki gökte bir yerde yaşayan Tanrı…

  • Kandırmaca

  • Sonlu sınırlı bir tanrı

  • Ahir zaman fitnesi



“GÖK TANRI”(“Deccal”) KURBANLARI,

BEKLEDİKLERİ DECCAL’İ KARŞILARINDA

BULUNCA HEMEN ONA KOŞACAKLAR

Allah'ın sünneti olduğu üzere, önce insanları ALLAH'a inanmaya, O'nun SONSUZ-SINIRSIZ TEK olduğuna; tapınılacak bir TANRI olmadığına, her türlü, şekil, renk, ışık ve bu tür kavramlardan münezzeh yüce bilgi ve güç sahibi evrenüstü, enerji üstü bir kavram olduğuna işaret edip uyaracak olan "MEHDİ" lâkablı kişi çıkacak.

Arkasından da bu anlayışın imtihanına tâbi tutulmak üzere insanlar, DECCAL ortaya çıkacak; ve insanların asırlardır tapındıkları gökyüzündeki TANRISI olduğunu bildirecek ve onları kendine tapınmaya, kendi TANRI'lığını kabul etmeye davet edecek.



"MEHDİ"nin açıkladığı ALLAH kavramını idrâk etmiş olanlar, bu gerçeği farkettikleri için, ne kadar olağanüstü olaylar ortaya koyarsa koysun, DECCAL lâkablı “TANRI"lık iddiasındaki varlığa inanmayacaklar ve Hazreti Muhammed'in Kur'ân-ı Kerîm ile bildirmiş olduğu esaslara bağlı kalarak ölümötesi yaşama geçeceklerdir.

Kur'ân-ı Kerîm'de "İHLÂS" sûresinde açıklanan "ALLAH" kavramının manâsını anlamamış; kafasında yarattığı bir TANRI'ya "ALLAH" ismini etiketliyerek yönelen insanlar ise, tasavvurlarındaki gökte bir yerde yaşayan TANRI'larını karşılarında bulunca, hemen O'na koşacaklar ve sonuçta, kendilerine yapılan uyarıya kulak vermemenin cezasını büyük bir hüsran ile alacaklardır.



DÜNYANIN HER YERİNDE GÖRÜLECEK OLAN

OLAĞANÜSTÜ GÜÇLERE SAHİP DECCAL’İN

FİTNESİNDEN TEK KURTULUŞ YOLU

DECCAL fitnesinden kurtuluş, ancak ve ancak Kur'ân-ı Kerîm’de "İHLÂS" sûresinde açıklanan "ALLAH" ismiyle işaret edilen idrâk edilerek mümkün olur; bunu hiç aklımızdan çıkartmayalım.

Zirâ, şu sıralar CİNLER, kendilerinin UZAYLI VARLIKLAR (Bu konuda çok geniş açıklama "RUH İNSAN CİN" 14. baskı kitabımızın "Uzaylıların içyüzü" bölümündedir.) UFO'larla aramıza gelip gittiklerinden sıkça sözetmeye başladılar. Yakında insanların TANRI'sının yeryüzüne geleceğinden de bahsediyorlar. Bunlar çok önemli işaretler olabilir.

Bilemeyiz, MEHDİ ne zaman çıkar; bilemeyiz DECCAL ne zaman çıkar!.

Bunlar Allah'ın ilminde olan hususlardır. Ne var ki, böyle bir belâya karşı tedbirli, bilgili olup, yeni yetişenleri bu konuda uyarmada kesinlikle büyük yarar vardır. Çünkü işaretler bu zamanın çok uzak olmadığını göstermektedir.

Kütüb-i Sitte denilen kesinlikle doğruluğu tartışılamıyan hadis kitaplarında gerek DECCAL ve gerekse MEHDİ konusunda önemli hadisler vardır; arzu edenler meselâ "İbn MÂCE"den MEHDİ ile ilgili Rasûlullah açıklamalarını, "Müslim"-"Buhari" ve diğerlerinden DECCAL'la ilgili bahisleri tetkik edebilirler.

Meselâ, Deccal'in kuş gibi uçarak dünyanın bir yerinden diğer bir yerine gidebileceği, kırk günde bütün dünyayı dolaşacağı, girmedik ev kalmayacağı, aynı anda dünyanın her yerinde görülüp, dinlenebileceğine işaret eden öyle tanımlamalar vardır ki; asırlar öncesinin şartları içinde, elbette ki uçak, televizyon gibi şeyler hayâl bile edilemezken, olayın bu şekilde nesilden nesile aktarılması üzerinde hassasiyetle durmak gerektirir, bize göre!.

Çünkü Rasûlullah, "İnsanlık yaratıldığından beri böyle bir fitne görmemiştir" diyerek DECCAL olayına son derece büyük önem vermektedir.

Çünkü, Deccal öylesine olağanüstü güçlere sahip olarak öyle hayret verici olaylar meydana getirecektir ki, buna inanmamak, ancak Allah’ın muhafaza ettiği kişiler için sözkonusu olabilecektir.



Yukarıda bir TANRI; veya "ALLAH"ı âdeta bir "GÖK TANRISI" gibi kabul etme yanlışlığının sonucu olarak insanlar, bekledikleri DECCAL`a kavuşunca, onu TANRI olarak kabullenme gafletine düşeceklerdir!..



DECCAL`e karşı insanların kendilerini koruyabilmelerinin tek yolu ise Hz. MUHAMMED`İN AÇIKLADIĞI "ALLAH"`ın ne olduğunu iyi idrâk etmeleridir...

Kur`an-ı Kerim`in târif etmiş olduğu "ALLAH"ın ne olduğunu idrâk etmemiş olanlar ise bir sahte "TANRI"nın kurbanı olmakla yüzyüzedirler bizim görüşümüzce!..



İLÂH EDİNEN



  • Allah dûnundaki ne yararı ne de zararı olmayan şeylere yönelen…

  • Mağdubin”(“şirk” yollu, baştan beri “tanrı kavramını kabul edenler”)

  • Hakikat”ten sapan

  • Daâlliyn"(“Ehli kitap” denilen; kendilerine işin doğrusu bildirilmiş, Allah indindeki tek Din’den yani İslâm’dan, yani Hazreti Musa veya Hazreti İsa öğretisinden “Sapanlar"

  • Esmâ'sıyla hakikatleri olan Allah hakkında su-i zanda bulunan (O'nu tanrı yerine koyan)

  • Allah'a ortak koşan(Şirk ehli)

  • Kendi nefsi aleyhine yalan söyleyen

  • Hayalinde Tanrı uyduran

  • Asılsız zanlarının getirisini İlâh edinen

  • O'nun dûnunda tanrılar edinen

  • Bu varlığın ötesinde ayrı bir Tanrı kabul edip, hayâlindekilerle O’nu bezeyen ve o “Hayâli Tanrı”nın da kulu(kölesi) olan…

  • Putlarını Rabbine denk tutan

  • İlâhlarının gücüne dair, açık bir delil gösteremeyecekleri halde zanlarına tâbi olan

  • Allah üzerine yalan söyleyerek iftira eden

  • Hem başkalarını Hz.Rasûlullah'ta engelleyen, hem de (kendileri) Ondan uzaklaşan

  • Hakikatten saptığı için artık aydınlatacak bir veli bulamayan

  • Kendine ulaşan nimeti Rabbine değil, başka bir tesire bağlayan

  • Allah’ın kendisini rızıklandırdığı şeylerden hayalî tanrılarına pay ayıran

  • (Din-sistem) anlayışlarını paramparça eden

  • Münâfık

  • Rüşd yolunu görse de o yola girmeyen

  • Hevâsını ilâh edinen

  • Apaçık hüsrana uğrayan

  • Dünyayı da gelecek yaşamı da yitiren



İLÂH EDİNENLERİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ,

İNANÇ VE UYGULAMALARI


  • Allah'a ortak koşar

  • Kendilerine yardım olunur ümidiyle Allah dûnunda tanrılar edinir

  • Kendisini korur diye ilâhlar(Tanrılar) vehmeder(varsayar-tasavvur eder)

  • Kendi nefsi aleyhine yalan söyler

  • Hayalinde Tanrı uydurur

  • Asılsız zanlarının getirisini İlâh edinir

  • Putlarını Rabbine denk tutar

  • Allah Nebisini gördüğünde, "Bu mu tanrılarınız hakkında konuşan!" diyerek onu küçümser

  • Allah Nebilerine tuzak kurmak ister

  • Tanrılarına destek vermek için Allah Nebilerini yakmak ister

  • Hakikatleri olan Rahmaniyet hatırlatılınca, onu inkâr eder

  • “Hakikat bilgisi”ni inkâr eder

  • Kozalarında yaşar(Gerçeği fark edemez)

  • Atalarını putlara tapanlar olarak gördükleri için kendileri de onları taklit eder(Oysa kendileri de Ataları da sapık bir düşüncede olduğu apaçık ortadadır)

  • Tanrılarına destek vermek için elinden geleni yapar

  • Allah Rasûl ve Nebilerine tuzak kurmaya kalkar(Fakat Allah onların yaptığını geçersiz kılar)

  • Rüşd yolunu görseler, o yola girmez

  • Sapıklık yolunu görseler, onu yol edinir

  • Yaptıklarının sonucunu şiddetle yaşar

  • Mucizeleri-işaretleri yalanlamaları ve onlardan gaflete düşmeleri dolayısıyla, onları denizde boğulur

  • Yaptıkları boşa gider

  • Sadece yapmakta olduklarının sonucunu yaşar

  • Din-sistem anlayışını paramparça eder

  • Kendileri de taptıkları ilâhlar da cehennem yakıtıdır(cehennemde ebedî kalıcılardır)

ALLAH’IN KENDİLERİNİ RIZIKLANDIRDIĞI

ŞEYLERDEN, HAYÂLİ TANRILARINA

PAY AYIRIRLAR

(Kendilerine ulaşan nimeti

Rablerine değil, başka bir tesire bağlarlar)

Semâlar ve arzda ne varsa O'nun içindir! Din de daimî-ebedî-yalnız O'nundur! Allah'ın gayrından mı sakınıyorsunuz?

Nimetten neyiniz varsa Allah'tandır! Sonra size bir sıkıntı dokunduğu zaman O'na yakarırsınız.

Sonra (Allah) sizden o sıkıntıyı kaldırdığı zaman, bir de bakarsın ki sizden bir kısmı hemen Rablerine ortak koşarlar (o sıkıntının kalkışını Rablerine değil, başka bir tesire bağlarlar).

Kendilerine verdiğimize nankörlük etmek için (böyle yaparlar)... O hâlde zevklenin... Yakında bileceksiniz.

Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden hayalî tanrılarına bir pay ayırırlar... Tallahi (hayret ihtiva eden yemin türü), yaptığınız uydurmalardan elbette sorgulanacaksınız!(Nahl/52-56)



İLÂHLARININ GÜCÜNE DAİR



AÇIK BİR DELİL GÖSTEREMEZLER

(Rasûlüm) Onların haberlerini Hak olarak sana hikâye ediyoruz... Muhakkak ki onlar Rablerine (Bi-Rabbihim = hakikatleri olan şuurlarında olarak) iman etmiş delikanlılardı... Biz de onların hakikatlerini yaşamalarını kuvvetlendirdik.



Onların kalplerine râbıta koyduk (şuurlarını, müşahede hâlinde devamlı kıldık)! İşte (o delikanlılar) ayağa kalktılar da şöyle dediler: "Rabbimiz (aslımız olan El Esmâ mertebesi), semâların ve arzın Rabbidir (varlıkta olan her şeyi El Esmâ'sıyla oluşturandır)! O'nun dûnunda (o kavrama denk olmayan) ilâh (varlıkta tasarruf eden) kabul edemeyiz!.. Andolsun, bunun aksini dillendirirsek o takdirde akıl ve mantığın alamayacağı kadar saçma bir laf etmiş oluruz."

İşte şunlar (asılsız zanlarının getirisini ilâh edinenler); şu bizim halkımız, O'nun dûnunda tanrılar edindiler... Bari bu ilâhlarının gücüne dair, açık bir delil gösterebilseler! Bu durumda, Allah üzerine yalan söyleyerek iftira edenden daha zâlim kim olabilir?

Mâdemki onlardan ve Allah'tan ayrı olarak taptıklarından uzaklaştınız, o hâlde o mağaraya sığının ki, Rabbiniz Rahmetinden size yaysın ve yaptığınızda sizin için yararlı bir şey oluştursun.

Güneş doğduğunda, mağaralarınının sağından döner... Gurubunda da sol taraflarından geçer... Onlar mağaranın geniş avlusu içindedirler... İşte bu, Allah'ın işaretlerindendir... Allah kime hidâyet ederse, işte o hakikate erdirilmiştir... Kimi de saptırmışsa artık onu aydınlatacak bir velî bulamazsın. (Kehf/13-17)



ALLAH NEBİLERİ ”HAKİKAT”İ HATIRLATTIĞINDA



NELER YAPARLAR?

  • Allah Nebilerine tuzak kurmak isterler (Ama Allah onların yaptığını geçersiz kılar)

  • Tanrılarına destek vermek için Nebileri yakmak isterler (Fakat Allah Nebilerine ateşe serin ve selâm (selâmet) olmasını emreder)

Andolsun ki biz Musa ve Harun'a Furkan'ı (Hak ile bâtılı ayırt edeni), korunmak isteyenler için bir ışık ve bir hatırlatıcı olarak verdik.

Onlar ki gaybları olarak Rablerinden haşyet ederler... Onlar o Saat'ten de titrerler.

Bu da inzâl ettiğimiz mübarek bir hatırlatmadır! Siz O'nu inkâr edenler misiniz?

Andolsun ki biz İbrahim'e daha önceden rüşdünü (olgunluk düşüncesi-hanîflik) verdik... Biz Onu bilirdik.

Hani (İbrahim) babasına ve halkına demişti ki: "Kendilerine tapındığınız bu heykeller de nedir?"

Dediler ki: "Atalarımızı bunlara tapanlar olarak gördük (biz de onları taklit ediyoruz işte)."

(İbrahim) dedi ki: "Yemin ederim ki, sizin de atalarınızın da sapık bir düşüncede olduğu apaçık ortada!"



Dediler ki: "Sen bize Hak olarak mı geldin yoksa sen oyun oynayanlardan mısın?"

(İbrahim) dedi ki: "Hayır (oyun değil bu)! Rabbiniz, semâların ve arzın Rabbidir ki, onları belli bir işlev ve sistemle yaratmıştır! Ben buna şahitlerdenim."



"Tallahi, arkanızı dönüp gittikten sonra, sizin putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım."

(Nihayet İbrahim) belki ona gidip sorarlar diye, en büyükleri dışında putları paramparça etti.



Dediler ki: "Bunu tanrılarımıza kim yaptı ise, muhakkak ki o zâlimlerdendir."

Dediler ki: "Bunlar hakkında konuşan (geçersiz olduklarından söz eden) İbrahim diye bir genç işitmiştik."

Dediler ki: "Onu tutuklayıp halkın gözleri önüne getirin ki, herkes olaya şahit olsun."

Dediler ki: "Tanrılarımıza (heykellere-putlara) bunu sen mi yaptın, ey İbrahim?"

(İbrahim) dedi ki: "Hayır! Onların şu büyükleri yapmıştır onu! Onlara (putlara) sorun, eğer konuşabiliyorlarsa!"



Şöyle bir düşündükten sonra: "Muhakkak ki siz, evet siz zâlimlersiniz" dediler (birbirlerine).

Sonra gene kafaları alt üst olup eski fikirlerinde ısrarla: "Sen gerçekten bilirsin ki, bunlar konuşmazlar!" (dediler).

(İbrahim) dedi ki: "Allah dûnunda size hiçbir yarar ya da zarar da veremeyen şeylere mi tapınıyorsunuz?"



"Yazık size! Allah dûnunda taptıklarınıza! Aklınızı kullanamıyor musunuz?"

Dediler ki: "Onu (İbrahim'i) yakarak tanrılarınıza destek verin... Eğer elinizden bir şey gelirse (bunu yapın)."

Dedik: "Ey Ateş... İbrahim'e serin ve selâm (selâmet) ol!"

Ona bir tuzak kurmak istediler; onların yaptığını geçersiz kıldık!(Enbiyâ/48-70)



KENDİ NEFSLERİ ALEYHİNE



NASIL YALAN SÖYLERLER?

UYDURDUKLARI

(hayallerinde tanrılaştırdıkları) ŞEYLER

ONLARDAN KAYBOLUP GİDER…



Allah üzerine yalan uydurandan yahut O'nun işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri), yalanlayandan daha zâlim kimdir? Şu muhakkak ki, zâlimler (şirk koşanlar) kurtuluşa eremez.

Onları hep bir arada haşredip, sonra da şirk koşanlara "Nerede var sanıp eş koştuklarınız?" dediğimiz süreçte...

Onların: "Rabbimiz olan Allah'a yemin olsun ki biz müşriklerden olmadık" demeleri yanı sıra artık fitneleri olamaz!

Kendi nefsleri aleyhine nasıl yalan söylediklerine ve uydurdukları (hayallerinde tanrılaştırdıkları) şeylerin nasıl da onlardan kaybolup gittiğine bir bak.

Onlardan seni duyanlar vardır... Fakat biz, O'nu algılamalarına engel olması için kalplerinin (şuurlarının-anlayışlarının) üstüne perdeler, kulaklarının içine de (anlayışlarına) ağırlık koyduk! Ne kadar delil görseler yine de iman etmezler... Üstelik sana geldiklerinde seninle tartışan o hakikat inkârcıları şöyle derler: "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil!"

Onlar hem (başkalarını) Ondan (Hz.Rasûlullah'tan) engellerler, hem de (kendileri) Ondan uzaklaşırlar! Sadece kendi nefslerini helâk ediyorlar, ama bunu idrak edemiyorlar!

Yanma aşamasına geldikleri zaman: "Keşke geri döndürülsek, Rabbimizin delillerini yalanlamasak ve iman edenlerden olsak (Rabbanî özelliklerimizi, Esmâ'dan kaynaklanan kuvvelerimizi değerlendirsek)" dediklerini bir görsen!

Hayır, önceden gizliyor oldukları (kendilerine verilmiş hakikat bilgisi şimdi) kendilerine zâhir oldu! Eğer geri döndürülseler elbette (gene) yasaklandıklarına geri dönerlerdi! Şüphesiz ki onlar yalancılardır!

Dediler ki: "Dünya hayatımızdan başkası yoktur! Yaşamımız devam etmeyecektir!"

Rablerini müşahede sürecinde (hakikatlerindeki Esmâ kuvvelerini fark ettiklerinde) bir görsen! "İşte, Hak bu değil miymiş!" dedi... "Evet, Rabbimizmiş!" dediler... "Öyle ise, hakikat bilgisini inkâr eden olmanızdan dolayı şimdi tadın azabı!" buyurur.

Allah'a kavuşmayı (nefslerinin hakikatinin Allah Esmâ'sı olduğunun farkındalığını yaşayacaklarını) yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğradılar! Nihayet o saat (ölümü tatma süreci) ansızın kendilerine geldiğinde, suçlarının yükünü sırtlanmış olarak şöyle dediler: "Yazıklar olsun bize, dünyada ihmal ettiğimiz çalışmalar yüzünden düştüğümüz mahrumiyete!"... Dikkat edin, yüklendikleri (vebal) ne kötüdür!(En’âm/21-31)



KENDİLERİNE YARDIM OLUNUR ÜMİDİYLE



ALLAH DÛNUNDA EDİNDİKLERİ “İLÂH”LARI (“Tanrı”ları)  ONLARA YARDIM ETMEZLER...

Aksine onlar,

Tanrılara(hizmete) hazır duran ordudurlar!

"Ey Ademoğulları... Size ahdetmedim (bildirip bilgilendirmedim) mi şeytana (bedene-hakikatinden habersiz bilince) kulluk etmeyin, muhakkak ki o sizin için apaçık bir düşmandır?"

"Bana kulluk edin (hakikatin gereğini hissedip yaşayın)! Sırat-ı müstakim budur" (diye?).

"Andolsun ki (kendinizi yok olup gidecek beden zannınız) sizden pek çok cemaatleri saptırdı! Aklınızı kullanmadınız mı?"

"İşte bu vadolunduğunuz cehennemdir!"

"Hakikatinizi inkârınızın karşılığı olarak şimdi yaşayın sonucunu!"

O süreçte ağızlarını mühürleriz; yaptıkları hakkında elleri konuşur ve ayakları şahitlik eder bize.

Dileseydik gözlerini silme kör ederdik de yolda (öylece) koşuşurlardı... Fakat nasıl görebilecekler (bu gerçeği)?

Dileseydik mekânları üzere onları mesh ederdik (bulundukları anlayış üzere onları sâbitlerdik) de artık ne ileri gitmeye güçleri yeterdi ve ne de eski hâllerine dönebilirlerdi.

Kimi uzun ömürlü yaparsak onu yaratılışı itibarıyla zayıflatırız. Hâlâ akıllarını kullanmazlar mı?

O'na şiir öğretmedik! O'na yakışmaz da! O ancak bir hatırlatma ve apaçık bir Kurân'dır!

Tâ ki diri olanı uyarsın ve hakikat bilgisini inkâr edenler üzerine de o hüküm gerçekleşsin.

Görmezler mi ki, eserlerimiz arasında onlar için kurban edilebilir hayvanlar yarattık... Onlara mâliktirler.

Onları (en'amı) bunlara boyun eğdirdik... Hem binekleri onlardandır ve hem de onlardan kimini yerler.

Onlarda kendileri için menfaatler ve içecekler vardır... Hâlâ şükretmezler mi?

Belki kendilerine yardım olunur ümidiyle Allah dûnunda tanrılar edindiler!

 (Tanrılar) onlara yardım edemezler! (Aksine) onlar, tanrılara (hizmete) hazır duran ordudurlar!(Yâsîn/60-75)



KENDİLERİ DE,



ALLAH DÛNUNDAKİ TAPTIKLARI DA

CEHENNEM YAKITIDIR!



Eğer bunlar tanrılar olsalardı,

oraya gelip girmezler idi!

Kim imanlı olarak yararlı bir fiil ortaya koyarsa o çalışmasının karşılığını alır! Biz onun kaydını tutanlarız!

Yok ettiğimiz bir bölgedekilere haramdır ki; onlar rücu edemezler!

Nihayet Ye'cüc ve Me'cüc kapılarının açıldığı zaman, her hadebden (yüksekçe yer-belki de uzay gemilerinden) hızlıca inerler!

Ölüm yaklaştığında, bir de bakarsın ki hakikat bilgisini inkâr edenlerin gözleri dehşetle donar kalır! "Eyvah! Gerçekten biz kozamızda yaşıyormuşuz (bu gerçeği fark edememişiz)! Hayır, zâlimler imişiz."

Muhakkak ki siz de, Allah dûnundaki taptıklarınız da cehennem yakıtısınız! Siz oraya varacaksınız!

Eğer bunlar tanrılar olsalardı, oraya gelip girmezler idi! Hepsi orada ebedî kalıcılardır. (Enbiyâ/94-99)




Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   20




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin