Ahmetcan Aşiri İDİkut türkiye Türkçesine Aktaran



Yüklə 2,63 Mb.
səhifə17/27
tarix29.07.2018
ölçüsü2,63 Mb.
#62309
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   27

SIR-DERYA’DA KAN AKMAZ

Bavurçuk Art Tekin Otrar’dan çıkıp bir hayli uzaklaştıktan sonra:

-Uygur ordularının yeri yine ön cephede mi olacak.?diye, sordu.

-Yok, Ağabey, ben, Uygurlar önce ölsün. Moğollar sonra ölsün diye düşünmüyorum.

Bavurçuk Art Tekin’in içi rahatladı. Onlar sığanak şehrine iyice yaklaştıklarında orduyu durduran Coşu onlara hitaben:

-Katliam yapmayacak, size saldırmayana dokunmayacaksınız. Evleri ve binaları ateşe vermeyecek El yazmalar,sanat eserleri ve kitaplara dokunmayacaksınız. Kuran-ı Kerim yakılmasın! İmamlar,âlimler, müçtehitler ve şeyhlere dokunmayın. Hatun ve kızlara tecavüz etmeyi kesinlikle men ediyorum. Altın-gümüşü isteyerek alın. Vermezse, tehdit ederek zorla alın. Fakat,kimseyi öldürmeyin. Bu ferman benim ve Uygur İdikutu Bavurçuk Art Tekin’in fermanıdır!.

-Ben bu buyruğa karşı geliyorum. Kudretli Kağanımız bize öyle öğretmedi. Ulu yasa’ya biz seve seve bağlılık yemini etmiştik!. Dedi, bir asker Ortaya atılarak

-Bu bir sapkınlık! Bu bir hainlik! Bu fermanı dinlemeyin! Coşu’yi yoldan çıkaran işte bu Uygur serseridir. Ben Kağana gidip söylüyeceğim.

-Dur! dedi, Coşu onun önünü keserek

- Hain olan sensin! Diyerek, kılıcını kaldırdı.

-Beni öldüremezsin.!Benim ölümüme Kağan şüphe ile bakacaktır ben, Kağanın güvenilir bir adamıyım. Bu suikastinin sebebini Kagan, er ve ya geç öğrenecektir.

-Seni görmedim. Sığanak’ta Müslümanların elinden öldün, o kadar.

Coşu, onun başını kesip fırlattı. Baş ikiye bölünüp,gözleri açık toprağa bulanık bir vaziyette yerde yatarken .Bunu gören Coşu’nun midesi bulandı ve uzun uzun kustu.Kusması kesildiğinde,savaşçıları kesin olarak uyardı:

-Bu kim di neyin nesiydi? Ben biliyorum. Sorumluluğu kendi üstüme alıyorum. Benim dediğimi, söylediğimi yapın! Buyruğu yerine getirmezseniz, başınız şu ahmak, akılsız Moğol gibi uçacak.şimdilik bu kadar Yeter.!

Hasan Hoca, Sığanak’a vasıl olunca, sokak sokak dolaşarak:

-Hey ahali, şimdi buraya Coşu geliyor. O çok güçlüdür,bunu bilin. O sizleri öldürmek istemiyor. Ben Müslüman tüccar Hasan Hoca buna kefalet veriyorum. Baş eğiniz! Beyhude karşı çıkmayın. Var olan Altın, gümüşü gizlemeden veriniz. Nasıl olsa bulunacaktır.Moğol ve Uygur’u gazablandırmayın aziz kardeşler!

Hasan Hoca, sığanak şehrini baştan aşağı dolaşarak böyle propaganda yaptı:

“Vahşiler!”

“Zalim yağmacılar!”

“Serseri haydutlar, kuduzlar!” diye, sokağa çıkan halk yığını. Hasan Hoca’yı ortasına alarak ona pek inanmaz bir halde.

-Otrar’da Yanalhanı öldüren kim?. Diye, sordu.

Hasan Hoca, onu öldüren Coşu değil, Babası Kağan Cengizhan diye söyleyemedi. Korku ve hiddete kapılan bu kalabalığı, öyle değil, böyle oldu diye ikna etmesi mümkün görünmüyordu,bundan dolayı o :

- Teslim olunursa kimsenin kılına dokunulmayacak dediğini onlara duyurmaya çalışarak. Coşu, sizleri öldürmeyeceğim diyor!.

-Yanalhan'ın kadınına tecavüz eden kim di ?

-İki Müslüman’ın gözünü oyup, dilenci edip salıveren kim? Ordan gelenler bunların yabani ve vahşi olduklarını söylüyor.

-Kuran Kerim’i atlara çiğneten kim?

-Camii imamlarına at ağıllarını temizleten kim?

Hasan Hoca, Sığanak Müslümanlarının sorularının cevabını bildiği halde hiç bir şey duymamış, bilmiyormuş gibi sessiz kaldı,cevap vermedi.Çünkü, Cengizhan’a hizmet ederken, bütün bunları Cengizhan, onun çocukları ve Uygur Bavurçuk Art Tekin yaptı diye nasıl söylerdi?

-Yakalayın bu haini! Diyen, sesler her taraftan yükseldi.

Hasan Hoca'yı dört beş yiğit gelip yakaladı ve elini arkasına bağlayıp halkın önünde diz çöktürdü.

-Tövbe et dalkavuk!

-Tövbe edecek bir şey yapmadım.!dedi, Hasan Hoca direnerek,

-Coşu sizleri öldürmeyecek. Ne olur Bana bir inanın!.

-Yalan, Bu haini ağaca asalım!”dedi, Sığanak’ın gençleri.

Gençler urgan getirirken,kalabalığın içinde bulunan yaşlı bir imam :

-Durun ! Müslümanlar !. Olanların hepsini iyi biliyoruz. Ama, Otrarlılar da büyük bir hata yapmışlar. Danişment Hacip ve Bedireddin Ahmet: kaçın! Canlarınızı kurtarın! Ejderha geliyor, diye yakınlarına söylemiş. Onlar,buna pek inanmadıklarından başlarına hepimizin bildiği bela uğramış. Şimdi Hasan Hoca’nın söylediklerine inanalım ve şöyle yapalım. Gelmekte olan adam Cengizhan’ın oğluymuş. Onun yanında Uygur kardeşimiz de geliyormuş. Bütün altın, gümüşlerimizi toplayıp, onları karşılayalım.Böyle yapmaz da karşı çıkarsak vermezsek, hepimizin canına kıyarlar.

Gözü kararan halk, imamın sözüne kulak asmadan, Hasan Hoca’yı dar ağacına çekti .

-Bunun, cenaze namazını Coşu, Bavurçuk Art Tekin gibi kafirler kılsın!diye, evlerine dağıldı. Ama, ortada yapa yalnız kalan imam:

-Sen kendini asmadın Hasan Hoca, ben senin namazını kılacağım. Diye, yerinde kalarak tek başına cenaze namazını kıldı.

İmam ”Bunu, ne olursa olsun definetmemiz lazım. Yoldan geçenlere söyliyeyim” diye yere oturup beklemeye başladı. Bu arada Coşu ile Bavurçuk Art Tekin sığanak’a girdi. Onlar önce birisini arıyormuş gibi, Sokak-sokak at koşturdu. Hasan Hoca’yı aradıkları her halinden belliydi.

İmam, başlarında Tolga, elllerinde mızrak ve kalkan tutan yabancı kişileri gördü. Onlar da ağaca yaslanıp duran ihtiyarı fark etti ve derhal onun yanında durdular ve:

-Sen Kimsin ? diye, sordu Coşu.

-Ben İmamım adım Vahab!

-Ne yapıyorsun burada?

İmam, yerde yatan Hasan Hocanın cansız bedenini göstereek:

O,Kendini öldürmedi onu halk idam ederek bırakıp gitti, bende cenaze namazını kıldım. Nerden gelip nereye gidiyor sunuz? kimsiniz ? Burda ne arıyorsunuz ?

-Ben adım Coşu.

-Bende Uygur İdikutu'nun Kağanı Bavurçuk Art Tekin.

-Hoş geldiniz sizlerle alakalı güzel sözler duydum. Hasan Hoca söylemişti. Bizimkiler ona inanmadı, Sizler de bizim gibi insanmışsınız !.

Coşu,bir an sinirlense de,kendini tuttu.

-Hasan Hoca doğru söylüyordu. Bizler kan dökmeye gelmedik, haksız yere hiç kimseyi öldürmeyeceğiz.

-Evet, işte, bende buna inanmış ve sizlere güvenmiştim. Zıvanadan çıkan bu deyyuslar günahsız bir insanın kanına girdi. Bakın kardeşlerim! Cesedi, mezarlığa götürüp gömmek lazım. Dedi, imam:

-Haydi, güzel insanlar, yardım edin. Gençler cenazeyi omuzlasın. Bu yaptığımızı halk görsün. Bunu gören halkın size güvenmesi işten bile değil.

Hasan Hoca'nın cesedini Uygur, Moğol ordusunda ki genç askerler kaldırıp, mezarlığa defnetti. Döndüklerinde imam:

-Hey millet, Coşu, Bavurçuk oğullarımı gördüm. Onlar, gövenilir iyi insanlar. Evlerinizden çıkın, saklanmayın ! Hasan Hoca’yı birlikte defnettik!. diye ne kadar bağırsa da. Halkın buna pek inanası gelmedi. inanmadı.

Netice de Coşu ile Bavurçuk Art Tekin onları evlerinden tek tek çıkararak hepsini bir meydana topladı. Halk Üç gün boyunca ev yüzü görmedi. Coşu ve Bavurçuk Art Tekin’in askerleri evleri tek tek aradı. Birçok dünya malı topladı. Yedinci gün sonunda sığanak teslim oldu. Noyanlar toplanan ganimet Altın-gümüşü Bavurçuk Art Tekine teslim etti. Bu yerdeki en sağlam gençleri gönüllü olarak orduya çağırdı.Bunlar Otrar'a gidecek ve ordan Buhara, Semerkant seferlerine katılacaktı. Bu arada Coşu,deri işleme ustalarını bir yere topladı. Sığanak şehrine özel bir bölük asker bırakarak. Uzgent ve Barçilikkent şehirlerini işgal etmeye gitti buranın ahalileri onlara karşı koymadı. Onlar dünyalıklarını verip kurtuldular. Aşnas’ta ise bir hayli çetin savaş oldu. Şehrin bir kısım ahalisi çok sert karşılık gösterdi, sonra her yandan kuşatıldıklarında kâfir, dinsizlerin eline canlı düşmektense diye kendi canlarına kıydılar. Burda da kayda değer katliam, yakma, yıkma hadisesi olmadı.

Fakat, Cent şehrine, buralarda olan savaş ve olaylarla ilgili, korkutucu ve dehşetli haberler gitmişe benziyordu.Cent şehrinin Valisi Kutluk Han, kumandasında ki Harezim şah askerlerini etrafına toplayıp, kendi gölgesinden bile korkuya kapılarak çöl-bozkır demeden Harezim'e doğru kaçmıştı. Askersiz kalan Cent halkı, saldırı veya savunma yapmadan teslim oldu. Fakat, yağma maksatlı aramalar yine yapıldı.Her yerde olduğu gibi burda da, halk şehir dışına çıkarıldı. Her yer ve evin didik didik aranması bitene kadar, halk dokuz gün meydan da tutuldu. Ama, hiçbir şey yakılmadı,yıkılmadı, bozulmadı. Sırderya'nın aşağı bölgesinde ki komşu şehirler tümüyle teslim oldu. Ele düşen altın,gümüşü bu sefer Coşu topladı. Ertesi gün Gençleri Buhara, Semerkant'a doğru götürdü. Coşu ile Bavurçuk Art Tekin ikilisinin Sırderya'nın aşağı bölgelerinde ki şehirleri yakmadan,yıkmadan, insanların kanını dökmeden teslim alışı hakkındaki haber Orta Asya’ın en ücra köşelerine kadar yayıldı. Bu haber elbette, Cengizhan’ın kulağına da gitti. İkisi, Kağanın huzuruna vardıklarında, ne diyeceğiz acaba diye ciddi şekilde endişelendi.

Bavurçuk Art Tekin:

-Baban oralara tekrar gidip, bizim öldürmediklerimizi öldürmeden bırakmaz.dedi. O şehirleri çok kolay ele geçirdk. Topladığımız ganimet ise bir hayli çok.

Yan yana yürüyen Coşu:

-Biraz korkuyorum, Ağabey!. Dedi, Bu sefer babam beni affetmez.

-Ya! beni?!

-Sen, benim emrimde ki bir insansın. bana bağlısın, ne desem onu yaparsın,bundan dolayı sana dokunmaz. Evet, bu sefer başımı keser.

-Sana bir şey yapacaksa, ben, varım. Senin gibi yürekli, cüretli kumandanı nereden bulacak. Seni öldürmesi için hiç bir sebeb yok merak etme.

-Sen,babamı iyi tanımıyorsun. O,sebeb bulur.

-Bir o kadar ganimetle yanına varıyoruz ya ! bir şey olmaz.

Fakat, her şeye rağmen,Cengizhan Yasasına karşı çıkan Coşu ile Bavurçuk Art Tekin korkunç evhamlara kapılarak, endişelenmekten kendilerini alamıyordu..

BEYTULLAH

Coşu ile Bavurçuk Art Tekin, Sırderya'nın aşağı mevkiilerinde sefer çekerken, Cengizhan’da ilkbahar vakti küçük oğlu Tolu ile büyük ordusunu beraberine alarak, Otrar’dan direk Kızılkum bozkırı izerinden Buhara şehrine doğru yola çıktı. Yol üstündeki Zernuk ve Nur şehirlerini kolayca ele geçirdi. Şehir halkına zulüm etmedi. Zernuk’un gençlerini ordusunun ön saflarına koydu. Nur şehrini yağmalayıp soygun yaptı. Halkı meydanlara yığdı eziyet etti ve öldürmeden hayatını koruyup kaldığı için her birinden bin beş yüz dinar diyet aldı. Kadınların kulağındaki küpeler, bileklerinde ki bilezikler ve gerdanlıklar Kağanın kürek gibi avucunu doldurdu.

Nevruz ayının başında Cengizhanın, birkaç tümen askerlerle Buhara şehrinin önünde aniden ortaya çıkması halkı ürküttü. Bunların geldiğini duyan Harezim şahının Buhara'daki valisi, Gök han hiçbir şeye bakmadan ordusunu alıp kaçtı ve Harezim şahına sığındı. Harezim Şahı da, Gök Hanı, Buhara'yı düşmana bırakıp kaçtığı için taşlayarak öldürttü. Şehrin ileri gelenlerinden bir heyet şehrin kapısından çıkarak, Cengizhan’ın önüne geldiysede onları öldürterek Amuderya kıyısına attı. Moğol ve Uygur Arslanhanın askerleri büyük camiyi kuşattı. Tahtırevanda oturan Cengizhan, içine Kur’an-ı Kerim ve kitaplar konulan sandıkları göseterek bunlara atlarım için yem koyun dedi:

-Kur’an sandıkları benim atlarımın ot yiyecek teknesi olsun, şeyh, imamlar da atlarıma baksın. Dedi. sakin bir şekilde.

Cengizhan kısa boylu bir imamı çağırıverdi. Belindeki kılıcını kınından çıkarıp,önünde başı eğik vaziyette saygı göstererek duran İmamın başındaki sarığını onun ucuna takarak öteye fırlattı. İmam,gayri ihtiyari bir elini başına götürdü, Tolu,hemen onun elini kırbaçladı.İmam iki elini göğsüne koyup, Cengizhan'a baktı:

-Emrinize amadeyim ! dediği an dazlak kafasında kamçı şakladı.

-Sen sus! Ulu Kağan babam konuşsun !

İmam Rukneddin sustu!.

-Buhara'da kaç zengin var? Biliyor musun?

-İki yüz seksen. Onların yüz doksanı Buharalı, diğer doksanı dışarıdan gelenlerdir. Onlar mescide her zaman yardım ediyordu. Bundan dolayı onları bilirim.”

-Altın-gümüşü almamız lazım. Sen toplayacaksın onları! Bana düzgün hizmet edersen hayatta kalacaksın!.

-Tamam, Kutlu Kağanım! Toplayacağım… Toplayayım!

-Yirmi askerim ile Uygur askerleri seninle beraber gidecek.Vermek istemeyenleri sen, kendin öldüreceksin. Anladın mı kendi elinle öldüreceksin.! Sana, bu yetkiyi veriyorum.Benim kölem oduğunu da unutma.!Topladığın her şeyi bana buraya getireceksin.… Git ! hadi, işini yap. Tez ol.!

- Emrettiğiniz gibi toplayacağım Kagan’ım !.

Tam şu sırada imamın aklına bir düşünce gelmişti.”Hayır,! önce dediğini yapayım, sonra sorarım” dedi, içinden. İmam, ganimetleri toplamadan önce tahrib edilmesinden endişe duyduğu Cami ertesi gün ateşe verildi ve caminin altı Otrar’dan getirilen esir gençlere kazdırıldı.

-Bu ne vahşet ! diye, dudağını ısırdı imam Rukneddin, “Şeytan beni kandırdı. Dün, zamanında aklıma gelen isteğimi söyleseyedim böyle olur muydu acaba?” İmam ve sade müslümanlar, Allah’ın evi olan camiinin, Moğollar için at ahırı olacağını nerden bilsin!?

Buhara,genelde ahşapdan yapılan binalardan meydana geliyordu. Bu binalar oldukça süslü ve her biri bir sanat eseriydi. İmam, ganimet toplamaya çıkarken, işte bu evlerin büyük bir kısmı ateşe verilmişti,şehir yanıyordu..Yangın günlerce sürdü....

Cengizhan, Buhara sarayını çeviren kaleyi almak için önce Otrar’dan getirdiği esir gençleri, sonra Buharalı genç esirleri, nihayet Kaşgarlı Uygurları gönderdi. Bu kaleyi, Türk hanları, kabile büyükleri, silahlı askerler savunuyordu.Onlar silahlanmıştı. Ön cephe de savaşan,Uygur komutanı Ali Bahşi buharalılar tarafından öldürüldü. Nihayet kale teslim oldu. Sonuna kadar savaşan ve hiç tarafa kaçma fırsatı da olmayan dört yüz insanı Tolu, şehir dışına götürüp, diri diri gömdü, öldürdü. Bunların arasında müslüman Uygur-Karluk askerleri de vardı. Tolu, Otrar’lı esirlere Bahşi’nin cesedini şehir dışına taşıtarak, büyük uçurumun dibine attırdı. Diğer Uygurlar, Otrar ve Buhara’dan ,Coşu ve Bavurçuk Art Tekin’in gönderdiği esir askerler arasına katılıp, her biri bir kanlı savaşta ön cephede savaşıp ölüp gitti.

Cengizhan, Uygur-Karluk Bahşi’nin ölümünü hatırlayarak ”Daha pişmemiş, tecrübesiz bir kumandanmış. Böylesine kolay bir savaşta da ölecek ne vardı ?”diye,bayağı üzüldü. “Bu Uygur Bahşi'nin bana faydası pek olmadı. Ona göre, Bavurçuk Art Tekin, başkumandanmış”. Şimdi bu savaşta ölen Buharalıların çocukları ve kadınlarını esir olarak çalıştırmak için Moğol’a göndermeye hazırlandı.Kağan:

-Tabipleri bir yere toplayın. İşim var onlarla. Dedi, Kağan,aklına aniden bir şey gelmiş gibi Tolu’ya.

Tolu, Buhara tabiplerini topladı. Onlar otuz kişi kadardı ve bu sayı Cengizhan için yeterliydi.

-Canlarını koruyacağım” dedi\ Kağan ciddi görünüp.

-Otrar'dan, Buhara'dan, Semerkant'tan esir gençler var. Onları kısırlaştırın. Yoksa Moğol hatunlarına asılması mümkündür. İşte benim yanımdaki aşçı Lubsan Dansun'da kısırlaştırılmıştır, Hiç bir hatuna dokunmadı.Diyerek kıs kıs gülmeye başladı...

Tabipler bu faciayı duyup, ne söyleyeceğini bilmeden, şaşırıp kaldılar. İçleri ezildi. ”Olmaz böyle bir şey, bunlar hayvan değil, insandır. Bunu Hayvana da yapmamak gerek. Ne yapıyorsunuz siz, kudretli Tanrım sizi asla affetmez” demek istediler, lakin, söyleyemediler. İnsan oğlunun yazdığı kadere ne çare? Diyerek korkuya kapıldılar!

-Sağ kalanı benim ki!.dedi, Kağan,Tabiplere bakarak.

-İşinizi doğru yapın, hile yaptığınız anlarsam, her birinizi at’a bağlayarak sürükleyerek öldürürüm.

Tabipler bu Dehşetli buyruğu yapmaya girişti. Bu arada Buhara’dan sağ salim kaçanlarda çok oldu. Bunlar özellikle Horasan’dan kendilerine barınak aradı, lakin bu kaçanlar Cengizhan’ın yakın arada buraları da yağmalayacağını, insanlara işkence edeceğini nerden bilsin! Onlar Horosan’a geldiğinde, Buhara’nın kaderi hakkında insanlara:”Yabaniler geldi,her şeyi yağmaladı,insanları katletti altın ve gümüş aradı, evleri yaktı. Her şeyi aldılar, Şehri tarümar ettiler ” diye,dehşetle anlattılar.

Cengizhan, Buhara'da Coşu ile Bavurçuk Art Tekini beklediğinden henüz, Semerkant'a geçmemişti. Aradan iki gün geçince onlarda geldi. Coşu ile Bavurçuk Art Tekin’in ardından esir düşen genç ve sağlam yiğitler geliyordu. Onlar şehri kolaçan ettikten sonra nihayet, mescit önünde olan Cengizhan’ın önüne geldiler.İkisi Cengizhan ile kucaklaşarak selamlaştılar.

-Hadi, kısaca söyle! Ne yaptın? Diye, sordu,Coşu'dan.

-Sırderya vilayeti teslim oldu. Gönüllü olarak aramıza katılan bunlarıda yardımlaşmaya götürüyorum..

Bu ganimetlerde sizindir, Kutlu Kağanım!.dedi, İdikut Bavurçuk Art Tekin, bunları Soygun, zorlama hareketi ile ve beddualarını alarak topladık. Söylenenden pek mmenun olmayan,Cengizhan, kaşını çattı, burun delikleri büyüdü, dudaklarını ısırdı. Sabırsızlıkla sordu:

-Askerler içinden hain çıktı mı?

-Yok, çıkmadı.

-Sizlerden ölen oldu mu?

-Oldu. Ölenler var. Bizden ve Uygur'dan.

Cengizhan, tıpkı aç kalan aslan gibi Coşu'ye baktı:

-Kendi elinle öldürdüğün asker var mı?”

-Hayır, yok!

-Ya Hasan Hoca dan haber varmı?

-Onu Müslümanlar asmış.

-Öcünü aldın mı?

-Aldım.


-Hasan hoca bana büyük hizmet etmişti! Ya sen Bavurçuk Art Tekin?Sen den ne haber?

-Öcümü bırakmadım.Sığanak’tan azıcık karşılıklar ve direniş oldu… Başka yerler kendiliğinden teslim oldu. Sizde ne ve var ne yok ulu Kağanım? Bilsem olur mu?.

-Bizde insan zaiyatı oldu. Telef var. Uygur Bahşi vefat etti. Aslında o iyi bir kumandan değilmiş,Çoban olsa daha iyiymiş....

-Ali Bahşi’mi diyor musunuz?. Bavurçuk Art Tekinin,kalbi duracak gibi oldu.

-Uygurlar ön cephedeydi. Onların bu savaşa olan hazırlığı pek iyi olmamış.

Coşu ile Bavurçuk Art Tekin birbirine baktı.”Küçük görmek,Hor görmek işte bu!. Diye, düşündü idikut. Kendisinin içini karartan yeis ve ümitsizliğe sevkeden,Ali Bahşinin akibetine son derece üzüldü yüreği yandı.Ali Bahşi, Yüreğinde ateş olan bir kumandandı. O, ön cepheye neden sokuldu?.

-Ona önem verme! Dedi,Kağan.

-O,bu,şu derken Bir anda Uygur’un en iyi komutanlarından mahrum kaldım, ayrıldım.

Uzun sessizlikten sonra Bavurçuk Art Tekin, getirdiği ganimetleri Kağana teslim etti.. Kağan, heybenin ağzını açtı, derhal elini salarak içinden bir ikisini sıkıca avuclayıp, ağzına götürdü, güneşi yakalamış gibi sert sert dişleyip baktı.

-Gerçek altınmış. Aferin!

O, çok gururlanarak, altını muhafazadan sorumlu Alak-Noyan’a teslim etti..

-İyi sakla bunları. Buralarda hırsızlar çok. Haydi ! sizlere bir şey göstereceğim.Dedi, Kağan morali yüksek bir şekilde onları peşine takarak, mescit içine götürdü.

Cami, cami olmaktan çıkmış harabe haline gelmişti. Yüksek duvarlarının üstü açık ve gök görünüyordu. Bu yerde yüze yakın usta, heykeltıraşlar, porselen imalatçıları, bakırcılar, iri gövdeli yapılı ve yetenekli yiğitler, her yaştan çocuklarda vardı.

Tolu, Coşu,Bavurçuk Art Tekin, Cengizhanı aralarına almıştı.

-Ben bugün çok sevinçliyim.dedi, Kağan onlara güler yüzüyle bakarak.

-Ben bir yenilik yaptım, bakın!

-Anlatın bakalım,Kutlu Kağanım!.dedi, Bavurçuk Art Tekin, merakla, nasıl bir yenilikmiş?

Evet ! işte böyle, deyip soğukkanlı biçimde:

-Biz Moğollar dünyaya gücümüzle hakim olacağız. Bu güç ve kahramanlık Moğol’un bitmez tükenmez şarkısıdır. Bu şarkıyı Müslüman iğdiş edilmiş bu çocuklar söyleyecek. Bunlar ne kadar yaşlansa da çocukluk sesi değişmez. Bana çocukların sesi lazım. Bu yüzden onların küçücük haram uvzunu aldırıyorum. Şarkıdan başka baht olmaz. Benim düşüncem budur.”

Bavurçuk Art Tekin sorup soracağına pişman oldu. Bu dehşetten Onun ve Coşu’nun ruhları karardı. Fakat, çaresizliklerinden dolayı soğuk bir şekilde.

-Bu hakikaten yenilikmiş. Küçük çocukların saadet damarlarını kesmek… Sizin gibi yüce düşünceli insanlara has keşiftir. Dedi, iç halini sezdirmeden.

Bavurçuk Art Tekin, ülkesinden,ana-babadan ayrılmış bu çocukların Cengizhan tarafından köle edileceğini anladı. Onlara Cengizhan’ın hayvanlığını,zalim-yağmacı olduğunu, Orta Asya Müslümanlarına gelen bu ağır ve zor günleri asla unutmamalarını, büyüdüklerinde bunları sonraki kuşaklara aktarmaları gerektiğini söylemek istedi, lakin söyleyemedi, dili bağlandı. Ama, bu düşüncelerini okumuş gibi uyanık ve korkusuz kahraman Coşu büyük cesaret ile öne çıktı atasına karşı sert bir şekilde konuşmaya başladı:

-İskender Zulkerneyin’i biliyorsun. Dünyayı kendine bağladı. Kan döktü, fakat senin gibi dehşet saçmadı. Elinden gelmez miydi? Gelirdi. Ama, O Hakan kendi yaptığı işe önce kendisi cevap verdi ve akıbetinin nasıl sonuçlanacağını iyi biliyordu.

-Sandal gibi sallanma ne diyeceksen de! Dedi öfkeli bir şekilde, Cengizhan.

Coşu korkmadı, dönmedi,ürkmedi,aksine daha da kararlı bir şekilde:

-Zulkarneyin savaşçı ve ulu filozoftu, halkın elinden çıkan ulu değerleri koruyup saklamaya gayret etti. O,neticede öleceğini iyi biliyordu. Öldüğünde hiçbir şeyi kendiyle birlikte götüremeyeceğini anlatmak için bomboş elini tabutun dışına çıkartmıştı. Evet ! Sen ise tamamen bambaşka bir vahşi kumandan, Vahşi bir Kağan. Ben senin bu yaptığına tamamen karşıyım… Öldükten sonrada halk arasında senin,benim, Bavurçuk’un namını yaşatacak iyi işleri neden aklına getiremiyorsun?.Şimdi keseceksen başım hazırdır, asacakmısın, kesecekmisin sen karar ver.!Ben çocuğun Coşu değil, tecavüzcü bir Moğol’um. Orta Asya’dan şarkıcılarmı arıyorsun, Moğol’dan ulu şarkıcılar çıkmazmıydı. Moğol çocuğuna niye böyle yapmıyorsun? Bana, çocuğum diye hiç acıma. bizim amacımız ne? Hep öldürme, yakma, yağmalama,talan soygun,halkı ezerek dünya malı toplama. İşte bu mu senin kahramanlığın, baba? Şansımıza, Harezim’de bize karşı koyacak güç dağılmış. Biz de sert darbeye maruz kalabilirdik. İşte altı-yedi ay içinde binlerce askerden mahrum kaldık. Ayak bastığımız her yeri yakıp yıkarak gidiyoruz,insanlara azap ediyoruz. Yeter ki bu yangında kendimiz de kebap olmayalım. Gelecek nesiller kemiklerimizi mezarlarımızdan çıkararak tükürecek, bizi defalarca öldürüp, diriltecektir.. Mezarda bile rahat edemeyeceğiz. O zaman da bu Müslüman çocukları hepsine şahit olacak…gözlerimizi sopa ile dürterek ” Sizler ne biçim bir mahlukdunuz?” diye, sorgulayacaktır..

-Sen, benim için vazgeçilmez biri değilsin bunu iyi bilesin. Dedi, Cengizhan öfkeyle,

-Aslında, sen Moğol’un Töresini, ilim ve kalem işlerini iyi bilen, sadık ve akıllı çocuğum. Yaptığın işlerden memnunum, senden askerler adil Töre diye bahsediyorlar. Mızrak ve kılıçta da mahirsin, dövüşmeyi de iyi biliyorsun; olgunlaşmış, cesaretli ve feraset sahibi oğlumsun, fakat,rüşvetçi gümrük memuru gibi benim her işimde kusur çıkarıp duruyorsun. Ben hayattayım ve hayatta olduğum sürece doğru bildiğimi yapıyorum. Ben öldükten sonra da Moğol halkı yaptıklarımı gururla hatırlayacaktır. Ben Moğol halkı için bu yola baş koydum.Diyerek öfkeli bir şekilde Coşu'yi teke tek kılıç dövüşüne çağırdı.

-Çık, yalnız çık!.diye, elmas kılıcını kınından çıkardı.

Kendi elim ile sesini keseceğim.

Coşu’da bunu bekliyormuş gibi, çelik kılıcını kınından şiddetle çıkardı ve Kağanın iki eliyle sıkıca tuttuğu kılıcını çevik ve sert bir darbe ile yere düşürdü.

-Al, eline kılıcını!.Diye, bağırdı Coşu.

Cengizhan, Coşu'ya bir baktı ve yerde yatan kılıcını eline aldı.

Bavurçuk Art Tekin Coşu’nin gücüne inanıyor ve Onda, Kağan babasının başını kesip atmak niyetinin de var olduğunu iyi biliyordu.Bunu sezen Bavurçuk Art Tekin, Cengizhan ile arasına girdi. Coşu,onun araya girip, her ikisini sabır etmeye çağırmakta olduğunu anladı.Kendine gelen Coşu binlerce Moğol askerinin gözü önünde bu kavgaya son vermek gerektiğini anladı.O, Babası”Çık” demeseydi, belki bu işde olmazdı. Coşu, kılıcını kınına hafifçe koydu. Babasının önüne gelerek başını eğerek diz çöküp durdu. Fakat, Cengizhan, Coşu’ya dokunmadı Ama, Kılıcım daima bunun başının üstünde sallanacak diye düşünmekten de kendini alamadı.

-Benim kılıcım senin başında daima asılı duracak, bunu bil! İyi ki, araya Uygur oğlum girdi yoksa.....Neyse Bu sefer bağışladım seni. Ben, siz oğullarım için bu kanlı savaşlara girdim… Her biriniz bir devlet yönetsin diyorum..

Aradan biraz vakit geçip, mescit içinde çocukların ağlama sesi duyuldu. Evet, tabipler vazifeye girişmişti. erkeklerin, kadınların feryadı sema da yankı yapıyordu.

Bu gün dehşetli gün oldu. Bütün Buhara halkı şehirden dışarıya çıkarılmıştı..

-Yağmalayın!Diye, buyruk verdi Kağan.!

Moğol savaşçıları evlere aç kurtlar gibi daldı.Her tarafı didik didik aradılar değerli olan herşeyi aldılar.Kadınların can hiraç çığlıkları duyuldu. Bu pislik Moğol için eğlence, alay konusu ise, Müslümanlar için facia, kaygı ve zülum idi..

Bavurçuk Art Tekin bu alçakca hareketi görüp, içi içini yedi, yüreğine kan doldu. Coşu ise hiçbir şeye veya kadına dokunmadan, gözlerini kapatarak donup kalmıştı. Bu arada yanında Mogol askerleri ile Buhara imamı Rukneddin geldi.Halktan zorla aldığı altın ve gümüşleri Cengizhan'ın önüne koydu.

-Lütfedin alın Hakanım!

Cengizhan Alak-Noyan u çağırdı.

-Bunları teslim al ! dedi, ona heybeleri göstererek.

-Rukneddin ile ikinizin bu işte büyük hisseleri var. Rukneddin’i Buhara şehrinde vergi toplamaya tayın ettim. Benim güvenli vekilim olacak.

Rukneddin başını eğip,minnettarlığını bildirdi.

-Ömrüm için baş eğeceğim.

-Duydum,yeter,konuşma!bağırma.Dedi,Kağan,

Rukneddin’e.

-Sen ! Alak-Noyan herşeyden nasipsiz kaldım diye düşünme. Sana fevkalade bir peri kız bulup koydum, sana hediye ediyorum.

Alak-Noyan yirmi yaşını aşmış Moğol askeriydi. O,Kağanın hediye ettiği kız nerede diye etrafına bakınmaya başladı.

-Bak işte, Müslüman bikesini getiriyorlar! Diye, yüzü açık kızı eliyle gösterdi.

Onun yanında kızın babası kadı Sadreddin de vardı. Burada bulunan Rukneddin,Bavurçuk Art Tekin, Coşu ve Tolu’nun gözü iki gence odaklandı.

Cengizhan on yedisine dolmamış kızın yüzüne diklenip baktı, kızın bütün vücudu korkudan titriyor, Gözlerinden durmadan yaş akıyordu. Şimdi Sadreddin ise, kaşlarını çatıp, dudaklarını ısırıp duruyordu.

Cengizhan, Alak-Noyan’a kızı gösterip,

-Sana hediye ettim.Al !

-Moğol Hakan, siz ne diyorsunuz? Bu benim kızım. Bir şey desenize,yiğit kardeşlerim. bize Acıyın. Bu benim kızım…

Bavurçuk Art Tekin ve Coşu hiçbir şey söyleyemedi. Tolu ise, onu kabaca öteye itekleyerek:

-Dur, bir şey deme,konuşma!

Kız seslice ağlamaya başladı. Cengizhan durumdan gayet memnun bir şekilde ininden çıkmış ayı gibi,yüksek sesle gülüverdi. Alak-Noyan hepsinin gözü önünde, kızın ağlayışına aldırmadan onu tutarak götürmeye çalıştı.

Kız ”Baba!” diye bağırdı ve bayıldı. imam Rukneddin:

-Melun!Köpek, diye yerden bir taş alarak Cengizhan’a atıldı.

-Vur oğlum, vur! Öcümüzü alalım bu yabani köpeklerden! Öcümüzü alalım. Allah belasını versin! Evinin eşiğinden geçemeden ölesin pis alçak!

Kadı Sadreddin de koşarak gelip Cengizhan'a atıldı. Fakat O hayvanın boğazına sarılamadı çünkü, Cengizhan'ın elindeki bıçak onun göğsüne girip, onu kana boyamıştı.Bu arada AlakNoyan kanlı bıçağı Kağanın elinden alıp,İmam Rukneddin’in karnını yarıp bıraktı.

-İşte bu kızdan ayrılma! dedi, Cengizhan hafifce hırıltılı bir sesle. Yakın bir zamanda Bavurçuk Art Tekin ile sen bu esirleri Moğol yurduna götüreceksiniz.. Kızı diğer kadınların arasına kat.

Coşu’nun bütün vücudu gevşeyip, başı zonklayıp beyni patlayacak gibi bir halde yavaşça Bavurçuk Art Tekinin yanına geldi. Onun gözleri kor gibi yanıyor kin ve hiddetle parlıyordu...

Bu Alak Noyan’ı öldür Ağabey! İşin rast gitti çok kolay bir iş olacak bu. Diye yavaşca fısıldayarak geçip gitti.

-Tamam, kardeşim! Mutlaka geberteceğim o iti.Dedi, yavaşça.

Cengizhan, Bavurçuk Art Tekin ile Coşu’dan hiç şüphe etmedi, çünkü, onlar öylesine birbirine yakın ve samimi diye düşündü.

Buhara, iki yönlü yandı, birincisi, mahsus konulan ateşle, ikincisi, zulme uğrayan halkının yüreği ile. Onlar şimdi atlarının başını Semerkant’a çevirdi. Semerkant’ın şehir kumandanı düşmanın aniden basıp gelişinden korktu. Harezim şahından yardım gelmediği için, Türk savaş ordusu komutanı Alperhan şehri terk etti. Şehrin ileri gelenleri kendi özgürlükleri ve hayatlarını düşünerek,şehir kapısını sonuna kadar açtı. Böylece Moğollar hiçbir karşılık görmeden gürültü ile Semerkant’a girdi. Semerkant’ın bazı kahramanları cami ve şehir surlarını siper ederek, son nefeslerini verinceye kadar savaştı. Harezim şah’ın Türklerden oluşan diğer askeri güçleri, han ve emirleri Cengizhan’ın tuzağına düşmüştü. Özellikle Humar Tekin çok hainlik etti. Düşmana şehir kapısını sonuna kadar açtı.

Cengizhan, İki gün sonra ”Ben, sizlere mevkii ve görev vereceğim” diye kandırdığı hainleri bir yere toplayıp tamamını öldürdü. Ve,Tolu’ya:

-Hatun-kızları götürüp esirlerin arasına kat.Dedi

Kendi özgürlüğünü iki yüz bin dinara satın alan, sonra şeyh-ül İslam çatısına giren elli bin adam şehre geri döndü. Semerkant’ın dört yüz bin adamından geride sadece yüz bin adam kalmıştı.



Yüklə 2,63 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   27




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin