KAPLAN YOLA ÇIKTI
Cengizhan, Tangut ile Cin’in askeri ittifak yaparak kendisinin yokluğundan bilistifade Moğolistan’a savaş ilan ettiklerini haber aldığında endişeye kapılarak, Orta Asya’dan tez arada ayrılmak zorunda kaldı. Bavurçuk Art Tekin’e de, kendisinin, Tolbi nehri kıyısındaki Ordasında olacağını Tangutlara karşı kullanılacak olan vasıta, silah ve gereçleri Tangut’a ulaştırsın diye bildirdi.
Bavurçuk Art Tekin için bu haber büyük bir kaygı ve endişeydi. Bir kere daha Kağanın arkasından savaşa girip kan döküp mağdur olacaktı.
-Ne kadar acmasız, ne kadar aç göz, kindar adam bu diye, kağandan nefret eden İdikut,
“İdikut Devletini topyekûn yıkılmaktan kurtaracağım diye bir o kadar bedel ödedim. Özgürce yaşayabileceğimiz bir gün olacakmı? Yoksa onun evlatlarına da böyle yardakçılık yaparak yaşamak zorunda mı kalacağız?
Cengizhan yolda gelirken hastalandı. Ama, pes etmedi ve kimseye de bir demedi, askerleriyle birlikte Beşbalık’tan geçti. Bavurçuk Art Tekin ile Atay Salı onu karşıladı. Cengizhan geniş ve büyük sarı Otağ’da bir gün konakladı.
-Oğlum sen bahar ayında Beşbalık’tan Tangut’a yola çıkacaksın. Haişüy Şehrine hücum edeceğiz. Silahlarını alıp sınırda beni bekle. Bu hayatımda ki en büyük savaş olacak. Her şeyi kendim yöneteceğim.—dedi. Kağan çay içerken
-Kurt Cebe Noyan, Sübetay Noyan’ın da seferi uzayıp gitti. Çağatay ise Mevera-unnehir’e şah oldu.
-Ya Coşu? Diye, sordu Bavurçuk Art Tekin kendini tutamadan.
-O Harezimşahıdır. Savaştan bıkmış olmalı !—dedi Cengizhan hiçbir şey olmamış, her şeyi kendi iradesiyle yapmış gibi davranarak,
-Harezim’e Coşu gibi kahraman gerek,diye iki yüzlülük yaptı.
Bavurçuk Art Tekin onu endişeyle dinledi.
-İkimizin gücünü Tangut’a yeterli diye düşünüyorum,ne dersin, doğru mu ? Ögeday, Tolu baturlar da bizimle birlikte olacak. – O biraz sessiz olduktan sonra İdikut’a
-Seni biraz hüzünlü görüyorum,anlıyorum, eşini kaybetmişsin. Ölenle ölünecek diye bir şey yok,toparla kendini. Buda dini ikimizin de dinidir. Bu dinden vazgeçmeyeceğini de iyi biliyorum. Arabozucunun başına geleni duydun değil mi? duyduğuma göre,Aygümüş Melike, benden hiç hoşlanmazmış. Bundan böyle devletine casus koymayacağım. Ben, seni bir çok defa haberli habersiz denedim. Bana sadık olduğunu gösterdin.
-Hayatta kalan Uygur askerleri var mı?—diye sordu İdikut,
-Kalan varsa onlar ülkesine dönsün.
-Onların hepsi aldığımız şehirlerde kaldı.
Bavurçuk Art Tekin bir şey diyemedi. Cengizhan onu teselli eder etmek ister gibi:
-Kaygılanma, Altın Bike kızımla mutlu olacaksın. Hatun derdi vatan derdi değildir. Bunu sakın unutma!
Cengizha, Kerulan Nehri kıyısındaki Ordasına doğru yola koyuldu. Askerlerle birlikte Otçeğin ve Börte bir hayli uzak yerde onu karşıladı. Kerulan vadisine kar pek kalın yağmamıştı. Ama, soğuk kuzey rüzgârı her şeyi dondurmuş görünüyordu. Cengizhan ve onun muzaffer askerleri tepeye aşarak kasırga gibi hızla geliyordu. Otçeğin ile Börte Hatun bir birine endişeyle baktılar.
-Korkuyorum, dedi, Börte Hatun atının dizginini çekip
- Kağana ne diyeceğim?
-İkimiz de hiçbir şey bilmiyoruz. Her şeyi gizlemek lazım!—dedi Otçeğin,
-Sizin ve benim hayat kalmamız buna bağlı. Tatatuna, Peri Kız, Terken Hatun, Altın Bike, Çahe’lerin ne yaptıklarını ikimiz bilmiyoruz. Ölümden kurtulmanın bundan başka yolu yok.”
-Ben de aynen böyle düşünüyorum.
-Argasun dilini tutabilir mi? açık söyleyin. İkimiz şimdi birbirinin elinden tutarak yürümeye çalışan körleriz. Birimizin ayağı takılırsa her ikimiz de yere kapaklanırız ve uçuruma düşeriz.
-Argasun’a güveniyorum. Ama,kim bilir, ben onun şarkısını, yani Cengizhan’ın sevdiği şarkısını dinliyordum. Sonra… Öyle oldu.”
-Argasun hakkında bir şey söylemeyin, yoksa rezil oluruz.
-Tamam, anlaştık. Bak ! Argasun buraya geliyor.
Cengizhan attan indi, özel nöbetçileri hemen durdu. Otçeğin, Argasun, Börte hatun’da attan inip Kağan’a doğru yürüdü. Selamlaşmadan önce Kağan askerlerine dönerek:
Biz yendik, biz yaşıyoruz, yine yeneceğiz!” diye bağırdığı an askerler de:
“Kağan! Kağan! Kağan ulu, Kağan yüce!” diye bağırıp ovayı çınlattı.
-Tebrik ederiz ulu kağanım! Hoş geldiniz diye, Börte onu bağrına bastı.
-Senin zaferin Moğolların şan şöhretidir kağanım! Diye, Argasun onu kucakladı.
-Zafer daima sizinle olsun ulu kağanım!dedi, Otçeğin diz çökerek.
“Moğol Kağan!” sesleri yine yükseldi.
Moğol askerleri kendi topraklarının bembeyaz karlarına uzanıp, yuvarlanıp eğlendiler, rahatladılar.
Ertesi gün Cengizhan kurt sıfatına döndü, Börte Hatun’u sorguya çekti
Börte içinde ”Ey tanrım, beni affet, yalan söylemek zorundayım” diye tövbe istiğfar etti ve Kağan’ın sorularına telaş etmeden cevap verdi:
-Çahe Nerde?
Börte Hatun, Çahe’nin ölümünü Kağan’ın beş sene yabancı topraklarda kaldığına bağlayarak,
-Siz onu bırakıp gittiniz ulu Kağanım! O, her gün benden kağan eşim ne zaman gelecek diye soruyordu. Kağan kendisi bilir dedim. Sonra dayanamadı, gözüne hangi erkek çarpsa onunla ilişkiye girmeye başladı. Kınadım, küfrettim. Dinlemedi. Akıbet kurda,kuşa yem oldu, sadece saçı kaldı.”
-Tangut’un kancığı! Ölümü hak etmiş!
-Aslında kalbi temiz hatundu, sonra… Siz yoksunuz, özlem ateşi yaktı… çok genç idi ama!
“Bırak bu lafı! O kancıktan bir daha söz etme, ben de sormayacağım.
-Tamam, Kağanım.
-Ya Altın Bike? O ne oldu? Nereye gitti?
-Orhun’a gitti. Niçin gideceksin dediğimde, babamın katlettiği yiğidim orada, onu seviyorum, dedi. Baban seni Bavurçuk Art Tekin’e vermedi mi? Bu da ne demek oluyor ? Dediğimde, bana saygısızca davranıp: O Uyguru sevmiyorumm. Bende gurur, namus ve inanç var, onları kimseye çiğnetmem, dedi. Ertesi gün dizini kucaklayıp ayağını öptüm, yalvardım. Ama, sözümü dinlemedi, gözü karardı. Git, uzak dur! diye ayağıyla beni ittirdi ve ata binip kayboldu. Otçeğin’in nöbetçileri Orhun’dan onun parçalanmış cesedini buldu.
Cengizhan,öfke ve acıyla bağırdı :
-Yalan! İnanmam! O yaşıyor, hayattadır. Otçeğin onu aratmadı mı? Çık dışarı cadı! – diye eşini evden kovdu. Börte, kağandan ilk defa böyle hakaret gördü, dışlandı. ”Bunları saptıran kim? Mutlaka birileri vardır. Burada büyük olaylar olmuş! Bu hatun ağzını açmıyor, Otçeğin ne anlatacak bakalım diye Otçeğin’i çağırtıp açık konuştu, önce:
-Tangut ve Çinlilerle savaşıp onları geri püskürtmenden memnun oldum diye Otçeğin’i övdü,
- Tatatuna’yı kim kaçırdı?
“Peri kızı alıp gideceğim diyordu bana, onu sıkı takip altına aldım. Ben burada olduğum müddetçe kaçamadı. Bir yıl sonra, maymun yılında ben Divanhan’la savaşa gittim. Şacu ve İncu şehirlerini tarumar edip vatana dönünceye kadar kaçmış.peşine adam saldım, takip ettirdim, onu bulup başını getirin dedim. Ama, yer yarılmış içine girmişti sanki yok!.
-Ya Terken Hatun? Benim kölem,hür yaşıyor bu olacak işmi? Biz kim için niye çabalıyoruz?
-Kaçakların peşinde adamlarımız var amaişu ana kadar bir haber yok.
Sen ne düşünüyorsun? Bunları kaçıran biri mi var ? araştırdın mı? şüpheli kim var? Neden bulamıyorsun? Belki sen kaçırtmışsındır? Tatatuna’dan altın alarak ha ! öylemi ?
-Hayır Kağan’ım öyle bir şey olmadı olamazda. Kağanın hazinesine el koymaya hakkım yok.
-Belki Altın Bike ile ikiniz yaptınız. İşin içinde belki Börte’de var değilmi mi?
-Bu olayların hepsi ben Tangut’ta iken vaki olmuş. Arıyoruz, buluruz nasıl olsa.
-Git, defol! Argasun’u çağır. Kendin gidip onu getir buraya hemen git !
Kağan,avına atılmaya hazırlanan aslan gibi gerilip,bütün vücudu ateşte kavruluyormuş gibi kızgın, hırçın bir şekilde yerine oturdu.”Kim,kimler yaptı bunu?—diyordu yumruklarını sıkarak,”Kaçmayı kim kafasina koydu? Bunu Altın Bike yaptı. Veya Bavurçuk Art Tekin yaptı ? Terken hatun ve diğer Müslüman esirler onun kandaşları, soydaşları elbette. Onların ataları da Orhun Hanlığından gelmiştir. Karahanlar devleti Uygurları Bavurçuk Art Tekin’in soydaşlarıdır.Ama, herşeye rağmen Hayır, Bavurçuk öyle birisi değil. O bana sonsuza dek sadık, hatta oğlum Coşu’den daha sadık. Nasıl olsa öğrenirim. Argasun bu olaylardan haberdar mı? Soracağım.
Müzüsyen Argasun yolda gelirken ”Hiçbir şeyden haberim yok”, diye mırıldandı, ben sadece Kağanın gönderdiği çocuklara şarkı öğrettim. Mabede ibadet etmeye gelen Altın Bike, Çahe, Börte hatun, Otçeğin'ler senin sevdiğin sazı ve şakıları dinliyor ve dönüp gidiyorlardı”
“Evet, öyle söyle!” dedi onun arkasından atlı gelmekte olan Otçeğin sesini biraz yükseltip,
-Börte’nin ak evine siz hiç gelmediniz, anlaştık mı? Biz mabette müzik ve şarkı dinlerdik. Anladınız mı?
-Evet, anladım, dedi Argasun,başka ne diyebilirim ki?
Kağan, Argasun’a güler yüz göstermedi.
-Otur önümde, soruma doğru cevap ver! Otçeğin hakkında ne bilirsin? kağan gizemli davranıyordu.
-Tangutlarla savaştığını, sarayı koruduğunu biliyorum.
-Terken Hatun’u kim kaçırdı?
-Bilmiyorum.
-Tatatuna’yi kim kaçırdı? Birkaç yıldan beri sarayda sadıkane hizmet ediyordu.Neden kaçtı o ?
-Bilmiyorum.
-Ya Altın Bike?
-Bilmiyorum.
-Çahe’yi birisimi öldürdü ?
-Bilmiyorum, öldüğünü duydum, bu doğrudur.
Cengizhan sinirlendi, dizine bir yumruk vurdu:
-Sen ne bilirsin be adam ?
-Kendi vazifemi. Müslüman çocuklara sizi öven şarkılar öğrettim. KutluKağan adlı bir şarkı besteledim. Büyük zaferler kazandıran kahramanlığınızı öven şarkılar söylüyoruz. Çocukların sesi o kadar ince ve güzel ki dinlerseniz bayılırsınız.
Demek ki, Sen de hiç bir şey bilmiyorsun. Sana güvenmiştim. İçim rahat değil. Şimdi hiçbir şeyden hiç kimseden emin değilim! Böyle olur diye de hiç beklememiştim.
O ilk defa kendini çaresiz hissetti ve derinden bir ah! Çekerek :
Aleme hükmeden birisiyim Cihangirim,kağanım, elimi attığım hiç kimse benden kurtulmuş değildir. Ama, bak ! bunlar kurtulmuşlar. Bu küçücük olaylar yüreğimi dağladı, yaktı. Üzüntü ve eleme boğdu.Diye,Argasun’a içini dökmeye başladı. Demek, benden daha kurnaz adamlar varmış…Sağ olursam herşeyi öğreneceğim,suçluları ortaya çıkaracağım. Hayatta olduğum sürece her şeyi öğreneceğim. İşte o zaman onları parçalayıp, yakarak küllerini ibert-i alem için mavi torbaya koyup asacağım.
-Şarkıyı, çalgı sesini özlemişsinizdir ulu Kağanım! Dedi,Argasun onun ruh halini gözeterek, Müslüman çocuklar bayağı iyi öğrendi.
Onlar Müslüman çocukları değil, benim kölelerimdir! Onlar benim kim olduğumu iyi bilsin! Sen devamlı öğret!ölüler, ölen toprakları, yıkıp yakılmış vatanı hakkında şarkı söylesin. Her işin başında ben vardım. Ben, dünyanın altını üstüne getirerek, diz çöktüren ben. Galibiyet benim elimdedir, Bunlarıda şarkı olarak söylesin. Olur, dinleyelim bakalım!
Argasun çıkıp gitti. Dışarıda duran Otçeğin onun yanına gelip alçak sesle sordu:
-Kaplan çok sinirli mi?
-Ben hiçbir şey bilmiyorum. Diye, etrafına bakındı Argasun,
-Kendisi huzur bulamadıkça başkalarının da huzurunu kaçıracağa benziyor. Ben hiçbir şey bilmiyorum diye kurtuldum.
Kağan, kaçakların arkasından yeni takipçiler gönderdi. Otçeğin’i tutuklayıp bir evin tavanına baş aşağı astı ve özel nöbetçiden birini görevlendirdi.Gardiyanlar onun çıplak vücudunu kırbaçladı, başı yarılıp ağzından burnundan kan geldi. Cengizhan,yanına gelerek:
-Korkma, ölmeyeceksin. Sana yapacağım iyilik bu olacak. Kaçırdıklarından haber gelmedikçe böyle ölmeden işkence çekeceksin. Şimdilik susuyorsun ama, nasıl olsa söyleteceğim. Rüşvet olarak aldığın ve gizlediğin altını teslim edene kadar kırbaçlanacaksın. Düşün, yoksa çok acı çekersin. İkrar edersen seni komutan olarak Tangut’a göndereceğim.
Altın Bike,Orhun vadisinde bulundu diye haber geldi. O Uygur hanlığına mensup anıt taşları arasında dolaşıyordu. Giysileri yırtılmış,üstü başı perişan bir heldeydi.Bulabildiği canlıları elindeki bıçakla keserek ham et yiyip, taş heykeller arkasına gizlenip duruyordu. Saçları dağılmış, bazen gülüyor, bazen ağlıyor, bazen dans ediyor, bazen şarkı söylüyordu, akıl ve şuurunu kaybetmişti. Kömürü gibi sim siyah kesilmişti. Kimseyi tanımadı,askerler onu yakaladığında.Elinde ki bıçağı kalbine doğru saplayıp yere sırt üstü düştü ve öldü, askerler onu defnetmediler olduğu yere bırakarak üst gömleğini çıkarıp elindeki bıçağı aldı ve kağana haber iletmek için atlandılar.
Kağan, Altın Bike’nın bıçağını alıp Otçeğin’in yanına girdi. O hala asılı duruyordu. Kağan, bıçağı gardiyana verdi:
-Bunun elini bileğinden kes!
Eli kesilen Otçeğin hiç ses çıkarmadı. O bundan sonra da dehşetli işkencelerin olacağını bilerek açık söyledi:
-Altın Bike, senden nefret ediyordu! Sen onu horlayan, onun lanetine uğrayan bir babasın! Sen de yakında öleceksin. Hayatta kalırsam leşini gömüldüğün yerden çıkarıp kuzgunlara yem edeceğim.İnsan kanıyla beslenen pis leşini kuzgunlar bile yemez belki…
-İki kulağını da kesin! Dedi,Cengizhan ve dışarı çıktı.
Altın Bike’nin aklını kaybedip, deli divane olup, Orhun vadisinde intihar etmesi Kağan’ın yüreğini yaktı, kendi gözüyle görmese de içi kan ağladı.
Kağan, altın eyerle eyerlenen beyaz atına bindi ve başını mabede doğru çevirdi. Mabette adam azdı. Argasun, Kağanı görüp mabetteki rahipleri dışarı çıkardı. Büyük mabette sadece kağan kaldı. Argasun onun buraya gelmesinin sebebini anladı.Hemn çalgısın alarak kağan’ın önüne gelip çalmaya başladı. Hüzünlü müzik sesi efsunlu bir şekilde yankılandı. Kağan’ın göz önüne önce beyaz gömlek giyen Altın Bike geldi, O bir yerde dolaşıp duruyordu, sonra cansız bir şekilde yerde yatıyordu. Kağan kendini tutamadan ağladı. Argasun, müziği çalmayı devam etti. Kağan gözyaşını silip derin bir iç çekti.
-Çocukların şarkılarını dinleyelim.dedi, Kağan.
Semerkant’ta kısırlaştırılan, şimdi on beş, on altı yaşlara ulaşan çocuklar Kağanın kahramanlıklarını öven şarkıları söylemeye başladı. Onların ince sesleri o kadar sevimli ve güzeldi. Cengizhan bundan etkilenip, gönlü biraz teselli buldu.
-Sana çok teşekkürler! Dedi, Kağan, Argasun’un elini tutarak,
-Ben Tangut’u yeryüzünden yok ettiğimde, bu çocuklar Moğol halkına şarkı söylesin.
-Dediğiniz gibi olacak Ulu kağanım! Dedi, Argasun
-Şarkı ve müzikler hoşunuza gittiyse demek ki emeklerimiz boşa gitmememiş. Ben de bundan çok sevindim.
Kağan, mabetten dönerken “Bavurçuk Art Tekin’den neden hala hiç haber gelmiyor,” diye, düşündü.
”Ondan bir haber alamazsam, sebebini Tangut’tan döndükten sonra öğrenirim. Bavurçuk Art Tekin hakkında da biraz kuşku duymaya başladım. Özellikle Terken Hatun, Peri Kız ve Tatatuna’nın kaçabilmesinin ardında büyük bir güç var diye düşünüyorum. Yolda Bavurçuk Art Tekin, Terken Hatun’la konuşmuş olmalı. Onlar birbirinin dili ve kalbini kolayca anlayabilen halktır. Bunu da yavaş yavaş öğrenme fırsatım olacak. Terken Hatun’a Uygur sınırları hiç engel olmamış. Kim onu sınırdın geçirdi? Bunların hepsi planlı harekettir.”
Aradan çok geçmeden Harezim’den bir ulak haber getirdi.
-Seni kim gönderdi? Diye, sordu.Kağan.
-Hutuhedin. !
-Peki, Ne haber? Dedi, sarı sakalını sıvazlayarak.
-Terken Hatun Harezim’e sağ salim varmış. Onu Coşu Kimseye göstermeden sarayında bakıp tedavi etmiş.
-Başka ne dedi? Unutmadın değil mi?
-Yok, unutmadım. Coşu, bunları kasten yapıyor.
Kağan, kapuüıda bekleyen askeri çağırarak:
-Bu habercinin karnını doyurun.! dedi ve orta parmağını yukarı kaldırıp havayı kesti.Asker bu işaretin manasaını iyi biliyordu.Onu yemekhaneye götürerek iyice doyurdu, boza da içirdi. Sonra onun koltu kaltından tutup dışarı çıkardı.
-Yediklerin vücuduna sinsin. Yürü, biraz dolaşalım. Sonra iyi uyursun. Kağan, sana özel yatak hazırlattı, müjde getirdiğin için kağan senden memnun. Bu gece yatağına esir kadınlardan birisi girecek, tadını çıkaracaksın.
-Kağan büyük! Kağan şerefli!.dedi haberci ve hiç bir şeyden kuşku duymadan askerle beraber yürürken,yanında ki asker birden onu tökezleterek yere düşürürken karnını hançerle yardı.
-Sarhoş oldum galiba, uzun zamandır boza içmemiştim. Elini ver bana, kalkayım. Diye, elini askere uzattı. Ama, karnının yarıldığını bağırsaklarının döküldüğünü anca fark ederek ayağa kalkmaya çabaladı.
-Alçak herif, ne yaptın sen ?—derken, nefesi kesilmeye başladı,
-Kağan ejderha! Hutuhe’nin eliyle Coşu’yi öldürecek. Bunu bil! Sen herkese söyle, Coşu Hutuhe’ye dikkatli etsin. Kağan onu öldürtecek! Ulak ağzında biriken kanı yutamadı. Başı göğsüne sarktı, gözleri açık kaldı. Asker onun cebini araştırdı ve iki parça altın buldu. Asker etrafına bakarak onu cebine soktu. Yine aramaya başladı, ama, bu sefer hiçbir şey bulamadı. Onu ayağından sürükleyerek bir çukura attı,etrafı tekrar araştırdı, hiçbir şey çıkmadı. Ama, yerinden kalkmaya fırsat bulamadı, sırtına bir ok saplandı ve cansız yere serildi.
Ok atan, ölenin yanına düşen altını alıp cebine koydu. Kağan onu bekliyordu doğruca ona vardı.
Bana söyleyecek sözün var mı?diye, onun gözünün içine baktı Kağan.
-Emrinizi yerine getirdim ulu Kağanım!
-Bir şey demedimi o ? Neden konuşmuyorsun?
Okçu yiğit korkusundan ağzından kelimeleri kaçırıverdi:
-Hutuhe, Coşu’yi öldürecekmiş. Coşu’ya haberci gönderin ulu kağanım ! O iradeli ve namlı bir kumandan değil mi?
Kağan sustu, hiçbir şeyi sezdirmedi.
-Otçeğin’in yanına gir! Diye, buyurdu.
Okçu yiğit ayaklarında asılan Otçeğin’in yanına gitti. Onun arkasından Cengizhan girdi ve onu başka bir direğe bağlattı. Dışarı çıkıp nöbetçileri de uzaklaştırdı.
“Sizler uzaklaşın gidin!-- dedi ve iki tutsağın yanına girdi,
-Bağır! Çağır! Ne söylemek istiyorsan söyle! Dışarıdakiler duysun!
Otçeğin, Kağanın elindeki bıçağı görüp:
-Dilimimi keseceksin ? ne için ? Ey yiğitler! Hutuhe, Coşu’yi öldürecekmiş! Diye, bağırdı.
-Aferin sana yürekliymişsin !
Cengizhan okçu ile Otçeğin’in dilini kesip attı ve çıkıp gitti. Şüpheci ve evhamlı Kağan, hemen o gün içimizden biri çıkıp, sınırdan geçip, Coşu’ya suikast yapılacağına dair haber götürmesin diye, İdikut-Moğol sınırını sıkı kontrol ettirmeye başladı..
Okçu’nun ve Ötçegin’in bağırarak söylediklerini hiç kimse duymamıştı. Böylece Kağan ile Hutuhe arasındaki plan ikisinin arasında sır olarak kadı. Sonra Bavurçuk Art Tekin, kağana elçi gönderip, araştırmacıların Tatatuna ile Peri kızı bulamadığını söylemekle beraber, Uygur askerlerinin askeri taliminin güçlendirildiğini, Tangut’a yönelik savaşa hazır olduğunu bildirdi.
-Zaman çok kısa. Bu savaşı Bavurçuk Art Tekin’in dediği vakitte başlayacağım. Bütün sır bu savaştan sonra açığa çıkacak. Diye, onun elçisini geri gönderdi.
SAVAŞ TANRISI SELDE
Kağan, Tangut devletinin hakanı Devan’ın kafasını karıştırıp, onu denemek için elçi gönderip, oğlunu rehine olarak Moğol sarayına göndermesini istedi. Ama, Devan, kağanın talebini hemen reddederek
-Ben yakında Çin ile anlaşmaya vardım. Kuzeydeki düşmana karşı durmaya gücümüz yeterlidir. Cen, benim biricik oğlumdur. Şimdi size rehine olarak gönderirsem sonra pişman olacağım. Acele iş şeytan işidir deyip, elçiyi geri gönderdi.
Çok geçmeden, Devan, Cengizhan’ın can düşmanı Nayman hanın oğlu Çilaheyan Kunyan’ı kendi himayesine aldı . Bu,”Elinden geleni yap!” anlamında açıktan açık’a meydan okumaydı.
Bavurçuk Art Tekin’in Karakurum’a gönderdiği elçisi Beşbalık’a döndü. Kağanın: bütün sırlar savaştın sonra belli olacak, demesi Bavurçuk’u düşünceye saldı. Kağan, Otçeğin’i bağlayıp ağır işkencelere maruz bıraktıysa,demek ki şimdilik onu suçluyor. Ama, o kuşku okunu bana da yönlendirmiş durumda. Savaştan sonra dediği işte budur. Bu sefer savaştan sağ dönersem ona canlı adam gibi söyleyeceklerim var. Ölürsem Terken Hatun’un önünde vijdanım temizdir. Sözümü tuttum.Terken Hatun şimdi hayatta mı? Coşu’ya git demiştim. Gitti mi, gitmedi mi? duyduğuma göre, Coşu’nun yanında Hutuhe varmış. O boşuna bulunmuyor orada, Kağan gönderdi onu. Eğer, Terken Hatun, Coşu’ya varmış olsa, Hutuhe’nin bunu kağana haber vermesi normaldir. Ama, o haberci neden öldürüldü? Bu sırı başkaların bilmemesi içindir herhalde! Coşu’yu uyarmak için gönderdiğim ulaklar Harezim’e ulaştımı acaba? Yolda başlarına bir şey gelmeden, kağan’ın askerlerinin eline düşmeden, haber ulaşmış olsa, dostum Coşu benden memnun olurdu…
İdikut, Harezim’e gönderdiği ulakları çok bekledi. O, Tangut’a yola çıkıncaya kadar onlardan hiç bir ses gelmeyince onların yolda öldürüldüğünü düşündü. Cengizhan’ın Birinin arkasından birini göndereceğini idikut iyi biliyordu. Bavurçuk Art Tekin’in habercileri Tatatuna’yı Kaşgar şehrinden bulmuş ve onunla görüşmüş ve Bavurçuk Art Tekin’in selamını iletmişti. Tatatuna sabırlı, akıllı olduğu, üstelik yaşadığı ortamla tez uyum sağladığı için Kaşgar halkı arasında güvenli, huzurlu bir hayat yaşıyordu. Bunun için O:
-Ben şimdi burdan hiçbir yere gitmem, ağam Bavurçuk Art Tekin emin olsun diye,selam söylemişti.
Kağan, Bavurçuk Art Tekin’e sezdirmeden Kaşgar’a casus göndermişti. Ama, Kaşgar halkı Tatatuna’yı satmadı,yakaltmadı.
Bavurçuk Art Tekin, silahları develerie yükletip, askerleriyle beraber Tangut Devletinin Haişü şehrine doğru yola çıktı. Bu sefer sadece Kusmayin ve Atay Sali ile kucaklaşıp vedalaştı.
-Tangut güçlü bir devlet, biz onlardan da güçlüyüz diye gidiyoruz.Bakalım Savaş kaç sene devam edecek, bilmiyorum. İdikut Devletinin yabancı devletlerle olan ilişkisi kesilmesin. Kusmayin, sen silahlı kuvvetlerimize komutan ol! Askerleri hazırla! Silahları topla. Şimdilik benim tahtımda İdikut olarak kal!” dedi.
-Hayır, baba, sen hayattayken ben İdikut olamam. Diye, karşı çıktı oğlu.
-Kusmayin, doğru söylüyor. Siz hayatta, devletimiz ayakta iken,sizden başka kimse İdikut olamaz. Dedi, Atay Sali.
-Pekala ! öyle olsun.Anlaştık! Dedi, Bavurçuk Art Tekin.
İkisi,Bavurçuk Art Tekin, iyice uzaklaşıncaya kadar gidenlerin arkasından hüzünle baka kaldı. Tavuk yılı on birinci ayında Tangut’a savaş açmadan önce Kağan, Devan’a karşı savaş ilan edip mektup göndermişti:”Sen alçak Burhan, halkınla birlikte benim sağ kanadım olmaya vaat etmiştin. Buna binaen seni Orta Asya seferine katılmaya çağırmıştım. Barış anlaşmasını namussuzca yırtıp attın. Sözünü tutmamak ve askerlerini göndermemek bir yana, bana küstahca cevap yazdın. Bunu da hatırlatıyorum sana. Ben, başka maksatlar için uğraşıp durduğumdan, cezanı ertelemiştim. Gök tanrı şahittir ki Orta Asya seferimde zaferle çıktım, dönünce senden hesap sormak için hazırlandım, savaşacağım seninle !.
Cengizhan’ın bizzat önderliğinde Moğol ordusunun Tangut’a seferi başladı. Bavurçuk Art Tekin bir gün önce Haişü şehri etrafında karargâh kurup Cengizhan’ı bekledi. İki dost birbiriyle samimi görüştü. Kağan, Uygur İdikutu hakkında bir şey sormadı. Haişü güzel bir şehir idi, Etrafını yüksek ağaçlı orman kuşatmıştı. Meşhur sarı nehir bu şehirden geçiyordu.
-Tangutları nasıl öldüreceksiniz, nasıl ele geçireceksiniz, bunlar size kaldı. Kimse diri kalmasın. Onların ittifakçıları olan Siyanpi, Teli, Çimini’leri kurbağa gibi ezip çiğneyin. Onları köle, cariye bile yapmayın, duydunuz mu?
-Duyduk Kağan! Kağan uludur! diye bağırdı Moğollar.
Kağan bu sefer Bavurçuk Art Tekin’i doğrudan savaşa soktu. Ona kendine acıdığı gibi acımadı. ilk önce Haişü şehrindeki On bin civarında Tangut teslim oldu. Kağan ile Bavurçuk Hanşan dağının bağrına çıkmak için Si Sayan bölgesini ikiye böldü. Sarı nehri yakasında karşılaştıklarını öldürerek dağ bağrına çıktı.
-CenabıKutluk, sizin yazlık karargahınızı kurmaya en uygun yer olan Heiçuşan dağı işte budur.—dedi Bavurçuk Art Tekin
-İşte buradan askerlerimiz Tangut illerine sefer düzenlerse sonra dönmesi de kolay olacak. Buradan Tangutlar görünüyor.
Kağan bu fikri reddetmedi.
-Doğru,Karargah buraya kurulsun ! dedi, Kağan ve tüm askerlerin toplanmasını emretti.
Sucoy şehrinin alınması uzadıkca uzadı.Tangutlar Moğollar’a çok şiddetli karşılık bildirdiler ve büyük zaiyat verdidiler.Kuşatma bir ay devam etti.
-Bu şehir neden teslim alınamıyor ? diye, sordu Kağan.
Dostları ilə paylaş: |