ANLAŞMA
Bugün, Cengizhan, Bavurçuk Art Tekin, Tatatuna Ak Orda’da oturup uzun sohbet etti. Her iki taraf kendi amaçlarını esas alarak büyük ve tarihi bir anlaşmaya imza atmayı hep birlikte uygun gördü . Tatatuna bu tarihi ve önemli sohbeti detaylı olarak kaydediyordu.Nihayet, Kağan:
-Neler yazdın oku bakalım! Dedi.
Tatatuna okumaya başladı:
“1210.yıl tanrıkutlu Cengizhan’ın kutlu daveti üzerine, Uygur İdikut Devleti hanı Bavurçuk Art Tekin Moğol ülkesine geldi. İki devlet hakanları arasında iki taraf içinde faydalı sohbetler gerçekleşti. Moğol devletinin istikbalinin parlak olacağı vurgulandı. Bu konuda Ulu Kağan tarafından Orta Asya, Avrupa, doğu ve batı ülkelerine düzenlenecek seferler ne zaman yapılacak,bunlarla alakalı hazırlıklar ve silahlar üzerinde derinlemesine konuşmalar yapıldı. İdikut Bavurçuk Art Tekin cenapları ulu kağanımızın büyük fikir ve planlarına katıldı, destek verdi. Böylece Moğol Uygur devletleri aşağıda ki bir anlaşmayı imzaladı:
“Uygur İdikut Devletinin bağımsızlığı Cengizhan tarafından korunacak.
Moğol orduları Orta Asya’ya yönelik seferlerinde Beşbalık şehrinden geçecek.
Uygur İdikut Hanı Bavurçuk Art Tekin,Moğol ordularına giysi, azık, silah ve atlarla destek verecek ve ulak görevini yüklenecek.
Haberleşme güzergahları ve yeni duraklar Beşbalık’ta yapılacak.
Bavurçuk Art Tekin, Cengizhan’ın seferine askerleriyle beraber katılacak.
İdikut Hanı Cengizhan’ın beşinci oğlu olarak sayılacak.
Uygurların Bilge ve âlimleriyle, el sanatçıları,heykeltıraş ve demircileri Moğol devletine gönderilsin..
Uygur mürü de Moğol devlet mühürü olarak kabul edilsin.
Kağan kendisine tabi olan Uygur İdikut Devletinin Hanı Bavurçuk Art Tekin’e kendi kızı Altın Bike’yi nikahlayacak.
Cengizhan’ın sınırdan geçecek ulaklar için özel izin belgeleri hazırlanacak. Kağan’ın imzası bulunan altın, gümüş, tunç, bakır ve ahşaptan yapılacak kimlikler Beşbalık’ta hazırlanacak.
Seferler 1219.yıl sonbaharına ertelenecek.
İşbu anlaşmanın ömrünün uzun olması dileğiyle
İmza atanlar:
Moğol Kağanı Tanrıkut Cengizhan
Uygur İdikut Devletinin İdikutu Bavurçuk Art Tekin
1210. koyun yılı, Kerulan.
-Buyurun! İmza atın! dedi Tatatuna andlaşma yazılı kağıdı Cengizhan’ın önüne koyarak. O güzel bir şekilde yazılmış olan antlaşmaya baştın sona kadar göz gezdirdi. O Tatatuna’dan Uygur harflerini öğrenip yavaş yavaş okumayı öğrenmişti. Metni okuduktan sonra sağ el baş parmağını boyayarak bastı. Bavurçuk Art Tekin ise bu anlaşmaya mühür yüzüğüyle imza attı.Yani”Uygur İdikut Devleti” harfleri bulunan altın mührünü bastı. Uygur İdikut Devletinin büyük zatı Bavurçuk Art Tekin devletlerle olan ticaret, kültür alış verişi ve ikili anlaşmalarda, Batı Kıtan ve Tangutlara vergi ödediklerinde, idikut devletinin resmi yazışmalarında bu mührü kullanıyordu. Onu parmağından hiç ayırmıyordu. İdikut, Kağan’ın bu yüzüğü beğendiğini fark edince dedi:
-Şefkatli Kağanım, sizin elinize de altından yapılan bir mühür yüzük hazırlatacağım. Beşbalık’a geldiğinizde sağ elinizin parmağına o yüzüğü takacağım.
-Memnu olurum oğlum! Güzel söz verdin! Dedi, Cengizhan onun elini avuçlarına alarak.
Aynı günü Cengizhan, Bavurçuk Art Tekin ve Tora Kaya’yı konaklayacakları yere kendisi getirdi.
-Bu evde dinleneceksiniz.Dedi, Kağan değerli misafirler için özel olarak hazırlanan eve geldiğinde.
-Yarın Moğolların Sayan Nayur eğlencesini göreceksiniz..
-Gösterdiğiniz yakın alakaya çık teşekkür ederiz.Çok memnunum.Dedi, İdikut,
-İyi uyuyup,dinç kalkın Kağanım!
-Siz de!
İki Uygur iki çamçakla kımız içip rahat oturdular. Ama, İdikut düşünceli bir haldeydi, Tora Kaya onun bu halini görünce bir az endişeyle bir azda merakla, havadan sudan konuşarak onun ne düşündüğünü anlamaya çalıştı.
-Siz ki, Bilge bir hükümdarsınız, Moğolların örf adet ve geleneklerini biliyorsunuz değil mi?.
-Uygur Orhun tarihini ben her zaman merak ettim, Sadece merakla bu iş olmaz, öğrenmek gerek. Moğolların kabileleri, aşiretleri, dili, milli ananelerini iyi biliyorum. Dedi, başını hafif kaldırarak.
-Ulu halkı bilmek için kendin ulu olman gerek. Ama, bu övünme olarak düşünme.
-Sayan Nayur eğlencesi nasıl bir gösteridir?.
-“Göstereceğim” demedi mi Kağan. Buna Uygurca da beyaz göl eğlencesi de denir. Bu göl kadar kımız içip gönül avlamak demektir. Yine bir bahar eğlencesi var. Buna da Sayan Suruğ diyorlar, Uygurca da beyaz yayla demektir. Bu eğlencede Moğollar Tanrı için adak koyun ve at keser. Son bahar eğlencesine de Sirge deniyor, Uygurca ne anlama geliyor, bilemedim. Kendi anlamıyla kısrağın sütten kesilmesi demektir.. Son baharın son on ikinci günü gerçekleşir.
-Kış mevsiminde de eğlence var mı?.
-Tasma eğlencesi denen bir eğlence var. Bu üç günlük bebeğin belini bağlamak eğlencesidir..
-İdikut’u evlendirmek… çok komik! Dedi. Tora Kaya, edilen armağanı hatırlatırcasına .
-Armağanı mı kastediyorsun?.
-Evet, öyle, hükümdarım! Evladıyla kızını evlendirmek akıl almaz bir şeydir..
-Sözün doğru, ama, böyle bir evlendirme de aslında yenilen kızını verir! Savaşmayalım, ben sana tabi olayım. Vergi desen öderiz, ama bana dokunma, askerlerini al çek git buradan denildiğinde kız verme olayı olurdu.. Şimdi ise tam tersi! Dedi, İdikut. ”Moğollar, Altın Bike’yi bana vermekle Uygurlar bize bağımlı oldu demek mi istiyor acaba? Diye düşünmeden de edemedi.
-Anlaşmaya imza attım,bu işim bağımlılığı kabul etmek değil de ne peki!
Tora Kaya, Bavurçuk Art Tekin’in bu hareketini ali cenaplık,yani gerçeği kabul etmek olarak yorumladı.
-CenabıBavurçuk Art Tekin, siz Uygurlar için büyük bir Korgan yaptınız. Şimdi kimse bu kaleden, bu surdan aşamaz.
-Bu, Cengizhanla ikimizin eliyle yapılan surdur. Bu bakımdan ben mutluyum.dedi. İdikut başını sallayıp,
-Ben yaşadığım müddetce halkım, vatanım da hayatta kalır. Buna inancım tamdır. Cengizhan ve ben öldükten sonra bu korgan yerinde kalırmı ?. Nasıl bir İdikut, Uygur’a hükümdarlık edecek? Bunları düğündükçe endişeye kapılıyorum.
Tora Kaya onun sözünü bölmedi.
-Cengizhan’a inandığım halde çocuklarına inanmıyorum. Onların Uygur İdikut Devletine uygulayacağı siyaset ne olacak? Kötülüğün Ögeday’dan başlayacağı şimdiden gönlüme ayandır. Cengizhan’ın savaş seferlerine derinlemesine baktığım da, oğulları arasında Coşu çok farklı birisi. Coşu'nın fikrine göre, ekilen tarlaları, meyveli bağ, bahçeleri, halkın eliyle yapılan binaları, kültür mirasları ve kütüphaneleri neden bozup yıkmak gerek? Bu olacak şey mi?. Diyormuş. Feth edilen ülkelerin insanlarına neden katlediliyor bunun gerekçesi ne ? kendisinin aklına hayaline sığmayan Coşuı bu düşüncelerinden dolayı Babası onu savaşlardan uzaklaştırmış ve onu sadece atları yıkamak, at ahırlarının ve çatılarını temizlemekle görevlendirmiş..Bir zamanlar Ona bir ay yemek verilmemiş,böyle,bir ay aç halde çalıştırılmış. Sonra verilen yemeğine av köpeğine verilen yemekler katılmış. Coşu af dilemeyince el ayakları bağlanıp çırılçıplak halde Kerulan Nehrinin suyuna üç gün batırılmış. O gene af dilememiş. Daha da sinirlenen Kağan böyle inatçı, acımasız oğlum yok diye onu çıplak halde Karakurum, Karabalgasun, Orhun vadilerine sürgün etmiş. Coşu Bu ceza sırasında da ölmemiş. Angurat Noyan onu ham et yiyip kurt gibi uluyup durduğu yerde bulmuş ve Cengizhan’a teslim etmiş. Coşu yine af dilememiş.
-Kurt aç olmazsa saldırmaz. Uygur İdikut Devletinde kurdun büyük azığı var. İnsanlarıma dokunmazsa ne alırsa alsın ben razıyım. Uygur’um selAhmett olursa, ne yapar eder, Kağan’ın tüm niyet maksatlarını gerçekleştiririz..Dedi, İdikut.
-Evet, Uygur’a yönelik halisane niyetlerinizi Buda Tanrımız duyarak, sizi korusun! Dedi, Tora Kaya tarihin bir penceresini açıp gösteren İdikut’ta minnet duydu..
Yemin tepesi
Kerulan civarı seher vakti oldukça güzeldi, bu sahne İdikut’un içine ferahlık gönlüne rahatlık verdi. Tora Kaya ise biraz et yiyip kımız içip Bavurçuk Art Tekin’in arkasından çıktı. Bavurçuk Art Tekin onu bekliyordu. Onların kaldığı çadır evi nöbetçilerin gözetiminde idi. Nöbetçiler İdikut’un dışarı çıktığını görünce hemen diz çöküp selamladılar. Diğer taraftan onların bu saygısı Kağan’ın kendilerine olan hürmetini de ifade ediyordu.. Cengizhan, kapısı sonuna kadar açık duruyordu. Bavurçuk Art Tekin Onu gördü. Çahe onun şişman bacaklarını sıvazlayıp yıkıyordu. O İdikut’u görünce bağırdı:
-Dur,bekle oğlum! Dedi.Sakin bir sesle.Bir taraftan Genç hatun Çahenin giydirmeye çalıştığı dana derisinden yapılan kırmızı çizmenin ayağına yerleşmesini bekliyordu. Kağan şalvar bağlarını bağlar vaziyette evden çıktı ve Bavurçuk Art Tekin’i yanına çağırdı. Bu sefer o oldukça sade giyinmişt..
Sözüme cevap ver!” dedi eski sorusunu hatırlatarak.
-Günaydın Kağanım! Diye,selamlaştı İdikut.
-Günaydın oğlum! Dedi, Kağan.
Fırtınalı toz bulutu gibi gelmekte olan atlı Moğollar ikisinin sözünü böldü.
- Bunlar,Sayan Nayur eğlencesine katılacak olan aziz misafirlerim. Dedi Kağan sevinçle.
-Burada bir tane bile yayan gelen Nayman, Kerey kabilesini göremeyeceksin. Ortalığı adeta kara toz bulutu bastırmış gibi geliyorlar.Bu uçsuz bucaksız bu ovaya yüz binlerce atlı Moğol sığmamaktadır.
Atların nal sesleri yeri göğü inletiyordu bu durum Cengizhan’ı sevindirdi. Bu eğlence için debdebeli hazırlıklar yapılmış, Şarıngoy dağının eteklerine yüzlerce kısrak, kımız için bağlanmıştı.
-Resmi kıyafetlerimizi giyinelim. Dedi, Kağan, idikut’a.
İdikut sol el parmağında gümüş renkli, pek şeffaf olmayan değerli taşlı,Füruze gözlü yüzük vardı. Sağ el parmağında altından yapılan”Uygur İdikut Devleti” harfleri nakşedilen yüzük mühür duruyordu. Bavurçuk Art Tekin istüne hanlık hilat, başına hükümdarlık simgesi olan değerli taşlarla süslenmiş taç giydi. Beline altın kılıcını astı. Cengizhan da yeni giysilerini giydi. Başında ki börk’ü ve herkesi cezbeden tarzda yapılmış altın gümüş kemeri oldukça şatafatlıydı ve son derece dikkat çekiciydi. İki günden bu yana yirmi deveyle taşınan Kımız dolu güğümler Kerulan nehrinin buz gibi suyun da boncuk gibi dizilmişti. İşte bu kımızlar şimdi sarı çadıra yerleştiriliyordu. Eğlence henüz başlamadı nedendir bilinmez bir azcık gecikme olmuş gibiydi.... Güzel bir şekilde giyinmi olan Börte Hatun gelip onun yanına kibarca durdu..
-Çahe nerde? onu beraberinde getirmedin mi?.diye sordu Cengizhan, geliyor mu yoksa?.Diye dönüp baktı.
-Kendisi gelmek istemiyor! diye eşinin yüzüne dikildi Börte,
-He !, O misafirleri uğurlama ziyafetine hazırlık yapıyor. O beni üzüyor. Ben, daha o kadar yaşlanmadım. Çocukları sorsanız olmaz mı kağan! Tolu nereler de? Arayan kimse yok.
Çahe beyaz sarayın kapısı önünde nöbetçi olarak duran uzun boylu nöbetçinin arkasına gizlenip Cengizhan’ı gözetti. Cengizhan onu gördü. Ama, ona gel buraya demedi.
“Yine kimi bekliyor bu? Diye düşündü İdikut. İşte Coşu, Çağatay, Ögeday’da geldiler ve Cengizhan’ın arkasına gelip durdular. Ögeday ise sallanarak kendini zor tutuyordu. O sabah sabah erkenden Boza karıştırılan kımız içmişti. Şaman tapınaklarının rahipleri de atlarına uzanarak oturup geldi. Cengizhan onları görüp:
-Geliyor, başlayalım! Dedi.
Bu arada İdikut, Cengizhan’ın Gök Tanrı inancının kuvvetli olduğunu fark etti.
Onlar geldi selamlaştı. Eğlence yine başlamadı. Cengizhan sağına soluna bakındı, birilerini arıyor gibiydi. O kim di acaba? Evet, işte ay gibi güzel bir kız beyaz evden süslenerek çıktı. Herkes ona hayranlıkla baktı. O, Cengizhan’a doğru geldi ve onun sağ tarafına geçti. Utangaç cici kız kimseye bakmıyordu.
-Gel kızım! Dedi, Cengizhan.
-Altın kızım, benim nazlı kızım!
-Altın Bike ! Dedi, İdikut ve kıza tekrar tekrar baktı.
Altın Bike babasının sözlü fermanı üzerine İdikut’la evlendirileceğini önceden biliyordu. Bu yüzden O herkesin önüne çıkmaktan çekiniyordu. Börte Hatun kızını çağırarak:
-Ne oldu Altın Bike? Diye sordu.
-Anne, söylesene, sen babamla severek evlenmiş miydin?
- Elbette severek evlenmiştim. Bunu neden sorduğunu biliyorum.
-Üç hatunla evlendi, buna ne diyorsun? Çahe benimle aynı yaşta, babam yine savaşa gidecek,yine hanım alacak mı?.
Börte Hatun şimdiye kadar kızını böyle konuşur diye hiç düşünmemişti. Kızının nefretini dışarı vurarak,neden ne için böyle konuşuyor diye düşünmeden,hiç bir şeye aldırmaz görünerek:
-Kağan söyledi, öyle olacak! Bunu bil! dediklerini Kağan’a fısıldarsam onun kanlı gazabına uğrarsın. diye kızını korkuttu. Ama Altın Bike bu tehditten korkmadı.
Bavurçuk Art Tekin kızın yüzüne doyumsuzca baktı. Kız ince boylu, yüzü bembeyaz, temiz ve çok sevimliydi. Kaş kirpikleri güzeldi. Cengizhan çok kurnaz, sabır etmesini bilen bir insandı.
O, İdikut’un Altın Bike’ye bakıp durmasından pek hoşlanmadı.
-Eve gir! Dedi, kızına
-Kim çağırdı seni!
Altın Bike göz altından İdikut’a baktı ve elden uçan kuş gibi magrur bir şekilde kalabalığı yararak, kısa adımlarla Börte’nin evine girdi. Börte Hatun Kağan’a: kızı neden kovaladınız? Yılına bir gelen bayramı çokmu gördünüz diye darılsa da sesini çıkaramadı. Cengizhan Beşbalık’lı misafiri yemin tepesine götürdü. Onlar insana ferahlık veren yemyeşil çimenler üzerine serilmiş bem beyaz keçeler, kilim ve kırmızı İran halılarına rahatça yerleştiler.”Neden hala başlamıyor?”. Dedi, bozalı kımızın etkisinde kafası kıyak olan Ögeday sağına soluna bakınarak ”Yine kimleri, neyi bekliyoruz?diye mırıldandı.”
Bir anda nerden geldiği belli olmayan Tolu,atının yelesine sarılmış bir vaziyette yemin tepesinde ortaya çıktı. Kağan ona bir kez olsun bakmadı. Cengizhan, İdikut’a kendisinin pir üstadının, en yakın dostunun mevcut olduğunu göstermek için eğlenceyi başlatmadan oturuyordu. Beklemekte olan insan Argasun’du. O Cengizhan’ın en tehlikeli savaşlarını, seferlerini, geçmiş hayatını destanlaştırarak yazan, okuyan birisiydi. Onun çalgısından çıkan nağmeleri Cengizhan sanki Tanrıdan gelen kutsal bir seda gibi dinliyordu. İşte Argasun genç süvariler gibi at koşturarak gelip yemin tepesinin yanına geldiğinde atından indi. O çalgısını sağ elinde tutup, uzun kaftanının eteklerini sürüyerek yukarı tırmanmaya başladı.
Yemin tepesinde Tatatuna gözükmüyordu. Bavurçuk Art Tekin’le Tora Kaya o, kalabalık atlı kişiler arasında mı acaba diye uzun uzun saflarda göz gezdirdiler. ama, göremediler. Tatatuna da kardeşlerime bir gözükeyim diye sağ taraftaki ikinci saftan sıkışarak çıkıp birinci safa geçti ve ben buradayım der gibi elini kaldırıp kendisini gösterdi. Vatandaşları da onu görerek derin bir nefes aldılar.
Cengizhan, eğlence başlasın manasında işaret yaptığı an Angurat Noyan yemin tepesine hızla koşarak çıkıp Kağan’ın önünde diz çöktü.
-Beyaz tuğu getir! Diye, ferman verdi Kağan.
Angurat Noyan yerinden kalkıp arkasına doğru adımlar attı. Sonra hızla aşağıya doğru koştu. Beyaz tuğu bayrakçının elinden aldı ve Kağan, Bavurçuk Art Tekinin oturduğu yere doğru yöneldi. O yemin tepesinin zirvesinde duran atlı bir askerin eline bu beyaz tuğu tutuşturdu. Bayrak havaya kaldırıldığında aşağıda duran kalabalık askerler bayrağa dönüp saf saf resmi geçit yapmaya başladılar. Bu bir hayli zaman aldı. Sonra beyaz bilekli utangaç ve nazik kızlar yavaş adımlarla ihtiyatlı yürüyerek Kağan’a, Bavurçuk Art Tekin’e ve Tora Kaya’ya ağaştan yapılmış çamçaklarla soğutulmuş, saf kımızı getirmeye başladı. Kımız önce ev sahibi Kağan’a, sonra Bavurçuk Art Tekin’e, Argasun’a, rahiplere, en sonunda Tora Kaya’ya ikram edildi ve akşama kadar sürecek olan kımız içme faslı başladı. Eğlencenin keyifli geçmesi için Kağan’ın emri üzerine, vahşi kurt, adam yutmuş ejderha, keçi çekişmesi, at yarışması, Moğolca güreş, ok atmak gibi oyunlar gösterildi.
-Batur Uygur.diye, İdikut’a gülümseyip baktı Kağan,
-Sizde böyle oyunlar var mı?
-Var. Dedi, İdikut kesinlikle.
-Hangi oyundan hoşlanıyorsun?.
-Hepsi hoşlanmaya değer, biz Uygurlar elli batman⑧ ağırlıktaki demir sopa, on batman ağırlıktaki çelik kılıçla maharet göstermeyi severiz..
Cengizhan dudaklarını ısırıp, ince, keskin dişlerinin altına aldı ve düşündü.” Bu sefer Bavurçuk’un bu sözünün doğruluğuna bir bakmak lazım, denemek gerek. Bizden kim o sopayı kaldıracak? Uygur’dan kim çıkacak? Kendisi mi? Hayır, olmaz! Tora Kaya buna hazır mı? Bana ne !? Onu da denemenin zamanı geldi. Moğollardan buna denk olan kim var? Tamam ! Tamam ! bak Ögeday olur. İntikamını Tora Kaya’dan alsın bakalım!
Cengizhan, Bavurçuk Art Tekin’e göstermek istediği Moğol milli oyunlarından sonra ona kendisini söylediği oyunu hazırlatmaya başladı.
“Bize, Moğollara savaşta kılıç ve demir sopa gerek! Dedi, Kağan,
- Bizden Ögeday çıksın!
-Beşbalık’tan Tora Kaya hazır! Dedi. Bavurçuk Art Tekin vatandaşına güvenerek.
- Uygur ordusunun komutanına güveniyorum.
Bu arada Kağan, Coşu ve Çağatay’a:
-Uygur oğlum Bavurçuk Art Tekin’in bana armağan ettiği demir sopayla kılıcı getiriniz!diye buyurdu.
Acar ve ebecerikli oğulları çocukları tez arada getirdi.
-Bu demir sopa kaç batmandır? Diye sordu Kağan, İdikut’tan.
-Elli batmandır Kağanım!
- Peki Çelik kılıç kaç batmandır?.
-On batmandır Kağanım, tam öyle!
Cengizhan demir sopa ve kılıcını okşayarak sordu:
-Bavurçuk Art Tekin, Tora Kaya’ya,ciddi olarak,-
-Bu oyuncakla nasıl dövüşebiliryorsunuz?Diye,güldü Kağan,-
-Moğollar bir görsün!
Herkesin gözü Tora kaya’ya üstündeydi. Batur Tora Kaya meydana mağrurane bir şekilde çıktı ve silahları eliyle gösterip:
-Biz bu kılıçla savaşmıyoruz, oynuyoruz. Bu demir sopa vurulduğu zaman her hangi bir zırh param parça olur. Biz Uygurlar işte bu sopayla savaşırız. Orhun İdikutu Pan Tekin, Moyunçur, Bayançur, Bogo Tekinlerin savaş silahları işte buydu.
Tora Kaya, Cengizhan’ın önünde övündü ve sözünde durdu. O Beşbalık’tan getirdiği atına bindi ve elli batman demir sopayı yerden koparırcasına aldı. Onu başından yedi defa döndürüp yüz adım uzaklığa fırlattı. Ögeday ise üzerine zincir zırh, kalkan, Tolga giyip usulune uygun olarak hazırlanmıştı. Ögeday dayanamadan bağırdı:
-Hadi vur bakalım!
Tora Kaya telaş etmedi. Ama”Bu ne demek oluyor ? bunda bir maksat olmalı.” Diye düşündü ve ne olursa olsun, bu sadece bir oyun diye atını koşturup sopayı yerden aldı. Sonra bütün gücünü toplayıp Ögeday’a bir defa vurdu onun zırhı, kalkanı ve Tolgası param parça oldu.
Ögeday kendini toparlayıp kılıcını eline alarak
- Khe ! diye bağırdı. Askerlerde
-Khe ! Khe !diye haykırarak ona moral verdi. Ögeday, İdikut’un armağan ettiği savaş develerinden birinin boynunu bir kılıçla iki parça etmişti. Demir sopayı fırlatma ve döndürmede Tora Kaya’dan geri kalmadı. Ama o:
“Kalkan, zırh, Tolgası yok adamı demir sopayla vuramam,-- dedi. Tora Kaya’ya acıyarak,-
-Demir sopayı senin kafanda oynatacak vakitte gelir!
O attan inip Tora Kaya’yı kucaklayıp dedi:
-Şimdi sıra bende,beynini deleceğim! Benden kork!
-Sersem komutan’ın özü, sözü ve işi de sersemcedir. Dedi, Tora Kaya ve onu kendinden uzaklaştırdı,
-Uygur’u hafif görme !
Cengizhan iki serdarın maharetini takdir etti.
-Benim Uygur dostlarım çok sağlammış! Gerçekten çok sağlam!
Eğlencenin sonunda Argasun çalgısını çaldı. O önce Moğolların çok eski şarkılarını söyledi ve herkesi hüzünlü duygulara boğdu, kendisi de ağladı. Dinleyicilerde başlarını öne eğip gözlerine yaş aldı.. Argasun, Cengizhan’ın şan şöhretini övdü. Bavurçuk Art Tekin’in Cengizhan ile olan dostluğunu Kerulan nehrinin temiz suyuna, Orhun Selenga vadilerine ve kara taşlarına benzetti.
-Uygur İdikutu ondan son derece hoşnut oldu:
-Gönlümü ferahlattın, aferin Üstad! Dedi, onun elini tutarak.
-Argasun işte böyle bir insan o üstadların pir’i
Eğlenceye toplanan halk yavaş yavaş dağılmaya evlerine gitmeye başladı. Cengizhan İdikut’a bakarak:
-Altın Bike kızımla seni tanıştıracağım! Börte ! nerde ? kızımı çağır buraya.
Ak Orda’dan Altın Bike çıkıp, bu ikisinin önüne gelip tazim etti.
-Altın Bike ! dedi, Cengizhan kızına küskün halde—
Ben, seni Uygur hanı İdikut Bavurçuk Art Tekin’e eş olarak olarak atadım. Anlaşma öyledir, bu anlaşma da imzam var. Bunu bilmeni istiyorum! O seninle evlenecek. İkinizin şimdi görüşmenize izin verildi!Diyerek, kestirip attı.
Cengizhan Altın Bike’yle İdikut’u başbaşa bırakarak, Çahe’nin evine doğru aheste aheste yürüdü gitti..
ALTIN BİKE’NIN SIRLARI
Altın Bike biraz yürüdükten sonra durdu o fazla uzaklaşmak istemiyordu.. İdikut’a bir iki soru sordu:
-Hatununuz var mı?.
İdikut güldü ve:
- Var, bir de oğlum var var, adı Kusmayın.
-Beni ikinci eş olarak alacak mısınız?.
-Alacağım, Kağan’ın sözünü reddetsem olmaz. Şart öyle !…
-Ben,hayır ! dersem beni öldürecekmisiniz?
-Benim öyle bir düşüncem yok, Altın Bike....
- Ama, babamda var. Siz biliyorsunuz, benden gizliyorsunuz. Babam kendini Moğol Tanrısı sanıyor. Siz de Uygur Tanrısı öylemi ? “O, biraz sessizce durdu ve yüreğinin hızlı atışlarını dinledi.’’
-Dünyadaki herkes övülmeyi seviyormuş. Siz de öyleymişsiniz..
-Altın Bike ! diye sinirlenmeye başladı İdikut.
-Sinirlenmeyin! Ben henüz sizin hatununuz değilim. Namusum kendimde. Eğer ben olmasaydım Kağan sizi kiminle evlendirecek ti?.
-Bilmiyorum!
-Siz Kağan’ın ne kadar kurnaz ve hilekar olduğunu bilmiyorsunuz. Siz kandırıldınız. Babam beni vermek suretiyle sizi aldattı. Yarın Beşbalık’a gittiklerine de Moğol askerleri Uygur kızlarına sarkıntılık yapacak ve tecavüz edecek. Siz ve başka hiçbir Uygur buna karşı gelemeyeceksiniz..Siz, halkımı ölümden kurtaracağım diyorsunuz. Hayır, siz büyük bir yanılgı içindesinzi.Binlerce kızın bir anda kadın olması ne demek?Bu ölümden beter bir şey değilmi ? Bunu inkâr edemezsiniz. Askerler etrafı dört dolanır ve nefislerini köreltmek için akla hayale gelmeyen her şeyi yapar, İdikut’un kız ve kadınlarına tecavüz eder. Siz bunları hakaret olarak kabul etmiyormusunuz ?.. Moğpllar size kadın olmamın bedelini kat kat ödetirler.Onlar size sadece beni verecekler, siz ise Kağan askerine at, atlarına otlak, karınlarına yemek, üzerine giysi ellerine silah vereceksiniz.Birde üstüne üstlük vergi de ödeyeceksiniz. Uygur’un altın gümüşlerini Cengizhan alacak, hatunları ise bedava. Bence siz korkak bir idikutsunuz. Babama başka bir devletin elçisinin kafasını kesip dalkavukluk yapacağınıza savaşıp yenilip başınızı verseydiniz bu ulu bir kahramanlık olmaz mıydı?
-Bitti mi? Diye, kızdı İdikut ,
- Yeter artık saçmalama!
“Hayır,bitmedi daha sölüyeceklerim var. Siz korkaksınız. Dostlarınız da tavşan yürekler. Şimdi gidip babama İdikut beni “ Pis mogol diye ‘’ aşağladı desem sizin kelleenizi alr.. Moğollar ve kağan babam Uygur ve başka kavimleri millet olarak görmez.O, Uygur devletinin kanını son damlasına kadar emecek,bitirecek. Devletiniz b yıkılacak yemin ederim. Bu yıkım ve bozgunu Moğol Uygur el ele vererek yapacak. Sizde, eline silah alacak Uygur yok mu? Yoksa hepiniz sakat, engelli,dalkavuk hokkabazmı ? Babamla kim teke tek savaşsa, yenilse,hatta vatanından, halkından ayrılıp her şeyleri harap edilse de onları kahraman bir halk sayarım. Peki siz? Siz kendi halkınızı kederli ve acıklı bir şekilde gözyaşlarına gark edeceksiniz. halkınız size lanet edecek. Üstelik Babam sizi birçok kanlı cenklere götürecek. Siz onların bir yedek parçası olarak katılacaksınız.—bir süre sessizlikten sonra sözünü devam etti. Ben bir insanım! Moğol insanı! Moğol kızı! Babam Kağan Cengizhan da olsa ben size hatun olmayacağım. Sizin dış dünyanız güzel fakat;iç dünyanız çok kötü. Kağan’ın beşinci oğluymuşsunuz, onuncu oğlu olsanız da fark etmez, neticede her zaman öksüz birisiniz. Şimdi babanız Cengizhan, akılsız anneniz Börte,o Bilge Hatun değil, ahmak hatun… şimdi Kağan, Buda Tanrınızın gösterdiği yolda sizi yürütmez.Siz istesenizde istemesiniz de Moğol tanrısı Cengizhan’ın emrine uyacaksınız. Kağan’a toprak, altın, kadın gerek. Size şimdi toprak yok, altın da yok, ama hatuna mutlaka zengin olacaksınız. Saldırgan ve tecavüzkar bir idikut olacaksınız. Cengizhan’dan kimse kaçıp kurtulamayacak. Her yerde kısık gözlü zorbalar dolaşacak. Onların vahşetini, namussuzluklarını göreceksiniz. Gün gelecek mogol gençleri bir gün olmazsa bir gün mutlaka sizin hatununuza tecavüz etmekten çekinmeyecekler. Böyle bir şey olmayacak,mümkün değil diyemezsiniz.Böyle bir hadiseyi Cengizhan’a şikayet ettiğinizde onu inandıramayacaksınız.
“Yeter! Yeter! O, Cengizhan’ın kızı da, Tanrının meleği de olsan böyle, saçma sapan konuşma! ‘Sen bir sihirbaz, cadısın. Vicdansı fesatçısın! Kalbini kötülükler kaplamış.Diyen, İdikut, Altın Bike’nın ay ışığı yansıyan yüzüne bir tokat vurdu.
-İğreniyorum senden,kanı bozuk adam!
Altın Bike, İdikut’u sinirlendirmekten memnun oldu.Toakatladı diye de üzülmedi soğuk, soğuk güldü, onun gülme sesi ikisine hafifce duyuldu. Altın Bike,içindekileri açıkça hiç çekinmeden dökmeye devam ett:
-Moğollarda hiç insaf yoktur. Bunlar bu Kağan’ın kızı falan demez. Gözler önünde sana eşek gibi binerek eteğini yukarı kaldırarak taciz eder. Gün gelir Uygur han eşine,kızına da bunu yaparlar. Karşı çıksarak müdahele etsen seni derhal orda öldürmekten de çekinmezler.
-Yalan ! bütün bunları uyduruyorsun, dinlemek istemiyorum. Altın Bike, sen bir cadısın, bunları kasten söylüyorsun. Bunların hepsi senin uyduruklarındır! Sen, büyük Cengizhan’ı böyle kötüleme, onlar bana sadıktır! Sadık!”
-Ben sizin maceralarınızı takip edeceğim! Dedi, biraz duraklayıp,
-Sözümü dinleyin. Bunu ben kimseye söylememiştim. Benim cinlerim bunu sadece size söylememi istiyor. Biliyor musunuz, babam Tangut savaşında ölecek. Siz Kerulan’i bir daha görmeye geleceksiniz. Daha da göremeyeceksiniz. Sizden benim çocuğum olacak ve ben de öleceğim. Oğul, bebekken yetim kalsa da bir Uygur’un elinde kalacak diyorlar!Altın Bike nin bu sözlerinden etkilenen Art Tekin,ister istemez sordu.
-Peki ya ben? Ne zaman öleceğim?..
-Söyleme diyorlar, siz iyi bir insanmışsınız. Ama hatununuzun derdine dayanamayacakmışsınız. Hatununuzun ruhu sizi kendine çekecekmiş. İki Kağan’ın kaderi ve talihi işte öyle! Sizin Angurat Noyan’a dikkat etmenizi de söylüyorlar.
-Sen, yaşlandığında çok masal anlatacaksın. Masal anlatanlar senin gibi uydurur. Onlar konuları çok ilginç ve daha kapsamlı anlatır değil mi?.
-Bu dünyada bana kimse inanmıyor.Diyerek gül dudaklarını ısırdı,
-Şimdi yine bir şey söylesem, siz bana yine inanmayacaksınız.
Altın Bike uzun boylu Bavurçuk Art Tekin’in boynuna sarıldı ve onun kalın dudağından öptü.
-Onu ikimizin arasında yaşanacak olaylardan sonra söyleyeceğim! Dedi. Büyük sır saklıyormuş gibi.
-O zaman da yine uyduracaksın değilmi ?”
-O zaman şüphelenemeyeceksiniz!
-Hadi bakalım!
-Sabredin on pek uzamayacak! Altın Bike onu tekrar öptü.
-Kerulan Nehrini tekrar bir defa görebileceksiniz.diye tekrarladı kız,
- Benimle son bir defa daha görüşeceksiniz…dedi ve ekledi:
-bir gözü kör Noyan dan kötülük göreceksiniz.
-Angurat Noyan ’mı kastediyorsun?.
“Evet!
-Bana nasıl kötülük edebilir?.
- Hemen bugün yarın değil, yarından sonraki günler de değil, uzun yıllardan sonra… Cenabı İdikut, size büyük baht diliyorum. Mutlu olacaksınız, Ama geçici olarak… ama sonra felaket sınırına yaklaşan bir durumdasınız, büyük belalara uğrayacaksınız.
-Beşbalık’a gitmek istiyor musun? Diye sordu İdikut onu denemek amacıyla.
-Seni götüreceğim
-Kader ve talihim bilir. Götüremeyeceksiniz ! Erk sizde değil, öylesine söylüyorsunuz. Her işi Kağan babam belirleyecek. Bende hiçbir insani hak hukuh yok, sadece bir yetkim var. Beni sizinle evlendirdi, doğru değil mi? Ben bu yetkiden yararlanacağım. Sizinle karı koca gibi konuşacağım. Beyaz vücudumu sadece size gösterebilirim. İstesem koynunuzda rahatça yatabilirim. Affedersiniz Bavurçuk Art Tekin, neler söylüyorum …
Altın Bike,Bavurçuk Art Tekin’e dönüp, kucağını açıp onu sımsıkı kucakladı. İdikut titremekte olan Moğol kızını şefkatle kucaklayıp onun uzun kumral saçlarını okşadı. Kızın gözlerinden ise damla damla yaşlar dökülüyordu.
“Beni affedin!—dedi o titreyerek,
- Ben yanıyorum! Yanıyorum ben!”
Bavurçuk Art Tekin kızın ateş gibi sıcacık vücudunu bütün varlığı ile hissederek sım sıkı kucaklamış bir halde duruyorken onun ateşinini kendisine de geçtiğiğni hissetti.
Altın Bike, Bavurçuk Art Tekin’i tekrar tekrar öptü ve onun kucağından çıkıp evine değil, Kerulan nehrine doğru yalnız yürimeye başladı. Altın Bike’yi uazaktan gözeten muhafızlar ona nereye gidiyorsunuz? evinize dönün! diyemediler.fakat; Askerlerin biri:
-Cenabı Bike, İstirahat etmeniz lazım! Kağan’ın fermanı öyle, dedi.
Bavurçuk Art Tekin muhafızların önünden geçip,konakladığı özel keçe eve giridi. Tora kaya kımız içip yatmıştı. Ama, o uyumamıştı İdikut biraz sonra gelecek diye bekliyordu. O İdikut’un yüzüne bir bakıp hiçbir şey olmamış gibi sessizce oturdu.
-Ya Tanrım, neler söylüyor o?.dedi,İdikut, Tora Kaya duyacak şekilde.
-Aklı başında gözüküyor, çok da zeki ve hassas, ama, garip bir kız.
-Neden edişe ediyor sunuz İdikut cenapları? Diye, sordu Tora Kaya.
-Akıl almaz şeyler duydum..
-Bilmek mümkün mü hükümdarım?.
-Kağan Tangut savaşında ölecekmiş. Aygümüş melikem hakkında konuştu. Kör Angurat Noyan ’a çok dikkat etmen gerek diye uyardı. Altın Bike’nın Angurattan alamadığı bir öcü mü var? Kızı olduğu halde Dünyaya meşhur babası hakkında çekinmeden birçok olumsuz kötü sözler söyledi. .. Evlatta, babasına olması gereken vefadan yoksun gibi gözüktü.
Tora kaya, İdikut’un sözünü kesmeden onu dinleyerek oturdu.
Dostları ilə paylaş: |