Ahsen-i takviM



Yüklə 22,4 Kb.
tarix17.01.2019
ölçüsü22,4 Kb.
#98573

AHSEN-İ TAKVİM 2

Tin Suresi ve Tefsiri 2

Bibliyografya 3


AHSEN-İ TAKVİM

İnsana Allah tarafından verilen en güzel ve en mükemmel biçim.

“Ahser-i takvim” ifadesi, “Andolsun ki biz insanı en güzel şekilde yarattık” 1 mealindeki âyette geçmek­tedir. Yaratıkların en mükemmeli olan insandaki güzelliğin kaynağı, bazı âyet ve hadislerde dile getirildiği üzere. Allah'ın onu “Tesviye etmesi”, “Kendi eliy­le” yaratıp ruhundan üflemesi 2, kendi sureti üzere yaratması 3 ve onu yeryüzünde kendine halife kıl­masıdır. 4 İnsan, ba­zılarına göre hem ruh hem beden, bazı­larına göre ise sadece ruh yönünden yaratılmışların en güzelidir. Birincilere göre ruh güzelliği daha önemli olmakla beraber, o vücut ve şekil itibariyle de yaratılmışların en güzelidir; tam mana­sıyla mükemmel bir varlıktır. İkinci gö­rüşü savunanlara göre İlliyyîn'de ruh olarak en güzel şekilde yaratılan insan daha sonra beden kafesine konularak Ahsen-ı Takvim terkibinin geçtiği Tin sûresinin ilk altı âyeti “Esfeli sâfilîn” denilen madde âlemine indirilmiştir. 5; tekrar ilk ve en güzel şeklini elde etmek için ça­balamaktadır.

Abdülkerîm el-Cîlîye göre insanın kâ­mil ve en güzel oluşunun sebebi, “Hakk'ın nüshası” olmasıdır. İnsanın sahip oldu­ğu fevkalade güzelliği hem ilâhî, hem beşerî aşkın kaynağı olarak gören sûfîler bu güzelliğe duyulan mecazi aşkı ha­kiki aşkın vasıtası saymışlardır. 6



Tin Suresi ve Tefsiri

Tin'e ve Zeytûn'a andolsun. Sinâ Dağı'na andolsun. Ve bu güvenli Şehre andolsun ki, Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik. Yalnız inanıp iyi işler yapanlar hariç. Onlar için kesintisiz bir mükâfat vardır. Öyle ise sana âhiret cezasını yalanlatan nedir? Allah, hüküm verenlerin en iyisi değil midir?” 7

Tin: 95/4'ncü âyette insanın en güzel takvim'de yaratıldığı buyurulmaktadır. Takvim: bir şeyi uygun biçime koymak demektir. Demek ki Allah insanı en güzel biçimde yaratmıştır. Diğer canlılar sürünür, dört ayak üzerinde yüzüstü gezerlerken insan doğrul­muş, yiyeceklerini kendi eliyle alacak durumda yaratılmıştır. Asamm'a göre burada insanın, en olgun akıl, anlayış, eğitim, ilim ve beyân ile yaratıldığı anlatılmaktadır. Gerçekten âyette insanın hem bedensel, hem de ruhsal yönden en güzel biçimde yaratıldığı anlatılmıştır.

Tin: 95/5'nci âyette insanın esfel-i sâfilin'e yani aşağıların aşağısına döndürülmesi ifâdesi iki anlama gelebilir: Birincisine göre en güzel biçimde yaratılan insan, gittikçe güzelleşir, güçlenir, olgun­luğunun doruğuna ulaşır. Fakat bedensel olgunluk doruğuna ulaştıktan sonra baş aşağı döner. Gerileme başlar. Gücü azalır, yüzü buruşur, derileri sarkar, o derece güçsüz bir duruma gelir ki artık hayat çekilmez otur. İşte insanın aşağıların aşağısına döndürülmesi, bu güçsüz, perişan duruma düşmesidir. Hac Sûresinde de bâzı insanların, güçlendikten sonra erzel-i ömre (perişan bir duruma) çevrildiği 8, akli yeteneğinin de zayıfla­masıyla hiçbir şey bilmez olduğu bildirilmiş; bu tabiat, Yâsin Sûresinde de: “Biz uzun yaşattığımızın yaratılışını baş aşağı çeviririz” 9 şeklinde ifâde edilmiştir.

Tin: 95/6. Bu anlama göre altıncı âyetteki istisnanın bu âyetle ilgisi yoktur. Yani o istisna munkati'dir, orada anlamındadır. Âyetin anlamı: İnanıp güzel işler yapan ihtiyarlar, itaatlerinden ve Allah'ın kendilerini ihtiyarlıkla sınamasına sabretmelerinden dolayı kesintisiz, sürekli sevaba ereceklerdir”. Bedenleri zayıflamakla onlar gerilemezler, manen güçlenirler, ruhları bu hayattan sonra kesintisiz sevaba erer. Ama inanmayanlar, bedeni güçlerini kaybedince bu dünyâdan yıkılıp gittikleri gibi âhirette de ruhları cezalar içine atılacaktır. Yani inanmayanlar maddeten ve ma'nen gittikçe çökerken, inananlar maddeten, cismen geriler ama, ma'nen olgunlaşırlar.

Hz. Ali'den rivayet edilen bir tefsire göre de “esfel-i sâfilin” cehen­nemdir. İnsanın, aşağıların aşağısına döndürülmesi, cehennem ateşine atılmasıdır. Bu takdirde istisna muttasıldır. Yani 6'ncı âyet, 5'nci âyete bağlıdır. İnanıp iyi işler yapanlar, cehennem ateşine atılanların dışında tutulmaktadır 10. Âlûsi, ikinci anlamın sözgelişine daha uygun olduğunu, yani insanın bedenen zayıflamasının değil, kâfir insanın âhirette çirkin bir biçime sokulacağının anlatıldığını söylüyor 11.

Tin: 95/7-8: Şimdi insanı böyle en güzel biçimde yaratmak, gittikçe olgunlaştırmak, sonra baş aşağı çevirip gücünü azaltmak, ona güçlülük halinden sonra zayıflık halini de yaşatmak elbette bir amaç içindir. Bunlar boş yere yapılmamaktadır.

“Allah hükümdarların hükümdarıdır. Hükümdarlar isyan edenlere ceza, itaat ile güzel iş yapanlara ödül verirler, bir din demek olan ceza ve sorumluluk kanunlarını uygularlar da onların hepsinin üzerinde hâkim olan yüce Allah, hükmünü infaz etmez, ecir ve ceza vermez, dinini yürütmez olur mu? Elbette olmaz. Hiç şüphe yok ki insanı o ahsen-i takvim ile yaratan Allah ahkemu'l-hâkimindir. O'nun dini her dinden üstün, hak dindir. O dinini yürütecek, güzel ile çirkini, yalancıyı doğruyu ayıracak, imân edip sıdk-u ihlâs (içtenlik) ile güzel güzel ameller yapan mü'minlere ecir verecek, kâfirleri, dinsizleri de esfel-i sâfiline yuvarlayacaktır” 12.

Tin: 95/6'ncı âyette, inanıp güzel işler yapanlara kesintisiz bir ödül bulunduğu belirtildikten sonra Tin: 95/7'nci âyette söz âhirete getiriliyor. Çünkü inanıp güzel işler yapanlara verilecek kesintisiz ödül, âhirettedir. O halde biz insanın gelişmesi, olgunlaşması, sonra zayıflayıp ölmesi veya aşağıların aşağısı olan cehenneme düşmesi veya sayısız ni'metler bulunan cennete çıkması safhalarını izleyerek âhirete getirilmiş bulunuyoruz. Âhiretteki cehennem ve cennet sahneleri gösterildikten sonra inkarcı insana soruluyor: İşte durum bu, gerçek bu. Böyle iken sana cezayı yalanlatan nedir? Hangi sebeple, neye dayanarak âhiret cezasını inkâr edersin? Allah hüküm verenlerin en güzeli değil mi? O, bu kadar denemelerden geçirdiği insanı sonunda amellerine göre değerlendirmez, muhakeme etmez mi? Hâkim­lerin en iyisi olan Allah elbette onu muhakeme edecek ve hak ettiği hükmü verecektir.

İnsanın böyle güçlülük ve zayıflık halleriyle yaşatılması, onu her iki halde de imtihan içindir. Bu imtihanın sonucu, ceza günü olan âhirette belli olacaktır. Âhiret, amellerin karşılığının verileceği, din, yani mükâfat ve ceza günüdür. Âhiret olmasaydı insanın böyle bir damla sudan yaratılıp git gide güçlendirilmesinin, sonra da ihtiyarlatılıp öldürülmesinin, yani şu dünyâ hayâtının hiçbir amacı olmazdı. Hayat boş, anlamsız olurdu. Hâkimlerin hâkimi (hükümdarların hükümdarı, işleri hikmetle yapanların en güzeli) Allah amaçsız, anlamsız iş yapmaz. Demek ki âhiret vardır. Bu gerçek apaçık ortada dururken âhiret nasıl inkâr edilir?

Peygamber (s.a.v.) Tin Sûresini okuyup,

Allah hâkimlerin en iyisi değil mi?” deyince:



Evet öyledir, ben de buna şâhidlik edenlerdenim” demiştir 13.

Bibliyografya



1- Baklî. Abherü'l-'aşıkin, Tahran 1981.

2- Fahreddin er-Râzî. Tefsir, İstanbul 1308.

3- İbnü'l-Arabî, el-Fütûh.

4- Necmeddîn-i Dâye, Mirşadü'l-'ibâd, Tahran 1353.

5- Abdülkerîm el-Cilî, el-İnsânü'l-kâmil, İstan­bul 1300.

6- Sarı Abdullah, Semerâtü'l-fuâd, İstanbul 1288.

7- Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1989.

8- Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları.


1 et-Tin: 95/4.

2 bk. Sâd: 38/72.

3 bk. Buhârî, “Ezan”, 11; Müslim, “Birr”, 32.

4 bk. el-Bakara: 2/30.

5 bk. et-Tîn: 93/5.

6 Süleyman Uludağ, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1989: 2/178.

7 Tin: 95/1-8.

8 Tin: 95/5.

9 Yasin: 36/68

10 Mefâtih: 32/11; Rûhu'-Ma'âni: 30/176.

11 Rûhu'l-ma'âni: 30/176.

12 Hak Dini: 8/5941.

13 Tirmizi, Tefsir, Sûre: 95; et-Tâc: 4/293. Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları: 2/82-84.

Yüklə 22,4 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin