Ak parti genel merkez diş İLİŞKİler başkanliğI İçindekiler Tablosu



Yüklə 192,78 Kb.
səhifə12/12
tarix06.03.2018
ölçüsü192,78 Kb.
#45083
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

Pegida taraftarları kim?


DW

Almanya'daki Pegida taraftarları kim? Ne istiyorlar? Dresden'deki bir üniversite yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı.

Dresden Teknik Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre, Pegida taraftarlarının üçte biri sağcı-milliyetçi yabancı düşmanı.

Araştırmanın sonuçlarını açıklayan siyaset bilimi uzmanı Prof. Dr. Werner J. Patzelt, geçen haftalar ve aylar içinde İslam karşıtı Pegida'nın öncülüğünde sokağa çıkan göstericilerin büyük çoğunluğunun aynı zamanda medya, siyaset ve siyasi partilerden de hoşnutsuz olduğunu dile getirdi.


Almanya'da genel olarak vatandaşlar arasında siyasetten ve sola doğru kayıştan memnuniyetsizlik olduğunu belirten Patzelt, Almanya'nın doğusunda, özellikle de Dresden'de bu memnuniyetsizliğin bir volkan gibi patladığı değerlendirmesini yaptı.

Umutları AfD'de

Araştırmaya göre siyasi yelpazede farklı yerlerde bulunsalar da Pegida taraftarları İslam karşıtlığında birleşiyor. Araştırmaya katılanların büyük çoğunluğunun siyasi umudu ise Euro karşıtı Almanya için Alternatif (AfD) partisinde.

Pegida'nın yönetiminden ayrılan bir grup ise Avrupa için Doğrudan Demokrasi adlı başka bir hareket kurmuştu. Patzelt, bölünmenin ardından her iki hareketin de artık bir çekim gücü olmadığını savunuyor.

Araştırma Aralık ve Ocak aylarında Dresden'de düzenlenen üç protesto gösterisine katılanlarla yapıldı. Ancak araştırmayı yapan Prof. Dr. Werner J. Patzelt de tartışmalı bir isim. Görev yaptığı üniversitede öğrenciler ve bilim insanları tarafından yabancı düşmanlığını 'tehlikesiz gibi göstermeye çalışmakla' eleştiriliyor.

Köln Katedrali'nde namazın 50'nci yılı


DW

Almanya’ya Türkiye'den iş gücü göçünün önemli olaylarından, Köln Katedrali’nde bayram namazı kılınışının bugün 50’nci yıldönümü.

Almanya’ya Türk işçi göçünün önemli olaylarından biri olarak görülen bu olay, Katedral yönetiminin özel izniyle 3 Şubat 1965’teki Ramazan bayramında gerçekleşti.

Katedral'in kuzey bölümünde kıbleye doğru seccadeler serilerek duvarlardaki resim ve heykellerin üzeri brandalarla kapatıldı.

Göçün ilk yıllarında cami bulunmayan Köln'de, neredeyse tamamı Türk işçilerinden oluşan Müslümanların talepleri üzerine Katedral yönetimi tarihi bir karara imza atarak bir kereliğine katedralde namaz kılınmasına izin verdi.

Müezzinin ezan okumasının ardından imam sayıları yüzlerce olduğu ifade edilen cemaate namaz kıldırdı.

Bağış topladılar

Köln’ün ilk Türkleri, namazdan sonra aralarında bağış toplayarak kilisenin bakımına harcanmak üzere Katedral yönetimine verdi. Türklerin bu jestinden dönemin gazeteleri övgüyle söz etmişti.

İnşaatına 13'üncü yüzyılda başlanan ve 19'uncu yüzyılda tamamlanan Gotik tarzdaki Katedral, Katolik dünyasının önemli merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Alman medyasında NSU hesaplaşması


DW

Alman basınında NSU cinayetleri, failleri ortaya çıkmadan önce 'döner cinayetleri' ya da 'iç hesaplaşma' başlıklarıyla aktarılmıştı. Yapılan bir araştırma Alman medyasındaki önyargının boyutları ortaya çıkardı.

Otto Brenner Vakfı'nın üç üniversitenin desteği ile yaptığı araştırma 2000 yılında Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütünün ilk kurbanı Enver Şimşek'in ölümünden başlayarak 2011 Kasım'ına kadarki dönemi kapsıyor. Yani NSU terör hücresi ortaya çıkmadan önceki dönemi. Araştırmada bu süre içinde Alman medyasında NSU cinayetleriyle ilgili yer alan 300'den fazla Almanca ve Türkçe metin ile 290 fotoğraf mercek altına alındı.

Araştırmada, 'metinler yazılırken arka planda nasıl bir düşüncenin olduğu' sorusuna yanıt arandı. Sonuçlara göre birkaç istisna dışında medyadaki haberlerde büyük oranda emniyet birimlerinin ya da yetkililerin yaptığı açıklamaların, ifadelerin sorgulanmaksızın bire bir kullanıldığı dikkat çekti. Yani medya, haberlerinde zanlılarla ilgili spekülasyonlar yaparak, kurbanların dışlanmasına ve kurban yakınlarının damgalanmasına neden oldu.

Otto Brenner Vakfı Başkanı Jupp Legrand'a göre NSU cinayetleri konusunda sadece resmi birimler 10 yıldan fazla bir süre yanlış yönde araştırmalar yapmakla kalmadı, medya da yıllar yılı cinayetleri kendisine verilen bilgileri sorgulamadan, eleştirel yaklaşmadan bire bir kullanarak haber yaptı.

Yarattığı sonuçlar

Peki medyanın cinayetler için sık sık 'döner cinayetleri' tanımını kullanması ya da cinayetlerin iç hesaplaşma olduğuna yönelik haber tarzı ne gibi sonuçlara yol açtı? Araştırmayı yapan ekipten Duisburg-Essen Üniversitesi'nden Dr. Derya Gür-Şeker, Batı Alman Radyo - Televizyon Kurumu WDR'in Türkçe yayını Köln Radyosu'na verdiği demeçte, bu soruyu şöyle yanıtladı:

"Sonuçlar çok kötü. Çünkü Türk ve Yunan kurbanlar bu haberler ve bakış açısından dolayı kurban değil, suçlu ya da zanlı gibi medyaya yansıdı. Araştırdığımız metinlerde 'döner cinayeti', 'kumar borcu' 'mafya bağlantısı' gibi kelimelerin sistematik olarak haberlere yansıdığını gördük.'

Dr. Derya Gür-Şeker, 2011'de NSU terör hücresi ortaya çıkarıldıktan sonra araştırma çerçevesinde konuştukları gazetecilerle tekrar bir araya geldiklerini belirtiyor. Gür-Şeker gazetecilerin büyük bölümünün, önyargılı haber yaptığını teslim ettiğini vurguluyor:

"Proje sadece 2011'e kadarki dönemi kapsamıyor. 2011 Kasımı sonrasında gazetecilerle konuştuk. Gazeteciler yazdıklarının farkına vardığını söyledi. 'Döner cinayetleri' kelimesini kullanmalarının yanlış olduğunun farkına vardığını dile getirdiler. Bir diğer kesim ise -isimlerini vermek istemediler- beliri bir ön yargı ile haberlerini yaptıklarını ifade etti ve bunun değişmesi gerektiğini vurguladı. Alman gazetecilerin çoğu bu önyargılı bakış açısını ancak kendilerinin değişmesiyle engelleyebileceklerini söylediler. Ama diğer yandan yabancı kökenli gazetecilerin alman medyası için ne kadar önemli olduğunu vurguladılar. Yani yabancı kökenli, Türk, Arap ya da Yunan kökenli gazetecilerin yetiştirilmesi gerektiğini."

"Mağdurlarla konuşamıyorlar"

Derya Gür-Şeker, buna örnek olarak Köln'ün Türk dükkanları ile ünlü, 2004'de NSU tarafından çivili bomba saldırısının düzenlendiği Keup Caddesi'ni örnek olarak veriyor. Gür-Şeker buraya haber yapmaya giden Alman gazetecilerin başka bir haber dili kullandığını ve Almanca bilmeyen, kurban ya da mağdurlarla konuşamadığını, dolayısıyla bu durumun yapılan haberlere de yansıdığını hatırlatıyor.


Nazi savaş suçu zanlısı hakim karşısına çıkacak


DW

Almanya'da Auschwitz toplama kampında görev yaptığı belirlenen 93 yaşındaki bir kişinin mahkemesi başlıyor. Zanlı, 300 bin kere cinayete iştirakten yargılanacak.

Lüneburg'daki ilk duruşma 21 Nisan'da yapılacak. Mahkeme, temmuz ayı sonuna kadar toplam 26 celse öngörüyor.

İddianamede, zanlının ana görevlerinden birinin, "toplama kampına sevk edilen mahkûmların üzerlerinde bulunan nakit paranın kaydını tutarak, Berlin'deki SS (Schutstaffel-Koruma Timi) Ekonomi ve İdare Karargâhı'na yollamak olduğu" belirtildi.

Auschwitz toplama kampında 1944 yılının mayıs-temmuz ayları arasında görev yaptığı belirtilen zanlının, mahkûmların kişisel eşyalarını yok ederek katliamların izini ortadan kaldırdığı belirtildi.

Zanlının, büyük kısmı Yahudilerden meydana gelen ve "çalışamaz" ibaresiyle kampa yollanan mahkûmların Auschwitz kampına sevk edildikten kısa süre sonra gaz odalarında öldürüldüğünden bilgi sahibi olduğuna dikkat çekildi.


TÜRKLERİN YÜZDE 20'Sİ DİNÎ ŞİDDETİ ONAYLIYOR - Frankfurter Allgemeine Zeitung


Her Beş Türk Vatandaşından Biri, İslam Adına Uygulanan Şiddeti Onaylıyor ve Charlie Hebdo’ya Yönelik Saldırının Dine Hakaret Etmenin Bedeli Olduğunu Düşünüyor. Ankete Göre ise Batı’ya Karşı Derin Bir Güvensizlik Mevcut--

Türk basını salı günü, yayımlanan yeni bir ankete dayandırdığı haberlerinde, her beş Türk vatandaşından birinin belirli ölçüde İslam adına şiddeti onayladığını ve yine aynı oranın ocak ayında Charlie Hebdo’ya yönelik kanlı saldırıda karikatüristlerin Muhammed karikatürlerini yayımladıkları için cezalandırıldıklarını düşündüğüne yer verdi. Metropoll şirketi tarafından gerçekleştirilen ve 2.800 Türk'ün katıldığı kamuoyu araştırması, Batı’ya karşı derin bir güvensizliğin mevcut olduğunu gözler önüne seriyor.

Today’s Zaman gazetesi İslam adına yapılan şiddeti onaylayanların oranının altı ay önce aynı konuda yapılan benzer bir araştırmaya göre yüzde 13’ten yüzde 20’ye çıktığına yer verdi. Yapılan yeni araştırmada katılımcıların yüzde 49’u dini aşağılamanın cezalandırılmasına karşı çıkarken yüzde 43,6’sı bunu onaylıyor. Ankete katılan Türklerin yaklaşık yüzde 19’u laik bir devlet düzenini reddederken yüzde 71’i laik sistemi benimsiyor.

Metropoll şirketi Charlie Hebdo saldırısını ele alarak Türklerin, Batı ile İslam dünyası arasındaki ilişkiye bakış açısını araştırdı. Anket katılımcılarının yaklaşık yüzde 43’ü, Paris saldırısının gerçek kurbanının İslam dünyası olduğunu dile getirdi; yaklaşık yüzde 44’ü saldırıyı yabancı istihbarat örgütlerinin yaptığı kanısında. İktidar partisi AKP siyasileri ve Türkiye’deki hükûmete yakın gazeteler, saldırının arkasında ABD'li veya İsrailli istihbarat servislerinin olduğunu açıklamıştı.

Metropoll şirketinin yaptığı ankete katılanların yaklaşık yüzde 60’ı, Batı ve İslam dünyası medeniyetleri arasında bir çatışma yaşandığı görüşünde. Toplumun yaklaşık yüzde 55’i, Batı’yı bugün dahi İslam’a karşı Haçlı seferleri yürütmekle suçluyor. Katılımcıların yaklaşık dörtte biri ise Müslüman ve Hristiyanların barışçıl bir şekilde bir arada yaşayamayacaklarını düşünüyor.

HOLLANDALI GAZETECİ BEŞ YIL HAPİS CEZASIYLA KARŞI KARŞIYA - Der Spiegel-Internet


Türkiye'de Savcılık Hollandalı Bir Gazeteciyi Yasa Dışı PKK Propagandası Yapmakla Suçluyor. Nisan Ayında Başlayacak Davada Frederike Geerdink, Beş Yıla Kadar Hapis Cezasıyla Karşı Karşıya--

Frederike Geerdink, yurt dışında, Diyarbakır'da yaşayan tek Hollandalı gazeteci. Yedi yıl önce Hollanda'dan Türkiye'ye yerleşen Geerdink, daha çok Diyarbakır ve etrafında yaşayan Kürt azınlık üzerine yazıyor. 

Bunun artık başına iş açmış olması mümkün. 8 Nisan tarihinden itibaren Geerdink, mahkeme huzuruna çıkıyor. Savcılık gazeteciyi yasa dışı PKK adına propaganda yapmakla suçluyor. Geerdink'in özellikle Twitter ve benzeri sosyal medya üzerinden PKK'yı öven mesajlar paylaştığı ileri sürülüyor. İddia makamı, Geerdink için beş yıl hapis talep ediyor.

Geerdink, 6 Ocak tarihinde Diyarbakır'da terörle mücadele birimlerince gözaltına alınmış ve sorgulanmıştı. Şu anda serbest olan Geerdink, suçlamaları kabul etmiyor.

Türk hükûmeti, geçen aylarda gazetecilere yönelik baskısını giderek artırdı ve basın özgürlüğünü kısıtladı. New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesinin (CPJ) bir sayımına göre Türkiye'de 2012 ve 2013 yıllarında dünyanın geri kalan ülkelerinden daha fazla gazeteci tutukluydu.

Ankara, yurt dışından gelen buna dair iddiaları kabul etmiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise yakın tarihte yaptığı bir açıklamada, dünyada başka hiçbir ülkede gazetecilerin Türkiye'deki kadar özgür olmadığını belirtti.


CDU'NUN YANINDA, SAĞDA - Der Tagesspiegel - Lars Radau


PEGIDA Hareketinin Önde Gelen Eski Üyesi Kathrin Oertel, Yeni İttifakını Tanıtıyor. Pozisyonları Belirsiz Kalsa da Muhafazakâr Üslup Ağırlıkta--

PEGIDA'nın eski üyesinin şimdi neleri daha farklı yapacağını dinlemek için Dresden'deki bir otelin restoranına yaklaşık 40 gazeteci gelmişti. Organizasyon ekibinin dört diğer üyesiyle birlikte Oertel de geçen hafta istifasını açıklamış ve kendi hareketlerini kurmak istediklerini belirtmişti.

Oertel, içeriğe değinmeden önce bazı hususlara açıklık getirilmesi gerektiğini belirterek medyayı eleştirdi.

Oertel'e göre açıklık getirilmesi gereken "spekülasyonlar ve gerçek dışı haberler arasında" yeni hareketin şimdiye kadarki PEGIDA'nın ağırlıklı konuları olan iltica politikası ve Batı'nın İslamlaşması uyarılarının arka plana itileceğine dair haberler de bulunuyordu. Oertel, bunun doğru olmadığını vurgulayarak "Avrupa İçin Doğrudan Demokrasi" adını taşıması öngörülen yeni derneğin "her hâlükarda" bundan sonra da göç ve iltica konularıyla ilgileneceğini belirterek yeni organizasyonun pozisyonunun "CDU'nun (Hristiyan Demokrat Birlik) sağında" olacağını açıkladı.

Yeni oluşumun ana talebinin, Almanya'da her alanda doğrudan demokrasinin uygulamaya konulması olacağını belirten Oertel'e göre her bir Avrupa Birliği ülkesi vatandaşının, "hükûmette söz hakkına sahip olması gerekiyor" ama Oertel, defalarca somut sorular yöneltilmesine rağmen bunun nasıl olacağını açıklamadı.

Derneğinin ne istediği hususunda ise Oertel, kendilerini, ne içerik ne de protesto tarzıyla PEGIDA'ya karşı bir oluşum olarak algılamadıklarını vurguladı. Oertel'in yeni derneği de toplu gösterilerle dikkatleri üzerine çekmek istiyor. Gelecek pazar günü Dresden'de 5000 kişinin katılacağı bir gösteri yapılacak. Orada son haftalarda PEGIDA'ya karşı iki büyük gösteri yapılmıştı.

Dün akşam, Almanya'nın birçok kentinde binlerce karşı gösterici sokağa çıktı. Sadece Münih'te 15 bin kişi ışık zinciri oluşturdu. Kassel ve Frankfurt'ta da dinî fanatizm, ırkçılık ve antisemitizme karşı büyük gösteriler düzenlendi. Kassel'deki gösteri, 2000 katılımcıyla barış içinde geçerken Frankfurt'ta 90 PEGIDA taraftarıyla 1200 karşı gösterici arasında gerginlik yaşandı.

İSLAM DEVLETİ BÖYLE HÜKMEDİYOR - Der Spiegel-Internet - Raniah Salloum


80’in Üzerinde İD Militanı ile Röportaj Yapan Suriyeli Gazeteci Hasan Hasan, Terör Örgütünün Ele Geçirdiği Bölgeleri Nasıl Yönettiğini Anlatıyor: Terör Örgütü Bir Devlet Gibi Hareket Ediyor Aynı Şekilde İstihbarat Ağı da--

Hasan Hasan’ın kökleri, günümüzde İslam Devletinin (İD) kontrolü altında bulunan Suriye’nin doğusuna dayanıyor. Cihatçıların vatanını ele geçirmesinin ardından Hasan Hasan’ın bazı yakınları terör örgütüne katılmış.

Hasan kendisine “Daha önce hiç dindar olmayan ve yüksek eğitim görmüş insanlar nasıl olur da İD’nin tarafına geçebilir?” şeklinde bir soru yöneltiyor. 33 yaşındaki Hasan Hasan, ABD’li gazeteci Michael Weis ile birlikte geride bıraktığımız yıllarda bu soruya bir cevap aramış ve sadece 2014 senesinde 80’in üzerinde İD üyesiyle konuşmuş. Terör örgütü hakkında edindiği intibalar şubat ayında “ISIS: Inside the Army of Terror (IŞİD: Terör Ordusunun İçyüzü)” adlı bir kitapta İngilizce olarak neşredilecek.

Hasan kar topu prensibini kullanarak İD ile bağlantı kurmuş. Kendisi ilk başta İD’ye katılan yakınlarıyla irtibata geçmiş ve daha sonra başka İD yandaşlarıyla tanıştırılmış. Ayrıca mesleği dolayısıyla son derece iyi bağlantılara sahip. Hasan, 2011 yılından beri vatanındaki çatışmalar hakkında haberler yapıyor.

İD savaşçılarının vahşice saldırıları, korkunç propaganda videoları hakkında haberler yapılıyor ve bu örgütün sadece görünen yüzü fakat aynı zamanda İD, ele geçirdiği bölgelerde bir devletmiş gibi hareket ediyor. İD’nin bunu nasıl başardığını Hasan, Spiegel Online’a anlatıyor.

İDARE: Genelde sivil görevleri bölge halkı üstleniyor. Hasan, sivil halkın belediyelerde idareci ve imam olarak görev aldıklarını anlatıyor. İD, bu insanlara Suriye yönetiminden çok daha fazla maaş veriyor. Ancak taraf değiştiren bu insanlara İD tam olarak güvenmiyor. Bu gibi insanlara İD, tam üye değil de destekçi gözüyle bakıyor. Hasan, bu insanların İD’nin çekirdek kadrosuyla bağlantıları bulunmadığını söylüyor. Örgüt -kendisinden önceki- Irak el Kaidesinin hatalarından dersler çıkarmış. İD’nin yerel bağları daha güçlü. Hasan “İD neredeyse her aşirette yandaş kazandı.” diyor. Beşar Esad ve Saddam Hüseyin’in yaptığı gibi İD de farklı grup ve aşiretleri birbirlerine düşürerek nüfuz alanını genişletiyor.

DEVLET HİZMETLERİ: Hasan, İD’nin sosyal devlet olmadığını söylüyor. İD hizmet sunmuyor, daha çok bir tür proje menajeri gibi hareket ediyor ve var olan kaynakları yönetiyor. Hasan, cihatçıların kontrolündeki bölgelerde kullanılan su ve elektriğin Suriye ve Irak hükûmetlerinden gelmesine rağmen para tahsilatını İD’nin yaptığını söylüyor. İD ise Suriye ve Irak’taki tedarikçilere resmî olmayan kanallarla geri ödemede bulunuyor. İlgili ülkelerin hükûmetleri bundan haberdar olmuyor. Suriye ve Irak, yolsuzluk hususunda ün salmış ülkeler.

YÖNETİM: Hasan, İD’nin merkezî yönetim yapısının olmadığını söylüyor. Bu şekilde Suriye’deki komutanlar Kuzey Irak’taki komutanların ne planladığını bilmiyor. Milis güçlerin lideri, İD istihbaratının faaliyetlerinden haberdar olmuyor. İD'nin şûra meclisi üyeleri ismen tanınıyor. Bunların çoğu Saddam Hüseyin’in güvenlik mekanizmasının eski üyeleri. Ancak neredeyse hiç kimse -buna İD’nin bölgesel yöneticileri de dâhil- bu kişilerle direkt olarak irtibat hâlinde değil. İD sahip olduğu bu ağ yapısıyla aldığı yenilgilerin üstesinden çok rahat bir şekilde gelebiliyor. Hasan, ölen savaşçıların yerlerine yenilerinin geldiğini söylüyor.

GÜVENLİK MEKANİZMASI: Hasan, İD’nin hâkim olduğu bölgelerde hâlen çatışmalar olduğunu ifade ediyor. İD, gücünü pekiştirmek için güvenlik mekanizmasını Suriye ve Irak modelini örnek alarak oluşturdu. Hasan, İD’nin içinde birbirleriyle rekabet eden istihbarat birimleri olduğunu ve bunların birbirlerini dizginlediklerini söylüyor. Bunların görevi, tehdit yaratabilecek unsurları tespit edip ortadan kaldırmak. Hasan, birçok İD üyesinin bunun için gerekli tecrübeye sahip olduğunu, birçoğunun önceleri Irak ve Suriye’nin istihbarat birimlerinde görev yaptığını belirtiyor. İD, kontrolü altında olmayan yerlere gizli hücreler yerleştirerek bu bölgeleri adım adım ele geçirmeye çalışıyor. Hatta İD, herhangi bir tehlike karşısında bundan zamanında haberdar olmak için komşu ülkeler Ürdün ve Türkiye’de bile muhbirlerden oluşan bir ağa sahip.

DEVLET DİNİ: Hasan, İD’nin sahip olduğu radikal ideolojisini devlet dini hâline getirdiğini ifade ediyor. Bunun da gücün pekiştirilmesi adına kullanılan bir mekanizma olduğunu söylüyor. Diğer İslamcıların aksine İD’nin -ilan ettiği halifelikle- elinde somut bir proje bulunuyor. Cihatçılar, Sünnilerin tek başlarına yönetime geçmeleri propagandasını yapıyor ve Irak ile Suriye’deki birçok Sünni’nin kulağına bu türden sloganlar son derece cazip geliyor. Her iki ülkede de uzun yıllardır mezhep çatışmaları oluyor. Bağdat ve Şam’daki hükûmetler, İran tarafından desteklenen düşmanlar olarak telakki ediliyor. Irak’taki Şii milisler ve Esad yanlısı birlikler ise şiddet hususunda İD’den geri kalmıyor.



SONUÇ: İD hâkimiyetinin işlemesinin sebebi yeni bir yapı kurmayıp mevcut olanı devralması. Bu sebeple İD, bugüne kadar sadece Sünnilerin yoğun olduğu bölgelerde gücünü pekiştirmeyi başardı. Diğer yerlerde ise ihtiyaç duyduğu destekçi eksikliğini hissediyor.


Yüklə 192,78 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin