Ak parti genel merkez diş İLİŞKİler başkanliğI İçindekiler Tablosu


Hakkari'de 12 kilo eroin ele geçirildi



Yüklə 192,78 Kb.
səhifə5/12
tarix06.03.2018
ölçüsü192,78 Kb.
#45083
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

Hakkari'de 12 kilo eroin ele geçirildi


YENİ ŞAFAK

Hakkari'de, Jandarma ekipleri tarafından takibe alınan bir araçta yapılan aramada, 12 kilo eroin ele geçirildi, 2 kişi tutuklandı. Bir ihbarı değerlendiren Hakkari İl Jandarma Komutanlığına bağlı ekipler, Hakkari-Yüksekova ilçesi yol ayrımında bulunan Yeni Köprü Jandarma kontrol noktdasından geçen otomobili durdurarak arama yaptı.Yapılan aramada aracın gizli bölmelerinde 12 kilo eroin ele geçirildi. Olayla ilgili gözaltına alınna N.K ve K.T sevk edildikleri mahkemece tutuklandı.


Pakistan değil Edirne


STAR

Aşırı yağışlar sebebiyle Meriç ve Tunca nehirlerinin taşmasıyla sular altında kalan Edirne’deki afet fotoğrafları 2010 yılında sel felaketi yaşayan Pakistan’ı hatırlattı. Yüzyılın su taşkınında tek teselli can kaybı olmayışı.


HEDEF BAŞKANLIK/RAHİM ER


TÜRKİYE GAZETESİ

Darbe mahsulü bir anayasayla yola devam etmek mümkün değil. Devlet, şahsî başarılarla değil sistemle yürüyebilmeli. 7 Haziran 2015 Seçimlerinde olmazsa olmaz şart, anayasayı değiştirebilmektir.

Sembolik devlet reisi, bizim tarihimize ve idari geleneğimize yabancı uygulamadır. Biz kuzey Avrupa ülkeleri değiliz. Her memleketin ve her kültürün kendine göre idare tarzı vardır. Sultan Abdülhamid Han, parlamentoyu feshetmese ve kanun-ı esâsiyi rafa kaldırmasaydı 1914 Felaketi 1880’lerde yaşanırdı. Veya Sultan Mehmed Reşad Han, ağabeyinin dirayetiyle aynı tasarrufları tekrarlasaydı I. Dünya Harbi denen yangına kapılmazdık. II Meşrutiyet şartları, Sultan Reşad’ı kelimenin tam mânâsıyla sembolik hükümdar hâline getirmişti.

Şöyle de diyebiliriz:

Eğer...

Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Süleyman Demirel, sembolik cumhurbaşkanları olmasalardı 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbeleri yaşanmayacaktı. Bunlar yaşanmayınca enflasyon, kargaşa, terör ve hukuksuzluklar olmayacak ve geri kalmışlık sürmeyecekti.



1923-1960 Dönemi ayrı bir fasıldır. O dönemin ayrıca incelenmesi gerekir.

Çift başlılık en şiddetli şekilde Süleyman Demirel, Başbakan ve Turgut Özal Cumhurbaşkanıyken görüldü. Başkanlık sistemine geçilmesi teklifi ilk defa Turgut Özal tarafından dile getirildi. Daha sonra Süleyman Demirel zamanında da bir süre konuşuldu. Merhum Özal günlerinde olduğu gibi yazılar yazıldı, tv programları yapıldı. Sonra öylece kaldı. Bilahare Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığında zaman zaman yine alevlendi ama ardından tekrar unutuldu. Şimdi sn Erdoğan, bir taraftan yarı başkanlık yaparak sistemi vatandaşa sevdirirken çok ciddi bir şekilde bu meseleye asılmaktadır.

Beş bin yıllık tarihimizde sembolik devlet reisliği son bir asır içinde görüldü. İlkinde devlet harbe sürüklenmiş, son 50 yılda ise darbeler yaşanmıştır. Bir başka ifadeyle sembolik Padişah olmasaydı imparatorluk dağılmayacak, sembolik cumhurbaşkanı olmasa 1 sente muhtaç duruma düşmeyecek, darbelere maruz kalmayacak, yüzde 70’lerde enflasyon görmeyecek, IMF komiserlerine hesap verme azabını çekmeyecektik.

Bugün ister görülsün, ister görülmesin; devlet, yeniden yapılanmakta. Bu yeniden inşa, tepeden tırnağa olacaktır. Sadrazamın yani bugünkü söyleyişle Başbakanın devlet reisinden daha kuvvetli ve kudretli olması bizim devlet hayatımızda yoktur.

Devlet reisi, ümera/emirler sınıfındandır.

Başkanlık sistemi, millî yapımıza, bünyemize daha uygundur. Başkanlıkla devlet, daha cevval, çabuk ve hızlı işleme imkânına kavuşacak, bürokratik yük ve hantallıktan kurtulacaktır.

Şu var ki Başkanlık sistemine geçebilmek anayasayı değiştirmekle mümkün.

7 Haziran 2015 Seçimleri 1982 darbe anayasasını değiştirecek şekilde tecelli etmelidir. Etmezse bir külüstür anayasaya mahkûm kalmış mekanizma bir yerde arıza çıkartabilir.


SURİYELİ ÂLİM Yûsuf-i Kâmitî/ Vehbi Tülek


YENİ ŞAFAK

Yûsuf-i Kâmitî hazretleri Suriye’de yaşamış evliyânın büyüklerindendir. Hayâtı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Doğum târihi belli değildir. Zamânın âlimlerinden ilim öğrendi. Evliyânın sohbetinde kemâle geldi. 1259 (H.657) senesinde vefât etti. Bir sohbetinde buyurdu ki:

Kalb, hem nefse, hem his uzuvlarına bağlıdır. His uzuvları ne ile meşgûl olursa, kalb ona bağlanır. İnsan güzel bir şeyi görünce, güzel bir ses duyunca, tatlı bir şey alınca, kalb bunlara bağlanır. Bu sevgi insanın elinde olmaz. İnsan güzel birşey okuyunca, kalb, bunların manalarına, yazarına bağlanır. Güzel, tatlı demek, kalbe güzel, tatlı gelen şey demekdir. İnsan, çok defa hakîkî güzelliği anlayamaz. Nefse güzel gelen ile, kalbe güzel geleni birbiri ile karışdırır. Kalb kuvvetli ise, hakîkî güzelliği anlayıp, onu sever, bağlanır. Âyet-i kerîmeler, hadîs-i şerîfler, evliyânın sözleri, duâ, tesbîh gibi kıymetli şeyler, aslında güzeldir. Çok tatlıdır. Kalbin nefse bağlılığı azalınca ve nefsin elinden kurtulunca, bunları okuduğu, duyduğu zaman, bunların güzelliğini anlar ve bağlanır da, insanın haberi olmaz. Kur’ân-ı kerîm okuyunca veyâ dinleyince, zikir yapınca, ibâdetleri yapınca, Allahü teâlâyı sever. Kalbi, nefsin elinden, baskısından kurtarmak için, nefsi ezmek, kalbi uyandırıp kuvvetlendirmek lâzımdır. Bu da, Resûlullaha uymakla olur. Muhammed aleyhisselâma uyarak, kalbini nefsinin pençesinden kurtaran bir kimse, bir velîyi incelerse, onun Resûlullahın vârisi, Allahın sevgili kulu olduğunu anlar. Allahü teâlâyı çok sevdiği için, Allahın sevdiğini de çok sever. Fakat, sevebilmek kolay bir şey değildir. Nefsin sevdiklerini, kalbin sevdiği hakîkî güzellikler sanarak aldananlar çok olmuş, felâkete sürüklenmişlerdir.

Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için çalışana (sâlih) denir. Bu sevgiye kavuşmuş olana (ârif) veyâ (velî) denir. Başkalarının da kavuşmalarına vâsıta olana (vesîle) ve (mürşîd), bunların üçüne de (sâdık) denir. Allahü teâlâ, Âl-i İmrân sûresinin otuzbirinci âyetinde, meâlen buyuruyor ki: (Onlara söyle! Eğer Allahı seviyorsanız, bana tâbi olunuz! Allah, bana tâbi olanları sever.) Allahü teâlâyı sevmenin alâmeti, Onun Resûlüne tâbi olmakdır. Tâbi olmak, emirlerine ve yasaklarına uymak demektir.


Ahmet Hoca, Ege insanının gönlüne girmiş/NURİ ELİBOL


YENİ ŞAFAK

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’la Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir araya gelmesine ve görüşmelerine çok sevindim. İkili arasında esen soğuk rüzgârlar hepimizi rahatsız etmişti. Haşim Abi’nin bazı açıklamalarından herkes rahatsız olmuştu. Umarım bu görüşmede karşılıklı yanlış anlaşılmalar giderilmiştir. Haşim Abi, bizi bazen şaşırtsa da iyi bir insandır ve bu ülkeye-bu millete tarihe mal olacak hizmetler vermiştir. Bu ikilinin tekrar bir araya gelmesi bizim mahallemizi mutlu etmiştir. Diğer yandan Sayın Cumhurbaşkanı’nın Başbakan Davutoğlu’nu ailece konutunda ziyaret etmesi ve bu ziyarette verilen görüntü son günlerde çıkarılan dedikodulara, fitne-fesada iyi bir cevap olmuştur. Başbakan Davutoğlu grupta “Son 20 ayın en düşük enflasyonu gerçekleşti” dedi. Herhalde Merkez Bankası bunu dikkate alıp faiz oranlarını biraz daha düşürecektir.

Hafta sonu Başbakan Davutoğlu’nun İzmir-Manisa-Afyon ve Denizli’yi kapsayan gezisine katıldım. İl kongreleri vesilesiyle yapılan bu ziyarette ilginç görüntülerle karşılaştık. Özellikle Afyon ve Denizli’yi çok gelişmiş ve değişmiş buldum. Ahmet Hoca, İzmirliler dahil Ege insanının dikkatini çekmiş ve gönlüne girmiş. AK Parti’ye Afyon ve Denizli’de 7 Haziran seçimlerinde yüzde 60’ın üzerinde oy çıkarsa şaşırmam. Ama İzmir’de de ilk kez bu kadar ilgiye-heyecana şahit olduk.

Öyle görünüyor ki Ahmet Hoca, CHP ve MHP’nin kıyı mitolojisini yıkacak. Çanakkale’den başlayarak Toroslar’a, oradan Mersin’e kadar uzanan dağlık yerlerde Yörüklerin katkısıyla Hoca’ya müthiş bir destek gelecek. Kıyı şeridinde yaşayan insanlar da kutuplaşmayı bir kenara bırakıp Hoca’nın hoşgörüsüne-uzlaşmacı tavrına ve herkesi kucaklamak isteyen çıkışana olumlu cevap vermek istiyorlar.

Ahmet Hoca’nın Başbakanlık Ofisi’ni İzmir’de de açma düşüncesi öyle sıradan, oy almak için söylenmiş bir söz değil. Sayın Davutoğlu gerçekten İzmir’i önemsiyor ve İzmir’in hak etmediği bir yerde olduğunu düşünüyor. İzmir’in İstanbul gibi, Konya gibi, Kayseri gibi, Denizli ve Bursa gibi hak ettiği noktaya gelmesi için Başbakan İzmir’e daha fazla vakit ayırmak istiyor. Birileri İzmir’i rakı-leblebi-balık ve Kordon’dan itibaren görse de Sayın Davutoğlu İzmir’in turizmde, ticarette, ulaşım ve tarımda öncü kent olmasının gereğine inanıyor. İzmir’i kaleleri gibi görüp yıllardır çivi çakmayanlara duyurulur, sizi zor günler bekliyor.

Kongrelerde teşkilatların yeni Genel Başkanı bağırlarına bastıklarını ve seçim heyecanının herkesi sardığını gördük. Hoca, 7 Haziran için tüm teşkilatı ile ahidleşiyor.

Gördüğümüz-gittiğimiz tüm kongrelerin ortak mesajı şu; “Sayın Başbakan sen bize reisin emanetisin. Davan davamız, yolun yolumuz.” Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan arasındaki uyum teşkilatların en büyük taleplerinden biri. Kongrelerde paralel yapıya tepki var. Teşkilatlar, bu mücadelenin aralıksız sürmesini istiyor. Gittiğimiz her il 7 Haziran için Başbakan Davutoğlu’na sözler verdi. Sayın Başbakan seçimlere kadar bütün illere en az bir kez, bazı illere de iki kez gitmiş olacak. Vatandaşların gösterdiği sıcak ilgiye, teşkilatların coşkusuna bakılırsa 7 Haziran’da Ahmet Hoca iyi bir sürpriz yapabilir gibi görünüyor.

İç güvenlik reformu ile ilgili yazılan çizilen olumsuzluklara itibar etmeyin. Çoğu yalan, yanlış ve maksatlı değerlendirmeler. Getirilmek istenen kurallar İngiltere’de, Almanya’da ve İspanya’da var mı-yok mu? Ona bakın. Kamu güvenliği, milletin huzuru kimsenin insafına bırakılacak kadar önemsiz olamaz. Şehirleri savaş alanına çevirmek isteyenler, sandıklarda milletten alamadıkları yetkiyi sokaktan şiddetle almak isteyenler dışında kimse bu iç güvenlik reformundan rahatsız olmasın.



Yüklə 192,78 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin