Kırgızistan'da üst düzey yöneticiye casusluk gözaltısı
Kırgızistan'da Başbakanlık Uluslararası İşbirliği Bölüm Başkanı Altınbek Muraliyev'in casuzluk suçlamalasıyla gözlatına alındığı bildirildi.Devlet Milli Güvenlik Komitesi'nden (GKNB) yapılan açıklamada, Başbakanlık Uluslararası İşbirliği Bölüm Başkanı Altınbek Muraliyev'in, "Devlet sırrı teşkil eden bilgi ve belge toplamak ve uluslararası kurumlara iletmek" suçundan gözaltına alınıp cezaevine nakledildiği belirtildi.Muraliyev'in Kırgızistan'ın eski Başbakanı Amangeldi Muraliyev'in oğlu olduğu, konuyla ilgili detaylı bilgi verilmediği kaydedildi.
Orta Asya ve Kafkaslar'da da gündem IŞİD
IŞİD’in Kafkasya ve Orta Asya devletleri hakkında yaptığı açıklamaların sosyal paylaşım sitelerinde yer almasından sonra bu ülkelerin basınında konuyla ilgili çok sayıda haber ve yorum yapılmaya başlandı.
Real Politik fonu başkanı siyasi uzman Serik Belgibay, IŞİD’in eskiden yapılanmaya başladığına dikkat çekti ve şu ifadeleri kullandı:
“Irak ve Suriye’de IŞİD aktif bir şekilde yapılanmağa başladı. Bu sorun Ortadoğu’da eskiden hazırlanmaya başlamış ve Saddam Hüseyin dönemine kadar uzanıyor. Saddam döneminde Şiiler üzerinde büyük baskı vardı. Şu anda ise durum çok değişti. Ortadoğu açısından savaş bir bakıma mezhep çatışmasına döndü” Rus uzman Rusya’da da IŞİD ve benzer örgütlerin aktif hale gelebileceğini öne sürdü.
Serik Belgibay, Kuzey Kafkasya’da IŞİD benzeri örgütlerin zaten bulunduğunu ve IŞİD’in bizzat bölgeye taşınmasının bu anlamda söz konusu olmayabileceğini bildirdi.
Siyasi uzman Rasul Cumali hem Rusya hem de diğer bölge ülkelerinin gerçek bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu ve bu tehlikenin her an sıcak çatışmaya dönüşebileceğini vurguladı. Cumali Orta Asya’da yaşanan eski çatışmalara dikkat çekerek ‘aşırı’ örgütlerin gücünün hafife alınmaması gerektiğinin altını çizdi ve şunları söyledi:
“Sınırlarımıza yakın bölgelerde sıcak çatışmalar yaşandı. Taliban’ın Afganistan’da aktif olduğu dönemde örgüt Orta Asya’ya sızmaya çalışmıştı. Taşkent’te yaşanan patlamalar, 2005 Andican olayları, 2011-2012 Kazakistan terör saldırıları da hatırlanabilir. Bunların tamamı bir halkanın parçaları ve hedef olarak Hilafetin kurulması olarak gösteriliyor.”
Cumali IŞİD ve benzeri örgütlerin Basra Körfezi’nin zengin devletleri tarafından desteklendiğini ve onların desteklerinin Suriye, Irak gibi ülkelerde sonuç vermeye başladığının altını çizdi. Dünyanın elli ülkesinin bu gibi örgütler içerisinde vatandaşlarının bulunduğuna dair hatırlatma yapan bölge analisti benzer olayların Özbekistan’da da yaşanabileceğini iddia etti.
Özbek aktivistler Amerikalılarla görüşüyor
Özbekistanlı bir grup aktivist, ABD Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Greys Shelton ile görüştü. Toplantı 29 Ekimde ABD Taşkent Büyükelçiliği’nde gerçekleşti.Toplantıya Özbek hukuk savunucularından Elena Urlaeva, Hatitbay Yakubov, Vesila İnayatova, Siadjahon Zaynabiddinov ve Şuhrat Ganiev katıldı.ABD yetkilisi ile görüşmede Özbekistan hükümetinin insan hak ve hürriyetlerini ihlali gündeme taşındı. İnsan hakları savunucusu Elena Urlaeva bu sene de ülkede çocuklar ve okul öğrencilerinin pamuk tarlarında köleler gibi çalıştırıldığını söyledi.Urlaeva, bu konu hakkında elindeki bilgi ve resimleri ABD yetkilisine teslim etti.Uluslararası insan hakları teşkilatları Özbekistan’da siyasi ve dini özgürlüklerin gittikçe kısıtlandığı yönünde sürekli raporlar hazırlıyor.
ORTADOĞU GÜNDEMİ Mısır ekonomisi kritik eşikte
Euronews
Mısır yaklaşık 3 yıl süren ekonomik sıkıntıları geride bırakmak istiyor. Ülke, uluslararası tahvil piyasalarına 1.2 milyar Euro değerinde hazine bonosu sunarak yatırımcıların güvenini kazanmaya çalışıyor.En önemli finansal destekçisi Kuveyt ile ticari ve sanayi alanında işbirliği anlaşması imzalamaya hazırlanıyor. Son günlerde Ekonomi Bakanı Hani Kadri Dimyan hükümetin tüm yatırım kapılarını açık tuttuğunun altını çiziyor. Küresel oyunculardan Uluslararası Para Fonu İMF’nin kurtarma paketlerine kadar ülkenin ihtiyacı olan yatırım kaynakları araştırılıyor.Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi çok tartışılan ekonomi politikasını yürürlüğe koydu. Bütçe açığını kapatmak için enerji yardımları kesiliyor ve vergilerin artırılması amaçlanıyor.
Suudi Arabistan’da silahlı saldırı şoku
Euronews
Suudi Arabistan’ın doğusundaki Al Ahsa bölgesinde kimliği belirsiz üç maskeli saldırganın bir kalabalığın üzerine ateş açması sonucu en az 5 kişi öldü 9 kişi de yaralandı.Al Ahsa Suudi Arabistan’da Şii nüfusun yoğun olduğu bölgelerden biri olarak biliniyor. Söz konusu saldırının Şiiler için önemli sayılan Muharrem ayında meydana gelmesi dikkat çekti.Al Ahsa ile birlikte Katif bölgesi de Suudi Arabistan’da hükumet karşıtı olayların merkezlerinden birisiydi.
Bir radikal örgüt daha IŞİD’le ittifak kararı aldı
Euronews
Mısır’da geçtiğimiz Ağustos ayında dört İsrailli’yi ajan oldukları gerekçesiyle öldüren Ensar Beyt el-Makdis grubu Irak Şam İslam Devleti örgütüyle (IŞİD) ittifak kararı aldı.Amerika Birleşik Devletleri’nin bu yıl içinde terör listesine aldığı örgüt, Filistin ve Mısır’ın Sina yarımadasında yapılanmış durumda.Mısır’da ordu destekli yönetime karşı eylemleriyle de bilinen Ensar Beyt el-Makdis grubunun Sina’da meydana gelen çok sayıda şiddet eyleminin arkasında olduğu sanılıyor.Kahire yönetimi, geçtiğimiz hafta çoğu asker 33 kişinin ölümüyle sonuçlanan silahlı saldırı sonrası Sina’da Refah sınırı çevresinde tampon bölge oluşturmak için düğmeye basmıştı.
Mursi'ye destek veren hakimler görevden alındı
Dünya Bülteni
Mısır Hakimler Disiplin Kurulu, Mursi'ye destek verdikleri gerekçesiyle 56 hakimin görevinden uzaklaştırılmasına karar verdi. Mısır Devlet Televizyon ve Radyosu internet sitesinde konu ile ilgili geçen Pazar günü yapılan açıklamada, hakimlerin görevden uzaklaştırılmasının, Disiplin Kurulu'nun kararına istinaden yapıldığı kaydedildi. Mısır’da bir grup hakim 3 Temmuz 2013 tarihinde yapılan askeri darbe ile Mursi'nin görevinden alınmasına tepki olarak bir bildiri yayınlamıştı. Aynı dönemde Ahmed Zend liderliğindeki Hakimler Kulübü Mursi'ye destek veren yargı mensupları hakkında bir takım kararlar almış anacak uygulayamamıştı.
İsrailli emekli generallerden Netanyahu'ya uyarı
Dünya Bülteni
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya emekli askerlerden ve istihbaratçılardan mektuplu uyarı geldi. İçlerinde, orgenerallerin de bulunduğu emekli İsrail askerleri ve İsrail'in istihbarat kurumu MOSSAD'ın eski yöneticilerinin de bulunduğu 106 kişi, Netanyahu'ya açık bir mektup yazarak barış sürecini hızlandırmasını istedi. Mektupta imzası bulunan emekli İsrailli askeri yetkililer, Netanyahu yönetimine eleştirilerde de bulunuyor. Mektupla ilgili bir İsrail televizyon kanalına konuşan emekli askerler, "İsrail'in iki devletli bir çözümü gerçekleştirebilecek ve güvenlik risklerinin önüne geçebilecek güce sahip olduğunu ancak liderliğini zayıf olduğunu" söylediler.
İsrail'den yine gece baskınları
Dünya Bülteni
İsrail işgal askerlerinin Doğu Kudüs'te geçen günlerde çıkan çatışmalar nedeniyle 1'i çocuk 7 Filistinliyi gözaltına aldığı bildirildi. Filistin Esirler Kulübü Müdürü Nasır Kavs, yaptığı yazılı açıklamada, İsrail askerlerinin Doğu Kudüs'te gece geç saatlerde 1'i çocuk 7 Filistinliyi gözaltına aldığını belirtti. Kavs, gece gözaltılarının Kudüs'ün diğer bölgelerinde gerçekleştirilen gözaltıların devamı olduğunu aktardı. Önceki gece Doğu Kudüs'ün Selvan ve Ebu Deys beldelerinin farklı bölgelerinde İsrail askerleri ile Filistinliler arasında çatışmalar yaşanmıştı.
Esed'in casusları" yakalandı
TRT HABER
Suriye'de, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içerisine sızıp sivillere yönelik çok sayıda bombalı saldırı, tecavüz ve gasp olayına imza atan ve Esed rejimiyle bağlantılı olduğu iddia edilen bir çete tespit edildi. ÖSO bünyesinde faaliyet yürüten Ebu'z-Zuhur Devrimcileri Cephesi tarafından deşifre edilen çetenin Türkiye-Suriye sınırındaki Babu'l-Hava (Cilvegözü) ile Babu's Selam (Öncüpınar) sınır kapılarında bomba yüklü araçla düzenlenen iki ayrı saldırının faili olduğu ortaya çıktı. Geçtiğimiz ay İdlib'in Seraqip bölgesindeki Rasulayn köyünde hırsızlığa uğrayan iki kadının ÖSO'ya yaptığı şikayet üzerine, Ebu'z-Zuhur Devrimcileri Cephesi tarafından yürütülen operasyon sonucunda 2 kişi yakalandı.
Mısır, Gazze sınırındaki evleri yıkıyor
TRT HABER
Mısır yönetimi, Kuzey Sina'daki güvenlik birimlerine yönelik saldırıları gerekçe göstererek, Gazze sınırında yer alan Refah Kapısı çevresindeki yerleşim birimlerini yıkmaya devam ediyor.Sina'da 24 Ekim'de Mısır Silahlı Kuvvetlerine yönelik saldırılarda 31 askerin ölümü ve 30 askerin yaralanması sonrasında yönetim, bölgedeki önlemlerini artırdı.Olaydan bir gün sonra açıklama yapan Cumhurbaşkanı Abdulfettah Es-Sisi, bölgede "Terör sorunu"nu kökünden çözecek sıkı güvenlik önlemleri alınacağını ifade etti. Bu çerçevede 3 aylık olağanüstü hal ilan edildi.Sisi, 25 Ekim'de Sina'daki son saldırılarda ölen askerlerin cenaze töreninde ise "Mısır'ın bir varlık savaşı sürdürdüğünü" savunarak, söz konusu saldırının "dış güçlerin" desteğiyle gerçekleştirildiğini iddia etti.
KÖŞE YAZILARI
Kudüs'te ne oldu ve ne oluyor
Yeni Şafak-ÖMER LEKESİZ
Gündelik haberlerin içinden bakarsanız Kudüs'te geçen hafta İsrail terör devleti 1967'den bu yana ilk defa el-Aksa'yı 48 saat ezanın okunması dahil her şeye kapattı.
Tarihi kayıtlara göre kuruluşundan bugüne kadar 44 defa el değiştirmiş, 52 defa kuşatılmış, 24 defa işgal edilmiş ve 2 defa ekilmeye hazır bir tarlaya döndürülecek şekilde yıkılmış olan Kudüs'ün kendi kaderi içinde bakarsanız, en çok bilinenleriyle inşa edilişinden sekiz yüz yıl sonra Buhtunnasır (Nebukadnezar), miladi takvimin başlarında Roma İmparatoru Titus (39-81), Hıristiyanlığı benimseyen Roma İmparatoru Konstantin'in annesi St. Helena (246-330) Kudüs'te nasıl bir zulüm ve tahribat yapmışlarsa son yani 24. İşgalin sahibi İsrailoğulları da bugün Kudüs'te aynısını yapmaktadır.
Salı sabahı, Givat Hamatos'ta iki bin altı yüz on yeni konutun inşası ve Silvan'daki mevcut yerleşim alanının genişletilmesiyle ilgili eleştirilere karşı Netenyahu'nun 'Kudüs bizim başkentimizdir, yerleşim alanları açmamız normaldir' şeklindeki desteksiz atışlarının yeni olumsuz uygulamalarla desteklenebileceğini düşünerek indim Tel Aviv'e. Düşündüğüm gibi de oldu. Küçük kafilemizdeki Makedonya pasaportlu iki genç özel sorgulama için tutuldular ve ancak yedi saat süren çapraz sorgulamadan sonra Kudüs'e gitmelerine izin verildi.
Bitmedi, Çarşamba günü İsrail Emniyet Müdürlüğü Sözcüsü motosikletli bir kişinin elli yaşlarındaki bir Yahudiye saldırdığını duyurdu. Bir süre sonra bu saldırının fanatik bir hahama yönelik olduğu bildirildi. Sonra o hahamın Süleyman Tapınağı'nın temellerine ulaşmak için el-Aksa'nın altının oyulmasını savunan sapık bir grubun lideri olduğu söylendi ve bilahare söz konusu grup perşembe sabahı el-Aksa'ya saldırıda bulunacağı gerekçesiyle el-Aksa israil askerlerince çepeçevre kuşatıldı.
Bunları nakledişimle bir komployu ima ettiğimi düşünebilirsiniz ama hayır muhtemel bir komplodan değil apaçık bir durumdan söz ediyorum.
Karşınızdaki, el-Halil'de doğum günü babasının hediye ettiği oyuncak tabancayla sokağa çıkan bir çocuğu dokuz kurşunla öldürten, trafik kazasında ölen üç İsraillinin Filistinliler tarafından öldürüldüğünü iddia ederek el-Halil dahil tüm yerleşim yerlerine baskınlar düzenleyen, ilk kez kullanılan bombalarla Gazze'de çocuk, kadın, yaşlı demeyip yeni bir soykırıma kalkışan, Filistinli bir çocuğu namaz vakti evinin yanıbaşındaki mescide giderken derdest eden ve benzin içirterek yaktıran bir terör devletinde onun tarafından söylenilen hiçbir şeyin söylendiği gibi olamayacağını düşünmek normal hale gelir ki, ilgili olayın naklettiğim etapları bile kendiliğinden gerçekleşen bir olayı değil sahnelenmesi kararlaştırılmış bir oyunu göstermeye yeterli gelmektedir.
Peki o sapık grup Perşembe günü el-Aksaya saldırdı mı? Hayır saldırmadı. Zaten orada kaç kişi olurlarsa olsun sivil İsrailliler asker ya da polis tarafından korunmuyorlarsa hiçbir yere ve kimseye saldıramazlar. Yafa'da bir mantar tabancası patlasa Tel Aviv Havaalanı'na akın eden bir kavimden söz ediyoruz yani korkak, sinik, sinsi, mikrop bir halktan…
Evet onlar sadırmadılar ama İsrail terör devleti dedikoduyla başlayan ve isimlerle takviye edilen o basit olayı mesnet edinerek el-Aksa'yı Perşembe sabahından Cuma günü ikindi vaktine kadar komple kapattı.
Yukarıda da belirttiğim gibi bu durum 'Kudüs'ü işgal ettiğimize göre burası bizimdir' deme şekillerinden birisidir. Acak bu İsrailoğulları'nın göbek adı olan devasa korkuyu gizlemeyip bilakis açığa çıkarmakta ve İsrail terör devletinin ulaştığı son cinnet halini yansıtmaktadır.
Örnek vererek söyleyecek olursam el-Halil'e, Beytlehem'e, el-Aksa'ya giderken geçtiğimiz onlarca kontrol noktasında şuna tanık oldum: İsrail askeri otobüsü kontrol ediyorsa ön kapının ikinci basamağına çıkamıyor, şoförle oradan konuşuyor, pasapotlara da yine oradan bakıyor. Konrol yeri geçitteyse ve sivil biri askerle muhatap oluyorsa, konuşulan askeri bir adım gerisinde elleri tetikte üç asker bekliyor. Kontrol x-ray cihazıyla sağlanıyorsa cihazın giriş ve çıkışında ikişer, yanlarında da yine ikişer asker elleri tetikte bekliyor.
Bunlarla görülen şey ise zirve yapmış cinnet halinden başkası değildir. Dolayısıyla hareket eden bir tüyden bile korkan İsrail askerleri, kuşku duydukları her şeye insan ve nesne ayrımı yapmaksızın kurşun yağdırmak üzere hazır bekliyorlar.
Nitekim biz oradayken (belki de kaza ile) tek kurşunun sıkıldığı Doğu Kudüs'teki bir eve onlarca İsrail askerinin saatlerce kurşun yağdırdığı haberi ulaştı. Buna karşı Filistinli ya da turist herkesin ortak yargısı ise israil devletinin cinnette son aşamaya geldiğini teslim etmekti.
Bir kavim ve onun kurduğunu zannettiği bir devlet bu cinnet haliyle ne kadar yaşayabilir bunu zaman ve (inşallah kısa zaman) gösterecektir. Ancak o zamana kadar söz konusu cinnetin vahşete, zulme, yasaklamaya, kutsala saygısızlığa, ziyaretçilere karşı edepsizliğe bitişerek üreteceği olumsuzluk sadece aklı başında olabilecek birkaç İsrailoğlu'nun değil Kudüs'le doğrudan ilgili toplumların da açık bir sorunudur.
Dolayısıyla Kudüs cinnet geçiren bir kavmin zulümle ayakta duran devletine terk edilemez. Ancak tarihleri ve inanç bağları nedeniyle onlardan da yalıtılamaz.
Bu durumda Kudüs'ün 'özel, bağımsız bölge' statüsüyle orada ikamet eden Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler'ce ortaklaşa yönetilmesi zorunludur. Dünya devletlerinin de hakem ya da garantör sıfatıyla bu yönetimin iyileştirilmesi ve istikrarlı bir şekilde uygulanması konusunda müdahil, hakem olması sağlanabilir.
Yoksa Kudüs cinnete batmış canilerin elinde mahzun ve huzursuz olarak varlığını sürdürebilecektir.
Kobani küçük oyun büyük
Yeni Şafak- Abdulkadir Selvi
Cemil Bayık sonunda ağzındaki baklayı çıkardı.
Aslında bir planı deşifre etti
O plan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ısrarla sorduğu, 'Kobani'de bu ısrar niye?' sorusunun da cevabını oluşturuyor.
Cemil Bayık, aynı zamanda KCK yönetimine geldiği günden bu yana, ikide bir 'Çözüm sürecini bozarız ha' tehditlerinin arka planını verdi bize.
KCK yönetimine geldiğinde ilk iş olarak geri çekilmeyi neden durdurduğunu, Öcalan'ın, 'Paralel devlet ayaklanması' dediği Gezi'yi neden selamladığını da anlatmış oldu.
Cemil Bayık'ın bu açıklamalarını okumadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 'Bir üst akıl var' diye dikkat çektiği yapıyı dikkate almakta yarar var.
Cemil Bayık bu konuşması ile bu üst aklı ortaya koydu:
'Bu ABD olabilir. Uluslararası bir heyet de olabilir. Aracılara, gözlemcilere ihtiyaç var. Bizler Amerikalıları da (gözlemci olarak) kabul edebiliriz ve gördüğümüz kadarıyla o yöne doğru bir gidiş var.'
Bayık'ın söylediği gibi o yöne doğru yani çözüm sürecinde ABD ya da uluslararası gözlemcilerin yer alacağı şeklindeki bir gidiş Ankara'da gözükmüyor. Kandil ise başından beri, üçüncü tarafları sisteme dahil etmeye çalıştı.
Ancak bu sürecin daha başında reddedilmiş olan model.
Bu model Oslo sürecinde denendi.
Gözlemci ya da aracı olan ülkelerin bir süre sonra kendi belirledikleri bir zamanlama ile süreci sabote etme gücünü de ellerinde bulundurduklarını gördük.
Örnek mi istersiniz. İşte Oslo süreci.
Oslo tam böyle bir modeldi ve üçüncü ülkelerce sabote edildi.
Kandil'in olumsuz tavrına, Paris suikastine, 6-8 Ekim olaylarına, geri çekilmenin durdurulması ve Kandil'in tavrına rağmen, çözüm süreci devam ediyorsa, bu üçüncü tarafların olmamasından ve sürecin milli olmasından kaynaklanıyor.
Oslo sürecinden sonraydı. Oslo'nun mimarlarından olan bir isimle konuşuyordum. Belgenin nereden sızdığını merak ediyordum.
'Belgenin olduğu tüm taşların altını yokladık. Aracı ülke çıktı' demişti. Tabi usta bir redaksiyondan sonra PKK üzerinden servis edilmişti.
Hatırlarsanız, 'One minute' uzantılı olarak. O dahi bir mesajdı.
Ama Kobani üzerinden çözüm sürecinin sabote edilmeye çalışıldığı günlerde Kandil üzerinden aktardığım bir mesajı Cemil Bayık'ın açıklamaları üzerine yeniden hatırlatmak istiyorum. Bayık'ın,' ABD gözlemci olsun' şeklindeki çağrısı ile CIA tarafından Kandil'e ulaştırılan mesaj, bir birini tamamlıyor.
Çözüm sürecinin başlarında Kandil'e CIA'dan önemli bir faks metni ulaşıyor. Geçmişte CIA ile PKK arasındaki ilişkileri tanzim etmiş olan ABD'li yetkili, 'Çözüm sürecinde Türkiye Cumhuriyeti sizi aldatabilir. Biz de devrede olalım, sizin haklarınızı koruyalım' diyor.
ABD ve İngiltere hep buna oynadılar. Türkiye'nin tek başına çözüm süreci yürütmesinden rahatsız oldular. Bir yerden parmaklarını geçirip, sürecin aktörlerinden biri olmayı hedeflediler
ABD'nin, Kobani üzerinden Kandil'le girdiği işbirliği bunu ortaya koyuyor. Bunu bildiğim için Öcalan'ın pozisyonunun yeniden tartışılması gerektiğini önerdim. Çünkü İmralı'daki Öcalan'a sirayet edemiyor ama Kandil'le istedikleri gibi ittifaklar kurabiliyorlar.
Kobani üzerinden çift taraflı işleyen 'Büyük oyun' oynanıyor. Oyunun adı, 'Testere' yani testere gibi, giderken de kesiyor, gelirken de...
PKK, IŞİD'le mücadele üzerinden kendisini aklamaya çalışıyor.
Çünkü batı dünyası, metaforlarla düşünmeye alışkın. 11 Eylül'den sonra El Kaide ve Usame Bin Laden gibi bir öcü oluşturuldu. Sadece Usame Bin Laden korkusuyla Irak ve Afganistan'ın işgaline onay verdi. Hatırlarsanız bir dönemler Batı'da anneler uyumayan çocuklarını, 'Saddam geliyor' diye korkutarak uyutuyorlardı. Ne oldu? O Saddam kendini kurtaramadı. Bir çukurda bulunup, idam edildi. Ama o korku yönetildi.
IŞİD ise El Kaide'den daha tehlikeli bir örgüt olarak sunuldu. Radikal, İslamcı, her gün boğazlarını kestiği insanları internetten servis eden, kadınları köle gibi satan IŞİD'le kim mücadele ediyor? PKK-PYD... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 'PKK-PYD ve IŞİD bizim için aynıdır. Terör örgütüdür' demesine rağmen ABD, PYD'nin kendileri için terör örgütü olmadığını açıkladı.
PKK, IŞİD'den yararlanıyor. IŞİD üzerinden kendisini terör örgütü listesinden çıkarıp, Batı kamuoyu ile yeni bir ilişki biçimi geliştirmek istiyor.
ABD ile seviyeli bir ilişki içinde oldukları Bayık'ın açıklamaları ile bir kez daha ortaya çıktı.
Peki Türkiye, IŞİD'le mücadele konusunda ABD'nin söylediklerini kabul etse bunlar olur muydu? Olmazdı. Ama o zaman Suriye'de kara savaşına girmemiz, üslerimizi kullandırmamız gerekirdi. Biz Kobani'de Mehmetçiğin kanının dökülmesini kabul etmediğimiz için ABD bizi PKK ve çözüm süreci üzerinden cezalandırmaya çalışıyor.
Kobani ve IŞİD bahane. Musul'u 1 günde alan IŞİD, 49 gündür Kobani'ye giremedi. Girmemesi gerekiyor.
Irak'ta Saddam'a karşı ABD'yle işbirliği yapan Kürtlere, otonom bölge kuruldu. Suriye'de buna benzer bir oyun tezgahlanıyor. ABD ile ittifak yapan PYD'ye otonom yönetime kavuşmuş Rojova'yı hediye etmek. Hedef Irak petrollerinin Türkiye üzerinden geçişini baypas edip, petrol borularını 36. Paralelin üzerinden Irak ve Suriye koridorunu kullanarak Akdeniz'e akıtmak.
Türkiye bu duruma göre bir ilişki geliştirmek zorunda kalacak Suriye'deki Kürt yönetimi ile.
Büyük oyun bu.
Şık bir tabir olmayacak ama ayı oyuna girdi ve Kobani üzerinden bölgeyi dizayn ediyor.
Dostları ilə paylaş: |