Yaşasın ifade özgürlüğü! R. T. Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları – Fasıl 40
Baskın Oran
Bu mevzuya hiç girmek istemiyordum çünkü sinirlerim ayağa kalkıyor. Ama hâlâ temizleyemediğimiz kumpasçı gazete manşetlerine düşünce şart oldu.
Adamdan sayıp Akil yaptığımız bi eski profesör müsveddesi kalkmış ve bu alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş akademisyenlere yaptığım eleştirileri bahane edip bana tazminat davası açmış. Bana!
Hangi cür’etle? Hangi kumpasın parçası olarak? Hangi üst aklın kışkırtmasıyla? Paralelcilerin mi? Geçenlerde Vaşington’a gidip gelmiş, CİA’nın mı? Genel müdürünü sınır dışı ettiğimiz Rus Sputnik’e demeçler vermişmiş, Putin haydudunun mu?
Profesör olacak, daha bilmiyor: Önce, ayıptır, cumhurbaşkanına dava açılmaz. İkincisi, açsa da HSYK varken bağımsız yargımız ona kazandırmaz. Gazete bile okumuyor: Nihat Doğan adlı türkücü bir milli yüzücüye “bencil sünepe, sahtekâr dolandırıcı” demiş, Yargıtayımız bunu “değer yargısı” sayarak hakkındaki tazminat kararını bozdu.
Ama ne oluyor, zaten şu sıralarda bulanmaya başlayan ortalığı, bu mevzuya da aşağıda ayrıca geleceğim, daha da bulandırıyor.
***
Avukatım aracılığıyla bu vatan hainine cevap yazdık. 40 sayfalık konuşmalarım ekiyle tam 60 sayfa tuttu. Hukuk tarihine geçecek 3 çok önemli şey söyledik:
1) Benim konuşmalarımda bu profesör eskisinin şahsına yönelik özel bişey var mı, yok! Adı açıkça geçiyor mu, geçmiyor! (Adı geçmeye değecek bi adam da değil zaten). Yani, söylediğim şeyler ortaya karışık laflar. ‘Ben de imzacıyım’ diye yırtık torbadan çıkar gibi çıkıp üstüne alınmasaydı! Dava mava açamaz!
Dostları ilə paylaş: |