Alevilik, Aleviler ve Beşikçi



Yüklə 293,04 Kb.
səhifə2/6
tarix27.07.2018
ölçüsü293,04 Kb.
#59988
növüYazı
1   2   3   4   5   6

Teolojik Eleştiri

Sosyolojik Değil, Teolojik Bir Tartışma


Beşikçi’nin bilimsel kanıt ve delillere gerek duymayan bir inancın taraftarlarına bilimsel kanıtlarla bir şeyi kanıtlamaya kalkmasındaki çelişkiyi bir kenara bırakıp, böyle bir çelişki olmadığını var sayalım.

Beşikçi’nin yazısının ne yaptığını, yazısının neye ilişkin bir yazı olduğunu anlamak için, bir önceki bölümde gösterilen epistemolojik çelişkiyi yok saymak ve başka bir soyutlama düzeyine geçmek gerekmektedir.

Bu nedenle, Beşikçi’nin bir bilim adamı olarak çelişkisini bir kenara koyup, şu soruyu tekrar soralım:

Beşikçi’nin yazısında yaptığı nedir?

Beşikçi’nin yaptığı: bir inancın taraftarlarının, inançlarıyla iç tutarlılık içinde bulunmalarını sağlamaya çalışmaktır.

Yani yazısının bütününde, Alevilere şunu demektedir: ‘bakın inançlarınız, rituelleriniz şunlar şunlar, bunlar sizin ayrı bir din olduğunuzu gösterir, o halde kendinizin ayrı bir din olduğunu kabul ediniz; bir tür İslamiyet olduğunuzu söylemeyiniz, tutarsız olmayınız, “kafa karışıklığı”ndan kurtulunuz!’.

Yani, Alevileri kendi içinde, inançlarıyla tutarlı olmaya; inançlarına uygun bir biçimde ayrı bir din olduklarını kabul ettirmeye çalışıyor?

Peki bu nasıl bir tartışmadır?

Bu, sosyolojik ya da politik bir tartışma mıdır?

Bu, ne sosyolojik bir tartışmadır, ne de politik bir tartışmadır.

Bu, teolojik, ilahiyata ilişkin bir tartışmadır.

Bir inancın içindeki kafa karışıklığından sadece ilahiyatçılar, teologlar, din adamları söz edip, bu kafa karışıklığını problem edebilirler.

Bilim adamının veya devrimci demokrat bir politikacının böyle bir problemi olmaz.

Niçin olmaz?

Bir sosyolog için, Alevilerde veya başka bir inancın taraftarlarında ‘kafa karışıklığı’ diye bir sorun olmaz. İnsanlar neye inanıyorlarsa odurlar. Sosyologlar teologların kriterleriyle inançları değerlendirmezler. Dolayısıyla bir sosyolog zaten yazısına “Kafa Karışıklığı” gibi bir başlık da koymaz ve koymamalıdır. Çünkü böyle bir başlık değer yüklüdür. Böyle bir başlık konuyu değil; kendisine karşı olunan şeyi tanımlar.

Elbette bir inancın taraftarlarının inançlarının otantik biçimleriyle yaşayan ve uygulanan biçimleri arasındaki farklılıklar da bir sosyolojik çalışmanın konusu olabilirler. Tüm inançlarda böyle olgular gözlemlenir. Bu farklılıkların nedenleri üzerine bir çalışma elbette olabilir. Ama bu durumda bile bu farklılıklar değiştirilmesi gereken, kendisine karşı mücadele edilen bir şey değil; bir olgu, açıklanması gereken bir fenomen olarak ele alınabilir.

Bilim adamının görevi, aslında, o yüzeysel olarak “kafa karışıklığı” gibi görünen olgunun, hiç de kafa karışıklığı olmadığını; aksine onun, ardındaki nesnel toplumsal nedenlerle tutarlı olarak açıklanabileceğini göstermektir ve bu açıklamayı yapmaktır.

Özetle, “Alevilerdeki Kafa Karışıklığı” Beşikçi’nin bir sosyolog, bir bilim adamı olarak incelemesinin konusu değildir. “Kafa karışıklığ” bir inceleme konusu değil, Aleviler arasında yok edilmesi, ortadan kaldırılması, kendisine karşı mücadele edilmesi gereken bir durumdur. Diğer bir ifadeyle Beşikçi’nin yazısının başlığı, yazısının konusunu değil, kendisine karşı mücadele ettiği düşünceyi tanımlamaktadır.

Bu şu anlama gelir: Beşikçi’nin yazısı sosyolojik bir yazı değil, teolojik bir yazıdır.

Aynı noktaya politik bir yazı olması bağlamından da varılabilir. Yani gerçekten tutarlı laikliği savunan devrimci demokrat bir politikacının da “Alevilerdeki kafa karışıklığı”nı düzeltmek gibi bir sorunu olmaz, onun sorunu Alevilerde (ve bütün dinlerde) “kafa karışıklığı” özgürlüğünü savunmak; “kafa karışıklığı” içinde olanların, “kafa karışıklığı” içinde olmayanlar; veya “kafa karışıklığı” içinde olmayanların “kafa karışıklığı” içinde olanlar tarafından baskı altına alınmasının mümkün olmayacağı koşullar için mücadele etmektir. Yani devrimci demokrat bir politikacının politikacı olarak konusu “kafa karışıklığı” değil, “kafa karışıklığı” özgürlüğü olabilir. Beşikçi “kafa karışıklığı” özgürlüğü için değil, “kafa karışıklığına” karşı mücadele etmektedir.

Yani yazı sosyolojik değil, politik bir yazı olarak, politik amaçlarla yazılmış bir yazı olarak ele alındığında da aynı sonuç, yani teolojik bir yazı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bunu biraz daha yakından görelimvii.

Alevilerin uğradığı baskıya karşı olan ve sorunu politik düzeyde ele elan, tutarlı bir laisizmi savunan bir devrimci ve demokrat politikacı, Alevliğin ayrı bir din olup olmadığı tartışmasına girmez. “Kendilerinin ayrı din olduğuna inananlar ayrı dindirler. Buna devletin her hangi bir müdahalesi olamaz ve olmamalıdır” der. “Devletin görevi, bir din içinde ayrı din olduğunu düşünenlere, onların ayrı din olmadıklarını düşünen dindarların bir baskı yapmasını engellemek olabilir” der.

Yani, devrimci demokrat politikacı, inançların kendi içinde çıkacak sapkınlıklara, tutarsızlıklara özgürlük sağlamaya çalışır. Devrimci demokrat bir tavır sapkınlıklarla mücadele etmez, sapkınlık özgürlüğü için mücadele eder.

Ama Beşikçi’nin yaptığı, bir yandan ‘sapkın bir tarikatın’ (yani Aleviliğin, onu Müslüman çoğunluk öyle kabul ettiği için öyle diyoruz) ayrı bir din olduğunu savunarak, yani onun sapkın olmadığını savunmak, yani sapkınlık özgürlüğünü savunmamak oluyor. Ama diğer yandan bunu yaparken, Aleviliğin içindeki bir sapkınlığa karşı, (çünkü Aleviliğin İslam’ın bir çeşidi olduğunu düşünmek, en azından Beşikçi için, ‘Kafa Karışıklığı’ dediği için, Alevilik içinde bir ‘sapkınlıktır’) mücadeleye girmiş oluyor. Yani Alevilik içinde de sapkınlık özgürlüğünü savunmuyor ve Alevilik içindeki bir sapkınlığa karşı fiilen bir alevi teolog gibi mücadeleye girmiş oluyor.

O halde Beşikçi’nin yazısı, sapkınlık özgürlüğünü savunmayan ve sapkınlığa karşı bir yazı olarak, aslında politik bir bağlamda ve amaçla yazılmış olmakla birlikte, içeriğiyle politik değil, teolojik bir yazıdır. Yani yazı politik ise gerici bir yazıdır; politik değil ise teolojik bir yazıdır.

Beşikçi’nin yaptığının, diyanet işleri memurlarından veya Sünni din adamlarının yaptığından hiçbir farkı bulunmamaktadır. Tek farkı, bunu Aleviler açısından yapması, içi dışına çevrilmiş olarak yapmasıdır. Yani sapkın mezhep olarak kabul edilenin içindeki sapkınlıkla mücadele etmektedirviii.

Beşikçi tutarlı olarak laikliği savunmadığı için, devrimci demokrat bir tutum içinde olmadığı için; devletin dinlere karışmasını ilke olarak sorgulamadığı için, davranışının iç mantığı onu, bir teolojik tartışmaya sürüklemektedir. Devletin, dinler hakkında söz sahibi olmasını sorgulamadığı için, devlete Aleviliğin ayrı bir din olduğunu kanıtlamaya kalkmakta; ama bu sefer Alevilerin kendilerini İslam’ın bir türü olarak tanımladıklarını görünce; bu sefer Alevilere, ayrı bir din olduklarını kanıtlamaya kalkışmakta ve bunu yaptığı an da, Aleviliğin kendi içindeki sapkınlıklarla mücadele eden ilahiyatçı olarak ortaya çıkmaktadır. Ve bu da onun, bir inancın taraftarlarına bilimsel argümanlar getiren bir ilahiyatçı olması çelişkisiyle sonuçlanmaktadır.

Yani bir politikacı olarak veya politik bir tartışma ve sorun bağlamında devrimci demokrasiyi ve tutarlı bir laikliği savunmadığı için sonuçta nesnel olarak bir Alevi teolog olmaktadır.


Yüklə 293,04 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin