Ehl-i Sünnet Ve'l-Cemaat : a) Selef Yolu Veya Selef-i Salihin :
Kelam ve Akaid kitaplarında öteden beri âdet edilmiştir. Ameli meselelerde, dört büyük mezhebin adı sayılır ve konusunda bir imama ve mezhebe uymanm zarureti beyan edilir. İtikadi meselelerde ise; «Ehl-i Sünnet ve'1-Cemaat» tabiri kullanılır. Belli bir imam ve mezhep genellikle söylenmez. Ancak detaya girince; «Ehl~i Sünneti Hassa», «Ehl-i Sünneti Amme» terimleri ile anlatılır. Ehl-i Sünnet Hassa'dan Selef-i Salihin'in yol ve anlayışı kasdedilirken : Ehl-i Sünneti Amme ile ise : Eş'ari ve Maturidi birlikte anlatılır. Ve sonunda : İtikad yönünden İslam Ümmetinin Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Bid'at diye ayrılışı yanında; Sünnilerin de üç mezhepten birinde olduğu yakın tarihlerde tekrar edilir olmuş : «Selefiyye», «Eş'ariye, Maturidiye...»
Selef : Geçmiş, öncekiler demektir. Bununla Sahabe ve Tabiin kasdedilir. «Selefiye» veya «Selef Mezhebi» terimiyle ise; Sahabe, Tabiin ve onlara uyanlarm; din anlayışı, yorumu ve yaşayışmı kasdederler.
Yani Sahabe-i Kiram : Dini doğrudan, Kaynağından aldıklarından ne duyarlarsa, ona inanır; yorum yapmadan, te'vile kaçmadan ve altında mânalar aramadan itimad edip, kendilerine ilk anda zahir olan; bir bakıma «Bedihi» bilgiye uyar, böylece de amel ederlerdi. Çünkü onlar, Rasulullah (s.a.s.)'a tam itimad ve inkiyad halindeydiler. Onlardan sonrakiler ise; Sahabenin tavrını benimsediler. Çünkü örnek onlardı. Ancak bu ikinci üçüncü batındakiler, ilmi esas Kaynağından alamadıklarına göre; Sahabenin nakline, Resulullah (s.a.s.)'m eserine bağlıydılar. Onun için bunlara «Eseriye» ismi de verildi. Daha sonra da «Ehl-i Hadis» vb. tanımlamalar kullanıldı... İşte böylece bir müddet İslam Uleması; «Te'vilsiz ve Yorumsuz»; nassları zahiriyle anlama» şeklinde ifade edebileceğimiz «Selef-i Salih'in» usulüne bağlı kaldı.
Ama daha sonra; Felsefenin etkisi ve o etkiyle ortaya çıkan ehl-i bid’at’ın «Kelam Metodu» işi zorladı. Akıl ve gözlemlerle icadedilen sorular, şüpheler çoğaldı...»
Ehl-i Sünnet Uleması da bunlara cevap vermek, zararlarını bertaraf edip, onları ilzam ile, mü'minlerin temiz inancını şüphelerden korumak için «Akideyi» anlatım usulünde yenilik yapma " zorunda kaldı.
Şerh, izah, tefsir, te'vil, aklî isbat... yollarına başvuruldu. Böylece Selef devri (Ehl-i Sünneti Hassa) kapanmış, «Halef» devri diyeceğimiz devir açılmıştı. Ama Ahmed bin Hanbel gibi meşhur Ulemadan bazısının Selefin metodunda İsrar ettiği nakledilir.
Bu anlayış ve metodun dayanakları şöyle özetlenebilir :
Selefin Özellikleri:
1 - Nazar yolu : Aklı, müşahede için kullanmak; Kitap ve Sünnette eşya ve olaylara dikkat çekilmiştir. Onlara bakarak, Allah’ın azamet ve kudretini anlamak. Müteşabih olmayan âyetlerin mânasmı açıklamakta aklı bir âlet olarak kullanmak caizdir. Yani, Akıl nassla-ra tabidir. Akıl anlamadığı yerde nassm zahirine uyacak. Hiç kavramadığı hususlarda ise susacak...
2 - İrade : Nasslar (Kitap ve Sünnetteki muhkem âyet ve hadisler) insan iradesini yönlendirir. Nereye nasıl sarf edileceğini tâyin ve tesbit eder. Allah’ın razı olduğu, Peygamberin memnun olduğu gibi sarf etmek...
3 - Zahiri Anlamak : Yine nasslardaki zahir mânalar esastır. Yani ilk bakılmca normal akim ve bilgili kişinin anladığı mânalar... Tefekkür ve te'vile hacet yoktur. Çünkü zaten «Te'vilini ancak Allah bilir..» mealindeki âyet bunu sınırlar. 24
4 -Vacip Tealayı İsbat: Kur'an'da geçen; Hikmet, Gaye, Hu-dûs... delilleri esastır. Nizamdan Nâzımın varlığınına intikal tarzı caizdir. Onun dışında deliller icad ve serdetmek caiz olmaz. Kelamcıların uzun ve dolaşık isbat metodları makbul değildir.
5 - Sıfatlar Meselesi: Allah’ın Sıfatlan, Kitap ve Sünnette nasıl geçtiyse öylece kabuledilir. Te'vil ve keyfiyeti arama caiz değildir : «Allah’ın; ilim irade, kudret ve sıfatlan vardır. Ama mahlukatınkine benzemez» demek yeter. Aynı zamanda bu zati sıfatlarla birlikte Kur'an'da geçen; «Yed», «Vech», «Ayn»... de zati sıfatlardandır... Sıfatlan önce isbat, sonra zıtlarmı nefyetmek esastır.
«İstiva», «Nüzul...» de fiili sıfatlardandır... Ancak bunlar insanınkine asla benzemez, demek yeter. İzah caiz değil, bilmiyenin sorması dabid'attır...
Selefin temel görüşü bu iken; daha sonra gelenler bunları umdeleştirmişlerdir; Tutum ve tavır şu olmalı demişler
1 - Takdis: Allah'ı bütün noksan sıfatlardan tenzih, tecsim ve teşbihe gitmeden onun kemal sıfatlarını isbat...
2 - Tasdik : Kur'an'da, müteşabih sayıların hepsini zahiriyle kabul edip tasdik etmek : İstiva :25 «Fevk», «Yed...» gibi kelimelerle Allah’ın yücelik ve celâletine işaret edilmiş diye inanmak gerek. Bunların keyfiyeti meçhul olduğu için işitilince, «inandım ve tasdik ettim» demek en salim yoldu...
3 - Sükût: Bir zaruret olmadıkça, müteşabih ve müşkil nasslar üzerinde asla konuşmamak, sual de sormamak esastır. Çünkü çok sual tereddüde sebep olacağından , Hadisi Şerifte men edilmiştir.
4 - İmsak: Yine Âyet ve Hadislerin üzerinde tasarrufta bulunmamak. Kendini bunlardan korumak. Te'vil ve Tefsirden sakınmak.
5- Keff: Bu tür nasslar üstünde düşünmekten bile sakınmak.
6 - Aczi itiraf ve Teslimiyet: Kişinin, Nasslarda tasarrufa gücünün yetmiyeceğini bilmesi ve ehl-i ilme teslim olmasıdır. Yani Resulullah ve Sahabeler bunları bildiğine göre, yorum yapmadığma göre onlar gibi davranmak, onların dediği gibi inanmak en salim yoldur 26.
b) Sonrası: «Yeni Selefçi» diyebileceğimiz kimseler ise bu saf yolun adını kullansalar da; eser ve fikirleri tamamen incelenince görülüyor ki; Mu'tezile akılcılığı' esas alınmıştır. «Dini aslına irca»" adı altında Akılcı (Rasyonalist) bir reform peşindedirler. Bu bakımdan hükmü koyalım. Artık Selef Mezhebi diye bir şey yoktur. O Selef (Sahabe Tabiin ve Müctehid imamlar) dönemine ait bir metoddu. Bugün istense de Selefin saf tavrı izlenemez. Ancak bu tür iddialar, İslâm İlimleri üzerine şüphe ve tartışma açmış ve müslümanîarı tefrikaya düşürmüştür.
Halbuki yukarda işaret ettiğimiz Vehhabilik ve Bilimsel Vehhabi-lik : İslâhat iddiasıyla çıkmışlardı. Dini ve din hayatmı islâh ederken; yeni hizip ve mezhepler icadı, sözle-işin tezadı olmuştur...
Geçen fıkralarda söylenen üzre : Ehl-i Sünnet-i Amme veya «Halef» döneminde iki büyük çığır vardır. Eş'ari ve Maturidi çığırı. İmam Hasen el-Eş'ari, Akaid ve Kelamda yeni bir düzenleme yaparak, devrindeki ulemaya önder olmuş. Ondan sonra da Selefe çok daha yakın, İmam Ebu Mansur Maturidinin çalışmaları, Ehl-i Sünneti toparlamıştır. Aralarında çok az izah farkı bulunan bu iki çığır27 aslmda se lef yolunun devamı ve gerçek temsilcisidir. Kitap ve Sünnetin doğr anlaşılmasmı sağlamıştır. Bu bakımdan hepsi birden «Ehl-i Sürme ve'1-Cemaat» çatısı altında İmam-ı Azam'm çizdiği hatlarda yürürler
Dostları ilə paylaş: |