Erdoğan nasıl hâlâ kalabiliyor?
Baskın Oran
Bunca rezaletin ortasında bir “Allah-İnşallah” çekiyor, bir de “paralel yapı” diyor, iktidara tutunmasına yetiyor. Dünyanın herhangi bir yerinde bunların onda birini yapana Allah’ını da şaşırtırlar, paralelini de büküverirler. Demek ki başka “vaziyetler” aramak lazım.
Yakın tarih, felsefe
Vaziyetlerin kökü yakın geçmişte. Kemalizm seksen yıl boyunca bu seçmene cüzamlı muamelesi yaptı. Erdoğan’ı iktidara hiç kimse değil, bu muamele getirdi. Bugün de bitmiş değil; siyah çarşaflı görünce kolumuzda karafatma geziniyor gibi oluyoruz. Erdoğan şimdi bu seksen yılın nemâsını yiyor.
Vaziyetlerin felsefi yönünü, “İslamcılar Erdoğan'ı niye her halükarda destekliyor?” diye soran vicdanlı Müslüman Ömer Faruk Gergerlioğlu anlatıyor (T24): İslam’ı bir ideoloji haline getirdiler, meydana sürdüler, bu durumda “Hakimiyete odaklanmış bir düşünceden başınızı kaldıramazsanız, muktediri kayıtsız şartsız desteklemekten başka bir seçeneğiniz yoktur”. Yani, bunca yıldır iktidara aç insanlar iktidara geldi, iktidara tapınan bir din yorumuyla da şartlandırıldılar, artık bırakmamak için her şeyi destekleyecekler.
Anadolu Sermayesi ve orta sınıfları
Ama esas vaziyet işin ekonomik yönünde: Tarihimizdeki ikinci sermaye birikimi yaşanıyor. Birinci birikimde 1915’ten itibaren Gayrimüslimlerden gasp edilmiş emlaki ve onların işletilmesinden kazanılmış parası olan, ama onu kendi kasabası dışında sergileyemeyen insanlar RP’den başlayarak AKP’yle iktidara geldiler, şimdi bırakmamak için çırpınıyorlar. Birinci birikimin gizlenmesi için tek parti CHP iktidarı iyiydi, “İnşaat Ya Resulullah” üzerinden süren bu ikincinin gizlenmesi için Erdoğan iktidarı.
Bir adım daha gidelim çünkü AKP yanaşmalarının kreması olan bu zenginleşmiş Resulullahçılar neticede bir avuç haramzade. Asıl önemlisi, kitlelerin yani Anadolu orta tabakalarının niye gözünü-vicdanını kapatarak bunlara oy attığı.
İl verileri üzerinden yapılan 5 yıllık hesaplamalara göre (2009-2013), Anadolu orta sınıfı bir “kredili refah” dönemi yaşıyor. İnsanlar ev ve araba gibi refah göstergelerine sahip oluyor. Yalnız, bu yaşam standardı yükselişinin kaynağı gelir artışı değil, banka kredileri. Yani, borçlanma. 5 yılda ortalama olarak kişi başı kredi miktarı yüzde 200, konut satışı yüzde 106, taşıt kredisi yüzde 94 arttı. (B. Özgür, Borç Seçmenin Kamçısıdır, Radikal, 16.03.2014). Bu insanların düzelen durumu, onları AKP’ye üç açıdan kenetliyor:
Birincisi, şu andaki memnuniyetleri. 2009’la kıyaslandığında ev ve taşıt kredilerinde geri ödeme performansı başarılı, tasarruf mevduatında önemli yükseliş var, ücret artışı enflasyonun 7 puan üstünde, işyeri sayısı yüzde 35 arttı. İkincisi, 2009’dan sonra elde ettikleri başka avantajlar var, AKP giderse onlar da gider diye korkuyorlar: başta da, bütün hastanelere gidebilme.
Üçüncüsü belki de en önemlisi: Bu insanlar bu kredileri geri ödeyememekten ürküyor. Bu korku, siyasi tercihte kesin kırılmaları engelleyecek kadar güçlü. Radikal’in araştırması “AK Parti, ‘istikrar’ vurgusuyla vatandaşın tam da şu anda duymak istediği söylemi bayrak haline getirdi” diyor. Ama hemen ardından bir cümle ekliyor: “Eğer, bu riskin mevcut iktidarla taşınamayacağına dair bir kanı oluşursa, alternatif arayışı başlar”.
Nitekim “kredi batağı” başladı, tüketici kredilerinin dönüşünde de durum kötüledi. Bunun içindir ki Erdoğan, zerre kadar istemediği halde taksitli satışları kestirdi. Ama bu kadarcıkla ekonomiyi düzeltmesi imkansız, zira:
Önümüz karanlık
1) Radikal’in araştırması yazmamış ama, 2009 AKP ekonomisinin en berbat yılıydı; onunla hangi yılı mukayese etsen parlak çıkacak. Seçmen şu anda AKP’den memnun, ama bunun devamı yok. 2014 ve sonrasında kesinlikle “düşük büyüme” geliyor.
2) AKP ekonomide başarılı oldu zira Kemal Derviş reformlarını sürdürme akıllılığını gösterdi. Ama 2011’den sonra Erdoğan başkanlık hayallerine kapılınca bu bitti, çünkü bu reformların özerk ekonomik kurumları (SPK, EPDK, BBDK, TCMB, RK, TMSF, KİK, TAPDK …), aynen diğer kurumlar gibi (RTÜK, ATK, TÜBİTAK, BTK…) siyasilere bağlandı. Ekonominin rasyonel idaresi artık sizlere ömür; yolsuzluklar yakalanmasın diye Sayıştay bile fiilen bitirildikten sonra bunların lafı mı olurmuş. Özellikle de üç kamu bankasının yolsuzluklara (mesela, “Sabah-ATV havuzu”na) kredi vermekle görevlendirildiği bir ülkede ekonominin iyi gitmesi ancak “Allah’a kalmış”.
Bu son durum çok yakında berbatlaşabilir. Çünkü, yeni kurulan (ve faiz değil, kâr ve zarara katılma esasına göre çalışacak) kamu katılım bankaları, Hazine desteğiyle “avantajlı krediler” verecek (H. Güler, Hürriyet, 17.03.2014). Bilin yine kimlere.
3) Prof. Dani Rodrik’in deyişiyle, “[Bir aşamaya kadar yatırımları teşvik eden] yolsuzlukların, siyaseti zehirlediği gibi ekonomiyi de frenlemeye başladığı noktaya” geldik. Babacan çırpınıyor: “Yolsuzluğu önleyecek, şeffaflığı artıracak önlemleri alacağız”. Ama hem mecburen “Başbakanımız yedirtmeyiz” korosuna katıldı, hem de Erdoğan şeffaflığa izin veremez zira AKP’nin bütün dinamiği bu karanlığa dayanıyor; her şeyler tepetaklak gelir (E. Sağlam, Hürriyet, 18.03.2014).
Tren kaçtı. Tutun ki mucize oldu, ekonomi düzeldi; fakat “Kahramanlık destanı yazan polis” tarafından ekmek almaya giderken öldürülen bebenin anasını mitinglerde yuhalatan bir şahsiyet yapısının, Gezi’den ve 17 Aralık’tan sonra “Tapeler Türkiyesi”ni yönetebilmesi artık geçmiş ola.
Ama şunu da söyleyeyim: Böylesi bir şahsı iktidarda hâlâ tutarsa, ne ekonomiye ne de Kürtlere eğilen böylesi lagar bir muhalefet tutar. Allah hayırlara vesile etsin. Nasılsınız inşallah.
Dostları ilə paylaş: |