Allah'ı Tanımak Kısaca Yazarın Hayatı


- Hareket Burhanı (Delili)



Yüklə 332,52 Kb.
səhifə8/22
tarix02.11.2017
ölçüsü332,52 Kb.
#28614
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   22

2- Hareket Burhanı (Delili)


Bildiğimiz gibi bir şey kendiliğinden hareket etmediği gibi, hareket eden bir şey de kendiliğinden durmaz… Bir otomobil, uçak, karınca, sivrisinek, tekerlek vb. her şey, üzerine gelen itme gücüyle hareket etmektedir.

Biz madde dünyasının bütününün hareket ettiğini görüyoruz… Atomdan Samanyolu'na kadar…

Gerçi bu olgulardan her birini harekete geçiren, varlık âleminin kendisinde olan bir muharrik ve hareket ettiricidir. Fakat âlemin toplu hareketi ve onda meydana gelen değişme ve ilerlemeler, bu kanundan müstesna değildir (neden istiyor kendine).

İhtiyar bir kadın Resul-i Ekrem'in (s.a.a), "Allah'ını neyle tanıdın?" şeklindeki sorusuna cevap verirken, e-lindeki kirman ile Allah'ın varlığını ispat etmeye kalkıştı; kirmanı bıraktı, az sonra durdu ve "Kirman ben döndürmeden dönmüyor, o zaman bu âlemin bir yönetici ve hareket ettiricisi olmadan hareket etmesi mümkün müdür?" dedi. Resul-i Ekrem (s.a.a) de onun bu kanıtını teyit etti.

Aynı hareket kanunu daha üst bir seviyede büyük filozoflar ve bilginler için, Allah'ı tanıma yollarının en önemlilerinden biridir.

Şunu da hatırlatalım ki, küçük-büyük her şeyin bu dünyanın kendisinde olan bir güç ve muharrik sebebiyle hareket etmesi ile Allah'ın bütün âlem için muharrik olması arasında hiçbir çelişki yoktur.

Bu, önce de geçen "nedensellik" konusunun aynısıdır. İnsanoğlu dünyada gördüğü her olguya özel bir neden arıyor, gerçi "nedenlerin nedeni" Allah'tır.

Maddecilerden bazılarının sapmalarına neden olan da işte bu meseledir. Zannediyorlar ki Allah'a inanmak, her şeyi O'na isnat edip nedenler ve tabiî faktörler sıralamasını inkâr etmek, böylece karmakarışık, düzensiz, hesap ve kitap üzere olmayan bir âleme inanmak demektir.

Hâlbuki bu yanlış bir fikirdir. Çünkü Allah varlık dünyasını bütün olgu ve unsurların arasında tam bir bağlantı bulunduğu ve her birinin diğerine neden olduğu ve kısacası "nedensellik" düzeninin bütün yönleriyle dünyada hâkim olduğu şeklinde yaratmıştır.

Evet, ne biz her hareket eden varlığın tabiî muharrikini görmekle sözümüzden vazgeçip hareketin yaratıcısı ve asıl muharrikini unuturuz, ne de olguların tabiî nedenlerini görmekle nedenin yaratıcısını ve bütün âlemin nedenini görmezden geliriz…

Kur'ân'da tabiî ilimler yoluyla Allah'ın ispatı hakkında geçen yüzlerce ayetten[1] örnek olarak sadece birisini aktarmakla yetiniyoruz:

Gerçekten de göklerin ve yeryüzünün (hayatın bekası) kendiliğinden ele gelmez hiçbir zaman. Bazen de insan içtimaî yahut tabiî şartların etkisi altında yaratılışında, geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, akıl sahiplerine deliller var. Onlar, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan üstü yatarken a-narlar ve göklerle yeryüzünün yaratılışını düşünürler ve "Rabbimiz!" derler, "Bunları boş yere yaratmadın, noksan sıfatlardan arısın sen, koru bizi ateşin azabından."[2]

 

[1]- Kur'ân'da tabiî ilimler ile ilgili 750 ayet mevcuttur.



[2]- Âl-i İmrân, 189'dan 192'ye kadar.

3- Fıtrat Burhanı (Delili)

a) Fıtrat nedir?


Annenin çocuğuna olan sevgisi, meydana gelen her hadisenin nedenini aramak, her canlının kendi hayatını korumaya olan ilgisi, cinsel duygular, (bazılarına göre) insanoğlunun toplumsal yaşantıya gösterdiği meyil vb. insanın içerisinde yaratılışından beri var olan şeylerdir ve dışarıdan herhangi bir talim ve eğitime ihtiyacı yoktur. İşte bunlara fıtrî şeyler denir.

b) Allah'ı Tanıma Fıtratı


Fıtrî meselelerden birisi, insanın kendisini ve diğer varlıkları icat eden nedeni aramasıdır. Yine insanın, kendisine nimet veren ve iyilik yapan birisine karşı teşekkür etme hissi, maddî sebeplerden ümidini kestiğinde (her yönden) kâmil bir varlığa yönelerek ona sığınması da fıtrata dayanan şeylerdir. Bu gibi eğilimlerden ise, "Allah'ı tanıma fıtratı" diye söz edilir.

c) Fıtrî Eğilimlerden Gaflet Etmek


Her insanın sağlığını korumaya ve hayat nimetinden yararlanmaya gösterdiği özen, yaratışında ona verilen bir şeydir. Evet, her canlı hayvan kendini sever ve hayatını sürdürmek için çabalayıp durur.

Fakat bununla birlikte, sıhhî kurallara riayet edilmez ve hastalık meydana geldiğinde tedavi yapılmazsa, bu fıtrî istek (sağlık ve hayatın bekası) hiçbir zaman kendiliğinden ele gelmez.

Bazen de insan içtimaî veya tabiî şartların etkisi altında sıhhî kurallara ters düşen bir şeye alışır ve onu "ikinci bir tabiatı" hâline getirir.

"Allah'ı tanıma fıtratı" hakkında da aynı şeyler geçerlidir. Eğer insan bu fıtrî özelliği korumaya ve onu günden güne güçlendirmeye uygun bir şekilde çalışmazsa, çoğu zaman birtakım sapmalara maruz kalır ve gaflet perdeleri batinî gücün etkilerinin açığa çıkmasını önler.

Fakat bunların hepsine rağmen yine de insan, onu meşgul edip, bu etken güçten gafil eden maddî ve zahiri vesilelerden tamamen ümidini kestiği anda yeniden gerçek mahbubuna ve asıl ümit bağlayacağı mutlak güce yönelir.

Binaenaleyh, her insanın "Allah'ı tanıma fıtratı"na sahip olduğu söylenebilir. Yalnız bazı durumlarda bu fıtratın karşısına birtakım engeller çıkar. Ancak birtakım özel şartlarda, bu engel ve perdelerin kalkmasıyla yine bu batinî meyil kendini gösterir.


d) İlâhî Fıtrattan Sapma Nedenleri


Tehlikeli alışkanlıklara duçar olanlar, ilk başladıklarında söz konusu işin, mizaçlarına ters düştüğünü ve rahatsız olduklarını tamamen hissederler; fakat peş peşe tekrar ettikleri için sonunda alışkanlık kazanıp, onlarda ikinci bir tabiat hâline gelir bu iş.

İlahî fıtrata gelince; insanoğlu, genellikle maddî ve hissî şeylerle baş başa olup, onlara alıştığı için ona nimet vereni aradığında, zahirî şeylerin ve hissiyatın peşine gitmektedir. Kendi yaratıcısını bulmak istediği zaman ise, yakın ve hissedilir sebep ve nedenler sınırı i-çerisinde kalıp, asıl varlık kaynağından gaflete düşmektedir. Fakat her ne olursa olsun, yine de insanın fıtratı, gücünün üzerinde güç olmayan, noksansız bir varlığa doğru meyletmektedir.

Bazen yüzeysel olarak inkâra kalkışması ise sonradan gelme birtakım nedenlere dayanmaktadır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

a) Nefsanî isteklerin hâkimiyet ve etkisi altında kalmak.

b) Bazı Allah'a inanan gafil ve gurura dalmış insanların rahatsız edici ahlâk, davranış ve yaşayış tarzları.

c) Allah'a taptıklarını iddia edenlerin hataları, ahlâkî ve içtimaî alanlarda Allah ve din adına yapılan kötü ameller.

d) Allah hakkında nakıs bir inanca sahip olan kimselerin yanlış değerlendirmeleri, öyle ki hadisenin tabiî nedenlerini aramadan vasıtasız olarak doğrudan Allah'ın iradesinden kaynaklandığını söylüyorlar. Oysa Allah, maddî hadiselerin, maddî nedenleri olmasını ve işlerin yaratılış âleminde koyduğu uygun vesilelerle yapılmasını irade etmiştir.

Evet, bu durumlar, bu konuda birtakım karamsarlık ve sapıklıklara yol açmıştır. Ancak bütün bunlara rağmen, hatta dilde Allah'ı inkâr edenler bile içlerinde her yönden kâmil bir varlığa (Allah'a) yönelmektedirler. Ni-tekim Egzistansiyalistler bile Allah'ı inkâr etmiyorlar da şöyle diyorlar aslında:

Ey Allah! (Ey gerçek Allah!) Dünyayı bu hayalî tanrıların şerrinden kurtar![1]

 

[1]- Bu bölümde (Allah'ı tanımak bölümü), Kur'ân'ın "Allah'ın varlığı ile ilgili üslubunu öğrenmek" istiyoruz, söyledikleri ile Allah'ı ispat etmek istemiyoruz. Zira Allah'a ve Hz. Peygamber'e itikat var olunca, Kur'ân'ın senet olduğu sabit olur. Dolayısıyla Kur'ân, hem Peygamber'in risaletinin senedidir, hem de kendisinin.



Yüklə 332,52 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   22




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin