Konuşma Yasağı
İran şahlarının şahının 2500. yılı kutlamalarıyla ilgili Şehid Bahüner'in konuşmaları, bardağı taşıran son damla oldu. Şah rejiminin gizli istihbaratı önce kendisini tutukladı daha sonra da konuşma yasağı cezasına çarptırıp serbest bıraktı. Sonra da konuşma yasağı, İran İslâm Cumhuriyetinin Şah rejimini devirip zafere ulaştığı güne kadar devam etti. Buna rağmen Şehid Bahüner, çeşitli münasebetlerde tertiplenen toplantılarda gizlide olsa konuşmalarını sürdürmeye devam etti. Dr. Şeybanî, İslâm İnkılâbı'yla ilgili baş gösteren hadiseleri naklederken şöyle anlatır: "Şehid Bahüner ile ilgili hatıralarımdan biri de şudur: Şehid Bahüner Şiraz'da bir konuşma yapacaktı. Fakat Savak (Şah'ın gizli istihbarat örgütü) şiddetle bunu önlemek istiyordu. Buna rağmen Şehid bu konuşmayı yapmak için çok ısrarlıydı. Üzerindeki din âlimlerine ait özel elbisesini (cübbe ve sarığını) çıkarıp sivil elbise giyerek konuşmaya başladı, Savak gelip hadiseyi öğrenince de gizlice toplantıyı terk edip kaçtı."
Kültürel Faaliyetlerin Genişletilmesi
Şehid Bahüner, konuşma yasağının bulunduğu dönemlerde, ders kitaplarını düzenleme işleriyle meşgul olmayla birlikte, fikir arkadaşlarıyla birlikte kültürel ve eğitim çalışmalarına da çok hızlı bir şekilde devam ediyordu; İslâmi kültürü yayma kurumu da bunlardan biriydi. Bu yayınevi, her yıl milyonlarca cilt faydalı kitapların yayınlanmasını temin etmişti. İslâm İnkılâbı gerçekleşmeden birkaç yıl öncesinde, yayınların, gerçekte yararlı kitaplar peşinde koşan kümeler için başvurulan bir merkez haline gelmişti.
Konuşma yasağının bulunduğu dönemde Şehid'in yapmış olduğu kültürel faaliyetlerden biri de, Ayetullah Musevî Erdebilî'nin desteğiyle kurmuş olduğu Tevhid kurumuydu. Bu kurum daha sonra Tahran'da çok önemli bir ilim tebliğ merkezi şekline dönüştürüldü. Mühendis Musevi bu kurumun projesini, hazırlamış ve Şehid Bahüner de onu tamamlamayı başarmıştı. Bu şekilde de büyük ve gösterişli bir kurum oluşmuştu.
Şehid Bahüner, bu kurum ile birlikte Müfid okulunun yapımında ve Ayetullah Erdebilî'nin başlattığı Emirü'l-Müminin Mektebi'ni tesiste, yine katkılarda bulunmuştu. Özetleyecek olursak, Şehid Bahüner'in konuşma yasağının bulunduğu dönemlerde yapmış olduğu kültürel faaliyetleri şöyle sıralayabiliriz:
-
İslâmî Kültür Yayınları kurumunun tesisi
-
Müfid Okulu'nun tesisi
-
Emirü'l-Müminin Mektebi'nin tesisi
-
Tevhid Külliyat binasını yaptırıp hizmete açması
-
Refah Medresesi'ni yaptırıp hizmete sunması.
Yeniden Tutuklanması
1352 yılında, Şehid Bahüner'in faaliyetlerini genişletmesi, Şah rejimini hayli korkutmaya başlamıştı. Bundan dolayı rejimin gizli ajanları daha fazla kaygılanmış ve Şehid'in hareket alanın, daha da daraltma teşebbüsüne geçmişlerdir. Ayrıca onun güçlü iradesini zayıflatmak ve psikolojisini bozmak için de sürekli yakınlarını ve özellikle de kız kardeşini tutuklamış, soruşturmaya tabi tuttuktan sonra da çölün tenha yerlerinde terk edip durmuşlardır. Bu konuyla ilgili Şehid'in kendisi şöyle nakletmiştir: "O dönemde şöyle bir ailevi sorunla da karşılaştım; bizimle birlikte yaşamakta olan bir kız kardeşim vardı. Gizli servis gelip onu tutukladı, tutuklamaları ise hayli ilginçti. Sürekli tutuklayıp birkaç gün sonra da bırakıyorlardı. Bazen çölde terk ederlerdi bazen de Tahran'ın her hangi bir kuytu bölgesinde. Israrla ondan öğrenmek istedikleri şey, bizimle kimlerin ilişkide olduğu ve evimize kimlerin gelip gittiği hususuymuş ve yine evimizde ne türden toplantılar tertipliyor ve hangi konuları konuşuyor olduğumuzu da hayli incelerlermiş."
Grev Tertipleme Heyetinde Yer Alışı
İnkılâp şurası heyetinin görevlerinden biri de grev tertipleme komiteleri kurmaktı. Bu komitenin görevi, grevleri oluşturmaktı. Özellikle de halkın zaruri ihtiyaçları ile ilgili bir sorun ortaya çıktığında bu komite, nasıl bir grev yapılacağını belirliyordu. Örneğin; petrol işçilerinin çıkartmış oldukları bir grevde, halkın yakıtla ilgili bir takım sorunları olmuştu. İmam Humeyni'nin düsturu doğrultusunda Şehid Bahüner bu komite içerisinde yer almış, grev ile ilgili işleri halletmek için ülkenin muhtelif bölgelerine gelgit yapmıştı.
İnkılâp Şurasında Yer Alışı
İmam Humeyni'nin güvendiği din adamları, o dönemde, dönemin özel şartları içerisinde "İnkılâp Şûrası" adıyla bir teşekkülün oluşması gerektiği kanaatine var-mışlardı. Şehid Mutahhari, o dönemde Paris'te bulunan İmam Humeyni'nin ziyaretine gittiğinde konuyla ilgili ciddi bir görüşme gerçekleştirdi. Haşimî Refsencanî ko-nuyla ilgili hatıralarını şöyle nakleder:
"Şehid Mutahhari Paris seferi dönüşünde, inkılâp rehberinin kurulması gereken 'İnkılâp Şûrası' ile ilgili görüşünü bizlere sundu. İmam Humeyni; Şehid Mutahhari; Şehid Behiştî, Ayetullah Refsencanî, Ayetullah Musevî Erdebilî, Şehid Bahüner ve çekirdek kadro olarak yer almalarını tayin etmiş ve bu beş kişinin ortak kararlarıyla başka şahıslarında kadroya dâhil edilebileceğini izin vermişlerdi. İlk toplantıda, din adamları ile sivillerden oluşan eşit şekilde bir şura heyetinin oluşturulması kararı ortaya çıktı."
Bu söz konusu şûra, 1357 yılının Azer ayında kuruldu. Şûra, inkılâbın zafere ulaşmasından önce, o günkü özel şartlar içerisinde, inkılâp ile ilgili projeler yapmak, yol haritası çizmek ve inkılâp liderine gerekli danışmanlıkta bulunmak açısından, çok önemli bir role sahip bulunmaktaydı.
Şehid Bahüner, 1357 yılında, hapisten çıktıktan ve özgürlüğüne kavuştuktan sonra, Şehid Behiştî ve diğer bir kısım şahıslarla birlikte İslâm Cumhuriyet Partisi'ni kurma teşebbüsüne geçtiler. Partinin tüzük ve programını hazırladılar. Böylece İslâm Cumhuriyet Partisi resmî faaliyetini başlatmış oldu.
Şehid Bahüner'in parti içerisindeki rolü çok büyüktü, tüm işlerde onun görüşüne başvurulurdu.
1360 yılının Tir ayındaki parti genel merkezinde gerçekleşen o kanlı bomba sonucu Behişti'nin şehit edilmesi ile, parti genel başkanlığına Şehid Bahüner getirildi. Bu görevi başbakanlık görevini üstlenene kadar üstlendi.
Dostları ilə paylaş: |