AHMET'İN RÜYASI
— Ahmet! Ahmet!...
— lıııh!...
— Ahmet, oğlum! Kalk kalk!... Okula geç kalacaksın sonra. Annesi dikkatlice baktı. Ahmet gülümsüyordu; ama hala gözleri kapalı idi. Bir türlü yatağından doğrulmuyordu. Bir müddet sevgi ve şefkatle oğlunun yatışını seyretti. Sonra:
— Seni yaramaz seni... Uyanık olduğun halde kalkmıyorsun, değil mi?... Şimdi sen görürsün. Gıdı gıdı! Gıdı gıdı!...
Ahmet birden doğruldu:
— Anne, anneciğim, yapma anneciğim!... dedi. Arkasından da: "Niçin uyandırdın beni?!.." diye sordu.
— Niçini var mı oğlum! Okula geç kalacaksın. Haydi acele et. Kahvaltını hazırladım. "Besmele" çek, yerinden kalk, haydi.
— Keşke biraz daha uyusaydım. Ne güzel rüya görüyordum.
— Hayırlı rüyalar ola! Neler gördün bakalım?
— Akşam yatarken: "Oğlum, yatarken Allah'a dua et! Ondan iyi ve güzel şeyler dile. Onun varlığını, birliğini düşünerek uyumaya çalış." demiştin ya!...
— Evet?!..
—İşte ben de öyle yaptım. Çok güzel bir rüya gِördüm.
— Peki, anlatmayacak mısın?
— Anlatacağım, anlatacağım da!... Nasıl anlatacağımı bilemiyorum. O kadar mutluyum ki. Keşke hiç uyandırmasaydın da, hep o rüyayı görerek uyumaya devam etseydim.
— Eee, beni de meraklandırdın iyice. Haydi anlat artık!...
— Anlatacağım ama gülmeyeceksin!...
— Tamam tamam, söz, gülmeyeceğim. Ahmet hala rüyanın etkisinden kurtulamamıştı. Yüzünden mutluluk belirtileri geçmemişti. Bütün dikkatini topladı, anlatmaya başladı:
— Şeyyy... Gece, yatarken sanki iki kişi geldi. Ya da ben öyle zannettim. Nasıl olduklarını bilemiyorum, görünmüyorlardı; ama ben, onların varlıklarını hissettim. "Haydi güzel çocuk, haydi kalk, seni almaya geldik!.." diye bir ses duydum.
Hemen yatağımdan kalktım. Kim olduklarını, beni nereye götüreceklerini bilemediğim halde onlarla birlikte evden çıktım. İçime bir huzur ve güven dolmuştu. Benim kollarımdan tuttular, gökyüzünde uçarcasına epeyce gittik. Bir müddet sonra, çok ama çok güzel bir yere geldik. "Artık burada yaşayacaksın, sen burada yaşamayı hak ettin." dediler.
Sağıma soluma baktım, şaştım kaldım. Çünkü böyle bir yeri hiç görmemiştim. Güzel güzel köşklerin altından ırmaklar akıyordu. Her tür yiyecek, içecek vardı. Herkes istediğinden yiyor ve içiyordu. İnsanlar mutluluk içindeydiler. Herkes birbirine selam veriyor, hal hatır soruyordu. Kimse kimseye kızmıyor, birbirlerine karşı kibar ve nazik davranıyorlardı. Her taraf yemyeşildi. Kuşlar, cıvıl cıvıl ötüşüyordu. Sular tertemizdi ve şırıl şırıl akıyordu. Suyun akışını seyrederken birden susadığımı hissettim. Hemen bir bardak su uzatıldı. Uzandım aldım, "besmele" çekip içtim. Suyu içer içmez içimde bir ferahlık, bir rahatlık hissettim.
— Bu ne idi? diye sordum.
—O, şerbet idi. Onu, sana Allah verdi, dediler.
— Peki burası neresi? dedim.
— Cennet!... dediler.
— Ben buraya niçin geldim? Neden getirdiniz? dedim.
— Sen iyi bir çocuk olduğun için buraya getirildin, dediler. Çünkü sen, Allah'a inanıyorsun. Annenin, babanın sözünü dinliyorsun. Herkese iyilik yapıyorsun... İşte onun için buraya getirildin...
Anneciğim, biliyor musun?! O kadar güzel bir yerdi ki!... Ne, bizim köydeki bağlara bahçelere benziyordu, ne pikniğe gittiğimiz yerlere, ne de yazlıklara... Keşke uyandırmasaydın da, orada biraz daha kalsaydım!..
CENNET KOMŞUSU
Vaktiyle padişahlardan biri, şehri dolaşmaya çıkmıştı. Tanınmamak için kıyafetini değiştirmiş, yanına da bir kölesini almıştı. Halkın kendi yönetimi hakkında neler düşündüğünü öğrenmek istemişti.
Mevsim kıştı. Soğuk her yeri kasıp kavuruyordu.
Yolu bir mescide düştü.
İki yoksul bir köşede titreşerek oturuyordu. Gidecek başka yerleri yoktu.
Onların ne konuştuklarını merak eden Padişah yanlarına sokuldu.
Fakirlerden şakacı olan soğuktan şikayet ediyordu.
— Yarın cennete gittiğimizde bizim Padişahı oraya sokmayacağım! Cennetin duvarına yaklaştığını görürsem, papucumu çıkarıp kafasına vuracağım, dedi.
Öteki merakla sordu:
— Onu niye cennete sokmayacakmışsın?..
— Tabiî sokmam. Biz burada soğuktan donarken o sarayında keyif sürsün. Bizim halimizden haberdar olmasın. Sonra da kalkıp cennette bana komşu olsun. Ben öyle komşuyu istemem arkadaş, dedi.
Gülüştüler.
Padişah kölesine:
— Bu mescidi ve adamları unutma! dedi.
Saraya dönünce, mescide adamlarını yolladı. İki fakiri alıp saraya getirdiler. Zavallılar, "Başımıza neler gelecek?" diye korkuyla bekleşirken, onları dayalı, döşeli bir odaya yerleştirdiler:
— Burada yiyip, içip, yatacak, Padişahımıza dua edeceksiniz. Cennette size komşu olmasına karşı çıkmayacaksınız, dediler.
Padişah ne iyi kalpli imiş, değil mi?
Peygamberimiz yoksula yardım edenleri şöyle övmüştür:
"Bir mü’mini dünya dertlerinden kurtaranı, Allah; ahiret dertlerinden kurtarır."
CENNET VE CEHENNEM
Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de, kıyametin kopması ile, cenneti, cehennemi ve oralara gidenlerin halini şu şekilde anlatmaktadır:
"Sûr'a üflenince, Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür. Sonra Sûr'a bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar."
"Yer yüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır. Kitap açılır, peygamberler ve şahitler getirilir ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hüküm verilir."
"Her kişiye yaptığının karşılığı verlir. Esasen Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir."
"İnkar edenler, bölük bölük cehenneme sürülür. Oraya vardıklarında kapılar açılır; bekçileri onlara: "Size içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bu güne kavuşacağınızı hatırlatan peygamberler gelmedi mi?" derler. "Evet geldi" derler. Lakin azap sözü inkarcıların aleyhine gerçekleşir."
Onlara: "Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin durağı ne kötüdür!" denir.
"Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara: "Selam size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin" derler.
Onlar: "Bize verdiği sözde duran ve bizi bu yere vâris kılan Allah'a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Yararlı iş işleyenlerin ecri ne güzelmiş!" derler.
Melekleri, arşın etrafını çevirmiş oldukları halde, Rablerini hamd ile överken görürsün. Artık, insanların aralarında adaletle hükmolunmuştur. "Övgü, alemlerin Rabbi olan Allah içindir" denir.
(Zümer sûresi 68-75.ayetler)
Dostları ilə paylaş: |