HAZRETİ İBRAHİMİN KUŞLARI
Hazreti İbrahim, Bir gün deniz kenarında bir hayvan leşi (ölüsü) gördü. Leşin üzerine dalgalar geliyor ve içindeki balıklar o leşten bir parça koparıp yiyorlardı. Dalga çekilince de kuşlar ve vahşi hayvanlar yiyorlardı. Böylece leşin herbir parçası balıklara, kuşlara ve hayvanlara yem oluyordu. Hazreti İbrahim bu manzarayı görünce hayretle düşündü: “Allah Teâlâ, parçaları her tarafa dağılan bu hayvanı nasıl diriltecekti?”
Bu düşünceler, onda öldükten sonra yeniden dirilmenin nasıl olduğunu görme arzusunu doğurmuştu. Bu yüzden:
- Ya Rabbi ölüleri nasıl diriltirsin! Bana bir göster. Dedi. Yüce Allah:
- İnanmıyor musun yoksa Ey İbrahim!. buyurdu. İbrahim aleyhisselâm:
- İnanıyorum Ya Rabbi, fakat kalbimin mutmain olması (yatışması) için gözlerimle de görmek istiyorum. Dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ:
- Ey İbrahim! Dört tane kuş al, onları kendine iyice alıştır. Sonra onları kes ve parçalarını birbirine karıştır. Birer parça etrafdaki dağların üzerine koy ve kuşları isimleriyle çağır. Kuşlar, sana koşarak geleceklerdir. Buyurdu.
Hazreti İbrahim verilen emri yerine getirdi. Kuşları kesti, parçaladı ve birbirine karıştırdı. Sonra da ayrı ayrı dağların başına bıraktı. İsimleriyle çağırdığında; bütün parçalar bir araya geldi. Her bir kuş ilk hallerindeki gibi canlandılar ve koşarak Hazreti İbrahim’in yanına geldiler. Bu durumu gören İbrahim aleyhisselâm’ in öldükten sonra dirilme hususunda kalbi de mutmain olmuştu.
İLK ŞEHİT
En mutlu insan kimdir bilir misiniz, sevgili arkadaşlar?
Evet, kimdir en mutlu insan? "Müslüman olan insan" diye sevinçle cevap verdiğinizi duyar gibi oluyoruz.
Gerçekten de en büyük mutluluk, "müslümanlıktır" sevgili arkadaşlar.
Mutlulukların en büyüğü Yüce Rabbimizin buyruk ve yasaklarına uymak, yüceler yücesi Rabbimizin bildirdiği gibi yaşamaktır. Zaten bu yüzden mutludur ya müslümanlar!.. Acı çekseler bile, mutludur onlar. Tıpkı Hazreti Yasir ve ailesi gibi. Neler mi çekmişler Hazreti Yasir ve ailesi?
Hazreti Yasir, bütün köleler gibi kimsesiz, yoksul bir kişiydi. Karısı Sümeyye ile çocukları Ammar ve Abdullah'la birlikte kötü kalpli bir adamın hizmetinde çalışıyorlardı.
Yakıcı çöl sıcağında bütün gün çalışıp didiniyorlar; buna karşılık da kendilerine, bir kuru ekmek parçası veriliyordu.
Ama Hazreti Ammar halinden şikayetçi değildi. Onu üzen tek şey insanların putlara tapmaları, kendi öz çocuklarını diri diri kızgın kumlara gömmeleriydi. Geceleri zaman zaman yıldızlı gökyüzüne dalar, "Bu yıldızların, bu sonsuz gökyüzünün bir yaratıcısı olsa gerek!” diye düşünürdü. Evet, herşeyi yoktan var eden bir yaratıcının varlığına inanıyor, ama O'nun hakkında hiçbir şey bilmiyordu.
Sevgili Peygamberimizin insanları Yüce Allah'ın varlığına, birliğine inanmaya davet ettiğini duyan Hazreti Yasir hemen müslüman oldu. O'nunla birlikte karısı ve çocukları da müslüman olarak sonsuz mutluluğa kavuştular.
Çocukları Ammar ve Abdullah'ın öyle ki: "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve rasûluh" derken sevinçten gözlerinin içi gülüyordu.
Ebû Cehil ve arkadaşları kimsesiz müslümanlara işkence etmeye karar verdiklerinde önce Hazreti Ammar ve ailesini çağırdılar. Ebû Cehil öfkeyle çıkıştı:
“Müslüman olduğunuzu işittik doğru mu?”
Ammar’la Abdullah sevinç içinde bağrıştılar:
“Yalnız annemizle babamız değil, biz de müslüman olduk!”
Ebû Cehil eline kırbacını aldı:
"Sizi gidi pis köleler" diye haykırdı..., "Demek müslüman olduğunuz için sevinç duyuyorsunuz ha!"
Hazreti Yasir: "Evet" dedi. "Hem sevinçli hem de çok mutluyuz.." Daha sözünü tamamlamamıştı ki, Ebû Cehil'in kırbacı Hazreti Yasir'in yüzünde şakladı.
Ardından da diğer Allah düşmanları kamçılarıyla saldırıya geçtiler. Bu kutlu aileyi acımasızca kırbaçlıyor kırbaçlıyorlardı. Hazreti Yasir’le, Hazreti Sümeyye bir yandan çocuklarını korumaya çalışıyor bir yandan da:
"Öldürseniz de inancımızdan dönmeyiz" diye inliyorlardı. Onların bu sözleri Allah düşmanlarını çılgına döndürmüştü. Bu kutlu aileyi kızgın kumlara yatırarak üzerlerine kızgın taşlar yığdılar. Günlerce ne yiyecek, ne içecek verdiler.
Hazreti Yasir’in, karısının ve çocuklarının susuzluktan dudakları kurumuş, çatlamıştı.
Yüzleri çöl sıcağında öyle yanmış, öyle kavrulmuştu ki tanınmaz hale gelmişlerdi
Arasıra dudakları kıpırdıyordu,
Ve kıpırdayan dudaklarından şu sözler dökülüyordu. Yalnızca şu sözler:
"Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve rasûluh."
Hazreti Yasir yaşlı bir kişiydi. Bu ağır işkencelere dayanamamış bir kaç hafta sonra şehit olmuştu. Hemen ardından da Hazreti Sümeyye Ebû Cehi’in mızrağıyla şehadet şerbetini içmişti. Dünyanın çileleri bitmiş cennete uçmuşlardı. Böylece onlar İslâm’ın ilk şehidi olmuşlardı.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN İLK CUMA HUTBESİ
“Ey insanlar!
Sağlığınızda ahiret azığı hazırlayınız ve onu kendinizden önce gönderiniz!
Elbette bilirsiniz ki, ölecek ve dünyada her şeyinizi geride bırakacaksınız!
Sonra Allah Teâlâ tercüman ve perde bulunmaksızın sizden herbirinize:
Sana benim Peygamberim gelip, buyruklarımı tebliğ etmedi mi?
Ben sana mal verdim, ihsanda bulundum.
Sen, bu nimetlerden, kendine ahiret payı ayırdın mı? diyecek.
İnsan da sağına soluna bakacak, hiçbir şey görmeyecek.
Sonra, önüne bakacak, orada da cehennemden başkasını görmeyecek!
Öyle ise, yarım hurma ile de olsa, cehennemden kendisini korumaya gücü yeten hemen o hayrı işlesin.
Onu bulamayan da güzel bir sözle kendisini ateşten korumaya çalışsın. Çünkü bir iyiliğe, on mislinden yediyüz misline kadar sevap verilir. Selam, Allah’ın rahmet ve bereketleri üzerinize olsun!”
"Allah’a hamd olsun.
Allah'a hamd ederim ve Ondan yardım dilerim.
Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın doğru yola ilettiğini hiç kimse saptıramaz! Saptırdığını da hiç kimse doğru yola iletemez.
Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur.
O, birdir, O'nun ortağı yoktur.
Sözlerin en güzeli, yüce Allah'ın kitabıdır. Allah kimin kalbini Kuran'la süsler ve onu küfürden sonra İslâmla şereflendirirse o da Kur'an'ı. insanların sözlerinden üstün tutarsa, işte o kimse kurtulmuştur.
Doğrusu, Allah’ın Kitabı sözlerin en güzeli ve beliğidir.
Allah'ın sevdiğini seviniz!
Allah'ı bütün kalbinizle seviniz!
Allah'ın kelamından ve zikrinden usanmayınız! Allah'ın kelamından kalbinize kasvet ve darlık gelmesin. Çünkü, Kur’an, Allah'ın yarattığı her şeyin üstününü ayırıp seçer. Amellerin hayırlısını. Kulların seçkinlerini (peygamberleri), kıssaların iyisini anlatır. Helal ve haram olan her şeyi açıklar.
Artık Allah'a ibadet ediniz ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayınız! Ondan gereği gibi sakınınız!
Dilinizle söylediğiniz güzel sözlerinizle Allah'ı tasdik ve ikrar ediniz!
Allah'ın ihsan ettiği rahmetle birbirinizi seviniz!
Muhakkak biliniz ki. Allah ahdinin bozulmasına gazab eder, Selam olsun sizlere..."
Dostları ilə paylaş: |