Allame murtaza askerî ehl-i BEYT VE ehl-i SÜnnet ekolleri Mütercim: Cafer bendiderya ismail bendiderya



Yüklə 1,44 Mb.
səhifə10/70
tarix29.10.2017
ölçüsü1,44 Mb.
#19784
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   70

Mezar, İbadet Yeri


Resulullah'ın (s.a.a) türbesini ibadet yeri edinmenin doğruluğunu kabul edenlerin delili şudur, Beytullah'ın etrafını tavaf edenler Hicr-i İsmail'i de tavaf etmekte ve onun duvarını kutlu sayıp, ondan da hayır ve bereket ummaktadırlar; oysa İslâm ümmetinin bütün âlimleri Hz. İsmail'in ve annesi Hâcer'in mezarlarının orada olduğunda icma etmişlerdir. Sire-i İbn Hişâm, Tarih-i Taberî, İbn Esîr ve İbn Kesir'de şöyle geçer: İsmail, annesi Hâcer'in kabrinin yanı başında ve Hicr'de defnedilmiştir (İbn Hişâm). İbn Esîr'in tabiri ise şöyledir: İsmail, kendisini Hicr'de annesinin yanı başında defnetmelerini vasiyet etti.[102] İbn Sa'd da Tabakât'ında şu rivayetlere yer vermiştir: Hiç şüphesiz İsmail yirmi yaşındayken, annesi Hâcer vefat etti vefat ettiği sırada doksan yaşındaydı. İsmail onu Hicr'de defnetti. İsmail ise babasından sonra vefat etti ve Hicr'in Kâbe'den yana olan semtinde annesinin yanına defnedildi. Diğer bir rivayeti ise şöyle nakletmektedir: İsmail'in mezarı, oluğun altında Beyt ile rükün arasındadır.[103] Kelâî ise el-İktifâ kitabında özetle şöyle yazmaktadır: Hâcer, İsmail ve İsmail'in oğlu Nâbit Hicr'de defnedilmişlerdir.[104] Yine İbn Cübeyr Sefernâme'sinde Hz. İsmail ve annesi Hâcer'in hakkında şöyle yazar: İsmail'in kabri, oluğun altında, Hicr'in içinde ve Kâbe'nin duvarının yakınında olup mihrap şeklinde yeşil renkli küçük bir mermer taşla belirtilmiştir.

Onun bitişiğinde daire şeklinde yeşil bir mermer taş da vardır; her iki taş çok güzel ve çekicidir. Bu taşların arasında eritme motifine yapışmış olan altına çok benzeyen muarrak gibi sarı lekeler göze çarpmaktadır. Hz. İsmail'in kabrinin yanı başında ve Irakî rüknün yakınında annesinin mezarı yer almış ve bir buçuk karış büyüklüğünde yeşil bir mermerle belirtilmiştir. Hacılar bu iki yerde namaz kılarak onlardan hayır ve uğur umarlar, tabi bu konuda haklıdırlar da. Çünkü bu iki zatın defnedildikleri yer Beytu'l-Atik ve Kâbe'nin bir bölümüdür. Yüce Allah onları daima nurlu kılmıştır ve onların mezarlarına namaz kılanlara hayır ve bereket verir. Bu iki mezar arasında yedi buçuk karış kadar bir mesafe vardır.[105] Bunlar Ehlisünnet ve Hilâfet Ekolü'nün kitaplarında geçenlerdir. Bu alanda Ehlibeyt âlimlerinin naklettikleri ise şu kitaplarda geçer: el-Kâfi, (Merhum Kuleynî'nin eseri, öl. 329 hicrî kamerî), Men La Yahzuruhu'l-Fakih ve İlelu'ş-Şerâyî', (Merhum Şeyh Saduk'un eseri, öl. 381 hicrî kamerî), el-Vâfi (Merhum Feyz Kâşânî'nin eseri, öl. 1089 hicrî kamerî), Bihâru'l-Envâr (Merhum Allame Meclisî'nin eseri, öl. 1111 hicrî kamerî). Örneğin Kuleynî el-Kâfi'de şöyle nakletmektedir: İsmail ve Hâcer'in kabri Hicr'dedir...[106] Peygamberlerin çoğunun kabri Hicr'dedir...[107] Hicr'de üçüncü Rükn'ün yanı başında İsmail'in kızları defnedilmiştir.[108] Yine Ebu Bekir Fakih, Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakleder: Ümmetinin zulmünden kaçan her peygamber Kâbe'ye sığınır ve ölünceye kadar orada Allah'a ibadet ederdi. Hud, Şuayb ve Salih Peygamber'in kabri Zemzem'le Makam arasındadır; Kâbe'nin içinde üç yüz peygamber, Rükn-i Yemânî'yle Hacerü'l-Esved arasında ise yetmiş peygamber defnedilmiştir. [109] Yine peygamberlerin mezarlarına bina yapılmasının doğruluğunu kabul edenlerin diğer bir delili de şudur: Resulullah'ın (s.a.a), Ebu

Bekir ve Ömer'in kabirleri vefatlarından bugüne dek üzeri örtülü bir binanın içerisinde yer almıştır. Eğer bu haram olsaydı bu kadar zaman içinde Müslümanlar buna nasıl izin vermişlerdir? Yine şu ayetleri de delil olarak göstermektedirler: İbrahim'in makamını namaz yeri edinin.[110] (Onları bulanlar) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin."[111] Vahhabîler, peygamberlerin, imamların ve sahabelerin kabirlerini ziyaret eden Müslümanlara, "kabre ve ölülere tapanlar" derler. Yukarıda değindiklerimizi göz önünde bulundurduğumuzda, aslında bu zavallılar farkında olsunlar veya olmasınlar, Hz. Resulullah'a (s.a.a), ashabına ve Hirc-i İsmail'in etrafını tavaf eden bütün peygamberlere "kabre ve ölüye tapanlar" demekteler. Çünkü Hicr-i İsmail'de Hâcer'in, İsmail'in ve Hz. İsmail'in oğullarının ve ondan önceki

diğer birçok peygamberin kabri vardır. Kabrin üzerine bina yapmak konusunda birbiriyle çelişen hadisler veya daha doğrusu bu hadisleri  anlamadaki farklılıklar, bu ihtilâfın menşei hâline gelmiştir.


İSLÂM'DA ÖLEN İÇİN AĞLAMAK


Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resulünde güzel bir örnek vardır.[112]

Hz. Resulullah'ın (s.a.a) Ölen için Ağladığına Dair İslâm Metinlerinde Geçen Rivayetler

1- Resulullah'ın (s.a.a) Sa'd b. Ubâde'nin Hastalığında Ağlaması


Sahih-i Müslim'de şöyle geçer: Abdullah b. Ömer der ki: Sa'd b. Ubâde hastalanmış, yatıyordu. Hz. Resulullah efendimiz (s.a.a) Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebî Vakkâs ve Abdullah b. Mesud'la birlikte onu ziyarete gitti. Sa'd'ın kendisinden geçtiğini görünce, "Öldü mü?" diye sordu. Ölmediğini söylediler. Resulullah (s.a.a) ağladı, orada bulunanlar da ağladılar. Sonra Resul-i Ekrem (s.a.a) orada bulunanlara hitaben şöyle buyurdu.

"Dikkat etmez misiniz?! Yüce Allah, ağladığı veya üzüldüğü için kimseyi kınamaz; ama (mübarek dillerine işaret ederek) bunun için kınar -veya gerekirse- rahmetine boğar."[113]


2- Hz. Resulullah'ın (s.a.a), Oğlu İbrahim'in Ölümünde Ağlaması


Sahih-i Buharî'de Enes'ten şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Resulullah'la (s.a.a) birlikte bir grup Müslüman, (Resulullah'ın eşi ve oğlu İbrahim'in annesi) Hz. Mâriye'nin evine gittik. Hz. Resulullah'ın (s.a.a) minik yavrusu İbrahim can vermek üzereydi. Hz. Peygamber'in gözleri doluverdi. Abdurrahman b. Avf, Hz. Resulullah'a dönerek − Sen de mi ya Resulullah?! diye sordu. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a): − Ey Avf'ın oğlu! Ağlamak Allah'ın rahmetindendir. Göz yaşlarım dökülmekte, yüreğim yanıp kavrulmakta şimdi; ama Allah'ın rızasına aykırı düşecek bir şey söylemiyorum. diye buyurdular. Hz. Peygamber, bu sırada yüzünü minik İbrahim'e çevirip ona hitaben şöyle buyurdu: − İbrahimciğim! Yokluğun bizi pek üzmekte, hicranın bize keder vermektedir. İbn Mâce'nin Sünen'inde, Hz. Peygamber'in bunları söyleyerek minik İbrahim'in üzerine kapanıp ağladığı nakledilir.[114]

Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   70




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin