Tevrat'ta Geçen 12 İmam
İbn Kesir, meşhur Tarih'inde şöyle yazar: Yahudilerin elinde bulunan Tevrat'ta şöyle bir mazmun geçer: Allah Tealâ İbrahim'i İsmail'in doğumuyla müjdeledi ve İsmail'le onun evlâtları vasıtasıyla soyunun üreyip çoğalacağını ve bunların arasından çok değerli 12 büyüğün zuhur edeceğini bildirdi.
İbn Kesir bunu aktardıktan sonra şöyle yazar: İbn Teymiye, bu çok değerli büyük insanların; Cabir b. Semure'nin rivayet ettiği hadiste zuhur edip bu -İslâm- ümmet içinde ard arda gelecekleri müjdelenen 12 kişi olduğunu söylemiş ve dünya, ancak onların zuhurundan sonra son bulacaktır demiştir. Daha sonra İbn Kesir kendi görüşünü şöyle açıklamaktadır: Müslüman olan Yahudilerin çoğu, Rafizîlerin imamlarının, Tevrat'ta müjdelenen bu 12 kişi olduğunu zannederek bir hataya kapılmış ve Şiî olmuşlardır.[487] İbn Kesir'in bahsettiği müjdeleme olayı bugün Yahudilerin elindeki Tevrat'ın 18-20 no'lu, 17. ashah, Sıfr-i Tekvin'de geçmektedir. Bu müjdenin İbranice aslı, Sıfr-i Tekvin'de Hz. İbrahim'e "Rab"bin sözü
olarak verilmekte ve şöyle denilmektedir: ...İsmail'e bereketlendiririm, yetiştirip büyütür, evlâtlarını çoğaltırım; onun soyundan 12 imam türetir, büyük bir ümmet meydana getiririm. Tevrat'taki bu bölüm, Hz. İsmail'in (a.s) soyunun çokluğuna, her yeri kaplamasına ve bereketine değinmekte-dir. İbranice'de "şenîm oşâr" erkek sıfatı, sonundaki ek "yem" de çoğul ekidir; "nesiyem" imamlar, önderler, halifeler, liderler gibi anlamlara gelir ki tekili "imam, lider" anlamındaki "nâsiy"dir. Bu müjdede "Rabb"in İbrahim'e (a.s) müjdesi ise şöyle geçmektedir: "Fi tentiyf guy-ı gedul"un ilk kısmı iki bileşikten oluşmuştur; yani "fi" belirteciyle "nâten" fiilinden oluşmuştur (oluşturur, veya: giderim anlamında). "Netetif"in sonunda "Yef" zamiri İsmail'e eklendiğinden şu anlama gelir: "Onu tayin ettim." Ümmet anlamına gelen "guy"la, büyük anlamına gelen "gedul" birlikte şu anlama gelir: "Onu büyük bir ümmet ederim." Bundan da şu netice alınmıştır: Bereket ve üreme çokluğu sadece Hz. İsmail'in (a.s) sulbünde belirlenmiş ve apaçık bir şekilde Hz. Resul-i Ekrem'le (s.a.a) onun temiz Ehlibeyt'inin imamları kastedilmiştir. Çünkü Hz. Resulullah'la (s.a.a) onun Ehlibeyt'i Hz. İsmail'in (a.s) neslinin devamıdırlar. Bilindiği gibi Allah Tealâ Hz. İbrahim'e, Nemrud'un ülkesinden Şam'a hicret etmesini emretmişti. O da bu emri yerine getirerek karısı "Sara" ve Hz. Lut'la (a.s) birlikte Allah Tealâ'nın emrettiği şekilde hicret ederek Filistin'e geldi.[488] Filistin'de Allah Tealâ, Hz. İbrahim'e (a.s) çok miktarda mal mülk verdi, o kadar ki, o ellerini semaya açıp "Ya Rabbim!" dedi, "Benim çocuğum olmadıktan sonra bu kadar malı mülkü ne edeyim ben?" Bunun üzerine Allah Azze ve Celle "Gökteki yıldızlar kadar evlât vereceğim sana!" şeklinde vahyetti Hz. İbrahim'e (a.s).[489] O günlerde Hacer, Hz. İbrahim'in (a.s) eşi Hz. Sara'nın (a.s) hizmetçisiydi. Sara, Hacer'i Hz. İbrahim'e (a.s) bağışladı; Hacer, çok geçmeden hamile kalarak Hz. İsmail'i (a.s) dünyaya getirdi. Hz. İsmail (a.s) dünyaya geldiğinde Hz. İbrahim (a.s) 86 yaşındaydı.[490] Kur'ân-ı Kerim Hz. İbrahim'in (a.s) Allah Tealâ'dan bu istekte bulunuşunu şöyle aktarır: Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında, ekin ekilmez, ot yeşermez çorak bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namaz kılsınlar diye! Böylelikle sen, insanların kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları çeşitli ürünlerle rızıklandır. Umulur ki şükrederler![491] Bu ayet-i şerife de göstermektedir ki Hz. İbrahim (a.s) çocuklarından bir kısmını -ki bunlar Hz. İsmail ve onun soyundan üreyecek olanlardır- Mekke'ye yerleştirmiş ve Allah Tealâ'dan onlara özel bir
rahmette bulunmasını ve onları kıyamete değin insanların imamı kılmasını istemiştir. Allah Tealâ da onun bu duasını kabul buyurmuş ve Hz. Muhammed'le (s.a.a) onun soyundan gelen 12 imamı, onun zürriyetinde yerleştirmiştir.[492] Nitekim İmam Bâkır (a.s) şöyle buyurmaktadır:
Biz, Hz. İbrahim'in (a.s) Allah'tan istemiş olduğu o soy ve zürriyetin yâdigârlarıyız![493]
Bu Hadislerden Çıkan Netice
Buraya kadar aktardığımız hadisleri şöyle özetleyebiliriz: İmamların sayısı 12 olup ard arda imamete gelmişlerdir, bunların on ikincilerinin imamet süresinin bitmesiyle birlikte dünyanın da sonu gelecektir. Bu hadis kıyamete kadar dinin bâki kalacağını ve bu ümmetin imamlarının 12 kişi olduğunu bildirmektedir. Beşinci hadiste şöyle geçer: "Kureyş'ten olan on iki kişi hayatta olduğu sürece bu din de varlığını koruyacaktır; onların devri tamamlanınca dünyanın da sonu gelecek ve her şey alt üst olacak, kargaşa ve anarşi dünyayı saracaktır." Bu hadis, 12 imam kaldıkça dinin bâki kalacağına ve onların imametlerinin sona ermesiyle cihanın ömrünün de son bulacağına delâlet etmektedir. Sekizinci hadis ise İmamların sayısını on ikiyle sınırlandırarak şöyle buyuruyor: Benden sonra halifem olacak kişilerin sayısı, Musa'nın ashabının sayısıncadır. Bu hadis Resulullah'tan (s.a.a) sonra ancak 12 halife olacağına delâlet etmekte; bu rivayetlerin zahiri onların dışında halife olmayacağını, onların devri tamamlanınca dünyanın düzeninin de bozulacağını, her yere kargaşa, anarşi ve usulsüzlüğün egemen olacağını ve peşinden kıyametin kopacağını vurgulamaktadır. Bu hususta gelen daha başka hadislerden de çıkarılabilen bir sonuçtur bu; ancak söz konusu hadisler, yukarıda zikrettiklerimiz kadar net ve sarih değildir. Bu durumda bu halife ve imamlardan birinin ömrü, insan oğlunun ömrü konusunda tabiata egemen genel kuralların aksine, çok uzun sürecek demektir. Bu da ancak Hz. Resulullah'ın (s.a.a) son halifesi olan 12. İmamın (a.s) ömrüyle tatbik etmektedir ki halihazırda
gaybette bulunmaktadır.
Hilâfet Ekolü'ne Mensup Ulemanın Bu Hadisin Yorumundaki Tutarsız Tavrı
Ehlisünnet ve Hilâfet Ekolü'ne mensup ulemâ, bu hadislerde geçen "12 halife", "12 imam", "12 yönetici" gibi tabirlerin yorumunda tutarlı bir yol izleyememiş ve birbirini çürüten çelişkili tefsir ve yorumlar öne sürmüşlerdir. (Burada, konunun önemine binaen, bu tutarsız yorum ve tefsirlerin sadece birkaçını aktarmakla yetiniyoruz.):
1- Bu Sarih Hadisin İbn Arabî Tarafından Yorumlanış Şekli
İbn Arabî, Sünen-i Tirmizî'ye yazdığı şerhte şöyle diyor: Hz. Resulullah'tan (s.a.a) sonra gelecek olan 12 ulu'l-emr ve imam, bizce şunlar olsa gerektir: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Muaviye, Yezid, Yezid oğlu Muaviye, Mervan, Mervan oğlu Abdulmelik, Velid, Süleyman, Ömer b. Abdülaziz, Abdulmelik oğlu Yezid, Mervan oğlu Muhammed'in oğlu Mervan, Seffah... İbn Arabî bu şekilde sırasıyla bütün zahiri halifelerin adını sayıp gitmekte ve kendi zamanına kadarki 27 Abbasî halifesini de bu rakama eklemeyi ihmal etmemekte, sonra da şöyle yazmaktadır: Bu isimler arasında ard arda hilâfetin başına geçenleri ayırırsak, 12. kişi Süleyman b. Abdulmelik olur ve böylece on iki sayısı tamamlanır. Ama eğer gerçek anlamda Hz. Resulullah'ın (s.a.a) halifeleri ve bu isimler arasında hakiki imamların kim olduğuna bakarsak, ancak beş kişiyi buluruz: İlk dört halife ve Ömer b. Abdülaziz! İbn Arabî, yukarıdaki ifadelerle sözünü tamamladıktan sonra açıkça şu cümleyi eklemektedir: "İşin doğrusu, ben bu hadisin anlamını çıkaramadım."[494]
2- Kadı İyaz Nasıl Yorumlamış?
Hilâfet Ekolü'nün tanınmış alimlerinden Kadı İyaz, Hz. Peygamber'in (s.a.a) halifelerinin sayısının 12'den fazla olduğunu iddia ederek şöyle der:
Bu teoriye karşı çıkılamaz. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.a) "Halifelerim 12'dir." demiş; ama "12'den daha fazla olmayacak." da dememiştir! Bu 12 kişinin halifelik makamına geçmiş olduklarından hiç şüphe yoktur; ama bu durum, sayılarının daha fazla olamayacağı anlamına da gelmez![495]
Tanınmış ulemadan bir diğeri, yani İmam Suyûtî ise şöyle der: Hz. Resulullah'ın (s.a.a) bu hadisinde kastedilen şey; ard arda gelmemiş olsalar da, İslâm'ın bâki kaldığı sürece, yani kıyamete kadarki zaman sürecinde, hakkın ihkakı için kıyam edecek olan gerçek halifelerdir.[496] İbn Hacer de, Fethu'l-Bâri adlı tanınmış eserinde şöyle yazar: Bu 12 imamdan dördü, ilk dört halifedir ki onlar ortaya çıkmıştır zaten; geriye kalan sekizi de -herhalde- kıyamete kadar zuhur eder![497] Ehlisünnet'in bir diğer tanınmış âlimi İbn Cevzî biraz daha açıklama yoluna giderek şöyle der: Bu hadiste geçen "...sonra da kargaşa ve anarşi hüküm sürecek." buyruğundan maksat, Deccal'in hurucu ve benzeri gibi kıyametin yaklaştığına delâlet eden ahir zaman fitne ve alametleridir.[498] Suyûtî ise şöyle diyor: Peygamber'in (s.a.a) sözünü ettiği 12 halifenin dördü, ilk dört halifedir; onlardan sonra Resulullah'ın (s.a.a) halifeleri sırasıyla şunlardır: Hasan, Muaviye, Abdullah b. Zübeyir, Ömer b. Abdülaziz; buraya kadar 8 kişi olmuş olur. Abbasî
halifeleri arasında Emevîlerin Ömer b. Abdülaziz'i gibi olan Abbâsî halifesi Mehdi'yi de sayar, adil ve dürüst bir insan olan Abbasî halifesi Tahir'i de buna eklersek on kişi olurlar, böylece 2 kişi kalmış olur; onların da zuhur etmesini beklemek gerekiyor. Bunlardan biri, şüphesiz Hz. Resulullah'ın
(s.a.a) Ehlibeyt'inin Mehdi'sidir.[499] Ve yine şöyle denilmiştir: Bu hadisten maksat, İslâm'ın iktidarda bulunduğu en görkemli ve en güçlü çağlarında, başta bulunacak olan 12 halifedir ki onların zamanında İslâm güç ve iktidarın doruğunda olacak ve herkes onların halifeliğini onaylayacaktır.[500]
3- Beyhakî'nin Bu Hadis Hakkında Görüşü
Hilâfet Ekolü'nün tanınmış ulemasından Beyhakî'nin bu hadisle ilgili görüşü şöyledir: Söz konusu hadiste kullanılan sıfata binaen, bu sayıda halife, Abdulmelik Mervan'ın torunu Velid b. Yezid'e kadar işbaşına geçmiş olanlardır. Çünkü Velid'den sonra ortalık karışmış ve Abbasîler Devleti kuruluncaya kadar her tarafta anarşi hüküm sürmüştür. Ancak, söz konusu halifelerin özellikleri nazara alınmaksızın bu kargaşa döneminden sonra başa geçen halifeler de göz önünde bulundurulursa sayıları, hadiste geçen 12 sayısından daha fazla olacaktır.[501] Bir diğer görüş de şöyle olmuş: Söz konusu halifelerin kimler olduğu hususunda ittifakla kabul görenler şunlardır: İlk üç halife, yani Ebu Bekir, Ömer ve Osman, sonra da Sıffin Savaşı'ndaki "Hakemiyet Hadisesi" vuku buluncaya kadar Ali'dir. Çünkü bu olayda Muaviye
halifelik iddiasında bulunmuştur. Hz. Hasan, Muaviye ile barıştıktan sonra Muaviye'nin ve ondan sonra da Yezid'in halife olduğu hususunda icma olmuştur. Çünkü Hüseyin (a.s.) halifeliğe geçmeden öldürülmüştür. Yezid öldükten sonra ise, halifelik konusunda ihtilâf başlamış ve Zübeyir oğlu Abdullah'ın öldürülüşünden sonra halk Mervan oğlu Abdulmelik'in halifeliği konusunda icma etmiş, ondan sonra da dört oğlu Velid, Süleyman, Yezid ve Hişâm'ın -ki Ömer b. Abdülaziz'in başa geçmesi Süleyman'la Yezid iktidarı arasındaki kısa bir döneme rastlar- halife olması konusunda
icmaya varılmıştır. Bunların on ikincisi Velid b. Yezid b. Abdulmelik'tir ki o da Hişâm'dan sonra halife olmuş, dört yıl iktidarı elinde bulundurmuş, hilâfeti hususunda icma edilmiştir[502]!!! Dolayısıyla bu on iki kişinin hilâfeti sahihtir; çünkü Müslümanlar bu konuda icma etmiş, Resulullah (s.a.a) da Müslümanlara onların hilâfete geçip İslâm dinini halka aktaracaklarını müjdelemiştir! Evet, İbn Hacer bu görüşe katılmakta ve "Söz konusu hadisi açıklayan en doğru yorum budur." demektedir!
4- İbn Kesir'in Görüşü
Bu hadisin yorumu konusunda Beyhakî'nin öne sürmüş olduğu ve Hz. Resulullah'ın (s.a.a) ard arda gelen halifeleri olarak buyrulan zevatın fâsık Velid b. Yezid b. Abdulmelik'e kadar sırasıyla halifelik tahtına oturan halifeler olduğu yolunda bu görüşü destekleyen bazı âlimlerin görüşü, gerçekte son derece yanlış, tarihî ve akidevî gerçeklerle hiç de bağdaşmayan tutarsızlıklarla doludur. Dahası, onun 12. hak halife olarak gösterdiği Velid b. Yezid'in ahlâkî ve akidevî fesatları ve dinî düşüncesindeki fâsıklık ve bozulmalar, daha önce de ğindiğimiz bütün kaynak kitaplarda yazılıdır. Kaldı ki Velid b. Yezid b. Abdulmelik'e kadar ard arda hilâfete geçen halifelerin sayısı 12'den fazladır. Çünkü: Evvelâ "hulefa-i raşidin", yani Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'nin hilâfette bulundukları bir gerçek, böylece 4 halife oluyor. Sonra da Hasan (a.s.) halife oldu, çünkü Hz. Ali kendisinden sonra
halife olarak ona biat edilmesi vasiyetinde bulunmuştu, bu nedenle de Irak halkı Hz. Hasan'a (a.s.) biat etti... Nihayet onunla Muaviye barıştı ve Muaviye halife oldu; Muaviye'den sonra oğlu Yezid, ondan sonra da Yezid'in oğlu Muaviye, ardından sırasıyla Mervan b. Hakem, onun oğlu Ab-dulmelik b. Mervan, Velid b. Abdulmelik, Süleyman b. Abdulmelik, Ömer b. Abdülaziz, Yezid b. Abdulmelik, Abdulmelik'in oğlu Hişâm halife oldu ki buraya kadar 15 kişi olmaktadır; daha sonra Velid b. Yezid b. Abdulmelik ve eğer Abdulmelik'ten önce iktidarda bulunmuş olan Zübeyir oğlu Abdullah'ı da sayacak olursak bu rakam 16 olacaktır! Bu halifelerin ard arda 12'ye kadar sayılması hâlinde ise sıra Ömer b. Abdülaziz'e gelmeden 12 rakamı tamamlanmakta ve o zaman da neticede meselâ Muaviye oğlu Yezid pekalâ "Peygamber'in hak halifeleri"nden sayılabiliyorken, bütün hadis imamlarının saygı ve övgüyle andığı ve çoğu yerde "hulefa-i raşidine" denk sayılan halkın, adaletinde icmâ ettiği, hilâfeti dönemi en adaletli dönem bilinen ve hatta bu özelliği Rafizîler tarafından da itiraf edilen Ömer b. Abdülaziz bu grubun dışında bırakılarak Hz. Peygamber'in (s.a.a) hadis-i şerifinde buyurmuş olduğu halifeler grubunun içine dahil edilememektedir! Ne var ki Beyhakî "biz sadece hakkında ümmetin icma etmiş olduğu halifeleri tanıyoruz." diyecek olsa bile yukarıdaki ifadeleriyle yine çelişecek ve bu durumda Hz. Ali'yle oğlu Hasan'ın bu halifeler listesinden çıkarılması gerekecektir; çünkü Şam halkının tamamı bu iki halifeyi halife olarak tanımış ve onlara biatte bulunmuş değildi. Beyhakî daha sonra şöyle diyor: Bazı âlimler Muaviye'yle onun oğlu Yezid'i ve Yezid'in oğlu Muaviye'yi de bu gruba katmakta, ama Mervan b. Hakem'le Zübeyir oğlu Abdullah'ı bu gruba katmayarak "ümmetin tamamı onlara biat etmiş değildi, muhalifleri de vardı." demektedirler. Bu durumda sadece şu halifelerin Hz. Resulullah'ın (s.a.a) hak halifeleri olduğunu söylemek gerekir: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Muaviye, Yezid, Abdulmelik b. Mervan, Velid b. Süleyman, Ömer b. Abdülaziz, Yezid ve Hişâm! Buraya kadar on kişi oluyor; bunlardan sonra, fâsık ve ahlâksız bir adam olan Velid b. Yezid b.
Abdulmelik gelmektedir ki Ebu Talib oğlu Ali'yle, onun oğlu Hasan'ın bu gruba dahil olmaması gerekir [çünkü aksi durumda on iki sayısını
geçiyor] ki bu da Ehlisünnet ve Şia ulemasının görüşüne aykırıdır.[503]
5- İbn Cevzî'nin Görüşü
İbn Cevzî, Keşfu'l-Müşkil adlı eserinde bu müşkülün halli için iki yol öne sürmekte ve şöyle demektedir:
a) Hz. Resulullah'ın (s.a.a) maksadı kendisinden ve ashabından sonrasıdır. Çünkü onun ashabı da tıpkı kendisi gibidir. Binaenaleyh Peygamber (s.a.a) aslında ashabından sonra iş başına gelecek olan halifelerden bahsetmiş olmaktadır! Öte yandan, o bilhassa Emevî halifelerini kastediyor olsa gerektir; çünkü "onlar var oldukça dine zeval gelmeyecek..." buyurmaktadır ki bununla da hükümet ve devletin, onların iktidarı boyunca güçlü bir şekilde süreceğini, onlardan sonra ortalığın karışarak günden güne durumun daha vahim bir hal alacağını buyurmak istemektedir. Bu esasa göre söz konusu halifelerin Emevî soyundan gelen ilki, Muaviye'nin oğlu Yezid ve sonuncusu da Mervan-ı Hımâr olsa gerektir ki toplam 13 kişi olmakta-dırlar. Osman, Muaviye ve Zübeyir'in oğlu Abdullah, sahabeden sayıldıkları için bu sıralamada yer alamamışlardır! Mervan b. Hakem de, bir yandan sahabeliği tartışılır olduğu, bir yandan da halifeliğinde bütün halkın icma ettiği Zübeyir oğlu Abdullah'ı zorla ve cebren saf dışı bırakmak suretiyle halifelik tahtına oturmuş olduğu için bu gruba dahil edilemeyecektir. Bilhassa iktidarın Emevîlerden Abbasîlere geçmesiyle birlikte kar-
gaşa ve anarşi başlamış, derken Abbasîler daha sonra duruma hâkim olmuş, ama bu sefer de her alanda köklü değişiklikler olmuştur.[504] İbn Hacer, İbn Cevzî'nin bu mantık mukayeselerinin tamamen geçersiz ve batıl olduğunu söylemekte ve tanınmış eseri Fethu'l-Bâri de bu tür istidlalde bulunmayı reddetmektedir.
b) İbn Cevzî'nin 2.görüşü, Ebu'l-Hasan Münadi'nin el-Mehdi adlı kitabına dair izlenimleridir. Şöyle diyor İbn Cevzî: Bu 12 kişinin, Mehdi'nin zuhurundan sonra, ahir zamanda zuhur edip iktidarı ele geçirmeleri de pekalâ muhtemeldir. Çünkü ben, Danyal'ın kitabında Mehdi'nin ölümünden
sonra Sıbt-ı Ekber'in torunlarından beş kişi, onlardan sonra da Sıbt-ı Asgar'ın torunlarından beş kişinin iktidara geçeceğini ve halife olacağını okudum. Sıbt-ı Asgar'ın (İmam Hüseyin'in) oğullarının sonuncusu, kendisinden sonra halifeliği Sıbt-ı Ekber'in (İmam Hasan'ın) evlâtlarından olan birine bırakacak, ondan sonra da onun oğlu halife olacak ve böylece sayıları toplam 12 kişiyi bulacaktır ki bunların hepsi İmam Mehdi'dirler"!!!
Evet, yukarıdaki düşüncelerin sahibi, bir başka yerde de şöyle diyecektir: Mehdi'den sonra 12 kişinin iktidar dönemi başlayacaktır. Bunların altısı İmam Hasan'ın, beşi İmam Hüseyin'in evlâtlarından olacak, on ikincinin ise bunlarla hiçbir akrabalığı bulunmayacaktır. İşte bu on ikinci halifenin ölümünden sonra kâinat yok olacaktır! İbn Hacer es-Savâik adlı eserinde bu görüşü şiddetle eleştirmekte ve şöyle yazmaktadır: Bu, tamamen hayalî ve asılsız bir rivayettir, bu rivayete istinat edilemez![505]
Bir grup demiştir ki, bu hadis-i şerifte Hz. Resulullah (s.a.a) efendimiz büyük bir ihtimalle kendilerinden sonra vuku bulacak şaşırtıcı olaylarla fitneleri haber vermektedir. Ondan sonra insanlar gruplaşacak ve her grup belli bir adamın emri ve komutası altında toplanacaktır. Yani aynı anda 12 kişi bu ümmete imamlıkta ve emirlikte bulunacaktır! Eğer Hz. Resulullah (s.a.a) efendimizin maksadı bundan başka bir şey olmuş olsaydı şöyle buyurmaları gerekirdi: "Benden sonra 12 kişi gelecek, iktidara geçecek ve şöyle şöyle yönetimde bulunacaklardır." O, böyle buyurmadığına göre, şöyle demek istemektedir: "Bu 12 kişi birlikte ve aynı zamanda yönetimin başına geçeceklerdir."[506] Ve yine demişlerdir ki: "Böyle bir durum hicretin 5. yüzyılında vuku bulmuştur. Sadece Endülüs'te aynı zamanda 6 kişi çeşitli yerlerde yönetimin başına geçmiş ve her biri de kendisinin halife olduğunu söylemiştir." Oysa ki, yukarıda bahsi geçen zevatın halifelik iddiasında bulunduğu sırada Mısır'da bir yönetici ve Bağdat'ta da Abbasî halifesi vardı; kezâ yine o günlerde İslâm topraklarının çeşitli noktalarında yine halifelik iddiasında bulunan daha birçok Alevî, hatta Haricî de vardı![507] İbn Hacer -bu görüşü de çürütmekte ve- şöyle demektedir: "Bu, hadis bilimi denilen şeyden; Buharî'deki rivayetlerin özetini çıkarmaktan başka şey bilmeyen birinin öne sürebileceği ham bir görüştür!" Daha sonra İbn Hacer şöyle eklemektedir: "İslâm beldelerinde aynı zamanda birkaç halifenin bulunması demek, İslâm ümmetinin parça parça olması demektir ki, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) bu hadisini böyle yorumlamak kesinlikle doğ-ru değildir."
* * *
Görüldüğü gibi Ehlisünnet ve Hilâfet Ekolü mensupları Hz. Resulullah'ın (s.a.a) yukarıdaki hadisleri hakkında birbirinden çok farklı ve tutarsız yorumlar yapmakta, genel çerçeve dâhilinde bile belli bir görüş birliği sergileyememektedir. Dahası, Hz. Resulullah'ın (s.a.a), bu halifelerin isim-lerini birer birer saydığı ve kim olduklarını açıkça belirttiği rivayetini, "hilâfet politikası"na ters düştüğü için her nedense sürekli görmezden gel-mekteler. Söz konusu rivayetlerin eğilip bükülerek ısrarla saptırılmaya çalışılmasının ve olayın iç yüzünü ortaya koyan birçok hadis ve rivayetin
âdeta hiç yokmuş gibi görmezden gelinmiş olmasının nedeni, her zaman olduğu gibi bu kez de maalesef iktidar hırsı ve dünya düşkünlüğü olmuştur.
Ehlibeyt Ekolü'nün hadisçileri bu hadisleri sahabenin en güvenilir simaları kanalıyla bizzat Resulullah'tan (s.a.a) rivayet etmiş ve bu hadisleri kaynak kitaplarında da kaydetmeyi ihmal etmemişlerdir. Bu hadislerin hem Ehlisünnet,[508] hem Şia Ekolü'nce ittifakla kabul edilmiş olanlarını seçiyor ve bunlardan birkaçını özetle aktarmayı yeterli buluyoruz:
Hilâfet Ekolü Mensuplarının Senetlerinde On iki İmamın İsimleri
a) Cuveynî1 Abdullah b. Abbas'tan şöyle rivayet eder: Hz. Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Ben peygamberlerin en üstünüyüm, Ali de vasilerin en üstünü. Benden sonraki vasilerim on iki kişidir ki bunların ilki Ali b. Ebu Talib ve sonuncusu Mehdi'dir."
b) Yine Cuveynî, İbn Abbas'tan rivayetle, Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu yazar: Benim vasilerim ve Allah'ın benden sonra insanlar üzerindeki hüccetleri on iki kişidir; bunların ilki kardeşim, sonuncusu evlâdımdır. Ya Resulullah, sizin kardeşiniz buyurduğunuz o zat kimdir?"
diye sorulduğunda, "Ali b. Ebu Talib" buyurdular. "Evladınız kim?" diye sorulduğunda da "Mehdi" buyurdular, "Zulüm ve haksızlığa boğulmuş olan yeryüzünü adalet ve hakla dolduracaktır o! Beni hak peygamber olarak gönderen Rabbime yemin ederim ki dünyanın sonuna bir gün kalacak olsa evlâdım Mehdi kıyam edinceye kadar Allah Tealâ o günü uzatır. İşte o zaman, İsa gökten inecek ve Mehdi'nin arkasında namaz kılacaktır! Dünya baştan başa ilâhî nurla ışıyıp parlayacak ve Mehdi'nin iktidarı, kainatın doğusundan batısına değin -tamamına- egemen olacaktır.
c) Yine Cuveynî, kendi senediyle şöyle rivayet eder: Allah Resulü'nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: Ben, Ali, Hasan, Hüseyin ve Hüseyin'in soyundan gelecek 9 evlâdı mutahhar (temiz) masumuzdur![509] Hilâfet Ekolü mensuplarının izlediği siyaset, son örneklerde aktardığımız türden hadislerin asırlar boyu İslâm ümmetinin gözünden uzak tutulmasını gerektiriyordu. Nitekim Ehlisünnet Ekolü'nden birçoğu bu yolda ciddi çabalar sarf etti; yukarıdaki bahsimizde, halifelerin, kendi politikalarına ters düşen durumlarda Hz. Resulullah'ın sarih sünneti ve nassı olan hadislerine karşı nasıl bir tavır sergilemiş olduklarına dair ipuçları veren bazı hadis yorumlarını aktardık. Bu kısa bahsimizde söz konusu hadisler üzerinde daha fazla duramayacağız; ama dileyen her araştırmacı, kaynak eserlerde konuyla ilgili çok daha fazla bilgi ve belgeler bulabilecektir. Bahsimizin bu noktasında, birçok yerde tevatüren açıkça ve çok sarih bir şekilde Hz. Resulullah (s.a.a) tarafından isimleri ve kim ol dukları açıklanan 12 İmam'ın biyografilerine özetle değinmekle yetiniyoruz:
Hz. Resulullah'ın (s.a.a) Halifeleri ve Vasiyleri Olan On iki İmam'ın Kimliği
1. İmam:
Emirü'lMüminin Hz. Ali b. Ebu Talib (a.s)
Dostları ilə paylaş: |