3- Hz. Resulullah'ın (s.a.a), Torununa Ağlaması
Sahih-i Buharî'de şöyle geçer:
Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kızlarından biri ona haber göndererek oğlunun ölmek üzere olduğunu ve mümkünse hemen gelmesini istedi. Hz. Resulullah (s.a.a) aralarında Sa'd b. Ubâde'nin de bulunduğu bir grup sahabeyle birlikte kızının evine gitti. Kesik kesik soluk alan ve son nefesini vermek üzere bulunan yavrucağı Hz. Peygamber'in kollarına bıraktılar. Allah Resulü'nün (s.a.a) ağladığını gören Sa'd:
"Ey Allah'ın Resulü, ne oluyor size?!" diye sorunca, Hz. Peygamber: "Bu, yüce Allah'ın, kullarının kalbine yerleştirdiği bir rahmettir. Allah sevecen, merhametli ve yufka yürekli kullarına rahmet ve şefkatte bulunur."[115] diye buyurdu.
4- Hz. Resulullah'ın (s.a.a), Sevgili Amcası Hz. Hamza'ya Ağlaması
İbn Sa'd'ın Tabakât'ında ve Vâkıdî'nin Meğazi'sinde özetle şöyle
yer alır: Uhud Savaşı sonrasıydı. Ensarın bulunduğu mahalleden, şehitlerine ağlayan Müslümanların sesi duyuluyordu. Hz. Resulullah'ın gözleri doldu: "Hamza'nın, ağlayacak kimsesi de yok!" buyurdu. Hz. Resul-i Ekrem'in (s.a.a) bu sözünü Sa'd b. Muâz duymuştu; Benî Abduleşhel kadınlarına haber göndererek Hz. Resulullah'ın (s.a.a) evinde toplanmalarını istedi. Kadınlar gelip oturdular. Hz. Hamza'ya yas tutup ağladılar. Onların mersiye ve ağlama seslerini duyan Peygamber (s.a.a) onlar için hayır duada bulundu ve yas meclisi tamamlandıktan sonra onları uğurladı.
O tarihten sonra ensar kadınları arasında, ölülerine ağlamadan veya onun yasını tutmadan önce Hz. Hamza'nın (r.a) şahadetini anarak ona gözyaşı dökmek âdet olup gelenekleşti.[116] Ayrıca, Hz. Resulullah (s.a.a), sevgili anneleri Amine Hatun'un (r.a) mübarek mezarı başında ağlamış, hatta onunla birlikte yanındakilerde kendilerini tutamayıp ağlamışlardır.[117]
5- Resulullah (s.a.a) Ölü Evine Yemek Temin Edilmesini Emrediyor
Cafer'in şehadet haberi geldiğinde Hz. Resulullah (s.a.a) "Cafer-'in âilesine yemek pişirin; onlar yaslıdır, bu gibi şeylerle uğraşacak durumda değildirler." buyurdu.[118]
6- Hz. Resulullah (s.a.a) Yas Süresini Belirtiyor
Mütevatir rivayetlerle nakledilen bir hadiste Hz. Resulullah'ın (s.a.a), kadının, kocası dışındaki ölülerine 3 gün, kocası içinse Kur'ân'da da belirtildiği üzere 4 ay 10 gün yas tutmasını buyurduğu geçer.[119]
7- Hz. Resulullah'ın (s.a.a) Cafer b. Ebutâlib'e (r.a) Ağlaması
Sahih-i Buharî'de şöyle geçer: Hz. Resulullah (s.a.a) Zeyd, Cafer ve Abdullah b. Revâhanın şahadet haberi gelmeden önce onların şahadetlerini haber vererek yaslarını tuttu ve şöyle buyurdu: "Sancağı Zeyd aldı. Zeyd şehit oldu, Cafer aldı! O da vurulup şehit düştü, İbn Revâha aldı, o da şehit düştü…!" Hz. Resulullah (s.a.a) bu haberleri verirken mübarek gözlerinden yaşlar süzülmekteydi.[120] Hz. Cafer b. Ebutâlib'in biyografisi hakkında el-İstiâb, Usdu'l-Gâbe, el-İsâbe, Tarih-i Taberî ve diğer kaynaklarda geçen metinlerin özeti mealen şöyledir: Cafer'le arkadaşları şehit düşünce, Hz. Resulullah (s.a.a) Cafer'in evine gitti, onun çocuklarını çağırıp yanına oturttu, onları öpüp kokladı, ağlayarak sevip okşadı. Cafer'in eşi Esma, Anam babam sana feda olsun ya Resulullah, ne oldu, neden ağlıyorsunuz? Cafer'le arkadaşlarından bir haber mi var yoksa?!" diye sorunca Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a), "Evet, onlar bugün şehit düştüler!" diye buyurdu. Esma, olayı şöyle nakletmektedir: "Bu haberi duyunca elimde olmaksızın çığlık atıp kalktım, yüksek sesle ağlıyordum, komşu kadınları etrafıma toplandı, ağlaşıyor, ağıtlar yakıyorduk. Bu sırada Fâtıma, "Eyvahlar osun! Ne oldu amcama?!" diye ağlayarak içeriye girdi. Hz. Resulullah (s.a.a), "Cafer gibi birine elbette ki ağlanır!" buyurdular.
8- Hz. Resulullah'ın (s.a.a), Torunu İmam Hüseyin'e (a.s) Ağlaması
a) Ümmü'l-Fazl Hadisi:
Müstedrekü's-Sahiheyn, Tarih-i İbn Asâkir, Hârezmî'nin Mak-tel'ive diğer İslâmî kaynaklarda Haris'in kızı Ümmü'l-Fazl'dan şöyle rivayet edilir:
Hz. Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna vararak:
− Ey Allah'ın Resulü! Dün gece kötü bir rüya gördüm, dedim.
Gördüğüm rüyayı sorunca; çok ürkütücü olduğunu söyledim.
Bunun üzerine Hz. Peygamber, tekrar buyurdu:
− Rüyanı anlat.
− Rüyamda, sizin vücudunuzdan olan bir parça et kollarımdaydı!...
Hz. Resulullah (s.a.a) gülümsedi:
− Korkmana gerek yok, hayırdır. Allah'ın izniyle kızım Fâtıma bir erkek evlât getirecek dünyaya, o bebeği senin kucağına verecekler. Hz. Resulullah'ın (s.a.a) bu tabirinden sonra çok geçmeden Hz. Fâtımatü'z-Zehrâ (s.a) doğum yaptı ve Hz. Hüseyin'i (a.s) getirdi dünyaya; tıpkı Hz. Resulullah'ın (s.a.a) önceden buyurmuş olduğu gibi, bebeğin bakımını bana verdiler! Bir gün Hz. Resulullah (s.a.a) girdi içeriye, bebeği onun
kollarına bıraktım. Biraz sonra Hz. Peygamber'in ağladığını fark ettim, telaşla atıldım:
− Ya Resulullah! Anam babam sana feda olsun, ne oldu?
Hz. Peygamber, yaşlı gözlerle cevap verdiler:
− Cebrail (a.s) gelerek ümmetimin bu yavrumu şehit edeceğini haber verdi bana!
− Bunu mu?! Hüseyin'i mi?!
− Evet bunu, Hüseyin'i!... Hatta mezarının kırmızı renkli toprağından da biraz getirip verdi bana!" Hâkim, bu hadisi aktardıktan sonra şöyle yazar: "Şeyheyn'in (Buharî ve Müslim'in) belirlemiş olduğu kurallara göre bu hadisi şerif kesinlikle sahihtir; ama her nedense kendileri bu sahih hadisi aktarmamışlardır!"[121]
b) Cahş Kızı Zeyneb Hadisi:
İbn Asâkir'in Mecmau'z-Zevâid'inde, İbn Kesir'de ve diğer tarih kaynaklarında Cahş kızı, Zeynep'ten şu hadis rivayet edilir: Hz. Resulullah'ın (s.a.a) benim evimde olduğu bir gündü; henüz yürümeye başlamış olan minik Hüseyin de benim yanımdaydı. İşle meşgul olduğum bir sırada minik Hüseyin Hz. Peygamber'in odasına girdi, engellemek için içeri koştuysam da, Hz. Peygamber, "Ona engel olma." buyurdular. ...Derken, Hz. Peygamber (s.a.a) namaza durdu. Kıyamda Hüseyin'i kucağına alıyor, rükû ve secdeye varmadan önce onu yavaşça yere bırakıyordu. Namazını bitirdikten sonra oturup ağlamaya başladı, ellerini açıp dua etti. Duasını bitirince:
− Ya Resulullah, bugüne değin hiç görmediğim bir davranıştı bu! (namazda Hüseyin'i kucağınıza almanız) dedim.
Hz. Peygamber, şöyle buyurdular:
− Cebrail inerek, ümmetimin şu yavrumu öldüreceğini haber verdi bana! Cebrail'den, Hüseyin'imin şehit düşeceği yerin toprağını bana getirmesini istedim, o da kırmızı renkli bir toprak getirdi bana..."[122]
c) Âişe'nin Rivayet Ettiği Hadis:
Abdurrahman oğlu Ebu Seleme'den naklen: İbn Asâkir, Maktel-iHârezmî, Mecmau'z Zevâid ve diğer büyük kaynaklarda, Abdurrahman oğlu Ebu Seleme'nin, Âişe'den naklettiği şu hadis geçer: Hz. Resulullah (s.a.a) minik Hüseyin'i kucağına almış, dizine oturtmuştu, bu sırada Cebrail inerek:
− Bu senin evlâdın mı? diye sordu. Hz. Resulullah (s.a.a), "Evet." diye cevap verince Cebrail (a.s) şöyle dedi:
− Ümmetin senden sonra onu öldürecek. İstersen, öldürüleceği yeri gösterebilirim! Hz. Resulullah (s.a.a) göstermesini isteyince Cebrail, Hz.
Peygamber'e Tef arazisinin toprağını gösterdi. " Aynı rivayet bir başka yerde de "Cebrail Tef arazisini gösterdi ve oradan aldığı bir miktar toprağı Hz. Peygamber'e vererek "işte bu, onun katledileceği yerin toprağıdır!" dedi. şeklinde geçer.[123]
d) Ümmü Seleme Rivayeti:
Müstedrekü's-Sahiheyn, Tabakât-ı İbn Sa'd, İbn Asâkir Tarihi ve diğer güvenilir kaynaklarda Abdullah İbn Vahab'dan şöyle rivayet edilir: Ümmü'l-Müminin Hz. Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) bana şöyle dedi: Hz. Resulullah (s.a.a) bir gece uyumak için yatağına girdi; ama çok geçmeden tedirgin ve rahatsız bir hâlde yataktan kalktı. Tekrar uzanıp uyudu; ama çok geçmeden aynı şekilde yeniden uyandı. Bu defa, ilk hâlinden biraz daha farklıydı. Üçüncü kez uyandığında yine rahatsızdı; ama bu kez avucunda kırmızı renkli bir toprak vardı, sevgiyle öpüyordu bu toprağı! Dayanamayıp sordum:
− Ya Resulullah, bu ne toprağı böyle?
− Cebrail (a.s), Hüseyin'imin Irak topraklarında öldürüleceğini haber verdi bana; onun öldürüleceği yerin toprağını göstermesini istedim; işte bu, o topraktır!" Hâkim, bu hadisin sonunda şöyle yazar: "Bu hadis, Buharî ve Müslim'in koyduğu kural ve şartlara göre tamamen sahih ve doğru
olduğu hâlde her nasılsa Buharî de Müslim de bu hadisi aktarmamışlardır!!"[124]
e) Enes b. Mâlik'in Rivayet Ettiği Hadis
Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde, Taberânî'nin Mu'cemu'l-Kebir'inde İbn Asâkir Tarihi'nde ve diğer birçok önemli kaynakta, Enes
b. Mâlik'ten şöyle rivayet edilir: Mukarreb meleklerden olan "Katar" meleği Hz. Resulullah'la (s.a.a) görüşebilmek için yüce Allah'tan izin istedi. Yüce Allah izin verdi. O gün Ümmü Seleme'nin (r.a) günüydü. Hz. Resulullah (s.a.a) Ümmü Seleme'ye (r.a) kapıda oturmasını ve kimseyi içeriye almamasını buyurdu. Ümmü Seleme der ki: "Ben kapının önünde oturmuştum, bu sırada Hüseyin b. Ali geldi, kapıyı açıp doğru Hz. Peygamber-i Ekrem'in (s.a.a) odasına girdi. Hz. Peygamber, onu kucağına alıp şefkatle öpmeye başladı. Melek, "Onu seviyor musun?" diye sordu, Hz. Peygamber, "Evet." diye buyurunca, melek, "Ümmetin onu öldürecek, istersen öldürüleceği yeri göstereyim sana!" dedi. Hz. Peygamber, göstermesini isteyince o melek kırmızı renkli, kuma benzer bir miktar toprak verdi Peygamber'e. Ümmü Seleme, bu toprağı Hz. Peygamber'den alıp itinayla sakladı. Sabit şöyle yazar: "Biz oraya 'Kerbela.' deriz."[125] Peki bütün bu delillere rağmen bu konudaki ihtilâfın kaynağı nedir? Bu ihtilâfın kaynağı yine Sahih-i Buharî ve Sahih-i Müslim gibi bazı kitaplarda nakledilen bazı rivayetlerdir. Biz önce bu rivayetleri nakledip, daha sonra cevabına geçeceğiz:
Dostları ilə paylaş: |