Korku dağları bekletir.
1. Korku varlığını her yerde duyurur. Yapacağı işe karşı verilecek cezadan korkan kimse o işi yapmaktan çekinir. 2. Cezadan veya zulümden kaçan dağlara kaçar, gizlenir, zor da olsa orada yaşamaya çalışır.
Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak yeğdir (hayırlıdır).
Tehlikeli bir işe girişmektense o işin sağlayacağı kazançtan vazgeçmek daha iyidir. Çünkü sonu pek iyi görülmeyen, her gün ha battım ha batacağım korkusu veren işten insana pek hayır gelmez.
Korkunun ecele faydası yoktur.
Kişi korkmakla kendisine gelecek bir kötülüğü önleyemez. Bu sebeple korkuyu sürdürmek yerine gelecek tehlikelere karşı önlem alma yoluna gitmek gereklidir. Çünkü gelecek olan gelecek, olacak olan olacaktır. Üzüntü, korku ise bunu
önleyemeyecektir.
Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.
İstenilen nitelikteki şey bulunamayınca onun daha düşük nitelikte olanına da razı olunur. Çünkü bir ihtiyaca, kalitesi düşük de olsa cevap verecektir.
Köpeğe gem vurma kendisini at sanır.
Hiçbir değeri olmadığı hâlde kendisine değer verilen, lâyık olmadığı hâlde bir makama getirilen kişi, kendisini gerçekten kıymetli sanıp buna da inanmaya başlar.
Köpek ekmek veren kapıyı tanır.
Şurası unutulmamalıdır ki, köpek bile kendisini besleyen yeri bilir; o yerin insanına karşı bunu iyi davranışlarıyla belli eder. O hâlde insan bunu görmeli ve bunun çok ötesinde olmalıdır. Kendisine iyilik eden, yardımcı olan kimselere karşı gerekli saygıyı göstermeli, nankörlük etmemeli ve kendisine uzanan şefkatli elleri unutmamalıdır.
Köpek sahibini ısırmaz.
Köpek bile kendisini besleyen, kendisini koruyan sahibine saygılı davranır. Peki, kişi ne kadar kötü olursa olsun iyilik gördüğü, geçimini sağladığı yere nasıl kötülük edecektir? O da nankörce davranıp zarar veremez.
Köpeksiz sürüye (köye) kurt dalar (iner).
Koruyucusuz kalan yere veya ülkeye düşman girer, saldırır, ne var ne yok hepsini talan eder. Eğer elinizdeki yeri ya da ülkeyi iyi koruyup gözetirseniz, düşman sizden uzak durur ve kötü sonlarla karşılaşmazsınız.
Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler.
Kişi işini gördürünceye kadar yardım beklediği kimseye dil döker, onu över, ne kadar kötü de olsa onu göklere çıkarır. Ancak işini gördürdükten sonra bu tavrı birdenbire değişir. Karşısındaki kimse, sanki o övdüğü kimse değildir. Kuşkusuz bu tavır iki yüzlü kimselerin tavrıdır ki namuslu insanlar bundan uzaktırlar.
Körler memleketinde şaşılar padişah olur.
Bilgisiz, anlayışsız, beceriksiz insanların bulunduğu bir yerde, çok az bilgi, anlayış ve becerisi bulunan kişiler başa geçip yönetimi ele alırlar.
Körle yatan şaşı kalkar (İtle yatan bitle kalkar).
Değersiz, kötü, ahlâksız kişilerle ilişki kurup arkadaşlık yapanlar ister istemez onlardan etkilenir ve kötü huylar kaparlar. Çünkü insanı en çok etkileyen yakınında bulunduğu insanlardır.
Kötü komşu insanı (adamı) hacet sahibi eder.
İnsanlar en çok birbirlerine yakın olan insanlarla yardımlaşırlar. İnsanın yardımlaşacağı insanlardan biri de komşusudur. Eğer komşu kötü huylu biri ise, kendisinden emanet olarak istenen bir şeyi vermez. Emanet isteyen de geri çevrildiği için ihtiyaç duyduğu şeyi satın almak zorunda kalır. Böylelikle o kötü komşu, insanı bir alet-eşya sahibi yapmış olur.
Kötülük her kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı.
Bk. “İyiliğe iyilik her kişinin kârı...”
Kötü söyleme eşine, ağu katar-aşına.
Yakın ilişkide bulunduğun kimselere (aile fertleri, komşu, arkadaş, mesai arkadaşları vs.) iyi davran, onları incitip kırma. Eğer böyle yaparsan onlar da senin hakkında hiç iyi düşünmezler, sana daha büyük kötülük yapma yoluna giderler.
Kul azmayınca Hak yazmaz.
Kişinin başına gelen felâketler hep onun azgınlığı, sapkınlığı yüzündendir. Çünkü Yüce Allah hiçbir kuluna zulüm yapmaz. Doğru yolda giden toplumlar selâmete ermişler, sapanlar ise felâketlerle karşı karşıya kalmışlardır.
Kul hatasız (kusursuz) olmaz.
Bk. “Hatasız kul olmaz.”
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez.
Sıkıntıda olan, dara düşen ve kendisine inanan insanları Yüce Allah darda koymaz. Onlara en sıkışık anlarında yardım eder, yeter ki o kullar kötü yola sapmadan sabrederek yollarına devam etsinler.
Kurda, “Neden boynun (ensen) kalın?” demişler; “İşimi kendim görürüm de ondan” demiş.
Kendi işini kendisi gören, başkasına bırakıp yaptırmayan kişinin içi rahattır; çünkü işin bütün yükü ve sorumluluğu ona aittir. Dolayısıyla hiç kaygılanıp üzülmez de, keyfine bakar.
Kurt dumanlı havayı sever.
Kötü niyetli kimseler ortalıktaki karışıklıklardan yararlanma yoluna giderler. Çünkü o anda dikkatler dağılmıştır, kimin ne yaptığı belli değildir. Dolayısıyla kendilerine engel olacak kimselerin bulunmadığı bu ortamı sever ve bu ortamın oluşmasını istekle beklerler.
Kurt kocayınca köpeklere maskara olur.
Güçlü, kuvvetli bir kurt ile köpekler kolay kolay başa çıkamazlar, ondan çekinip korkarlar. Bunun gibi her bakımdan güçlü, kuvvetli iken herkesi korkutan, tedirgin eden, yıldıran kişi, bu gücünü-kuvvetini kaybettikten sonra onun bunun, aşağılık kimselerin eğlencesi ve oyuncağı hâline gelir.
Kurt tüyünü (köyünü) değiştirir, huyunu değiştirmez.
Kötü, zalim kimseler kılık-kıyafetlerini, oturdukları ev ve yerlerini değiştirseler de huylarını değiştirmezler; onların bu kötü yapıları devam edip gider.
Kuru lâf karın doyurmaz.
Anlamsız, yersiz, boş sözlerle bir iş yapılamaz. Bir işten olumlu sonuç alınmak isteniyorsa, o konuda eylemde bulunmak, yararı dokunan davranışlar göstermek gereklidir.
Kurunun yanında yaş da yanar.
Bir düzeni kurmak, huzuru sağlamak için girişilen bir eylem sırasında suç işlemiş kötülerin yanı sıra, suçsuzların da cezalandırıldığı ve zarara uğratıldığı görülür.
Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
Eksiksiz, noksansız kişi olmaz, hiç kimse mükemmel değildir. Bu sebeple kusursuz dost aramak boşunadır. Arayan da dostsuz kalır. Dost bulmak istiyorsak, insanları kusurları ile kabullenip sevmeliyiz.
Kuzguna yavrusu güzel (anka) görünür.
Bak. “Karga yavrusuna bakmış...”
Küçük suda büyük balık olmaz.
1. Yetenekli, büyük kişiler küçük çevrelerde yetişse bile barınıp kalamaz. Bu kişiler kendilerini besleyecek, barındıracak ve olgunlaştıracak daha büyük çevrelere, kültür ortamlarına ihtiyaç duyarlar. 2. Küçük kazançlar, küçük ortamlarda; büyük kazançlar da büyük ortamlarda elde edilir. Sınırlı, küçük bir ortamda yapılan işten bol kazanç sağlanamaz.
Kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü.
Başkalarının ihtiyaçlarını karşılayan bir meslek dalında çalışıp çabalayan kişi, kendi ihtiyaçlarını ha bugün, ha yarın diyerek ihmal eder ve savsaklar.
İs bizden iki fenalığı uzaklaştırır : can sıkıntısı, kötülük. VOLTAİRE
İş gerçekleşmeden umutlanıp, oldu gözü ile bakmamalıdır. Her zaman sonucu almadan sevinmek, kişiyi hayal kırıklığına uğratabilir.
İşçi veya yönetilen kişi yöneticisinin işten anlayıp, an¬lamadığını, yeterli olup olmadığını bilir ve çahşmalar'ını ona göre yöneltir.
İşe yaramayan kötü kişilerin bozulacak yönlen kalma¬dığı için zararlı etkenler onları etkilemez.
İşe yaramayan, karın doyurmayan soyluluk geçersizdir. Soyluluğu ile övünüp çalışmayan bir kişiden, soylu olmayıp da çalışıp kazanan bir kişi daha üstündür.
İşin güç kısmı, adam olmak değil, adam kalmaktır. ANDRE MAZERELLES
İşin sahibi, işçilerle çalışıp yorulmazsa, işçi var gücüyle işe sarılmaz
İşveren mal sahibi olur ama bu uğurda işçi de canı çıkıncaya kadar çalışmıştır.
İyi ana babadan kötü çocuklar da olabilir.
İyi beslenmesi için çocuğa ne kadar para harcansa ye¬ridir. Çünkü gelişmesi buna bağlıdır. Ama, değerini bileme¬yeceği için, giydirilen pahalı giysileri hor kullanacak, yıpra¬tacaktır. Zaten büyümekte olduğundan kısa sürede giyemez hale gelecektir.
İyi gün de, kötü gün de fakirliğe zenginliğe bakmaz. Al¬lah dilerse yoksulu zengin, zengini fakir yapabilir.
İyi koşan atın karnı, yiğit erkeğin burnu büyük olur. (Toplumdaki inanışa göre).
İyi olmak kolaydır,zor olan adil olmaktır. V.HUGO
iyi, güzel işler, iyi araç ve gereçler kullanılarak elde edilir. Kişinin hüneri kadar gereçlerin de önemi vardır. İyi malzeme işi yapanın yüzünü ağartır, övünç vesilesi olur.
İyi, kaliteli mal hiçbir zaman insaflı rahatsız etmez. Ka¬litesiz mal alırsak ya çabuk eskir ya da sık sık bozularak ba¬şımızı ağrıtır.
İyice düşünmeden, sonunu düşünmeksizin.
İyice düşünülmeden söylenilen sözlerin, yapılan işlerin doğuracağı olumsuz sonuçlan sonradan düzeltmek mümkün olmaz. Bu nedenle son sözümüzü önceden söylememeliyiz.
İyileri, güzelleri, değerli kişileri çekemeyen, onlara sata¬şıp kötüleyen çok olur.
İyiliğe gücün yetmezse , kötülük etme. ARİSTO
İyiliği yalnız iyiler anlar, kötülüğü herkes. CENAP ŞAHABETTİN
İyilikten bilmeyen nankör kimseler, iyiliklerini ve yar dunlarını gördükleri kişilere karşı kötülükte bulunurlar.
-K-
Kabukta dolaşan böcek, meyvenin tadını alamaz. SAHSUVAR
Kadın, eğitim ve yönetim bakımından ailenin direğidir iş bilmeyen, beceriksiz, müsrif kadınlar ailenin gelişmesini engeller. Akıllı, becerikli kadınlar ise ellerindeki kısıtlı im¬kanlar ile ailelerini çekip çevirirler.
Kaptanın ustalığı deniz durgunken anlaşılır mı? LUKİANOS
Karakterleri kötü olan kişilerin gözü doymaz. Kendi çı¬karları için başkalarının uğradığı zararlan düşünmezler.
Karekterli, soylu kişilerle kurduğumuz ilişkilerde uğra¬yacağımız zarar azdır. Oysa ki soysuz, kötü karakterli kişi¬lerle olan ilişkilerimiz yüzünden başımız pek çok derde gi¬rebilir ve daha çok zarara uğrayabiliriz.
Karşılık beklenerek verilen armağanı alan kişi, armağanı verenin dileğini yerine getirmek zorunda kalır; işini yapar.
Karşısındakini bağırıp çağırarak korkutmaya çalışan kimse, eylemli bir saldırıda bulunmaz.
Kaynaklan köklü ve bol olan kuruluşlar sağlam, sürekli ve verimli olurlar.
Kendi dilini bilmeyen başka dil öğrenemez. B. SHAW
Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkalarına yapmayınız. Başkasının da sizinki gibi bir canı bulunduğunu düşününüz.
Kendisi için, işi için gerekli olan araçlara iyi bakan iyi kullanan kişi güç duruma düşmez. Görevini tam yapan, araç'annı iyi kullanan hiç bir zaman kötü duruma düşmez.
Kendisine cömert denerek pohpohlanan kişi, cömertli¬ğini göstermeye kalkar ve bunu yaparken de elindeki avucundakini saçar, tüketir. Yiğit denerek pohpohlanan kişi de, bunu göstermek için gücünün üstündeki mücadelelere katı¬lır, canından olur.
Kendisini aşka kaptıran kişi, ne sevgilisinin kusurlarını görür, ne de çevresinde olup bitenlerle ilgilenir. Her konuda¬ki aşın, tutkular insanların gerçekleri görmelerini engeller.
Kendisini pek çok seven,çevresinde pek az sevilir. C. ŞAHABETTİN
Kılık kıyafet, zenginlik insanların değerini artırmaz veya eksiltmez. Değersiz kişi, kılık kıyafetle değer kazanmaz. Eşeğe altın semer taksak eşek, yine eşektir, değişmez.
Kim büyük fikirler için yaşıyorsa, kendisini unutmalıdır. LA-EDRI
Kimi zaman bir kişi öyle delice işler yapar ki bir çok akıllı kişi bu durumu düzeltemez. Bazı kişilerin topluma verdiği zararlar kolay kolay önlenemez.
Kimseye kötülük yapma. Sonra sana da yaparlar.
Kişi ağır hasta, ya da çok dertli ise zenginliğinin tadına varamaz. Böyle bir kimse, zengin olmuş neye yarar?
Kişi en değerli bir malının karşılıksız olarak elinden çı¬kacağını önceden bilebilse onu yok denilecek kadar az para¬ya Satardı.
Kişi iyi veya kötü kaderinde ne varsa onu yaşar.
Kişi iyilik ararsa iyilik, kötülük ararsa kötülük bulur. Bir kimse hangi amaca ulaşmak için çalışırsa, ona ulaşır.
Kişi kendisine gerekli olan her şeyi zamanından önce ve ucuzken almalıdır.
Kişi ne yapsa kaderini değiştiremez. Başına gelecekleri görse de, zorlama ile kaderini değiştiremez.
Kişi olduğu gibi görünmelidir. Ailesinden, soyundan utanmak onlara sahip çıkmamak yanlıştır. Kişiyi değerli kı¬lan kendi karakteri, çabasıdır. İyi bir ailedenkötü kişiler çı¬kacağı gibi kötü bir aileden de iyi kişiler çıkabilir. Kişi, top¬lum içindeki yerini kendisi hazırlar.
Kişi, ancak kendi düzeyinde, kendi huyunda olan kim¬selerle uyuşup, arkadaşlık edebilir.
Kişi, bir kez şanssız olmaya görsün. Tüm işleri ters gi¬der. Gökten yağan yağmur bile, talihsiz kişiye fayda yerine zarar verir.
Kışı, çağrıldığı yere gitmelidir. Bu, en azından bir ne¬zaket gereğidir. Ödevdir de. Çağrılmadığı yere ise gitmeme¬lidir. Gitmek, yüzsüzlük ve arsızlık olur.
Kişi, kendine teslim edilen ya da başkaları için çalıştığı işten pay umar, yararlanır. Bu da doğaldır.
Kişi, kendisi için ne gibi hazırlıklar yapmışsa, alacağı sonuç, o hazırlıklardan ne çıkabilirse odur. Bundan öte bek¬lentisi olamaz.
Kişi, ne kadar züğürt olsa, parasız ve işsiz kalsa da yaşa¬mak zorundadır. Aç yaşanmayacağı için kendisine bir geçim yolu bulur.
Kişi, şansız (akılsız) olursa giriştiği hiçbir işten olumlu sonuç alamaz. El attığı her şey kurur.
Kişi, sebepsiz yere başkasına saldırmaz. Ancak kızdırı¬lır, haksızlığa uğratılırsa gözü hiç bir şey görmez ve karşı¬sındakine zarar verir. (Arının soktuktan sonra öldüğü söyle¬nir).
Kişi, zararlı bir eylemin sözünü etmekle kendisini za¬rara sokmuş olmaz.
Kişiler en çok neyi elde etmek istiyorlarsa sürekli onu düşünür, onun peşinde koşarlar.
Kişiler kendilerini çok kurnaz ve çok akıllı sanmamalı¬dırlar. Daima kendilerinden daha uyanık ve kurnaz insanlar bulunabileceğini düşünmelidirler. Birçok hilenin birçok da kaçış yolu olduğu unutulmamalıdır.
Kişiler, iş beğenmezlik ederlerse kâr edemezler. Geçin¬mek için namuslu olmak koşuluyla her iş yapılmalıdır.
Kişiler, önemli ve büyük işleri tek başlarına başaramaz¬lar. Mutlaka işbirliği yapmalıdırlar. Başarıya ulaşmak, hak aramak, kötülükleri yok etmek için birleşmelidirler. İnsanla¬rın en etkili silâhlan el ele verip birlikte çalışmalarıdır karş. "Yalnız taş duvar olmaz." "Yalnız kalanı..."
Kişiler, uyanık ve dikkatli olmalıdırlar. Gereksiz yerde gösterilen cesaret, belâ getirir.
Kişilere oranla devletin gücü daha fazladır. Bu yüzden de devletin yaptığı iş temiz ve sağlamdır. Kişilerin yaptığı işi devlet yaparsa dört başı mamur yapar.
kişilerin iyi şeylere zararı dokunur. Onların değerinin azal¬masına sebep olur.
Kişilerin karakterlerini seçtikleri kişiler ele verir. Çünkü herkes kendi yapısına uygun kişilerle arkadaşlık ku¬rar. Dolandırıcı, dürüst kişiyle arkadaşlık edemez. Bu neden¬le birisini tanımak için onun arkadaşını tanımak yeterlidir.
Kişinin aklı, söylediği sözlerle ölçülür.
Kişinin derdini, sıkıntısını yürekten paylaşan kişi anasıdır.kimse anamız kadar bizim derdimize yanmaz.
Kişinin nazı sevdiklerine geçer. Bu yüzden de zaman zaman yakınlarını hırpalar, üzer.
Kıskanç daha çok sever, fakat kıskanç olmayan daha iyi sever. MOLIER
Kıskançlığımızı ancak sevgi ile yenebiliriz. GOETHE
Kitapsız yaşamak,kör sağır,dilsiz yaşamaktır. SENECA
Kızların, giyim kuşama, eşyaya ihtiyacı çoktur. Evin eksikleri biter, onların eksikleri bitmez. Özellikle evlenecek kızların çeyiz ihtiyacı bitmez.
Konuşma , insanın aklını kullanma sanatıdır. EFLATUN
Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak sanattır. GOETHE
Korkunun kaynağı bilgisizliktir. EMERSON
Koruyucusu, yöneticisi olmayan kişiyi, topluluğu, düş¬man ezer.
Kötü bir duruma düştüğümüz zaman umutsuzluğa ka¬pılmamalıyız. Durumumuzdan daha kötü durumların da ola¬bileceğini düşünmeliyiz.
Kötü bir kişi, kötü bir söz, bir davranış tüm bir toplulu¬ğun havasını bozmaya, huzurunu kaçırmaya yeterlidir.
Kötü davranışın karşılığı hiç bir zaman iyi olmaz.
Kötü haberlerin kanatları vardır,iyi haberlerin ayakları bile yoktur. MARGARET CAVENDISH
Kötü malzeme ve gereçle iyi şey yapılamaz. Her işin özelliğine uygun malzeme kullanılmalıdır.
Kötü olayları önceden haber verip ikaz eden olmaz. An¬cak kötü sonuç meydana geldikten, iş işten geçtikten sonra herkes akıl vermeye, yol göstermeye kalkar. "Şöyle yapsaydın, böyle yapsaydın..." diye akıl satan çok olur. .
Kötü söz bir kimseyi çileden çıkarınca daha kötü yapar, fena davranışlara sürüklenir.
Kötü yöneticiler emirlerinde çalıştırdıkları kişilere, hal¬ka adaletsiz ve kötü davranarak onları canlarından bezdirir.
Kötülük ve işkence yapmak insanlığa yakışmaz. İnsan yaptığı kötülüğün cezasını gerek yasalar önünde gerekse vic¬danında mutlaka çeker.
Kötülük yapmak için fırsat arayan kişilerle çatışma, zararlı çıkar, kirlenirsin.
Koz helvasının içindeki ceviz ile helva nasıl bir birini tamamlıyor ise, ayırmak zorsa, ana ile kızı da birbirinden ayırmak zordur. Çünkü kız çocuklar ile anaları birbirlerinin sırdaşıdırlar.
Kralda dilencide aynı iştahla acıkırlar. MONTAIGNE
Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, ona karşı teşekkür duygusu beslemeyen kişi, daha büyük iyiliklere de lâvık değildir. İyi insan için iyiliğin azı da çoğu da birdir.
Küçük görünen bazı işler, büyük sonuçlar doğurabilir. Küçük bir vida eksikliğinde bir otomobil çalışmayabilir. İş¬lerimizde ayrıntılara, önemsiz saydığımız şeylere de gerekti¬ği oranda önem ve değer vermeliyiz.
Küçük hediyeler dostluk,büyük hediyeler sevgi meydana getirir. LICTERBERG
Küçüklerin büyüklük taslaması kadar tehlikeli bir şey yoktur. SLEFAN ZWEIG
Küçüklerin, büyüklerden yardım istemeleri için, yar¬dımları hak etmeleri, kendilerine düşen görevleri yapmaları gerekir.
Kullanılan, işe yaratılan az değerli nesne, saklanan, kul¬lanılmayan nesneden daha iyidir.
Kullar, Tanrı'dan, kendilerine uygun istekte bulunurlar. Bu istek başka kulların isteklerine uymayabilir. İsteği kabul edecek olan Tanrı'dır ve hangisininkinı yerine getirmişse onu uygun görmüş demektir.
Kurt insanı nasıl içinden yiyerek yavaş yavaş çürütürse, dert ve üzüntü de insanı öyle hırpalar, yıpratır.
Kusurlarınızı hemen söyleyecek arkadaşlar bulun. BOİLEAU
Kusursuz insan ve nesne olmaz. Sevdiğimiz kişileri, ya¬rarlandığımız nesneleri kusurları ile birlikte kabullenmeliyiz.
Kusursuz insan, kusursuz güzel olmaz. Her şeyde bir kusur arayan eşsiz dostsuz, işsiz kalır. İnsanlar biraz hoşgö¬rülü olmalıdır.
Kuvvetli, dişli birisine dayanan, ondan güç alan kişiler,herkese kafa tutar; kabadayıca işler yapar.
-L-
Lâfla peynir gemisi yürümez.
Yalnız konuşarak, yaparım ederim diyerek bir yere varılmaz ve hiçbir iş gerçekleştirilemez. Atıp tutmaktan ziyade harekete geçip uygulamak ve çalışmak lâzımdır.
Lâf torbaya girmez.
Ağızdan söz bir kez çıktı mı artık onu gizlemek mümkün değildir. Çünkü onu herkesin duyması kaçınılmazdır. Bu sebeple söz ağızdan çıkmadan önce iyice düşünmeli, nereye varıp varmayacağı hesaplanmalı ondan sonra sarf edilmelidir.
Lâtife lâtif gerek.
Şaka yaparken bile kaba, kırıcı olmamak, incelikten ayrılmamak gerektir.
Leyleğin ömrü laklakla geçer.
Aylak, işsiz-güçsüz, bir iş yapmak istemeyen kişi zamanını boş ve anlamsız konuşmalarla geçirir. Çene çalmaktan başka bir işe yaramayan bu kimselerle bir arada bulunarak zaman harcamaktan kaçınmak bir zorunluluktur.
Lodosun gözü yaşlı olur.
Güneyden veya güney batıdan esen rüzgâr, ardından çoğunlukla yağış getirir.
Lokma çiğnenmeden yutulmaz.
Her iş bir emekle yapılır. Emek, çaba ve diğer yardımcı güçleri sarf etmeden bir şey elde edilemez. Alın teri dökülmeden kazanılan şeyden hayır gelmez. Nasıl ki çiğnemeden yuttuğumuz şey midemize zarar veriyorsa, emek vermeden elde ettiğimiz şey de bize zarar verir; çünkü helâl değil, haramdır. O hâlde bir şey elde etmek istiyorsak çalışmak, alın teri dökmek ve emek vermek zorundayız.
-M-
Mahkeme kadıya mülk değil.
Hiçbir kimse, hizmet için bulunduğu kamuya ait bir makam ya da mevkide ömrünün sonuna kadar kalamaz. Ayrıca o yeri kendi malı ve mülküymüş gibi de kullanamaz. Gün gelir, onu o yere getirenler onu oradan alır, yerine bir başkasını getirebilirler. Bu sebeple geçici de olsa devlete ait olan yerleri işgal edenler, o yerlerde yetkilerini yanlış yolda kullanmamalıdırlar.
Mal bulunur, can bulunmaz.
Mal ve mülk kazanmakla elde edilir. Bugün kaybeden, yarın gayretli çalışması sonucu yine bulabilir. Ama can öyle mi ya? Canını kaybeden onu bir daha elde edemez. Bu bakımdan insan canının kıymetini bilmeli, onu tehlikeye atmamalı. Unutmamalıdır ki, ancak sağlığı yerinde olan insan mal kazanabilir.
Mal canın yongasıdır.
İnsan, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duyar. Çünkü onu kazanırken çok uğraşmış, canını dişine takmış, didinip durmuş ve mal sanki onun bir organı gibi olmuştur.
Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır.
Mart ayı şiddetli soğukların olduğu bir aydır. Zaman zaman güneş görünse ve havalar ısınıyor gibi olsa da soğuklar şiddetini azaltmaz. Çoklukla bugünlerde yakacak tükenir, insanlar zor durumda kalırlar, evde bulunan kazma-kürek saplarını bile yakmak zorunda kalırlar.
Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse sabanlar altın olur.
Mart ayı oldukça soğuk bir aydır. Bu ayda yağmurun yağması ürün için iyi değildir. Nisan ise havaların ısınmaya başladığı bir aydır. Bu ayda yağacak yağmur, hem de çok yağacak yağmur ürün için oldukça faydalıdır, verimi artırır ve çiftçiyi son derece memnun eder.
Maşa varken elini ateşe sokma.
1. Bir işten gelebilecek zarardan kendini koruyacak bir yol vardır, o yolu tut. Kendini zarardan koruduğun gibi rahat da edersin. 2. Yaptırabileceğin biri varken tehlikeli bir işe kendin girme.
Mayasız yoğurt çalınmaz (tutmaz).
Bir işin başarıyla yürütülebilmesi, bir işten verim alınabilmesi için uygun bir ortama, gerekli araç-gerece, az da olsa bir sermayeye ihtiyaç vardır.
Mazlumun âhı, indirir şahı (yerde kalmaz).
Bk. “Kimsenin âhı kimsede kalmaz.”
Merhametten maraz doğar.
Bir kimsenin karşılaştığı kötü durum karşısında üzüntü duyar ve o kişiye yardımda bulunur, iyilik ederiz. Ne var ki, kimileri kendisine gösterilen bu yakın ilgiyi kötüye kullanır ve başımızı derde sokar.
Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan.
Bk. “İyilik iki baştan olur.”
Mescide gerek olan meyhaneye haramdır.
Her özellikli şeyin gerekli olduğu bir yer vardır. Onun dışında başka bir yerde kullanılamaz. Kullanılırsa son derece zararlı olur. İçki Müslüman`a haramdır, dolayısıyla içemez ve bulunduramaz. Domuz eti Hıristiyanların sofrasına konabilir ama Müslümanların sofrasına sokulamaz. Aksi takdirde Müslümanlığın özüne zarar verilmiş olur.
Meyveli ağacı taşlarlar.
Öyle sıradan kimselerle pek uğraşan olmaz. Ama toplumda bir konum edinmiş, bilgili, becerikli ve başarılı kimse kolayca hedef olur; hücumlara maruz kalır. Çünkü onun toplumdaki konumu kimilerinin kıskançlık duygularının kabarmasına yol açar.
Mızrak çuvala sığmaz (girmez).
Herkesin gözü önünde duran, apaçık bilinen gerçeklerin gizli tutulması, örtbas edilerek yokmuş gibi gösterilmesi imkânsızdır.
Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
Kolay kolay saklanamayacak kadar büyük bir yolsuzluk yapan kimse, sorumluluktan kurtulma yollarını iyiden iyiye düşünür ve ortaya çıkmasını önleyecek tedbirleri önceden alır.
Mirî malı balık kılçığıdır, yutulmaz.
Devletin malını mülkünü kendisine mal etmek son derece zor ve tehlikelidir. Böyle bir teşebbüste bulunsa da rahatça kullanamaz, günün birinde er veya geç bunun hesabı kendisinden sorulur.
Misafir kısmeti ile gelir.
Geleneklerimiz ve dinimiz olan İslâm, yoldan gelene, yolcuya, konuğa gerekli ilgiyi göstermeyi ve ikramda bulunmayı emreder. Bu bakımdan evimizi konuğa açmalı, onu başımıza gelmiş bir külfet gibi görmemeliyiz. Eğer dinimizin buyurduğu gibi davranırsak misafiri ağırlamakta güçlük çekmeyiz, evimize bereket dolar. Çünkü ikram edene, sakınmadan verene, Yüce Allah misliyle verir. Dolayısıyla misafir kısmetini de getirmiş olur.
Misafir on kısmetle gelir; birini yer dokuzunu bırakır.
Bk. “Misafir kısmeti ile gelir.”
Dostları ilə paylaş: |