Bu konudaki bir çok sözlü saldırı gusül abdest” sorgulamasına yöneliktir: Çanakkale’den bir örnek:
K - 12 Eylül’ün ilk yıllarıydı, hepimiz görev yaptığımız yerlerden toplu sürgünlere uğramıştık. Bu sürgün sonucu biz de eşimle birlikte Niğde’ye geldik. “Acaba bizden başka kim sürüldü?” diye merakla ili araştırıyorduk, “başka kim var?” diye. Sonunda Tuncelili bir ailenin de Kars’tan Niğde’ye sürüldüğünü duyduk. Ailede erkek Tunceliliydi, bayan da Elazığlıydı, Sünniydi. Oraya geldiğimizi duyunca bizi davet ettiler, eşimle birlikte bir saatlik bir mesafeye gittik. Akşam yemeği için davetliydik, o gece orada kalacaktık, ertesi gün yerimize dönecektik. Akşam yemeği oldu, gittik oturduk. Banyo göstermelerini istediğimde kendilerinden, gösterdiler, banyoya girdim, banyoda şöyle bir listeyle karşılaştım: “Gusül aptesti nasıl alınır?” diye listeler halinde banyoya yazılmıştı. Çok aşağılandığımı hissettim, sabahı zor etmiştik.
Ankara’dan bir örnek:
K - Banyo muhabbetini çok yapıyorlar mesela bizim apartmanda bir tane var. Apartmanda benim Alevi olduğumu biliyorlar çünkü 21 daire var. 21 dairenin 20’si Sünni. Bir tek biz Aleviyiz. Hepsine de söyledim gizlemedim. 5 numarada oturan bayan bir gün: “bir şey soracağım,” dedi. “Siz dedi gusül abdesti alıyor musunuz, almıyor musunuz?” Ben dedim: “Söyleyecek bir şey bulamıyorum size,” dedim. “Banyo sadece size ait olan bir şey mi ya da sadece o şeyi yaptığınız zaman mı banyo yapılıyor?” “Yok merak ediyorum,” dedi, “acaba öyle mi?” Ben de o zaman dedim “git araştır öğren ondan sonra gel,” dedim. “Yani başka insanlardan duyumlarla şeylerle gelip bana cahilce sorular sorma,” dedim ondan sonra özür diledi. Ve gitti.
İstanbul'dan bir örnek:
K - Ben Tokat’lıyım. 30 senedir İstanbul’dayım. Kartal’da oturuyorum. Çok camilere de giderim, her şeylerine giderim. Hep de tartışırım. Valla nasıl anlatayım. Şimdi gidiyorum onların sorusu ne biliyon mu? Burada yani yabancı yok. “Yıkanmak Alevilerde çok önemli midir?” Bunu soruyorlar önce. Yani “eşiyle birlikte olduktan sonra Aleviler yıkanıyor mu, yıkanmıyor mu? Gusul abdesti alıyor mu almıyor mu?” Yani bu çok sorulan bir soru. Ben de diyorum ki: “Milletin odasında mısınız siz? Ben de senin odanda mıyım? Yok.”
Milas'tan bir örnek
K - Ben de onu ufakken yaşadım, bayağı ufağım yani. Daha o zaman cinsel ilişkinin ne olduğunu bile bilmiyorum. Birisi sordu bana: “Ya sizin evde,” dedi yani “ilişkiye girdikten sonra yıkanırlar mı yıkanmazlar mı?” Ben ilişkiye girmenin ne olduğunu bilmiyorum.
A - Kaç yaşında soruyor bunu, arkadaşın mı soruyor?
K - Yani arkadaşım değil. Bunu soran o gün için yetişkin bir insan yani. Ben o zaman yani belki, köyde durduğum için, 10-12 yaşlarında bir çocuğum yani. Hani ilişkiyi bilirsin mantıken de, ilişkiden sonra banyoya gidilip gidilmediğini, nedir ne değildir yani bilmezsin yani. Bilmediğim için, ben dedim: “Bilmiyorum ki bizim evde her zaman banyo ederiz,” dedim yani. Biz her zaman duşumuzu alırız, banyomuzu ederiz. Yani ondan önce gusül abdestinin olup olmadığını bilmem yani bilemem yani.
A - Aleviler mesela ilişki şey yaptın gece olur. Sabah tam yıkanmazlarmış belden aşağısını yıkarlarmış.
Tarsus’tan bir örnek:
K - Yine, Pozantı’dan araba yükledik, aktardık, geliyoruz. İki tane arkadaş geldiler, kamyoncu arkadaş. Yemek yiyorlar. Yemek yerken sesleri de böyle kabalaştılar, işte “biz cünup olduk, Alevi Kızılbaşlar gibi yıkanmadan yemek yiyoruz,” falan. Ama sesleri içeriyi tamamen alıyor, “pis pis yemeğe oturduk, Alevi Kızılbaşlar gibi.” Derken ben de artık şeyimden çıkmışım ki, nasıl kendimi kaybettiysem, “niye, Alevi Kızılbaşlar bu kadar mı kirli? Benim eteğim senin suratın temiz değilse, ben Aleviliğimden geçecem, sen de Sünnülüğünden geçeceksin,” dedim. Bu şekilde, yani orada bizi tamamen tahrik anlamına getirmişlerdi.
Çerkezköy’den bir katılımcının gusül abdesti sorgulamasına yanıtı:
K - Kızın biri geçti. Dedi: “Bülent Abi sen biliyor musun bu kız Alevi?” “Ee ne olacak,” dedim. “Özür diliyorum, ya,” dedi, “bunlar pis.” “Neden pis?” dedim. Dedi: “Bunlar ilişkide gece yıkanmıyor.” Ya ben de dedim ki: “Şu Sünni bayanların hepsi Alevi, hepsiyle yatmışlar.” “Aa,” diyor “abi…” Dedim: “Herhalde senin annenle bizim Aleviler yatmış.” Dedim: “İnanmıyorsan getir bir akrabanı benimle yatır.” Ben söylerim yani. Ben öyle söylerim korkmam. “Getir,” dedim. “Bir akrabanı yatayım gör.” Cidden çekinmeyin arkadaşlar biz korka korka böyle olduk yani.
“Aleviler yıkanmazlar” ya da “Aleviler pistirler” yaygın bir sözlü saldırıdır.
Samsun’dan bir örnek:
K - Şimdi benim kızım kuaförde çalışıyordu. Orda bir bayan gelmiş, kızımın boynunda da Hz.Ali efendimizin resmi var. “Siz Alevi misiniz?” “Aleviyim,” demiş. Demiş: “Annenle babana sor hele yıkanıyorlar mı?” Ya kızcağız geldi bana sordu, o zaman 18-19 yaşlarında işte, benim şuurum attı. Yani gelip bir yerde fikrimi söylerim, dükkanı dağıtacağım. Geri ustasının şeyi yoktur da. “Hanım, sen şey etme,” dedi, “ben gider ağzının payını veririm.” Hanım gidiyor, ustasına diyor ki: “Şöyle o kadına, eğer yani benim diyor, kocamın bizim yıkanıp yıkanmadığımızı bilcekse, gelsin o zaman bir gece bizimle kalsın, yıkanıp yıkanmadığımız....” Bu Alevi gençliğinin üzerinde gerçekten de bu gibi sorunlar çok var. “Yok Aleviler yemeğin içine tükürür, yok bilmem ne.” Bu gibi şeyler var. Yani içimizde Sünni çok değerli dostlarımız var, asla onları tenzih ediyorum yani ben. Kesinlikle yani benim çok samimi arkadaşlarım var, kardeşimden bana yakın olanlar var. Ama bağnaz olanlar tabi ki çok farklı şeyler yapıyorlar.
Çanakkale'den bir örnek:
K - Gene, Boyabat’ta çalıştığımız zamanlarda böyle. Orada aşırı derecede bir şey, dinine düşkün gibi insanlar, ama aslında hiç de öyle değil yani, görünürde öyleler. Hemşire arkadaşlar sabahları benim saçımı kontrol ediyordu arkadaşlarım, yani eşinle beraber olduğunuz zaman yıkanırsın, yıkanmazsın, “Aleviler yıkanmaz,” diye bir kanı var ya. Sabahları yıkanmış mıyım, yıkanmamış mıyım diye saçımı kontrol ediyordu arkadaşlarım. Ve çalıştığımız sağlık ocağında bir tek başı açık olan bendim. Başı açık olarak işe giden bir tek bendim. İşte hepsi başını açıyor, giderken mesela, işten şey yaptıkları zaman kapatıyorlar, yani o zaten oraya geldiği zaman, onu görmek isteyen erkek de gelir görür, mesela bayan da gelir görür. Ama o zihniyeti artık yani onlara yerleşmiş.
Varto'dan bir örnek:
K - Biz askerdeyken, benim Batmanlı bir arkadaşım vardı. Biz oturuyoruz, böyle arkadaşlarla 7 tertip, devre kaybıyız. Konu Aleviliğe falan geldi. Bizim Batmanlı arkadaş dedi ki: “Bizim orada işte bir tane Alevi gelin getirmişler, Alevi kız, üstünü yıkıyor, altını yıkamıyor,” dedi yani. “Üste yani göbeğe kadar yıkanıyor, altını yıkamıyor,” diyince, öyle deyince benim Tuncelili bir arkadaşım vardı: Erol, kulakları çınlasın, biraz iri yapılıydı, kalktı bir tane çocuğun suratına vurdu çocuğun suratı dağıldı. Tabi olay bizim nöbetçi çavuşa gitti. Nöbetçi subay, geldi: “Ne oldu falan?” deyince; tabi lafı yiyen çocuk hiç ceza yemedi. Bizim o Tuncelili arkadaş 7 gün gitti diskoda yattı, yani hapiste. Kapandı gitti olay öyle.
İstanbul'dan örnekler:
K1 - Ben de iş yaşamında bir şeyle karşılaştım ama canım kadar sevdiğim arkadaşlarım. Onları çok seviyorum onlar kardeşim. Ama insanı gene biraz kurcaladın mı beşer de insan şaşıyor. Yemek yiyoruz bayan arkadaşlarım iki tane. Bir konu getirdiler ortaya Aleviler yıkanmıyor diye. Ben bu arkadaşlardan çok özür diliyorum; dedim: “O zaman bir Sünni kız bir Alevi arkadaşlarla kalsın bakayım yıkanıyor mu yıkanmıyor mu?” Çok esef duydum, kendim de kontrolden çıktığıma inanıyorum ama çok zoruma gitti. Ama o kelimeyi konuştum, o dört tanesi şaşırdı kaldı. Ondan sonra da bir iki gün sonra geldi benden özür diledi. Yahu insansınız. İnsan yıkanmaz mı. Bugün ben burada çalışıyorsam terliyorsam, kokarım insanlara rahatsızlık veririm yani böyle bir şey olur mu? Yahu dedim insanlar uzaya gidiyor yani mekik fırlatıyor, halen siz kalkmışsınız şu insan şunu yapıyor, böyle bir şey ayıptır. Böyle şey insana yakışmaz.
K2 - Ben inşaat şirketlerinde çok çalıştım. Bir inşaat şirketinde çalışıyoruz gene. Şirket sahibi yeni şantiye buldu. Tabi şantiyelerde bütün insanların kullanması üzere umumi yemekhaneler, tuvalet, banyolar yapılmıştı. Adam gerçekten çok güzel Avrupai sistem bir kamp kurdu bize. Kamp faaliyete geçti. Şirket sahibi Diyarbakırlı Liceli bir insan, Ağa Ceylan, belki duymuşsunuzdur. Vasıfsız işçilerin çoğu da oradan gelme o yöreden gelme, yani amale kısmı çoğu oralardan. Şimdi umumi olarak kullandığımız tuvaletler, bir hafta içerisinde kullanılmaz hale geldi, içinde girilmez hale geldi yani, Avrupai sistem kurulan bu tuvaletler. O sifonların zincirleri koparıldı, hep böyle zincirler tespih gibi sallandı. Bir elektrik teknisyeni arkadaşla bir gün tesadüf aynı şeyde bulunduk tuvalette. Çıktıktan sonra çocuk Amasyalı, sürekli yanımızdan hiç ayrılmayan, bir Alevi grup vardır orada, işte Dersimli falan, ben de Maraşlıydım. Hiç yanımızdan ayrılmayan bir çocuk, dedi ki: “Yani Rıza Abi bunlar dedi pis insanlarmış,” dedi, bu Diyarbakırlılar için söylüyor bu lafı. “Ne güzel adam böyle umumi tuvaletler yaptı,” dedi. “Bak içine girilmez hale geldi,” falan. Ben de dedim: “Ya işte cahil insanlar ondan kaynaklanıyor herhalde.” “Ya hiç sorma abi,” dedi, “bunlar Alevilerden de pismiş,” dedi gözüme baka baka. Şimdi ben biraz düşündüm, şimdi “pistir,” demedi. “Pismiş.” Bak “pistir” demekle “miş” kelimesinin arasında bir farklılık var. “Ben,” dedim “ya Aleviler pismiymiş?” “Abi sorma onlar da çok pismiş,” dedi. “Peki sen hiç Alevilerle arkadaşlık yaptın mı?” dedim. “Yok yapmadım,” dedi. Üç aydır hiç yanımızdan ayrılmayan bir insan, hepimiz de Aleviyiz. “Peki” dedim “hiç Alevilerin evlerine misafir oldun mu?” “Yok abi.” Tabi ben soru sormaya başlayınca onda da bir hafif değişiklik oldu, gözleri büyüdü. Dedim: “Peki Demirci Ali Haydar var asker, bunlar nasıl insanlar?” dedim. “Abi elini ayağını öperim,” dedi, “sen soru sormaya başlayınca ben baltayı taşa vurduğumu anladım ama,” dedi, “bize hep böyle anlattılar,” dedi. “Bize hep böyle anlattılar bizi böyle yetiştirdiler,” dedi. “Eğer Aleviler sizin gibi insanlarsa....” Ben dedim: “Valla belki de Alevilerin en pisleri biziz,” dedim. “Aleviler sizin gibilerse,” dedi, “size tapılır, sizin ayağınızın altı öpülür,” dedi. “Bizi böyle yetiştirdiler,” dedi.
K3 - Bingöl’lü bir kadın işte. Şafi Kürt. “Gel bir gün Sultanlara oturmaya gidelim,” demiş. “Bunlar dışarıda çok, işte üstleri başları düzgündür, Aleviler yani. Hani bizleri hor görüyorlar ya, acaba bunlar evde nasıldır? Bunlar dışarıda kendilerine bakarlar ama evde kendilerine bakmazlar çok pis insanlar,” demiş. Bir gün geldiler. Çayımızı kahvemiz içtiler. Oturduk muhabbet ettik. Eşi de beraber, oturuyoruz bizde eşimizle beraber. Ayrıca misafirlerimiz var. O bey kalktı dedi ki: “Sultan, Aleviler için çok pis şey diyorlar, biz aynı şeyi, sizin için düşünüyorduk,” dedi. “Ne yazık ki, ben şimdi anladım ki Sünnilere niçin beş vakit abdest verilmiş namaz verilmiş,” dedi. Kendisi anlatıyor bunu geçekten. Dedi ki şey dedi: “Bizim insanımız pis,” dedi. “Sizinkiler değil,” dedi. “Ben bu insanın evini gördüm,” dedi. “Işıl ışıl bir ev,” dedi. Belki de ilk girdiği evdir yani. Adam çok şey bir insan. “Çok temiz bir eviniz var yani. Sizin temizlik bile yapmanıza gerek yok,” dedi. “Ha ben buradan bunu anladım ki, Sünnilere baş vakit abdest niçin verildi, namaz,” dedi. “Ellerini ayaklarını yıkasınlar temizlik yapsınlar diye,” dedi. Dedim: “Yine onlarla zamanlarını öldürmüşler. Onlar beş vakit namazla uğraşana kadar yine evlerini temizleyebilirler, Zübeyir Abi,” dedim.
İzmir'den bir örnekler:
K1 - Yörükler var mesela Batmanlı. Beni çağırıyor işte muhabbet ediyoruz, ...tabi bu üç yıl önce olan olaylar, dedim: “Ben Aleviyim,” dedim. Ya şok oldular ben Aleviyim deyince. Bana sordukları soru ne biliyor musun? “Ya siz banyo yapmıyor musunuz? Ayda bir kere banyo yapıyormuşsunuz.” Ha birisi bana demişti: “Ay sizin evleriniz tertemiz. Siz Alevi olamazsınız, sizin eviniz tertemiz.” Ayda bir kere biz banyo yapıyormuşuz, o da Perşembe günleri. Ya insan o kadar bilinçsiz ki yani, kendileri de neyin ne olduğunu bilmeden, araştırmadan kulaktan dolma şeylerle anlatıyorlar işte. Ben o insana ne anlatsam boş zaten. Ben daha bu insana Aleviyi anlatsam ne olacak ki.
K2 - Hangi birine şey yaparsın ki yakın tarihte Dursun Amcanın olayı. Şimdi adam 1938’lerde göçe zorlanmış bütün aile gelmiş buraya. Bunlar sonra 46’larda geri dönüş yapmışlar. Dersim’e geri dönüş yapmışlar. Bu amca burada kalmış. Göçmen bir kızla evlenmiş muhacir bir kızla evlenmiş amcam. Tabi bu amca geri dönmüyor Bayındır’da kalıyor. Amca hastalandı, amca hastalanınca yatalak. Biz bakmak için geldik kalıyoruz burada. Biz hani birbirimize bağlıyız akraba olarak. Tek akrabayız gidip amcanın yanında kalıyoruz. Ölecek yani ölüm derecesinde. Amca öldükten sonra amcanın gelinleri var, karısı var, çocukları var, torunları var Bayındır’ın yukarısından. Tahtacılar diye amcayı seven tahtacılar geldiler. Tabi mevlüt okunuyor hani cenazede dua falan okunuyor mevlüt ya. Onlar kadınlar bir baktım oradan amcanın karısı, kızı ve gelinleri birbirlerine bir şey söylüyorlar. “Ne oldu?” dedim. “Ya,” dedi, “pis bunlar, tahtacı bunlar, Kızılbaş bunlar abdest almamış burada oturuyorlar.” Gelini, karısı ve torunları söylüyor. Adamın kendi karısı dahi Alevi olduğunu bilmiyor. Söylememiş adam yani. Adam zaten katliamdan kaçmış gelmiş ki onun ailesini diri diri yaktılar. Yakmışlar yani. Şimdi amca da bir daha dönmemiş. Kardeşleri falan dönmüşler, amca dönmemiş. Kalmış. Öyle deyince benim cinlerim attı yani artık bunu söylemek zorundayım bir şey bu. Büyük bir kayıp. Bizim senelerdir beraber yediğimiz içtiğimiz, geliyoruz gidiyoruz; bunlar beğeniyorlar bir aile olmuşuz niye söylemeyim. Ben de teyzeye dedim ki: “Teyze kusura bakma,” dedim, “sen amcanın ne olduğunu biliyor musun? Kürt olarak biliyorsun. Alevi olduğunu biliyor musun?” Aynen böyle Bayındır şivesiyle dedi: “Gari kızım bunu söyleme,” dedi. “Bayındırlılar çocuklarımı öldürürler,” dedi. Yani söyleme sakın çocuklarımı öldürürler, bir de bana diyor ki ne diyorlar ben dua falan da bilmiyorum ya “kelime-i şahadet mi getir,” bir şey söylüyor. “Bir şey yap,” diyor, “günahtır” diyor, “çarpılırsın.” “Ya teyze niye çarpılayım?” Bu amca benim öz amcam. Amca benim öz amcam kökenini biliyorum. Ben bu amcayı tanıyorum Alevidir yani ben niye çarpılayım yani. Amcayı yalan mı söylüyorum. Cenaze kaldı burada bunlar bir curcuna oldular. Birbirlerine girdiler. Olaylar yaşandı. Benim teyzem de bu amcamın öbür kardeşiyle evli. Teyzemin de çocukları var, Çanakkale’de onlar da hepsi okumuş insanlar. Onlar da gelmiş gelinler falan. Teyzemin gelinlerinden birisi de Bursa’nın Sünnilerinden tutucu İslamcı Sünnilerinden gelin kaçmış teyzeme gelmiş ve yıllardır bak torun sahibi oldu halen babalarıyla görüşmüyor anneleriyle görüşüyor. Yani yasakladılar kızın görüşmesini, istemiyorlar. O da gelmiş: “Ne oldu Nimet niye bunlar kavga ediyor seninle?” Biz birbirimize girdik kavga ediyoruz. Yani cenaze orada erkeler toplanmış biz kadınlar kavgadayız. Ya ne yapayım canıma tak etti artık her şey söyleniyor bir sabret iki sabret. Fatoş geldi o da Sünni ya, ben geldim Fatoş böyle böyle dedim. Bunu söyledim ortalık karıştı dedim. Fatoş oradan kaktı dedi ki: “Teyze bak ben Sünniyim,” dedi. “Ben kaç yaşında bir insanım,” dedi tabi o zaman bir on yıl falan oldu, “çocuklarım kaç yaşında babam beni evlatlıktan reddetmiş,” dedi. Hatta babası onun ölü yemeğini verdi. Aleviyle evlendi diye bu hakikaten teyzemin gelini şu an. Babası kızına Bursa’nın yerlilerinden böyle bir ölü yemeği, üç günlük yemek veriliyor ya ölülere. Ölü yemeği dağıtıyor. Kızım öldü diye yemek dağıtıyor. Reddediyor Tuncelili bir oğlan aldı diye. O da geldi dedi ki: “Fatoş Teyze,” dedi “bak ben Sünniyim.” Şimdi öbür teyzemin oğlu evlenirken teyze çocukları evlendi. Teyzemin kızının arkadaşı. Liseden arkadaşı. Bu öbür oğlana aşık oluyor kaçtı geldi biz düğün yaptık Hozat’ta. Bunlar evlendiler. Halen de çok mutlular yani. Dedi bak: “Ben evlendim kaç senedir ben Hozat’a gidip geliyorum Tunceli’ye gidip geliyorum; babam beni reddetmiş, bana da çok kötü anlatılmıştı, ben gittim Aleviyle evlendim şimdi siz niye böyle yapıyorsunuz yani. “Ben,” dedi, “pişirdiklerini yedim, hiçbir şey olmadı zehirlenmedim. Ben onlarla yatıp kalkıyorum, temizliği desen, bir şeyleri desen ben onlardan daha çok öğrendim.” Ya sen kendini bu kadar niye mahvediyorsun. O gene tutturmuş, Bayındırlılar çocuklarımı öldürürler. Demeyin ki Dursun Alevidir. Neyse biz kalktık hepimiz apar topar İzmir’e geldik. Cenazeyi götürdü, ben tabi sinir oldum o arada birkaç ay gitmedik onlara.
K3 - İlk yeni evliyim kızım altı aylık falan. Hemşirenin de çocuğu var o da altı aylık falan. Çocuklar kaynaşsın diye birlikte şey yapıyoruz. Ama hemşire arkadaşımız çok iyi Rize merkezde çalışıyoruz. Oraya gidip geliyoruz onun da kocası Erzincanlı hanımı Rizeli. Bu adam duruyor kalkıyor: “Pis Aleviler; Aleviler bunu yapıyor Aleviler şunu yapıyor.” Eşimin yanında bir şey demiyorum bir sustum bir sustum tamam. Adam gene ağzını açtı aynen şöyle diyor. “Pis Aleviler” diyor, “nerede olsa onları kokularından tanırım.” Ayağa kalktım, “bana bak Seyfettin” dedim “yazıklar olsun! Bugüne kadar sen beni nasıl kokumdan tanıyamadın,” dedim. “Alçak adi herif,” dedim. Aynen böyle “sen dua et, şu karına dünyalar iyisi bir insan. Yoksa sana ben yapacağımı bilirdim şimdiye kadar,” dedim. “Kocam Sünni diye sesimi çıkarmadım. Sen adinin birisin, bir de CHP’liyim diye geçiniyorsun. CHP’liyim diyorsun, senden CHP’li falan olmaz. Hadi kız,” dedim. Kız kardeşimi aldım çocuğumu da, çıktım gittim. Yani sürekli böyle şeylerle karşılaşıyorum ben hep.
Ankara'dan örnekler:
K1 - Gazinoda ben gece de çalışıyordum. Gazinonun santralinde. Bir gün çok enteresan bir şey oldu, kulisteyim. Çalıştığımız gazinoda Ruslar da var. Bir Ramazan ayında biz kulise girdik kuliste programımız bitti gideceğiz. Türk vatandaşı olmuş bir Rus gelmiş Türkiye’de evlenmiş vatandaş olmuş. Dedi ki: “Hadi gidin sahura geç kalacaksınız.” Ben de dedim ki: “Ben Aleviyim. Benim öyle bir derdim yok,” dedim. “Ona genelde Müslümanlar gidiyor,” falan dedim. “Niye?” dedi. “Sen Müslüman değil misin?” “Yok ben Müslüman değil Aleviyim.” Ondan sonra geldi ben hiç farkında değilim beni böyle kokladı. Ama ben hiç farkında değilim parfümümü falan kokladı sandım. Sonra dışarı çıktık benim solistim dedi ki: “Abi o sana ne yaptı biliyor musun?” “Ne yaptı?” dedim. “O seni kokladı hani,” dedi. “Aleviler kokuyor diyorlar ya,” dedi, “o yüzden seni kokladı,” dedi. Vay kahpe dedim.
K2 - Tabi tabi karşılaştım ben de karşılaştım. Şey vardı. Libya Kültür vardı oraya biz halamın kızıyla kursa gidiyorduk. Orada da Karadenizli bir arkadaşla tanıştık bayan. Çok samimi olduk o bizi çok sevdi biz onu çok sevdik çünkü Alevileri biliyorsunuz insanlığa çok önem veriyor. Hemen kaynaşıyoruz yok o Aleviymiş Sünniymiş diye şey yapmıyoruz. Sonra halamın kızının çıktığı bir çocuk vardı o da Çorumluydu. Otururken muhabbet ediyoruz “nereli senin çıktığın çocuk?” dedi. “Çorumlu,” dedim. O da dedi ki: “Aman dikkat et Alevi olabilir,” dedi. “Niye? ne oluyor Alevi olunca?” dedik. “Hayır sakın,” dedi. “Onlar çok pis oluyorlarmış,” dedi. “Aile içinde birbirleriyle ilişkiye giriyorlarmış, şöyle oluyorlarmış, böyle oluyorlarmış,” diye salladı. Peki dedim: “Sen bizim ne olduğumuzu biliyor musun?” Gözlerini şöyle bir ayırdı “Aleviyim demeyin sakın, eğer öyle derseniz ben burayı terk eder giderim,” dedi. “Gidebilirsin, çünkü biz Aleviyiz,” dedim. Çekti gitti ve bir daha bizimle görüşmedi. Gitti ve bir daha asla yanımıza dahi gelmedi
Adana'dan bir örnek:
K - Sivas’a gittim, üç dört arkadaş, biri tanıdıktı. Biri Sivaslıydı, diğeri de Sivas’ın bir köyünden, biri Diyarbakırlı bir arkadaştı. Evde neyse beraber kalıyoruz. Arkadaşımın biri Sünniydi. Neyse daha sonra babasına sormuşlar: “Oğlun kimle kalıyor?” diye. “Sivaslı biriyle, şu köydenmiş” diyor. Köy de, yakın olduğumuz için biliyorlar, “ya, onlar Alevi, Kızılbaş, nasıl kalırlar, bunlar banyo yapmazlar, etmezler.” Çocuk da demiş ki: “Valla baba, onlar benden daha çok banyo yapıyor.”
İzmir'den bir katılımcının Manyas'ta geçen bir anısı:
K - Manyas merkezde Türkmenler falan köyde. Bir köy Haydar Köyü müydü ne. İstiklal İlköğretim’de şey bir arkadaş var. Bir gün geldi çok öfkeli dedim: “Ne oluyor?” “Bu şerefsizler insan olamaz,” dedi. Kendisi de Diyarbakırlı Sünni bir kız. Yalnız demokrat yurtsever bir kız. “Ya bugün bütün gün çocuklarla şeyle uğraştım. Kavgalarıyla uğraştım.” “Sebep ne?” dedim. “Şimdi kışın bir grup camın kenarına oturmak için uğraştı.” “Cam kenarını alacağız,” dediler, aldılar. “Sol tarafta da başkaları oturuyor,” dedi. Bu sefer bahar geldi, güneş vurunca, bu sefer köyden gelen çocukları cam kenarına itiyorlar. Sordum dedim: “Siz niye böyle davranıyorsunuz?” falan. “Onlar Türkmen,” dedi. Türkmen olduğu için pis yani onun için de çocukların yerini değiştiriyorlarmış. Bunlar Manyas merkezdeki Sünni çocuklar dağlardan gelen Türkmenleri dövüyorlar. Şeye atıyorlar. Kışın kaloriferlerin yanına kendileri oturuyor yazın da sıcak olduğu için yer değiştiriyorlar. Bir de şey var kirli. Birine hakaret etmek istiyorsan “Türkmen” deme hakkın var yani.
Tokat'tan bir örnek:
K - İsterseniz başımdan geçen bir şeyi anlatayım. Ben Amasya’da görev yaptım, 1 yıl Amasya’da çalıştım. Amasya’da şey var ırmağın kenarına böyle kordon boyu teraslar boyu. Bir banka oturdum. Yalnızım bankta. Bir tane ak sakallı, işte 60-65 yaşında birisi geldi oturdu böyle. (…) Neyse olay döndü dolaştı Amasya’nın yapısına geldi, Aleviliğe Sünniliğe geldi. “Yavrum sen onları tanımazsın,” diyor bak. “Onlar onlar var ya onlar öyle pistir ki, yanlarına geldiğin an kokar, kokudan yanaşılmaz,” diyor adam. Anlatıyor bunu, koyveriyor herşeyi anlatıyor. Anlattı anlattı. “Yav!” dedim, “vallahi sen sağ ol! Yav, iki saattir ben burda oturuyorum bir koku geliyordur ama nerden geliyor ben de farkında değilim. Anlayamadım ben,” dedim. “Yok yav!” dedi. “Bir koku yok,” dedi. “Yok yok var, sen bilmiyorsun,” dedim. “Yok yavrum,” dedi, “inkar mı edek, yok işte,” dedi. “Yav!” dedim, “utanmaz adam ben Aleviyim hiç koku hissettin mi?” dedim. “Biraz önce hissetmediğini söyledin sen.” Adamın aynen dediği, “yav yiğenim ben dedi sert kayaya çarptım, ben gideyim,” dedi.
Alevilere yönelik diğer kalıp yargı, iftira ve hakaretlere örnekler Bir çok örnekte Aleviler “adam yakar” / “adam yer” şeklindeki bir inanışa sahip insanlar olduğu görülmektedir. Samsun'dan bir katılımcı aktarıyor:
K - Bir de ben anlatayım. Bunu yalnız biz yaşamıyoruz, Sünni vatandaş da yaşıyor. Bizim köye bir ilkokul öğretmeni geldi. İşte demişler: “Oraya gitme, onlar Aleviler işte öldürürler keserler bilmem ne ederler.” Tabi bu bayağı korkmuş. Ondan sonra, geldi abim gitti bunu eve davet etti getirdi, hani köyde dereden geçerken: “Bura niye böyle?” demiş, o da demiş ki, şakacıydı, demiş ki: “Biz buraya adam öldürüp atarız,” deyince bu adam daha korkmuş. Gece de öbür abim saatini kaybetmiş. Tabi, yedik içtik, işte kalktık yatağını yaptık. Biz gece saat aramaya gittik. Bu da sanmış ki, biz adam toplayıp onu öldüreceğiz diye, yatağı koymuş kaçmış gitmiş.
Havza'dan bir katılımcı anlatıyor:
K - Şimdi onların yapmış olduğu bir hakaret, ta benim küçüklüğümden beri, yani Alevilerin adam yaktığını, kendilerine şey yapmışlardı. Bu da neden ileri geldi? Abim çalgı çalardı, yani klarnet çalardı, o da onlara lazımdı tabi. 2 tane genç bizim evimize geliyorlar, ama ben çocuğum. Akşam gecikiyor, rahmetlik annem, babam hepsi de rica ediyorlar ki: “Geç kaldınız gidemezsiniz yapmayın etmeyin,” deniliyor. “Bunlar yakarlar bizi,” diye, illa ki gidiyorlar. Ama kış günü, yolu bulamayıp mecburen geri dönüyorlar. Mecburen geri dönüyorlar bizim eve. Rahmetlik annem çok büyük hazretler verirdi yani, o gece o kadar rahat ediyorlar ki, yani dönüp köylerine gidiyorlar, bunlara diyor bu şekil söyleyenlere sövüyorlar adamlar kendilerine. O gençler, ordaki insanlara “bunlara Kızılbaş, bunlar adam yakar,” diye söyleyenlere, kendi adamlarına hakaret ediyorlar yani. Abimi götürüyorlar, abimi böyle ellerinde tutuyorlar; yani seviyorlar.
Sivas'tan bir örnek: