“alıntı” Zizek



Yüklə 1,37 Mb.
səhifə26/26
tarix27.07.2018
ölçüsü1,37 Mb.
#60162
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   26

K1 - Şimdi benim kimlik olarak zaten bir sürü problem yaşıyorum. Tuncelili olduğumda dolayı işte Alevidir mantığıyla, iş yerlerinde olsun iş alanlarında bir takım sıkıntılarla karşılaştık. İşe gidiyorsun bir işe başvuruyorsun, sonuçta kimliğine bakıyor ya Tuncelilidir, bu Alevidir. Orada toplum içerisinde bir ayrımcılık söz konusudur yani hemen direkt karşında Alevi olarak bir ayrımcılık konuyor. Ben yanılmıyorsam 87 de ben Marmaris’e gittim. O zamanda işte Türkiye’deki turist potansiyelin gerçekten tam atmosferi olan bir dönemdi. Bayağı turistler falan vardı otobüste. Orada arama vardı, çevirme yaptılar, yaklaşık 40, 45 kişi vardı otobüste. Benim kimliğimi alıp gittiler. Şimdi otobüste benim kimliğim gelmedi. Gidecek araba hareket edecek beni beklemek zorunda kaldılar. Sordular falan ya nedir neyin nesidir işte. Ben otobüsçüye şoföre söyledim dedim: “Benim kimliğim yok işte bekletiyorlar,”. O arada da bir tane memur gelince: “Ya arkadaşı dedi bir bakacağız,” dedi derken bir on, on beş dakika kadar bekleme oldu. Daha sonra otobüse bindik herkes dönüp bana bakıyor. Sanki ben böyle suç işlemişim veya kaçakmışım neysin ya. Herkesin aklına farklı farklı şeyler geçiyor. Ben kendi aklımda değerlendiriyorum, canlandırıyorum ya filan adam acaba beni katil olarak mı düşünüyor veya hırsız olarak mı değerlendiriyorlar. Buna benzer sıkıntılar. İşte bu sıkıntılar kimlikten dolayı. İşte alevi kimliği, alevi olduğumdan dolayı… Ha toplumda potansiyel suçlu olarak bakılıyor. Yani Aleviler yıllardan beri zaten maruz kaldığı, Kızılbaş, işte mum söndü olayları toplum arasında işte arkadaşlıklar arasında hala günümüze mum söndü olayından konuşuluyor, bahsediliyor.
K2 - Ya muhakkak ki yani, her çevrede olduğu gibi bizimde yaşadığımız çevrede bu tür sorunla var. Örneğin ben size şöyle söyleyeyim. Deprem senesiydi. Bir bayanla arkadaşlık kurduk Büyükçekmece’de. Sahilde tanıştık ettik. Bayan kitap okuyordu, yasal bir kitaptı. Sırf kimliğimde Tunceli yazıyor diyor, o bayanla biz gözaltına alındık iki gün.
K3 - Konya merkezde depo tayini vardı, ondan sonra Ereğli ilçesine verdiler, oraya gidecektim. Otogara gittik, işte zabıta durdurdu, kimlik mimlik sordu, neyse gösterdik. Sivil, bir polis geldi galiba, polis olduğunu bilmiyordum tabi, o da baktı kimliğe falan. Ondan sonra çantanı aç dediler, çantayı açtım. Çantaya baktılar, valizimiz çanta dediğimiz. Valizin içerisinde işte, bizim biliyorsunuz, yani dostlarımızın, akrabalarımızın, tanıdıklarımızın pala bıyıklı falan kaç tane akrabam vardı. Bu kim? Nerde? Birçoğunu biliyorum ama birçoğunu da bilmiyorum yani işin açıkçası. Doğrusunu da söyledik yani, doğrusu neyse onu söyledim, ya bu filan yerde ama bu nerde, şu anda orda mı nerde bilemiyorum da yani, kesin emin değilim. Çünkü uzun süredir ayrı yaşıyoruz, ya bu fotoğraf bende ama 2-3 sene önceki fotoğraf falan. İşte ne iş yapıyor nerdedir falan o zamanki şartlara göre. Ondan sonra işte aldılar beni başka bir yere götürdüler.

A - Öğretmen olduğunu söylüyor musun mesela?

K3 - Tabi öğretmen dedim şeye gidiyorum, görev yerine gidiyorum, tayinim çıktı oraya gidiyorum diyorum. Yok, yani gel bakalım neyse. İşte kimlikte Tunceli olma, biliyorsunuz memleketi Tunceli olma işi farklı. Ondan dolayı aldılar götürdüler, şehir nezaretine attılar yani işin kısası, gittik nezarete. Sabahtan akşama, sabah kaçtı sabah 10 falandı gitmiştik sanırım, akşama kadar tuttular. Şimdi tabi o kapalı odaya gelince, herkesin bir şeyi var, suçu var işte birbirlerine soruyorlar, senin suçun ne, senin suçun, Abi benim suçum Tunceli olmak suçum. Benim suçum Tuncelili olmak. Ne adam astım, ne adam kestim, ne öğrencilik dönemi içerisinde ki İstanbul’da okudum, en hızlı dönemlerden, 77’lerden, 78’lerden 90’lara kadar, şey 90 diyorum 80’lere kadar, uzun bir süre içerisinde orada, en hızlı dönemlerde, olayların en yoğun olduğu dönemlerde yaşadık ama ne kimseyi dövdük, ne kimseye tavuğuna kış kış demedik. Yani biz ha gidiyorduk tamam belli bir siyasi düşüncemiz vardı, belli bir siyasi kimliğimiz var ama kimseye zarar vermedik. Bir afiş bile asmadım yani, belki astık ama yani o tehlikeli bir şey yok ya, gerçi kimseyi dövmedik, kimseyi asmadık, kimseye bir şey yapmadık. İşte orada 90 gün, o zaman öyleydi, 90 gün sorgusuz sualsiz içerde kaldık.

A - 90 gün, uzun süre…

K - Yani evet o zaman öyleydi. Tam 90 kalmadık yani biraz daha erken, tanıdık manıdık bulduk işte biraz da erken çıktık işin açıkçası. Bu bir şey, yani kötü bir anıdır. Suçum ne, suçum yok işte daha araştırıyorlar yani. Daha halen o zamandan beri biz araştıracağız, daha halen araştırıyorlar, ona istinaden bıraktılar, halen de araştırıyorlar. Sanırım belki bir suç bulurlar ama öldükten sonra belki. Yani suçumuz Tuncelili olmak, onun dışında Alevî olmak, tabi ki bunlar
Ankara'dan katılımcıların anıları:

K1 - 12 Eylülde beni karakola aldılar. Karakolda: “Nerelisin?” dediler. “Yozgatlıyım”. “Bırakın,” dediler “gitsin.” Tam çıkacağım kapıdan: “Dur dur,” dedi. “Alevi misin Sünni misin?” dedi. “Aleviyim,” dedim. “Yıkın komünisti,” dedi ve benim tırnaklarımı söktüler. 9 ay bana işkence yaptılar. Sırf Alevi olduğum için.
K2 - Şimdi bir defa Alevi olup da başına iş gelmeyen tarihten bu yana hiçbir millet yok ki. Alevi olup da asılmayan, Alevi olup da yakılmayan, Alevi olup da sürülmeyen, Alevi olup da dövülmeyen çok az insanlar vardır. Ha bunların içinde Sünni olup da aynı işkenceyi gören insanlar da mutlaka vardır. Ama Alevilerin ya kaderidir ya da tarihten bu yana böyle gidiyor. Şimdi bizler 12 Eylül’ü çok net yaşadık. Ben 12 Eylül olduğu zaman askerden daha yeni gelmiştim. 15 20 gün falan olmuştu. O dönemde benim amcaoğlu yakalanmış o dönemde yanlış hatırlamıyorsam Elazığ’da 580 e yakın işkence yeri vardı o zaman. Oraya gidildiğinde şey yaparlardı. Evvela kaç k’lısın eğer sadece Kızılbaş'san biraz işkence görürsün, suçun varsa, bir şey üzerine yıkarlarsa yatar çıkarsın. İki k’lıysan hem Kızılbaş hem komünistsen daha farklı bir muamele görüyorsun. Ama hem Kürt hem Kızılbaş hem komünistsen yandın. Hiçbir şansın yok. Biz bu dönemleri yaşadık. 15 yıl yaşadı benim arkadaşım çok hem amcamın oğlu hem devre arkadaşım okul arkadaşım Elazığ’a defalarca gittik geldik, Malatya’ya gittik geldik. Ankara’ya gittik geldik İstanbul’u da gördük. En yakın dönemde Sivas’ta insanları gözümüzün içine baka baka televizyonlarda göstere göstere yaktılar. Neredeyse sizi azınlık olarak gören bir ülkede yaşıyorsunuz yani burada bir şey görmemeniz mümkün değil ki. Biz baskının içindeyiz yani.
Milas'tan bir katılımcının anlattığı bir örnek:

K - Üniversitede bile yani insanlar Alevi Kızılbaş oldukları için göz altına alınıyor, benim bildiklerim yani. Beni içeri aldıklarında direkt bana suçlama olarak Kızılbaş dedikleri oluyordu. Yani bu sırf oraya girmemin nedeni belki de Kızılbaş olmam onlara göre.

A - Yani nasıl bir şey. Orayı bir anlatır mısın?

K - Yani biz mesela YÖK’ü protesto eyleminden ben bir kere gözaltına alındım. Oradan seçilen arkadaşlar, mesela hani benim öyle bir öğrenci kitlesine bir önderliğim falan yoktu. Yani ortada bir insandım. Yani sadece demokrat görüşleri olan, demokrat bir aileden gelen bir biriydim. Ve o YÖK protestosuna katıldım. Yani nasıl biliyorlarsa öyle bir seçtiler ki, ya Kürt ya Aleviydi gelenlerin içerisinde. Ve beni ilk aldıklarında tabi canım sen Kızılbaş'sın, sen yapacaksın tabi kim yapacak bunları. Sen ülkeyi böleceksin gibi böyle abuk sabuk şeylerle geliyorlardı mesela. 7 gün dövdüler yani sırf bu yüzden.

A - Sırf Alevisin diye?

K - Tabi ya, başka bir şeyim yoktu çünkü benim. Yasadışı bir örgüt üyeliğim yoktu. Veya ne bileyim bir YÖK protestosuydu, en demokratik hakkımızdı o ve birçok insan katıldı. Bayağı bir kalabalıktı. Yaptığımızda sadece kantinde saz çalıp söylemekti yani bu kadar. Ve bunun peşinde içeri alındık ve bayağı bir hırpalandık. Sırf aleviyiz diye.
Havza'dan bir Alevi yurttaşın anısı / acısı:

K - Ben başıma gelen bir olay anlatacağım ama çok ağırdır. 12 Eylül, ben emekli öğretmen Hamdi Çağlar. 12 Eylül darbesi askeri darbe, ben ona darbe diyorum, gözaltına alındığım zaman ellerim bağlı, gözlerime çuval geçirmiş, aynı Amerikalıların Türk askerine çuval geçirmesi gibi. Gözlerimiz bağlı ellerimiz bağlı sorguya götürüyorlar. Sorguya gittim. Ben bunu 1980 yılından açtım, arkadaşlar: “Alevi demeye korkuyoruz,” dediler. Ben bunu 1980 ihtilalinin içinde açmıştım. Sordular bana. Ben Havza’da olan olaylar sorulacak zannediyordu: “Alevi misin, Sünni misin?” dediler. “Aleviyim,” dedim. “Niye alevi oldun lan, dinini imanını, kitabını mezhebini, eşiktekini beşiktekini ne yaptığımın çocuğu, orospu çocuğu,” denildi bana. O zaman bir dakika dedim: “Ben orospu çocuğu değilim,” dedim. “Benim annem beni orak tarlasında çıkımın başında doğurmuş, bilir misiniz siz orak tarlasını, çıkımı,” dedim. O zaman: “Vay bilmem ne oğlu, biz miyiz lan orospu çocuğu,” dediler. Şuna bakın, onlar bana orospu çocuğu diyor, ben orospu çocuğu olmadığımı ispat ediyorum. Beni annem orak tarlasında, orak biçerken çıkımın başında doğurmuş dedim, ben orospu çocuğu değilim. İşte ben böyle bir ağır darbe geçirdim. Hala, hala o zihniyet, o Emevi zihniyeti, o Osmanlı kültürü, Emevi kültürü hala içinde yaşadığımız asırda mevcuttur. Onlar demesinler ki biz işte insancılız, biz ayrım yapmıyoruz. Bunu soran güvenlik sorumluları, güvenlik kuvvetleridir. Aynı Emevi kültürü, medrese kalıntıları, ulema bozuntuları hala o fikri devam ettirmekteler.

1 “Müstehcen Efendi”, Slavoj Zizek, Toplum ve Bilim, Sayı: 70, Güz 1996.

2 Milliyet gazetesi, 30.06.2005.

3 Gündüz Aktan, Kuruluş İdeolojimiz ve İslam (1), (2) (3), Radikal gazetesi, 9, 12 ve 14 Ekim 2005.

4 32.Gün programı, 16.10.2003, CNN TÜRK.

5 Raporun tamamı için bakınız, http://www.Aleviyol.com/ferman1.htm.

6 Radikal gazetesi, 25.01.2005.

7 Bu metnin tamamı için bakınız, http://www.hubyar.org/dcemeink.htm.

8 Radikal gazetesi, 01.05.2005.

9 Necati Tayyar Taş, 09.12.2002 tarihinde aşırı milliyetçi Ortadoğu Gazetesi’ne verdiği demeçte “Cemevi ibadet yeri olamaz. Cemevi bir cümbüş yeridir” sözlerini sarf etmiştir.

10 İlber Ortaylı, Millet Kimliği Üzerine, Türkiye Günlüğü, Sayı 50, Mart-Nisan l998 s. 8.

11 “Politik ‘Alevilik’ ile Politik ‘Sünnilik’: Benzerlikler ve Zıtlıklar”, Ruşen Çakır, Alevi Kimliği, Editörler: T. Olsson, E. Özdalga, C. Raudvere.

12 Katımcının konuştuğu yerlerde konuşma “K - ....” şeklinde gösterilecektir. Bir den fazla katılımcı olduğunda da 1. katılımcı için: "K1", 2. katılımcı için: "K2", vb kısaltmalar kullanılacaktır.

13 Araştırmacının konuştuğu yerlerde konuşma “A - ....” şeklinde gösterilecektir.


Yüklə 1,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin