“alıntı” Zizek



Yüklə 1,37 Mb.
səhifə7/26
tarix28.10.2017
ölçüsü1,37 Mb.
#17294
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   26

Tarsus’tan bir örnek:


K - Daha önce de bir olay oldu. İşte bir gün oturuyorduk, yani Alevi olduğumu bilenler de vardı, onlar da, kimisi dersaneye gidiyor, sınava hazırlanıyor, üniversite sınavına hazırlanıyor. “Ya, sizin mum söndüler nasıl gidiyor?” dediler. “Nasıl ya?” dedim. “İşte ana, bacı bir arada toplanıp, birbirinin anasıyla neyin yatıyorsunuz?” dediler. “Çok çok affedersiniz, Sen, ananı bacını şey ediyon mu?” dedim, “Yoo,” dedi. “Niye biz edelim ki?” dedim. Yani çocuk baya bozuldu, diğerleri de: “Kusura bakma kardeş,” diyo falan.
Kemalpaşa’dan bir örnek:

K - Yaşamadım. Şeye kalıyoruz maruz kalıyoruz ama şeyinin altında kalmıyorum yani cevabını verebiliyorum. Geçenlerde de bir şey oldu. Dedim ki: “Aleviliği anlatalım, Alevilik ne, geliyoruz burada aşure yapıyoruz, filan, geliyor saz çalıyor, söylüyor şey ediyor. Yaz şenliği bahar şenliği yapıyoruz. Tarikatlar yapalım Cemler yapalım. Mum söndü olayı oluyor ya onları yapalım. Çağıralım onları da çağıralım. Mum söndürmediğimizi görsünler. İbadetimizi görsünler, onlar da öğrensinler, biz camiye gidiyoruz. Camiye, bayramda falan gidiyoruz di mi onlar da bizimkilere gelsinler görsünler, hiç değilse iftiralarının altında ezilsinler.”

A - Peki ama burada önemli olan şu. Şimdi “iftira” dediniz ya. Siz ne gibi yani, olay istiyorum hani diyeceksiniz ki şöyle bir şey oldu başımdan şöyle bir şey geçti.

K - Şunu söyleyeyim. Adamın biri mesela bana dedi: “Siz mum söndürüyormuşsunuz.” “Nasıl dedim, nasıl oluyor? Mum söndürdük,” dedim. “Ee,” dedi, “ben kimi kapmışım biliyor musun?” dedim. “Kimi?” dedi. “Ayıptır söylemesi senin karını,” dedim. Öyle deyince adam şey...ben bu şeyin altından kalkıyorum ama öbürü Alevi vatandaşın da kalkamadığı mesele. Eğer şeye kalıyorsa, bunlardan kalıyoruz bilinçsizlikten kalıyoruz yani.
Ankara’da yaşayan katılımcılar anlatıyor:

K1 - Saimekadın'da otururken, 22 dairedir, daha ilk binaya taşındık, bir biz Aleviyiz, hepsi Sünniler. Şimdi “bu Aleviler şöyle, Aleviler böyle.” Benim yanıma ilkin hoşgeldine geldiler, bir şeyler hazırladım, yediler, içtiler, oturuyoruz. “Sakın ola, bana bi şey söylemeyesiniz, Alevilere atmayasınız, ben Aleviyim. Benimle komşuluk yaparsanız, böyle gabul edin, yapmazsanız bu iş burada bitsin,” dedim. “Yok, o ne demek, öyle bir şey olur mu, insan insandır,” dediler. Gel zaman, git zaman, işte bu Sivas olaylarının avukatlığını yapan Şevket Kazan mıydı, bu 5 dakkalık bir şeyi çıktı, “mum söndü… Söndürüyorlar, kapatıyorlar,” dedi. Onu şey yapınca, o dedi ki: “Aleviler gibi mum söndürüyorlar,” deyince, tabi bunu eleştirdiler gadınlar, mum söndürülüyor, mum söndürülüyor, mum söndürülüyor… Yine, bize geldiler oturmaya, ben de dedim ki, yine oturduk, bi hayli zaman geçti, “siz hep böyle mum söndü, mum söndü diyorsunuz, ben de size bir şey söyleyecem. Bak, benim hiç gücüme gelmiyor, çünkü bizim böyle bi şeyimiz yok. Ben de size bi şey söyleyeceğim, bakam, sizin mi tepkiniz ağır olacak, benim mi tepkim ağır olacak,” dedim. “Söyle bakiim,” dediler. “Valla, televizyonlar da yayınlıyor, sizde de hülle var. Bu açık açığa bir şey, bir kadın boşanınca, bir başkasıyla beraber olup da, gocası duyunca, … helaliymiş,” dedim. “Abooo, töbe de, töbe de,” diyerek, böyle yerlere yattılar. Dedim ki: “Hiç töbe dermiğim, niye bu gader etkilendiniz ki?” dedim. “Sizler hatta bu üç gündür, dört gündür konuşuyosunuz, ben hiç etkilenmedim, çünkü öyle bi şey yok bizde. Bu sizde var ki, bu gader sizi etkiliyo,” dedim. “Bu sizde var ki, bu sizi etkiledi. Ne küsün, ne darılın, yani bu bi gerçek,” dedim. Kalharken de, baya da bozuldular, böyle bir anım oldu benim komşularla…
K2 - O laflar ne, işte “onlar Aleviler mum söndürüyo.” Hatta şöyle de bir tekerlemesi var onun: “Ayağımı dayadım tabana, gözü kör olsun bu yoldan sapana, horoz çırpındı mum söndü, haydi yallah kapan kapana der kim bir araya gelirse onla.” “Akıl var, mantık var, hiç yakışık alır mı, utanmıyor musunuz? Bir mantık çalıştırsan, senin gafan çalışsa dedim, o zekâ sende olsa, onu düşünürsün. Mum söndürmek ne demek, adam bacısıyla mı yatıyor, adam anasıyla mı yatıyor, gızıyla yatıyo,” dedim. Yani biz mumu söndürüyomuşuk, garanlıkta kim kime yattığı zaman, üstünü yırtıyomuş, ışıhta bahtığı zaman, kiminle yattığını bilsin; ha hiç mantık alıyo mu? Ben de: “Püü yüzünüze sizin, eğer bunu kim çıkarıyosa geri zekalılar,” dedim. Yani böyle laflar oluyo yani, genellikle buna şahit oldum.
Çeşme’den bir katılımcı anlatıyor:

K - Ya buna benzer çok şeyler, geçenlerde Aşure Çorbası yaptık iki sene önce. İzmir’de benim akrabalarım geldi, hepsi saz çalarlar. Tutmuş komşusunu da getirmiş tabi bu Sünni kökenli arkadaşı. Ve onlar bizim Alevi olduğumuzu biliyorlar. Neyse biz yine, bizim sofralarımız açık şey, oturduk böyle şark köşesine yere koyduk. Baktım evin içinde perdeler de sararacak diye, ben gittim üç tane mum yaktım geldim. Mumu yakarken dayımın kızına dedim ki: “Bak burada bir densizlik yapacak,” dedim. Çünkü diyeceğini biliyorum. Mumu yaktım ben getiriyorum. “Haydin dedi mumlar geldi; mum söndü yapalım,” dedi. Kadın nasıl oldu biliyor musun böyle, hiç kımıldamıyor.

A - Sen dalgasına söylüyorsun bunu?

K - Şaka olsun diye ama. Ama ben onu mutfakta mumları yakarken Veli’nin söyleyeceğinden emindim. “Bak Zübeyde,” dedim, “ben mumları yaktım götürdüm ama Veli orada bir şey söyleyecek şimdi.” Daha ben yanlarına gittim, Veli’yle göz göze geldik. “Haydin,” dedi, “mumlar geldi; mum söndü yapalım,” dedi. Kadın ama nasıl oldu biliyor musun, çok böyle durdu yani. Ama ertesi sabah kadın kalktı, dedi ki: “Ben bunca yıl boşa yaşamışım. Bunca yıl sizi boşa eleştirmişim. Çünkü ben böyle yani, ailemde bile bu samimiyeti görmedim. Siz ne kadar hoş ki böyle birbirinize canı gönülden bakıp da herkesi bacı kardeş görmenize, hani geçekten de,” dedi. “Ben 35 yaşıma geldim ben, hiçbir zaman hayatımda bu gece gibi gece yaşamadım. Ama çok hoşuna gitti.” Orada “Nuray,” dedim, kadının ismi Nuray, “niye betin benzin sap sarı oldu?” dedim. “Hiç bu yapılacak iş mi? Dayımın oğlu, dayımın öbür oğlu, eniştem, dediğim arkadaşlarımız, ya mantığın alıyor mu senin? Bu mum söndü nedir? Yani sizin nasıl zihniyetiniz var ki, bunu kabul edebiliyorsunuz?” “Ee, gerçekten biz annemizden, babamızdan, ebemizden, dedemizden öyle duyduk,” diyor, “o beynimize yer etmiş.” Hani Alevi denildi mi mum söndüyle, Aleviyi aynı şeyde, seviyede tutuyorlar. Hani dediği gibi 30 senelik arkadaş dönüp de insana bu soruyu soruyorsa, geçekten ben bu konuda çok rahatsızım.

Bazı Sünni yurttaşlar da “mum söndü” iftiralarını bizzat yaşanmış gibi örneklendirilebiliyor.
İstanbul'dan bir katılımcı aktarıyor:

K - Böyle Manisa Kırkağaç’ta acemi birliğindeyiz, daha bir aylık. Merasimden geçtik, istirahat verdiler askere. Böyle alanda oturuyoruz. Şurda bir grup oturuyor burda bir grup oturuyoruz. İşte birisi arkadaşıymış Amasyalı çavuş, orada da bir çocuk ona anlatıyor. Bunlar konuşurken işte bu Alevilik davası açıldı. Ben böyle oturuyorum o çocukta böyle oturuyor, böyle oturuyorlar. “İşte, Aleviler mum söndü yapıyorlarmış,” dedi. “Herkes hazır olsun diyorlarmış, toplanıyorlarmış,” dedi. “Af edersin” dedi, burada bayanlarımız var bacılarımız. “Mum söndürüyorlarmış, herkes yanındaki bayana çöküyormuş,” dedi. “İşte bir şeyler yapıyormuş,” dedi. “Adamın birisi takılıymış cebinde,” dedi. “Bıçak mı varmış, makas mı, elbisesinden....sabah bakmış ki, anasıymış,” dedi. Öyle der demez, bak aha burada hala yarası var daha dişlerimin arasında. Nasıl vurdum üç tane dişim ezildi. Orda biz birbirimize girdik. “Ben Aleviyim. Bunu diyen namussuz, şerefsizdir,” dedim. Böyle hiçbir şey aslında olmaz. Orada Alevi Sünni arkadaşlar tabi birbirimize girdik, bizim bir Adanalı Halil Astsubay diye birisi vardı. O koştu geldi, “Ne oldu?” dedi. “Böyle böyle,” dedim: “Komutanım durum böyle böyle oldu,” dedim: “Ben Aleviyim. Ben onun için vurdum. Asla böyle bir şey olamaz,” dedim. Ama astsubay ne olduğunu bilmediğim daha çok şeyler anlattı. Dedi ki: “Belki bu insanlar olmasa biz vatandaşı, Türk Milleti olarak biz hep bir bayrak altında yaşıyoruz ama,” dedi, “ben öyle inanıyorum ki bu Aleviler olmasa biz aç kalırız, devlet bize ekmek de yetiştiremez,” dedi. “Bu insanlar çok dürüsttür çok insaniyetlidir,” dedi. “Bunların eline geçen fırsat bizim elimize geçse biz bunları keser, yeriz,” dedi. Biz böyle şeyleri çok yaşadık. İş yerinde de çok yaşıyoruz. Ama yine buna şükür ki buraya kadar geldik. Bak gerçekten.
Ankara’dan bir katılımcı anlatıyor

K - ....Üniversitesi’nde psikolog olarak çalışan Sünni kökenli bir arkadaşımın bana anlattığı bir olaydan bahsetmek istiyorum. Kendisine psikolojik sorunu olan bir erkek üniversite öğrencisi geliyor ve hayli karmaşık da durumu olan bir öğrenciymiş. Çocuk biri sürü sorunundan söz ediyor ve tabii bu arada kendisinin Alevi olduğundan da söz ediyor. Bu öğrencinin cinsel sorunları olduğunu gözlemleyen arkadaşım çocuğu bu konuyla ilgili olarak bir erkek psikologla görüşmesinin onun için daha yararlı olabileceğini, erkek bir psikologla daha fazla şey paylaşabileceğini ve kendisinin bu durum da yapabileceği fazla bir şeyin olmadığını söyleyerek onu devlet hastanesine yönlendiriyor. Görev yaptığı üniversite hastanesinde de erkek psikolog ya da psikiyatr yokmuş ve üniversitedeki diğer psikologlar da kadınmış. Neyse arkadaşım bu durumdan kadın olan bir diğer psikoloğa bahsediyor ve hastanede bir erkek psikolog veya psikiyatr bulunmasının gerekliliğinden söz ediyor, durumu paylaşmak için. Bu diğer kadın psikoloğun verdiği tepki karşısında arkadaşım ne yapacağını şaşırmış; konuştuğu bu psikolog ona şunları söylemiş: “Biliyorsun Aleviler arasında ensest çok yaygın bir şey; bu nedenle bu tür sapma ve sorunlarının olması normaldir. Sen iyi yapmışsın, hiç böyleleriyle uğraşılmaz. İyi ki bana da göndermemişsin.” Bu olayı anlatan arkadaşım da bu arada bir Aleviyle evli. Kız ne diyeceğini şaşırmış tabii. Şimdi bu iftiralar yalnız cahil kesimde değil okumuşlar arasında da çok yaygın, bunu diyen kadın psikolog Ankara’daki büyük üniversitelerden birinden mezun olmuş ve güya insanların sorunlarına yardımcı olacak ve en önyargısız olması gereken bir işi yapmakla da yükümlü olan birisi. Mesleği gereği bunu en azından yapmaması gerekiyordu ama işte toplumda bizlere karşı olan önyargıların nerelere kadar uzanabildiğini göstermek açısından üzerinde iyice düşünülmesi gereken bir örnek.
Alanya’dan katılımcılar aktarıyor:

K1 - Şöyle bir olay geçti başımdan, bu sohbetimizle ilgili olarak, çok az biçimde müstehcenliği var, bağışlasınlar beni bayan arkadaşlar. 1965 yılında, Manisa’da 1. Temel Tabur 5. Grupta askeriz. Er öğretmen olarak askerlik yapıyoruz. Benim gibi, bizim grupta da 300 kadar öğretmen, er öğretmen askeriz. 700 kişi toplam mevcudumuz var, silah temizliği var Cumartesi günü. Harbileri çıkardık, ellerimize biraz pamuk veya çaput verdiler. Onlarla silahlarımızı temizliyoruz. Trabzonlu da İsmet diye bir arkadaş var. Benim yanıma geldi, arkadaşım dedi: “Sana Alevi diyorlar doğru mudur?” “Evet doğrudur, ben Aleviyim.” Ama o tarihe kadar aslında çok az biçimde Alevi olduğumuzu biliyoruz. Bizim Divriği’de pek çevre köylerimizde Sünni köy olmadığı için çocukluğumuzda Alevi-Sünni ayırımı hiç bilmiyorduk. Duymamıştım bile Sünni nedir, nasıldır diye ben hiç duymamıştım. Öğretmen okuluna girdikten sonra bir nebze, çok az biçimde duyduk, ama o günkü öğretmenlerimiz Atatürkçü idi, gerçekten bu konuları hiç de bize yansıtmıyorlardı. Okul müdürümüz, öğretmenlerimiz bu konuda çok dikkatliydiler. Öyle bir şey öğretmenlerimizden duymadık, o zamanki şartlarda 56-62 arasında. Daha sonra konumuza dönelim, ben bunu bilmediğim için: “Evet Aleviyim,” dedim. “Ne olacakmış?” dedim İsmet şimdi arkadaşıma. “Yav!” dedi, “Alevilik çok kötü bir olay, sen nasıl Aleviyim diyebilirsin, oysa ben seni çok seviyorum Hüseyin Kardeş,” diye bana bahsetti, aynı yakın yatıyoruz yataklarımız yakın yatakhanede, dedim ki: “Kardeşim ben Aleviyim, Sivaslıyım, Divriği’denim, falan köydenim,” diye köyümü dahi sayarak, hem de tüfeğimizi temizliyoruz. “Ben Aleviyim kardeşim,” dedim. “Ben de Sünniyim,” dedi. “Ama ben seni çok seviyorum; ya sen benim dinime dön ya da ben senin dinine döneyim. İkimiz birbirimizi ikna edelim.” “Nasıl ikna edecez.” İşte “biz namaz kılarız, oruç tutarız, kardeşim.” “Ben bunları hiç bilmiyorum hiç de tutmadım, ihtiyaç da hissetmiyorum,” diye cevap verdim. “Yok illa ben seni ikna edeceğim.” “Kardeşim bu yüzyıllardır ikna edilmemiş, kimse kimseyi ikna edememiş, ne sen beni ikna edebilirsin ne de ben seni. Bırak, sen Sünni vatandaş ol, ben Alevi. Ama biz ikimiz birbirimizi çok seviyoruz, bu kadar basit bir şey.” “Hayır illa ben seni ikna edeceğim,” falan, bir başka arkadaşımız söze karıştı, ismini şu anda hatırlamıyorum. İri yarı bir adam, aşağı yukarı iki metreye yakın boyu var. Basketbolcu cinsinden bir adam. Yanıma yaklaştı dedi ki: “Arkadaşım Alevi olmak çok kötü bir olay,” etrafımızda bir grup oluştu, bir çember oluştu, konuşuyoruz. Ama ben bir tane, tekim. Bir sürü insanlar her biri bir yerden suçlamaya başladılar. Bu arada dedi ki: “Arkadaşım, ben Malatya Fethiye’de öğretmendim,” dedi. “Orada çok büyük bir ahır vardı,” dedi. “Oraya tarikat için toplandılar, beni de çağırdılar,” dedi. “Oraya vardığımda mumu söndürdüler,” dedi “ve herkes anne, baba, bacı, kardeş birbirine karıştı,” dedi. Ben, yani o güne kadar gerçekten böyle bir şey duymamıştım ama otomatikman aklıma hemen bir cevap geldi. “Evli miydiniz, bekar mıydınız?” dedim. “Evliydim,” dedi. “Peki, senin hanıma kim sahip oldu,” diye söyleyince, adam harbiden tabi bana hücum etti, iyi ki tuttular, yoksa beni gerçekten götürmüştü yani. Böyle bir olay başımdan geçti. Ondan sonra gruba geldik, yatakhanenin önünde. Sivaslı bir delikanlı da, çavuş orada aynı zamanda, ikimiz de Sivaslı olduğumuz için, hep benim yanıma gelir: “Abi siz köye döneceksiniz, Sivas’a gideceksiniz mektup vereceğim sana, bir zahmet bizim eve kadar götür, bizim ailenin hal ve hatırını da sor,” der, her seferinde, her seferinde bana bu şekilde yaklaşımlarda bulunurdu. Orada duvar dibinde otururken, amfinin yanında, baktım arkadaş geçiyor, ben dedim: “Yarın tezkere alıyoruz, gidiyoruz, dört aylık askeriz zaten, er öğretmen olarak dağılacağız, gidiyorum,” dedim. “Yok, siz Aleviymişsiniz, artık ben sana ne selam veririm ne de senle konuşurum. Evime de uğrama sakın,” dedi. İşte başımdan bu şekilde Alevilik ile ilgili ve Alevi olmakla ilgili böyle bir hadise geçti.
A - Ben mum söndüye katıldım demiş adam di mi?

K2 - Evet. Yani resmen iddia ediyor ki, Aleviler kuyruklu diyor ve mum söndü yaparlar diyor.

A - Tanık olmuş yani adam.

K2 - Bunu söyleyen bir öğretmen yani. Yalan söyledi ya utanmadan. Tabi benim cevabım böyle olunca bu sefer de çok kızdı. Sopaylan bana saldırdı. Bıraksalardı var ya beni, adam döverdi zaten beni. Yani adam sopaya bana saldırdı. O elindeki kargaylen, düşün ki yani arkadaşlar, öyle bir şeye ben nasıl katıldım diyebilir? Bize bu durum var. Bu adam bir şeyler duymuş. Bilinç altına yerleştirmiş. Onu gerçek gibi söylüyor. Gözüylen görmüş gibi, yalan ama, nasıl böyle doldurulmuş, bir de öğretmen olmuş. Şimdi bir öğretmen olmuşsun, bir topluma girmişsin Malatya’nın Fethiye’ye bağlı veya Fethiye Köy’ü, aklımda kaldığı kadar büyük bir köymüş de yani. Burada diyor: “Ben görev yaptım, buna rastladım,” diyor. “Erdiydim,” diyor. “Eşim de vardı,” diyince ben tabi yapıştırdım sözümü, bunun üzerine çok kızdı. Yani gerekli cevabı aldı ama, ben de korktum. Onun doğruluğunu kanıtlamak için bir de hikayeleri var, hikayesini anlatıyorlar. Duyanınız var mı bilmiyorum ama… Burası çok önemli; güya işte, gene cem yapılıyormuş ve birden işte bütün ışıkları söndürmüşler, kim kiminle birlikte olursa… kimi yakaladıysa karanlıkta onlarla oluyormuş, sonra ışıklar yandığı zaman bir tanesi içinden biraz hinlik yapmış güya, bir parça kesmiş kiminle olduysa, esvabından diyelim işte, üzerindekinden. Sonra ışıklar yandığında bakmış ki kız kardeşiymiş. Düşünebiliyor musunuz? Yani böyle de bir olay anlatıyorlar.


Yüklə 1,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin