“alıntı” Zizek



Yüklə 1,37 Mb.
səhifə9/26
tarix28.10.2017
ölçüsü1,37 Mb.
#17294
növüYazı
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   26

K5 - Yine, tarlada çalışıyoruz, bayanın birisi dedi ki, bir adak kesiliyormuş, kuzu,: “Arkadaşlar, biriniz tutun, biriniz, bulamıyorum. Bir adam var kestireceğim.” Orada kadın dedi ki: “Ha teyze, Müslüman birisini sana gönderdim.” “İyi oğlum, gel,” dedi. “Vekaletini verdin mi?” “Verdim.” “Bismilahirrahmanirrahim, Allahü ekber, Allahü ekber,” dedik kestik. “Yenge ben Müslümanım, ama Aleviyim,” dedim. “Al götür bunu da,” dedi. Kuzu bize kaldı.



K6 - Erzurum’un Tekmal İlçesi, Çatkale Köyü. Köye kara yolu yapıldığında, oraya giden dozer operatörü ve yanında çalışan kişiler köye yolu yapıp gittiklerinde, köydeki muhtar ve diğer komşuları bunlara bir yemek yedirmek istiyorlar. Diyorlar ki: “Size bir kuzu keselim.” Diyor ki: “Yok sen kuzuyu kesme getir bize ver.” İnsanlar anlıyor niye? Alevidir diye kestiği yenilmez. Dolayısıyla kesmiyorlar ve kuzuyu veriyorlar. Diyorlar: “Alın götürün ne yaparsanız yapın.” Bu canlı bir şahit. Ee bu yani Aleviler de Müslüman. Yani kestiği yenmez ne demek, yani bu insana hakaret değil mi yani.



K7 - Ben köyde küçükken ilkokula gidiyorum, ikinci bir olayı anlatayım. İlkokula gidiyordum. Bizim köyde bir düğün vardı. Düğünde misafirler gelmişti. İlkokuldaydım o zaman. Babam o misafirleri getirdi eve. İşte eski misafirler geldi on, on beş kişi. Bunların içinde ben çok iyi hatırlıyorum babam birisini kaldırdı, götürdü, çok af edersiniz bir horoz kestirdi. Bana merak sardı. Dedim: “Baba sen bu adama niye kestirdin, sen de kesebilirdin,” dedim. Dedi ki: “Oğlum, onların köyü Sünni köyüdür,” dedi, “bizim kestiğimizi yemezler,” dedi. Ben bu adamı getirdim, onun için horozu kestirdim buna, yemek yemeleri için. Onlara yemek yapılacak. Ve yemek yemeleri için misafir getirdim, misafire horozu kestirdim.
Ankara’da yaşayan yurttaşların aktardıkları örnekler:

K1 - Bir de, Tuzluçayır'a geldim, şimdi hatırladım, akan çeşmede oturuyom. Tuzluçayır’a geldim, Cafer de rahmetlik emmi, davar kesiymiş, et satiymiş. Garıları dii ki: “Gidek, Cafer et satıyo, et alah.” Oruçlular ya. Sakallının biri de diyo ki: “Onların kestiği yenmez, Gızılbaşların,” diyo, “mundardır, yenmez,” diyo. Ben de şöyle durdum: “Senin gibi pis sakallılar çıkardii, hepinizin Allah belasını versin,” dedim ve çektim gittim. Bu gadar.
K2 - Şimdi bizim beyin okulunda bayan öğretmen bir hindi almış. Bir babasıgile almış bir de kendine almış. Alan kişi Sünni “bunu kime kestirelim,” diyor. Bizim beye söylüyor bizim bey diyor ki: “Vallahi hoca hanım ben kesemem, hayvanlara karşı biraz şeyim hassasım, bizim hademe var,” diyor, “ona kestirin,” diyor. Hademeyi çağırıyor geliyor kesiyor ikisini de veriyor. “Yalnız hoca hanım,” diyor, “ben bir kusuru söylemedim,” diyor. O da diyor ki: “Ne kusuru?” diyor. “Ben Aleviyim” diyor. “Aman!” diyor hindinin birini bir tarafa köteliyor birini bir tarafa köteliyor. “Al,” diyor, “bunun hepsini hoca hanım,” diyor, “ben bunu nasıl götüreyim benim evim uzak,” diyor. “Al, şu parayı da al götür,” diyor. Taksi parasını da alıyor, o hindileri de ona veriyor çekip gidiyor. Düşünebiliyor musun yani? Hademe Alevi ama bu Sünni kestikten sonra söylüyor bunu.
İzmir’den bir katılımcı:

K - Aklıma bir şey geldi. Şimdi biz kurban kestik. Kurban kestik, biz biliyorsunuz kurbanlarımızı evde yediririz. Mahallede de komşulara ayıp olmasın diye onları da çağırırız yani ayrım olmasın diye.

A - Ne zaman oluyor bu bu arada?

K - Bu 8, 9 sene önce oluyor.

A - Burda mı?

K - Hı hı, burda Menemen’de. Oğlum polislik okulunu bitirdi ondan sonra kurban kestik yani. Birisi geldi işte bu Menemenli bir komşu. Gelmiş işte bakmış ki işte Hz.Ali’nin resmini görünce, “bunlar Hz.Ali’yi mi seviyorlar?” falan demiş. Konuşmuş öyle arada. Anlatıyorlar bizim akrabalar, duymuşlar. Sonra bu tabi dönmüş gitmiş evine, öbür komşuya demiş ki: “Biz bunların lokmasını yedik de,” demiş, “acaba biz suça mı, günaha mı girdik?” demiş. Öbür komşu demiş ki, O da Aleviliğini inkar eden bir komşu Erzurumlu mu Erzincanlı mı ne işte, zamanında işte kimse yokmuş herhalde etrafta, inkar etmiş bir şey diyememiş yani. O da ona demiş ki: “Niye öyle diyorsun Hatice Abla,” demiş. “Adamlar temiz insanlar, pişirdi, getirdi yedin bu sefer böyle konuşuyorsun,” demiş. “Ne bileyim,” demiş “acaba günaha mı girdik?” demiş. “Bu Aleviler işte kestiği yenmez pişirdiği yenmez söyleniyor,” demiş. Öyle demiş. O da ona öyle cevap vermiş. O da geldi bana söyledi. Yani oluyor normalde her yerde oluyor.
İzmir’den bir katılımcının aktardığı kalıp yargı: “Alevi evinde oturan Sünni kiracının kurbanı da helal değil”:

K - Bizim bir tane kiracı, yani biz biliyorduk Sünni olduklarını. Çünkü kendi halası karşı komşumuzdu. Sonra işte evlendi, evlendiler bizim evlere geldiler. Kocası polis. Sonra işte aradan zaman geçti, işte bu kurban kesecekmiş. Babasına demiş ki: “Biz Alevilerin evinde oturuyoruz falan.” Ondan sonra o bilmiyor tabi bizim Alevi olduğumuzu. İşte o karşı komşusunun Alevi olduğunu bilmiyormuş. Ondan sonra geldi kurban keseceğiz nasıl şey olacak falan. Ondan sonra babası da demiş ki: “Sizin kurbanınız orada geçerli değil. Alevilerin işte evinde oturuyorsunuz orada kesiyorsunuz.” Ondan sonra da şey, orada kurban kesmedi gitti kendi babasının evinde kesti. Sonra annem dedi: “Madem sen Alevilerin evinde oturuyorsun, biz senin yabancı olduğunu bildiğimiz halde verdik yani. Bizde ayrım yok. Sonra işte madem haram oluyor şey oluyor sen niye burada oturuyorsun?” İşte öyle bir tartışma olmuştu.
Adana’dan Sünni bir katılımcının bir anısı:

K - Sene 1963, 7 yaşında bir çocuğum, bir gün annem bana: “Kızım, şu horozu yakala, misafir gelecek, kestirelim,” dedi. Koştum, nefes nefese horozu yakaladım, tuttum, yukarıdan -ev iki katlı- bana bir de pıçak attı, bir elimde pıçak, bir elimde horoz, yoldan geçecek bir insan bekliyorum ki, horozu kestireyim, yani daha doğrusu bir erkek bekliyorum. Hani bayanlara kestirmiyolar ya normalde. Ben bilmiyorum tabi, çocuğum, bayanlara niye kestirilmediğini de bilmiyorum. 60 yaşlarında, aksakallı, yüzü pak, böyle temiz yüzlü bir ihtiyar amca geliyor. Annem balkondan seslendi, dedi ki: “Amca, amca, şu horozu keser misin?” dedi. O da “Tamam kızım,” dedi. Ben amcaya yönlenirken beraber, karşı komşu balkondan “Feride Hanım, Feride Hanım,” diye seslendi. Annem ona baktı, ben de baktım, yani “ne diyo bu kadın?” diye. Kadın aynen kaş işareti yaparak, kafasını böyle yukarı, böyle böyle yaptı. Ben o hareketin çocukluk şeyimle, yani yaptırma anlamında olduğunu anladım. Annem dedi ki: “Amca, amca, vazgeçtim, kestirmiycem,” dedi. Adam da dedi ki: “Peki, kızım,” dedi ve yoluna devam etti. Şimdi benim elimde horoz, öbür elimde pıçak, yani 5 dakika önce kesilmeye karar verilen horozun 5 dakika sonra o karşı komşunun kafa kaldırma, kaş kaldırma hareketiyle niçin kestirilmediğini 7 yaşında bir çocuk olarak düşünmeye başladım. Anneme öfkelendim, dedim ki: “Niye kestirmedin?” Dedi ki: “Sen bilmezsin,” dedi. Annem o arada yoldan geçen bir başkasına dedi ki: “Şu horozu keser misin?” Bıraktım ben de “kestirmiyorum daha, in yakala,” dedim. Yani yanıtını alamadığım o sorunun, “niçin”ini bilemediğim o sorununu öfkesiyle horozu bıraktım, horoz gitti, adama da kestirmedim. Neyse, ondan sonrasını hatırlamıyorum, yani horoz tekrar yakalandı mı, tekrar kesildi mi bilemiyorum. Fakat yıllar sonra… Ama anneme sordum: “Niye o amcaya horozu kestirmedin?” dedim. Dedi ki: “Kızım, sen anlamazsın,” dedi. Bu olay uzun bir dönem kafamı kurcaladı, unuttum, çocukluk, ama 71’li yıllarda Maraş Öğretmen Okulu’na geldiğimde, orada arkadaşlık kurduğum, ilgi duyduğum, yakın olan insanların Alevi olduğunu öğrendim. Soruyorum, sohbet esnasında “biz Aleviyiz,” falan diyolar. Ben o Aleviliği de ne olduğunu da bilmiyorum, yani kimse bize doğru düzgün anlatmadı. Bizim arkadaşlığımız devam ediyor. Tabi zaman zaman bunlar arasında sohbet ediliyo falan. O zaman Züleyha diye Afşin Tanır’lı bir arkadaşım bana dedi ki: “Ya Şerife biliyo musun? Ya bu adamlar bize çok eziyet ediyolar,” dedi. “Niye?” dedim. “Ya, bizim kestiğimizi yemiyolar,” falan deyince, ben 63 yılında, 7 yaşında o yaşadığım olayın, o vatandaşın Alevi olduğunu, karşı komşunun annemi ikaz ettiğini öğrenip, gelip annemi sorguladığımda, “he, yani öyle, ne yapalım, kestikleri yenmez,” dedi. Ama sene 81, ben bir evliliğe karar verdim, eşimin Alevi olduğunu söylediğimde, annemin bana verdiği yanıt şu oldu: “Beni ilgilendirmiyo, yaşayacak olan sensin,” Ha bu süreçte ne oldu? Süreç yaşandı, gördü, tanıdı, ondan sonra çok sevdiği bir insan konumuna geldi. Yani demek ki bu insanlar bu konuda kulaktan dolma, bilinçsizce, bazılarının farklı abartılarıyla anlatılan olayları, yani bu benim yorumum şu anda.

Çanakkale’den bir katılımcı Alevi kasap olmanın zorluğunu anlatıyor:


K - Belediye işe bir kasap alıyor. Bunu Çanakkale’de yaşayan Bektaşi arkadaşlarımız yakinen bilirler, çünkü alenen yayılmış bir hadise, herkes tarafından biliniyo. Kayadere’den alınan kasap göreve başladığı günün ertesi günü, kimin çıktığını bilmiyorum, söylemek de istemiyorum. Biri gidiyor İsmail Özay’ın makamında sert ve ciddi bir şekilde İsmail Özay’ı suçlarcasına “Sayın Başkanım, ne yaptığınızın farkında mısınız?” diyor. O da diyor ki: “Ne yaptım ya,” diyor. “Sen kasap aldın, adam Kayadereli, Alevi,” diyor. “Kim yiyecek bunun kestiği eti?” diyor. İsmail Özay diyor ki: “Sen ne demek istiyorsun?” diyor. “Demek istediğim açık,” diyor, “Sen de Alevi değilsin, bilmen lazım,” diyor. “Alevinin kestiğinin yenmediğini bütün cümle âlem bilir,” diyor. “Nasıl sinirlendiğimi hatırlamıyorum,” diyor İsmail Özay. O anda diyo, “Önümde bulunan imzalanacak mı artık ne, kâğıtları mağıtları buruşturdum attım,” diyor. “Sinirimden bir hafta on gün sonra falan bir kasap daha aldım, o da Kayadere’den,” diyor, “İnadına,” diyor. Şimdi, bu devletin yerel yönetimlerinin Çanakkale gibi bir yerel yönetimde Çanakkale gibi demokrat olarak bildiğimiz, Çanakkale gibi çağdaş olarak bildiğimiz bu ilde yaşanmış bu hadise esef verici bir hadisedir.

Havza’dan bir katılımcı Alevi kasap olmanın zorluğunu anlatıyor:


K - Kasaplar arasında, bizim yine Berduz Köyü’nden Cuma Dayımız kasaptı. Ankara’dan misafiri geliyor, yani Ankara’dan geliyor Samsun’a gidecek, giderken diyor Satılmış’ın da arkadaşıymış, “hem arkadaşımı göreyim hem de burdan et alayım,” diyor. Direkman soracağı yere gelirken kazları görüyor. Diyor ki: “O da kasap, ben,” diyor arkadaşım Satılmış’ı arıyorum,” yani arkadaş burda yine tavuk marketinde gidip sorabilirsiniz olay yaşandı çünkü. “Ne yapacaksın onu?” diyor, “et alacaksan burdan al, et için mi şey ettin?” diyor. “Hem göreyim hem et alayım.” “Yahu namaz kılmaz, abdest almaz, onun eti, kestikleri yenmez sen onu boş ver,” diyor. Adamın canı sıkılıyor. Neyse kalkıyor, git daha orda işte diyor falan. Satılmış’a geliyor diyor ki: “Bu Havza ne biçim Havza,” diyor. “Senin adını sorduk, bir sürü laf saydılar,” diyor. Satılmış’ta sinirleniyor bıçağı alıyor, “ya burdan sen gideceksin ya ben gideceğim.” Böyle bir kargaşa yaşandı.

İstanbul’dan bir katılımcı Alevi kasap olmanın zorluğunu anlatıyor:


K - 1975’de ben iki tane arkadaşım, Sanayi Mahallesi’nde bir kasap dükkanı açtılar. İkisi de Aleviydiler. Şimdi orada da Sanayi Mahallesi yeni kurulduğu için her şey yoktu, kasap yoktu orda. Bunlar tabi Sünni de Alevi de oradan biraz alış veriş yapıyordu. Sonradan bir tane Sünni vatandaş olan hoca orda bir kasap dükkanı açtı. O da başladı işte, “bunların kestiği, biçtiği, işte eti satılırsa almayın, bunlar Alevidir, bunların duası yoktur,” diye bir şeyler anlatmış. Bir süre çekildi bunlar. Bir süre çekilince tabi bu insanlar boşta kaldılar. Dükkan bomboş. İki tane eti akşama kadar satılmıyor. Adamın biri geliyor bunlara diyor ki: “Oğlum, siz Alevisiniz,” diyor. “Burada da Sünni çok,” diyor, “siz bu eti satamazsınız.” “E ne yapacağız.” “Siz üç dört ay bu dükkanı bırakın, gidin sakal bırakın bir de şalvar giyin, bir de güzel böyle Sünni tertibatını kendinize verin gelin buraya.” Bunlar dükkanı kapattılar, devir diye satıldı diye. Dükkanı kapattılar üç dört ay boş gezdiler, sakal bıraktılar. Sakalı bırakınca geldiler, yanına da bir çocuk aldılar, sakallı makallı güzel kürklü mürklü. Bir sürü millet oraya akmaya başladı. 3-4 sene böyle devam etti. En sonunda Ali dedi ki: “Ya ben Alevi değil miydim?” dedi. “Almanya’dan İngiltere’den bunları alan insan, onlar kesiyor, peki bende sünnet oluyorum sende oluyorsun, hepimizde insanız, Müslümanız, hepimiz de bu vatanın çocuklarıyız, peki benim dükkanımdan şimdi niye et aldınız?” deyince bunlar birbirinin gözüne bakıyor. “Yav siz Alevisi misiniz?” “Biz yan dükkanın sahibiyiz. Hani sakal bırakmayla mı Sünnileştik?”



Yüklə 1,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin