1ـ السُّؤالُ يُضْعِفُ لِسانَ المُتَكَلِّمِ، وَيَكْسِرُ قَلْبَ الشُّجاعِ البَطَلِ، وَيُوقِفُ الحُرَّ العَزيْزَ مَوْقِفَ العَبْدِ الذَّليلِ، وَيُذْهِبُ بَهاءَ الوَجْهِ، وَيَمْحَقُ الرِّزْقَ/ 2110.
1- Halktan bir şeyler istemek, konuşanın dilini zayıflatır; şecaatli kahramanın kalbini kırar; özgür ve saygın kimseyi aşağılık köle yerine koyar; insanın onurunu yok eder ve rızkını azaltır. /2110
2ـ المَسْئَلَةُ طَوْقُ المَذَلَّةِ، تَسْلُبُ العَزيزَ عِزَّهُ، وَالحَسيبَ حَسَبَهُ/ 2129.
2- Halktan bir şeyler istemek zillet tasmasıdır; izzetli insandan izzetini ve asaletli insandan asaletini alır. /2129
3ـ الذُّلُّ في مَسْئَلَةِ النَّاسِ/ 444.
3- Zillet, halktan bir şeyler dilemektedir. /444
4ـ المَسْئَلَةُ مِفْتَاحُ الفَقْرِ/ 1019.
4- Halktan bir şeyler dilemek, fakirliğin anahtarıdır. /1019
5ـ آفَةُ الطَّلَبِ عَدَمُ النَّجاحِ/ 3944.
5- Halktan bir şey dilemenin âfeti, başarısız kalmaktır. /3944
6ـ إذا أرَدْتَ أنْ تُطاعَ فَاسْألْ ما يُسْتَطاعُ/ 4051.
6- Sözünün yerine gelmesini istiyorsan, yapılabilecek olanı iste. /4051
7ـ لِيَكُنْ مَسْألَتُكَ ما يَبْقى لَكَ جَمالُهُ وَيُنْفى عَنْكَ وَبالُهُ/ 7379.
7- Öyle bir şey iste ki güzelliği sende kalsın ve vebalı senden uzaklaşsın. /7379
8ـ مَنْ أحْسَنَ المَسْألَةَ أُسْعِفَ/ 7693.
8- Güzelce istekte bulunan yardım edilir. /7693
9ـ مَنْ سَألَ غَيْرَ اللهِ اسْتَحَقَ الحِرْمَانَ/ 7993.
9- Allah'tan başkasına el açan mahrum olmayı hak etmiştir. /7993
10ـ مَنْ أكْثَرَ مَسْئَلَةَ النَّاسِ ذَلَّ/ 8154.
10- Halka çok el açan alçalır. /8154
11ـ مَنْ سَألَ ما لا يَسْتَحِقُّ قُوبِلَ بِالحِرمانِ/ 8538.
11- Hak etmediğini talep eden kimse, mahrum bırakılır. /8538
12ـ مَنْ تَكَرَّرَ سُؤالُهُ لِلنَّاسِ ضَجَرُوهُ/ 8574.
12- İkide bir halka el açan insandan halk bıkar. /8574
13ـ مَنْ سَألَ فَوقَ قَدْرِهِ اسْتَحَقَّ الحِرْمانَ/ 8579.
13- Miktarından fazlasını isteyen kimse, mahrum bırakılmayı hak etmiştir. /8579
14ـ مَنْ لَمْ يَصُنْ وَجْهَهُ عَنْ مَسْألَتِكَ فَأكْرِمْ وَجْهَكَ عَنْ رَدِّهِ/ 9068.
14- Kendi hayâsını senden dilekte bulunarak korumayanı reddetmekten kendi hayânı koru. /9068
15ـ وَجْهُكَ ماءٌ جامِدٌ يُقَطِّرُهُ السُّؤالُ فَانْظُرْ مَنْ تُقَطِّرُهُ/ 10134.
15- Yüzünün suyu donmuştur; bir şey dilemekle erimeye, damlamaya başlar. O halde kimin önünde onu damlattığına iyi bak. /10134
16ـ لا تَسْألْ مَنْ تَخافُ مَنْعَهُ/ 10175.
16- Vermeyeceğinden korktuğun kimseden bir şey talep etme. /10175
17ـ لا تَرُدَّنَّ السَّائِلَ وَإنْ أسْرَفَ/ 10217.
17- İsraf bile etse, dilekte bulunanı reddetme. /10217
18ـ لا تَرُدَّ السَّائِلَ وَصُنْ مُرُوَّتَكَ عَنْ حِرْمانِهِ/ 10266.
18- İsteyenin isteğini reddetme ve mertliğini onu mahrum bırakmaktan koru. /10266
19ـ لا ذُلَّ كَالطَّلَبِ/ 10463.
19- İstekte bulunmak gibi zillet yoktur. /10463
20ـ لا شَيْءَ أوْجَعَ مِنَ الاِضْطِرارِ إلى مَسْئَلَةِ الأغْمارِ/ 10744.
20- Sonradan görmelerden bir şey istemek zorunda kalmak kadar acı verici bir şey yoktur. /10744
21ـ إنَّكُمْ الى إجْراءِ (جَزاءِ) ما أعْطَيْتُمْ أشَدُّ حاجَةً مِنَ السَّائِلِ إلى ما أخَذَ مِنْكُمْ/ 3832.
21- Sizler verdiğiniz şeyin karşılığına (mükâfatına) sizden bir şey isteyenin (fakirin, dilencinin) sizden aldığı şeye muhtaç oluşundan daha muhtaçsınız. /3832
22ـ إنَّكُمْ أغْبَطُ بِما بَذَلْتُمْ مِنَ الرَّاغِبِ إلَيْكُمْ فيما وَصَلَهُ مِنْكُمْ/ 3834.
22- Siz ihsan ettiğiniz şeyle size yönelip onu alandan daha sevinçlisiniz (veya daha kârlı ya da daha çok şevk içindesiniz). /3834
23ـ اِبْدَأِ السَّائِلَ بِالنَّوالِ قَبْلَ السُّؤالِ، فَإنَّكَ إنْ أحْوَجْتَهُ إلى سُؤالِكَ أخَذْتَ مِنْ حُرِّ وَجْهِهِ أفْضَلَ مِمّا أعْطَيْتَهُ/ 2457.
23- Sana bir şey istemeye gelen kimseye, daha o istekte bulunmadan ihsanda bulun. Çünkü sen onu senden bir şey dilemeye muhtaç koyarsan, ona vereceğin şeyden daha üstün olan yüzünün suyunu almış olacaksın. /2457
24ـ أُبْذُلْ ما لَكَ لِمَنْ بَذَلَ لَكَ وَجْهَهُ، فَإنَّ بَذْلَ الوَجْهِ لا يُوازِيهِ شَيْءٌ/ 2469.
24- Sana yüzünün suyunu bağışlayana sen malından bağışla; çünkü hiçbir şey insanın yüzünün suyuyla eş değer değildir. /2469
25ـ اِسْمَحُوا إذا سُئِلْتُمْ/ 2482.
25- Sizden bir şey istenildiğinde bağışta bulun. /2482
26ـ أشَدُّ مِنَ الْمَوْتِ طَلَبُ الحاجَةِ مِنْ غَيْرِ أهْلِها/ 3213.
26- Ölümden daha kötü olan şey, layık olmayan birisinden ihtiyaç gidermesini istemektir. /3213
27ـ بِئْسَ الشّيمَةُ الإلحاحُ/ 4397.
27- Bir şey istemekte ısrarlı olmak ne de çirkin bir huydur! /4397
28ـ بَذْلُ ماءِ الوَجْهِ فِي الطَّلَبِ أعْظَمُ مِنْ قَدْرِ الحاجَةِ وَإنْ عَظُمَتْ وَأُنْجِحَ فيهَا الطَّلَبُ/ 4442.
28- Her ne kadar istenilen şey büyük olsa ve elde edilebilse bile yüz suyu, harcamak istenilen şeyden daha büyük, daha değerlidir. /4442
29ـ بَذْلُ الوَجْهِ إلَى اللِّئامِ اَلمَوْتُ الأكْبَرُ/ 4446.
29- Aşağılık insan karşısında yüz suyu dökmek, büyük ölümdür. /4446
DİLSİZLİK
1ـ الْخَرَسُ خَيْرٌ مِنَ الكِذْبِ/ 283.
1- Dilsizlik yalancılıktan daha hayırlıdır. /283
DİN/ ŞERİAT
1ـ الدّينُ أشرفُ النَّسَبَيْنِ/ 1622.
1- Din, iki kısım nesebin en değerlisidir. /1622
2ـ الدّينُ واَلأدَبُ، نَتيجَةُ العَقْلِ/ 1693.
2- Din ve edep aklın neticesidir. /1693
3ـ أصْلُ الدّينِ أداءُ الأمانَةِ، وَالوَفاءُ بِالعُهُودِ/ 1762.
3- Dinin temeli emaneti iade etmek, ahitlere vefa göstermektir. /1762
4ـ اِعْلَمْ أنَّ أوَّلَ الدّينِ التَّسليمُ، وآخِرَهُ الإخلاصُ/ 2339.
4- Bilesin ki dinin başı teslimiyet, sonu ise ihlastır. /2339
5ـ ألا وَإنَّ شَرايِعَ الدِّينِ واحِدَةٌ، وَسُبُلَهُ قاصِدَةٌ، فَمَنْ أخَذَ بِها لَحِقَ وَغَنِمَ، وَمَنْ وَقَفَ عَنْها ضَلَّ وَندِمَ/ 2785.
5- Bilesiniz ki dinin buyrukları bir, yolları kısadır; o halde kim o yolu izlerse hedefine ulaşır, kazançlı çıkar ve kim izlemez de yerinde kalırsa sapar ve pişman olur. /2785
6ـ أيْنَ تَذْهَبُ بِكُمُ المَذاهِبُ؟/ 2817.
6- (Seçtiğiniz farklı farklı) yollar (dinler) sizi nereye götürmede? /2817
7ـ إيْنَ تَتِيهُ بِكُمُ الغَياهِبُ، وَتَخْتَدِعُكُمُ الكَواذِبُ؟/ 2818.
7- Saptırıcı karanlıklar dikkatinizi ne yöne çekmiş öyle? Halbuki (peşinden koştuğunuz) yalancı önderler sizi kandırıp durmada! /2818
8ـ أيْنَ تَضِلُّ عُقُولُكُم، وَتَزيغُ نُفُوسُكُمْ، أتَسْتَبْدِلُونَ الكِذْبَ بِالصِّدقِ، وَتَعْتاضُونَ الباطِلَ بِالحَقِّ؟/ 2820.
8- Akıllarınız ne yöne sapmada, nefisleriniz nereye meyletmede öyle? Yoksa yalanı doğruyla değiştirip hak ile bâtılı takas mı ediyorsunuz? /2820
9ـ أفْضَلُ السَّعادَةِ اِسْتِقامَةُ الدّينِ/ 2869.
9- En üstün saadet dinin doğruluğudur. /2869
10ـ يَسيرُ الدّينِ خَيرٌ مِنْ كَثيرِ الدُّنيا/ 10983.
10- Dinin azı dünyanın çoğundan daha hayırlıdır. /10983
11ـ أدْيَنُ النّاسِ مَنْ لَمْ تُفْسِدِ الشَّهْوَةُ دينَهُ/ 3207.
11- Halkın en dindarı, şehvetin dinini bozamadığı kimsedir. /3207
12ـ أفْضَلُ الدِّينِ قَصْرُ الأمَلِ، وَأعْلَى العِبادَةِ إخْلاصُ العَمَلِ/ 3315.
12- En faziletli din arzuyu kısa tutmaktır; en güzel ibadet ise ihlasla yapılan ameldir. /3315
13ـ إنَّ اللهَ سُبْحانَهُ يُعْطِي الدُّنيا مَنْ يُحِبَّ وَمَنْ لا يُحِبُّ، وَلا يُعْطِى الدِّينَ إلاّ مَنْ يُحِبُّ/ 3521.
13- Allah dünyayı hem sevene, hem sevmeyene verir; ama dini, sadece sevene verir. /3521
14ـ إنَّ اللهَ تعالى لا يُعْطِى الدِّينَ إلاّ لِخاصَّتِهِ وَصَفْوتِهِ مِنْ خَلْقِهِ/ 3523.
14- Şüphesiz Allah dini, yaratıkları arasından sadece has ve seçkin kullarına bağışlar. /3523
15ـ إنَّ أفْضَلَ الدِّينِ الحُبُّ فِي اللهِ، وَالبُغْضُ فِي اللهِ وَالأخْذُ فِي اللهِ، وَالعَطاءُ فِي اللهِ سُبْحانَه/ 3540.
15- Şüphesiz dinlerin en üstünü Allah için sevmek, Allah için kin gütmek, Allah için almak ve Allah için vermek (bağışta bulunmak)'tir. /3540
16ـ إنَّ الدّينَ كَشَجَرةٍ أصْلُها اليَقينُ بِاللهِ، وَثَمَرُها المُوالاةُ فِي اللهِ وَالمُعاداةُ فِي اللهِ سُبْحانَهُ/ 3541.
16- Şüphesiz din, ağaca benzer; kökü Allah’a yakin etmek, meyvesi ise Allah için sevmek ve Allah için düşman olmaktır. /3541
17ـ إنَّ اللهَ سُبْحانَهُ قَدْ أنارَ سَبيلَ الحَقِّ، وَأوْضَحَ طُرُقَهُ، فَشِقْوَةٌ لازِمَةٌ، أوْ سَعادةٌ دائِمَةٌ/ 3583.
17- Şüphesiz Allah hak yolu aydınlatmış, yollarını aşikâr kılmıştır; (artık seçim sizindir): Ya hak edilen mutsuzluk ya da ebedî saadet. /3583
18ـ الدِّينُ يَعْصمُ/ 1.
18- Din korur. /1
19ـ الدِّينُ يُجِلُّ ، الدُّنيا تُذِلُّ/ 3.
19- Din yüceltir, dünya zelil eder. /3
20ـ الدِّينُ حُبُورٌ/ 67.
20- Din mutluluktur. /67
21ـ الدِّينُ نُورٌ، اَليَقينُ حُبُورٌ/ 213.
21- Din nur, yakin ise mutluluktur. /213
22ـ الدّينُ أفْضَلُ مَطْلُوبٍ/ 323.
22- Din en üstün murattır. /323
23ـ الدّينُ أقْوى عِمادٍ/ 489.
23- Din en sağlam direktir. /489
24ـ الشَّريعَةُ رِياضَةُ النَّفْسِ/ 543.
24- Din nefsin tezkiyesidir. /543
25ـ الشَّريعَةُ صَلاحُ البَريَّةِ/ 698.
25- Din halkın salahıdır. /698
26ـ اَلدّينُ ذُخْرٌ/ وَالعِلمُ دَليلٌ/ 1224.
26- Din birikim, ilim kılavuzdur. /1224
27ـ اَلدّينُ شَجَرَةٌ، أصْلُها التَّسليمُ وَالرِّضا/ 1255.
27- Din bir ağaç, kökü ise teslimiyet ve rızadır. /1255
28ـ اَلدّينُ يَصُدُّ عَنِ المَحارِمِ/ 1295.
28- Din insanı haramlardan alıkoyar. /1295
29ـ اَلدّينُ لا يُصْلِحُهُ إلا العَقْلُ/ 1341.
29- Akıldan başka bir şey dini düzeltmez. /1341
30ـ إنْ جَعَلْتَ دينَكَ تَبَعاً لِدُنياكَ أهْلَكْتَ دينَكَ وَدُنْياكَ، وَكُنْتَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الخاسِرينَ/ 3750.
30- Dinini dünyana uydurursan hem dinini, hem de dünyanı helâke atar; ahirette de ziyan edenlerden olursun. /3750
31ـ ثَمَرَةُ الدّينِ الأمانَةَ/ 4594.
31- Dinin meyvesi emanettarlık (güven kazanmak)'tır. /4594
32ـ ثَمَرَةُ الدّينِ قُوَّةُ اليقينِ/ 4635.
32- Dinin meyvesi yakinin güçlülüğüdür. /4635
33ـ ثَلاثٌ هُنَّ شَيْنُ الدّينِ: اَلفُجُورُ، وَالغَدْرُ، والخيانَةُ/ 4677.
33- Üç şey dinin ayıbıdır: Fücur, vefasızlık ve hıyanet. /4677
34ـ ثَلاثٌ هُنَّ جِماعُ الدّينِ: اَلعِفَّةُ، والوَرَعُ، وَالحيَاءُ/ 4679.
34- Üç şey dini bütünleştirir: İffet, Allahtan korkmak ve hayâ. /4679
35ـ ثَلاثٌ هُنَّ كَمالُ الدّينِ: الإخلاصُ، واليَقينُ ، والتَّقَنُّعُ/ 4685.
35- Üç şey dinin kemalidir: İhlas, yakin ve kanaat. /4685
36ـ ثَباتُ الدّينِ بِقُوَّةِ اليَقين/ 4702.
36- Dinin sebatı yakinin gücüyledir. /4702
37ـ جِماعُ الدّينِ في إخلاصِ العَمَلِ، وَتَقْصيرِ الأمَلِ، وَبَذْلِ الإحسانِ، وَالكَفِّ عَنِ القَبيحِ/ 4770.
37- Dinin bütünlüğü ihlaslı amelde, arzuyu kısa tutmada, ihsan etmede ve çirkin olan şeyden alıkoymadadır. /4770
38ـ جَمالُ الدّينِ الوَرَعُ/ 4790.
38- Dinin cemali dindarlıktır. /4790
39ـ حُسْنُ الدّينِ مِنْ قُوَّةِ اليَقينِ/ 4814.
39- Dinin güzelliği, yakinin güçlü oluşundandır. /4814
40ـ حِفْظُ الدّينِ ثَمَرةُ المَعْرِفَةِ، وَرأسُ الحِكْمَةِ/ 4903.
40- Dini korumak bilginin meyvesi ve hikmetin başıdır. /4903
41ـ حَصِّنُوا الدّينَ بِالدُّنيا، وَلا تُحَصِّنُوا الدُّنيا بِالدّينِ/ 4910.
41- Dini dünyayla koruyun, dünyayı dinle korumaya çalışmayın. /4910
42ـ خَيْرُ أُمُورِ الدّينِ الوَرَعُ/ 4972.
42- Din konusunda yapılan en hayırlı iş, dindarlıktır. /4972
43ـ دَليلُ دينِ العَبْدِ وَرَعُهُ/ 5103.
43- Dindarlık, kulun dinini gösterir. /5103
44ـ ذُدْ عَنْ شَرايِع الدّينِ، وَحُطْ ثُغُورَ المُسْلِمينَ، وَأحرِزْ دينَكَ وَأمانَتَكَ بِإنْصافِكَ مِنْ نَفْسِكَ، وَالعَمَلِ بِالعَدْلِ في رَعِيَّتِكَ/ 5193.
44- Dini hükümleri müdafaa et, Müslümanların sınırlarını koru; nefsinden yana dinini ve emanetini insafla, halktan yana amelini de adaletle koru. /5193
45ـ رَأسُ الدّينِ اِكْتِسابُ الْحَسَناتِ/ 5245.
45- Dinin başı, iyilik kazanmaya gayret göstermektir. /5245
46ـ زَيْنُ الدّينِ العَقْلُ/ 5466.
46- Dinin süsü akıldır. /5466
47ـ زَيْنُ الدّينِ الصَّبْرُ والرِّضا/ 5471.
47- Dinin süsü sabır ve rızadır. /47
48ـ سَبَبُ الوَرَعِ صِحَّةُ الدّينِ/ 5539.
48- Dindarlığın sebebi dinin sıhhatidir. /5539
49ـ سِياسَةُ الدّينِ بِحُسْنِ الوَرَعِ، وَاليَقينِ/ 5590.
49- Din, iyi dindarlık ve yakinle kemale erer. /5590
50ـ سَلامَةُ الدّينِ فِي اعتزِالِ النَّاسِ/ 5609.
50- Dinin sağlığı, halktan kaçınıp kenara çekilmekte mevcuttur. /5609
51ـ سَلامَةُ الدّينِ وَالدُّنيا في مُداراةِ النَّاسِ/ 5610.
51- Din ve dünya sağlığı, halkla iyi geçinmektedir. /5610
52ـ سِتَّةٌ يُخْتَبَرُ بِها دينُ الرَّجلِ: قُوَّةُ الدينِ، وصِدْقُ اليَقينِ، وَشِدَّةُ التَّقوى، وَمُغالَبَةُ الهَوى، وَقِلَّةُ الرَّغْبِ، والإجْمالُ فِي الطَّلَبِ/ 5632.
52- İnsanın dini altı şeyle sınanır: Dinin güçlülüğü, yakinin doğruluğu, takvanın şiddeti, heva ve hevese üstünlük, (dünyaya) rağbetin azlığı ve arzuyu kısa tutmak./5632
53ـ سِنامُ الدّينِ: الصَّبرُ، وَاليَقينُ، وَمُجاهَدَةُ الهوى/ 5633.
53- Dinin yüce derecesi sabır, yakin ve heva ve hevesle mücadele etmektir. /5633
54ـ سِتٌّ مِنْ قَواعِدِ الدّينِ: إخلاصُ اليَقينِ، وَنُصْحُ المُسْلِمينَ، وَإقامَةُ الصَّلاةِ، وَإيتاءُ الزَّكاةِ، وَحِجُّ البَيْتِ، والزُّهْدُ فِي الدُّنيا/ 5638.
54- Altı şey dinin kurallarındandır: Yakini ihlaslı kılmak, Müslümanlara öğüt vermek (ilahi emirlere çağırmak, kötülüğe karşı uyarmak), namaz kılmak, zekât vermek, Allah’ın evini haccetmek ve dünyaya karşı zahit olmak./5638
55ـ صَلاحُ الدّينِ الوَرَعُ/ 5796.
55- Dinin salahı dindarlıktır. /5796
56ـ صَلاحُ الدّينَ بِحُسْنِ اليَقينِ/ 5810.
56- Dinin salahı yakinin güzelliğiyledir. /5810
57ـ صَيِّرِ الدّينَ حِصْنَ دَوْلَتِكَ، وَالشُّكْرَ حِرْزَ نِعْمَتِكَ، فَكُلُّ دَوْلَةٍ يَحُوطُها الدّينُ لا تُغْلَبُ، وَكُلُّ نِعْمَةٍ يَحْرُزُها الشُّكْرُ لا تُسْلَبُ/ 5831.
57- Dini, devletinin kalesi; şükrü, nimetinin hisarı kıl. Zira dinin kapsadığı devlet yenik düşmez, şükrün çevrelediği nimet yağmalanmaz. /5831
58ـ صَيِّرِ الدّينَ جُنَّةَ حَياتِكَ، وَالتَّقْوى عُدَّةَ وَفاتِكَ/ 5858.
58- Dini, hayatına siper; takvayı ise ölümüne hazırlık edin. /5858
59ـ صَيانَةُ المَرءِ على قَدْرِ دِيانَتِهِ/ 5860.
59- Kişinin masunluğu, dindarlığı miktarıncadır. /5860
60ـ صُنْ دينَكَ بِدُنْياكَ تَرْبَحْهُما، وَلا تَصُنْ دُنْياكَ بِدينِكَ فَتَخْسَرَهُمَا/ 5861.
60- Dinini dünyanla koru ki ikisinden de faydalanasın; sakın dünyanı dininle koruma, yoksa ikisinde de zarar edersin. /5861
61ـ صُنِ الدّينَ بالدُّنيا يُنْجِكَ، وَلا تَصُنِ الدُّنْيا بِالدّينِ فَتُردِيَكَ/ 5863.
61- Dini, dünyayla koru ki kurtuluşa eresin; sakın dünyayı dinle koruma, yoksa seni helak eder. /5863
62ـ طُوبى لِمَنْ عَمِلَ بِسُنَّةِ الدّينِ، وَاقْتَفى آثارَ النَّبييّنَ/ 5969.
62- Dinî hükümlere amel eden, peygamberlerin izinden giden kimseye ne mutlu! /5969
63ـ عَلَيْكُمْ بِلُزُومِ الدّينِ، والتَّقوى، وَاليَقينِ، فَهُنَّ أحْسَنُ الحَسَناتِ، وَبِهِنَّ يُنالُ رَفيعُ الدَّرَجاتِ/ 6155.
63- Dini, takvayı ve yakini kendinize şart edinin; zira onlar, güzelliklerin en güzelidir; yüksek derecelere onlarla erilir. /6155
64ـ على قَدْرِ العَقْلِ يَكُونُ الدّينُ/ 6183.
64- Din/ dindarlık, akıl miktarıncadır. /6183
65ـ غايَةُ الدّينِ الإيمانُ/ 6345.
65- Dinin en son derecesi imandır. /6345
66ـ غايَةُ الدّينِ الرِّضا/ 6351.
66- Dinin en son derecesi rızadır. /6351
67ـ غايَةُ الدّينِ اَلأمْرُ بِالمَعْرُوفِ وَالنَّهيُ عَنِ المُنْكَرِ وَإقامَةُ الحُدُودِ/ 6373.
67- Dinin en son derecesi iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak ve (ilahî) hükümleri ayakta tutmaktır. /6373
68ـ فاقِدُ الدّينِ مُتَرَدٍّ فِي الكُفْرِ والضَّلالِ/ 6550.
68- Dinden yoksun olan küfre ve sapıklığa düşer. /6550
69ـ فَسادُ الدّينِ الدُّنيا/ 6554.
69- Dinin fesadı dünyadır. /6554
70ـ قِوامُ الشَّريعَةِ الأمَرُ بِالمَعْروفِ والنَّهيُ عَنِ المُنْكَرِ، وَأقامَةُ الحُدودِ/ 6817.
70- Dinin temeli iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak ve (ilahî) hükümleri ayakta tutmaktır. /6817
71ـ كَما أنَّ الجِسْمَ وَالظِّلَّ لا يَفْتَرِقانِ، كَذلِكَ الدّينُ وَالتَّوفيقُ لا يَفْتَرقانِ/ 7218.
71- Cisim ile gölge nasıl birbirlerinden ayrılmıyorlarsa din ile tevfik de aynı şekilde birbirlerinden ayrılmazlar. /7218
72ـ لِكُلِّ دينٍ خُلُقٌ، وَخُلُقُ الإيمانِ الرِّفْقُ/ 7296.
72- Her dinin kendisine has erdemi vardır; imanın erdemi ise (başkalarıyla) iyi geçinmektir. /7296
73ـ مَنْ دانَ تَحَصَّنَ/ 7710.
73- Dindar olan korunmuştur. /7710
74ـ مَنْ بَخِلَ بِدينِهِ جَلَّ/ 7922.
74- Dini konusunda cimrilik eden (ahiretini satmayan) yücelir. /7922
75ـ مَنْ لا دينَ لَهُ لا مُرُوَّةَ لَهُ/ 7930.
75- Dini olmayanın mertliği de olmaz. /7930
76ـ مَنْ تَفَقَّهَ فِي الدّينِ كَثُرَ/ 7961.
76- Dinini öğrenmeye çalışanın (saadeti) artar. /7961
77ـ مَنْ صَحَّتْ دِيانَتُهُ قَوِيَتْ أمانَتُهُ/ 8021.
77- Dini/ dindarlığı sağlam olanın emanettarlığı daha güvenli olur. /8021
78ـ مَنْ أفْسَدَ دينَهُ أفْسَدَ مَعادَهُ/ 8327.
78- Dinini bozan ahiretini bozar. /8327
79ـ مَنْ رُزِقَ الدّينَ فَقَدْ رُزِقَ خَيْرَ الدُّنيا والآخِرَةِ/ 8523.
79- Din ile nimetlendirilen, dünya ve ahiret hayrıyla nimetlendirilir. /8523
80ـ مَنْ كَرُمَ دينُهُ عِنْدَهُ هانَتِ الدُّنيا عَلَيْهِ/ 8605.
80- Din kimin gözünde yücelirse dünya ona ihanet eder. /8605
81ـ مَنْ قَوِيَ دينُهُ أيْقَنَ بِالجَزاءِ وَرَضِيَ بِمَواقِعِ القَضاءِ/ 8691.
81- Dini güçlenen, hesap gününe daha çok yakin eder; kendisine takdir görülen şeye razı olur. /8691
82ـ مَنْ لا دينَ لَهُ لا نَجاةَ لَهُ/ 8761.
82- Dini olmayanın kurtuluşu olmaz. /8761
83ـ مَنْ دَقَّ فِي الدّين نَظَرُهُ، جَلَّ يَوْمَ القِيامَةِ خَطَرُهُ/ 8807.
83- Din konusunda görüşü isabetli olanın kıyamette değeri yücelir. /8807
84ـ مَنْ تَهاوَنَ بِالدّين هانَ، وَمَنْ غالَبَ الحَقَّ لانَ/ 9018.
84- Dini hor gören horlanır, hakka üstün gelmeye çalışan ise yenik düşer. /9018
85ـ مَنِ اتَّخَذَ دينَ اللهِ لَهْواً وَلَعِباً أدْخَلَهُ اللهُ سُبْحانَهُ النَّارَ مُخَلَّداً فيها/ 9029.
85- Kim Allah’ın dinini alaya alır, onu eğlence edinirse Allah da onu ebedi ateşe atar. /9029
86ـ مَنْ أشْفَقَ على دينِهِ سَلِمَ مِنَ الرَّدى/ 9074.
86- Kim dininin üzerine titrerse helak olmaktan güvende olur. /9074
87ـ ما أوْهَنَ الدّينَ كَتَرْكِ إقامَةِ دينِ اللهِ وَتَضْييعِ الفَرائِضِ/ 9697.
87- Farzları zayi etmek ve Allah’ın dinini ayakta tutmamak gibi dini daha zelil kılan bir şey yoktur. /9697
88ـ مِلاكُ الدّينِ الوَرَعُ/ 9719.
88- Dinin ölçüsü dindarlıktır. /9719
89ـ مِلاكُ الدّينِ مُخالَفَةُ الهَوى/ 9722.
89- Dinin ölçüsü heva ve heveslere karşı gelmektir. /9722
90ـ نِعْمَ القَرينُ الدّينُ/ 9892.
90- Ne güzel yoldaştır din! /9892
91ـ نَزِّهُوا أدْيانَكُمْ عَنِ الشُّبَهاتِ، وَصُونُوا أنْفُسَكُمْ عَنْ مَواقِعِ الرَّيبِ الْمُوبِقاتِ/ 9971.
91- Dinlerinizi (inançlarınızı) şüphelerden arındırın; nefislerinizi helake iten tereddüt yerlerden koruyun. /9971
92ـ نِظامُ الّدينِ مُخالَفَةُ الهُوى، وَالتَّنَزُّهُ عَنِ الدُّنيا/ 9981.
92- Dinin düzeni heva ve heveslere muhalefet etmek, dünyadan arınmaktır. /9981
93ـ نِظامُ الدّينِ خَصْلَتانِ: إنْصافُكَ مِنْ نَفْسِكَ، ومُواساةُ إخْوانِكَ/ 9983.
93- Dinin düzeni iki hasletten ibarettir: Nefsine karşı insaflı olman ve (din) kardeşlerinle eşitlik üzere muamele etmen. /9983
94ـ هُدِىَ مَنْ تَجَلْبَبَ جِلْبابَ الدّينِ/ 10012.
94- Din giysisine bürünen hidayet olmuştur. /10012
95ـ في ذِكْرِ دينِ الإسْلامِ: هُوَ أبْلَجُ المَناهِجِ، نَيِّرُ الوَلائِجِ، مُشْرِفُ الأقْطارِ، رَفيعُ الغايَةِ/ 10053.
95- (İslam dinini anlatırken şöyle buyurmuştur:) O yolların en aydını, hükümlerin en açığıdır; (dinler arasında) en üstün bucaklar, hedef bakımından en yüce olanıdır. /10053
96ـ وَقُّوا دينَكُمْ بِالاِسْتِعانَةِ بِاللهِ/ 10107.
96- Dininizi Allah’tan yardım dileyerek koruyunuz. /10107
97ـ لا تَكُنْ غافِلاً عَنْ دينِكَ، حَريصاً على دُنياكَ، مُسْتَكْثِراً مِمّا لا يَبْقى عَلَيْكَ، مُسْتَقِلاًّ مَمّا يَبْقى لَكَ، فَيُورِدَكَ ذلِكَ العَذابَ الشَّديدَ/ 10407.
97- Dininden gafil olma, dünyana tamah etme, sana kalmayacak şeyde (dünyada) çok ısrar etme, kalacak şeyde de (ahiret) aza razı olma; yoksa bu iş, seni şiddetli azaba duçar eder. /10690
98ـ لا يَسْلَمُ الدّينُ مَعَ الطَّمَع/ 10690.
98- Din, tamahla sağlam kalmaz. /10690
99ـ لا يُسْلِمُ الدّينُ مَنْ تَحَصَّنَ بِهِ/ 10699.
99- Din, onu kendine kale edineni terketmez. /10699
100ـ يُسْتَدَلُّ على دينِ الرَّجُلِ بِحُسْنِ تَقْواهُ وَصِدْقِ وَرَعِهِ/ 10959.
100- Takvanın güzelliği ve dindarlığın doğruluğu kişinin dinine işarettir. /10959
Dostları ilə paylaş: |