Alulbeyt Yayınları: 07



Yüklə 10,66 Mb.
səhifə41/84
tarix03.08.2018
ölçüsü10,66 Mb.
#66726
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   84

DOYURMAK


1ـ إذا أطْعَمْتَ فَأشْبِعْ /4004.

1- Yemek verdiğinde doyur. /4004

2ـ ما أكَلْتَهُ راحَ, وَما أطْعَمْتَهُ فاحَ /9634.

2- Yediğinin kötü, yedirdiğinin iyi kokusu çıkar. /9634


DUA


1ـ الدُّعاءُ لِلسَّائِل أحَدُ الصَّدَقَتَيْنِ/ 1620.

1- Dileği olana dua etmek iki sadakadan biridir. /1620

2ـ أنْفَذُ السِّهامِ دَعْوَةُ المَظْلُومِ/ 2979.

2- Okların en işleği mazlumun duasıdır. /2979

3ـ أعْجَزُ النَّاسِ مَنْ عَجَزَ عَنِ الدُّعاءِ/ 3080.

3- Halkın en acizi duadan aciz olanıdır. /3080

4ـ إنَّ كَرَمَ اللهِ سُبْحانَهُ لا يَنْقُضُ حِكْمَتَهُ، فَلِذلِكَ لا يَقَعُ الإجابَةُ في كُلِّ دَعْوَةٍ/ 3478.

4- Allah-u Teala’nın keremi hikmetini bozmaz, dolayısıyla da her dua kabul olunmaz. /3478

5ـ إنَّ لِلّهِ سُبْحانَهُ سَطَواتٍ وَنَقِماتٍ، فَإذا نَزَلَتْ بِكُمْ فَادْفَعُوها بِالدُّعاءِ فَإنَّهُ لا يَدْفَعُ البَلاءَ إلاّ الدُّعاءُ/ 3512.

5- Allah’ın cezaları ve belaları vardır; o halde bunlar üzerinize indiğinde duayla defedin, şüphesiz belayı duadan başka bir şey defetmez. /3512

6ـ الدُّعاءُ سِلاحُ الأولياءِ/ 778.

6- Dua evliyaların silahıdır. /778

7ـ إذا أرادَ أحَدُكُم أنْ لا يَسْألَ اللهَ سُبْحانَهُ شَيْئَاً إلاّ أعْطاهُ فَلْيَيئَسْ مِنَ النَّاسِ، وَلا يَكُونُ لَهُ رَجاءٌ إلاّ اللهُ سُبْحانَهُ/ 4127.

7- İçinizden biri, mutlaka kabul görmesini istediği bir şeyi Allah-u Teala’dan dilerse halktan ümidini kessin ve onun için Allah’tan başkası ümit kapısı olmasın. /4127

8ـ إذَا كانَتْ لَكَ إلَى اللهِ سُبْحانَهُ حاجَةٌ فَابْدأ بِالصَّلاةِ عَلَى النَّبي (ص) ثُمَّ اسْألِ اللهَ حَاجَتَكَ، فَإنَّ اللهَ تَعالى أكْرَمُ مِنْ أنْ يُسْأَل حَاجَتَينِ فيَقْضِيَ إحديهُما وَيَمْنَعَ الأُخرى/ 4149.

8- Allah-u Teala’ya iletmek istediğin bir hacetin olduğunda önce Peygamber’e (s.a.a) salât gönder, ardından hacetini Allah’tan iste. Şüphe yok ki Allah, dilenen iki hacetten birini giderip diğerini alıkoymaktan daha cömert ve daha çok bağış sahibidir. /4149

9ـ بِالدُّعاءِ يُسْتَدْفَعُ البَلاءُ/ 4240.

9- Bela, duayla uzaklaşır. /4240

10ـ رُبَّما سَأَلْتَ الشَّيْءَ فَلَمْ تُعْطَهُ وَاُعْطيتَ خَيْراً مِنْهُ/ 5371.

10- Nice dilediğin şeyler vardır ki sana verilmemiştir ve nice verilenler de vardır ki dilediğin şeylerden daha hayırlıdır. /5371

11ـ سِلاحُ المُؤمِنِ الدُّعاءُ/ 5559.

11- Müminin silahı duadır. /5559

12ـ سَلُوا اللهَ العَفْوَ وَالعافِيَةَ وَحُسْنَ التَّوفيقِ/ 5597.

12- Allah’tan bağışlanma, esenlik ve güzel başarı dileyin. /5597

13ـ عَلَيكَ بِإخْلاصِ الدُّعاءِ فَإنَّهُ أخْلَقُ بِالإجابَةِ/ 6091.

13- İhlasla dua et; zira ihlasla okunan dua, kabule daha layıktır. /6091

14ـ لَيْسَ كُلُّ دُعاءٍ يُجابُ/ 7469.

14- Her dua kabul olmaz. /7469

15ـ مَنْ أُعطِيَ الدُّعاءَ لَمْ يُحْرَمِ الإجابَةَ/ 8143.

15- Kendisine dua okuma isteği bağışlanan kimse, kabulden mahrum olmaz. /8143

16ـ مَنْ دَعَا اللهَ أجابَهُ/ 9100.

16- Allah, kendisini çağıran kimseyi cevapsız bırakmaz. /9100

17ـ مَا المُبْتَلَى الَّذي قَدِ اشْتَدَّ بِهِ البَلاءُ أحْوَجَ الَى الدُّعاءِ مِنَ الُمعافَى الَّذي لا يَأمَنُ البَلاءَ/ 9678.

17- Belanın şiddetine duçar olupta, ondan güvende olmayan esenlikteki kişiden duaya daha muhtaç değildir. /9678

18ـ نِعمَ السِّلاحُ الدُّعاءُ/ 9938.

18- Dua ne güzel silahtır! /9938

19ـ لا تَسْتَبْطِئْ إجابَةَ دُعائِكَ وَقَدْ سَدَدْتَ طريقَهُ بِالذُّنُوبِ/ 10329.

19- Günahlarınla kabul yolunu kapadığın duan için cevabı gecikti sayma! /10329

20ـ لا يُقَنِّطَنَّكَ تَأخِيرُ إجابَةِ الدُّعاءِ فَإنَّ العَطِيَّةَ على قَدْرِ النِّيَّةِ، وَرُبَّما تَأخَّرَتِ الإجابَةُ لِيَكُونَ ذلِكَ أعْظَمَ لأِجْرِ السّائِلِ، وَأجْزَلَ لِعَطاءِ النَّائِلِ/ 10356.

20- Duanın kabulünün gecikmesi seni ümitsizliğe düşürmesin; zira bağış, niyete göredir; nice zamanlar vardır ki dileği olanın mükâfatı daha da artsın ve ulaşılacak bağış daha çok olsun diye kabulü gecikir. /10356

21ـ مَنْ سَألَ اللهَ أعْطاهُ/ 8073.

21- Allah, kendisinden bir şey dileyene verir. /8073

22ـ ما مِنْ شَيْءٍ أحَبُّ إلى اللهِ سُبْحانَهُ مِنْ أنْ يُسْألَ/ 9604.

22- Allah katında ondan bir şey dilenmesi kadar güzel bir şey yoktur. /9604

23ـ لا تَسْألُوا إلاّ اللهَ سُبْحانَهُ، فَإنَّهُ أعْطاكُمْ أكْرَمَكُمْ، وَإنْ مَنَعَكُمْ خارَ (حاز) لَكُمْ/ 10425.

23- Allah’tan başkasından bir şey dilemeyin; zira size bir şey verdiğinde, size ikramda bulunmuş ve eğer sizi bir şeyden alıkoysa hayrınızı istemiştir. /10425

24ـ اللّهُمَّ احْقِنْ دِمائَنا وَدِمائَهُمْ، وَأصْلِحْ ذاتَ بَيْنِنا وبَيْنَهُمْ، وأنْقِذْهُم (وَاهدِهِمْ) مِن ضَلالَتِهِمْ، حَتّى يَعْرِفَ الحقَّ مَنْ جَهِلَهُ، ويَرْعَوِيَ عَنِ الغَيِّ وَالغَدْرِ مَنْ لَهِجَ بِهِ/ 2140.

24- Allah’ım! Bizim ve onların kanını koru, onlarla bizim aramızı düzelt, sapıklıktan kurtar onları ki hakkı bilmeyen öğrensin, azgınlık ve ihanete düşen dönsün.[38] /2140

25ـ مَنْ قَرَعَ بابَ اللهِ فُتِحَ لَهُ/ 8292.

25- Kim Allah’ın kapısını çalarsa yüzüne açılır. /8292

26ـ الدَّاعي بِلا عَملٍ كَالقَوْسِ بِلا وَتَرٍ/ 1814.

26- Amelsiz dua eden, oksuz yaya benzer. /1814


DÜNYA


1ـ الدُّنيا لا تَصْفُو لِشارِبٍ، وَلا تَفي لِصاحِبٍ/ 1721.

1- Dünya ne içmeye çalışanı için saf, ne de sahiplenmeye çalışanı için vefakârdır. /1721

2ـ الدُّنيا مَلِيئَةٌ بِالمَصائِبِ طارِقَةٌ بِالفَجايِعِ وَالنَّوائِبِ/ 1724.

2- Dünya musibetlerle dolu, sıkıntı ve facialar karanlığına gömülendir. /1724

3ـ الدُّنيا مُنْتَقِلَةٌ فانِيَةٌ، إنْ بَقِيَتْ لَكَ لَمْ تَبْقَ لَها/ 1802.

3- Dünya fani ve yokluğa doğru yüz tutan (bir mekan)dır; o sana kalsa da sen ona kalmazsın. /1802

4ـ الدُّنيا أصْغَرُ وَأحْقَرُ وَأنْزَرُ مِنْ أنُ تُطاعَ فيهَا الأحْقادُ/ 1804.

4- Dünya ona karşı kin gütmekten daha küçük, daha hakir ve daha aşağılıktır. /1804

5ـ الدُّنيا سِجْنُ المُؤمِنِ، وَالمَوتُ تُحفَتُهُ، وَالجَنَّةُ مَأواهُ/ 1860.

5- Dünya müminin zindanı, ölüm mükâfatı, cennet de yurdudur. /1860

6ـ الدُّنيا جَنَّةُ الكافِرِ، وَالمَوْتُ مُشْخِصُهُ، وَالنّارُ مَثْواهُ/ 1861.

6- Dünya kâfirin cenneti, ölüm kazıyıcısı, ateş de meskenidir. /1861

7ـ الدُّنيا صَفْقَةُ مَغْبُونٍ، وَالإنْسانُ مَغْبُونٌ بِها/ 1883.

7- Dünya kendisine aldanan kimseye satılmıştır, insansa ona aldanan kimsedir. /1883

8ـ الدُّنيا إنِ انْجَلَتْ اِنْجَلَتْ، وَإذا جَلَتْ اِرْتَحَلَتْ/ 1908.

8- Dünya açılıp çözülecek olsa çözülür, dağılırsa (yok olur) gider. /1908

9ـ الدُّنيا دُوَلٌ فَأجْمِلْ في طَلَبِها، وَاصْطَبِرْ حتّى تَأتيَكَ دَولَتُكَ/ 1913.

9- Dünya devletler (talihler) yığınıdır; öyleyse onu isterken adımını iyi at ve sabırlı ol ki, devletin (talihin) sana yüzünü dönsün. /1913

10ـ الدُّنيا عَرَضٌ حاضِرٌ، يَأكُلُ مِنْهُ البَرُّ وَالفاجِرُ، وَالآخِرَةُ دارُ حَقٍّ يَحْكُمُ فيها مَلِكٌ قادِرٌ/ 1934.

10- Dünya iyilerin de kötülerin de yediği hazır bir yiyecektir; ahiretse içinde kudret sahibi sultanın hükmettiği gerçek bir yuvadır. /1934

11ـ الدُّنيا ظِلُّ الغَمامِ، وَحُلُمُ الْمَنامِ/ 1960.

11- Dünya bulutun gölgesi, uykudakinin rüyasıdır. /1960

12ـ الرُّكُونُ الَى الدُّنيا مَعَ ما يُعايَنُ مِنْ غَيْرِها جَهْلٌ/ 1979.

12- Dünyada olan değişiklikler görüldüğü halde ona bel bağlamak cahilliktir. /1979

13ـ أحْوالُ الدُّنيا تَتْبَعُ الاتِّفاقَ، وَأحْوالُ الآخِرَةِ تَتْبَعُ الاسْتِحْقاقَ/ 2036.

13- Dünya hayatı tesadüfe, ahiret hayatıysa hak edilmeye tabidir. /2036

14ـ الدُّنيا مَصائِبُ مُفْجِعَةٌ، وَمَنايا مُوجِعَةٌ، وَعِبْرٌ مُقَطِّعَةٌ (غِيَرٌ مُفَظِّعَةٌ)/ 2042.

14- Dünya (hayatı) elemli musibetler, feci ölümler ve kesin ibretlerle doludur. /2042

15ـ الدُّنيا شَرَكٌ النُّفُوسِ، وَقَرارَةُ كُلِّ ضُرٍّ وَبُؤْسٍ/ 2047.

15- Dünya nefislerin tuzağı, her türlü zarar ve sıkıntının yuvasıdır. /2047

16ـ الدُّنيا غَرُورٌ حائِلٌ، وَسَرابٌ زائِلٌ، وَسِنادٌ مائِلٌ/ 2053.

16- Dünya aldatıcı bir perde, yok olucu bir serap, yıkılmaya doğru yüz tutmuş bir dayanaktır. /2053

17ـ أوقاتُ الدُّنيا وَإنْ طالَتْ قَصِيرَةٌ، وَالمُتْعَةُ (والمُنْعَةُ) بِها وَإنْ كَثُرَتْ يَسيرَةٌ/ 2188.

17- Dünya saatleri her ne kadar uzun olsa da kısadır, ondan faydalananlar (veya izzet bulanlar) her ne kadar çoksa da pek azdır. /2188

18ـ مَنْ رَغِبَ فيها أتْعَبَتْهُ وأشْقَتهُ/ 8480.

18- Dünya, kendisine düşkün olanı sıkıntıya iter, mutsuz kılar. /8480

19ـ الرَّابحُ مَنْ باعَ العاجِلَةَ بِالآجِلَةِ/ 1488.

19- Kazançlı kimse, dünyasını ahiretine satan kimsedir. /1488

20ـ اِجْعَلْ كُلَّ هَمِّكَ وَسَعْيِكَ لِلْخَلاصِ مِنْ مَحَلِّ الشَّقاءِ والعِقابِ، وَالنَّجاةِ مِنْ مَقامِ البَلاءِ وَالعَذابِ/ 2438.

20- Tüm çabanı, sıkıntı ve işkenceler mekânından (dünyadan) kurtulmak; bela ve azaptan rahatlığa çıkmak için harca. /2438

21ـ اِرْفِضُوا هذِهِ الدُّنيا ذَميمةً، فَقَدْ رَفَضَتْ مَنْ كانَ أشْعَفَ بِها مِنْكُمْ/ 2496.

21- Kınanmış dünyayı terk edin; şüphesiz dünya da içinizden ona ilgi duyanları terk etmiştir. /2496

22ـ أَخْرِجُوا الدُّنيا مِنْ قُلُوبِكُمْ، قَبْلَ أنْ تَخْرُجَ مِنْها أجْسادُكُمْ فَفيهَا اخْتُبِرْتُمْ وَلِغَيْرِها خُلِقْتُمْ/ 2500.

22- Bedenleriniz dünyadan çıkmadan dünya sevgisini kalbinizden çıkarın; zira siz orada sınandınız ve ondan başkası için yaratıldınız. /2500

23ـ أقْبَلُوا على مَنْ أقْبَلَتْ عَلَيْهِ الدُّنيا فَإنَّهُ أجْدَرُ بِالغِنى/ 2529.

23- Dünyanın kucak açtığı kimseye kucak açın; zira o, zenginliğe daha layıktır. /2529

24ـ اُهْرُبُوا مِنَ الدُّنيا، وَاصْرِفُوا قُلُوبَكُمْ عَنْها، فَإنَّها سِجْنُ المُؤْمِنِ، حَظُّهُ مِنها قَليلٌ، وَعَقْلُهُ بِها عَليلٌ، وَناظِرُهُ فيها كَلِيلٌ/ 2551.

24- Dünyadan kaçın ve kalbinizi ondan uzaklaştırın; zira dünya, müminin zindanıdır; orada kazancı az, aklı sakat ve gözleri tembel olur. /2551

25ـ اُنْظُروا الَى الدُّنيا نَظَرَ الزَّاهِدينَ فيها، الصَّارِفينَ عَنْها، فَإنَّها وَاللهِ عَمّا قَلِيلٍ تُزيلُ الثّاوِيَ السَّاكِنَ، وَتَفْجَعُ المُتْرَفَ الآمِنَ/ 2561.

25- Dünyaya zahitlerin ve ondan vaz geçenlerin gözüyle bakın; zira, Allah’a ant olsun ki dünya, kısa sürede sakinlerini yokluğa iter ve güvenlik içinde bollukta yaşayanı faciaya sürükler. /2561

26ـ اِتَّقُوا غُرُورَ الدُّنيا، فَإنَّها تَسْتَرْجعُ أبَداً ما خَدَعَتْ بِهِ مِنَ المَحاسِنِ، وَتَزْعَجُ المُطْمَئِنَّ إلَيْها وَالقاطِنَ/ 2562.

26- Dünyanın aldatmasından sakının! Zira dünya, aldattığı güzel şeyleri geri alır ve oraya yerleşip ikamet edeni yerinden eder. /2562

27ـ اُرْفُضُوا هذِهِ الدّنُيا، اَلتَّارِكَةَ لَكُمْ، وَإنْ لَمْ تُحِبُّوا تَرْكَها، وَالمُبْلِيَةَ أجْسادَكُمْ على مَحَبَّتِكُمْ لِتَجديدِها/ 2577.

27- Sizi terk eden dünyayı her ne kadar terk etmek istemeseniz ve yenilemeyi arzulasanız da bedenlerinizi yıpratan bu dünyayı yine de terk edin. /2577

28ـ اِحْذَرُوا الزّائِلَ الشَّهيَّ، وَالفانِيَ الْمَحْبُوبَ/ 2587.

28- Lezzeti yokeden ve sevileni fani edenden (dünyadan) uzak durun. /2587

29ـ اِحْذَرِ الدُّنيا، فَإنَّها شَبَكَةُ الشَّيطانِ، وَمَفْسَدَةُ الإيمانِ/ 2608.

29- Dünyadan uzak dur; şüphe yok ki o şeytanın tuzağı, imanın fesat kaynağıdır. /2608

30ـ إيّاكَ وحُبَّ الدُّنيا فَإنَّها أصْلُ كُلِّ خَطيئَةٍ، وَمَعْدِنُ كُلِّ بَلِيَّةٍ/ 2669.

30- Dünya sevgisinden kaçın! Şüphe yok ki o tüm hataların kaynağı, bütün belaların madenidir. /2669

31ـ إيّاكَ أنْ يَنْزِلَ بِكَ المَوْتُ، وَأنْتَ ابِقٌ عَنْ رَبِّكَ في طَلَبِ الدُّنيا/ 2700.

31- Dünya arzusuyla Rabb’inden kaçarken ölümün üzerine inmesinden kork! /2700

32ـ إيَّاكَ أنْ تَبِيعَ حَظَّكَ مِنْ رَبِّكَ، وَزُلْفَتَكَ لَدَيْهِ، بِحَقيرٍ مِنْ حُطامِ الدُّنيا/ 2701.

32- Sakın ola Rabb’inden aldığın kazancını ve onun katındaki makamını, kurumuş dünya samanı kadar az bir paha karşılığında satmayasın! /2701

33ـ إيّاكَ وَالوَلَهَ بِالدُّنيا، فَإنَّها تُورِثُكَ الشَّقاءَ وَالبَلاءَ وَتَحْدُوكَ عَلى بَيْعِ البَقاء بِالفَناءِ/ 2707.

33- Sakın dünyaya sevdalanmayasın! Zira dünya, mutsuzluğu ve belayı sana beraberinde getirir; seni, ölümsüzlüğü (ahireti), yokluğa (dünyaya) satmaya zorlar. /2707

34ـ إيّاكَ أنْ تَغْلِبَكَ نَفْسُكَ على ما تَظُنُّ، وَلا تَغْلِبَها على ما تَسْتَيْقِنُ، فإنَّ ذلِكَ مِنْ أعْظَمِ الشَّرِّ/ 2708.

34- Nefsinin, zannettiğin şeylere (dünya) galebe etmesinden ve kesin olarak inandığın şeylere galebe etmemesinden kaçın. Zira bu, en büyük kötülüklerdendir. /2708

35ـ إيَاكَ أنْ تَغْتَرَّ بِما تَرى مِنْ إخْلادِ أهلِ الدُّنيا إلَيْهَا/ وَتَكالُبِهِمْ عَلَيْها، فَقَدْ نَبَّأَكَ اللهُ عَنْها، وَتَكَشَّفَتْ لَكَ عَنْ عُيُوبِها وَمَساويها/ 2733.

35- Dünya ehlinin ona doğru meylettiği ve ona saldırdıklarını gördüğün şeyler sakın seni aldatmasın! Gerçekten de Allah sana onun haberini vermiş, ayıplarını ve kötülüklerini senin için açığa çıkarmıştır. /2733

36ـ إيّاكُمْ وَغَلَبَةَ الدُّنيا على أنْفُسِكُمْ فَإنَّ عاجِلَها نَغْصَةٌ وَاجِلَها غُصَّةٌ/ 2744.

36- Dünya size galip gelmesin sakın! Zira şimdiki hali çekilmez, geleceği ise kederlidir. /2744

37ـ ألا وإنَّ الدُّنيا دارٌ لا يُسْلَمُ مِنْها إلاَّ بِالزُّهدِ فيها وَلا يُنْجى مِنْها بِشَيْءٍ كانَ لَها/ 2762.

37- Dünya bir yuvadır ki onda züht sahibi olmadıkça sağlam kalınmaz, (dünyanın) sahip olduğu şeyle (dünya işleri) de ondan kimse kurtulmaz. /2762

38ـ ألا حُرٌّ يَدَعُ هذِهِ اللُّماظَةَ لأِهْلِها/ 2063.

38- Şu artığı (dünyayı) sahibine geri verecek özgür biri yok mu? /2063

39ـ ألا وَإنَّ الدُّنيا قَدْ تَصَرَّمَتْ وَآذَنَتْ بِانْقِضاءٍ، وَتَنَكَّرَمَعْرُوفُها، وَصارَ جَديدُها رِثّاً، وًسَمينُها غَثّاً/ 2865.

39- Bilesiniz ki dünya (hayatı) kesinlikle son bulmuş, ayrılacağı haberini ilan etmiş, iyilikleri kötüye dönüşmüş, tazesi bayatlamış, semizi zayıflamıştır. /2865

40ـ ألا وَما يَصْنَعُ بِالدُّنيا مَنْ خُلِقَ للآخِرَةِ، وَما يَصْنَعُ بِالمالِ مَنْ عَمّا قَليلٍ يُسْلَبُهُ، وَيَبْقى عَلَيْهِ حِسابُهُ وَتَبِعَتُهُ/ 2768.

40- Ahiret için yaratılanın dünya ile ne işi var ve kısa bir süre sonra elinden alınacak mal için ne yapmak ister? Halbuki sonunda hesabı da, vebali de ona kalacak. /2768

41ـ ألا وإنَّ اليَومَ المِضْمارَ، وَغَداً السِّباقَ، وَالسَّبْقَةُ الجَنَّةُ، وَالغايَةُ النَّارُ/ 2771.

41- Bilesiniz ki bugün yarış alanı, yarın ise müsabaka günüdür; kazananların ödülü cennet, geride kalanlarınkiyse ateştir. /2771

42ـ ألا وَأنَّهُ قَدْ أدْبَرَ مِنَ الدُّنيا ما كانَ مُقْبِلاً، وَأقْبَلَ مِنْها ما كانَ مُدْبِراً، وَأزْمَعَ التِّرْحالَ عِبادُ اللهِ الأخْيارُ، وَباعُوا قَليلاً مِنَ الدُّنيا لا يَبْقى، بِكَثيرٍ مِنَ الآخِرَةِ لا يَفْنى/ 2781.

42- Bilesiniz ki dünyaya kucak açan şey aslında ona sırt çevirmiştir, sırt çeviren şey de ona kucak açmıştır. Allah’ın iyi kulları göçe hazırlanırlar; onlar, kalıcı olmayan dünyanın az menfaatini fani olmayan ahiretin çoğuna satmışlardır. /2781

ـ أوَ لَسْتُمْ تَرَوْنَ أهْلَ الدُّنيا يُمْسُونَ وَيُصْبِحُونَ على أحْوالٍ شَتّى، فَمَيِّتٌ يُبْكى، وَحَيٌّ يُعَزّى، وَصَريعٌ مُبْتَلى، وعائِدٌ يَعُودُ، وَآخَرُ بِنَفْسِهِ يَجُودُ، وَطالِبٌ لِلدُّنيا وَالمَوتُ يَطْلُبُهُ، وَغافِلٌ لَيْسَ بِمَغْفُولٍ عَنْهُ، وَعلى أثَرِ الماضيَن ما يَمْضِي الباقُونَ/ 2829.

43- Görmez misiniz dünya ehlini, nasıl da ayrı ayrı durumlarda geceler ve sabahlarlar? Biri kendisine ağlanan ölüdür, diğeri ona başsağlığı dilenen diri; biri hastadır, diğeri onun ziyaretine gider; biri can vermek üzereyken diğeri, ölüm onu da aradığı halde dünyanın peşinden koşar gider; bir başkası da her şeyden gafildir ama, ölüm onu aklından çıkarmaz; böylece kalanlar, geçip gidenlerin yolunu izlerler. /2829

44ـ أعْظَمُ الخطايا حُبُّ الدُّنيا/ 2999.

44- Hataların en büyüğü dünyaya sevgi duymaktır. /2999

45ـ أعْظَمُ المَصائِبِ وَالشِّقاءِ اَلْوَلَهُ بِالدُّنيا/ 3081.

45- Musibet ve talihsizliklerin en büyüğü dünyaya tutkun olmaktır. /3081

46ـ أهلُ الدُّنيا غَرَضُ النَّوائِبِ، وَذَرِيَّةُ المَصائِبِ، وَنَهْبُ الرَّزايا/ 3196.

46- Dünya ehli acı olaylara maruz kalan, musibetler fırtınasına kapılan ve dertlerin talanına uğrayan kimsedir. /3196

47ـ أسْعَدُ النَّاسِ مَنْ تَرَكَ لَذَّةً فَانِيَةً لِلَذَّةٍ باقِيَةٍ/ 3218.

47- Halkın en mesudu, kalıcı lezzetlerin karşılığında fani lezzetleri terk edendir. /3218

48ـ أسْعَدُ النَّاسِ بِالدُّنيا التّارِكُ لَها، وَأسْعَدُهُمْ بِالآخِرَةِ العامِلُ لَها/ 3310.

48- Dünyanın en mesut insanı onu terk eden, ahiretin en mesudu ise onun için amel edendir. /3310

49ـ إنَّ بَطْنَ الأرْضِ مَيِّتٌ، وَظَهْرَهُ سَقيمٌ/ 3411.

49- Toprağın içi ölü, dışı ise hastalıktır. /3411

50ـ إنَّ اليَومَ عَمَلٌ وَلا حِسابَ، وَغَداً حِسابٌ لا عَمَلَ/ 3445.

50- Şüphesiz bugün, hesabı olmayan amel günü, yarın ise ameli olmayan hesap günüdür! /3445

51ـ إنَّ جِدَّ الدُّنيا هَزْلٌ، وَعِزَّها ذُلٌّ، وَعِلْوَها سِفْلٌ/ 3446.

51- Şüphesiz dünyanın ciddiyeti şaka, izzeti zillet, yüceliğiyse alçaklıktır. /3446

52ـ إنَّ الدُّنيا دارُ خَبالٍ، وَوَبالٍ، وَزَوالٍ، وَانْتِقالٍ، لا تُساوي لَذّاتُها تَنْغيصَها، وَلا تَفي سُعُودُها بِنُحُوسِها، وَلا يَقُومُ صُعُودُهُا بِهُبُوطِها/ 3480.

52- Şüphesiz dünya karmaşıklık, vebal, yokluk ve intikal yuvasıdır; lezzetleri rahatsızlığıyla bir olmaz, saadeti mutsuzluğuna ulaşamaz, yükselişi inişinin karşısında direnemez. /3480

53ـ إنَّ مَنْ باعَ جَنَّةَ المَأوى لِعاجِلَةِ الدُّنيا، تَعِسَ جِدُّهُ وَخَسِرَتْ صَفْقَتُهُ/ 3484.

53- Şüphesiz Cennet-i Me'va’yı bu geçici dünya karşılığında satanın çabası boşa gider, muamelesi zararla biter. /3484

54ـ إنَّ الدُّنيا ماضِيَةٌ بِكُمْ على سُنَنٍ، وَأنْتُمْ وَالآخِرَةُ في قَرَنٍ/ 3517.

54- Şüphesiz dünya kendi yoluna devam ederken yanınızdan geçip gidecek, (nihayet) siz ve ahiret baş başa kalacaksınız. /3517

55ـ إنَّ الدُّنيا لَمُفْسِدَةُ الدّينِ، مُسْلِبَةُ اليَقينِ، وَإنَّها لَرَأْسُ الفِتَنِ، وَأصْلُ المِحَنِ/ 3518.

55- Şüphesiz dünya dini tahrip, yakîni ise yok eder; zira dünya fitnelerin başı, sıkıntıların köküdür. /3518

56ـ إنَّ مَثلَ الدُّنيا وَالآخِرَةِ كَرَجُلٍ لَهُ إمْرَأتانِ إذا أرضى إحْداهُما أسْخَطَ الأُخرى/ 3531.

56- Şüphesiz dünya ve ahiret, iki kadına sahip bir erkek gibidir; onlardan biri hoşnut olduğunda diğeri öfkelenir. /3531

57ـ إنَّ مَنْ غَرَّتْهُ الدُّنيا بِمُحالِ الآمالِ، وَخَدَعَتْهُ بِزُورِ الأماني، أورَثَتْهُ كَمَهاً، وَألْبَسَتْهُ عَميً، وَقَطَعَتْهُ عَنِ الأُخْرى، وَأوْرَدَتْهُ مَوارِدَ الرَّدى/ 3532.

57- Şüphesiz dünya, ulaşılması mümkün olmayan arzularla aldattığı ve yalancı ümitlerle oyuna getirdiği kimseye körlüğü miras bırakır, âma elbisesi giydirir ve onu ahiretten koparır, helâk yuvalarına sokar. /3532

58ـ إنَّ للهِ سُبْحانَهُ مَلَكاً يُنادي في كُلِّ يَوْمٍ، يا أهْلَ الدُّنيا لِدُوا لِلْمَوتِ، وَابْنُوا للْخَراب، وَاجْمَعُوا لِلذِّهابِ/ 3561.

58- Şüphesiz Allah’ın bir meleği vardır ki her gün şöyle nida eder: Ey dünya ehli! Ölmek için doğun, yıkmak için inşa edin, göçmek için yığın. /3561

59ـ إنَّ السُّعَداءَ بِالدُّنيا غَداً هُمُ الهارِبُون مِنْهَا اليَوْمَ/ 3562.

59- Dünyaya karşı yarın için saadete erenler, bugün ondan kaçanlardır. /3562

60ـ إنَّ مِنْ كانَتِ العَاجِلَةُ أمْلَكَ بِهِ مِنَ الآجِلَةِ ، وأُمُورُ الدُّنيا أغْلَبَ عَلَيْهِ مِنْ أُمورِ الآخرَةِ، فَقَدْ باعَ الباقيَ بِالفاني، وتَعَوَّضَ البائِدَ عَنِ الخالِدِ، وَأهْلَكَ نَفْسَهُ، وَرَضِيَ لَها بِالحائلِ الزَّائِلِ، ونَكَبَ بِها عَنْ نَهْجِ السَّبيلِ/ 3607.

60- Bir kimseyi içinde bulunduğu dünya, ahiretten daha çok etkisi altına alır ve dünya işleri, ahiret işlerinden daha çok ona galip gelirse, gerçekten de böyle bir kimse sonsuzluğu fanilik karşısında satmış, ebediliği yoklukla değiştirmiş, kendini helake atmış, yok olmaya doğru yüz tutan kazancı yeğlemiş ve kendini doğru yoldan alıkoymuştur. /3607

61ـ إنَّ الدُّنيا دارُ عَناءٍ، وَفَناءٍ، وَغِيَرٍ، وَعِبَرٍ، وَمَحَلُّ فِتْنَةٍ وَمِحْنَةٍ/ 3658.

61- Şüphesiz dünya zorluk, yokluk, değişim, ibret, fitne ve sıkıntı yuvasıdır. /3658

62ـ إنَّ الدُّنيا دارُ فَجائِعَ، مَنْ عُوجِلَ فيها فُجِعَ بِنَفْسِهِ، وَمَنْ اُمْهِلَ فيها فُجِعَ بِأحِبَّتِهِ/ 3659.

62- Şüphesiz dünya facialar yuvasıdır; kim orada acele ederse (ömrü kısalırsa) kendini faciaya sürükler ve kime orada süre tanınırsa (ömrü uzarsa) sevdiklerinin belasını çeker. /3659

63ـ إنَّ الدُّنيا قَدْ أدْبَرَتْ وآذَنَتْ بِوَداعٍ، وَإنَّ الآخِرَةَ قَدْ أقْبَلَتْ وَأشْرَفَتْ بإطْلاعٍ/ 3660.

63- Şüphesiz dünya sizden yüz çevirmiş, vedasını ilan etmiştir; ahiretse muhakkak size yüzünü dönmüş, (üzerinize doğru) gelmeye başlamıştır. /3660

64ـ إنَّ الدُّنيا مَعْكُوسَةٌ، مَنْكُوسَةٌ، لَذَّاتُها تَنْغيصٌ، وَمَواهِبُها تَغْصيصٌ، وَعَيْشُها عَناءٌ، وَبَقائُها فَناءٌ، تَجْمَحُ بِطالِبِها، وَتُرْدي راكِبَها، وَتَخُونُ الواثِقَ بِها، وَتَزْعَجُ المُطْمَئِنَّ إلَيها، وَإنَّ جَمْعَها إلَى انْصِداعٍ، وَوَصْلَها إلَى انْقِطاعٍ/ 3661.

64- Şüphesiz dünya alt-üst olmuş, parçalanmıştır; lezzetleri karartıcı, bağışları elem verici, hayatı zorluk, kalıcılığı geçicidir; arzu edenini avare eder, bineğini helak eder, kendisine güvenene hıyanet eder, bel bağlayanı yerinden eder. Artık dünyanın birlikteliği dağılmaya, bağı ise kopmaya yüz tutmuştur. /3661

65ـ إنَّ مِنْ هَوانِ الدُّنيا عَلَى اللهِ أنْ لا يُعْصى إلاّ فيها، وَلا يُنَالُ ما عِنْدَهُ إلاّ بِتَرْكِهَا/ 3662.

65- Şüphesiz Allah katında dünyanın değersiz oluşu, ondan başka yerde itaatsizlik edilmeyişidir. (Öyleyse) onun katındakilere dünya terk edilmedikçe ulaşılmaz. /3662

66ـ إنَّ الدُّنيا كَالحَيَّةِ، لَيِّنٌ مَسُّها، قاتِلٌ سَمُّها، فَأعْرضْ عَمّا يُعْجِبُكَ فِيها لِقِلَّةِ مَا يَصْحَبُكَ مِنْها، وَكُنْ آنَسَ ما تَكُونُ بِها أحْذَرَ ما تَكُونُ مِنْها/ 3663.

66- Şüphesiz dünya yılan gibidir; dokunduğunda yumuşaklığını hissedersin, oysa zehri öldürücüdür. O halde kısa süreli dostluğu için dünyanın seni hoşnut ettiği şeylerden vazgeç ve onunla içli-dışlı olduğun en iyi anında ondan kaçınman gerektiğini de bil. /3663

67ـ إنَّ دُنياكُمْ هذِهِ لأهْوَنُ في عَيْني مِنْ عِراقِ خِنْزيرٍ في يَدِ مَجذُومٍ، وَأحْقَرُ مِنْ وَرَقَةٍ في جَرادَةٍ، ما لِعَليٍّ وَنَعيم يُفْنى، وَلَذَّةٍ لا تَبْقى/ 3664.

67- Şüphesiz sizin dünyanız, benim gözümde cüzamlının elindeki domuz kemiğinden daha aşağılık, çekirgenin ağzındaki bitki yaprağından daha hakirdir. Geçici nimetler ve kalıcı olmayan lezzetler Ali’nin nesine? /3664

68ـ إنَّ الدُّنيا كَالغُولِ، تُغْويِ مَنْ أطاعَها، وَتُهْلِكُ مَنْ أجابَها، وأنَّها لَسَريعَةُ الزَّوال، وَشيكَةُ الانْتِقالِ/ 3665.

68- Şüphesiz dünya boyunduruğa benzer; ona itaat edeni saptırır, karşılık vereni helak eder. Kuşkusuz o çabuk yok olur ve intikal !?. /3665

69ـ إنَّ الدُّنيا تُقْبِلُ إقْبالَ الطّالِبِ، وَتُدْبِرُ إدْبارَ الهارِبِ، وَتَصِلُ مُواصَلَةَ المُلُوكِ، وَتُفارِقُ مُفارَقَةَ العَجُولِ/ 3666.

69- Dünya, ona kucak açana aynı şekilde kucak açar; ondan kaçmaya çalışana da aynı şekilde sırt çevirir; padişahlar gibi sıkı sıkı sarılır, aceleyle ayrılmak isteyenler gibi de ayrılır. /3666

70ـ إنَّ الدُّنيا مَنْزِلُ قُلْعَةٍ، وَلَيْسَتْ بِدارِ نُجْعَةٍ، خَيْرُها زَهيدٌ، وَشَرُّها عَتيدٌ، ومِلْكُها يُسْلَبُ، وَعامِرُها يَخْرَبُ/ 3667.

70- Şüphesiz dünya kalıcı olmayan ödünç bir yuvadır; hayrı az, şerri tetikte, varlığı elinden alınmış, ,bayındırları ise viran olmuştur. /3667

71ـ إنَّ الدُّنيا لَهيَ الكَنُودُ العَنُودُ، وَالصَّدُودُ الجَحُودُ، وَالحَيُودُ المَيُودُ، حالُها اِنْتِقالٌ، وَسُكُونُها زِلْزالٌ، وَعِزُّها ذُلٌّ، وَجِدُّها هَزْلٌ، وَكَثْرَتُها قُلٌّ، وَعِلْوُها سِفْلٌ، أهْلُها على ساقٍ وَسياقٍ، وَلِحاق وَفِراقٍ، وَهيَ دارُ حَرَبٍ وَسَلَبٍ ونَهَبٍ وَعَطَبٍ/ 3668.

71- Şüphesiz dünya eğri büğrü hareket eden aylak bir binektir; alıkoyucu ve inkâr edicidir, doğru yolda gideni saptırır; işi gücü yer değiştirmek, huzuru kaygı, izzeti zillet, ciddiyeti laubalilik, çokluğu azlık, yüksekliği aşağılıktır. Halkı sıkıntıda, dişini tırnağına takarak çalışıp durmada; kâh kopmada, kâh birleşmededir. O işte böylesine yokluk, talan ve helak yuvasıdır. /3668

72ـ إنَّ الدُّنيا غَرُورٌ حائِلٌ، وَظِلٌّ زائِلٌ، وَسِنادٌ مائِلٌ، تَصِلُ العَطِيَّةَ بالرَّزِيَّةِ، والأُمْنِيَّةَ بالْمَنِيَّةِ/ 3669.

72- Şüphesiz dünya değişken bir aldatıcı, kaybolan gölge ve yıkılmaya yüz tutmuş bir direktir; bağışı belayla, ümidi ise ölümle kenetler. /3669

73ـ إنَّ الدُّنيا عَيْشُها قَصيرٌ، وَخَيْرُها يَسيرٌ، وَإقْبالُها خَديعَةٌ، وَإدْبارُها فَجيعَةٌ، وَلَذّاتُها فانِيَةٌ، وَتَبِعاتُها باقِيَةٌ/ 3670.


Yüklə 10,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   84




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin