HAYIRLI İNSANLAR
1ـ سُنَّةُ الأخْيارِ لِينُ الكَلامِ، وَإفْشاءُ السَّلامِ/ 5565.
1- Hayırlı insanların yolu, yumuşak söz söylemek ve selamı açığa vurmaktır. /5565
HAYRA YORMAK
1ـ تَفَأَّلْ بِالخَيْرِ تُنْجِحْ / 4466.
1- Hayra yor, kurtul. /4466
HAYRI DİLEMEK / İSTİHARE[56]
1ـ اِسْتَخِرْ وَلا تَتَخَيَّرْ، فَكَمْ مَنْ تَخَيَّرَ أمْرا كانَ هَلاكُهُ فِيهِ/ 2346.
1- (Allah'tan) hayrı dile ve kendin seçme; zira (insanlardan) niceleri var ki bir iş seçerler (ama) ölümleri de ondan olur. /2346
2ـ إذا أمْضَيْتَ فَاسْتَخِرْ/ 3988.
2- Bir işi yapmaya karar verdiğin zaman (Allah'tan) hayrı dile. /3988
3ـ مَا نَدِمَ مَنِ اسْتَخارَ/ 9453.
3- (Allah'tan) hayrı dileyen pişman olmaz. /9453
HAYVANLAR
1ـ إنّ البَهائمَ هَمُّها بُطونُها/ 3421.
1- Dört ayaklı hayvanların dertleri karınlarıdır. /4312
2ـ إنّ السِّباعَ هَمُّها العُدوانُ عَلى غَيْرِها/ 3414.
2- Yırtıcı hayvanların derdi başkalarına düşmanlık etmektir. /3414
HIZIRLIK / HAZIRLANMAK
1ـ خَيْرُ الاِسْتِعْدادِ ما أُصْلِحَ بِهِ المَعادُ /5010.
1- Mead’ın ıslahı için yapılan hazırlık en iyi hazırlıktır. /5010
2ـ تَخَفَّفُوا فَإنَّ الغايَةَ أمامَكُمْ, وَالسّاعَةَ مِنْ وَرائِكُمْ تَحْدُوكُمْ /4515.
2- Hafifleyin, çünkü işin sonu önünüzdedir, sizi sürükleyecek kıyametse arkanızdan gelmektedir. /4515
3ـ تَخَفَّفُوا تَلْحَقُوا , فَإنَّما يُنْتَظَرُ بِأوَّلِكُمْ آخِرُكُمْ /4516.
3- Kendinizi hafifletin, (iyilere) katılın. Gerçekten de (kıyametin için) ilkleriniz sonuncularınızı beklemektedir. /4516
4ـ تَيَسَّرْ لِسَفَرِكَ , وَشِمْ بَرْقَ النَّجاةِ , وَ ارْحَلْ مَطاياَ التَّشْمير /4519.
4- Yolculuk için hazırlanın! Doğruluk ışığına bak, ciddiyet develerine bin. /4519
5ـ ثُوبُوا (تُوبُوا) مِنَ الغَفْلَةِ , وَتَنَبَّهُوا مِنَ الرَّقْدَةِ , وَتَأهَّبُوا لِلنُّقْلَةِ , وَتَزَوَّدُوا لِلرِّحْلَةِ /4697.
5- Gafletten dönün! Uykudan uyanıp yerinizi değiştirmeye hazır olun, gitmeniz ve gitmek istediğiniz yer için azık alın. /4697
6ـ مَنِ اسْتَعَدَّ لِسَفَرِهِ قَرَّ عَيْناً بِحَضَرِهِ /9211.
6- Yolculuğa hazır olan kimse, konaklayacağı yerde mutlu olur. /9211
7ـ اِرْتَدْ لِنَفْسِكَ قَبْلَ يَوْمِ نُزُولِكَ وَ وَطِّ المَنْزِلَ قَبْلَ حُلُولِكَ /2371.
7- Kendin için gitmeden önce menzil seç, varmadan önce mekânını hazırla. /2371
HAZİNE / BİRİKİM
1ـ أفْضَلُ الذُّخْرِ الصَّنايِعُ/ 2902.
1- En üstün hazine ameldir. /2902
2ـ أفْضَلُ الذَّخائِرِ حُسْنُ الصَّنايِعِ/ 2945.
2- Hazinelerin en üstünü güzel ameldir. /2945
3ـ أفْضَلُ الذَّخائِرِ عِلْمٌ يُعْمَلُ بِهِ، وَمَعْرُوفٌ لا يُمَنُّ بِهِ/ 3312.
3- Hazinelerin en üstünü amel edilen ilim ve minnet konulmayan iyiliktir. /3312
HEDEFE ULAŞAN / HİDAYETE EREN / HATAKÂR
1ـ المُصيبُ واجِدٌ، اَلمُخْطِئُ فاقِدٌ/ 90.
1- Hidayet arayan, hedefi için (çalışan) ona ulaşır. Hatakâr yolunu kaybeder sapıtır. /90
2ـ اَلإصابَةُ سَلامَةٌ، اَلخَطاءُ مَلامَةٌ، اَلعَجَلُ نَدامَةٌ/ 95.
2- Doğru yola/hidayete ulaşmaya çalışmak esenlik ve kurtuluştur. Yanlış yolda gitmek ve acele etmek kınanmaya sebep olur. /65
3ـ ما كُلُّ رامٍ يُصيبُ/ 9461.
3- Her ok atanın hedefi (on ikiden) vuracağı diye bir şey yoktur. /9461
HEDİYE
1ـ اَلْهَدِيَّةُ تَجْلِبُ الْمَحَبَّةَ / 316.
1- Hediye, dostluğa neden olur. /316
2ـ مَا اسْتُعْطِفَ السُّلْطانُ، وَلاَ اسْتُسِلَّ سَخيمَةُ الغَضْبانِ، وَلاَ اسْتُميلَ الْمَهْجُورُ، وَلاَ اسْتُنْجِحَتْ صِعابُ الأُمُورِ، وَلاَ اسْتُدْفِعَتِ الشُّرُورُ بِمِثْلِ الْهَدِيَّةِ / 9696.
2- Padişahın teveccühünün kazanılmasının, gazaplının kinini dışa çıkarılmasının, terk edenin yönelmesinin, zor işlerin düzelmesinin ve kötülüklerin giderilmesinin en iyi yolu hediyedir. /9695
HEKİMLER
1ـ الْحُكَماءُ أشْرَفُ النّاسِ أنْفُساً، وأكْثَرُهُمْ صَبْراً، وأسرَعهُمْ عفْواً، وأوسَعهُم أخْلاقاً/ 2107.
1- Hekimler nefis bakımından halkın en üstünü, sabır bakımından en çok sabır göstereni, affetme bakımından en çabuk affedeni ve ahlak bakımından en geniş ahlaka sahip olanıdır. /2107
2ـ الْحَكيمُ يَشْفِي السّائلَ، ويَجودُ بالفَضائِلِ/ 1525.
2- Hekim soru sorana şifa verir ve faziletle bahşişte bulunur. /1525
3ـ جالسِ الْحُكَماءَ يَكْمُلْ عَقْلُكَ، وَتَشْرُفْ نَفْسُكَ ، ويَنْتَفِ عَنْكَ جَهْلُكَ/ 4787.
3- Hekimler ile otur ki aklın kemale ersin, nefsin yücelsin ve cahilliğin giderilsin. /4787
4ـ قَدْ يَزِلُّ الْحَكيمُ/ 6609.
4- Bazen hekim de sürçer. /6609
5ـ لَيْسَ بِحَكيمٍ مَنْ شَكى ضُرَّهُ إلى غَيْرِ رَحيمٍ/ 7467.
5- Merhameti olmayan kimseye sıkıntısını şikâyet eden hekim değildir. /7467
6ـ لَيْسَ بِحَكيمٍ مَنِ ابْتَذَلَ بانْبِساطِهِ إلى غَيرِ حَميمٍ/ 7498.
6- Neşesini yakın arkadaşından başkasına bağışlayan hekim değildir. /7499
7ـ لَيْسَ بِحَكيمٍ مَنْ قَصَدَ بِحاجَتِهِ غَيرَ حَكيمٍ / 7499.
7- Hacetini işin erbabında aramayan hekim değildir. /7499
8ـ مَنْ كَشَفَ عَنْ مَقالاتِ الْحُكَماءِ انْتَفَعَ بِحَقائقِها/ 9241.
8- Hekimlerin sözlerinden perdeyi kaldıran sözlerdeki hakikatlerden faydalanır. /9241
9ـ إنَّ كَلامَ الْحَكيمِ إذا كانَ صَواباً كانَ دَواءً، وإذا كانَ خَطاءً كانَ داءً/ 3513.
9- Hekimin sözü doğru olunca derman, yanlış olunca derttir. /3513
HELAKET / YOKLUK / ÖLÜM
1ـ رُبَّ عَطَبٍ تَحْتَ طَلَبٍ /5282.
1- Nice helaketler dileklerin altında saklıdır. /5282
2ـ رُكُوبُ المَعاطِبِ عُنْوانُ الحَماقَةِ /5421.
2- Helaketlere binmek ahmaklıktır. /5421
3ـ رُبَّ عاطِبٍ بَعْدَ السَّلامَةِ /5278.
3- Sağlıktan sonra helak olan niceleri vardır. /5278
HELAK EDENLER
1ـ ثَلاثٌ مُهْلِكاتٌ: طاعَةُ النِّساءِ، وَ طاعَةُ الغَضَبِ، وَ طاعَةُ الشَّهْوَةِ / 4665.
1- Üç şey helak eder: Kadına, gazâba ve nefsin isteklerine itaat etmek. /4665
2ـ ثَلاثَةٌ مُهْلِكَةٌ: اَلْجُرْأَةُ عَلَي السُّلْطانِ، وَ ائْتِمانُ الْخَوّانِ، وَ شُرْبُ السَّمِّ لِلَّتجْرِبَةِ / 4680.
2- Üç şey helak edicidir: Sultana karşı cüret etmek, ihanet edeni emin bilmek ve denemek için zehir içmek. /4680
3ـ ثَلاثٌ هُنَّ الْمُحْرِقاتُ الْمُوبِقاتُ: فَقْرٌ بَعْدَ عِنيً، وَ ذُلٌّ بَعْدَ عِزٍّ، وَفَقْدُ الأحِبَّةِ / 4682.
3- Üç musibet helak edici ve yakıcıdır: Zenginlikten sonra fakirlik, üstünlükten sonra aşağılanmak ve dostları kaybetmek. /4682
4ـ ثَلاثٌ يَهْدُونَ القُوي: فَقْدُ الأحِبَّةِ، وَ الفَقْرُ فِي الغُرْبَةِ، وَ دَوامُ الشِّدَّةِ / 4682.
4- Üç şey kuvveti azaltır: Dostları kaybetmek, gurbette fakir olmak, zorlukların devamlılığı. /4682
Dostları ilə paylaş: |