İŞLERİ ERTELEMEK
1 ـ مَنِ اسْتَدْبَرَ الأُمُورَ تَحَيَّرَ/ 7803.
1- İşlerini erteleyen ne yapacağını şaşırır. /7803
İTAATKÂR
1ـ كُلُّ مُسْتَسْلِمٍ مُوَقًّى/ 6835.
1- Her itaatkâr korunmuştur. /6835
2ـ مَنِ اسْتَسْلَمَ سَلِمَ/ 7673.
2- Her itaatkâr sağlam kalır. /7673
3ـ مَنِ اسْتَسْلَمَ إلَى اللهِ اِسْتَظْهَرَ/ 7804.
3- Allah'ın emrine itaat edenin sırtı sağlam olur. /7804
4ـ مَنْ سَلَّمَ أمْرَهُ إلَى اللهِ اِسْتَظْهَرَ/ 8308.
4- İşini Allah'a teslim eden kimsenin sırtı sağlam olur. /8308
5ـ اَلْمُسْتَسْلِمُ مُوَقًّى/ 159.
5- İtaatkâr korunur. /159
İTİMAT ETMEK
1ـ مَنْ أقَلَّ الاِسْتِرسالَ سَلِمَ/ 7774.
1- Az itimat eden sağlam kalır. /7774
2ـ مَنْ أكْثَرَ الاِسْتِرسالَ نَدِمَ/ 7775.
2- Çok itimat eden pişman olur. /7775
3ـ قِلَّةُ الاِسْتِرسالِ إلَى النَّاسِ أحْزَمُ/ 6748.
3- İnsanlara az itimat etmek, ileri görüşlülüktür. /6748
İTİRAF ETMEK
1ـ ما أخْلَقَ مَنْ عَرَفَ رَبَّهُ أنْ يَعْتَرِفَ بِذَنْبِهِ / 9639.
1- Kulun Rabb'ini tanıyıp günahını itiraf etmesi, ne de güzel erdemdir. /9639
2ـ نِعْمَ شافِعُ المُذْنِبِ الإقْرارُ / 9937.
2- Günahkârın (suçunu) itirafı ne de güzel şefaatçidir. /9937
3ـ لاَاعْتِذارَ أمْحي لِلذَّنْبِ مِنَ الإقرار / 10671.
3- İtiraf gibi, günahı yok edici bir mazeret yoktur. /10671
4ـ يُسْتَثْمَرُ العَفْوُ بِالإقْرارِ أكْثَرَ مِمّا يُسْتَثْمَرُ بِالاِعْتِذارِ / 11014.
4- İtiraf ederek af dilemenin semeresi, mazeretle af dilemekten daha fazladır. /11014
5ـ اَلاِعْتِرافُ شَفيعُ الجاني / 2207.
5- İtiraf suçlunun şefaatçisidir. /2207
6ـ الإقْرارُ اِعْتِذارٌ / 179.
6- İtiraf özür dilemektir. /179
İYİ GELENEK
1ـ لا تَنْقُضْ سُنَّةً صالِحَةً عُمِلَ بِها، وَاجْتَمَعَتِ الأُلْفَةُ لَها، وَصَلَحَتِ الرَّعيَّةُ عَلَيْها/ 10377.
1- Süre gelen, halkın alıştığı ve uymanın doğru olduğu iyi gelenekleri bozma /10377
İYİ OLMAK / DÜZELMEK
1ـ ثابِرُوا عَلى صَلاحِ المُؤمِنينَ وَالمُتَّقينَ/ 4703.
1- Müminlerin iyiliğine/yaraşanına sebep olan şeyleri yapmaya devam edin. /4703
2ـ ما أبْعَدَ الصَّلاحَ مِنْ ذِي الشَّرِّ الوَقاحِ/ 9537.
2- Hangi şey zararlı ve hayâsız insanın düzelmesini uzaklaştırdı? /9537
İYİLİĞE ÇAĞIRMAK VE KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK
1ـ اَلأمرُ بِالمَعْرُوفِ أفْضلُ أعْمالِ الخَلقِ/ 1977.
1- İyiliğe çağırmak, yaratılanların amellerinin en üstünüdür. /1977
2ـ اُومُرْ بِالمَعْروفِ تَكُنْ مِنْ أهْلِهِ، وَأنْكِرِ المُنْكَرِ بِيَدِكَ وَلِسانِكَ، وَبايِنْ مِنْ فِعْلِهِ بِجَهْدِكَ/ 2415.
2- İyiliğe çağır ki iyilerden olasın; kötülüğü ise elinle, dilinle önle ve gücün yettiği kadar onu yapmaktan sakın. /2415
3ـ ائتَمِرُوا بِالمَعرُوفِ، وَأْمُرُوا بهِ، وَتَناهَوا عَنِ المُنكَرِ وَانْهَوا عنهُ/ 2557.
3- İyiliğe çağrıldığınızda kabul edin, iyiliğe çağırın; kötülükten sakındırın ve siz de sakının. /2557
4ـ إنَّ الأمْرَ بالمَعروفِ وَالنَّهيَ عنِ المُنْكَرِ لا يُقَرِّبَانِ مِنْ أجَلٍ، وَلا يَنْقُصانِ مِنْ رِزقٍ، لكنْ يُضاعِفانِ الثَّوابَ ويُعْظِمانِ الأجْرَ، وَأفْضَلُ مِنْهُما كَلِمَةُ عَدْلٍ عِندَ إمامٍ جائرٍ/ 36489.
4- Doğrusu iyiliğe çağırmak ve kötülükten sakındırmak eceli yakınlaştırmaz, rızkı eksiltmez. Ancak sevabı artırır, mükâfatı yüceltir. Bunlardan daha üstünü ise, zalim yöneticinin karşısında hakkı söylemektir. /3648
5ـ إنَّ مَنْ رَأى عُدْواناً يُعمَلُ بِهِ، وَمُنْكَراً يُدعى إلَيهِ، فَأنْكَرَهُ بِقَلْبِهِ فَقَدْ سَلِمَ وَبَرِئَ، ومَنْ أنْكَرَهُ بِلِسانِهِ فَقَد اُجِرَ، وَهُوَ أفْضَلُ مِنْ صَاحِبِهِ، وَمَنْ أنْكَرَهُ بِسَيفِهِ لِتَكُونَ حُجَّةُ اللهِ العُليا، وَكَلِمَةُ الظَّالِمينَ السُّفلى، فَذلكَ الَّذي أصابَ سَبيلَ الهُدى، وَقامَ عَلَى الطَّريْقِ، وَنَوَّرَ في قَلْبِهِ اليَقينُ/ 3576.
5- Kim bir düşmanlığın yapıldığını ve bir kötülüğe çağrıldığını görür de onu kalbiyle reddederse sağlam kalır, beri olur. Diliyle reddeden muhakkak mükâfatını alır. Bu, kalbiyle reddetmekten daha üstündür. Ve kim Allah'ın hücceti üstün, zalimlerin sözü aşağılık olsun diye kılıcıyla reddederse, işte o doğru yolu tutmuş, bu yolda hareket etmiş ve kalbini yakînle nurlandırmıştır. /3576
6ـ إذا رَأى أحَدُكُمْ المُنْكَرَ، وَلَمْ يَسْتَطِعْ أنْ يُنْكِرَهُ بِيَدِهِ وَلِسانِهِ، وَأنْكَرَهُ بِقَلْبِهِ، وَعَلِمَ اللهُ صِدقَ ذلِك مِنْهُ فَقَدْ أنكَرَهُ/ 4152.
6- İçinizden biri kötü bir amel görür, onu eli ve diliyle sakındıramaz da kalbiyle reddeder de Allah, onun bu amelinde samimiyet görürse, bu kişi sakındırmış sayılır. /4152
7ـ أذا لَمْ تَنْفَعِ الكَرامَةُ فَالإهانَةُ أحْزَمُ، وَإذا لَمْ يَنجَحِ السَّوْطُ فَالسَّيفُ أحْسَمُ/ 4164.
7- Saygının yaramadığı kimseye ihanet revadır; kırbaç fayda etmediğinde kılıç çözümdür. /4164
8ـ وقال (ع) في ذِكْرِ الآمرينَ بالمَعْرُوفِ والنّاهينَ عَنِ المُنكَرِ: فَمِنْهُمُ المُنْكِرُ لِلْمُنْكَرِ بِيَدِهِ وَلِسَانِهِ وَقَلْبِهِ، فَذلِكَ المُستَكْمِلُ لِخِصالِ الخَيْرِ، وَمِنْهُمُ المُنْكِرُ بِلسانِهِ وَقَلْبِهِ، والتَّارِكُ بِيَدِهِ، فذلِكَ المُتَمَسِّكُ بِخَصلَتَينِ مِنْ خِصالِ الخَيْرِ وَمُضَيِّعُ خَصلَةٍ، وَمِنْهمْ المُنكِرُ بِقَلبِهِ وَالتَّارِكُ بِلِسانِهِ، وَيدِهِ، فَذلِكَ مُضَيِّعٌ أشْرَفَ الخَصلَتَيْنِ مِنَ الثَّلاثِ وَمُتَمَسِّكٌ بِواحِدَةٍ، وَمِنْهُمْ تَارِكٌ لإنكارِ المُنْكَرِ بِقَلْبِهِ وَلِسانِهِ وَيَدِهِ فذلِكَ مَيِّتُ الأحياءِ (وَما أعْمالُ البِرِّ كُلِّها والجهادُ في سَبيلِ اللهِ عِنْدَ الأمرِ بالمعْروفِ والنَّهي عَنِ المُنكَرِ إلاّ كنَفْثَةٍ في بَحْرٍ لُجّيٍّ، وانَّ الأمرَ بَالمَعروفِ والنَّهيَ عَنِ المُنْكَرِ لا يُقَرِّبَانِ مِنْ أَجَلٍ، وَلا يَنْقُصانِ مِنْ رِزْقٍ وأفْضلُ مِنء ذلك كُلِّهِ كَلِمَةُ عَدْلٍ عِنْدَ إمام جائرٍ)/ 6606.
8- İyiliğe çağıran ve kötülükten sakındıran kimseler hakkında şöyle buyurdu: Onlardan bazıları kötülüğü elleriyle, dilleriyle ve kalpleriyle sakındırır. İşte bunlar, güzel huyları tamamlayanlardır. Bazıları, dilleri ve kalpleriyle sakındırır, elleriyle sakındırmazlar. Bunlar, güzel huylardan ikisine sarılır, birini zayi ederler. Bazıları da kalpleriyle reddeder, dilleri ve elleriyle sakındırmazlar. Bunlar ise üç güzel huyun en üstünleri olan ikisini zayi eder, birine sarılırlar. Bazıları ise kalpleriyle, dilleriyle ve elleriyle sakındırmayı terk etmişlerdir. Bunlar yaşayan ölülerdir. Bütün iyi ameller ve Allah yolunda cihat, iyiliğe çağırmak ve kötülükten sakındırmak yanında ancak engin denizlerdeki bir köpük gibidir. Şüphesiz, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak eceli yaklaştırmaz, rızkı azaltmaz. Bütün bunların en üstünü ise, zalim yöneticinin karşısında hakkı söylemektir.[83] /6606
9ـ وَالأمرَ بِالمَعرُوفِ مَصْلَحةً لِلْعَوامِّ، والنَّهيَ عَنِ المُنْكَرِ رَدْعاً لِلسُّفَهاءِ/ 6618.
9- İyiliğe çağırmak toplumun çıkarı için, kötülükten sakındırmak ise sefihleri sakındırmak içindir. /6618
10ـ كُنْ بِالمعرُوفِ آمِراً، وَعَنِ المُنْكَرِ ناهِياً، وَلِمَنْ قَطَعَكَ واصِلاً، وَلِمَنْ حَرَمَكَ مُعطِياً/ 7174.
10- İyiliği emret, kötülükten sakındır, seninle bağını koparanla vuslat kur ve seni mahrum edene bağışta bulun. /7174
11ـ كُنْ بِالمَعْرُوفِ آمِراً، وعَنِ المُنكَرِ ناهياً، وبِالخَيْرِ عامِلاً، وَللْشَرِّ مَانِعاً/ 7181.
11- İyiliği emret, kötülükten sakındır, hayra amel et, şerre engel ol. /7181
12ـ كُنْ آمِراً بالمَعْروفِ عاملاً بِهِ، وَلا تَكُنْ مِمَّنْ يَأمُرُ بِهِ وَيَنْأى عَنْهُ فَيَبُوءُ بإثمِهِ، ويَتَعَرَّضُ مَقَتَ رَبِّهِ/ 7189.
12- İyiliği emret, kendin de amel et; emredip de uzak durma. Zira böyle bir kimse günahlarıyla Allah'a döner, rabbinin gazabına uğrar. /7189
13ـ لَنْ تَهتَدِيَ إلى المَعْرُوفِ حَتّى تَضِلَّ عَنِ المُنْكَرِ/ 7427.
13- Kötülükten sapmadıkça iyiliğe asla ulaşamazsın. /7427
14ـ مَنْ عَمِلَ (أمَرَ) بِالمَعرُوفِ شَدَّ ظُهُورَ المُؤمِنينَ/ 8249.
14- İyiliğe amel eden[84], müminlerin sırtını sağlamlaştırır. /8248
15ـ مَنْ نَهى عَنِ المُنْكرِ أرْغَمَ اُنُوفَ الفاسِقينَ/ 8249.
15- Kötülükten sakındıran kimse, fâsıkların burnunu yere sürer. /8249
16ـ يَقْبَحُ عَلَى الرَّجُلِ أنْ يُنْكِرَ عَلى النَّاسِ مُنكَراتٍ وَيَنهاهُمْ عَنْ رَذائِلَ وَسَيِّئاتٍ، وَإذا خَلا بِنَفْسِهِ ارتَكَبَها وَلايَسْتَنْكِفُ مِنْ فِعْلِها/ 11037.
16- Halkı kötülükten, rezil sıfatlardan ve günahlardan sakındırıp da yalnız kalındığında aynılarını yapmak ve bunları yapmaktan çekinmemek insana utanç verir. /11037
17ـ لَمْ يَأمُرْكُمُ اللهُ سُبْحَانَهُ إلاّ بِحَسَنٍ، وَلَمْ يَنْهَكُمْ إلاّ عَنْ قَبيحٍ/ 7564.
17- Allah, iyiden başka bir şeyi size emretmez ve kötüden başka bir şeyden sizi sakındırmaz. /7564
18ـ ما أمَرَ اللهُ سُبْحانَهُ بشَيْءٍ إلاّ وَأعانَ علَيهِ/ 9572.
18- Allah, yardımcı olmayacağı bir şeyi emretmez. /9572
19ـ ما نَهى اللهُ سُبْحانَهُ عَنْ شَيْءٍ إلاّ وَأغنى عنهُ/ 9573.
19- Allah, (insanların) ihtiyacını gidermediği bir şeyden onları sakındırmaz. /9573
20ـ إنّي لأرفَعُ نَفْسي أنْ أنْهَى النَّاسَ عَمّا لَستُ أنْتَهي عَنْهُ أو آمُرَهُمْ بِما لا أسْبِقُهُمْ إلَيهِ بِعَمَلي أوْ أرضى مِنْهُمْ بِما لا يَرضى رَبّي/ 3780.
20- Doğrusu ben, kendi sakınmadığım şeyden insanları sakındırmaktan, emrettiğim şeyde onlardan öne geçmemekten veya rabbimin razı olmadığı şeyde onların yapmasına razı olmaktan kendimi üstün tutarım. /3780
Dostları ilə paylaş: |