Anadolu Türk Beylikleri Sanatı



Yüklə 8,23 Mb.
səhifə129/179
tarix17.01.2019
ölçüsü8,23 Mb.
#100097
1   ...   125   126   127   128   129   130   131   132   ...   179

Küçük-Orta ve Büyük Ordalar arasındaki iç çekişmeler Orta Asya Hanları tarafından desteklendi, alevlendirildi ve özellikle Kalmuk Hanları tarafından kışkırtıldı.22 Bu da zaten Ordalar arasında zayıf olan bağları daha da zayıflattı. Kazak Ordalarına batıdan İdil Kalmukları, kuzeyden Başkırtlarla Sibirya Kazakları saldırmaya başladılar. Güneyden Orta Asya’daki Buhara ve Hive Hanlıklarının zadegânleri, Kazaklar’ı sıkıştırdılar. Bütün bu saldırıların en tehlikelisi ise doğudan Kalmukların Hükümdarı Galden Tseren idaresinde başlatılmış olan saldırılar oldu.23

Başlangıçta Altay ve Tiyan-Şan, Gobi Bozkırı ve Balkaş Gölü arasındaki topraklarda yerleşen daha sonra da buraların büyük bir kısmını zapteden Kalmuklar uzak batıya doğru genişleme siyaseti güttüler. Göçebe Kazaklar ise bu sıralarda Balkaş’ın arkasındaki bu zengin, cazip ve hemen hemen boş olan topraklarda yerleşmiş durumdaydı.24

Böylece XVII. yüzyılın sonu ve XVIII. yüzyılın başlarında Kalmuk Hontayşaları otlaklık alanlar dışında Güney Kazak topraklarının ticaret ve zenaat merkezlerini de ele geçirdiler. Doğal olarak bu durum Kalmuklar’a sadece ticaret ve zenaat merkezlerini değil, ayrıca Kazak topraklarıyla Rusya’yı ve diğer doğu ülkelerini birbirine bağlayan kervan yollarının geçtiği alanları da açmış oldu.25


Kazak-Kalmuk Savaşlarına Karşı

Tavke Han’ın Almış Olduğu

Tedbirler

XVII. yüzyılın sonu ve XVIII. yüzyılın başlarında Kazak Ordalarında bütünleşme eğilimleri güç kazandı. Han ve Hanın iktidarı güçlendi. Üç Orda’nın temsilcileri düzenli olarak şûrâlar yapmakta, önemli meseleleri görüşüp karara bağlamak için bir araya gelmekte idiler. Kazak Hanları ve Sultanlarının siyasi etkileri sadece kendi göçebe bölgelerinde değil, yerleşik hayat sürdüren tarım, ticaret ve zenaatla uğraşan bölgeleri de içine alıyordu. Bu bölgeler içinde Sırderya’nın orta ve aşağı akıntı bölgeleri bulunuyordu. 1695 yılında bu bölgelerdeki 32 şehir ve Taşkent’le birlikte, buralara bağlı olan yerleşim yerleri de Kazakların hakimiyeti altında idi. Taşkent, Sığınak, Sayram, Suzak, Akkurgan, Otrar, Karnak, İkan, Savran ve diğer kasaba ve şehirler Kazak Hanlarına her yıl para ve mal vergisi veriyor, köy ve tarım topluluklarından ise Yasak26 vergisi adı altında bir tür vergi alınıyordu.Yine bu sıralarda iç siyasi durum ve komşu halklarla olan dış siyasi münasebetler açısından Sırderya bölgesindeki şehir ahalisi belirli bir özerkliğe sahipti; şehir idaresi, tüccar ve zenaat sınıfları arasından ve müslüman din adamları tarafından seçilen kişilerce belirleniyordu.27

Söz konusu dönemde (Tavke Han Dönemi) göçebe hayatı yaşayan Kazak halkı yılın mevsimine göre değişen, geniş yayla arazilerine yerleşerek hayvancılıkla uğraşmaktaydı. Büyük hayvan sahipleri en iyi ve geniş arazilere sahip olup, ayrıca toplumun yönetimini ellerinde tutmaktaydılar. Bahsi geçen dönemde bazı yerleşik zirai bölgeler de vardı. Çoğu zaman buralar da büyük hayvan sahiplerinin hükmü altında bulunurdu.

Kaynaklara göre tarımla uğraşan bölgeler şunlardı: Semireçye, Balhaş Gölü ve İli Nehri civarları, Angreme, Çirçik, Arıs nehirlerinin bulunduğu bölgeleri, Kara-turgay Nehri alanı, Kara-tav, At basar Bozkırları ve Zaysan Gölü çevresindeki ovalardır.28 Bu yerler Tavke Han döneminde Kazak toplumunun yerleşik hayat tarzının bir hayli ilerlemiş olduğunu göstermesi açısından önem arz etmektedir. Bazı tarihi kaynaklarda bu dönemde Kazak toplumunda buğday, arpa ve darının çokluğundan bahsedilmektedir. Sırderyanın Aral denizine dökülen sahaları olan Yamanderya, Kanderya, Yeniderya üzerlerinde de ziraat oldukça gelişmişti.29

XVII. yüzyılın sonu ve XVIII. yüzyılın başlarıında Kazak Ordaları’nın sosyal ve siyasi durumu hissedilir bir şekilde istikrara kavuşmaya başladı. Bu hususta kabile reisleri, Sultanlar ve Hanların ortaklaşa çabaları önemli rol oynadı. Söz konusu dönemde toplumsal münasebetler yasaya bağlandı. Bir kısmı unutulmuş olan sosyal adet ve gelenekler ve bazı yeni hukuki kurallar uygulanmaya başlandı.

Kalmuk Hanlığının saldırılarına karşı, göçebe Kazak topluluğunda tüm güçleri seferber etmek için yeni önlemler alındı, yeni kurallar kabul edildi. Hanın hakimiyeti güçlendirildi, bu hakimiyetin istikrarı sağlandı, kısmen de olsa yeni kurallar koyuldu, Kazak toplumunun geleneksel idari yapısı yenilendi, yeni kanunlar yapıldı. Kazak toplumunun geleceği için yapılan bütün bu düzenlemeler Tavke Han (1680-1718) döneminde gerçekleşmiştir. 30

Yukarıda da bahsedildiği gibi Tavke Han’dan önce Kazakların dış siyasi durumu ciddi bir şekilde zorlaşmış ve kötüleşmişti. 1681 ve 1684 tarihlerinde Kalmuklar Kazak topraklarının tüm güneyini talan etmişlerdi. Kalmukların işgali sonucunda yerleşik kültür bölgeleri yıkılmış, çiftlikler zarara uğramış ve daha sonraki yıllarda da Kalmuklar Kazak topraklarının içlerine doğru ilerlemişlerdi. 1680 yılında Han olan Tavke31 Kazak asilzadelerine, dış düşmana karşı halkın gücünü toplama fikrini ortaya atarak, akıllı bir siyasetçi ve diplomat örneği göstermiş komşu ülkelerle, bilhassa Rusya ve Buhara ile ilişkilerini sağlamlaştırmaya çalışmıştır.32 Tavke Han, ilk olarak din ve dil birliği olan komşu Buhara ile diplomatik münasebetlerini en yüksek seviyeye yükseltti. İki devlet arasındaki tartışmaların ana sebebi birbirlerinin kervanlarını soymaktan kaynaklanıyordu. Tavke Han özel olarak çıkarttığı bir emirnameyle Kazak toprağından geçen Buhara’nın kervan ve tüccarlarını soymayı yasakladı. Buhara’da Tavke Han’ın bu girişimleri iyi karşılandı. Karşılıklı bu iyi münasebetler neticesinde Kazaklara yapılan saldırılar aniden durdu. Fakat Tavke Han’ın Kalmuk saldırılarına karşı Buhara reislerini birlikte savaşmaya davet etmesi destek görmedi. Onlar savaşın sonucunu bekleme politikası gütmeyi tercih ettiler.33

Tavke Han, Kazak toplumunu ve onun zengin kültürünü Rus toplumuna tanıtmak, iki halk arasındaki ticari ilişkileri canlandırmak için 1686-1693 yılları Rusya’ya elçilerini göndermişti. Daha sonraları 1714’de Kalmuklardan darbe yiyerek, mağlup olan Tavke Han, Rusya ile dostluk ilişkilerini sağlamlaştırma ve onunla ittifak kurmayı dış politikasının en önemli meselesi olarak kabul etti. Tavke, bu dostluk münasebetini Kalmuklar tarafından işgal edilmiş olan Kazak topraklarını kurtarmak için I. Petro’dan yardım isteme aşamasına kadar ileri götürmüştür.34 Sömürgecilik siyasetine ne şekilde olursa olsun karşı çıkan Tavke kendi halkının şeref ve namusunu diğer halklara karşı-özellikle de Ruslara karşı-ezdirmemişti.


Tavke Han dış siyasette Kazak halkıyla dini, dili, örf-adeti ve özü bir olan Karakalpak ve Kırgız halklarına da etkisini göstermiştir. Karakalpak toplumu ise Tavke Hanın ordusuna altı bin asker vererek, Kazakların bağımsızlığı yolunda kan dökmüşlerdi. Bunların yanı sıra Karakalpak halkının da Tavke Hanın tabiiyetinde olduğunu net bir şekilde belirtiyorlardı.35

Tavke Hanın hükümdarlık yıllarında Kazak idarecileri güçlü düşman Kalmuklar karşısında birleşebilmek için önemli adımlar attılar. Küçük Orda ve Orta Orda’daki dağınık sülalelerin, aşiretlerin bir kabile olarak birleşmesi için Tavke Han’a umut bağladılar, bu da Kazak gönüllü askerlerinin gücünü arttırdı. Düşman karşısında başarılı olmanın tek şartının birleşmek olduğu görüşü önem kazandı.36 Tavke Hanın devlet idaresinde yapmış olduğu en mühim değişikliklerden birisi de “Beyler Kenesi”ni37 idari yapıya dahil etmiş olmasıdır.

Beyler Kenesinin Türkistan ve Sayram topraklarında bulunan Biytöbe, Mertöbe mevkiilerinde toplandığı bilinmektedir.38 Bu toplantılarda Kazak Ordalarının kışı ve yazı nerede geçirecekleri, huzura nasıl kavuşacakları ve düşman karşısında nasıl savaşacakları, kendilerini nasıl koruyacakları gibi meseleler tartışılıyordu. Ayrıca bu toplantılarda göçebe düzeni, kabileler ve sülaleler arasındaki anlaşmazlıklar, savaş-barış ve iç münasebetleri ihtiva eden önemli ekonomik ve siyasi meselelere bakılır, bunlara da çözüm bulunmaya çalışılırdı.39

Tavke Han döneminde, bilhassa 1698-1717 yılları arasında Kazak topraklarına mütemadiyen devam eden Kalmuk saldırıları, sakin bir hayat süren Kazak topluluğunun huzurunu kaçırdı. Bu savaş yıllarında Kazakların 80 bine ulaşan asker sayısı Hanlığın kuruluşundan itibaren rastlanan bir olay değildi. Fakat daimi ordunun olmayışından, Han Ordasında dış saldırılardan korunmanın özel çareleri de düşünülmüştü. Doğrudan Tavke Han’a tabi “Casuslar Taburu” isminde özel eğitimden geçen askeri bir tabur kurulmuştu. Bunların görevi barış döneminde düşmanın saldırabileceği muhtemel bölgelerin yollarını gözetlemek, hatta ezeli düşmanları Kalmukların topraklarına gizlice girip düşmanın planlarını öğrenerek Han Ordasına hızlı bir şekilde haber ulaştırmaktı.Tavke Hanın kurduğu nizama göre her bir aşiret reisi ve bey kendi ilinin tüm imkanlarından istifade ederek, savaşacak erlerin at, silah ve diğer teçhizatlarla donatılmasını sağlamakla görevli idiler.40 Bununla birlikte Tavke Han Kalmukların ani baskınlarını önlemek maksadıyla bozkırda taş topraktan 10-15 m. yükseklikte askeri kuleler de yaptırmıştır. Bir kule ile ikinci bir kule arası yaklaşık olarak 5-7 km. mesafeler bırakılarak yapılmıştır. Bu kulelerin yapılmasındaki maksat, düşmanın ani saldırıları karşısında buralardan ateş yakarak diğer kuleye düşman saldırısı hakkında işaret vermekti. Bu stratejik taktiğin kullanılması neticesinde düşmanın bulunduğu yer birkaç dakika içinde 80-100 km. uzaklıktan öğrenilerek, asıl kuvvetin savaşa hazırlanması sağlanmış oluyordu.41

Tavke Han yukarıda ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi çevresindeki komşu halklarla ilişkilerini belli bir seviyeye getirmiş ve düşmanı olan Kalmukları da geliştirdiği stratejiler ve almış olduğu tedbirlerle sindirmişti. Tavke Hanın 1718’de ölümünden sonra42 değişik iç ve dış siyasi gelişmeler sonucunda Kazak Ordaları’nın jeopolitik durumu da önemli ölçüde değişti. Bu değişimin sebepleri arasında Rusya’nın güneydoğu bölgelerindeki sosyal, siyasi ve ekonomik durumu etkili oldu diyebiliriz. Geleneksel göçebe yollarının güzergahları değişti, otlak meselesi ve ticari yollara ulaşma bakımından göçebe topluluklar arasında anlaşmazlıklar gittikçe arttı. Sonuçta Orta Asya’nın komşu bölgelerinde Batı Sibirya bölgesi, Kazak Ordaları ve Kalmuk ülkesi topraklarında silahlı çatışmalara yeni sebepler eklenmiş oldu.

Aktaban Şubrındı (Büyük

Felaket) Yılları (1723-1725) ve

Ebu’l-Hayır Han’ın Tarih

Sahnesine Çıkışı

Tavke’nin ölümünden sonra Büyük Orda kabilelerini 1720’den itibaren Abdullah Hanın oğlu Colbars Han (1690-1740) idare etmeye başladı. O da babası gibi Taşkent’te oturuyordu. Otlakları ise güney bölgesindeki Şirşik ve Arıs ırmaklarının vadileri ile Taşkent ve Türkistan arasındaki topraklardı.43 Kalmuk saldırılarından sonra Orta Orda kabilelerini ise Tavke’nin büyük oğlu Han Bolat (1715-1724) 44 ve Kardeşi Semeke Han (1724-1738) eline aldı. Semeke Hanın hakimiyeti altında bazı Nayman, Kıpçak ve Argınların bir kısım kabilesi bulunuyordu.45

XVIII. asrın 20’li yıllarında Kazak Ordalarında Han unvanı ile tanınmış olan kişiler dışında, Orta ve Küçük Ordalarda bazı Sultanların da büyük siyasi etkisi vardı. Barak Sultan (öl.1750), sultanlar arasında en etkili olan isimlerden biri idi. Nayman aşiretlerinin büyük bir kısmıyla Konratlar’ın bir kısmı onun idaresi altında bulunuyordu.46

Han Bolat’ın oğlu Sultan Ebu’l-Mamet (öl.1771) Argın kabilesinin birçok klanlarını Nayman ve Konrat kabilelerinden de bazı sosyal grupları kendi hakimiyeti altında bulunduruyordu.47 Sultan Veli’nin küçük oğlu Sultan Ablay (1711-1780), Argın kabilesi içindeki büyük aşiretlerden biri olan Atıgay sülalesini hakimiyeti altında bulunduruyordu.48 Kayıp Hanın oğlu Sultan Batır’a (öl.1771) ise Küçük Orda Alşın kabilesinin bir çok aşireti bağlıydı.49 Kayıp’ın Tavke’nin ancak birkaç yıl

varisliğini yapabildiği,50 sosyal bir dayanağı bulunmamasından dolayı 1718’de Orta Orda’daki rakipleri tarafından öldürüldüğü bilinmektedir.51

Tavke Han ve Kayıp Hanın ölümleri, Hanlar ve Sultanlar arasındaki iç mücadeleler ve Kalmuklarla sürekli devam eden çatışmalar Kazak ordalarında huzursuzluğa sebep olmuştu. İşte tam bu sırada, Kayıp Hanın siyasi sahneden inmesinin ardından, Kazak-Kalmuk savaşları sırasında kahramanlıklarıyla kendini gösteren, Küçük Orda Hanı Ebu’l-Hayır tarih sahnesine çıktı.52 Ebu’l-Hayır Kazak Hanları arasında hem yaşça ve hem de nüfuz bakımından, göçebe kabileler ve aşiretler arasında da en fazla iktidara sahip olması dolayısıyla bu gergin ve huzursuz havada Hanlığa yükseltildi.

Rivayetlere göre Ebu’l-Hayır’ın Hanlığa seçilmesi Çimkent’ten batıya kadar uzanan “Orda Bası” dağının yanında Badem nehri bölgesinde yapılan halk toplantısında oldu. Tam olarak tarihi belli olmamakla birlikte tahminen XVIII. Asrın 20’li yıllarında Han olduğu, 1718 yıllarında henüz Sultan olduğu, 1726 yılında ise Rusya’ya Han gibi elçi gönderdiği tarihi kayıtlarda görülmektedir.53 Bunun yanında Ebu’l-Hayır’ın üç Ordanın üçünün de Hanı olduğu, onun döneminde yaşayanlar ve silah arkadaşları ve Küçük Ordanın kahramanlarının ifadelerinden anlaşılıyor. Bukenbay Batır, A. İ. Tevkelev’le görüşmelerinden birisinde Ebu’l-Hayır’ın Baş Han olmasını: “Tavkeden sonra Ebu’l-Hayır baş oldu ve hiç kimseden engel görmeden, kendi arzu ettiği çok işleri yaptı” ifadesiyle anlatmaya çalışmıştır. Bu malumatları daha sonra Orta Ordanın Hanı Semeke’de tasdik etmektedir.54

Böylece Tavke Han’ın ölümünden (öl.1718) Ablay’ın yükselmesine kadarki dönemde, Kazak Ordalarının siyasi sahnesinde asıl rolü, XVIII. yüzyılın ilk yarısı itibariyle Ebu’l-Hayır oynadı. Ebu’l-Hayır’ın gerek Kazak-Kalmuk savaşlarında, gerekse bu savaşların seyri sırasında Rus yetkililerle yapmış olduğu temaslar bundan sonraki konumuzun esasını teşkil etmektedir.

1717-1718 yıllarında Kayıp ve Ebu’l-Hayır’ın Kalmuklar üzerine ortak bir askeri sefer düzenleme düşünceleri Rusya hükümeti tarafından onaylanmadı. Bu durum Kalmuk ülkesinin Çin İmparatorluğu ile Rusya arasında olması, dolayısıyla da Kalmuklarla olan problemlerin daha ziyade barış yollarıyla çözümlenmesini gerektiriyordu.55 O tarihlerde Sibirya’nın valisi Knyaz Gagarin’e Kazak Ordalarıyla bağlantı kurması ve eğer mümkünse Kalmuk Hükümdarı Galdan Tseren’e karşı Kazaklara yardım etmesi için Çar bir buyruk gönderdi. Gagarin kendi hükümdarının buyruğunu 1717’de gerçekleştirerek Kazak Hanlarından Tavke, Kayıp ve Ebu’l-Hayır ile bağlantıya geçti. Ancak bir süre sonra Gagarin ile Hanlar arasındaki irtibatlar tamamıyla kesildi. Buna sebep olarak bir yandan M. P. Gagarin’in Sibirya Valiliğinden alınarak Moskova’ya çağırılmış olması, diğer yandan Kazak hanlarının en yaşlısı ve akıllısı olan Tavke Han’ın ölmesinden kaynaklanan Hanlar arasındaki iktidar mücadelesi dolayısıyla Kazak Ordalarındaki iç siyasi durumun değişmesi gösterilmektedir.56

Han tahtına oturan Ebu’l-Hayır, birçok önemli problemlerle karşı karşıya kalmıştı. Güney bölgelerdeki göçebe Kazak kabileleri sürekli olarak Kalmuk Hontayşası Tsevan Rabtan’ın yoğun saldırılarına maruz kalmakta, kuzey ve kuzeybatı bölgelerinde ise İdil Kalmukları, Yayık Kazakları ve Başkırtlar ile devamlı olarak mera kavgaları yapmak zorunda kalmışlardı. Çünkü bu halklar da Yayık, İrgis ve Tobol kıyılarındaki otlaklar ve su kaynakları üzerinde hak iddia etmekteydiler. Hadiselerin bu şekilde kötü gidişatı yeni seçilmiş olan Hanı aynı anda birkaç cephede savaşmak zorunda bıraktı. Böylece Han, Kalmuklarla, Sırderya’nın orta bölgelerinde ve Semireçya topraklarında, kuzey komşularıyla ise Hazar’ın güneydoğusunda İrtis ve Tobol ırmaklarının yukarı bölgelerinde ve İdil ile Yayık nehirleri arasında savaşmak zorunda kaldı.

1719-1722 yılları arasında Kazaklarla Kalmuklar arasında çok önemli askeri çatışmalar olmadı. Bu dönemde her iki tarafın sınırları da nispeten sakindi. Çünkü Kalmuklar bu tarihlerde Çin’in yapmış olduğu hücumları püskürtmekle meşgul oluyorlardı. Bu sebepten dolayı, Kazak topluluğu bu geçici sükunetin sonrasında kendisini ne gibi tehlikelerin beklediğini bilmiyordu. Çok geçmeden Aralık 1722’de Çin İmparatoru Kansi aniden öldü. İmparatorun ölümünden hemen sonra Çinlilerin Kalmuklara karşı izlediği yumuşak siyaset Kalmuklara rahat bir nefes aldırdı.

Bu ortamı fırsat bilen Kalmuk Hükümdarı Galdan Tseren, 1723 yılının Şubat-Mart aylarında çok sayıda askerle ansızın güneydeki göçebe Kazakların üzerine büyük çapta bir saldırı düzenledi. Kalmuklar tarafından ilk darbeye maruz kalan kesim, Talas ve Arıs ırmakları vadilerinde çadır kurmuş olan Sadır aşiretleri oldu.57 1723 yılında Türkistan şehri ve onunla birlikte komşu yerleşik tarım bölgeleri (Taşkent, Sayram) ve sonunda da Büyük ve Orta Ordaların bazı kısımları tamamen Kalmukların eline geçti. Bu durum Kazak hükümdarına vurulan en büyük darbe idi. Çünkü Esim Han zamanından beri yaklaşık bir asır boyunca bu şehir, Kazak göçebe toplumunun sosyal ve siyasi hayatında birleştirici rol oynamıştı.Türkistan şehrinin idaresinin Kalmuk hükümdarının eline geçmesi, Kazak Hanının gücünü azaltmış, Kalmuk saldırılarına karşı gönüllü birliklerin oluşturulup, ortak halk savaşının başlatılmasına engel olmuştu. Ka

zak “Başkenti” uğruna yapılan bu kanlı savaşta, Ebu’l-Hayır Han’ın büyük karısı, üvey annesi ve küçük kardeşlerinin karıları da Kalmuklar tarafından esir alındılar. Alınan bu esirlerin tamamı Kalmuk komutanları tarafından kendi ülkelerine götürüldü. Esirler 10 yıl kadar yabancı topraklarda yaşamak zorunda kaldılar.58

Aynı âkıbet Kazakların geri kalan bölgelerini de bekliyordu. Üç yönden sıkıştırılıp takip edilen Kazaklar eğer güneye doğru çekilmeselerdi gözü dönmüş Kalmuklar tarafından tamamen yok edileceklerdi.59 Kalmukların elinden kurtulan Büyük Ordadan geri kalanlar ve Orta Ordanın küçük bir kısmı Taşkent’ten Hocend’e, Karatekin ve Fergana bölgelerine, Pamir yakınlarına kaçtılar; Orta Orda aşiretlerinin büyük bir kısmı Semerkand’a, Küçük Orda aşiretleri ise Hive ve Buhara’ya kaçtılar. Bu kaçış sırasında yokluk, açlık ve ölüm Kazakların peşini bırakmamıştı. Her gün koyun ve at sürüleri azalıyor, mal mübadelesi ticareti yapılamıyordu. Yokluk herkesi sarmıştı. Bazıları açlıktan ölmekte, bazıları ise kadınlarını ve çocuklarını terk etmek zorunda kalmışlardı.60

1723-25 yılları Kazak toplumunun tarihi belleğinde “çok zorlu yıllar, felaket yılları” anlamına gelen “Ak Taban Şubrındı”61 yılları olarak yer etti. Bu savaş, göçebe halkın uzun yıllardan beri yaşadıkları bölgeleri, yoksul ve perişan bir halde terk etmesine yol açtı.62

Bu karanlık dönem halkın hatırasında efsane, şiir, şarkı ve hikayelere konu olmuş ve halk ozanları tarafından ünlü “Elimah” türküsüyle ebedileştirilmiştir.63 Aktaban Şubrındı yıllarını Utegen-Batır, destanında şöyle hatırlatmaktadır:

Develere otlak kalmadı.

Göçebelere konak yeri kalmadı

İçecek su kalmadı (Olmadı)

Soğukta, beyaz kar altında, mavi buz altında

Sıra ile geçer ordu? (Breli Verenitsey?).64

Büyük göçebe kitlelerinin Orta Asya’ya göç etmesi oradaki sosyal, siyasi ve ekonomik hayatı karmaşık bir hale soktu. Bu bölgeye akın eden göçebe Kazaklar, Kırgızlar, Karakalpaklar beraberinde getirdikleri hayvan sürüleriyle ekili toprakları ve yerleşim merkezlerini adeta talan ettiler. Orta Asya kasabalarının zaten yoğun olan nüfusu daha da yoğunlaştı. Bu aç insan kitlesi Türkistan’daki yerleşik ahaliyi de açlığa sürüklediler.65 Kaçmakta olan Kazaklar nihayet durdular ve daha fazla nereye kaçabileceklerini sorguladılar. Çünkü bu topraklar verimsiz ve göçebe halk için rahat hayat sürdürebilecek topraklar değildi. Bu feci durum Kazaklar tarafından daha fazla çekilemezdi. İki kötü arasından daha az kötü olan bir yolu seçmek gerekiyordu. Ne yapacaklarını bilemedikleri için kendilerine eski yurtlarına dönerek amaçlarını gerçekleştirmek kalıyordu. Çünkü doğudaki bu ciddi durum üç Ordanın da mutlaka birleşmesini gerektiriyordu. Düşmana karşı bütün halkın katılımıyla gerçekleştirilecek olan umûmi bir savaş kararıyla, kaybettikleri eski topraklarının yeniden ele geçirilmesi gerekiyordu. Bu sebeple Türkistan’ın güneydoğu istikametinde, Çimkent’in batısındaki “Orda Bası” mevkiinde, Üç Orda’nın temsilcileri bir kurultay düzenlediler. Bu kurultayda iç savaşların sona erdirilmesi konusunda genel bir uzlaşmaya varıldı. Ezelî düşmanlarına karşı bütün halkın gönüllü olarak katılımıyla gerçekleştirilecek olan savaş kararı alındı. Kazaklara ait eski toprakların tekrar düşmanın elinden alınmasına karar verildi. Kurultayda kendi aralarında birbirine bağlılık içeren yeminler yapıldı. Ebu’l-hayır başkomutan seçildi. Bu münasebetle Kazakların geleneğine göre ak bir at kurban edildi. Böylece yapılacak savaşların başarısının temelleri atılmış oldu.66

Kalmuk İstilasına Karşı Kazak

Halkının Bağımsızlık

Mücadelesi (1727-1729) ve

Anrakay Zaferi

Aktaban Şubrındı felaketinden kendilerine ders çıkartan Kazak yöneticileri Kalmuk tehlikesi karşısında-Kalmuk feodallerinin maksadı bütün Kazak Ordalarını kendilerine tabi etmek idi-kendi aralarındaki iç çekişmelere son vererek bir uzlaşmaya varmaları sonucunda üç Ordanın gönüllü kuvvetleri birleştirildi ve bu örgütlü direniş harekatı için hazırlıklar başladı.

Bu şekilde silahlanan ve Kalmuklara tabi olmak istemeyen Kazaklar Kalmuklar üzerine saldırdılar.İki taraf arasındaki çatışmalarda Kazaklar galip geldiler. Küçük ve Orta Orda kabileleri Türkistan’dan kuzeye ve batı istikametine doğru hareket etmeye başladılar. Bunun sonucunda kuzeyde, Başkırtları Yayık nehrinin öte tarafına gitmeye mecbur bıraktılar. Batıda ise İdil Kalmuklarını Emba ırmağına doğru itmeye başladılar.67

Küçük Orda, eski sınırı olan Emba ırmağının sağ kıyısına geçerek İdil Kalmuklarına saldırdı ve onların göç ettiği toprakları alarak Ural dağlarına kadar geldiler. Orta Orda, Or ve Yayık’a doğru ilerledi ve bu civardaki Başkırtları yurtlarından etti. Yalnızca Büyük Orda Kalmuklara yakın topraklarda kaldı ve çok geçmeden Kalmukların istilasına uğradı. Sonuçta toprakları elinden alınan Başkırtlarla İdil Kalmukları, Kazakları rahat bırakmak istemediler ve öç almak için hazırlıklara başladılar. Kazakların yeni komşuları olan Yayık Rus Kazakları da Kazakları tehdit etmeye başladı. Bu gelişmeler karşısında Kazaklar, düşmanlarına karşı kendilerini himaye edecek güçlü bir yardıma ihtiyaç duydular. Bu da en yakın komşusu Rusya’dan başkası olamazdı. Ebu’l-Hayır 1726 yılında Peterburg’a kendi elçisi Koybagor Kobye

kov’u gönderdi.Ancak Kazak elçisinin Rusya’ya gönderilmesinin Kazak halkı arasında hoşnutsuzluk yarattığı ortaya çıktı. Bu sebebten dolayı halkı kendi arkasına alamayan Ebu’l-Hayır Han ve birkaç aşiret reisinin gönderdiği elçi Koybagor’un Rusya’daki çalışmaları önemli bir sonuca bağlanamadı. Ayrıca elçinin yardım maksadıyla mı yoksa başka bir maksatla mı gönderildiği de tam olarak bilinmemektedir.68

Kazak gönüllü milis kuvvetlerinin Kalmuklarla yaptıkları ilk ciddi çarpışmalardan biri, 1727’de Torgay bozkırlarının güneydoğu bölümünde, Bulanta nehrinin kıyılarında-sonradan “Kalmak Kırılgan”69 adını alan-Karasır yöresinde meydana geldi. Kalmuk istilacıları karşısında kazanılan bu zafer halkın moralini yükseltti. Böylelikle Kazaklar kendi güçlerine inanmaya başladılar, bu da daha sonraki savaşlara moral kaynağı oldu.70

1728 yılının sonundan itibaren Kalmuklara karşı saldırılara daha da hız verildi. Büyük Orda askeri birlikleri Keles-Badem sıra dağlarını geçerek Kazı Kurt dağlarının batısına doğru; Orta Orda birlikleri bu güzergahın kuzeyine doğru; Küçük Orda birlikleri ise Kara Dağının batı eteklerine doğru ilerlemişti.71 Bu taarruz sırasında Kazak birlikleri düşman kuvvetleri üzerine defalarca darbeler indirdi. Büyük Kazak birlikleri ülkelerinin bu bağımsızlık savaşlarında Sultan Ebu’l-Mamet, Sultan Barak, Sultan Abılay, E.Hayır’ın kardeşi Sultan Bul Hayır ve diğer bazı kahramanlar tarafından idare edilmişlerdi. Kısaca belirtmek gerekirse Kalmuklara karşı yapılan bu mücadelenin başını, Kazak halkının gönüllü milis kuvvetlerini organize etmeyi başaran “Batırlar” çekmiştir.72

Kalmuklarla üç Kazak Ordası’nın birleşik gönüllü birlikleri arasında yapılan son savaş tahmini olarak 1729’un sonbaharında, Balkaş gölünün 120 km güneyinde, Anrakay73 mevkiinde oldu. Taarruz harekâtı bizzat Ebu’l-Hayır’ın önderliğinde gerçekleşti. Daha sonra bu savaşın yapıldığı yere Kazak coğrafya adlarında “İtiş-pes Alakul”74 adı verildi.75 Bu savaşta Üç Orda’nın gönüllü birlikleri Ebu’l-Hayır’ın başkomutanlığında Kalmuklara önemli bir darbe indirmiş oldular. Böylece Kalmuklar güneybatıya doğru kendi siyasi sınırları içine çekilmeye zorlandılar. Bu zafer, sonuçları itibariyle çok ağır ve kanlı bitmesine rağmen, üç Kazak Ordasının üçü içinde de Ebu’l-Hayır Hanın komutanlık sanatının, cesaretinin ve kahramanlığının yayılmasına sebep oldu.


Yüklə 8,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   125   126   127   128   129   130   131   132   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin