1271’de Pencab’da imar faaliyetlerine nezaret eden Gıyâs ed-dîn Balaban, Moğollar’ın tahrip ettiği Lahor kalesini tamir ve tahkim ettirdi. Dehli’ye döndükten sonra, Meliklik döneminde kısmen düzelttiği bölgenin tımar meselesine eğilen Balaban, yaşlı asker ve harp malullerine tahsis edilmiş arazilerin yeniden defterini tanzim ettirdi.322 Bu nitelikteki kişilerden toprakları alınarak kendilerine maaş bağlandı ise de bu, ordu içinde huzursuzluklara sebebiyet verdi. Bazı komutanların ısrarı ile Balaban nezdinde aracı olan Kutval Fahr ed-dîn’in sayesinde bu uygulama durdurularak, topraklar eski sahiplerine iade edildi.323
3. Moğol Tehdidini Önlemeye
Yönelik Tedbirler
Balaban ülkede istikararı sağladıktan sonra dönemin en önemli meselelerinden birisi olan Moğol tehdidini ele aldı. Bu sırada Moğollar, İran ve Azerbaycan’ı istila ederek bir yandan Anadolu’ya girmiş, öte yandan Avrupa içlerine kadar ilerlemişti. Hindistan’a da hemen hemen her yıl akınlar düzenliyorlardı. Bunun sonucunda Lahor tahrip olmuş Uçç ve Multan yöresi sürekli yağmalanmıştı.324 Vaziyet böyle iken, komutanlarından Adil ve Temür Hanlar, Aybeg ve Şems ed-dîn İltutmuş zamanlarında Türklerin elinde bulunan Gucerat, Malva gibi yerlerin geri alınmasını tavsiye etmekte idi. Sultan Balaban, onlara da sıranın geleceğini ifade ile halihazırdaki Moğol tehlikesine dikkat çekerek Dehli’den ayrılmasının doğru olmayacağını bildirdi.325 Bu, gerçekçi ve yerinde bir düşünce idi. Nitekim Sultan’ın, Pencâb’tan Dehli’ye uzanan yollar üzerinde tedbirler aldığı, Uçç-Multan-Lahor
çizgisinde güçlü bir savunma hattı oluşturup, Samana ile Sunam hattını da tahkim ettiği326 bir sırada, Moğolların tekrar kuzeybatı sınırlarını aşarak her yeri yağmaladıkları haberi geldi.327 Balaban bu sıkışık ve kritik zamanda Dehli’den ayrılmadı. Hakanü’1-mülk denilen ve halkın daha çok Han-ı Şehit diye isimlendirdiği oğlu Muhammed Han, Pencâb’ın yardımına gönderildi.328 Multan ve havalisinin Moğol tehlikesinden korunması ile görevli olan bu Şehzade, Sind-Pencâb işlerini düzene koymuş, zaman zaman başkente gelerek Sultana bilgi vermiştir. Son ziyaretinde veliaht ilân edilirken kardeşi Buğra Han da, Samana-Sunam hattının muhafazası ile görevlendirildi.329 Ayrıca her iki şehzadenin yanında tecrübeli danışmanlar bulunmaktaydı ve Kırklar’dan Timur Han ile Şîr Han gibi çok değerli melikler de bölgede görevliydi.330
4. Lakhnauti Valisi Toğrul’un İsyânı
Sultan Balaban’ın Moğol meselesi ile meşgul olduğu bir sırada, bu durumdan istifade etmek isteyen Lakhnauti valisi Toğrul, 1276’da, doğuda ayaklandı. Sultanlığını da ilân ederek kendi adına hutbe okuttu ve para kestirdi.331 Bunun üzerine Balaban, uzun saçlı lâkabı ile tanınan Emin Han Melik Alptigin’i Lakhnauti üzerine gönderdi. Toğrul Han, zeki ve askerin iç yüzünü iyi bilen bir kişiydi. Türlü yollarla Balabanlı ordusu içine soktuğu adamları vasıtasıyla para karşılığında, çoğunun saf değiştirmesini sağladı. Daha sonra gücü azalan Emîn Han Melik Alptigin’i savaşa zorlayarak onu mağlup etti. Geri çekiliş sırasında da, muhtemelen Toğrul’un kışkırtması ile Hindu kabileleri de isyan ederek Dehli kuvvetlerine saldırdı. Bu yenilgiyi öğrenen Gıyaseddin Balaban, Emîn Han Melik Alptigin’i Oudh kapısında astırırken,332 1280’de ikinci kez Lakhnauti üzerine gönderilen kuvvetlerin başına Melik Turmadı getirildi. Bu melik de, başarı sağlayamadan Oudh’a kaçtı. Oudh valisinden Melik Turmadı’yı asması ve mücadeleyi kendisinin devam ettirmesi istendi. Vali Şihâb ed-dîn emredilenleri yaptı ise de, Tuğrul’a yenilmekten O da kurtulamadı. Hâdiselerin bu şekilde gelişmesinden endişe eden Sultan, bizzat Toğrul’un üzerine yürüdü.333
Dehli ordusu hareket geçtiğinde Toğrul, hemen karşı tedbirler almağa başlamış ve Cacnagar taraflarına çekilmişti. Maksadı Sultan, Dehli’ye döndükten sonra gelip, hiç yıpranmamış bir halde tekrar bölgeye hakim olmaktı. Ama, Dehli kuvvetleri hiç bir mukavemet görmeden Lakhnauti’ye girdikten sonra burada oyalanmadan Toğrul’un peşine düşmüş ve bir tüccar kafilesinden bulunduğu yer öğrenilerek ani bir baskınla ortadan kaldırılmıştır.334
Balaban, Toğrul’u yakalayıp, öldüren Melik Şer Andaz ve Melik Mukadder’e hil’at ve hediyeler verdi.335 Lakhnauti’ye dönüldükten sonra suçlu görülen çok sayıda insan, ibret olmak üzere idam edildi. Sultan, Bengal’den ayrılmadan önce buranın idaresini oğlu Buğra Han’a bırakırken Ona nasihatlerde de bulundu. Dönüş emri verildiğinde baba-oğul son görüşmeleri yapmaktaydı.336
5. Balaban’ın Ölümü
Moğollara karşı Multan’da bırakılan Şehzade Muhammed, Dehli’ye gelerek babasını tebrik etmiş, Sultan da Moğollara karşı dikkatli olunmasını emretmişti. Bu şehzadenin Multan’a döndüğü sırada, 1285’de Moğolların Herat valisi Timur Han, bir intikam seferi düzenleyerek Kuzeybatı Hindistan’a girdi.337 Muhammed, Dipalpur civarında Moğol kuvvetlerini karşıladı ve taraflar Ravi nehri kıyısında, öğle vaktine doğru savaş nizamına geçmişti. Tam bu sırada Timur Han ani bir taarruz başlattı ise de şiddetli bir vuruşmadan sonra Moğollar mağlup edildi.338 Ama daha öğle namazını kılmamış olan Muhammed’in, küçük bir su birikintisi kenarında atından inerek, etraftaki birkaç kişi ile duaya başlamasıyla doğan fırsatı kaçırmayan bir Moğol birliği süratle O’un üzerine saldırarak ok ile yaralayıp öldürdü.339 Çok sevdiği Şehzadesi’nin bu şekilde öldürülmesi Sultan Balaban’ı manen yıktı. Günlerce oğlunun yasını tutan Sultan, gündüzleri normal devlet işlerini yürütürken geceleri bir köşeye çekilip, hıçkırıklarla ağlıyordu. O arada Dehli’ye çağırdığı küçük oğlu Buğra han da bir bahane ile Lakhnauti’ye geri dönmüş ve Sultan’ın iyice çökmesine sebep olmuştu.340 Bunun üzerine Han-ı Şehid Muhammed’in oğlu Keyhusrev’i veliaht tayin ettikten birkaç gün sonra, 1287’de, Kıpçak bozkırlarında başlayan hayatı Dehli’de acıklı bir şekilde sona erdi.341
El-Hakanü’l-Mu’azzamü’l-Hanü’l-‘Azam Bahaü’l-Hakk ve’d-dîn, Uluğ Han Balaban es-Sultanî 342 akıllı, basiretli bir idareciydi. Bütün devlet kademelerinde görev yaptığı için yönetimde tecrübe sahibiydi. Adaleti devletin temeli sayan bir zihniyete sahip olup, bu hususta kim olursa olsun taviz vermemiştir.343 Gösteriş ve ihtişama büyük önem verir, neseb olarak düşük kimselerden hoşlanmazdı.344 Yirmi yıllık hükümdarlık döneminde sert tedbirler almak pahasına da olsa halkın can ve mal güvenliğini en iyi şekilde sağlamış ve sonraki dönemlerde hasretle yad edilen bir düzen kurmuştu. Öyle ki, hiçbir devlet adamı düzensizliğe karşı onun gibi bir zafer kazanmamıştır.345
II. Mu’izz Ed-Dîn Keykubat
(1287-1290)
Balabanlılar’ın ikinci sultanı Keykubat’tır. Balaban’ın torunu ve Bengal valisi olup, tahttan feragat eden Nasr ed-dîn Buğra Han’ın oğludur. Onyedi yaşında
Mu’izz ed-dîn ünvanıyla Dehli tahtına çıktı.346 İyi bir eğitim almış olmasına rağmen Balaban’ın yerini dolduracak birisi değildi. Büyükbabasının yasaklarını kaldırmış ve kendisini o zamana kadar bastırılmış gençlik arzularının, sefahat ile her türlü eğlencenin koynuna bırakmıştı.347 Onun için Dehli’deki Köşk-i Lâl’de ikamet geleneğini kaldırarak, Cemne nehri sahilindeki Kilughari’de yerleşti. Bir çok bina ve saray yaptırmış, yakın nedimlerini, meliklerini de teşvik etmiştir. Sıkı bir sosyal hayattan serbestliğe geçiş, cemiyette etkisini göstermiş, hissedilir değişiklikler meydana gelmiştir.348
Devlet kademelerinde yapılan düzenlemeler de etkisini göstermekte gecikmedi. Nitekim, hilekâr ve kurnaz birisi olan Nâibü’1-Mülk Melik Nizâm ed-dîn, kısa zamanda Sultan’ı etkisi altına alarak sarayda kontrolü eline geçirdi. Kendisine rakip olan diğer Türk beylerini çeşitli bahanelerle öldürttü veya uzak ıktalara sürdürdü.349 Bu arada kendisini tahta yükseltecek yolu iyice açabilmek için Şehzade Keyhüsrev’i safdışı bırakmak üzere plânlar yapmış ve Sultan’ı da bu yönde harekete geçirmişti. Neticede bir takım gelişmelerden şüphelenmesine rağmen Multan’dan ayrılan Keyhusrev, Rohkat civarında tuzağa düşürülerek öldürüldü.350
Kendi düşüncesine göre önemli bir rakibinden kurtulan Melik Nizâm ed-dîn, o arada Vezirü’l-Mülk Hoca Hatır’ı küçük düşürmüş, bazı melikleri de tutuklatmıştı.351 Ama esas darbe arkadan geldi. Multan yöresinde ortaya çıkan boşluğu değerlendirmek için tekrar Sind’e giren Moğollara karış büyük bir zafer kazanıldığı haberi yayılarak tebriklerini sunmak üzere gelen emir ve meliklerden büyük bir kısmı öldürüldü veya sürüldü. Bunların yerine yapılan atamalarla yönetimde tam bir temizlik harekâtı başarıyla tamamlandı.352 Fakat bu sırada Moğolların Lahor’dan Multan’a kadar bütün bölgeyi insafsızca yağmaladıkları haberi Dehli’ye ulaşmış ve Barbeg Han-ı Cihan onlara karşı gönderilmiştir. Bu defa tesadüfler sayesinde de olsa gerçekten çok sayıda Moğol öldürüldüğü gibi, külliyetli miktarda esir de Dehli’ye getirilerek idam edildi.353
Mu’izz ed-dîn Keykubat, Nâibü’1-Mülk‘ün kışkırtmasıyla bazı Türk beylerine karşı düşmanca tutumunu devam ettirdi ve İslâmiyeti kabul ederek Dehli Türk Sultanlığı’nın hizmetine girmiş bulunan bir kısım değerli Moğol ümerasıyla birlikte Balaban devrinin iki önemli şahsiyeti olan, Melik Alâ ed-dîn Şahbek ile Melik Nasr ed-dîn Tuzkî (; Yüzkî?) de ortadan kaldırıldı.354 Bütün bunların sorumlusu olan Nizâm ed-dîn’e, Kayınpederi Fahr ed-dîn Kutval’ın nasihatleri de çare etmedi.355 Bunun üzerine Bengal’den harekete geçen Nasr ed-dîn Buğra Han, Dehli üzerine yürüdü.356 Baba-oğul Gogra nehri kenarında karşılaştıysa da savaş son anda önlendiği gibi duygusal bir ortam da oluşmuştur.357 Sonuçta Bengal valisi olan Buğra Han, oğluna nasihatte bulundu. Naibü’l-Mülk’ü değiştirmesini ve Kalaç ümerasına görev vermesini tembihledi.358
Mu’izz ed-dîn Keykubat, Dehli’ye döner dönmez babasının dediklerini aynen uygulamaya başladı.359 Önce Nâibü’1-Mülk‘ü Multan yöresindeki meseleleri çözmekle görevlendirerek merkezden uzaklaştırmak istedi. Ancak O, gidişini geciktirince zehirlenerek öldürüldü.360 Kalaçların Yuğruş ailesinden Firuz Han, Samana’dan getirtilip arız-ı memâlik olarak atandı.361
Buğra Han’ın seferi Türk emir ve melikler’in tamamen yok edilmelerinin önüne geçmişti. Fakat, bu defa da Kalaçlar gittikçe güçlenmeye başladı. Üstelik Sultan, bir müddet ara verdiği eğlencelere yeniden başlamış ve bu arada sıhhati de bozulmuştu. Devletin en önemli makamlarına yapılan atamalar yönetimde bir düzelmeyi sağlamadığı gibi, göreve getirilen melikler arasındaki yarış, kargaşayı iyice artırdı. Sonuçta Sultan, Kilugarî sarayında hasta ve güçsüz bir vaziyette yatarken362 meliklerden bir grup, küçük yaştaki oğlu Keyûmers’i Şems ed-dîn ünvanıyla tahta çıkardı.
III. Şems Ed-Dîn Keyûmers (1290)
Kalaç ümerasının saray nezdinde gittikçe itibar kazanması üzerine onların aleyhinde olan Melik Aytımar Kaçan ile Melik Aytımar Surha, Keyümers’i tahta çıkarmışlardı.363 Dolayısıyla, 1290’da devletin başında aynı anda iki sultan ortaya çıktı. Bu arada Kalaçların devlet kademelerinden tamamen atılmak istenmesi Ârız-ı Memâlik Firuz Han’ın harekete geçmesine sebep oldu. Kalaçlar ve bir kısım Türk meliğin yardımı ile Melik Kaçan ve Melik Surha öldürüldü. O arada Mu’izz ed-dîn Keykubat, Kilughari’de bulunuyordu. Şems ed-dîn Keyümers’i bir müddet yanında tutan Firuz Han, önce onu, sonra da babasını öldürtüp, Kuzey Hindistan’da Balabanlı hakimiyetine son verdi.364
H. Kalaç Sultanlığı (1290-1320)
Bilinmeyen bir tarihte Türkistan’dan göç ederek bugünkü Afganistan’ın batısına; Ceyhun ile Sind nehirleri arasına yerleşen Kalaçlar365 Gazneli, Gurlu ve daha sonra bölgede kurulan diğer Türk devletlerinin tebaası olmuştur.366 Yine bu devletlerin Hindistan’a yaptıkları akınlarda yer alan bu grup,367 Dehli Türk Sultanlığının teşekkül ettiği sıralarda, özellikle Sind bölgesinde hatırı sayılır bir güce ulaşmıştı. Nitekim Harezmşâh Celâl ed-dîn’i bölgede etkili kılan da bu grup olmuştur.368 O dönemde Kalaçların Duâb bölgesinden doğuya, Bengal’e
doğru yayılışları da Gazi İhtiyâr ed-dîn Muhammed Bahtiyâr Kalaç hakkında bilgi verilirken söz konusu edilmişti. Şemsîlerin son dönemlerinde, Moğol akınları sebebiyle yerleştirildikleri Dehli ve çevresinde de etkili olmaya başlayan Kalaçlar,369 Balabanlılar zamanında Türk emir ve melikler tarafından ısrarla devletin üst kademelerinden uzak tutulmuş,370 ancak Buğra Han’ın telkinlerinden sonra bu kademelerde kendilerine yer bulabilmişlerdir. Dehli Kalaç Sultanlığı’nın kurucusu Firûz Şâh da bunlardan birisidir.
I. Celâl Ed-Dîn Firûz Şâh
Kalaçlardan asil bir aileye mensup olduğu anlaşılan Firûz Şâh,371 Şemsî ve Balabanlı Sultanlarının hizmetinde bulunmuş ve askerî alanda önemli görevler yerine getirmiştir.372 Fakat, O’nun talihi Sultan Keykubât ile Buğra Han’ın Gogra nehri kıyısında yaptıkları görüşmeden sonra açılacaktır. O sırada Ser-i-Candar ünvanıyla Samana valiliğini yürütmekte olan Firûz Şâh, Dehli’ye davet edilerek Arız-ı Memâlik olarak atanacak ve Baran ıktası kendisine tahsi edilecektir. Bu arada Nâibü’1-Mülk Nizâm ed-dîn’in entrikalarından korunmak isteyen Türk emir ve meliklerin etrafında toplanması ile, kısa sürede önemli bir güç odağı haline gelecek ve Şayeste Han ünvanını da alacaktır.373 Ancak Firûz Şâh’ı baştan beri sevmeyen ve Kalaçların devlet kademelerinde yükselmelerini pek tasvip etmeyen bir kısım Türk komutan da bulunmaktaydı.374 Bunların Dehli’de yaptıkları hükümet darbesini Bahapûr’da birlikleri denetlediği sırada öğrenen ve sükunetle karşılayan Celâl ed-dîn Firûz Şâh, birkaç gün sonra harekete geçerek rakiplerini etkisiz hale getirdi. Devletin üst kademelerini yakın akrabalarını atamak suretiyle işgal ederken kendisi de Naibü’l-Mülk görevini üstlendi.375 İki ay sonra, 13 Haziran 1290’da Dehli Türk Sultanlığı tahtını ele geçirdi.376
Türklerin Balabanlı ailesine karşı hudutsuz bir sevgi ve bağlılığı bulunmaktaydı.377 Onun için, Celâl ed-dîn Firuz’u hoş karşılamayıp hemen şehir kapılarını kapatmak suretiyle Kalaçları istemediklerini gösterdiler. Olgun ve tedbirli bir insan olan Kalaç Sultan’ı bütün ısrarlara rağmen Başkent’e zorla girmek istemedi ve civardaki Kilughari kasabasında bir müddet ikamet etti.378 O, zamanla Dehli ahalisinin kendisini anlayacağını tahmin ediyordu. Olaylar beklediği gibi gelişti ve kısa süre içerisinde pek çok Türk kumandan’ı huzura gelerek yeni Sultan’a biat etti. Lakhnauti haricindeki bölgelerde de Celâl ed-dîn Firuz’un hakimiyetinin tanınması, çaresiz Başkent’in de kapılarını açmasını sağladı.379
Kalaç Sultanı’nı uğraştıran ilk mesele Melik Çahçu Kişili Han’ın isyanıdır.380 Sultan Balaban’ın yeğeni olan bu han, yeni atamalar yapılırken Kara gibi uzak bir eyalete vali tayin edilmişti.381 Tımar merkezine gelerek, kısa zamanda iç huzuru sağlayan Kişili Han’ın Buğra Han ile temas kurduğu Dehli’nin dikkatinden kaçmamıştı. Neticede bazı mahalli kuvvetlerin de desteğini alarak harekete geçen Kişili Han, bağımsızlığını ilan etti. Kendi adına para kestirip hutbe okuttu ve Mugis ed-dîn ünvanını aldı.382
Çahçu’nun eski hanedandan olması ve Kalaçlardan memnun olmayanların, çevresinde toplanması ihtimali bulunması bu isyanın önemini artırmıştır. Onun için Kalaç Sultan’ı hemen harekete geçti. Erkli Han’ın zamanında müdahalesiyle büyümeden bu isyanda “pirinç yiyen” Hindu askerlerinin bulunduğu Kişili Han kuvvetleri, ilk vuruşmalarda büyük bir bozguna uğratıldı.383 Daha sonra yapılan meydan muharebesini de asi melik yakalanarak Bedaun’da bekleyen Sultan’ın huzuruna çıkarıldı.384 Eski cenk arkadaşlarının zincirlere vurulmuş halini gören Kalaç Sultan’ı onları affetti.385 Kişili Han gözetim altında tutulmak üzere Multan’a gönderilirken, Kara valiliğine Alâ ed-dîn Kalaç tayin edildi.386
Celâl ed-dîn Firûz Şâh 2 Şubat 1291’de Dehli’ye döndükten sonra yeni bir ayaklanma ile karşılaştı. İran’dan Hindistan’a göç ederek, Balaban zamanında Dehli’ye yerleşen Seydi Mevla,387 Kalaçlardan memnun olmayan bazı kişilerle harekete geçerek Sultan’a bir suikast tertip etti. Sultan öldürüldükten hemen sonra Seydi Mevla tahta çıkacak, bu arada halifeliğini de ilan edecekti.
Bu teşebbüs bizzat Sultan tarafından öğrenildi ve ertesi gün büyük bir ayaklanma için hazırlıkları tamamladığını sanan Mevla’nın dergâhı ansızın Kalaç askerleri tarafından basıldı.
Başta Seydi Mevla olmak üzere herkes tevkif edildi.388 Yargılama esnasında, Sultan yeterli şahit gösteremedi. Yapılan işkenceler de sonuç vermeyince isyancılar ülkenin ücra köşelerine sürgün edildi. 389 Yalnız, Erkli Han, babasının rızasını almadan Seydi Mevla’yı fillerin altına attırarak çiğnetti.390
22 Mart 1291’de Orta Hindistan’ın kuzeyinde Biyane ve Galyûr civarında büyük bir kale olan Renthembur seferine çıkıldı. Birkaç kez feth edilmiş olan bu Şehir,1282’de Rana Hanmir’in eline geçmişti. O’nun çevresindeki racaları baskı altına alarak, gittikçe güçlenmesi Sultan Celâl ed-dîn’in dikkatinden kaçmamıştı. Çandaval, Revârî ve Raçputana yolunu takip eden Kalaç ordusuna karşı çıkan Rana Hanmir, başarılı savaşlar yaptı. Şiddetle kuşatılan Renthembur düşürülemedi. Bir sonuç elde edemeyen Kalaç ordusu, geçtiği yerleri tahrip ederek, 2 Haziran 1291’de Dehli’ye geri döndü.391
Renthembur kuşatmasının yarıda kalmasının sebebi, o sırada bir İlhanlı ordusunun Pencab’a girmesiydi.392 Hülegü Han’ın oğlu olduğu rivayet edilen Abdullah Han ellibin kişiyle girdiği Dehli Türk Sultanlığı arazisini yağmalamaya başladı. Ama Sind nehri kenarında Kalaç
kuvvetlerine mağlup olarak sulh talebinde bulundu. Hayatı beklenmedik kararlarla dolu olan Celâl ed-dîn Firûz Şâh, pek çok kişinin karşı çıkmasına rağmen Oğlum diye hitab ettiği Abdullah Han ile birlikte barış şartlarını tesbit etti. Buna göre İlhanlı ordusu geri çekilecek, ama isteyenler bu ülkede kalabileceklerdi. Sonuçta İlhanlı kuvvetlerinden dört bin kadarı müslüman olarak Dehli civarında, Moğolpûr kasabasına yerleşti. Bu olay Celâl ed-dîn Firûz Şâh’ın halk nezdindeki itibarını artırdı.393
Yetmiş yaşında iken tahta geçen Kalaç Sultan’ı gün geçtikçe gücünü kaybediyordu. Bu arada Sultan’ın izni olmadan Alâ ed-dîn Kalaç, aylık bir mesafede bulunan Deogir’e (; Devletabad) cüretkâr bir akın yaparak büyük miktarda ganimet elde etti.394 Son derece kurnaz birisi olan bu Melik, olayın Sultan tarafından öğrenilmesi üzerine bir mektup ile af dilemiş ise de savaş kaçınılmaz hale gelmiştir. Bizzat harekete geçen Sultan Celâl ed-dîn Firûz Şâh, kara civarında Ganj nehri kıyısında Alâ ed-dîn Kalaç ile karşı karşıya geldi.395 Sultan, tedbirsiz davranarak görüşmeler yoluyla meseleyi çözmek üzere 20 Temmuz 1296’da, yeğeni ile buluştuğu sırada öldürüldü.396 Hükümdarlık ordusu kargaşaya düşerek bir kısmı Kilighari’ye dönerken, geri kalanlar Alâ ed-dîn Kalaç’ın maiyetine girdi.
Kalaç hanedanının kurucusu Celâl ed-dîn Firûz Şâh sahneden çekilirken yerine oğlu Rükn ed-dîn İbrahim Dehli’de tahta oturdu.397 Fakat süratle harekete geçen Alâ ed-dîn Kalaç önce bunu, sonra da Multan ve Lahor taraflarına hakim bulunan Erkli Han’ı ortadan kaldırarak tahta geçecektir.398 Celâl ed-dîn Firûz Şâh, yumuşak huylu, dürüst bir insan ve alimleri de koruyan bir şahsiyetti. En büyük düşmanlarını dahi affetmesini bilmiştir.
I. Alâ Ed-Dîn Muhammed Şâh
(Ekim 1296-Ocak 1316)
Kalaçların en büyük Sultanı ve Dehlide tahta çıkan dördüncü büyük hükümdar olarak kabul edilen Alâ ed-dîn Muhammed Şâh, muhtemelen 1266 yılında doğmuştur.399 Babası çok önce öldüğünden, Amcası Celâl ed-dîn Firûz Şâh’ın gözetiminde yetişti. Balabanlılar zamanında Moğollara karşı yapılan savaşlarda sertliği ve acımasızlığı ile tanınmış Celâl ed-dîn Firûz Şâh’ın tahta geçmesinden sonra da, O’nun kızı ile evlenerek Kara’ya vali atanmıştı.400
Alâ ed-dîn Kalaç, 20 Temmuz 1296’da hükümdarlığını ilan etmiş ise de, ancak dört ay sonra Dehli’de tahta oturabilmiştir.401 Hırslı bir insan olan Sultan, ilk iş olarak devlet kademelerine yeni tayinler yaptı. Bu sırada ülkenin sınırları doğuda Bengal’e, güneyde Malva ile Çitor’a, kuzeybatıda Çağatay arazisine ve kuzeyde Keşmir’den Himalaya eteklerini takip ederek Sıvalık’a kadar uzanmaktaydı.
A. Fetihleri
Alâ ed-dîn Muhammed Şâh iç ve dış meselelerin hallinde gerçekten iktidar sahibiydi. Hindistanın en zengin şehirlerinin toplandığı Gucerat’a402 arka arkaya ordu yolladı. Nihayet 1299’da burada büyük bir zafer ve bol miktarda ganimet elde edildi.403 Sultan’ın akrabalarından İkat Han’ın tertiplediği suikast önlendiği gibi, bir yıl sonra Moğol beylerinin düzenlediği ayaklanma da şiddetle bastırıldı.404 Bu arada Cayselmer ile Renthembur zapt edildi.405 Tam sükunet sağlanmış iken Hacı Mevlâ adlı bir Şeyh, Şemsî ailesini iktidara getirmek üzere baş kaldırdı. Zorlukla bastırılan bu ayaklanma sonucunda isyancıların tamamı katledildi.406 Sonraki sekiz yıl içerisinde bir yandan Moğol akınları durdurulmaya çalışılırken, diğer yandan Çitor, Malva, Savena ve Calor istilâ edildi.407 O arada Malva Ray’ı Mahlak Deva’nın kaçıp sığındığı Mandu kalesi de 23 Kasım 1305’de ele geçirildi.408 Büyük racaların boyun eğmesi, belli şartlarla diğer şehirlerin de teslim olmasını sağladı.Ucceyn, Dharnagari ve Çanderi bunlar arasındadır.
B. Çağatay-Kalaç Mücadelesi
Alâ ed-dîn Muhammed Şâh, gençliğinden beri Moğollara karşı takip ettiği acımasız siyaset ile şöhret bulmuştu.409 Tahtı ele geçirdikten sonra da Moğolpur’u yerle bir etmiş, Sultan Celâl ed-dîn Firûz Şâh’ın damadı olan Algu Han’ı da öldürtmüştü.410 O sırada Erkli Han’ın ortadan kaldırılmasıyla Multan bölgesinde zayıflayan Kalaç nüfuzuna karşılık, Çağataylılar’ın genişleyebilecekleri tek yer olarak da Hindistan kalmıştı. O yüzden Kadır Han, 1297’de kırkbin kişilik bir ordu ile Pencâb’a girdi.411 Lahor’a kadar ilerleyen Çağatay ordusu Câranmancur’da (; Cullandar) Kalaçlar tarafından durduruldu ve şiddetli bir savaşın sonucunda yirmibine yakın zayiat vererek geri çekilmek zorunda kaldı.412
1299’da Çağatay kumandanı Saldı Sivistan’ı istila ettiyse de Kalaç kuvvetleri tarafından büyük bir bozguna uğratıldı.413 Aynı yıl, Çağatay hükümdarı Duva Han’ın oğlu Kutluğ Hoca’nın düzenlediği intikam seferi gelişmiş, Lahor düşürülerek Dehli önlerine kadar ulaşılmıştı. 414 Başkent’e ilk defa bu kadar yaklaşan Moğollar, daha önceki başarısız oldukları iki seferi dikkate alarak, bu defa iyi bir hazırlıktan sonra Hindistan’a girmişlerdi. Uluğ ve Nusret han kumandasındaki Kalaç öncüleri harekete geçti. Zafer Han da, Kutluğ Hoca’ya sol koldan darbe indirecekti. Fakat savaşın en şiddetli anında gerekli desteği vermeyerek bu kuvvetlerin tamamen imha edilmesine415 göz yuman Sultan Alâ ed-dîn Muhammed Şâh, Dehli kuvvetlerinin tam bir ölüm-kalım mücadelesine girdikleri sırada bizzat ileri atılarak fille
rin sağladığı üstünlükle Moğolları mağlup etti. Ama kendisi de çok zayiat verdiğinden onları takip edecek durumda değildi.416
1303’te, Çitor seferi sırasında Taragay isimli Çağatay kumandanı, Pencâb’ı yağmalayarak Dehli yakınlarına kadar ilerledi. Fakat, Siri ovasında durdurularak geri atıldı.417 Bu sırada Dehli’de yiyecek sıkıntısı baş göstermiş ve halk kötü günler yaşamıştı. Durmak bilmeyen Çağatay akınları 1305’te de devam etti. Ali ve Tartak isimli kumandanlar ile Taragay tekrar Kalaç arazisine girdi.418 Ama, Samana ile Dehli arasında Amroha yakınlarında yapılan savaşta mağlup oldular. Esir edilen Ali ve Tartak, zincirlere vurulmuş oldukları halde Dehli sokaklarında gezdirildikten sonra katledildiler.419
Bir türlü istediği sonucu alamayan Çağatay hükümdarı Duva Han gazaba gelmiş ve Kebek komutasında yeni bir orduyu Hindistan’a yollamıştı.420 1306’da yaklaşık ellibin kişilik bir ordu ile Sind’i yağmalayan Kebek, Ravi nehri kıyısında Dipalpûr valisi Gazi Tuğluk tarafından durduruldu. Melik Naib Kâfur komutasındaki Dehli ordusunun421 yetişmesi üzerine bozgun halinde geri çekilmeye çalışan Çağataylılar, o sırada yolları tutan Kalaçlar tarafından esir edildi.422 1308’de İkbalmend’in gerçekleştirğdiği son Çağatay istilası da Gazi Tuğluk’un aldığı yerinde tedbirler ile Nagaur önlerinde durduruldu.423 Bu yenilgiden sonra Moğollar Hindistan için bir tehdit olmaktan çıkacaktır.
Moğollar karşısında gösterdiği başarılar sebebiyle Pencâb ve Multan valiliklerine atanan Gazi Tuğluk emrine tahsis edilen güçlü bir ordu ile Kabil, Gazne, Kandahar ve Germsir yörelerine akınlara başladı. Her yıl, düzenli olarak yapılan bu seferler sonucunda büyük ganimet elde edilirken taarruzdan savunmaya geçen Moğollar da kendi sınırlarını korumanın çarelerini aramaktaydı. Dolayısıyla “korkunç kuzeyli” imajı Kalaçlar sayesinde Hind halkının hafızasından çıkmıştır.424
Dostları ilə paylaş: |