Anadolu Türk Beylikleri Sanatı



Yüklə 8,23 Mb.
səhifə68/179
tarix17.01.2019
ölçüsü8,23 Mb.
#100097
1   ...   64   65   66   67   68   69   70   71   ...   179

‘Ayn-ı Câlût Savaşı’ndan sonra Kutuz, Fırat’tan itibaren Suriye’nin tamamı ile Mısır’ın tek hakimi oldu.86 Önünde Moğollar’ın gücü karşısında ciddî bir mukâvemet gösteremeyen Eyyûbî ailesine mensûp birkaç melikten başka kimse kalmamıştı. Kutuz, Hülagu Halep’te iken ona Hıms’ın anahtarlarını teslimle çeşitli ikramlarda bulunan Eyyûbî ailesinden Hıms hakimi Musa el-Eşref’i affetti.87 Ve onu yeniden Hıms’a vali olarak tayin etti. Aynı şekilde Hama hâkimi el-Melik II. el-Mansur da affedildi. Fakat ‘Ayn-ı Câlût Savaşı’nda Moğollar’a katılarak Müslümanlara karşı savaşan Sabib ve Banyas emiri el-Melik Hasan’ın özrü kabul edilmeyerek boynu vuruldu.88

Memlûklerin ‘Ayn-ı Câlût zaferi bütün İslâm ülkelerinde hemen duyuldu. Savaştan sonra Ketboğa’nın başı zafer alâmeti olarak törenle Mısır’a götürüldü.89

‘Ayn-ı Câlût zaferinden beş gün sonra Kutuz fâtih ve muzaffer bir şekilde Dimaşk’a geldiğinde törenlerle karşılandı. Daha sonra Mısır’a gitmek üzere yola çıktı.

‘Ayn-ı Câlût savaşının kazanılmasında Memlûkler’in şecaatini zikrederken onlara yardım eden birtakım amilleri de itirâf etmemiz gerekir. Çünkü bu amiller tarihte perde arkasında kalmış gerçeklerin keşfedilmesinde oldukça önemlidir. Bunlardan birincisi savaşın vukû bulduğu dönemde Suriye’de bulunan Haçlılar’ın, belki de ileride Moğollar’dan gelebilecek tehlikeleri zamanında hissettiklerinden olsa gerek Müslümanlara karşı hücum etmemeleridir. Bunun gibi Hülagu’nun ordusunun büyük bir bölümüyle Karakurum’a gitmek üzere harekete geçmesi Suriye’de bulunan Moğol birliklerini zayıflatmıştır.

Dönemin kaynaklarında Ketboğa’nın komutasında Suriye’de bulunan Moğol ordusunun sayısı hakkında verilen bilgilerin doğruluğu kesin değildir. Meselâ daha önce zikrettiğimiz gibi Ebu’l-Ferec, Moğol ordusunun sayısını on bin kişi olarak verir. Bu rakamı B. Spuler ve Howorth aynen zikretmişlerdir. Ermeni tarihçilerinden Vardan ise, Hülagu’nun Suriye’de bıraktığı askerlerinin sayısının yirmi bin kişi olduğunu buna nazaran Memlûk ordusunun daha kalabalık olduğunu yazar.90

İkinci bir etken ise Hülagu’nun bizzat muhârip ordunun başında olmaması Memlûkler’in maneviyâtını yükseltmiştir. Hattâ Sultan Kutuz’un Moğollar ile muhârebe için Mısır’dan hareketinden önce bu durumu göz önünde bulundurduğunu da söyleyebiliriz. Çünkü Moğollar’ın Mısır Memlûkleri’ni tehdit etmeleri 1260 yılı başlarında Hülagu’nun Kutuz’a gönderdiği mektupla başlamıştır. ‘Ayn-ı Câlût Savaşı ise aynı yılın Eylül ayında gerçekleşmiştir. Kanaatimizce Kutuz tahta geçer geçmez, Moğollar’la mücâdeleye karar vermiş ve geçen bu zaman zarfında yalnızca hazırlıklarını ikmâl etmekle

kalmamış Moğollar’la mücâdele için ince bir hesapla en uygun vakti beklemiştir. Şayet Hülagu doğuya hareket etmeyip bizzat ordusunun başında bulunsaydı askerlerinin maneviyâtı üzerinde önemli ölçüde etkili olacaktı ve belki de Kutuz’un beklediği fırsat Hülagu’nun ölümüne kadar ele geçmeyecek ve olaylar çok daha farklı gelişecekti. Fakat burada göz önünde bulundurulması gereken önemli bir hakikat şudur. Tarihte, başladığı süratle sonsuza kadar devam eden hiçbir istilâ hareketi yoktur. Her hareketin ve istilânın ne kadar güçlü olursa olsun bir durma noktası vardır.91 İşte Moğollar da ‘Ayn-ı Câlût ‘ta durdurulmuşlardır. Onların Suriye’ye ulaşmaları güneybatıda ulaştıkları son nokta olmuştur. Bundan sonra Hülagu’nun kurmuş olduğu İlhanlı Devleti küçük istisnalar haricinde kat’i sınırlarına ulaşmıştır.

Sonuç ve Değerlendirme

İlhanlı Devleti ile Memlûk Devleti arasında yapılan ‘Ayn-ı Câlût, Savaşı iki ülke arasındaki rekabetin ilk somut sonucu olmuştur. Bundan sonraki dönemde İlhanlılar’ın Memlûk politikası pek değişmemiş ve Abaka zamanında Sultan Baybars’ın Anadolu seferi haricinde daima ilk saldıran taraf onlar olmuşlardır. Fakat Baybars’ın Anadolu seferini de doğrudan İlhanlı Devleti’ni vurmayı amaçlayan bir taarruz olarak nitelendirmek yanlış olur.

İlhanlı Devleti ‘Ayn-ı Câlût Savaşı sonucunda Memlûk Devleti’nin askeri ve siyasî gücünü fark etmesine karşılık bölgedeki hâkimiyet mücâdelesinden vazgeçmemiş, iki devlet arasındaki çekişmeye zaman zaman diğer unsurlar da katılmıştır. Savaşın galibi Memlûkler’in Suriye ve Mısır’ı birleştirmesi, İlhanlı Devleti’nin büyük umutlar beslediği Akdeniz ticaretinin kontrolünün Memlûkler’e kaptırılmasına sebep olmuştur. Ayrıca Mısır’ın Nil Nehri’nden elde ettiği zenginlikten de pay alamayacağını anlayan İlhanlılar, güneyde Memlûkler kuzeyde ise soydaşlarının kurmuş olduğu Altınordu Devleti tarafından İran’a sıkıştırılıp kalmanın vermiş olduğu psikoloji ile kendilerine siyasî ve iktisadî açıdan çıkış yolu aramaya başlamışlardır. Onlar için siyasî ve askerî açıdan elde edilecek bir galibiyet iktisadî âmilleri de etkileyecekti. Bu sebeple kendilerine güçlü müttefikler bulmak zorunluluğu hissetmişlerdir. Ve neticede dönemin en büyük Müslüman devleti olan ve bununla da kalmayıp İslâmiyet’in bayraktarlığını üstlenen Memlûk Devleti’ne karşı Hıristiyan devletleri ve papalık ile ittifâk etmişlerdir. Fakat bu ittifak İlhanlılar’a ne siyasî ne iktisadî ve ne de dinî açıdan elle tutulup gözle görünen bir fayda sağlamıştır.

Memlûkler ile mücâdelesinde siyasî ve askerî açıdan başarı sağlayamayan İlhanlı Devleti iktisadî emellerini ise tâbiyeti altında bulunan Anadolu Selçuklu Devleti üzerinde tahakkuk ettirmeye çalışmış ve Anadolu’yu yıllarca sömürmüştür.

İki devlet arasındaki münâsebetlerin yukarıda da söylediğimiz gibi kısa sürelide olsa sulh dönemine girdiği zamanlar olmuştur. Özellikle ilk Müslüman İlhanlı hükümdarı Ahmed Teküdar’n halisâne niyetlerle başlattığı barış görüşmeleri Memlûk Devleti’nin İlhanlılar’a karşı duyduğu güvensizlik sebebiyle sonuçsuz kalmıştır. Daha sonraki dönemde İslâmiyet’i kabul eden diğer İlhanlı hükümdarları, Teküdar ile aynı samimiyette olmamalarına karşılık, İslâmiyet’in arkasına gizlenerek Memlûkler ile münâsebetlerin düzeltilmesi konusunda bazı girişimlerde bulunmuşlarsa da bunların hiçbiri uzun vadede uygulamaya konulmamış, yapılan barış antlaşmaları kağıt üzerinde kalmıştır. Barış öncesi ve sonrası yaşanan sakin dönemler ise iki tarafın da siyasî strateji ve durum değerlendirmesi yapabilmesi için fırsat oluşturmuştur.

Çingiz Han’ın cihangirliği ve dünya hâkimiyeti fikrinden yola çıkarak önlerinde hiçbir gücün duramayacağını zanneden İlhanlılar, Memlûkler sayesinde durdurulmuş ve onlardan yedikleri ağır darbeler sonucunda yavaş yavaş yıkılmaya sürüklenmişlerdir. Böylece bu mücâdelede kazanan taraf Memlûkler olmuştur. Onların İlhanlılar karşısında elde ettikleri başarılar ve buna bağlı olarak İslâm alemindeki itibârlarının artması Osmanlı Devleti’nin yükselişine kadar bölgedeki en önemli siyasî güç olmalarına sebep olmuştur.

1 S. RUNCİMAN, Haçlı Seferleri Tarihi, (Ter; Fikret Işıltan), Ankara, 1992, II. Baskı, III. cilt, s. 212.

2 Resîdüddin Hemedanî, Câmiü’t-Tevârih, (Arapça tercüme; Muhammed Sadik Nesat, Mahmud Musa Hendavi ve Fuad Abdülmutî Sayyâd), Kahire, 1960, I. cilt, 2. Kısım, s. 233-34.

3 Ibn Tagribirdî, Ebi’l-Mehâsin Cemâlüddin Yusuf, en-Nücûmü’z-Zahire fî Mülûk-i Misr ve’l-Kahire, Kahire, 1963, VII. cilt, s. 327.

4 en-Nüveyrî, Sehabüddin Ahmed b. Abdü’l-Vehhâb, Nihâyetü’l-Ereb fî Funûni’l-Edeb, Kahire, 1985, XXVII, cilt, s. 379.

5 B. SPULER, İran Moğolları (Ter; Cemal Köprülü), Ankara, 1987, II. Baski, s. 59.

6 Kaynaklar Moğol ordusunun teşkilât ve talimi hakkında uzun uzun bilgi vermelerine rağmen onların sayılarının tamami hakkında kesin bir bilgi vermezler. Bkz. Cüveynî, Alâüddin Ata Melik; Tarih-i Cihan Güsâ, (Ter; Mürsel Öztürk), Ankara, 1988, I. cilt, s. 98-99. Nitekim W. Barthold Çingiz Han’ın Harzemsah Muhammed ile mücâdelesini anlatırken Müslüman müelliflerin bu dönemde Çingiz Han’ın ordusuna dair verdikleri rakamları abartılı bulur ve Moğol düzenli orduları hakkında mevcut bilgilerin istifâde edilemeyecek kadar tezat teşkil ettiğini belirtir. Daha sonra bir yorumda bulunarak Çingiz Han ordusunun sayısının 150 binden az ve 200 binden fazla olmadığını ileri sürer. W. BARTHOLD, Moğol Istilâsina Kadar Türkistan, (Hzr.; Hakkı Dursun Yıldız), Ankara, 1990, s. 428-29. Ebu’l-Ferec ise Mengü

Han’ın doğu ve batıda bulunan orduların hepsinden her on kişiden iki kişinin ayrılıp Hülagu’ya katıldığını yazar ki bundan da Hülagu ordusunun Mengü Han ordusuna nisbeti anlaşılır. Bkz. Ebu’l-Ferec, Ebu’l-Ferec Tarihi, (Ingilizce’den trc.; Ö. Riza Dogrul), Ankara, 1950, II. cilt, s. 556.

7 B. SPULER, a.g.e., s. 440.

8 Cüveynî, Tarih-i Cihan Güsâ, III, cilt, s. 57-58.

9 S. RUNCIMAN, H. S. T., III. cilt, s. 252.

10 Cüveynî, a.g.e., III. cilt, s. 60.

11 Osman TURAN, Selçuklular Zamaninda Türkiye, Istanbul, 1993, III. Baski, s. 480.

12 B. SPULER, İran Moğolları, s. 60.

13 Cüveynî, Tarih-i Cihan Güsa, III. cilt, s. 81-82.

14 Faruk SÜMER, “Anadolu’da Moğollar”, Selçuklu Arastırmaları Dergisi I, (1969), s. 3.

15 es-Suyûtî, Celâlüddin Ebu’l-Fazl Abdurrahman, Tarih-i Hulefâ, Kahire, 1952, s. 543. Suyûtî ayrica eserinde el-‘Alkami’yi Hülagu ile isbirliği yapmasından dolayı en büyük suç sahibi olarak gösterir ve “Allah lanet etsin” şeklinde bir ibâre ile hem kendisinin hem de diger Müslümanların el-‘Alkami’ye karşı besledikleri nefreti dile getırir. Ibn Tagribirdi, (en-Nücûm, VII. cilt, s. 43). O’nun habis, haris ve rafizî oldugunu belirtir. Muhammed b. Şakir el-Kutubi, (Fevâtü’l-Vefâyât, Beyrut, 1974, III. cilt, s. 252). ve el-‘Aynî, (Ikdu’l-Cumân fî Tarihi Ehli’z-Zemân, Kahire 1987, 656 yılı olayları, s. 170). el-‘Alkamî’nin Bağdad yakinindaki Kerh ehlinden bir rafizî ve alevî oldugunu kaydederler.

16 en-Nüveyri, Nihâyetü’l-Ereb, XXVII. cilt, s. 380.

17 el-Makrizî, Takiyyuddin Ahmed b. Ali, Kitabu’s-Sülûk li-Ma’rifet-i Düveli’l-Mülûk, Kahire, 1934, I. cilt, s. 407.

18 es-Suyûtî, (Tarih-i Hulefâ, s. 543). Hülagu’nun 200 bin kişilik bir ordu ile Bağdad’a girdigini yazar. Buna karşılık el-Makrizî bu konuda bilgi verirken temkinli davranarak “muasir müverrihlerin kaydettiklerine göre bizzat Hülagu’nun kumanda ettiği ordunun sayısı 30 bin civarindaydı. Halife el-Musta’sim’in ordusunun sayısi ise 20 bin idi” şeklinde bir ifâde kullanir. el-Makrizî, (es-Sülûk, I. cilt, s. 407). en-Nüveyrî ise Hülagu ordusunun sayısı hakkında 80 tümen gibi bir rakam verir ki bundan onun ya 10 bin kişilik askerî birliğe ad olarak verilen “tümen” tâbirini bilmediği veyahut da maksadinin farkli oldugu anlaşılır. (en-Nüveyrî, Nihayetü’l-Ereb, XXVII. cilt, s. 380). Hülagu’nun ordusu hakkında daha önce verdiğimiz 70 bin kişi rakamı gözönünde tutulursa burada el-Makrizî’ye itimad etmemiz daha isâbetli olacaktır. Çünkü Hülagu’nun 1255 yılından 1258 yılına kadar geçen kisa bir zaman zarfında ordusunun neredeyse üç kati artmasi mümkün değildir. es-Suyûtî’nin bu şekilde bir mübâlağaya gitmesi Hülagu ordusunun sayısının halifelik ordusundan daha kalabalık olusundan veya Bağdad kusatmasının siddetli ve burada meydana gelen tahribatin korkunç boyutlarda olmasindan kaynaklanabilir. el-Aynî ise önceden sayısı 100 bine ulasan halifelik ordusunun halife el-Musta’sim döneminde iktâları kesilerek yirmibine düsürüldügünü, Bağdad’da katliam yapan Hülagu askerlerinin sayısıın 200 bin odugunu belirtir. (el-Aynî, Ikdu’l-Cumân, 656 yılı olayları, s. 170-71).

19 Ibn Tagribirdi, en-Nücûm, VII. cilt, s. 48; el-Aynî; Ikdu’l-Cumân, 656 yılı olayları.

20 Cüveynî, Tarih-i Cihân Gusâ, III. cilt, s. 173 (Nasirüddin b. Muhammed et-Tusî’nin Bağdad’in Moğollar tarafindan istilâsi hakkında Cihân Gusâ’ya yazdigi zeyl. ).

21 es-Suyûtî, Tarih-i Hulefâ, s. 543. Halifenin nasil ve ne şekilde öldürüldügü hakkında kaynaklardaki bilgiler birbirinden farklıdır. Bu konuda genis bilgi için bkz. Ebu’l-Ferec, Ebu’l-Ferec Tarihi, II. cilt, s. 569-570. Ancak Ebu’l-Ferec’in halifenin sehid edilmesi tarihini 21 Subat 1258 vermesine karşılik el-Makrizî, (es-Sülûk, I. cilt s. 409) 13 Subat 1258 olarak verir. Moğol kaynakları ise halifenin ortanca oglu ile beraber hayatina son verildigini daha sonra da büyük oğlu ve diger yakınlarının öldürüldügünü kaydederler. (Cüveynî, Tarih-i Cihân Gusâ, III cilt, s. 175).

22 es-Suyûtî, Tarih-i Hulefâ, s. 544.

23 15 yil 7 ay 6 gün hilâfet makamında bulunmus olan halife Musta’sim’in öldürülmesi ile merkezi Bağdad olan Abbasogulları Devleti inkirâza ugradı. 659 yılına kadar Müslümanlar halifesiz kaldilar. el-Makrizî, es-Sülûk, I. cilt, s. 409.

24 Kâzim Yasar KOPRAMAN, Memlükler, Dogustan Günümüze Büyük Islâm Tarihi, Istanbul, 1989, Çag Yay., VI. cilt, s. 458.

25 Hülagu’nun İran’da tesis ettiği bu devlete “İlhanlı Devleti” denilmesinin sebebi Büyük Moğol Kaan’ina tâbi “Ilhan” olmalarından dolayıdir. Moğollar’da da bütün Türk devletlerinde oldugu gibi, ülke hanedan üyelerinin ortak malı idi. Bu sebeple Moğol Devleti de Çingiz Han ailesinin müsterek malı oldu (I. Hakki UZUNÇARSILI, Osmanli Devleti teşkilâtina Medhal, Ankara, 1988, IV. Baski, s. 175). Bu açidan İlhanlı hükümdarları iç islerinde serbest, dis islerinde Karakurum’da oturan Büyük Moğol Han’ına tâbi idiler.

26 el-Melik es-Sâlih’e nisbetle “el-Memâlik es-Salihiyye” de denilen mezkûr memlüklere büyük bir ehemmiyet veriliyordu. Onun hassa ordusu için teşkil edilen bu yeni grup Nil Nehri üzerindeki er-Ravza adasina yerlestırildi. Bunların kara ile irtibâtı kesildi. Arapların Nil Nehri’ni “Bahrü’n-Nil” diye tesmiye etmelerinden dolayı bu gruba “el-Memâlik el-Bahriyye” (Deniz Memlükleri) denildi. (K. Y. KOPRAMAN, Memlükler, D. G. B. I. T., VI. cilt, s. 438).

27 D’OHSSON, Histoire des Mongols, Amsterdam, 1834-35, III. cilt, p. 307.

28 el-Aynî, Ikdu’l-Cumân, 656 yılı olayları, s. 177; en-Nüveyrî, Nihâyetü’l-Ereb, XXVII. cilt, s. 383.

29 en-Nüveyrî, (Nihâyetü’l-Ereb, XXVII. cilt, s. 383). Meyyâfarikin halkinin Moğol kusatmasi esnasinda çok zor günler geçirdigini, sehirde kitligin başgösterip yiyecek birseyin kalmamasi üzerine ahalinin kedi, köpek ve ölü eti yemek zorunda kaldığını anlatır.

30 en-Nüveyrî, a.g.e., XXVII. cilt, s. 384.

31 el-Aynî, Ikdu’l-Cumân, 656 yılı olayları s. 178.

32 Musul hakimi Bedrüddin Lü’lü’nün Hülagu’ya getırdigi hediyeler arasında iki büyük inci küpe de bulunuyordu. Hülagu Bedrüddin Lülü’nün itaatini arzetmesinden ve kendisine söyledigi güzel sözlerden o kadar hoşlanmıştı ki ikisi arasında sohbet devam ederken birara Lü’lü’nün getırdigi inci küpeleri kendi elleriyle kulagina takmasını istemiş, Bedrüddin Lü’lü de bunu memnuniyetle yerine getırmıştı. (en-Nüveyrî, Nihâyetü’l-Ereb, XXVII cilt, s. 385).

33 Hülagu, kardesi Mengü Han ölünceye kadar ona bagli kalmış ve ele geçirdigi yerleri onun adına idare etmiştir. Moğol hani Mengü ve İlhanlı hükümdari Hülagu arasındaki tâbi-metbû münâsebetlerini Hülagu’nun o dönemde Mengü Han adına para bastırip kendi adına para bastırmamasindan anlamak mümkündür. (el-Kalkasandî, Sihâbüddin Ebu’l-Abbâs, Subhu’l-A’sa fî Sinâ’ati’l-Insâ, Kahire, 1913-1919, IV. cilt, s. 418). Zirâ para bastırmak o dönemde en önemli hakimiyet alâmetlerinden biri idi. İlhanlılar’in bu tâbilik durumu Gazan Han döneminde Büyük Moğol Han’i Kubilay’in ölümüne kadar devam etmiştir. (B. SPULER, İran Moğolları, s. 292).

34 Osman TURAN, S. Z. T., s. 491.

35 el-Aynî, Ikdu’l-Cumân, 656 yılı olayları, s. 179; en-Nüveyrî, Nihâyetü’l-Ereb, XXVII. cilt, s. 385.

36 Ebu’l-Ferec, Ebu’l-Ferec Tarihi, II cilt, s. 572.

37 E. DULAURIER, “Ermeni Müverrihlerine Nazaran Moğollar”, Müverrih Kirogos’dan Müstahrec, Türkiyat Mecmuasi, II, (1928), s. 211.

38 Ebu’l-Ferec, Ebu’l-Ferec Tarihi, II. cilt, s. 574.

39 E. DULAURIER, “Ermeni Müverrihlerine Nazaran Moğollar”, s. 211.

40 Ibn Tagribirdî, en-Nücûm, VII. cilt, s. 69.

41 el-Aynî, Ikdu’l-Cumân, 658 yılı olayları, s. 232.

42 en-Nüveyrî, Nihayetü’l-Ereb, XXVII. cilt, s. 386-87; Ebu’l-Ferec, Ebu’l-Ferec Tarihi, II. cilt, s. 574.

43 Sa‘id Abdülfettah ‘Âsûr, Asrü’l-Memâlikî fî Misr ve’s-Sam, Kahire, 1994, 3. Baski, s. 35.

44 el-Aynî, Ikdu’l-Cumân, 658 yılı olayları, s. 232.


45 Ibn Tagribirdi, en-Nücûm, VII. cilt, s. 71.

46 K. Yasar KOPRAMAN, Memlükler, D. G. B. I. T., VI. cilt, s. 453.

47 el-Aynî, Ikdu’l-Cumân, 658 yılı olayları, s. 233.

48 Ibn Tagribirdi, en-Nücûm, VII. cilt, s. 71.

49 el-Aynî, Ikdu’l-Cumân, 658 yılı olayları, s. 233.

50 el-Melik el-Esref daha önce Hims’i Hülagu’ya mukâvemetsiz ve bilâkayd teslim etmiş, bu sebeple Hülagu’nun teveccühünü kazanmıştı. (el-Aynî, Ikdu’l-Cumân, 658 yılı olayları, s. 240).

51 Ebu’l-Ferec, Ebu’l-Ferec Tarihi, II. cilt, s. 576.

52 Ibn Aybek ed-Devadarî, (Kenzü’d-Dürer ve Camii’l-Gurer, Kahire, 1948, VIII. cilt, s. 47). Bu elçilik heyetinin 40 kişiden oluştugunu ve hep n de Memlükler tarafindan Bâbü’z-Züveyle’de asıldığını yazar.

53 el-Makrizî, es-Sülûk, I. cilt, s. 427-28; Ibn Iyâs, Muhammed b. Ahmed, Bedâyi’ü’z-Zuhûr fî Vekayi’i’d-Duhûr, Kahire, 1982, II, Baski, I. cilt, I. Kısım, s. 304-305.

54 el-Makrizî, es-sülûk, I. cilt, s. 429.

55 Ibn Iyâs, Bedâyi’ü’z-Zuhûr, I. cilt, I. Kısım, s. 305-306.

56 ‘Ayn-i Calût Savasi’nda Memlük ve Moğol orduları hakkında genis bilgi için bkz. Muhammed Zâhur Veter, Ma‘reketu ‘Ayn-i-Câlût, Dimask, 1989.

57 en-Nüveyrî, Nihâyetü’l-Ereb, XXVII. cilt, s. 388.

58 el-Makrizî, es-Sülûk, I. cilt, s. 426.

59 Bunların arasında Baybars el-Bundukdârî, Kalavun el-Elfî, Sungur el-Askâr gibi daha sonra Memlük tarihinde mühim rol oynayacak olan emirler de bulunuyordu.

60 K. Y. KOPRAMAN, Memlükler, D. G. B. I. T., VI. cilt, s. 453.

61 en-Nüveyrî, (Nihâyetü’l-Ereb, XXVIII. cilt, s. 390). Hülagu’nun Moğolistan’a gitme sebebini bizzat Moğol Büyük kağanlığı makamını istemesi şeklinde açıklar. Ancak B. Spuler Hülagu’nun daha Tebriz’de bulundugu sırada kardesleri Kubilay ve Arik Boga arasında bir seçim yapildigini ve bu seçim sonucunda Kubilay’in “Büyük Han” seçilip Hülagu’nun da bu duruma memnun kaldığını yazar. (B. SPULER, İran Moğolları, s. 67).

62 Kanaatimizce bu rakam Moğol birlikleri komutani Ketboga’nin tasidigi “Noyan” rütbesinden kaynaklanmaktadir. Çünkü noyan Moğol askeri teşkilatinda onbin kişiye komuta eden emirdir. Ve ona “Emir-i Noyan” da denir. (el-Kalkasandî, Subhu’l-A’sa, IV, cilt, s. 421).

63 el-Makrizî, es-Sülûk, I. cilt, s. 429.

64 Residüddin, Camiü’t-Tevârih, I. cilt, II. Kısım, s. 313-314.

65 Residüddin, a.g.e., I. cilt, II. Kısım, s. 313.

66 Hülagu hanimi Dokuz Hatun’un Hıristiyan olmasi sebebiyle bu dinin mensuplarına karşı daima müsamahakâr davranmış ve Moğol ordusu girdigi bütün Islâm ülkelerinde pek çok Müslümani katletmesine karşılık hristiyanlara dokunmamistır.

67 el-Makrizî, es-Sülûk, I. cilt, s. 430.

68 K. Y. KOPRAMAN, Memlükler, D. G. B. I. T., VI. cilt, s. 454.

69 el-Makrizî, es-Sülûk, I. cilt, s. 430.

70 Residüddin, Camiü’t-Tevârih, I. cilt, s. 313.

71 el-Makrizî, es-Sülûk, I. cilt, s. 430; Ibn Tagribirdi, en-Nücûm, VII. cilt, s. 73; Residüddin, Camiü’t-Tevârih, II. cilt, I. Kısım, s. 113-114; Ebu’l-Fidâ, Kitabü’l-Muhtasar fî Ahbari’l-Beser, Kahire, 1325, IV. cilt. s. 205-207.

72 Residüddin, Camiü’t-Tevârih, I. cilt, II. Kısım, s. 313.

73 Ibn Tagribirdi, en-Nücûm, VII. cilt, s. 73.

74 el-Makrizî, es-Sülûk, I. cilt, s. 431.

75 el-Makrizî, a.g.e., I. cilt, s. 432.

76 Ibn Aybek, Kenzü’d-Dürer, VIII. cilt, s. 51.

77 Ibn Tagribirdi, en-Nücûm, VII, cilt, s. 75.

78 H. HOWORTH M. P., History of The Mongols, London, 1988, Part III, p. 169.

79 K. Y. KOPRAMAN, Memlükler, D. G. B. I. T., VI. cilt, s. 454.

80 Sa‘id ‘ASUR, Hurubu’s-Salibiyye, Kahire, 1963, II. cilt, s. 1137.

81 el-Makrizî, es-Sülûk, I. cilt, s. 433; HOWORTH, History of The Mongols, Part III, p. 172.

82 K. Y. KOPRAMAN, Memlükler, D. G. B. I. T., VI. cilt, s. 455.

83 Ibn Tagribirdi, en-Nücûm, VII. cilt, s. 14.

84 el-Makrizî, es-Sülûk, I. cilt, s. 385.

85 K. Y. KOPRAMAN, Memlükler, D. G. B. I. T., VI. cilt, s. 446.

86 Sa‘id ‘ASUR, Asrü’l-Memâlik fî Misr ve’s-Sam, s. 42.

87 en-Nüveyrî, Nihâyetü’l-Ereb, XXVII. cilt, s. 389.

88 Ibn Tagribirdi, en-Nücûm, VII. cilt s. 74.

89 Sâme, (ez-Zeylü an er-Ravzateyn, Kahire 1947, s. 89); Ebu’l-Fidâ, (Muhtasar, IV. cilt, s. 205); Ebu’l-Ferec, (Ebu’l-Ferec Tarihi II. cilt, s. 576). Ketboga’nin savas esnasinda öldürüldügünü, çocuklarının esir alindigini yazarlar. Buna karşılik Residüddin, (Camiü’t-Tevârih, I. cilt, s. 314-315). Ketboga’nin savas sirasinda esir alinarak Kutuz’un huzuruna getırildigini ve daha sonra da yine onun emri ile öldürüldügünü kaydeder. Ibn Tagribirdi ise Ketboga’nin Memlük emirlerinden Celâlüddin Akkus tarafindan savas sirasinda öldürüldügünü ve onun kesik başının yine ayni kişi tarafindan Misir’a götürüldügünü yazar. (Ibn Tagribirdi, en-Nücum, VII. cilt, s. 74). Ketboga’nin, nerede veya nasil öldürülürse öldürülsün, Moğol komutanlarının en büyüklerinden biri oldugu ve Kutuz ile mücâdele edinceye kadar hiçbir maglûbiyete uğramadığı kesindir.

90 Müverrih Vardan, “Türk Fütuhati Tarihi”, (Ter, H. Andreasyan), Tarih Semineri Der., Istanbul, 1937, 1/2, s. 234.

91 K. Y. KOPRAMAN, Memlükler, D. G. B. I. T., VI. cilt, s. 454.

Arapça Kaynaklar

Bedrüddin Mahmud b. Ahmed, Ikdu’l-Cumân fî Tarih-i Ehli’z-Zaman, Arapça Yazma Veliyüddin Efendi Kütüphanesi, No: 2391 (XIX), 2392 (XX), (Eserin ilk altı cildi Kahire’de 1987 yılında neşredilmiştir).

Ebû’l-Fidâ, Kitabü’l-Muhtasar fî Ahbari’l-Beşer, Kahire, R. 1325, III-IV Cilt.

Ebû’ş-Şame, Zeylü an er-Ravzateyn, Kahire, 1947.

İbn Aybek ed-Devâdarî, Kenzü’d-Dürer ve Camii’l-Gurer, Kahire, 1948.

İbn İyâs, Muhammed b. Ahmed, Bedâyi’ü’z-Zuhûr fî Vekayi’i’d-Duhûr, Kahire, 1982, II. Baskı.

İbn Şakirü’l-Kutubî, Fevatü’l-Vefâyat, Beyrut, 1974.

İbn Tagribirdî, Cemâlüddin Ebi’l-Mehâsin Yusuf, en-Nücûmü’z-Zahire fî Mülûk-i Mısr ve’l-Kahire, Kahire, 1963.

el-Kalkaşandî, Şihâbüddin Ebu’l-Abbâs, Subhu’l-A‘şa, fî Sinâ’ati’l-İnşâ, Kahire, 1913-1919, C: VIII, XIII, XIV.

el-Makrizî, Takiyuddin Ahmed b. Ali, Kitâbu’s-Sülûk li-Ma‘rifet-i Düveli’l-Mülûk, Kahire, 1934.

en-Nuveyrî, Nihâyetü’l-Ereb fî Fünûni’l-Edeb, Kahire, 1975-1985, C. XXVII-XXXI.

es-Süyûtî, Celâlüddin Ebu’l-Fazl Abdurrahman, Tarih-i Hulefâ, Kahire, 1952.

Farsça Kaynaklar

Cüveynî, Alâüddin Atâ el-Melik, Tarih-i Cihan Güşâ, (Trc.: Mürsel Öztürk), Ankara, 1988.

Reşidü’d-Din, Fazlullah, Camiü’t-Tevârih, Tahran, 1958 (Arapça ter:

Muhammed Sadık Neşat, Mahmud Musa Hendavi, Fuad Abdülmuti Sayyâd, Kahire, 1960).

Ermenice Kaynaklar

Müverrih Vardan, “Türk Fütuhâtı Tarihi” (Trc.: H. Andreasyan) Tarih Semineri Dergisi, 1/2 İstanbul, 1937.

Suryanca Kaynaklar

Ebu’l-Ferec, Ebu’l-Ferec Tarihi, (İngilizceden trc.: Ö. Rıza Doğrul), Ankara, 1950, TTK. Yay.

Tetkik Eserler

‘ÂŞÛR, Sa‘id Abdülfettah. 1994 Asrü’l-Memâlikî fî Mısır ve’ş-Şam, Kahire, III. Baskı; 1963 el-Hurubu’s-Salibiyye, Kahire.

BARTHOLD, V. V., 1990 Moğol İstilâsına Kadar Türkistan, (Hzr.: Hakkı Dursun Yıldız), Ankara, TTK. Yay.

D’OHSSON. 1834-35 Histoire des Mongols, Amsterdam.; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, 6. ve 9. cilt.

DULAURIER, Ed., 1928 “Ermeni Müverrihlerine Nazaran Moğollar” (Müverrih Kirogos’dan Müstahrec), Türkiyat Mecmuası, S. II., İstanbul.

H. HOWORTH, M. P., 1988 History Of The Mongols, London.

KOPRAMAN, Kâzım Yaşar., 1989 Memlükler, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul, Çağ Yay., VI. Cilt.

RUNCIMAN, S. F., 1992 Haçlı Seferleri Tarihi, (Trc.: Fikret Işıltan), Ankara, III. cilt, 2. Baskı.

SPULER, B., 1987 İran Moğolları (Trc.: C. Köprülü), Ankara, II. Baskı.

SÜMER, Faruk., 1969 “Anadolu’da Moğollar”, SAD, S. 1.

TURAN, Osman., 1993 Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul, III. Baskı.

UZUNÇARŞILI, İ. Hakkı., 1988 Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal, Ankara, IV. Baskı.

VETER, Muhammed Zahur., 1989 Ma‘reketu ‘Ayn-ı Câlût, Dimaşk.

İlhanlı Devleti’nin Yıkılış Sürecindeki

Siyasi Gelişmeler

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Demİr

Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye

rak, Anadolu, Horasan, Azerbaycan bölgelerinde bazen devrinde hakimiyetinin en üst düzeyini gerçekleştiren İlhanlı Devleti Olcaytu devrinden itibaren merkezi yönetimde Noyanların siyasi ve askeri konumlarından kaynaklanan bir zayıflama ve siyasi mücadele arenası içine girmişler, “İlhan” ın tuttuğu bir noyan zaman içinde İlhan’ın yerine İlhanlı Devleti’ni temsil edebilecek bir düzeyde siyasi güce ulaşıyordu. Bu gelişmede Olcaytu’dan itibaren yönetime geçen İlhanlıların zayıf siyasi kişiliklerinin de önemli bir payı ve yeri bulunmaktadır. Göçebe bir siyasi kurum olarak bir anda büyük bir coğrafyayı hakimiyetine alan Moğollar merkezi ve yerleşik devletler ve ülkeler manzumesinin yönetimini bu göçebe gelenek ile sürdürememişler siyasi bütünlüğü korumak çok zor bir duruma gelmiştir. Burada ifade ettiğim değerlendirmeler aşağıda son dönem İlhanlı Devleti siyasi gelişmelerinin bir sonucu olarak kabul edilebilir.


Yüklə 8,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   64   65   66   67   68   69   70   71   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin