Anadolu Türk Beylikleri Sanatı


Kırgızların XV-XVI. Yüzyıllarda Siyasi Yapısı / Temirkul Asanov [s.657-661]



Yüklə 12,18 Mb.
səhifə66/95
tarix17.11.2018
ölçüsü12,18 Mb.
#83030
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   95
Kırgızların XV-XVI. Yüzyıllarda Siyasi Yapısı / Temirkul Asanov [s.657-661]

Kırgızistan Milli Bilimler Akademisi Tarih Bölümü / Kırgızistan

Kırgız siyasi yapısı çağdaş tarih biliminde çok az bilinen bir meseledir. Bu anlamda Kırgız jenealojik efsanelerinin (Sanjırların) yazılı kaynaklarla karşılaştırmalı olarak incelenmesi Kırgız etnopolitik tarihinin yeni sayfalarını ortaya çıkarmaktadır.

Geneolojik efsanelere göre Kırgız soyağacı çok eski tarihlerden beri ikiye ayrılır. Bunlar “Otuz uul”-“İçkilik”, “Otuz uul”-“Bulgaçı”, “Otuz uul”-“On uul”, “Ong kanat”-“Sol kanat” olarak bilinmektedir. (5. s. 11,16) “Bulgaçıler” ve “On uul” kavim adları ile her zaman “İçkilik” grubu kastedilmiştir. Bunlardan hangisinin Kırgız halkı tarihinde daha belirleyici rol oynadığını bilmiyoruz. Fakat bununla beraber bu adlardan her birinin farklı dönemlerde oluştuğu ve Kırgız etnopolitik tarihinin belirli bir zaman dilimini yansıttığı bellidir.

Kırgızların oluşumu ve Kırgız-Otuz uul olmak üzere ikiye ayrıldığı hakkındaki efsanenin yer aldığı 16. yy.’da Farsça yazılmış “Şeceret-el-Etrak” eserinde benzeri nitelikte bilgilere rastlamak mümkündür. (9. s. 36) Bununla ilgili bilgileri Seyfeddin Aksikenti’nin 16. yy.’da yazdığı “Macmu at-Tavarih” eserinde de görmekteyiz. (8. s. 206-207) Bu eserde Kırgızların Ong kanat (Sağ kanat) ve Sol kanat (Sol kanat) olarak ikiye ayrılması olayları yer alır. Fakat 18. yy.’ın 70’li yıllarında yazılmış Çin kaynağı “Si-Yuy-Çji” daha doğru bilgiler vermektedir. (12. s. 78) Kaynakta Kırgızların iki yüzyıl önce Kuzey (Kırgız) ve Güney (Togosokole) olarak ikiye ayrıldıkları hakkında bilgiler verilmiştir. Böylece bu veriler belirli ölçüde Geç Ortaçağ ve Yeni Dönem Kırgız etnopolitik yapısının oluşumu ve gelişimi sürecine ışık tutabilir.

Kırgızlarda kabile oluşumları Ong kanat ve Sol kanat etnopolitik yapısının şekillenmesiyle yakından ilgilidir. Geçmişteki olaylar ana hatlarıyla halkın belleğine kazınmış, rivayet ve efsanelere konu olmuştur. Kırgızlarda dual (ikilik) etnopolitik yapının oluşmasına yol açan olayları anlatan Dolon Biy (Bey) efsanesi bunun açık bir örneğini teşkil etmektedir. Efsaneye göre, Dolon Biy en genç eşinin doğurmasını beklerken, ona bu iyi haberi verecek olana hediye olarak dokuz kır at ayırır. Bir gün hizmetçisi mutlu haberi iletmek ve hediyeyi almak için koşarak Dolon Biy’in yanına gelir. Erkek çocuğunun doğduğunu öğrenen Dolon Biy hizmetçisine hazırladığı hediyeyi verir. Kısa bir süre sonra başka bir hizmetçi gelir ve ikinci oğlunun dünyaya geldiği haberini iletir. Buna çok şaşıran Dolon Biy: “Yoksa o, birini doğurdu ve bir de yanına yabancı bebek mi aldı.” diye kendi kendine düşünür.

Dolon Biy birinci oğluna Ak uul (Ak-“gerçek”, “öz” anlamında) ikincisine ise Kuu uul (“şüpheli”, “üvey”) adlarını verir. Zamanla bu isimler Dolon Biy’in oğullarının ismi olarak pekişir. Fakat bu adları beğenmeyen eşi: “İlk çocuğu doğurdum sağ böbreğim rahatladı, ikincisini doğurdum sol böbreğim rahatladı. Onların adları Ong (sağ) ve Sol (sol) olsun” der. Böylece, efsaneye göre Ak uul’un soyundan olanlar kendilerini Ong kanat, Kuu uul’un soyundan gelenler ise Sol kanat adlandırdılar (14). Dikkat edilirse halk tasavvuru, Kırgızlarda doğal etnopolitik yapı oluşumunun tarihi bir eylem olup, göçebe toplum çerçevesinde böyle bir yapının oluşmasını çağın gereksinimi olarak görmektedir.

Şöyle ki, göçebe siyasi örgütlenmesi, kendine has geleneksel şekillenme özellikleri taşımaktadır. Ve bu sadece yapısallaşma açısından değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve siyasi alanlarda da kendini göstermiştir. Efsane, Kırgız etnopolitik yapısının bir diğer özelliğini, göçebe toplumunun bu modelinin şekillenmesindeki iki kanat arasında olan farklı gelişim düzeyini gözler önüne sermektedir. Kuu uul’un soyundan gelenlerin oluşturduğu Sol kanat, sosyal ve siyasi anlamda ikinci dereceden öneme sahipti. Efsanede Kuu uul’un “üvey” olduğunun ima edilmesi bunun bir göstergesi olabilir. Efsanenin bir diğer versiyonuna göre, Dolon Biy mal varlığını iki oğul arasında paylaştırır. Onların arasında at sürülerini, topraklarını ve halkı paylaştırırken, Ak uul’a mallarının sağ tarafı, Kuu uul’a ise sol tarafı miras kalır, böylece halk onları Ong (sağ) ve Sol (sol) olarak adlandırmıştır (3. s. 177). Miras, Kırgızların eski zamanlardan kalma bir geleneğidir ve sosyal ve politik çevrede özel sosyo-ekonomik ve siyasi anlam taşımaktadır. Şüphe yok ki bu, etnopolitik yapının oluşumunun ilk etabında önemli etken olmuştur.

Kırgız siyasi tarihinde Sağ ve Sol kanatlar dışında, Otuz uul -İçkilik veya Otuz uul- On uul (Bulgaçi) önemli bir rol oynamıştır. 20. yy.’ın başlarında Rus araştırmacı N. F. Sitnyakovskiy Kırgız soyağacı yapısıyla ilgili çalışmalarında şu bilgileri vermektedir:

“Fergane bölgesi Kırgızları kendilerini Otuz ogul (otuz oğul) ve İçkilik olarak iki büyük kanada ayrırlar. Birinci kanat Fergane bölgesinin doğu kısmında, Semireçye ve Kaşgar bölgelerinde, ikincisi ise Fergane vadisinin güneyine doğru dağlık bölgede yerleşmiştir. Her iki boy eski Sol ve Ong bölünümlerini korumuşlardır” (13. s. 99-110).

Konuyla ilgili bazı bilgilere, Kaşkar bölgesinin askeri konumu ve istatistiğini içeren eserin yazarı Rus general Kornilov’un kitabında da yer verilmiştir. “Kaşkar Kırgızları, Semireçye ve Fergane bölgesi Kırgızlarında olduğu gibi (Otuz uul ve İçkilik) iki kanada ayrılırlar. Bunlar ise kendi içlerinde küçük boy ve aşiretlere bölünürler.” (7. s. 233-234) Bir diğer yazar Sovyet etnograf B. K. Karmışeva Tacikistan’ın Cirgetal bölgesinde yaşayan İçkilik-Kırgızlarla ilgili derlemesinde şu bilgileri aktarmaktadır:

Aksakallara göre Kırgızlar “Tışkı Kırgız” (Dış Kırgızlar) ve “İçki Kırgız” (İç Kırgızlar) (İçkilik kabilesinin adı büyük ihtimalle buradan gelmektedir) olarak ikiye ayrılırlar. Onlara göre, Dış Kırgız (başka bir deyişle “Otuz ogul”/Otuz oğul) Celal Abad ve Narın bölgelerinin kuzey ve kuzeydoğusuna doğru yayılmış Kırgızlara denir. İçkilikler ise Özbeklerle karışmış ve içlere doğru yayılma gösteren Güneybatı Kırgızlarıdır. (15. s. 173)

Kırgız araştırmacı A. Sıdıkov ilk defa “On” ve “Sol” bölünüşüyle “Otuz ogul” arasındaki bazı noktalarda uyuşmazlık sorununun varlığına değinmiştir. Araştırmacı aynı zamanda şunları da haklı olarak sözlerine eklemektedir: “Kırgızların iki kanada bölünmesi gerçekten de eski zamanlara dayanır ve böyle bir bölünme sadece o dönem için önem taşımıştır.” Daha sonra A. Sıdıkov Oş bölgesi Kırgızları arasında yaygın olan efsaneden yola çıkarak (söz konusu “Otuz ogul” ve “On ogul” efsanesi) iki esas Kırgız boyunun adlarının genel adlardan ortaya çıktığına ve Kırgız halkının oluşumu ile yakından ilgili olduğuna dikkat çekmiştir. (1. s. 86)

Kırgız Sanjırasından iyi anlayan ve onları derleyen Umet Molda yazılarında Kırgızlar Otuz uul ve Bulgaçı olmak üzere ikiye ayrıldığını, ayrıca Ak uul (On kanat) ve Kuu uul’un (Sol kanat) Otuz uul’un soyundan geldiklerini, Karakola, Atbaşı, Narın, Oluya-Ata, Fergane ve Ketmen-Tübe bölgelerinde yaşadıklarını belirtmektedir (16. s. 336-337). Buna benzer bilgiler Milli Bilimler Akademisi Elyazmalar Fonunda da bulunmaktadır.

Elimizdeki kaynakların incelenmesi Kırgızların, eski zamanlardan beri, Geç Ortaçağ Dönemi, göçebe toplumunun etnik ve siyasi kurumunun esası olarak, dual yapı çerçevesinde birleştiklerini göstermektedir. Yapının bu şekilde oluşumu uzun zaman dilimi içerisinde farklı boy ve kavimlerin bir bütünü olarak ortaya çıkmıştır. Üstelik bu oluşum halkın kendisinin geçtiği şu veya bu tarihi duruma zamanla bağlı olmuş ve uyum sağlamıştır. Büyük ihtimalle, ilk başlarda o etnik bir birlik olarak tek bir Kırgız etnosu etrafında siyasi olarak toplanmış farklı kabilelerden oluşmuştur. Bu durumda etnik ve politik ilişkiler tahminen aynı olmuştur. Fakat daha sonra etnik ilişki sabitleştirici bir hal almış ve Kırgızlar uzak kabile yapısını sadece koruyarak şimdiki görünümlerini kesin olarak kazanmışlardır. Bu yüzden özellikle bu yapı, halk efsanelerine Otuz uul -On uul/Içkilik/veya Ong kanat- Sol kanat olarak geçen Kırgız siyasi örgütlenmesiyle yakından ilişkilidir. Bu nedenle doğal olarak, bu adlar arasında herhangi bir siyasi bağın olup olmadığı ve eğer böyle bir bağ var ise bunlardan hangisi Kırgızlarda dual etnopolitik yapının temellerini atmıştır, sorusu ortaya çıkar. Bu soruya cevap bulmak zor gibi gözükmektedir, çünkü dual yapının kökenleri eski dönemlere, Türk-Hun dönemlerine dayanır.

Göçebe toplumlardaki dual yapı şekli Orta Asya’nın birçok etnik grubunda geleneksel hal almış ve başka halkları da etkisi altına almıştır.Bölgenin etnokültürel ortamıyla kaynaşan Kırgızlardan sonra bu politik olayın ya taşıyıcıları olmuş ya da bu geleneği eski Hun veya Türklerden miras olarak almışlardır. İncelememiz Geç Ortaçağ Dönemi’ni kapsadığı için, bizi ilgilendiren Kırgızların siyasi olarak bağımsız ve etnik olarak oluştukları tarihi durumdur.

Ünlü bilim adamı etnograf S. M. Abramzon Kırgız toplumsal düzenine ilişkin, özellikle, 16-17. yy.’da Tiyenşan Kırgızlarında derebeylik düzeni hakkında mevcut bilgilere dayanarak, böyle bir düzenin Kırgız kabileleri arasında M.S. 1. bin yılın sonlarına doğru oluştuğunu söylemektedir (2. s. 155-156). Daha sonra S. M. Abramzon ataerkil düzenin kısmen ekonomiyi, toplumsal ilişkilerin büyük bölümünü, yaşamın hemen hemen her alanını etkilediğini ve ideolojiye de yansıdığını belirtmiştir (2. s. 156).

Adı geçen bilim adamı soruna sınıfsal-Marksist bağlamda yaklaşmaktadır. Göçebelerde Derebeyi-ataerkil düzenin mevcudiyetinin özellikle ekonomi alanına, toplumsal ilişkiler ve ideolojiye yansıması bizim incelediğimiz meseleyle yakından ilişkilidir. Çünkü dual yapının ilk şekli, kabile ve boylar arasında bile iki kola ayrılma prensiplerinin yaygın olduğu ataerkil düzenin esaslarında oluşmuştur. Örneğin, sol kanada dahil olan Kıtay kabilesi “Tömön Tamga” ve “Jogor Tamga” olarak iki esas gruptan oluşmaktaydı. Jetigen kabilesi “Kırgıy” ve “Kıbal”, Munduz kabilesi “Ak Koyluu Munduz” ve “Bay Munduz”, Kuşçu kabilesi “Jooş” ve “Mingduulat” olarak iki kola ayrılmaktaydı. Aynı durum sağ kanattaki kabileler için de söz konusuydu. Bu durum kabile içi gelişme sürecinde ayrı ayrı grupların doğal olarak esas kitleden ayrılmaları diğerleriyle geleneksel etno kültürel yakınlığını korumakla birlikte özgür ekonomik yaşam sürmeleriyle açıklanabilir. Bu bölünme, mevcut ataerkil normlar ve geleneklerle düzenlenmekteydi.

Kaynakların analizi, etnik faktörün göçebe toplumunun siyasi gelişiminde önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Nitekim, Kırgızlarda etnopolitik yapının oluşumu süreci Kırgız halkının oluşumunun son devri ile aynı zamana denk gelmiştir. Buna dayanarak, kabileler topluluğu Otuz uul’un, ilk başta yeni oluşan Kırgız etnik birliği içerisinde etnik bir ad olduğu hipotezini ileri sürebiliriz. Ayrıca, Otuz uul ve On uul bölünüşünün Kırgız dual yapısının ilk şekli olma ihtimali de mevcuttur. Etnos dahilindeki sabitleşme süreci, çekirdeği Kırgız ve eski Türk-Moğol kabilelerden oluşan iki kanadın paralel olarak gelişmesini sağlamıştır. Bu düzen 15. yy.’nın ortalarında şekillenme sürecini tamamlamıştır.

Kırgız etnopolitik yapısındaki sonraki gelişmeler esasen bölgedeki siyasi, ekonomik, demografik, coğrafi ve etnik duruma bağlı olmuştur. 16. yy.’ın ilk yarısında yukarıdaki faktörlerin etkisiyle ve Moğolistan’a Kırgızların girmesiyle Otuz uul, Ong kanat ve Sol kanat olmak üzere ikiye ayrıldı. Fergane’de yazılmış “Macmu-at-Tavarih” adlı esere göre, sağ kanat ve sol kanadın ortaya çıkması Fergane tasavvuf çevrelerinden olan, İmam İbrahim Zaranciş adlı birisi tarafından yapılmıştır. (8. s. 205) Tasavvufçuların Kırgızlarla olan dolaysız ilişkileri Kırgızlar arasında tasavvufun yayılmasına olanak sağlamıştı. Tasavvur dini konumların göçebeler arasında sağlamlaştırılması amacı ile Sanjıra’yı belirli düzeyde kullanmışlar. Bu yüzden İ. İ. Zaranciş’in incelediğimiz konuyla herhangi bir ilgisi olduğu düşünülemez. Çünkü böyle bir yapının oluşması, yüzyıllarca zaman almıştır. Bizi ilgilendiren, kaynaktaki diğer bilgiler olmalıdır. Kaynağa göre 16. yy. başlarında Kırgız siyasi yapısı belli bir değişime uğramıştır. Bu, daha çok Kırgızların üstünlüğü eline geçirmesi ile ilgilidir. Moğol kabilelerinin kalıntılarını içlerinde eriterek, Kırgızlar siyasi etki alanlarını yavaş yavaş genişletmişlerdir. 16. yy. eseri “Macmu at-Tavarih’te de belirtilen, Kırgız siyasi yapısındaki değişmeler böyle bir ortamda gerçekleşmiştir.

Yine aynı kaynağa göre, 16. yy. başlarında Kırgız dual yapısının temelini Sağ ve Sol kanatlar oluşturmaktaydı (“Ong kanat” ve “Sol kanat”). Bu faktörde ilginç olan şey, “Sağ kanadın” “Otuz uul (ogul) ” ve “Bulgaçı” gibi iki büyük grubu içine almasıydı. Bilindiği üzere, “Bulgaçı” İçkilik grubunun bir diğer adıdır. Böyle bir durum nasıl açıklanabilir ve hangi nedenden dolayı iki büyük kabile sağ kanat içerisinde bir araya gelmiştir?

Otuz ogul grubu iki kola ayrıldığında siyasi güç dağılımı “Ong kanattan” yana daha ağır basmaktaydı. Bu, sağ kanadın içinde bulunan bazı kabilelerin siyasi yükselişinin başlangıcı olmuştur. Yeni ve daha toplu Kırgız siyasi oluşumunun yönetim mekanizması değişmemiş ve dual yapının Ong kanat ve Sol kanadı bu oluşumun temeli olmuştur. Büyük ihtimalle de bu yapının yöneticisi üst tabakası eski Otuz uul kanadından çıkmıştır.



Bu yüzden Ong kanat bil fiil yönetici Otuz ogul ve rakip grup Bulgaçi’den (İçkilik) oluşmuştur. “Macmu-at-Tavarih isimli eserde Salus Bey Bulgaçı adlı birisinden bahsedilmektedir. Görünüşe bakılırsa Salus Bey Bulgaçı, bir zamanlar İçkiliklerin başında duran “Bulgaçı” Moğol boyundan olmuştur. Daha sonra Mohammed Haydar şöyle yazmıştır: “Kırgızlarda Moğol kabilesi olmakla beraber, Hakanlarla olan anlaşmazlıklar yüzünden Moğollarla yollarını ayırmışlar” (10. s. 184). Bu, Kırgızların bir süre Moğolların terkibinde bulunduklarını ve hemen hemen bir birlerinden çok az ayrıldıklarını ifade ediyor. Ayrıca Muhammed Haydar’ın eserinde adı geçen Moğol kabilesi “Bulgaçıların” Kırgızlarla ortak yaşam sürdürdükleri ve Kırgız kabilelerinden birinin başında oldukları ihtimali de yok değildir. (10. s. 104) “Macmu at-Tavarih’te Bulgaçıların Boston, Dölös (Tölös), Teit, Kangdı, Kırdırşa ve Joo-kesek” kabilelerinden oluştuğu yazılmaktadır. Otuz oğul’un temelini Adine (Adigine), Tagay, Munguş ve Kara Bagış kabileleri oluşturmaktaydı. Kaynakta belirtilen sadece Tagay kabilesinin kolları şu şekilde sıralanmıştır: Jediger, Sayak, Bugu, Döölös. Döölös, Sarı Bagışların Atası sayılıyordu. Kaynak, görünüşe göre Şolto boyunu da göz önünde bulundurmuştur (8. s. 205-206). Bu bilgiler sağ kanadın, özellikle Tagay kolunun siyasi yükselişinin bir kanıtı olabilir mi? Sol kanada gelince, burada Basiz, Munduz, Kıtay, Çon bagış, Saru ve Kuşçu kabileleri bir araya gelmiştir. Tagay kabilesine Monoldor, Çerik ve Konurat boyları dahil değildir. Jenolojik rivayetlere göre bu kabilelerin kökeni Adigie ve Tagayın efsanevi kız kardeşleri Nal Ece’ye dayanmaktadır. Konurat veya Hongirat birçok kaynakta eski Moğol kabilesi olarak gösterilmektedir. Çerik boyunu Moğol kabilesi olarak kabul etmek mümkündür. “Macmu at-Tavarih’te” belirtilmiş jeneolojik çizgilere göre İnga Tora Baymurat Çerik, Moğol soylularından birisi olmuştur. Bir zamanlar Tyan-şan bölgesinde yaşamış ve kalan kısmının tamamı Moğol grubunun sağ kanadına birleşen Monoldor’un ismi derin bir analiz gerektiriyor. Böylelikle artık 16. yy.’da Kırgız halkının etnik terkibi sabitleşmeye başladı ve dual yapı esaslarına dayalı Kırgız halkının siyasi yapısı Sol kanat ve Ong kanat şeklinde oluştu. Bu yapı, göçebelerdeki devlet kuruluşu seviyesindeydi ve onun temellerinde hakimiyet ve yönetimin siyasi kurumları ve onun karakteristik belirtileri oluşturuldu. Yönetim ve hakimiyetin esas güçlerini elinde toplayan beylik kurumu, 19. yy. başlarına kadar Kırgız toplumunda önemli bir rol oynamıştır. Tarihi olayların gelişimi, bu yapının daha sonraki gelişmesini siyasi ve etnik etkenlerin yanısıra Moğolistan’ın parçalanmasının da önemli derecede etkilediğini gösteriyor. Moğol Hakanlarıyla Kırgızlar arasındaki, Moğolistan’ın yayla ve otlaklarına sahip olma rekabeti, Kırgızların üstün gelmeleri ve yavaş yavaş bu bölgeleri elde etmeleriyle sonuçlandı, geri kalan Moğollar ise asimile edildi. Olaylara tanık olmuş Moğol tarihçi Mohammed Haydar şunları belirtmektedir: “Moğolistan’daki bütün karışıklıklara Kırgızlar sebep oluyordu” 916’dan (1510-1511) itibaren Kırgızların yüzünden hiçbir Moğol Moğolistan’da yaşayamıyordu. (10.154; 461) O. Karayev’in elde ettiği kesin bilgilere göre 16. yy. ortalarında “Calıştan (Karaşar’dan) Çu-Talas ovasına kadar yayılmış Kırgızlar Moğolları kuzey Tyan-şan’dan tamamen çıkardılar. (6. s. 101-102) Dolayısıyla, Kırgızlar zamanla Merkezi Tyan-şan’ın bölgelerinde, yer-yer Pamir-Altay dağlık bölgesinde, Fergane bölgesinin bir kısmında ve aynı zamanda Doğu Türkistan’da yerleşmişlerdir. Bu olaylardan sonra esasen Moğolistan’ın yukarıda belirtilen bölgelerine yerleşen Kırgızlar, coğrafi özelliklerine göre en az üç grup oluşturmuşlardır. Bu gruplar birbirinden ayrıldıkları halde geleneksel siyasi yapıyı korumuşlar. Doğal olarak Çin kaynağı “Si-yuy-çji”de de belirtildiği gibi tabi ki bu durum da Kırgızların siyasi yapısı belirli değişikliklere uğramıştır.

Adı geçen kaynakta şöyle anlatılmaktadır:

“Zamanla nüfus artıyordu ve av bölgeleri yetersiz kalıyordu, bu nedenle toprak mücadeleleri artmaktaydı…220 yıl önce onlar barış antlaşması yaptılar ve nüfusu eşit hisselere ayırdılar, iki kanada yayıldılar, zengin yöneticiler seçtiler ve onlara yönetecekleri yerleri, toprakları, nehirleri, dağları gösterdiler. Kanadın birisi kuzey (Ke-er-ge-çi-sı), diğeri ise güney (To-go-so-ho-le) olarak adlandırılıyordu. Aynı zamanda her kanat da kendi içinde kollara ayrılmaktaydı.” (12. s. 78)

Bu kaynak net bir şekilde güney kanadı Toguz uul ve kuzeyi Kırgız olarak belirtmektedir. Bu bilgilere yer verirken Çin yönetimi her halde kaynak olarak 200 yıl önceki tarihi olayları konu edinen efsaneyi kullanmıştır. Her ne kadar bu bilgilerde yeni yapının ortaya çıktığı gösterilmese de Kırgız kabile ve soy yapısındaki değişiklikler kısmen onaylanmaktadır. 16. yy. aşağı yukarı ortalarında gelişen bu olaylar öyle görünüyor ki sağ kanadın jeneolojik efsanelerinde de tespit edilmiştir.

Efsaneye göre, “Ak uul’un (Sağ kanat) evlatları Adigine ve Tagay mirasın (mal varlığının) paylaşımı nedeniyle bir ziyafet vermişlerdir. Bu ziyafet sırasında aralarında hayvan, toprak ve halkı paylaşma antlaşmasına varmış, sınır olarak ise Oş’ta Kara Darya nehri belirlendi. Nehrin sağ tarafı Tagay’a sol tarafı ise Adigine’ye verildi. Mal varlığının paylaşımı sırasında onlar “Ordo Atış (aşık atma)” oyunu oynarken aralarında tartışma çıktı. Tartışma halk tarafından yatıştırılsa da onların arasındaki düşmanlık geçmedi. Bunun sonucu olarak Tagay sadece kendi halkını yönetebiliyordu, At-Başı’dan Namangan’a (Ketmen-Tube, Çatkal’da dahil olmak üzere) kadar olan topraklar onun yönetimi altındaydı. (3. s. 177)

Bu bilgileri düzenlediğimiz zaman aynı tarihi olaydan görebiliyoruz. Bununla ilgili olarak A.N.

Bernştam’ın makalesinde Çin kaynaklarına dayanarak Doğu ve Batı burutları arasındaki sınırlarını özellikle Kara Darya nehri boyunca olduğu belirtilmektedir. (3. s. 427) bizim fikrimizce bu bilgiler bir tesadüf değildir. Kara Darya nehri havzası Kırgız siyasi oluşumu açısından özel bir yere sahiptir. Bu tarihi ve coğrafi bölge, siyasi oluşumda meydana gelen yapısal değişim süreci ile yakından ilişkilidir. Bazı kabilelerin o dönemde mevcut yapısal oluşum çerçevesinde yükselmesi ile, sadece akrabalık özelliklerine göre değil, aynı zamanda Moğolların dağılmasıyla bölgedeki durumu göz önünde bulundurarak birleşen belirli siyasi güçler meydana çıkmaktaydı. Bu güçlerin amacı, Kırgızların coğrafi dağılımını da dikkate alarak, daha toplu bir siyasi örgütlenme meydana getirmektir. Böyle bir kuruluşun oluşumu dönemin zaruriyetiydi. Çünkü Moğolistanın dağlık bölgelerine yayılmış Kırgızlar zamanla birbirlerinden uzaklaşmıştı. Burada onları yayla otlak bölgeleri daha çok çekiyordu. Fakat bununla beraber göçebe toplumun düzenlenme açısından dual etnopolitik yapısının ana çizgileri yine de korunmuştu. Şimdi bu yapı toplumda bütün Kırgız kabileleri, aynı zamanda bölgesel coğrafya özelliklerine dayanarak ortaya çıkan yeni siyasi oluşumlar için, ideolojik temel olarak görev yapıyordu. Böylece 16. yy. ortalarında Kırgız siyasi oluşumundaki değişimin karakteri, “Tuguz uul” grubunun esasen içkilik ve sağ kanattan Manguş ve Adıgine kabilelerinden, “Kırgız” grubunun ise Kırgızıstan’ın kuzeyinde yaşayan sağ ve sol kanatlardan oluşmasında ibaretti. Kırgızların bu yapısı Cunarların işgaline kadar süregelmiş ve göçebe Kırgız toplumunun siyasi düzeninde belirli bir rol oynamıştır.

1 Abdıkerim Sıdıkov-Natsionalnıy Lider-Bişkek 1992.

2 Abramzon S. M. Kirgizı i ih etnogenetiçeskiye i istoriko-kultırnıye svyazi. L., 1971.

3 Bala Ayılçının sanjırası//Kırgız sanjırası. -Bişkek 1994.

4 Bernştam A. M. Istoçniki po istoriyi kirgizov v XVII veka//Voprosı istorii No: 11-12, 1946.

5 Jumabaev S. Kırgız sanjırası//Rukopisnıy fond Natsionalnoy Akademii nauk Kırgızskoy Respubliki/RKF NAN KR/No 564.

6 Karaev O. Çagatayskiy ulus. Gosudarstvo Xaydu. Mogulistan. Bişkek, 1995.

7 Kornilov. Kaşkariya ili Vostoçnıy Turkestan. Opıt voyenno-statistiçeskogo opisaniya. Taşkent, 1903.

8 Materialı po istorii kirgizov i Kirgizii. Vıp. 1. M., 1973.

9 Materialı po istorii kirgizov i Kirgizii. Vıp. 2//Rukopisnıy fond Natsionalnoy Akademii nauk Kırgızskoy Respubliki/RKF NAN KR, No629/5176/.

10 Mırza Muhammed Haydar. Tarix-i Raşidi//Vvedeniye, perevod s persidskogo A. Urunbayeva, R. P. Djalilovoy, L. M. Epifanovoy. Taşkent 1996.

11 Moldo Muhammed Ali Kıpçakı. Kırgız Tarıxı, kırgızdardın uruuga bölünüşü tuuraluu//Rukopisnıy fond Natsionalnoy Akademii nauk Kırgızskoy Respubliki/RKF NAN KR, No47.

12 Suprunenko G. P. Materialı iz kitayskih istoçnikov poistorii kirgizov XVIII-naçalo XIX v. v Frunze, 1976//Rukopisnıy fond Natsionalnoy Akademii nauk Kırgızskoy Respubliki/RKF NAN KR, No 5179.

13 Sitnyakovskiy N. F. Tablitsa kirgizskih rodov Oşskogo uyezda//Izvestya Turkenstanskogo otdela RGO. T. II. Vıp. 1., Taşkent 1990.

14 Talas oblastınan jıynalgan materialdar. //Polevıye zapisi za 1994 god.

15 Trudı Kirgizskoy arhelogo-etnografiçeskoy ekspediysii. T. 3. M., 1959.

16. Ümöt Moldonun arhivinen köçürmö//Rukopisnıy fond Natsionalnoy Akademii nauk Kırgızskoy Respubliki/RKF NAN KR, No191.

Yarkent Hanlığı (1465-1759) / Dr. Amanbeck H. Djalilov [s.662-669]

Abu Rayhan Berûni Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü / Özbekistan

Yarkent Hanlığı, Doğu Türkistan’da 300 yıl kadar (1465-1759) hüküm süren bir hanlık olmuştur. Yarkent Hanlığı değişik zamanlarda Duglat, Çağatay ve Hoca sülaleleri tarafından yönetilmiştir. Yarkent Hanlığı’ndan önce Doğu Türkistan’ı Çağatay Tuğluk Timur Han (1348-1363) soyuna mensup hanlar yönetmişti. Bu hanlık tarihte Moğolistan olarak adlandırılmıştır. Bu devlete bağlı en önemli bölgelerden olan Kaşkar, Yarkent ve Hoten vilayetleri Cengiz Han döneminden itibaren Duglat emirleri tarafından yönetilen yarı bağımsız devlet olmuş ve Moğolistan hanlarına itaat etmişlerdir.1

XIV. yüzyılın ortalarında Çağatay ulusu başkenti Elmalık olan Moğolistan ve başkenti Semerkant olan Timuriler Devleti adıyla iki önemli devlet kurmuşlardı oluşmuştu. Bağımsız Moğolistan Devleti, “İpek Yolu” sayesinde zengin olan Uygur ve Moğol toprak sahipleri tarafından kurulmuştur. Ancak, Maveraün-nehr’de olduğu gibi Doğu Türkistan’da da hanın, Cengizhan’ın evlatlarından birinin olması geleneği bozulmamıştı. Onun için Aksu hakimi Emir Bulacı, İli vilayetinden, 18 yaşındaki Tugluk Timur’u getirip Çağatay soyundan Divan Han’ın oğlu olarak tanıtıp onu han ilan etti ve bütün Moğolları ona han demeleri için zorladı. Bu gencin hükümdarlığı altında bağımsız devlet kuruldu. Tanrı Dağı’nın güneyindeki göçebe vilayetleri ve Doğu Türkiztan’ı (Munglay Subi) içine alan bu devletin yönetimi, Çingiz Han’dan gelen geleneklere göre Duglat beylerine verildi. Fakat onların hepsi tam bağımsız hanlık olmak için çaba gösteriyorlardı. 1456 yılında Duglat Sansız Mirza’nın (1457-1465) oğlu Ebu Bekir Mirza, Doğu Türkistan tahtının varisi Emir Muhammed Haydar’ın yardımıyla zafer kazanarak bağımsızlığını ilan etti. Kaşkar ve Hoten’deki Moğol emirlerini kovarak onların topraklarını kendi devletine birleştiren Ebu Bekir Mirza, Yarkent’i başkent yaptı. Başkentin Yarkent olmasından dolayı hanlık, Yarkent Hanlığı olarak adlandırıldı.2

Fakat, tarihçiler eserlerinde bu hanlık için Kaşkar Hanlığı, Memleket-i Mogoliya, Memleket-i Yarkent, daha sonraları da Sayidiye Devleti gibi adlar kullanmışlardır.

Mirza Ebu Bekir Han, sayıca az olmasına rağmen, güçlü ve düzenli bir ordu kurdu ve bu ordu sayesinde devletin sınırları genişledi. 1499-1502 yıllarında Mirza Ebu Bekir Han, Bulur, Bedahşan, Karategin, Dervaz, Pamir Beyliği ve Keşmir vilayetlerini kendi etkisi altına almayı başardı. 1493-1512 yıllarında Fergane sınırına iki kez sefer düzenleyerek Os ve Ozgan’ı, 1504’de Aksu ve Üçturfan şehirlerini hakimiyeti altına aldı. Mirza Ebu Bekir Han, 48 yıl hanlığı yönetti ve 1514 yılında öldürüldü. Onun yerine tahta çıkan Cihangir Mirza sadece yedi gün hakimiyette kalabildi.3 Daha sonra Yarkent Hanlığı’nın tahtına Moğolistan Hanı Yunus Han’ın torunu Sultan Seyit Han çıktı. Hanlık, Tuğluk Timurhan’ın evlatlarının eline geçti. Onlar da Çağatay soyundan sayılmaktaydılar. Tarihte onların hakimiyet dönemi 1692-1696 yılları olarak gösterilmesine rağmen 1706’ya kadar hakimiyette kaldılar. 1692-1696 yılları Yarkent Hanlığı, Hocalar sülalesinin hükümranlığı altında olmuştur. Mahmudi Azam, Hoca Ahmet ibn Hoca Celalleddin, Kosoniy Dahbedi (1461-1542), evladı Hidayetullah Hoca, Ufuk Hoca oğulları Yahya Hoca, Han Hoca (1692-1694) ve Mandi Hoca (1694-1696) Yarkent Hanlığı’nda hakimiyette olan Hocalar sülalesinin temsilcilerilerdi. Ondan sonra 1706 yılından itibaren Hocalar sülalesine mensup Hoca Mahmudi Azam’ın oğulları Muhammad Amin Hoca’nın evlatları “Ak tokiylikler” ve Hoca Ishak Veli

Hoca Aziz’in evlatları “Kara tokiylikler” hakimiyete geldiler. Onların hakimiyetinde hanlık bazen Çungar Hanlığı’nın yönetimi altında, bazen de bağımsız olarak 1759 yılına kadar varlığını korudu. İlerleyen dönemlerde Hocalar sülalesinin mensupları arasında süren iktidar savaşlardan faydalanan Çin Mancur sülalesi, Yarkent Hanlığı’nı 1759 yılının Ekim ayında işgal ettiler ve ona “Sincan-Yeni Sınır” adını verdiler. İli’yi (Gulca) başkent ilan ederek, Hanlıkta askeri yönetim uygulamaya başladılar.4

Yarkent Hanlığı’nın siyasi yönetimi, Han’ın yönetiminde bir çeşit monarşi yönetimi haline gelmiştir. Hanlık babadan çocuğa, ya da sülaleden birine geçerdi. Ancak, geleneğe göre Han, boybeyleri ve kabile temsilcileri tarafından seçilirdi. Han seçimi töreninde, varis beyaz bir abaya oturtulur ve Cuma namazında adına hutbe okutulurdu. Hatta, Han’ın adına para da bastırılmıştır. Turfan şehri Hanlığın ikinci başkenti olmuştur. Devleti Sultan Seyithan yönetse de, asıl hakimiyet ağabeyi Mensur Han’a verilmiş ve para onun adına bastırılmıştı.

Yarkent Hanlığı’nda sırayla aşağıdaki hanlar hükümranlık etmişlerdir; Duglat sülalesinden Mirza oğlu Ebu Bekir Han Sansız (1465-1514), Cihangir Han ibn Ebu Bekir Han (1514 yılında yedi gün), Çağatay sülalesinden Sultan Seyit Han ibn Sultan Ahmet Han (1514-1533), Abdureşit Han ibn Sultan Seyit Han (1533-1563), Abdül Kerim Han ibn Abdürreşit Han (1563-1591), Muhammed Han ibn Abdürreşit Han (1591-1609), Sücaaddin Ahmed Han ibn Muhammed Han (1609-1618), Kurayiş Sultan ibn Ulus ibn Abdürreşit Han (1618 yılında toplam dokuz gün), Abdüllatif Han oğlu Ufuk Han (1618-1630), Sultan Ahmed Han Polathan (1630-1633) ve (1636-1638), Mahmudhan (Kılıçhan) ibn Timur Sultan yani Ziyaüddin Ahmet ibn Sücaaddin Ahmet (1633-1636), Abdurrahim Han oğlu Abdulla Han (1638-1668), Abdullah Han oğlu Yulbars Han (1668-1669), Yulbars Han oğlu Ebu Seyit (1669), Yulbars Han oğlu Abdulatif (1669-1670), Abdürrahim Han oğlu İsmail Han (1670-1678), Hoca Hideyatullahhan-Ufuk hoca ibn Hoca Muhammed Yusuf ibn Hoca Muhammed Amin-hoca kalon-ibn Hoca Ahmed-Kosoni, Dahbedi-Mahdumi Azam (1678. yıl), Abdürreşithan ibn Sultan Seyit Bobohan (1678-1682), Muhammed Eminhan Sultan Seyithan Bobohan oğlu (1682-1692), Hoca Yahya Han ibn Ofok Hoca (1691-1694), Hoca Mahdib ibn Ufuk Hoca (1694-1696), Akbaşhan-Muhammed Müminhan ibn Sultan Seyit Bobohan (1696-1706), Doniyol Hoca, Hocam Padişah ibn Ubeydullah Hoca, padişah oğlu ve onun evlatları Yarkent Hanlığı’nı, Çungar hanlarının derebeyi sıfatında 1706-1713 ve 1720-1735 yıllarında yönettiler. Hoca Yakub (Hoca Cahan) 1735-1755 yıllarında Bağımsız Hanlığın hükümdarı oldu. 1755-1759 yıllarında Hoca Burhaneddin Hoca Ahmet oğlu Yarkent’te hakimiyete geldi ve bu dönemde Mançur Çin İmparatorluğu’na karşı savaşta şehit oldu. Yarkent Hanlığı yok edilerek, Çin İmparatorluğu’na tabi edildi.5

Yarkent Hanlığı’nı, hanlıktaki makam sahibi beylerden ve muhtarlardan oluşan meclis kurulu yönetiyordu. Mecliste her kes makamına göre otururdu.

Hanlıkta vergi, gelir, gider defterini hazırlamasıyla sorumlu tutulan Han Divanhanesi mevcuttu. Hanlığın gelirleri han ailesi, yerel beyler, üst düzey saray yöneticileri ve itibarlı Moğol kabileleri arasında paylaştırılırdı.

Geleneğe göre Kaşkar ve Yenisari (Yeni Hisar) Seyit Muhammad Mirza başkanlığında Duglat emirlerinin yönetimine verilmişti. Aksu ve Uc Reşit Sultan’a ait olup Curas kabile emirleri tarafından yönetilmekteydi. Emin Hoca Sultan ve Abdureşit Sultan’ın yönettiği Hotani, daha sonralar Barlas ve Duhtuy kabile emirlerinin yönetimine verilmişti. 1516 yılında Sultan Seyit Han ile Mensur Han arasında yapılmış anlaşmaya göre, Turtan ve Colisi ise Mansur Han’ın yönetimi vermişti. Kucor ve Boy, Mansur Han’ın kardeşi Bobocok Sultan’ın yönetiminde olup, sonralar Mansur Han’ın yönetimi altına geçmiştir. Buradan da görüldüğü gibi, vilayet ve şehir hakimleri, hanın akrabaları, askeri makam sahipleri ve kabile rehberleri arasından seçilmekteydi. Bölgelerin askeri yöneticileri de bu şekilde seçiliyordu.

Hanlık hakimlerinin oğulları (bek) için beylikler belirleniyordu ve her bey kendi beyliğinin bağımsız hükümdarı sayılırdı. Onların, hanın askeri orerasyonlarına katılmakla yükümlü kendi orduları vardı. Savaşta elde edilen ganimetin beşte biri, beylikten toplanan vergilerin bir kısmı onlara veriliyordu. Yerel bey ve emirleri kendi orduları olduğu için sık sık merkezi iktidardan ayrılma girişimleri olmuştur. Bu nedenle Abdürreşit Han, yerel bey ve emirlerin ordularına bağımlı olmamak için, han hazinesine vergi ödeyen Uygur çiftçi ve zanaatkarlarından oluşan düzenli bir ordu kurdu.

Yarkent Hanlığı’nın idari sisteminde, mahkeme ve idari işlerin yönetiminden sorumlu, handan sonra ikinci önemli makam olan ulusbeyi (boy beyi) makamı da ırsi olarak el değiştiriyordu. Ama Abdürreşit Han yeni bir düzenlemeyle, ulusbeylerinin hak ve görevlerini kısıtlayarak, atabeye verilen pay ve miras hakkını korumuş oldu. O, ayrıca mühürdar, emir ül-ümera, hakimbek, eşikagabek (kapıcı) ve onun yardımcısı gibi makamlar oluşturmuştu. Mühürdarın görevi vezirlik yetkisine denk geliyordu. Askeri idare sistemdeki sıralamada ise Yarkent ve Kaşkar valileri askeri kumandan görevini de üstlenmekteydiler. Bu makama ise sadece han soyu ve taht varisleri uygun görülüyordu.6

Yarkent Hanlığı’nda, yüksek devlet yönetimi vezir-i azam, emir’ül ümera-büyük emir, mühürdar, eşikağabek ve hakimbekten oluşan şahısların ellerindeydi. Bazı kaynaklara göre Hanlıkta, haznedar (hazinecibek), dorugabek, yarokbek, sangbek, urdabek, tumenbek, binbek, yüzbek, mirapbek, mutevvelibek, naipbek, fazibek, mufti, alam ohunum-şeyhü’l islam, paşabek, bakmadorbek, hurcayinbek, aymakbek, altınbek, misbek, şatırbek, pazarbek, tavacı, utarcı gibi makamlar vardı.

Onlar Maveraün-nehr’in idari sistemindeki mevcut makamlara benzese de, makamlardaki şahısların yetki ve yükümlülükleri arasında büyük farklılıklar vardı. Yarkent Hanlığı’nın orduları, atlı ve yaya askerlerden oluşuyordu. Ordu, bölüm ve altbölümlere ayrılarak, onların başında tümenbaşı-harcınbegi, binbaşı, yüzbaşılar duruyordu. Yaya askerler her on evden bir asker almak yoluyla oluşturulmuştu. Onlar, ateşli silahlarıyla kaleleri kuşatarak ellerine geçirdikleri ganimetin beşte birini hana verir, geriye kalanını da askerler kendi aralarında paylaşırlardı.7

Yarkent Hanlığı’nın halkı esasen çiftçilik, hayvancılık ve zanaatkarlık, kısmen de balıkçılık ile uğraşıyordu. Hanlığın vahalarında yaşayan halk, çiftçilikle uğraşarak buğday, arpa, pirinç, susam, kendir, pamuk gibi ürünler yetiştiriyorlardi. Örneğin, Kaşkar vilayetinin toprakları çok verimliydı. Burada buğday, pirinç, arpa, susam gibi tahıl bitkileriyle birlikte pamukçuluk, ipekçilik, bahçıvanlık da çok gelişmiştir. Ayrıca burada yapılan üzüm pekmezi çok ünlüydü. Dokumacılığın gelişmiş olduğu Hotan toprakları da oldukça verimliydi. Burada Kendir ve dut ağacının yetiştirilmesine özellikle önem veriliyordu. Turfan vilayetinin iklimi sıcak ve toprağı çok verimli olduğu için yılda iki kez buğday ve arpa ürünleri alınabilmekteydi. Burada Suluv, susam, üzüm ve dut ağacı yetiştirilmekteydi. Bahçivanlık çok gelişmişti. Turfan’ın kara üzümleri ihraç ediliyor ve şerbet yapımında kullanılıyordu.8

Yarkent vilayetinin toprakları oldukça verimliydi, halkı çiftçilik, bahçıvanlık, meyve ve sebzeler yetiştirmekle uğraşıyordu. Dokuma ise kadınların esas uğraşlarındandı. Mirza Ebu Bekr hakimiyeti döneminde yaklaşık 12 bin bahçenin yarıdan çoğu Yarkent vilayetinde idi.9

Aksu vilayetinde de çiftçilikle uğraşılıyor, buğday, arpa, suluv, susam, zigir, fasulye, pamuk vb. sebze ve meyveler ekiliyordu. Aksu da yetişen armutlar ihraç ediliyordu. İli vilayeti tahıl ürünlerinin yetiştirilmesinde ilk sırayı alırdı. İli vilayeti özellikle elması ile meşhurdur.

Kısaca özetlersek, çiftçilik Yarkent Hanlığı halkının asıl geçim kaynağı olmuş, burada buğday, arpa, suluv, mısır, susam, zigir, kendir, pirinç, mercimek, fasulye, darı gibi tahıl ürünleri ve pamuk, tütün, kendir gibi bitkiler yetiştirilmişti. Elma, nar, armut, şeftali, üzüm, incir, ceviz vb. meyveler yaygın olarak yetiştirilmiştir. Meyvesiz ağaçlardan, ak kavak, kara ağaç, çam, ak kayın, dut ağaçlarının yetiştirilmesine ayrı bir değer veriliyordu. Bostancılar ise genellikle kavun, karpuz, kabak üretmişlerdir. Sebzecilik de çok gelişmişti. Hanlığın sıcak bölgesi olan Turfan’da hava sıcaklığı yazın +48 dereceye kadar çıkıyordu. Burada yağmur sularından başka, Tarım, Yarkent, Hotan, Timan, Kızıl, Zerafşan, Aksu, Yurunko, İli gibi ırmak suları yardımıyla da sulama yapılıyordu. Çiftçilikte kazma, orak, çapa, ağaç kürek, demir kürek, testere vb. aletler kullanılmıştır. Toprağı ekmek için at, deve, öküzden yararlanılmış, su ve el değirmenleri kullanılmıştır.

Hanlık ekonomisinde çiftçilikle birlikte, hayvancılık da önemli rol oynamıştır. Burada hayvancılığın gelişmesi için iyi bir ortam olmuştur. Tanrı Dağı eteklerinde ova ve ırmak havzalarındaki otlaklar hayvanlar için besin kaynağı idi. Hanlığın çiftçilik vilayetlerinde hayvancılık yardımcı bir iş sayılmıştır. Kara mal, koyun, keçi, at gibi ev hayvanları yetiştirilmişti. Hanlığın halkı tilki, kaplan, ayı, yabani deve, katır, ceylan, geyik, sığır vb. hayvanları avlamaktaydı. 10

Irmak ve göl kenarlarında yaşayan halk balıkçılık ve kuş avı ile uğraşmışlardı. XVIII. yüzyıla ait Çin kaynaklarında, Lobnor halkının geçimlerinini balıkçılıkla sağladığı, ak kuş yününden çuha dikerek giydikleri, yorgan ve yastıklarını su kuşlarının tüylerinden yaptıkları belirtiliyor.

Sultan Seyit Han, Yarkent Hanlığı tahtını ele geçirdikten sonra, Moğol kabilelerine mensup beş bin civarında insanı buraya göç ettirmiştir Abdullah Han (1639-1667) da Kırgızlarla olan dostluk ilişkileri sonucunda, onlardan Çungbogis, Kuşçu, Nayman Kıpçak, Teyit, Otuz oğul gibi kabileleri Kaşkar vilayetine göç ettirmeyi başarmıştır. Hayvancılıkla uğraşaran bu insanların çoğu buraya yerleşmişlerdir. XVIII. yüzyılda hanlığın yerleşik nüfusu çiftçilik, göçebe nüfusu ise hayvancılık ve avcılıkla geçimlerini sürdürmekteydi.

XVI. yüzyıl kaynakları Yarkent Hanlığı’nın, Doğu Türkistan halkının dört kabilesinden oluştuğunu gösteriyordu. Bunların ilki, tumen (vergi veren raiyat), ikincisi kuçin (sipahi ve ordulardan oluşmuş sınıf), üçüncüsü, aymak (göçebe kabileler) ve dördüncüsü erbap (idareci memurlar ve din adamları)lardı. O zamanlarda, ehl-i şerif, erbab, ehl-i kelam, “ak kemik”, “kara kemik”, “karacu” gibi gruplar da bulunmaktaydı.

Kaynaklara göre devlet mülkü, özel mülk, han aile mülkü (incu) 11, vakıf ve cemaat mülkü olmak üzre toprak sahipliğinin bir kaç türü vardı. Devlet, vakf edilen yerlerdeki çiftçileri toprağa bağlayarak vergi vermelerini sağlıyordu.12 Memlekette para, ürün ve çalışmadan oluşan üç tür vergi vardı. Bunlardan başka togor, kunalgu, at gibi vergiler de alınmıştır. Her yüz hayvandan biri “kopçur” vergisi adıyla zekat olarak alınmıştı. Tüccarlardan zekat olarak, malların kırkta biri alınmış, gümrük vergisi ise malın fiyatına ve kalitesine göre yüzde ikiyle yüzde on arasında değişmiştir.

Yarkent Hanlığı’na bağlı hanlık ve beylikler (örneğin, Sultan Seyit Han zamanında Tibet’in Koko, Bulur gibi vilayetleri, Keşmir, Badahşan, Kazak, Kırgız ve Oyrot göçebeleri) her yıl hanlığa “yasak” adlı vergi ödemek zorundalardı. Hanlıkta vergilerin ağırlığından kaynaklanan ve iktidara karşı isyanlar da yapılmaktaydı.

Yarkent Hanlığı’nda zanaatkarlık da çok gelişmişti. Tarım vadisinde madencilik, metal işlemesi ve dökümcülüğün eski bir geçmişi vardır. Madencilik ve metalle ilgili olan zanaatkarlık ileri bir seviyeye ulaşmıştı. Buradan altın, beyaz altın, gümüş, bakır, kurşun, kömür, demir, aliminyum, çinko, elmas, kastas, civa, kibrit, billur, as tuzu gibi madenler çıkartılmıştır. Hanlıkta sanayi aletleri ve askeri silahlar olarak, örneğin, kılıç, hançer, mızrak, zehir, sovut, dubu, ok ve yaylar yapılmıştı. Çok sayıda altın ve gümüşten nazik, nefis küpe, zir, altın başlık, altın bilezik, altın tas gibi değerli eşyalar üretilmiştir. Hanlar adına altın, gümüş ve bakır paralar basılmıştır. “Bir para”, “elli para”, “bir kuruş” gibi terimler ile para tanımları yapılmıştır.

Yarkent Hanlığı’nda marangozluk da çok gelişmişti. Ağaç oymacılığı sanat işlerinde çok kullanılmıştır. Han saraylarında, mutasavvıfların mezar türbelerinde, medrese ve camilerde süslü, rengarenk tuğlalar kullanılmış, büyük kapı süslerine özel yer verilmiş, çok güzel ağaç parmaklıklar yapılmıştır.

Uygur halkının yaptığı pamuk ve ipek dokumaları meşhurdur. Yarkent, Kaşkar, Hotan, Nayravot, Aksu, Koço ve Turfan gibi vilayetlerde ipek kumaşlar, kaftan, bikasam, atlas, durdun ve pamuktan yapılmış çiçekli kumaşlar, çiçekli baş örtüleri dokunuyordu. Kabut, yünlü hırka, ustu gibi kumaslar meşhur idi. Kilim ve halı dokumacılığı da çok yaygındı.

Hanlıkta dericilik ile de uğraşılmıştır. Mal ve koyun derileri işlenerek çeşitli deri ürünleri yapılmaktaydı. Hanlık zamanında çömlekçiliğe de itibar edilmiş, çiçek süslemeli çok zarif tabak, kadeh, kase, güğüm, ibrik gibi mamuller üretilmiştir.

Yarkent Hanlığı XVI-XVII. yüzyıllarda Orta Asya, Kazakistan, Sibirya, Hindistan ve Çin ile geniş ticari ilişkiler kurmuştur. Doğu Türkistan, yani önceki Moğolistan sınırları içinde kurulan Yarkent Hanlığı, deniz yollarının açılmasını beklemeden Rusya ve Avrupa ile ticari ilişkilerini kurmuştur. Yarkent, Hotan, Kaşkar, Buhara sehirlerinden geçen eski “İpek Yolu”, önemli ticari ilişkilerin kurulmasına olanak sağlamıştır. Çin tarihçisi Cun Yuan bir yazısında şöyle diyor: “Yarkent pazarının meydanı 10’lu (yer ölçüsü) olup, daima tüccarlarla dolu olur, malları çok çeşitlilikleriyle tanınmıştı. Buraya Anszetan, Sansi, Szya-szyan, Szyansi gibi ülkelerden ve Keşmir’den tacirler akın ederlerdi”.13

Hotan ipek kumaşları ve kab-kacak ticaretinde öne çıkıyordu. Kaşkar çini, porselen kaplarının Batı’ya yayılmasıyla birlikte, komşu memleketlerden getirilen at ve mal ticareti burada önemli bir pazar oluşturmaktaydı.

Yarkent Hanlığı’nın, Buhara Hanlığı ile olan ilişkileri kuzey ve güney yolları üzerinden yapılmıştı. Yarkent’ten Buhara’ya kuzey yoluyla, yani Taşkurgan ve Pamir yoluyla gidilmiştir. Güney yoluyla ise Taşkurgan ve Pamir’den Amu Derya vadisine geçerek, Pamir’in batı eteğinden Badahşan’a, oradan da Hulum yoluyla Belh ve Buhara’ya gidilmekteydi. Yarkent’ten Buhara’ya pamuklu kumaşlar, kabut, Hotan ipekleri ve altın işlemeli giysiler, Hindistan çayı, porselen kaplar, Hotan halıları, altın, altın kaplar, ilaçlar, kaş taşı ve kurutulmuş meyveler ihraç edilmiştir.14

Fakat Şeybani Abdullah Han zamanında Buhara ile ticari ilişkiler kesilmişti. İngiliz araştırmacıları A. Cenkinson, A. Lerberg, tarihçi Ruzbihan, İstihani Votsin, Postr Martis Martiyci, G. Potakin, Kaşkar’ın Orta Asya ve Avrupa ile ticari ilişkilerinde Yarkent’in önemli bir bölge olduğunu vurgulamışlardır. Hotan, Yarkent, Kaşkar, Signek, Astrahan, Deşt-i Kıpçak ve Moskova tacirleri, Yarmak, Tobolski ve Sibirya’da ticaret yapmışlardır. Yarkent Çini diye adlandırılan ve Kaşkar’da dokunulan, kaba ama çok dayanaklı kumaş türü Sibirya’dan Kamçatka’ya kadar yayılmıştı, o kumaşı tüccarlar İtalya’nın gemileri ile Asya ve Avrupa’nın uzak şehirlerine kadar ulaştırmıştı.15

Yarkent Hanlığı’nın, Tibet, Badahşan, Keşmir, Hindistan ile ticari ilişkilerine Abdürreşit Han Muhammed Ekber Şah hükümdarlığında ayrı bir önem verildiği Ebul Fazıl, Mahmud ibn Veli Saibi, Emin Ahmed Razi gibi şahısların elyazmalarında ve Portekizli Peter Benediki, Goes ve İngiliz seyahlarının yazmış olduğu eserlerde belirtilmektedir.16

Hindistan’dan Yarkent’e kumaş, boyalar, inci, mercanlar, yeşil çay, ilaç bitkileri, İngiltere basma kumaşları, beyaz abalar, keçi yünü, esrar, afyon vb. gibi çeşitli mallar getirilmiştir. Keşmir’den Yarkent’e mum, kaftan, beyaz kumaş, Badahşan’dan at, yakut, firuze taşları ve başka kıymetli taşlar getirilmiştir. Çin ile ticaret Turcan ve Kurmul’da yapılmıştır. Dünyanın her tarafından gelen tacirler burada toplanırdı. Çin ile Yarkent Hanlığı arasındaki ticaret zaman zaman dursa da, daha sonra tekrar canlanmıştır.

XVI-XVII. yüzyıllarda, Yarkent Hanı Mensur Han zamanında, Çin Devleti’ndeki Min ve Çin sülalelerinin arasındaki savaşlar, Çin emperyalizminin Cungar ve Yarkent Hanlığı’na düzenledikleri saldırılar, Çin’le Yarkent Hanlığı arasındaki ticari ilişkilerin zayıflamasına neden olmuştur. Bu durum Mensur Han, Abul Muhammed Han, Abdülkerim Han, Abdullah Han ve İsmail Han zamanlarında tekrarlanmıştır. Buna rağmen Yarkent ve Çin tacirleri kervanlar yardımıyla mal takası vb. gibi ticari ilişkilerde bulunmuşlardı.

Amerikalı bir arastırmacının yazdıklarına göre, Çinlilerin Turfan ve Kumul’u kendi yönetimine almak için harcadıkları çabalar boşa çıkmıştı. Çin’in, Turfan ve Kumul hükümdarları ile ticari ve diplomatik ilişkiler geliştirilmesinin temelinde Batı’ya yönelik askeri hükümranlık stratejisi saklıydı. Ama bu siyaset Yarkent hanları tarafından ciddi bir tepkiyle karşılanmıştır. Çin kaynaklarında da bu fikri destekleyen deliller mevcuttur.17

Yarkent Hanlığı’nda kültür ve eğitim çok gelişmişti. Merkezi yönetimin varlığı, memlekette çoğu zaman devam eden barış ortamı, dış dünyayla olan ticari ve kültürel ilişkiler bunun başlıca sebeplerindendi. Yarkent Hanlığı’nın temel nüfusu Uygurlar olduğu için, bu dönem, Uygur kültüründe de gelişme ve yükselme devri olarak kabul edilmektedir. Abdürreşit Han zamanı, Uygur kültür tarihinin en parlak dönemi olarak değerlendirilebilir.

Sultan Seyit Han, Abdürreşit Han, Abdülkerim Han’ın hakimiyetleri döneminde devlet hazinesinden bütçe ayrılmış, yüksek ve orta dereceli ilim ocakları, medreseler ve okullar kurulmuştu. Bilim ve eğitime ayrı bir değer verilmiştir. Yarkent şehrindeki 360 odalı Reşidiye Medresesi (Hanlık Medresesi), Ak Medrese, Kaşkar’daki Socaya, Sokiya, Coso, Kuns, Urda, Mahmudiye Medreseleri, Aksu’daki Baytullo medreseleri dönemin en önemli bilim merkezleri sayılmıştır.

Abdullah Han, Yarkent Hoca, Yakut Hoca zamanlarında çok sayıda medrese ve camiler kurularak, Hanlık Medresesi’nin masrafları devlet tarafından, diğer medreseler ise vakıf mülklerinden alınan vergilerle maliyeleştirilmiştir. Medreselerde esasen ilmi iman (İslam dersleri), ilm-i usül (Kur’an ve hadis tefsirleri), Hidaya (İslam esasları), Şerh-i vikaye (İslam esaslarının yorumu), ilm-i fıkıhiye (şeriat kanunları esasları), ilm-i hadis (Muhammad Allayhisselam sözleri), ilm-i kelam (Kur’an ayetleri tefsirleri) vb. dini dersler, İslam tarihi, genel tarih, matematik, astronomi, ilm-i nababet, kimya, cebir, tıp, mantık, filoloji, takvim, hattatlık, edebiyat sanatı ve musiki eğitimleri verilmiştir.

Medreselerde derecesine göre din adamları, ulemalar, mutasavvıflar, muhaddis, fakih, devlet erbabları, müderris, damle, hatip, müezzin, kariy, halfa, müçtehit, müftü, kadı, hattat, musavver, nakkaş, mühendis, mirap gibi alimler yetiştirilmişti. Tarihi kaynaklardan edindiğimiz bilgilere dayanarak, Abdürreşit Han dönemi Yarkent medreselerinde, Irak, İran, Harezm, Semerkant, Fergana, İstanbul vb. memleketlerden gelen talebelere de eğitim verildiğini söyleyebilirz.

Yarkent Hanlığı’nda tıp biliminin gelişmesine özel önem verilmiş, çeşitli hastalıkları tedavi etmek için doktorlar ayrılmış, hastaneler, ilaç ve ilaç depoları kurulmuştur. Suruncan, pilpil, moza, badeni, hotan iparları vb. gibi bazı ilaçlar ihraç edilmiş, bazı ilaçlarsa Uygur tabipleri tarafından Hindistan, Afganistan ve Tibet’ten getirilmiştir.

Hanlık medreselerinde Nurettin Abduvani, Zuhuri, Sansuttin Ali, Mevlana Muhammed, Razi gibi doktorlar sadece hasta tedavi etmekle kalmayıp, öğrencilerin eğitiminde de önemli rol oynamışlardı. Medreselerde Ebu Ali ibn Sinan’ın (980-1037) “El-kanun fit tıb”, İmameddin Kaşkari’nin “Şerhi al-kanun”, “Şerhi sifa”, Muhammed Ali Emin Yarkendi’nin “Ziya ul-kulub” (“Kalp nuru”) ve “Destur ul-ilaç” adlı Farsça eserler Türkçeye tercüme edilerek, okutulmuştur. Yarkent Hanlığı zamanında mütercimliğe de değer verilmişti. Çeşitli eserler Arap, Fars ve Sanskritçeden Uygurcaya tercüme edilerek, halkın kültür hazinesi zenginleştirilmiştir.18

Yarkent, Kaşkar gibi merkezi şehir medreselerinde Hazreti Abdurrahman Cami’nin ve tasavvuf ilminin üstadı Saiddin Kaşkari (1376-1457), Hoca Zahit Kaşkari (1363-1446), Hoca Ahmet Kaşkari ve meşhur tarihçiler Mirza Muhammed Haydar, Mirza Şah Mahmud Curas, Mir Haliddidin Katip, Mirza Kiçik Yarkendi, Muhammed Sadık Kaşkari gibi yazar, sanatçı, alim ve şairler yetiştirilmişti.

Tugluk Timur Han zamanından başlayarak binlerce Moğol İslam dinini kabul etmiştir. XII. yüzyıldan başlayarak Moğollar Türkleşmişlerdir. Duglat, Barlas, Curos, Itarci, Merki gibi Moğol kabileleri Uygurlar ile bir bütün oluşturmuşlardır.

Yarkent Hanlığı halkının büyük çoğunluğu Müslüman olduğu için İslam ile birlikte “Cevheriye”, “Cistiye”, “Suhirvart”, “Hurufiye” ve “Nakşibendiye” gibi tasavvuf akımları da halk arasında geniş olarak yayılmıştır. Nakşibendiye tarikatının, onun kuramsal esaslarının yaratılmasında ve propagandasında Hazreti Bahattin Nakşibendi, Nasirettin Ubeydullah Hoca Ahrar, Hoca Ahmet bin Hoca Celaleddin, Kasani Dahbidi Mahdumi Azam, onun oğulları Hoca Muhammed Emin, Hoca Kalon, Hoca İshak Veli, Ufuk Hoca, “Ak tokilikler” ve “Kara tokilikler” ve onların “İskiye”, “İshakiye” denilen akımları önemli rol oynamıştır. Bu iki grubun arasındaki iktidar savaşı Hanlığın gerilemesine de neden olmuştur.19

XV-XVI. yüzyıllarda yaşayan ve seçkin eserler yazmış olan tarihçi, edebiyatçı, şair ve mutasavvuf alimlerden bazıları şunlardır:

Mirza Muhammed Haydar Duglat Ayezi (1499/1500-1551): Önemli devlet adamı, komutan, meşhur tarihçi, alim ve şairdir. “Tarihi Reşidi”, “Mahmudname”, “Cehanname” destanı ve “Divan-ı Ayezi” adlı tarihi eserlerin yazarıdır.20

Sultan Seyit Han (1484-1533): Yarkent Hanlığı’nın 1514-1533 yıllarındaki hükümdarı, ileri fikirli, eğitimsever, stratejist, alim, “Seyit” mahlasında Türkçe ve kısmen Farsça eserler vermiş şairdir. “Divani” zamanımıza kadar gelmiştir.

Sultan Abdürreşit Han (1510-1560): Sultan Seyit Han’ın oğlu, Yarkent Hanlığı’nın 1533-1560 yıllarındaki hükümdarı, önemli siyasetçi, bilim ve kültür adamı, ulemalar dostu, Raşidi mahlasıyla şiirler yazmış olan şair ve musikişunas, Doğu musikilerinin mahir ustası, “İşret-i engiz” adlı musikinin bestecisi, “Divan-ı Raşidi”, “Kitab-ı terbiye an-terbiye” ve “Selatinname” eserlerinin yazarıdır.

Ümminisa Nefisi (1523-1567): Abdürreşid Han’ın eşi. Musikişunas, alime, “Nefisi” mahlası ile şiirler yazmıştır. “On iki makam”ın tertip edilmesine hizmet etmiş besteci, “Divan-ı Nefisi”, “Ahlaki Cemaa”, “Süruhü’l-kulup” (Kalplar şerhi) gibi eserlerin yazarıdır.

Yusuf Kidir Han Yarkendi (vefatı 1562 ya da 1572): Abdürreşit Han’-ın sarayında vezirlik eden, alim, musikişunas, besteci, “Divan-ı Kidiri” adlı eserde şiirlerini toplamıştır. “Visal” makamının bestecisidir.

Muhammed Hocamkuli Hirkiti (1634-1724): “Muhabbetname ve mihnetkam” destanının yazarıdır.

Muhammed binni Abdullah Harabati (1638-1730): Filozof, alim ve şair, 13000 mısralık “Kulliyet-i mesnevi-i Harabati”nin yazarıdır.

Muhammed Sıddık Zalimi (1672): Vatansever, lirik şair, “Sefername”, “Tezkiri”, “Cehltan” (1736), “Tezkire-i Hoca Muhammed Sarif” (1744) gibi tarihi destanların yazarıdır.

Nevbati: (tahmini olarak 1697-XVII. yüzyılın ilk çeyreği) Hotanlı lirik şair, 1747’de “Divan-ı Nevbati” adlı eserde şiirlerini toplamıştır.

Muhammed Sıddık Barsidi (1715-1785/1787): “Sıddıkname” adlı ahlaki-didaktik eseri bulunmaktadır.

Molla Ahmet Hocam Niyaz oğlu Kaşkari (1717-1827): “Ravzatü’l-hüzra” (Köklem bağı) adlı didaktik destanın yazarıdır.

Mahzun Hutaki (XVIII. yüzyıl): Şair, “Divani Mahzuni” adlı eserin yazarıdır.

Molla Niyaz binni Kari Sabir (XVIII. yüzyıl): İslam felsefesi, şeriat ve tarikat ilmini iyi bilen alim, şair, 2340 misralı “Tezkire-i imam-zabi hülle” adlı destan ve “Arzname” risalesinin yazarıdır.

“Yusuf ve Züleyha”, “Gül ve bülbül” destanının yazarı Molla Alim Sahyariler de bu dönemde yaşamıştır.21

Yarkent Hanlığı’nda çok meşhur ve tanınmış tarihçi, alim yetişmiş, nadide eserler yazılmıştır. Onlardan Mirza Şah Mahmud Curasi tarihçi ve mutasavvuf bir alimdir. “Tarih-Tarihi Reşidi zeyli” (1672-1676 yılları arasında yazılmış), “Ans at-talibin” (1696) adlı eserlerin yazarıdır.

Mir Haliddin Katip ibn Mevlana Kadı Kucak Yarkendi (XVII-XVIII. yüzyıl), Ufuk Hoca’nın mürşidi, tarihçi, filozof ve alim, “Hidayetname” adlı eserin de yazarıdır.

Zeyniddin Muhammed Emin Sadr Kaşkari (XVIII): Dahbedli Hocalar evladından, mutasavvuf, tarihçi, alim, Kunduz’un Hanı olmuştur. Buhara Emiri, Emir Şah Murat, ona “Han meclisinin reisi” unvanını vermiştir. “Usur al-fütuh” (1790), “Dürü’l-ahbar” (1782) adlı tarihi eserlerin yazarıdır.

Muhammed Sadik Kaşkarî” (1740-1849): Tarihçi alim, şair ve tercümandır. “Tezkire-i azizan”, “Tezkire-i Hocagan” (1768-1769), “Zübdetü’l-masail ve al-akond” ve “Edeb üs-salihin” eserlerinin yazarı olup, “Tarihi Taberi” adlı eseri Arapçadan, “Mecmuat ül-muhaki” adlı eseri Farsçadan Türkçeye tercüme etmiştir.

Molla Abdal Alim-Sair Ahun (XVIII. yüzyıl): Tarihçi alim şair ve “İslamname” adlı tarihi eserin yazarıdır.22

Yarkent Hanlığı, 1465-1759 yıllarında, Merkezi Asya’daki devletlerle, özellikle de Maveraünnehir ve Horasan ile yakın kültürel ilişki içinde olmuştur. Örf, adet ve özellikle dil (Türkçe edebi dil olduğu için) aynı olduğundan, bu hudutta yaşayan mütefekkir, alim, şair ve mutasavvuflar Türkistan’ın hem doğu, hem de batıda yaşayan halklarına mensup olmuştu. XV-XVI. yüzyıllarda yaşamış Attaî (XV), Sekkakî (1393-1449), Lütfî (1366-1465), Nevaî (1441-1501), Sa’deddin Kaşkarî (1376-1457), Sultan Melik Kaşkarî, Canibek Duldoy, Ahmed Hacibek Vefaî, Muhammed Duldoy, Mevlana Yusuf Nakkaş Şahkuli Yakıniler bu kişilerden sadece bir kaçıdır.23

1 Mirza Muhammad Haydar, Tarihi Reshidi, Uzbekistan Respublikasi Fan Akadimisi Kolyazmalar Fondu, kolyazma inventar numarası 1430, 6a, 50a, b varakları.

2 Bartold V. V., Duglat. Secilmis Eserler, t. V, Moskou 1968, 531 bet, Tarihi Reshidi, kolyazma numerasi ayni, 50, 53, 56, 58a, 57 ab, 68ab, 159b, 161b, 162a, 281b; “Baburname”, 27, 48, 50, 116 betler.

3 Tarihi Reshidi’nin turkiy tercume nushasi, Uzbekistan Respublikasi Fen Akademisi Dogu Diller Enstitusu, kolyazmasinin inventar numarasi 10191, 112a varagi.

4 Hronika (Tarih), Sah Mahmut Curas, Kriticeskiy Tekst, Perevod, Komentari, İssledovanya i Ukazateli, O. F. Akimuskina, Moskou 85a. V. V. Bartold, t. V, Moscou 1956, 212 bent, Muhammat Amin Sadrittin Kashgari, Asar al-futuh, Uzbekistan Respublikasi Fen Akademisi Dogu Diller Enstitusu faizi, inventar numerasi 753, 8ab, 115a, 120b, 124, 130a, 146, 153b. Muhammat Sadik Kaskari, Taskirai Azizoh, Uzbekistan Respublikasi Fen Akademisi Dogu Diller Enstitusu faizi, inventar numerasi 45, Mir Haliddin Yarkendi, Hidayatname, Uzbekistan Respublikasi Fen Akademisi Dogu Diller Enstitusu, inventar numerasi 1682, 12a, 42b.

5 Hronika, 248, 317, 322 bentleri, Tazkirai Azizon, 25b, 26ab, 66-76, 94a, 121-122, 137b, 144; Eser al-futuh, 102ab, 118a, 119a, 121a, 122a, 123a, 127b-128a, 132ab-134a, 138 ab, 145b;

Hidayetname, 165a, 166a; Tarihi Kosgar, 98a, 99a, 100b, 101ab, 102a; İslamname, 171-172, 174, 178; Cingizname, Kaskar Uygur Yayin Evi, 1986, 169 bentler. L. I. Duman, Agrarnaya Politika Csinskigi (manchjurskogo) Pravielstva v Cinsczyane XVIII Veka, M. -L. 1936, s. 76, 77, 78, 81-83, 88-91, 100; Tarihi Rasidi ilavesi, inventar no 10191, 112a, 400ab, 401b-402a.

6 Bahr al-Asrar, v., Tarihi Kosgar, v. 61b-62a, “Tarih”, v. 115. bet.

7 Tarihi Rasidi, 33, 34a, 194a-195a; Baburname, s. 58; Hronika (Tarih), s. 122, 170, 184, 193, 284, 293, 295; Ubaydullaname, A. A. Simonov tercumesi, Taskent 1957, s. 45, 150; Ubaydullaname, kolyazmasi, Uzbekistan Respublikasi Fen Akademisi Dogu Diller Enstitusu Fondu, inventar no 1532, s. 17a; V. V. Bartold, Turkistan v Epohu Mongolskogo Hanstva, Sochineniya, tom I, Moscou 1963, s. 468; A. A. Semenov, Buharskiy Traktat o Chinah i Zvaniyah, s. 139, 150; Muso Sayrami, Tarihi Eminiye, Kazan 1905, s. 228-229; Kurban Ali bin Holid Ayaguzi, Tarihi Caridai Cadida, Kazan 1889, s. 13; M. A. Abduraimov, Ocherki Agrarnih Otnosheniy v XVI-Pervoy Polovine XIX vv, tom I, İzdatelstvo “Fan”, Tashkent, 1966, s. 75, 180, 181.

8 Tihonov D. Sh., Hozyastvo i Obshchestvenniy Stroy Uygurskogo Gosudarstva v X-XV vv, İzdatelstvo Nauka, M. -L. 1966; Bartold V. V., Otchet o Pyezdke v Sredniyu Aziyu s Nauxhnoy Scelyu v 1893-1894, 30 IF, tom I, Spb, 1897, no 4, dokument no 8, 279, 291, 387, 435.

9 Tarihi Rasidi, s. 262a.

10 Tihonov D. İ., Hozyaystvenniy i Obshchestvenniy Stroy Uygurskogo Gosudarstva v X-XV vv, İzdatelstvo Nauka, M. -L. 1966, s. 14-65, 138.

11 Petrushevskiy İ. P., Zemledeliye i Agrarniye Otnosheniya v İrane XIII-XIX vv., M. -L., 1960, s. 245; Tihonov D. İ., a.g.e., s. 134; Mahmud Kutlukov, Mongolskoye Gosudarstvo v Vostochnom Turkestane; Tataro-mongoli v Azii i Yevrope, Sbornik Statey, Uzdaniye Vtoroye, M. 1977, s. 85-107.

12 Tarihi Rashidi, s. 246; Petrushevskiy İ. P., Azerbaydjan vo Vlastyu Hulagundov, (1258-1359), Mahmud Kutlukov, a.g.e., s. 240.

13 Cun Yuan, Siyuy-Ven-Zsyan-lu (“Opisaniye vidannogo i slishannogo o zadornom kraye”), 1777, s. 135-136.

14 Aleksandrov, “Puteshestviye v Buharu”, M. 1849, chast 3, s. 40.

15 Djenkenson A., Angliyskiye Puteshestvenniki v Moskovskom Gosudarstve v XV v., L. 1937, s. 184-185.

16 Fazallah ibn Rubehan Isfahoniy, Mihmanname Buhori (Zapiski Buharskogo gostya), Perevod, Primechaniya R. P. Djalilovoy, M. 1976, s. 176.

17 Leberg A. H., İssledovaniya, Slujashchiye, k Obyasneniyu Drevney Russkoy İstorii. O Buharskom Kulkah, Perevod c Nemesckogo D. Yazikova, Sibir 1819, s. 31-32, Miller T. F., İstoriya Sibiri, chast I, Ritter K., Zemlevladeniye Stran., s. 373, 374, 529; Mahmud ibn Vali, More Tayn Otnositelno Doblestey Blagorodnih, Perevod, izdatelstvo “Fan”, Tashkent 1977, s. 71.

18 Hoci Nur Hoci, Yarkent Saidiye Hanliğinin Kiskaca Tarihi, Shinjan Halk Nesriyeti, Urumchi 1993, s. 222-227, 240-242.

19 Hoci Nur Hoci, a.g.e.

20 Mirze Muhammed Haydar Ayazi “Cahanname”destanı, Tashkent, “Fan” yayin evi, 1999.

21 Vohittson Gupur, Askar Huseyn, Uygur Klassik Edebiyat Tezisleri, Millatler Nesriyati, Beyjin 1988, 370-900 betler; Uygur Adabiyotining Kiskacha Tarihi, Nauka Nashriyoti, Olmuto 1983, 1-95. betler.

22 Lyuzishov, Uygur Tarihi, Mellatlar Neshriyeti, 1984, I. kısım, 592. -613. betler; Anvar Boytur, Hayriniso Siddik, Shinjon Millatlarining Tarihi, Millatlar Nashriyoti, 1991, 1029-1061. betler; Dengiz unchaliri, Mugenov L. M., Opisaniye Uygurskih Rukopisey İnstituta Narodov Azii, M., 1962, 36. bet.

23 Uygurlaning Kiskacha Tarihi, Olmuta, 1983, 45. -63. betler, Tarihi Rashidi, 189ab, Navoi, tanlangan asarlar, 13. tom, 151., 242. bet, 14. tom, 11. bet, Toshkent 1997.

Abul Fazl, Akbar-name, Özbekistan Cumhuriyeti Şarkşunastlık Enstitüsü Elyazmaları, Envanter No 1604.

Ahmedov B. A., Ulugbek i Politicheskaya Jizn Maverannahra v Pervoy Polovine XV v. v Knige iz İstorii Epohi Ulugbeka”, Tashkent 1965; Gosudarstvo Kochevih Uzbekov, Moskov 1965.

Aleksandrov, Puteshestviye v Buharu, M. 1849, chast 3.

Ali bin Husayn Voiz, Rashahot Tercümesi, Özbekistan Cumhuriyeti Şarksinastlık Enstitüsü Elyazmaları, Envanter No 1381.

Alişir Nevayi, Tanlangan Asarlar, tom 13, Tashkent 1997, tom 14, 1998.

Amin bin Ahmad Razi, “Haft İklim”, Özbekistan Cumhuriyeti Şarksinastlık Enstitüsü Elyazmaları, Envanter No 7533.

Anvar Boytur, Hayriniso Sidik, Shingjondiki Millatlarning Tarihi, Millatlar Nashriyoti, 1991.

Badr ad-din Kashmiri, Rauzat ar-Rizvan ve Hodikat ul-Gilman, Özbekistan Cumhuriyeti Şarksinastlık Enstitüsü Elyazmaları, Envanter No 2094.

V. V. Bartold, Ulugbek i Yego Vremya, Sochineniye, tom II, chast 2, M., 1964; Ocherk İstorii Semirechya, Sochineneye, tom VIII, M., 1973; Otchet o Komandirovke v Turkestan, Sochineniye, tom VIII, M., 1973.

Bernshtam A. N., Problemi İstorii Vostochnogo Turkestana, VDI 1947.

Bichurin N. Y., Opisaniye Chjungarii i Vistochnogo Turkestana v Drevnem i Nineshnem Sostoyanii (perevod c kitayskogo), Spb. 1829; Zapiski o Mongolii, Sochinenniye Monahom Nakifom s Prilojeniyem Karti Mongolii… Spb. 1828.

Chun Yuan, Siyuy-Ven-Zsyan-lu (Opisaniye Vidannogo i Slishannogo o Zadornom Kraye), 1777.

Dengiz Unchillari, Kashgar 1980.

Djenkenson A., Angliyskiye Puteshestvenniki v Moskovskom Gosudarstve v XV v. ”, Perevod s Angliyskogo Y. V. Gotye, L. 1937.

Djuvan Mardiyev, Zemelno-vodniye Otnosheniya Fergani XVI-XIX, İzdatelstvo “Fan”, Uzbekistan, Tahskent 1965.

Dolbetov B. V., V Poiskah Razvalin Beshbalika ZVORSO, XXIII. Spb. 1915.

Duman L. I., Otnosheniya Czinskoy İmperii s Hami i Turfanom-Vneshnyaya Politika Gosudarstva Czin v XVII v. M. 1977; Agrarnaya Politiks Çzinskogo (Manchjurskogo) Pravitelstva v Sinzsyane v Konce XVIII veka, M. -L. 1936.

Dyakova N. V., Kulturnoye Naslediye Nascionalnogo Menshinstv Sinczyana (Trudi Gosudarstvennogo Ermitaja).

Gurevich B. P., Mejdunarodniye Otnosheniya v Centralnoy Azii v XVII-Pervoy Polovine XIX, vtoroye izdaniye, M. 1983.

Grigotyev V. V., Zemlevladeniye K. Reterra. Geografiya Stran Azii, Nahodyashiyesya v Peposredstvennih Snosheniyah s Rossiyey. Vostochniy ili Kitayskiy Turkistan Spb, vipusk I, 1869, vipusk II. 1873.

Fazlallah İbn Ruzbehan, Mihman-nameyi Buhari, (Zapisi Buharskogo gostya), Perevod, Predisloviye i Primechaniye R. P. Djalilovoy pod Redactsiyey A. K. Arendsa, M. 1976.

Haydar bin Ali Razi, Tarihi Haydari, Rukopis GPB İmeni Saltikova-Schedrina. PNS #230.

Hodji Nur Hodji, Yarkan Saidiya Honlikining Kısa Tarihi, Shinjon Halk Nashriyoti, 1993.

Hodjayev A., Zahvat Çinskim Kitayem Djungarii i Vostochnogo Turkestana… (Kitay i sosedi), M. 1982.

Hronika (Tarih) Sah Mahmut Curas. Kriticeskiy Tekst, Perevod, Komentari, İssledovanya i Ukazateli O. F. Akimuskina, Moskou 1976.

İstoriya Narodov Vostochnoy i Centralnoy Azii, İzdatelstvo Nauka, M. 1986.

Kamoliddin Binoi, Babur-Noma (Zapiski Babura) Perevod M. Salye, Otvetstvenniy Redaktor S. A. Azimdjanova, Tashkent 1958.

Kratkiy İstoricheskiy Ocherk Uygurov, Urumchi 1955.

Kurban Ali bin Halid, Tavarih-i Hamsa-i Sharki, Kazan 1910.

Kuropatkin A. N., Kashgariya. İstoriko-Geograficheskiy Ocherk Strani, Yeye Voyenniye Sili, Promishlennost i Torgovlya, Spb 1879.

Kutlukov M., Mongolskoye Gospodstvo v Vostochnom Turkestane, v Khige Tataro-Mongoli v Azii i Yevrope, izdatelstvo Nauka, M. 1977.

Likoshin N. S., Adab us-Salihin (Kodeks Prilichiy na Musulmanskom Vostoke), Tashkent, 1895.

Lyuzishov, Uygur Tarihi, Mellatlar Neshriyeti, 1984, I. kisim 1987, II. kisim 1988.

Malov S. E., Pamyatniki Drevneturkskoy Pismennosti, M. -L., 1951; Uygurskiye Rukopisniye Dokumenti Ekspeditcii s Oldenburgom ZIBAN, vipusk I, L., 1932.

Malyavskiy a.g., Materiali po İstorii Uygurov IX-XII vv., İzdatelstvo Nauka, Sibirskoye Otdeleniye, Novosibirsk 1974.

Materiali po İstorii Kazahskih Hanstv XV-XIII Vekov, Alma-Ata 1969; Materiali po İstorii Kirgizov i Kirgizii, Vipusk I, izdatelstvo Nauka, M. 1973.

Mahmud ibn Vali, “More Tayn Otnositelno Doblestey Blagorodnih (geographiya); Vvedeniye, Perevod, Primechaniya i Ukazaniya Ahmedova B. A. Izdatelstvo “Fan”, Tashkent 1977, “Bahr al-Asrar fi Manokibiy al-Ahyor”, Uz. R. F. A. ShI fondi inventar # 1375.

Mejdunarodniye Otnosheniya v Centralnoy Azii XVII-XVIII vv., M., “Nauka”, 1989.

Melioranskiy, Dokumenti Uygurskogo Pisma Omar Sheyha, ZVO, XVI.

Meyendarf, Puteshestviye iz Orenburga v Buharu, İzdatelstvo “Nauka”, M., 1975.

Miller G. F., İstoriya Sibiri, chast I.

Mirzo Muhammad Haydar, Tarihi Rashidi, Özbekistan Cumhuriyeti Şarksinastlık Enstitüsü Elyazmaları Envanter No 1430 (farsça), 10191/II (Turkçe Tercumesi); Tarihi Rashidiy Rusja Terjumesi, Toshkent, izdatelstvo “Fan”, 1996.

Muhammad Amin Bugro, Sharkiy Turkiston Tarihi, Kashmir 1948.

Muhammad Avaz, Ziya al-Kulb, Özbekistan Cumhuriyeti Şarksinastlık Enstitüsü Elyazmaları Envanter No 340.

Muhammad Imin Sadriddin Koshgari, “Asar al-Futuh” Özbekistan Cumhuriyeti Şarksinastlık Enstitüsü Elyazmaları Envanter No 753; “Asar al-Ahbor” (Jemchujina İzvestiy), #2155.

Muhammad Sadik Kashgari, Tezkire-i Hodjagan, Uz. R. F. A. S. Fondi inventar no 45; “Tazkirai Zizon”, Kashkar Uygur Nashriyoti, 1988.

Muhammad Solih, “Sheyboni-Noma”, Djagatayskiy Tekst. Posmertnoye İzdaniye P. M. Melioranskogo, Spb. 1908.

Mullo Mir Solih Koshgariy, “Chingiznoma”, Kashgar Uygur Nashriyoti, 1986.

Mullo Musa Sayromiy, Tarih-i Eminiya, Kazan 1905.

Muminov L. M., Opisaniye Uygurskih Rukopisey İnstituta Narodov Azii.

Oldenburg, İssledovanya Pamyatnikov Strannih Kultur (Vostochnogo) Kitayskogo Turkestana, JMNP SSSR, Spb 1904.

Pankov A. V., Arheologicheskiye Ekspeditcii v Vostochnom Turkestana. Toshkent 1914.

Pischulina K. A., Yugo-Vostochniy Kazahstan v Seredine XIV-Nachale XVI Vekov (Voprosi Politicheskoy i Socialno-Ekonomicheskoy İstorii), İzdatelstvo “Nauka”, Kazahskoy SSR, Alma-Ata 1977.

Pulat Kodiriy, Ulka Tarihi, I. kisim, Urumchi 1947.

Radlov V. V., K Voprosu ob Uygurah. iz Predisliviya k İzdaniyu Kutsugu Bilika, Spb 189.

Salihitdinova M. A., Soobsheniya o Kirgizah v “Hidayat-Name” Mirhaliddina, IAN, Kirgizskaya SSR, SON, tom 3, 1961, vipusk 2.

Semenov A. A., Perviye Sheydanidi i Borba v Maveraunnahre. Trudi i Materiali po İstorii Tadjikov i Uzbekov Sredney Azii, Stalinabad 1954.

Seyfi, Zapiski o Pravitelyah İndostana, Yujnogo i Severnogo Kitaya, Hotana, Kashgara, Maverannahra i Pochih Vladeniy, Mikrofilm LOUVAN SSSR (bivshiy).

Shinjongning Kiskacha Tarihi, Shinjong Halk Nashriyoti, tom 2, Urumchi 1992.

Sochineniye Muhammad Sadika Kashgari, Tazkirai Hodjagan Kak İstochnik po İstorii Kirgizov, IAN Kirgizskoy SSR (bivshiy), tom I, vipusk I, 1959.

Tazkirai Abdumannop, IV AN SSSR (bivshiy), A-231 (C5819).

Tihonov D. I., Hozyaystvenniy i Obshchestvenniy Stroy Uygurskogo Gosudarstva v X-XV vv, İzdatelstvo Nauka, M. -L. 1966.

Timkovskiy, Puteshestviye v Kitay Cherez Mongoliyu v 1820-1821 gg., chast I, Spb. 1824.

Uygur Adabiyotining Kiskacha Tarihi, Nauka Nashriyoti, Almuta 1983.

Uygurlarning Kiskacha Tarihi, Shinjon Halk Nashriyoti, 1990.

Valihonovich Ch. Ch., O Sostoyanii Altishaya İli Shesti Vostochnih Gorodov Kitayskoy Provincii Nan-lu (Maloy Buharii) v 1858-1859 Godah, Sochineniya, tom II, Alma-Ata 1962.

Vohitjon Gupur, Askar Husayn, Uygur Klassik Adabiyot Tezislari, Milletler Nashriyoti, 1988.

Zlatkin İ. Y., İstoriya Djungarskogo Hanstva (1635-1758), İzdatelstvo Nauka, M. 1964.


Yüklə 12,18 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   95




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin