Anadolu’daki diğer beyliklerden biri olan, Oğuz boylarından Osmanlı
tarix 31.10.2017 ölçüsü 445 b. #23643
Anadolu’daki diğer beyliklerden biri olan, Oğuz boylarından Osmanlı Türkmenleri, Selçuklularla Orta Asya’dan İran’a, oradan da Anadolu’ya gelerek 1228’de Söğüt’e yerleşmişlerdir (Selçukluların yönetiminde bir uç beyliğidir). Ertuğrul Bey idaresinde 1299’da kurulan bu yeni devlete, oğlu Osman Bey adını vermiştir. 1326’da Bursa’yı sonra 1331’de İznik’i ve 1361’de Edirne’yi alan Osmanlılar, 1453’te İstanbul’u fethederek Doğu Roma İmparatorluğu’na son vermişlerdi.
-Osmanlı Toplumsal Yapısı: Osmanlı toplumsal yapısı ikiye ayrılır; -Osmanlı Toplumsal Yapısı: Osmanlı toplumsal yapısı ikiye ayrılır; 1.Köyde ve kırsalda yaşayan türkmenlerin oluşturduğu grup. 2. Kentsel nüfusun dönme yerlilerinin oluşturduğu grup (Selcuklu döneminde türkleşmiş ve müslüman olmuş Orta ve Doğu Anadolu Halkları). Osmanlı Devleti Müslüman kimlikli Doğu Akdeniz ve Balkan Devletidir. Bu anlamda bakıldığında Osmanlı devleti ve kültürü, doğu ve batı kültürünün bir sentezi sonucunda ortaya çıkmıştır. Görsel bir imge olan mimarisi bu sentezi çok iyi anlatır.
Osmanlı hanedanının hukuki temeli Sünni İslam ve eski Türk töresine dayalı Osmanlı hanedanının hukuki temeli Sünni İslam ve eski Türk töresine dayalı hükümdarlık erkiydi ve Osmanlı halkının etnik kökeni önmsenmezdi. Kimlik dine dayalı idi ve ikinci kimlik Türklük’tü. Osmanlı politik yapısı gereği padişah çevresindeki mutlak yoğunlaşma, başka kültürlerdekinden farklı olarak sanat adı altında yapılan herşey sarayla sıkı ilişki içindedir. Sanatın biçimsel niteliği değil onu meydana getiren ilişkiler önemlidir.
Osmanlı’nın ilk Başkenti Osmanlı sancağının baş şehri olan 1326’da feth edilen Bursadır. Osmanlı devletine yaklaşık olarak 100 yıl (Ankara Savaşına Kadar) Başkentlik yaptı. Osmanlı’nın ilk Başkenti Osmanlı sancağının baş şehri olan 1326’da feth edilen Bursadır. Osmanlı devletine yaklaşık olarak 100 yıl (Ankara Savaşına Kadar) Başkentlik yaptı. Sonra Osmanlı Balkanlar’da büyümeye başlayınca Edirne ve Bursa birlikte başkent oldu. II. Murat zamanında Balkanlar’da yaşanan büyüme, İlk defa Edirne’de anıtsal yapıların yapılmaya başlaması bu kenti tek başkent haline getirmiştir. (İlk yapı tipleri , Bedesten, Ulucami, Üç Şerefeli Cami ve Eski Saraydır). Bu arada Bizans Sadece İstanbul ve çevresinde sıkışıp kalmıştır.
Edirne’nin Osmalı mimarlık tarihi bakımında önemi II Murad döneminin Edirne’nin Osmalı mimarlık tarihi bakımında önemi II Murad döneminin getirdiği büyük yapısal gelişmelerdir; 1. Anıtsal Kubbeli yapı gelişimi, (Üç Şerefeli Cami). 2. 14-15 yüzyıl alçı bezeme alanındaki gelişmeler, 3. Kaynağı belli olmaya kütlesel minareler. Dolayısıyla , İmparatorluk üslubunun başlangıcını bu şehirde inşa edilen üç eser oluşturmaktadır. -Muradiye İmareti -Edirne Sarayı -Üç Şerefeli Camii
Kanuni Sultan Süleyman döneminde en parlak devrini yaşayan İmparatorluk Kanuni Sultan Süleyman döneminde en parlak devrini yaşayan İmparatorluk Balkanlar, Macaristan, Güney Rusya, Polonya’nın bir kısmı ile Mısır, Sudan, Habeşistan ve kuzey Afrika’ya kadar genişlemişti. 1699 Karlofça Antlaşmasına başlamıştır. 1918 yılına kadar ayakta kalmıştır.
Osmanlı’da hükümdar ile toplum arasındaki ilişkinin en önemli bağını Osmanlı’da hükümdar ile toplum arasındaki ilişkinin en önemli bağını oluşturan tarikatlar ve ahilerle kurulmuştur. Halkı etrafında toplayan en önemli kuruluş tarikatlardır. Dinin toplum içinde yayılması o dönemde Medreseler yoluyla değil tarikatlar ile oluyordu. Bu dönemde Tarikat ve Zaviyeler toplumun örgütlenmesini, Medreseler ise devletin örgütlenmesini temsil eder. Bu durum 14-15 yüzyılın II. çeyreğine kadar sürmüştür.
1366-1485 yılları arasında inşa edilen 1366-1485 yılları arasında inşa edilen cami 2 katlıdır. Üst katında medrese olması nedeni ile önemli bir yapıdır. Alt katta ortada yüksek bir kubbe ile buna bitişik uzun bir eyvan ve iki yandan bunu çeviren tonozlu eyvanlarla medrese plan şemasına benzer. Köşelerde tonozlu odalar, ortada giriş kubbesi, iki yanında üst kata çıkan merdivenler yer alır. Duvar kalınlığı yer yer 3 m’ ye yaklaşır.
İç mekanda yuvarlak, dış mekanda İç mekanda yuvarlak, dış mekanda sivri kemerler kullanılmıştır. Orta kubbe ve aynı genişlikteki kıble eyvanının tonozu her iki katı örter, yanlarda ise tonoz örtülü medrese odaları yer alır. Pandantifler üzerine kubbe 11 m genişliktedir.
Giriş cephesinde üst katta ortası Giriş cephesinde üst katta ortası sütunlu sivri kemerler Akdeniz mimarisinin karakteristik cephelerini andırır. Yapı bir sıra taş, üç sıra tuğla örgülü kalın duvarlara sahiptir.
Tek kubbeli klasik camilerde iç mekanı Tek kubbeli klasik camilerde iç mekanı genişletmeyi amaçlayan ilk örneklerden olduğu söylenebilir. 1378’de Osman Bey zamanında Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa’nın mimar Hacı Musa’ya yaptırılmıştır. Oldukça derin ve yanlara doğru ikişer kemerle açılan üç gözlü son cemaat yeri, yanlarda aynalı tonoz ve ortada yüksek sekizgen kasnak üzerine dilimli bir kubbe ile örtülmüştür. İç mekanda üç geniş kemerle büyük kubbeye açılan, iki yanda aynalı tonoz ortada yivlenmiş sağır fenerli bir küçük kubbe ile örtülü giriş bölümü yer alır.
11 m çapındaki asıl kubbe, badem 11 m çapındaki asıl kubbe, badem denilen prizmatik üçgenler üzerine yerleştirilmiş tam bir yarım bir küre biçimindedir. Kapının etrafını çeviren mukarnaslar (stalaktit, damla damla akan demektir). Selçuklu geleneğidir. Köşe sütunları ile mukarnas nişli, geometrik geçmeler, rumi ve palmet kabartmalarla süslü mermer mihrab en eski ve devrinin en güzel Osmanlı örneğidir. Selçuklu geleneğine uyan tuğla minare, camiye adını veren yeşil, firuze, sarı ve mor renkli çinilerle süslenmiştir.
Bu yapıda tek kubbeli ana mekanın öne doğru Bu yapıda tek kubbeli ana mekanın öne doğru uzatılarak genişletilmesi yeni bir uygulamadır. İçten ve dıştan mermer bloklarla kaplıdır. Doğu ve batı cephesinde iki kat pencere sıraları ile Bursa’da yapılacak pencereli cami mimarisine örnek olmuştur.
İznik’te Murad I. İznik’te Murad I. Hüdavendigar’ın annesi Nilüfer Hatun’un hatırasına 1388’de yapılmıştır. Prizmatik üçgenler üzerine, ortası yüksek fenerli, büyük aydınlık kubbesi, geniş bir kemerle, arkaya doğru, iki küçük kubbe derinliğinde uzatılmıştır. Yanlardaki tek kubbeli birer oda ile plan tam bir ters T şeklini almıştır.
Bütün duvarlar bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla örgüsü ile etkileyici bir Bütün duvarlar bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla örgüsü ile etkileyici bir görünümde olup kubbelerin kiremit örtüsü renkliliği artırmaktadır. Yan kubbeler birer kemerle genişletilmiş, orta kubbeyi eyvan biçiminde uzatan mekana bir mihrap nişi açılmıştır.
1437-1447 yılları arasında Sultan II. 1437-1447 yılları arasında Sultan II. Murad tarafından yaptırılan cami Osmanlı mimarisinin alışagelmiş özelliklerinin dışında kalan çok etkileyici bir örnektir. Bu plan sistemi 100 yıl sonra Mimar Sinan tarafından ortaya atılan, camilerin ana fikrini oluşturacaktır. İç mekanda büyük kubbe ağır altıgen payelere, giriş ve kıble tarafında duvarlar içine gizlenmiş taşıyıcılara oturur.
24,10 m çapındaki büyük kubbe, 24,10 m çapındaki büyük kubbe, yanlara doğru 10,50 m çapında ikişer kubbe ile genişletilmiş, aradaki üçgen boşluklara mukarnas konsollarla birer küçük kubbe yerleştirilmiştir. İç mekanda tamamen hakim olan büyük kubbe, dıştan da ortaya bağlı küçük kubbelerle, büyük Osmanlı camilerinin piramit kitle etkisine hazırlayıcı bir rol oynamaktadır.
Osmanlı mimarisinde medreseler Osmanlı mimarisinde medreseler genellikle tek katlıdır. Bu yapı iki katlı olarak tasarlanmış sonra tek kat olarak inşa edilmiştir. Tuğla ve kesme taştan yapılmış bina klasik medrese planına göre, havuzlu geniş bir avlunun üç tarafını kubbeli revaklar, güneyde önü açık büyük kubbeli dershane vardır. İki yandaki ayna tonozlu hücrelerin ortasında, geniş ayna tonozlu birer eyvan bulunur.
Sol bölüm kadınlar, sağ bölüm Sol bölüm kadınlar, sağ bölüm erkekler için tasarlanmıştır. 1339 da inşa edilen yapı o dönem için gelişmiş bir plan şemasına sahiptir. Sonraki Osmanlı hamamlarına örnek olmuştur. Bundan sonra yapılan hamamlar buna sadık kalarak sadece büyüklük, yapı kalitesi ve mimari süslemeler açısından gelişim göstermiştir.
Şehirlerde kıymetli malların saklanması ve bunların satılması için inşa Şehirlerde kıymetli malların saklanması ve bunların satılması için inşa Edilen bedestenlerin ilk örneğidir. Ortada yer alan avlu altı ayak üzerine oturan 14 kubbe ile örtülüdür. Ticaret bu alanda yapılır. Dört kapısı olan bedesten tuğla ve taş duvar örgüsü ile inşa edilmiştir.
Dış sofalı plan sistemine sahip köşk Dış sofalı plan sistemine sahip köşk Topkapı Sarayında 3. avlunun doğu tarafında yer alır. Bir ocaklı salon ve yan yana iki kubbeli kısımla, bunların önünde, boydan boya uzanan 41 x 9 m boyutlarındadır. Kapalı mekanlar yuvarlak kemerli hayata açılır.
Dıştan iyon düzenine benzer Dıştan iyon düzenine benzer sütun başlıkları şaşırtıcı bir etki bırakır. Fakat revakın altından geçince, Bursa kemerli portal nişleri ve sivri kemerli pencerelerle başlayan değişim içeride daha da artarak sıcak bir atmosfer yaratır.
Mimar Sinan 1490’da Kayseri’ye bağlı Gesi nahiyesinin Ağırnas köyünde Mimar Sinan 1490’da Kayseri’ye bağlı Gesi nahiyesinin Ağırnas köyünde doğmuştur. 1512’de devşirme olarak alınıp “acemi oğlanlar” okulunda eğitim görmüştür. 1521’de Belgrad seferinden önce yeniçeri olmuş, böylece Ortadoğu ve Balkanları gezmiştir. 1538’de Moldavya seferinde bir nehir üzerinde 13 günde bir köprü kurarak Sultanın takdirini kazanmıştır.
1539’da mimarbaşı olarak seçildiğinde 50 yaşındaydı. Sinan gittiği yerlerde 1539’da mimarbaşı olarak seçildiğinde 50 yaşındaydı. Sinan gittiği yerlerde gördüğü eserleri yakından incelemiş, bunlardan öğrendiklerini, Türk mimarisi içinde eriterek kendi kültürümüze uyarlamıştır. İtalya’da Rönesans mimarlarının ideali olan merkezi kubbeli yapı problemini, büyük tasarımcı Sinan tam bir başarı ile gerçekleştirmiştir.
Mimar Sinan ilk eserlerinde Osmanlı mimarisinin İznik, Bursa ve Edirne Mimar Sinan ilk eserlerinde Osmanlı mimarisinin İznik, Bursa ve Edirne geleneğine bağlanarak mekan araştırmalarına başlamıştır. Sinan’ın mimari dehasının gelişmesindeki ana basamaklar, üç büyük anıt ile belirmektedir 1 Şehzade Cami, 2 Süleymaniye Külliyesi 3 Edirne Selimiye Külliyesi
1544-48 yılları arasında inşa ettiği bu yapıda Yarım Kubbe problemini ilk defa 1544-48 yılları arasında inşa ettiği bu yapıda Yarım Kubbe problemini ilk defa ele almıştır. Dört yarım kubbeli ideal bir merkezi yapı tasarlayarak, Rönesans mimarlarının rüyasını gerçekleştirmiştir. Kenarı 38m olan kare mekan, dört paye üzerine, 19m çapında bir kubbe, dört yarım kubbe ve köşelerde birer küçük kubbe ile örtülüdür.
Payeler yukarı doğru yivlenerek yumuşatılmıştır. Zeminden kilit taşına kadar kubbenin yüksekliği 37m, payelerin aralığı 16,52m dir. Camide mahfiller olmadığından, mekan daha fazla bütünlük kazanmıştır. Payelerin üstü, dıştan dilimli kubbelerle örtülü olup kubbe çevresinde dört kule yer alır.
Mimar Sinan 1550-57 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan 1550-57 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle yaptığı külliyenin camisinde, ilk defa iki yarım kubbeli plan şemasını denemiştir. Fatih’ten sonra ikinci büyük üniversite olarak ve yeni bir şehircilik anlayışı ile planlanan, 18 ayrı bina halindeki külliyenin ortasında bulunan camide iç mekanla dış mekan arasında bir bütünlük vardır. 27,40 m çapı ve 53 m yüksekliği ile İstanbul’da Ayasofya’dan sonra en büyük kubbedir.
Sinan, yan nefleri beşer kubbe ile örterek birbirine eşit kubbelerin Sinan, yan nefleri beşer kubbe ile örterek birbirine eşit kubbelerin monotonluğu yerine, bir büyük kubbe, bir küçük kubbe ritmi ile değişik bir etki yaratmıştır. Mihrap duvarında çok ölçülü çini süslemeler bulunmaktadır. Dış görünüş iç mekanın yapısını bütün incelikleri ile yansıtır. Çok yüksek olan kubbe ile mekanda mistik bir ferahlık ve genişlik etkisi yaratılmıştır.
1569-74 yılları arasında inşa 1569-74 yılları arasında inşa edilmiştir. Bu yapı, bütün Türk mimarisinin ve Sinan’ın o güne kadar ortaya koyduğu yeniliklerin toplu bir ifadesidir. Sultan II Selim’in isteği üzerine yapılan bu büyük eserin Ayasofya’yı aşan kubbesi 31,5 m’ dir ve sekizgen gövdenin etrafını çeviren ince zarif dört minaresi vardır.
Dış silüet doğrudan doğruya iç yapıdan gelişmektedir. İç mekanla dış Dış silüet doğrudan doğruya iç yapıdan gelişmektedir. İç mekanla dış dünyada, kubbe mimarisi gelişmesinin en ileri noktası olarak görülebilir.
Kubbenin ağırlığı, sekiz paye ve Kubbenin ağırlığı, sekiz paye ve bunların arasındaki payanda kemerleri ile karşılanarak, sekizgen kaide üzerine oturan kubbe sistemi, en son imkanlarına kadar geliştirilmiştir. İç mekanda payeler arasında kemerler pencere sıraları ile doldurulmuş, sağır yüzeyler azalmıştır.
Kanuni Sultan Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu II. Selim için 1577’de yaptırılmıştır. Sekiz sütun ve kemerden oluşan bir sekizgen üzerindeki kubbe, dıştan, köşeleri kesik kare biçiminde masif bir kitle içine yerleştirilmiştir.
İçte sütunlara, dışta duvarlara oturan, çift kubbeli bir türbe olarak İçte sütunlara, dışta duvarlara oturan, çift kubbeli bir türbe olarak yapılmıştır. Duvarlar iç mekanda tamamen çini kaplıdır. Ortası kubbeli ve alçak yanları saçak örtülü üç gözlü bir revakı vardır.
Topkapı Sarayı birinci avluda 1472’de Topkapı Sarayı birinci avluda 1472’de inşa edilen köşk, eski Türk evi plan şemasının büyük ölçekli bir tekrarı salona açılan dört eyvan ile köşelerde aynı çapta birer kubbeli odadan oluşan iki katlı saraydır.
Cephe, ince sütunlar üzerine yüksek sivri kemerlerle, boydan boya bir Cephe, ince sütunlar üzerine yüksek sivri kemerlerle, boydan boya bir revak şeklinde dışarı açılmaktadır. Giriş cephesinin ortasındaki büyük eyvan, tamamen mozaik çinilerle kaplı olup, Selçuklu geleneğinin büyük ihtişamını yansıtmaktadır.
İç mekanda firuze, lacivert, yeşil ve beyaz renkte çiniler vardır. Bunlar İç mekanda firuze, lacivert, yeşil ve beyaz renkte çiniler vardır. Bunlar Osmanlı mimarisinde kullanılan en son mozaik çiniler olmuştur. Odaların duvarlarındaki altıgen çiniler, ocaklar ve nişli raflar Bursa ve Edirne mimarisinin etkilerini gösterir.
Sinan, genel şeması mimar pergelini andıran kendi mütevazı türbesini Sinan, genel şeması mimar pergelini andıran kendi mütevazı türbesini Süleymaniye Külliyesinin dış köşesine belirsiz bir şekilde erleştirmiştir.
Dostları ilə paylaş: