Anahtar söZCÜkler/key words


Küreselleşme ve Sendikacılık



Yüklə 3,03 Mb.
səhifə18/37
tarix15.09.2018
ölçüsü3,03 Mb.
#82394
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   37

3.2.10. Küreselleşme ve Sendikacılık


Sendikacılığın altın çağı, gerek üye sayılarındaki artış, gerekse ekonomik ve sosyal etkinlikleri açısından, İkinci Dünya Savaşından 1973 petrol krizine kadar olan dönemde yaşanmıştır. Sendikacılık, 1980 sonrasında giderek güç kaybetmeye başlamış, "insan kaynakları yönetimi", sendikal örgütlere alternatif gösterilerek "sendikasız endüstri ilişkileri"nin gündeme getirildiği yeni bir döneme girilmiştir (Mahiroğulları, 2001:4).

Sanayileşmiş Batılı ülkelerin bir çoğunda, işçi sendikalarının üye sayılarında gerilemeler görülmektedir ((Keser, 1999:8). Küreselleşme sürecinde işgücü piyasalarının sermaye lehine denetim altına alınmasıyla geliştirilen politikalar; sendikaları devre dışı bırakan ve/veya etkinliğini azaltan bir ortam yaratmıştır. Deregülasyon süreçlerinin yani işgücü piyasalarındaki faaliyetlerin kuralsızlaştırılmasının yaygınlaşması, sendikaların konumlarını ve güçlerini zayıflatan en önemli gelişmelerden birisi olarak görülebilir (Özkaplan, 2000:67). OECD raporlarında, çoğu ileri sanayi ülkelerinde 1980’lerden bu yana sendikalaşma oranlarında düşüş görülmektedir (Kurtulmuş, 2001:151). "İşsizliğin bir sonucu olarak şu anda çalışanların ve işçilerin sendikalaşmasında gözle görülür bie azalma söz konusudur. Sadece ABD'de sendika ve işgücü sayısı üçte bir oranında azalmıştır. Avusturya, Fransa, Almanya, İtalya, İsviçre ve Britanya'da da azalmaktadır. Hem sanayileşmiş ülkelerde hem de yoksul ülkelerde sendikalar güçlerini ve siyasi nüfuzlarını yitirdiler. Bugün dünya işgücünün sadece % 17'si sendikalıdır (Rivero, 2003:80).

Neo-klasik sistemde şirketler, ulaşabilecekleri herhangi bir üretim düzeyinde kazançlarını en yüksek noktada tutabilecek bir emek-sermaye bileşimi aramaktadır. Bu sonucu ortaya çıkaracak kararlara karışıldığında, üretimin ve istihdamın zincirleme olarak düşeceği düşünülmektedir. Yani piyasaya müdahalenin, sonunda emeğe zarar vereceği ifade edilmektedir (Galbraith, 1990:118).

Devletin rolündeki değişme, işverenlerin yönetim anlayışındaki farklılaşma, istihdamın sektörel dağılımındaki değişmeler ve standart-dışı çalışmanın yaygınlaşması sendikaları etkileyen önemli faktörlerdir. Ayrıca, işgücünün yapısındaki değişiklikler; kadın işgücünün genişlemesi, genç işgücünün artan önemi, işgücünün vasıf düzeyindeki değişmeler işçi sendikacılığının gücünü etkileyen diğer evrensel faktörler olarak belirtilebilir (Ekin, 1999:257).

Sendikaların içinde bulunduğu sorunların temelinde temsil, diğer bir deyişle örgütlenme sorunu bulunmaktadır. Sendikal örgütlenmeyi olumsuz yönde etkileyen faktörlerin başında, serbest piyasa ekonomisine geçişle birlikte devletin üretim ve hizmetlerden çekilmesi yani özelleştirme uygulamaları gelmektedir. Özelleştirme ile birlikte, birçok ülkede sendikalı işçilerin çoğunluğunu oluşturan kamu işletmelerinde önemli ölçüde istihdam daralması yaşanmıştır. Böylece, sendikalar önemli oranda üye kaybetmişlerdir

Sendikaların örgütlenme konusunda yaşadığı sıkıntının bir diğer nedeni, üretim ve yönetim sistemindeki değişimdir. Fordist üretim sistemindeki değişim, sayıda işçinin bir arada istihdam edildiği fabrika tipi üretim organizasyonunu parçalamıştır. Bunun yerine, yalnızca montaj aşamasının fabrikalarda yapıldığı, örgütlenme ve diğer sendikal faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin oldukça güç olduğu, küçük işletmelerin ve taşeron uygulamalarının önem kazandığı bir üretim organizasyonu modeline geçilmiştir.

Esnek üretim biçimleri ve buna bağlı olarak standart dışı çalışma yaygınlaşmıştır. Böylece, işçiler arasındaki farklılıkları öne çıkartan ve sendikal örgütlenmenin son derece zor olduğu kısmi süreli çalışma, esnek süreli çalışma, evde çalışma gibi yeni çalışma biçimleri yaygınlaşmıştır.

Gelişmiş ülkelerin sermayesinin, işgücünün ucuz olduğu çevre ülkelere kayması, bu ülkelerdeki çalışma koşullarının kötüleşmesine ve işgücü hareketleri üzerindeki baskının artmasına neden olmaktadır. Bu ülkelerde, sendikalar üzerindeki baskılar artmakta, çalışma yaşamına ilişkin kurallar göz ardı edilmektedir. Ayrıca, üretimin çevre ülkelere kayması ile, gelişmiş ülkelerin bir çoğunda işsizlik oranı artmıştır. Bu gelişme de sendikaların temsil yeteneğini olumsuz yönde etkilemiştir.

İstihdam içinde beyaz yakalıların oranı yükselmiştir. Beyaz yakalılar, tarihsel olarak kendilerini işçi sınıfı ile fazlaca özdeşleştirmeyen bir kesimdir. Bu nedenle; beyaz yakalılar, sendikaların örgütlenmekte oldukça zorlandıkları bir kesim olmuştur (Müftüoğlu, 2002:.267).

Küreselleşme süreci en olumsuz sonuçlarını, sendikal hareketin bütünüyle baskı altına alındığı yapılanmalarda göstermektedir. Bu konudaki en iyi örnek, sayıları hızla artan serbest ticaret bölgeleridir. ILO tarafından gerçekleştirilen ve 27 milyon işçinin istihdam edildiği 850 serbest ticaret bölgesini kapsayan araştırma sonuçlarına göre; bu bölgelerde özgür işçi sendikalarının ve asgari çalışma standartlarının ciddi olarak sınırlandırıldığı saptanmıştır. Bu yapılanma, uluslararası rekabetin bir boyutuyla, korunmasız işgücü üzerinden gerçekleştirilmeye çalışıldığını göstermektedir (Selamoğlu, 2000:51).



Çizelge 17: Bazı OECD Ülkelerinde Sendikalaşma Oranlarındaki Değişim

ÜLKELER

Sendikalaşma Oranları (%)

Sendikalaşma Oranında Değ. (%)




1970

1980

1985

1989

1995

1970-79

1980-89

1985-95

Kanada

31.1

35.1

35.9

34.6

37.4

12.9

- 1.4

1.8

ABD

30.0

24.7

-

-

14.2

- 17.7

-

- 21.1

Japonya

35.1

31.1

28.9

26.8

24.0

- 11.4

- 13.8

- 16.7

Avustralya

50.2

56.4

56.5

53.4

35.2

12.3

- 5.3

- 29.6

Yeni Zelanda

-

-

54.1

50.5

24.3

-

- 6.7

- 55.1

Avusturya

70.4

65.3

60.8

58.2

41.2

- 7.2

- 10.9

- 19.2

Danimarka

62.2

91.4

90.8

86.0

80.1

46.9

- 5.9

23

Finlandiya

58.8

85.8

86.6

90.0

79.3

45.9

4.9

16.1

Fransa

22.3

19

16.3

12.0

9.1

-14.8

- 36.8

- 37.2

Almanya

37.9

42.9

44.0

40.1

28.9

13.2

- 6.5

- 17.6

İtalya

40.8

60.5

59.6

62.7

44.1

48.3

3.6

- 7.4

Hollanda

40.5

39.9

34.1

30.2

25.6

- 1.5

- 24.3

- 11.0

İsveç

74.2

89.5

94.2

96.1

91.1

20.6

7.4

8.7

İngiltere

49.7

56.3

50.5

46.1

32.9

13.3

- 18.1

- 27.7

Kaynak: Kurtulmuş, N., 2001, s. 223.

Çizelge 17’den görüldüğü üzere; 1985-1995 döneminde sendikalaşma oranlarının analizinde, dünya ölçeğinde sendikaların önemli oranda üye kaybettikleri görülmektedir. Rakamların düzenli olarak mevcut olduğu 92 ülkeden yalnızca 14 tanesinde sendikalaşma oranı % 50’den fazladır. 48 ülkede ise bu oran % 20’den düşük bulunmaktadır (Kurtulmuş, 2001:221).

1980'li yıllarda, sanayileşmiş Batılı ülkelerde işçi sendikalarının gücünün zayıflatılması benimsenirken, işverenler üzerindeki yükün ise hafifletilmeye çalışıldığı söylenebilir. 1980 sonrasında, taraflar arası pazarlık gücündeki dengenin işçi sendikaları aleyhine gelişmesi, işçi sendikacılığının gelişimine olumsuz etkide bulunmuştur (Yazıcı, 2000:18).

Örgütlü işgücüne daha fazla gereksinim duyulan günümüz dünyasında, örgütlü işgücü toplam küresel işgücünün giderek daha az bölümünü oluşturmaktadır. 1990-1999 döneminde, karşılaştırmalı verilerin sağlanabildiği 66 ülkeden 35'inde sendikalaşma oranı % 20'den fazla düşmüştür. Avustralya, Arjantin, Kosta Rika, Fransa, İsrail, Meksika, Yeni Zelanda, Portekiz, ABD ve Venezüela sendikal anlamda en fazla gerilemenin yaşadığı ülkeler olmuştur. Eski Doğu Bloku ülkelerde ise; resmi sendikalara üye olma zorunluluğunun kalkmasıyla, sendikalaşma oranlarında büyük düşüşler yaşanmıştır (Selamoğlu, 2000:58). Ayrıca, son yirmi yıl içerisinde, OECD ülkelerinde sendikalı üye sayısı % 36'dan % 27'ye düşmüştür (Tokol, 2000:141).

Keser (1999)’a göre; sendikalaşma oranlarında görülen düşüşü yalnızca küreselleşme sürecine bağlamak yanlış bir yaklaşımdır. Çünkü, sendikalaşma oranlarındaki düşüş, benzer yapıya sahip ülkeler arasında farklı oranlarda gerçekleşebilmektedir. Farklılık, çoğu zaman ülkelerin o dönemdeki siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel yapısından kaynaklanabilmektedir. Dolayısıyla, sendikalaşma oranındaki düşüşü yalnızca küreselleşmeye bağlamak yanlış olacaktır. Böyle olsaydı, İskandinav ülkelerindeki sendikalaşma oranları 1979-1986 tarihleri arasında bu denli hızlı bir artış göstermezdi (Keser, 1999:8).

ABD başta olmak üzere çoğu gelişmiş ülkede, sendikaların öneminin giderek azalmakta olması nedeniyle, endüstri ilişkileri kurumlarının sorgulanmaya başlandığı görülmektedir. Özellikle, 1980’li yıllarda sendikasız işletmelerin ve sendikasız çalışma tarzının, sendikalı endüstri ilişkileri yerine konulmaya çalışıldığı gözlenmektedir.

Sendikalar; içinde bulundukları krizden çıkabilmek amacıyla, geleneksel ücret sendikacılığı yerine, değişen koşullara uyum sağlayarak karar sürecine katılımı sağlayan korporatist (işbirliğini esas alan) sendikacılığa kayacaklardır (Kurtulmuş, 2001:151).

ILO Raporu’nda, yeni gelişen bu koşullarda sendikaların neler yapabileceği, dört ana kategoride özetlenmiştir: i- Ek sosyal yardımlar, mesleki danışma servisleri, üye aidatlarında indirimler ve mesleki iletişim programları gibi yeni hizmetlerin sunulması, ii- Kadınlar, gençler, küçük ve orta ölçekli işletmelerde, düzensiz işlerde, kayıt dışı sektörlerde ve diğer marjinal işlerde çalışanları da kapsayacak şekilde yeni üyeler kazanılması, iii- Yeni ittifaklara gidilmesi: Sivil Toplum Örgütleri ile yakın işbirliği yapılarak ve sendikaların stratejik müttefiki olarak aynı ortak amaca yönelik hizmet verilmesi, iv- Uluslararası işbirliğinin genişletilmesi: Küresel firmaların çalışma hayatındaki etkisinin artması, sendikaları diğer ülkelerdeki sendikalar ve uluslararası sendikal kurumlarla sıkı bir işbirliği ve dayanışma çabasına sokmuştur. Sendikaların, uluslararası alanda işbirliğini güçlendirmeleri, küresel dengesizliklerin önlenmesi açısından önemli görülmektedir (Kurtulmuş, 2001:250). Federal Almanya’da müstahdemler sendikası (DAG) ile DGB’den beş sendika birleşerek 3.7 milyon üyeli dev bir sendika oluşturması buna örnek olarak verilebilir (Boztepe 1999:31).

21’inci yüzyılda, yalnızca sendikaların değil, toplu pazarlık sisteminin de geleceği dikkat çekici tartışmalara konu olmaktadır. Bunlardan en önemlisi, 1994 yılında yayınlanan İşçi-İşveren İlişkilerinin Geleceği Hakkında Rapordur. Bu rapor, hızlanan küreselleşme sürecinde, artan uluslararası rekabet ve yüksek teknolojilerin etkisiyle, her ülkede değişim yönünde baskı altına giren endüstri ilişkilerinin yeniden yapılanmasını incelemektedir. Ulusal sendika örgütlerinin çıkarlarını, yalnızca yerel düzeydeki politika ve mücadele ile koruma ve geliştirmenin zor olduğu yönünde genel bir kabul bulunmaktadır (Ekin, 1999:263).


Yüklə 3,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin