Anahtar söZCÜkler/key words



Yüklə 3,03 Mb.
səhifə4/37
tarix15.09.2018
ölçüsü3,03 Mb.
#82394
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   37

1. GİRİŞ


Küreselleşme kavramı, 20’nci yüzyılın son çeyreğinde üzerinde en çok tartışılan, ancak bir o kadar da üzerinde görüş birliği oluşturulamamış konuların başında gelmektedir. Kavram, pek çok anlamı bir tek sözcük içinde barındırmaktadır. Ekonomiden politikaya, sosyal politikadan kültüre, hemen hemen her alandaki değişimi ifade etmek için kullanılan sihirli bir sözcük haline gelmiştir. Küreselleşme; karmaşık ve ana geçişleri olan, çok katmanlı bir kavram ve toplumsal bir olgudur. 20’inci yüzyıl sonu ekonomi politiğinde bir dönüşüm yaşandığı düşünüldüğünde, bu değişimin ne kadar derine indiğinin belirlenmesi gerekir. İşgücü süreçlerinde, tüketici alışkanlıklarında, devletin yetki ve uygulamalarında radikal bazı değişimlere ilişkin birçok gösterge bulunmaktadır. Sorunun ortaya konulup daha iyi anlaşılabilmesi için, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan ilk büyük ekonomik daralmanın ortaya çıktığı 1973 yılından bu yana yaşanmış olan bütün değişim ve çalkantıların çok iyi analiz edilmesi yaşamsal önem taşımaktadır. Bu bağlamda, kapitalist üretim tarzının temel kurallarının işleyişinin sürmekte olduğu gerçeğini de gözden kaçırmamak gerekmektedir.

Küreselleşme sürecindeki ideolojik kaygılar, belli düzeyde de olsa bir tarafa bırakılırsa, bu gelişmeden hem kazananların hem de kaybedenlerin bulunduğu gerçeğinin ortaya konulması gerekmektedir. Süreç yeni olduğundan; bilgiler sınırlı, veriler yetersiz ve küresel ekonomi ile ilgili deneyimler eksik bulunuyor. Ayrıca, küreselleşmenin toplumsal sonuçları ampirik delillerle tümüyle ortaya konulamamıştır. Ancak, yaşanan yaklaşık yirmi yıllık deneyim oldukça önemli ipuçları vermektedir.



1980’lerin başında hakim olan neo-liberal söylemler ve bunların dayandığı serbestleşme, dışa açılma, piyasa ekonomisinin hakim kılınması önerileri ve uygulamaları, 1990’larda meyvelerini vermeye başlamıştır. ABD ve İngiltere başta olmak üzere, gelişmiş ülkelerde işgücü piyasasını esnekleştirme çabalarının hızlandığı, şirketlerin düşük ücret isteklerinin arttığı bir dönem yaşanmaya başlanmıştır. Küreselleşme, deyim yerinde ise; artan işgücü piyasası esnekliği ve güvencesizliği ile özdeş tutulmuştur. Bu gelişmelerin bir parçası da; üretim birimlerinin az gelişmiş ülkelere taşınmasıdır. Az gelişmiş ülkelerde istikrarlı yatırım ortamlarının sağlanması, giriş-çıkış kolaylığı ve ucuz işgücü, ulus-ötesi şirketler açısından giderek önem kazanmıştır. Ayrıca, sözü edilen dönemde yaşanan dışa açılma uygulamaları, 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Doğu ile Batı Almanya’nın birleşmesi ile ilk etkilerini göstermiştir. SSCB’nin dağılmasını izleyen süreçte, devletçi yapıların hakim olduğu diğer Doğu Bloku ülkelerinde ortaya çıkan piyasa ekonomisine dayalı bir toplum olma istekliliği de, dünyanın yeni bir düzene geçmesi olarak algılanmıştır. Küreselleşme, bir zamanlar sosyal politikanın temel amacı olan refah devleti yaklaşımında önemli değişiklikler meydana getirmiş, refah devleti yerine refah toplumu düşüncesi öne çıkmıştır.

Küreselleşme denildiğinde, çoğu zaman herkesin kendi kafasında, kendi küreselleşme tanımıyla baktığı bir gerçeklikle karşı karşıya kalınmaktadır. Toplumsal ilişkiler sistemi içinde farklı konumlarda bulunulduğundan; küreselleşme kavramının referans aldığı gerçeklikler ve bu gerçeklikler arasındaki bağlantılar yerine, daha çok, küreselleşmeyi savunmak ya da karşı çıkmak gibi değer yönelimli bir ayrım yapılmaktadır. Oysa küreselleşme, pek çok anlamı tek bir sözcük içinde barındıran, çok geniş anlamlı ve iddialı bir sözcüktür. Bu bağlamda, "kullanıcının istediği anlamı taşır" ifadesini kullanmak yanlış olmayacaktır. Yani, aslında burada, nereye bakıldığından ziyade, nereden bakıldığı önem taşımaktadır. Kimilerine göre, kapitalizmin yaşadığı krize çözüm yolu bulmanın bir aracı olarak görülen küreselleşme, kimileri içinse uluslararası pazarlarda yaşanan serbestliğin ifade edilmesinde kullanılan bir araçtır. Diğer yandan, küreselleşme olgusunun, işgücü piyasalarını etkisiz hale getirmek amacıyla uluslararası sermaye tarafından geliştirildiğini savunanlar da bulunmaktadır. Ulus-ötesi şirketlerin küreselleşmeye dayalı rekabet anlayışı; işgücünün depolitize edilmesi, endüstri ilişkilerinin zayıflatılması ve iş hukukunun esnekleştirilmesi şeklinde algılanmaktadır. Bu süreçte etkin olan faktörler ve sermayenin uluslararasılaşması sonucu, küresel pazarlarda rekabet gücü yüksek ulus-ötesi firmaların etkinliği artmıştır. Çünkü küreselleşme, yalnızca uluslararası finansman hacminde ya da uluslararası ticaret hacminde bir artış ortaya çıkarmamış, aynı zamanda üretim, yatırım ve sermaye hareketlerine de yol açmıştır. Rekabet gücü ile çalışma hayatı ve endüstri ilişkileri arasında çok yakın bir ilişki ve etkileşim bulunduğu ortadadır. Bu anlamda, küresel rekabet gücü yüksek firmalar, yeni küresel ekonomide, çalışma hayatının yeniden yapılanmasında da etkili olmaktadır. Bu süreçte; sermayenin ağırlığı, bilgi ve teknolojinin önemi artarken, işgücü hareketliliği bunlar kadar etkili olamamıştır. Ulus-ötesi şirketlerin sayılarının ve güçlerinin arttığı bu süreçte, sermaye serbestçe dolaşırken, işgücünün nasıl bir değişim sergilediğini, değişen üretim yapısına nasıl uyum sağladığını açıklamak gerekmektedir. Küreselleşmenin; haberleşmede, sermaye dolaşımında ve ticarette çok büyük gelişmeler yaratırken, işgücünün dolaşımını en aza indirdiği görülmektedir. Ayrıca, küreselleşmenin en önemli sonuçlarından bir tanesinin; örgütlü işgücünün ekonomik pazarlık gücünü ve politik etkisini azalttığı noktasında eleştiriler artmaktadır. Örgütlü işgücünün küreselleşme sürecine gereken hızda tepki veremediği ve bir gerileme süreci yaşayarak sarsıntı geçirdiği görülmektedir. Yapısal değişim, teknolojik gelişmeler ve neo-liberal ekonomik politikalar, sendikalaşma eğilimini ve oranlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca, sendikal ilişkiler yanında çalışma mevzuatı, sosyal güvenlik, işçi sağlığı ve işyeri güvenliği, çevre, insan gibi konularda evrensel değer ve normların giderek ulusal mevzuat üzerinde etkisini hissettireceği gerçeğinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Bu tez çalışmasının amacı; küreselleşmenin dünya işgücü piyasalarına etkilerini saptayarak, bu etkilerin Türkiye işgücü piyasalarına yansımalarını ortaya çıkarmaktır. Bu bağlamda, çeşitli analizler yapılarak, hem var olan durum ortaya konulacak, hem de gelecekte olası gelişmeler saptanmaya çalışılacaktır.

Bu tez çalışmasında: “Küreselleşme çağında, işgücünün küreselleştiğini söylemek olanaklı değildir. Ancak; istihdamda, ücretlerde, işgücü verimliliğinde, çalışma sürelerinde, işgücünü ilgilendiren yasalarda, çalışma koşullarında, sendikalaşma eğiliminde, işgücü ile ilgili politikalarda küresel bir trend oluşturulmuştur. Türkiye de bu oluşumdan etkilenmektedir. Yani, İşgücünün bizatihi kendisinin küreselleştiğinden söz edilemez. Fakat buna karşılık, işgücüyle ilgili kanunlar, çalışma koşulları, kısacası endüstri ilişkileri küreselleşmektedir. Çeşitli yöntemlerle bu politikaların dayatıldığı veya gönüllü olarak kabul edildiği görülmektedir. Ama genel olarak, gelişen bu politikalar işgücünün aleyhine işlemektedir” temel hipotezinden yola çıkılmışıtr.

Tez çalışmasının konusu oldukça geniş kapsamlı olduğundan, bir takım sınırlamalara gidilmesi kaçınılmaz olmuştur. Küreselleşme konusu, zaten başlı başına irdelenmesi gereken, çok boyutlu bir olgudur. Bu nedenle, küreselleşme sürecinin yalnızca ekonomik boyutu ele alınacak, burada da ağırlık işgücü piyasalarına verilecektir. Keza, aynı durum, Türkiye ile ilgili bölüm ve başlıklar için de geçerlidir.

Neo-liberalizmin krizden çıkış için en önemli hedefi, artı-değeri yükseltmek ve kar oranlarını ençoklamaktır. Bu amaçla, neo-liberalizmin öngördüğü yeni dönüşüm dinamikleri; işgücü maliyetlerinin en aza indirilmesi ve devletin geliri yeniden dağıtma işlevini sermayenin lehine olacak biçimde yeniden düzenlemesi üzerinde şekillenmiştir. Bu nedenle, üretim yapısı uluslararası rekabete uygun biçimde değiştirilmiş, teknoloji yatırımları artmış, sermayenin uluslararası düzeyde hareket etmesi ve üretimin, işgücünün yoğun olduğu ülkelere kaydırılması sağlanmış, çalışma koşullarına esneklik kazandırılmış, devletin ekonomideki müdahalesi ve yönlendirici rolü azaltılmıştır.

1970’li yıllardan bu yana ulus-ötesi firmalar, liberalleşen ticaret ve sermaye hareketliliğine olanak veren koşullar altında, kendilerine avantaj sağlayacak yeni üretim bölgelerinde yatırımlarını yoğunlaştırmıştır. Böylece, işgücü maliyetleri en aza indirilmeye çalışılmıştır. 1970’li yıllardaki resesyonun ardından, OECD ülkelerinin hemen tamamında GSMH içinde ücretlerin payı hızla düşmüştür. Bunda; gelişmekte olan ülkelerdeki hızlı nüfus artışının ve tüm dünyada kadınların işgücüne katılım oranlarında büyük ölçüde artışın da etkisi olmuştur. Öte yandan, 1980’li yıllarda Kuzey Amerika ve Avrupa’daki liberal politikaların başarısı, neo-liberal akımları küresel ölçekte güçlendirmiştir. Bunun sonucu olarak ücretler, iş güvencesi, asgari ücret, sosyal yardımlar gibi alanlardaki düzenlemeler, çalışanların aleyhine gelişmeye başlamıştır. Öte yandan Asya’da, Latin Amerika’da ve Rusya’da son yıllarda yaşanan finansal krizler, 1980 ve 1990’lı yıllarda hakim olan neo-liberal konsensüsü zayıflatmış, küresel ekonomik yeniden yapılanma sürecine olan güveni sarsmış ve sürecin işleyişinden duyulan endişeleri artırmıştır.

Küreselleşme kavramının tam anlamıyla anlaşılması ve sonuçlarının net olarak ortaya çıkması, 21'inci yüzyılın ortalarına kadar bir süreyi gerektirebilecek ve belki de sonuçları ile birlikte tarihsel bir süreç olarak ancak o zaman incelenebilecektir. Olumlu ya da olumsuz yönlerinin saptanması, istatistiksel verilere ulaşılması ve küreselleşme projeksiyonlarının üretilmesi uzun bir süreyi gerektirecektir. Ancak, küreselleşme olgusunun sağlıklı bir şekilde ortaya konulması yaşamsal bir öneme sahip olduğundan, bu konuda yapılacak her türlü çalışma anlamlı sonuçların ortaya konulabilmesi için oldukça değerli olacaktır.




Yüklə 3,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin