Ankara cumhuriyet başsavciliğina şİkayetçİ : Türk Eğitim-Sen vekiLİ



Yüklə 19,64 Kb.
tarix30.04.2018
ölçüsü19,64 Kb.
#49863

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
ŞİKAYETÇİ : Türk Eğitim-Sen
VEKİLİ : Av. Emrah AYTEKİN – Av. Hilal Kezban DÜZGÜN

Av. Hatice AYTEKİN – Av. Dilek ATAK ZENGİN

Bayındır 2 Sk. No 46 Kızılay ANKARA
ŞÜPHELİ : Sevan NİŞANYAN

Misbah Muhayyeş Damga ve Neşet Ömer Sok. No: 23-25

Kadıköy/İSTANBUL

Ahmet ALTAN

Misbah Muhayyeş Damga ve Neşet Ömer Sok. No: 23-25

Kadıköy/İSTANBUL


D. KONUSU : Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı basın yolu ile teşvik-TCK 216.Maddesinin – TCK 301. Maddesinin ve 5816 Sayılı Yasanın İhlali
SUÇ TARİHİ : 29 EKİM 2009
AÇIKLAMALAR :

Taraf gazetesi mensubu Sevan NİŞANYAN isimli şahıs 29 EKİM 2009 tarihinde Gençliğe Hitabeyi konu alan bir yazı yayımlamıştır. Bu yazı Taraf Gazetesi editörü Ahmet ALTAN Tarafından da uygun bulunmuş olacak ki yayımlanmasında herhangi bir sakınca görülmemiştir.


Yazının içeriği ve yayımlandığı gün düşündürücüdür. Çünkü yazı Türk Milleti için büyük manevi öneme sahip bir günde 29 Ekim günü “Cumhuriyetin resmen ilan edilişinin yıl dönümde” yayımlanmıştır. Böyle büyük bir günde sanık Sevan NİŞANYAN tarafından Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi manidar bir şekilde konu alınarak işlenmiştir. Yazıda “Ulu Önder Atatürk’ün Türk Gençliğine bıraktığı en önemli miraslarından biri olan Gençliğe Hitabe alaya alınmış, dalga geçilmiş, bu suretle Türk Milletini ve Atatürk’ü aşağılayan bir yazı Cumhuriyetin ilan edildiği gün yayımlanmıştır. Yazının tam metni dilekçe ekindedir

Sanık NİŞANYAN soyadından etkilenmiş olacak ki Cumhuriyete ve Türk Milletinin manevi değerlerine nişan almış ve pervasızca Atatürk’e ve Türk Milletine hakaret etmiş saldırmıştır.


Sanık yazısının ilk iki paragrafında Türkiye Cumhuriyeti 86 yıl sürmesinin fazlasıyla uzun olduğundan bahsetmiş. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretilerini ilke ve inkılâplarını kan-vatan-düşman olarak tasvir ederek Atatürk öğretisi ile ilke ve inkılâplarının ülkeyi esir ettiğinden ve bunları rafa kaldırarak yeni şeylerin (yeni yönetim biçimlerinin) düşünülmesi gerekliliğinden bahsetmektedir.( 5816 sayılı yasanın 1. maddesinin unsurları TCK 301. maddesinin unsurları oluşmuştur.)
(1)”Seksen altı yıl yeter bence. Kan-vatan-düşman’dan ötesine aklı ermeyen bir dil bu ülkeyi bunca yıl esir etti. Artık yeni şeyler düşünmenin vaktidir.”

(2)”Kan-vatan-düşman edebiyatının şahikası Kemal Paşa’nın Gençliğe Hitabe adlı eseridir.”


Yine pervasız bir hareketle kendini Mustafa Kemal Atatürk’ün yerine koyarak Atatürk’le Gençliğe Hitabeyle ve Türk Milletiyle Cumhuriyetin ilan edilişinin yıl dönümünde alenen dalga geçmiştir.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Gençliğe Hitabesinde;
Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.” Demektedir.


Ancak Sanık Nişanyan

(3)Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, insan olmaktır.

Demek suretiyle sanık Türk İstiklalinin ve Türk Cumhuriyetinin insani öğeler taşımadığını beyan ederek Türk İstiklalini ve Türk Cumhuriyetini dolayısıyla Türk Halkını aşağılamaktadır. (TCK 216. ve 301. maddelerin unsurları oluşmuştur.)
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk gençliğe hitabesinde

“Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.”… Demektedir.


Ancak Sanık Nişanyan
(4) İnsan olmanın yegâne temeli insana sevgidir. Hayatın boyunca, insanlara güzelliği, aklı ve adaleti öğretmeyi görev bileceksin. Bilgin varsa, bedel beklemeden paylaşacaksın. Buna imkân ve şeraitin müsait değilse, yanındaki üç veya beş kişiye katıksız sevgini vermeyi deneyeceksin; onların hayat yükünü bir nebze hafifletmeye çaba göstereceksin. Bunu yaparken Türk mü, yoksa Hindu mu, Yamyam mı diye sormayacaksın. Çünkü insan, galiplerin hasbelkader çizdiği sınırlara sığmayacak kadar kıymetli bir hazinedir.

(5) Dahili ve harici bedhahlarla etrafın çevrili olabilir. Sen şerri bahane etmeyecek, hayırhahlığını ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceksin. Zira kötülük, esarettir. Manevi istiklalini ve manevi hürriyetini ancak insan olmakla kazanabilirsin.


(6) Düşman bütün tersanelerine girmişse, vazifeye atılmadan önce düşüneceksin. Önce, düşman mı diye soracaksın. (Çünkü bugün düşman olan yarın dost olabilir.) Sonra onu kendine düşman etmek için ne hata yaptığını düşüneceksin. (Çünkü düşmanlık, herkes için ağır bir yüktür.) Gönlünü kazanmayı deneyeceksin. Tersaneyi beraber işletmeyi teklif edeceksin. (Öylesi her ikiniz için daha kazançlı olabilir.) Sonuç alamasan, bir tersane uğruna düşman olmaya değer mi diye bir kere daha kendine soracaksın. Bunları yapabilirsen, inan, dünyanın tüm tersaneleri senin olur. Tüm ordular sana boyun eğer. Tüm kalelerini terkedecek gücü ve güveni kendinde bulursun.
(7) Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar sana “düşünmeyeceksin!” diyebilirler. Kendi çorak ve bencil emellerine seni muhafız ve müdafi yapmak isteyebilirler. Kuşaklardan beri süren iktidarlarını bir gün daha korumak için senin damarlarındaki kanı talep edebilirler. Memleketin bütün tepeleri kan ve intikam bayraklarıyla donatılmış, bütün mektepleri zaptedilmiş, bütün mahkemeleri elde edilmiş, bütün gazete köşeleri bilfiil müstevlilere terkedilmiş olabilir. Millet, cehalet ve propaganda içinde serseme dönmüş olabilir.
Demek suretiyle 4-5-6. paragraflarda Gençliğin Atatürk’ün çizdiği yoldan ayrılmasını bu değerlerin artık önem arz etmediğini dolayısıyla Atatürk öğretilerinden ayrılmanın zamanın geldiğini tekrar tekrar vurgulamaktadır. Sanık Türk gençliğinden Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı davranarak Türkiye Cumhuriyeti rejimine ve Bağımsızlığına uzanacak elleri sırf insan olmaları sebebiyle hoş karşılayıp tepki göstermemelerini öğütlemekte; Ayrıca Gençliğe Hitabenin hiçbir yerinde herhangi bir zümreyi veya topluluğu tehlikeli gören bir ibare yok iken sanık varmış gibi davranarak “Türk mü, yoksa Hindu mu, Yamyam mı diye sormayacaksın” ibareleri ile Atatürk’ü ırkçılık yapmakla, Türkiye Cumhuriyeti Rejimini ırkçı bir rejim olmakla suçlamaktadır. Türk Gençliğinin devletin birlik ve bütünlüğünü düşünmemesi gerektiğini bu birlik ve bütünlüğe el uzatanlara karşı olmamasını onlarla birlik olmasını öğütlemektedir.
7. paragrafta ise Atatürk’ün çizdiği yolda görev almak isteyecekler olursa Türk Gençliğinin onların yanında olmaması gerektiğini; onların ( Atatürk gibi düşünen onun ilkeleri ile bilinçli davrananların) Memleketin bütün tepelerini kan ve intikam bayraklarıyla donattıklarını, bütün mektepleri zapettiklerini, milleti, cehalet ve propaganda içinde serseme döndürdüklerini ileri sürmektedir. Atatürkün ve ilkelerinin bu şekilde yorumlanmasına yasalar hiçbir suretle izin vermemektedir Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya çalışanlara tepki vermemesi için Türk gençliğini uyarmaktadır.
Türk toplumunun içinde bulunduğu şuan ki durum dikkate alındığında Dağlıca baskının yıldönümünde pkklının yurda törenlerle girmesi milli birlik ve bütünlüğün korunması hususunun hararetle tartışıldığı bir dönemde Atatürk’ün ileri görüşlü hitabesinin bu şekilde alaya alınması Türk toplumunun rencide edilmesi kabul edilecek bir şey değildir. Yazının çıktığı dönem 86. yılı tamamlayan bir Cumhuriyetin kuruluş günü olduğu göz önüne alındığında sanık Nişanyan’ın tek amacının Türklükle Türkiye Cumhuriyetiyle dalga geçmek olduğu aşikârdır.
İSTEM SONUÇ : Yukarıda arz ve izah etiğimiz sebeplerden ötürü şüpheli hakkında gerekli kovuşturmanın yapılarak hakkında kamu davası açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.

Türk Eğitim-Sen



Vekili : Av. Emrah AYTEKİN
Yüklə 19,64 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin