1) Any. Md.3/1: Monist yaklaşım ve yasalara yansıması
1) Any. Md.3/1: Monist yaklaşım ve yasalara yansıması
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür…”.
“Milletin Bölünmez Bütünlüğü”: Devletin ve ülkesinin bölünmezliği temel ilkedir. “Milletin bölünmezliği” demokrasinin özüne karşıdır. Çok sayıda yasaya girmiştir. “Azınlıklar vardır” dediğin anda bu “bütünlük” bozulmak isteniyor: Bölücülük. “Azınlık yaratma yasağı”. (Ör. Tr’de A., s.83, 84). Sarkaç Yasası.
61’de Resmî Dil idi. No.2932 zirvedir. (Ör. Tr’de A., s.85-87).
2) Any. Md.66: Vatandaşlığın ve “Türk”ün tanımı sorunu
“Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türktür”. (Ayrı PP var)
“Türk” içinde “ırk” yoğun. 1923 öncesinde M.Kemal: “Türkiyeli” (ör. Tesev s.35, A.Mill. s.209-211). Sonra: ırk bağlamında “Türk” (ör. Tr’de A., s.88). Bugün de var (ör. Tr’de A., s.89).
“Türk” içinde “din” de yoğun: Müslüman Türk, hatta LAHASÜMÜT (ör. Tr’de A., s.89-92) .
Anayasa md.66: “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk’tür”.
Anayasa md.66: “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk’tür”.
“Türk” kimdir? Millet? Etnik grup?
“Türk” ve ırk/soy unsuru:
2510 s. İskan Kanunu: 6 kez “Türk Irkı”.
1940’ların sonuna kadar subay olmak, memur olmak, Avrupa’ya öğrenci gitmek için: “Türk olmak”, “Türk soyundan olmak”, “Türk ırkından olmak”. 1965 sonrası: “TC vatandaşı olmak”.
Şerafettin Elçi 22 ay bakanlık yaptı (03.01.1978-12.11.1979). 30 ay hapis yattı (22.10.1980-29.04.1983; tamamı 4 yıl 7 ay; TCK 142/3’den). Çünkü: “Türkiye’de Kürtler vardır, ben de Kürt’üm”.
T.Çiller’in İçişleri Bakanı Meral Akşener, Mart 97, Öcalan’a: “Ermeni Dölü”. 159’dan (bugünkü 301) takibata uğramadı. Demek ki bu madde (“Türklüğü aşağılamak”) Kürt ve Ermeni olan vatandaşları aşağılamayı engellemiyor?
Kasım 2008’de Milli Savunma Bakanı V.Gönül: “Bugün Rum ve Ermeniler olsaydı milli devlet olamazdık”
Aralık 2008 Ermenilerden Özür kampanyasında: “Sende nasıl bir kan var ki böyle bir kampanya başlatıyorsun?
Hani “Türk Milleti” bütün etnik grupları kapsıyordu ve ırk ayrımı yoktu?
Anayasa md.66: “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk’tür”.
Anayasa md.66: “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk’tür”.
“Türk” ve din unsuru:
40’lara kadar: Ecanip Defteri.
1942: V. Vergisi ve Aşkale sürgünü.
1988 Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği: “Memleket içindeki Yerli Yabancılar (Türk tebalı)”.
17.04.1996 İstanbul 2 no’lu İdare Mahkemesi: “Yabancı uyruklu TC vatandaşı”.
Şubat 07: 625 s.k. md.24/2 “Türk soyundan ve TC uyruklu başmüdür yd.”.
1971, 74, 75’te Yargıtay : “Türk olmayanların…”. Sonuç: Müslüman vakıf mallarına dokunmazken, gayrimüslim vakıf malları gaspedildi (“36 Beyannamesi”). 4 kere kanun değiştirildi (2002-2008), mallar geri verilmiyor.
17.yy ortasında Müslüman olmuş insanların torunlarına eski komünistlerimiz bile “Sabetaycı” diyerek ayrım yapıyor. Bir insanın Müslüman sayılabilmesi için kaçıncı yüzyılda Müslüman olmuş olması lazım?
Hepsini bırakın; niye gayrimüslim olan tek bir diplomat, kaymakam, nüfus müdürü, polis memuru, MİT mensubu, vergi müdürü, subay, astsubayımız, vs. yok?
Hani “Türk Milleti” bütün dinsel grupları kapsıyordu ve din ayrımı yoktu?
Bu durumda gayrimüslimler Türk müdür?
* Evetse, bu örnekler nedir?
* Hayırsa, “Türk Milleti” nedir?
Laik bir ülkede bunlar nasıl oluyor? .
Kapatma gerekçesi olarak bölücülük: “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü”. Örnekler Tr’de A., s.93
Md.45 hakkında: “…Lozan’la varlığı tanınmış[lar] hakkındaki hükümler mütekabiliyet esasına dayanmaktadır”. Sonuç: Yunanistan uygulamazsa biz de uygulamayız.
Md.45 mütekabiliyet değil, “paralel yükümlülük”tür.
Mütekabiliyet olsa, Viyana Ant. Hukuku Sözl. Md.60/5’e aykırıdır.
“Lozan, Müslümanların haklarından gayrimüslimlerin de yararlanmasını öngörmüş ve eşitliği sağlamıştır”.
Negatif-Pozitif hak ayrımını bilmiyor gibi. (Ör. Tr’de A., s.96).
Çoğunluğu birinci sınıf, azınlığı ikinci sınıf sayıyor (Ör. Tr’de A., s.96)
Bütün bu kararlar AİHM’de bozulmuştur (AİHS md.11: “…ulusal güvenlik ve kamu güvenliği…”. (Ör. Tr’de A., s.94-95).
Mahkeme “azınlık”ı ülke bütünlüğüyle çatışan bir kavram olarak görüyor ve “parçalanma korkusu”yla parti kapatıyor:
“Azınlık vardır demek, azınlık yaratmaya girmez, ama…” (ör. Tr’de A.,s.97-98),
“Kültürel farklılıkları yasaklamıyoruz ama…” (ör. Tr’de A., s.99-100) .
1936 Beyannamesi’nin öyküsü
1936 Beyannamesi’nin öyküsü
Yargıtay içtihadı
1971, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı davası, 2.Hukuk Dairesi: “Türk olmayanların meydana getirdiği tüzel kişiliklerin gayrimenkul iktisapları yasaklanmıştır”
1974 Hukuk Gn.Kurulu: “Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır”
Ağustos 2002’deki Üçüncü, Ocak 2003’deki Dördüncü AB Uyum Paketinin ardından, 2004’te yeni karar: Tapulu mallar için de tescil başvurusu yapmak gerekir.
Danıştay
1970’te 12. Daire: “Cemaat vakıflarının yeni akar inşa edemeyeceklerine dair men edici bir hüküm yoktur. Davacı vakıf haklıdır”.
1976’da 12. Daire: “Davacı vakıf, vakfiye yerine geçen beyannamede vakfın yeni taşınmazlar edinebileceği yolunda huküm bulunduğunu iddia edememekte ve kanıtlayamamaktadır”.
Cumhuriyet’te Asimilasyon ve Ayrımcılık: Her ikisi de, duruma göre (örnekler)
Etnik ve dilsel kimlikler: Kürtler. Alt-kimliğinde ısrar eden ve özellikle de onu Üst-kimliğe rakip biçimde vurgulayanlara karşı. Vurgulamayan rahat.
Dinsel kimlikler: Gayrimüslimler ve Aleviler.
Dolayısıyla, monist 1. Çağdaşlaştırma Dalgasından sonra AB Reformlarına geçiş sancılı olmuştur. Çünkü 2. Dalga Asimilasyon ve Ayrımcılığa karşı.
Mihenk taşı ve hepsinin anası: İfade Özgürlüğü
İfade Özgürlüğünün istisna ölçütleri (AİHM):
Şiddete teşvik; hakaret; nefret söylemi; ve çocuk pornosu vb. durumlar. Ayrıca:
Açıklamanın yerine, biçimine, ve
Açıklamayı yapanın niteliğine, bakılıyor.
Batı’da ve Türkiye’de ifade özgürlüğü konusunda ters yaklaşım:
Batı’da: En büyük özgürlük 1) Devleti, hükümeti, kamu kuruluşlarını; 2) Politikacıları ve bürokratları; 3) Sıradan yurttaşları, eleştirenleredir.
Türkiye’de: Bu sıra tam tersinedir .
Gayrimüslimler:
1920 ve 30’larda ve yine 1950 ve 60’larda “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyaları.
Azınlık gazetelerine baskı.
Diğerleri:
1925’ten sonra kimi kasabalarda belediyeler tarafından Kürtçe ve Arapça’ya yasak ve para cezası.
Lozan 39/4 hiçbir zaman uygulanmadı. Özellikle 60’tan sonra Kürtçe yayınlar yasaklandı. 12 Eylül’de 2932 çıkartıldı. Bugün de Siyasi Partiler Kanunu ve Dernekler Kanunu başta olmak üzere yasak sürüyor.
AB Uyum Paketlerine kadar çocuklara Kürtçe vs. isim verilmesi yasaktı. Halen, parklara Kürtçe isim yasağı var .
Gayrimüslimler:
Gayrimüslimler:
Md.40’ın çeşitli ihlalleri:
Annesi Ermeni olmayanlar Ermeni okullarına alınmadı;
Medeni Kanundaki velayet eşitliğine rağmen, karma evlilikten doğan çocuklar Ermeni okullarına hâlâ alınmıyor;
Aralık 93’te Ermenice yasaklandı ve geri alındı;
625s. Kanun md.24/2 (ancak Şubat 2007’de kaldırıldı ve yine mütekabiliyet aranıyor);
Üç Grup dışındakilere md.40 uygulanmadı.
Diğerleri:
Kürtçe ve diğer dillerin öğretilmesine hiçbir zaman izin verilmedi.
Alevilerin kendi kültürlerini korumaları engellendi, bir laiklik yorumuyla Alevi ve Bektaşi dernekleri kapatıldı .
Gayrimüslimler:
Gayrimüslimler:
Kilise açma, onarma, yerini değiştirme, yeni dinsel ve hayrî vakıf kurma engellendi;
1971’den bu yana rahip okulları kapalı;
Lozan md.43’e rağmen (“inançlarına yada dinsel ayinlerine aykırı herhangi bir davranışta bulunmaya zorlanamazlar”) zorunlu din derslerine sokuldular (1986);
Çok yakın zamana kadar patrik seçimine müdahale edildi (2010’da Ermeniler için «Patrik Genel Vekili» uygulaması);
1936 Beyannamesi gayrimüslim vakıf taşınmazlarına el koydu, cemaat yönetim kurulları seçimleri yaptırılmadı.
Diğerleri:
Aleviler DİB’den dışlandılar, zorunlu din derslerinde Sünni-Hanefiliği okumak zorunda bırakıldılar; cem ayinleri basıldı; katliama uğradılar (1978 Kahramanmaraş, 1979 Çorum, 1993 Sivas), iş bulmakta ayrıma uğradılar;
Hanefi-olmayan Sünniler (ör. Şafiiler) zorunlu din derslerini almak zorunda bırakıldılar. Durum devam ediyor .
Genel: Aralık 99’da Helsinki Zirvesinde TC’nin adaylığı tescil edildi. Aralık 2000’de AB, KOB’u kabul etti. Buna karşılık TC Mart 2001’de UP’yi yayınladı ve reformları sınıflandırarak takvimledi.
Genel: Aralık 99’da Helsinki Zirvesinde TC’nin adaylığı tescil edildi. Aralık 2000’de AB, KOB’u kabul etti. Buna karşılık TC Mart 2001’de UP’yi yayınladı ve reformları sınıflandırarak takvimledi.
1) Ekim 2001 Anayasa reform paketi. 12 Eylül darbecilerinin yaptığı 82 Anayasasının beşte biri değiştirildi.
2) Şubat 2002 ile Temmuz 2003 arasında 7 adet (aslında, 8) “AB Uyum Paketi” çıkartılarak, çeşitli yasalara önemli değişiklikler getirildi.
3) Mayıs 2004’te önemli bir Anayasa değişikliği gerçekleştirildi.
Bu değişiklikleri şu başlıklar altında toplamak mümkün:
1) Daha fazla ifade özgürlüğü, daha az “milli güvenlik devleti”;
“Türk milli çıkarlarına karşı “hiçbir düşünce ve mülahaza” “faaliyet korunma göremez”.
Temel hak ve özgürlükleri sınırlama sebebi olarak “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü…” gerekçesi çıkartıldı, bu nedenle matbaalara el koymak kaldırıldı. (s.113)
“Düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dil kullanılamaz” ve “ve böyle bir dilde yayın yapılamaz” kaldırıldı. “Günlük yaşamda” farklı diller kullanılabilecek.
Anayasa Md. 90’a şu 5. fıkra eklendi: “…temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalar ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi halinde… uluslararası antlaşmalar esas alınır” .
Dernek kurmak kolaylaştırıldı, siyasal parti kurmak kolaylaştırıldı.
Tutukluluk süresi azaltıldı, yakınlarına haber verme zorunluluğu getirildi.
Anayasa’dan “kanunla yasaklanmış dil” kavramı kaldırıldı. “TC vatandaşlarınca geleneksel olarak kullanılan farklı diller”de radyo ve TV yayını mümkün kılındı.
“Azınlıkların bulunduğunu iddia etme”nin suç olduğu ibaresi atıldı.
Gayrimüslim vakıflarının el konulan taşınmazlarının geri verilmesi ve bunların yeni taşınmaz elde edebilmeleri kararlaştırıldı.
Ebeveynin çocuklarına diledikleri ismi vermeleri mümkün kılındı.
Bütün dinlerin ibadet yeri açabilmesine olanak verildi.
İdam cezası kaldırıldı.
Namus cinayetlerine verilen cezalarda indirim uygulanması yasaklandı.
Md.312’ye (yeni 216) yeni fıkra eklendi: “(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi…”. Bu, Haz.2003’te 1966 İkiz Sözl. onaylanınca (“Her türlü savaş propagandası, ayrımcılığa nefrete veya şiddete teşvik eden…düşmanlığın savunulması yasaktır”), ilk defa bir ayrımcılık mevzuatı oluşmaya başladı .
TCK Md. 312 (yeni 216) değiştirildi: “1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde…”. (Oysa gerekçede “açık ve mevcut tehlike” diyor).
“Türklüğe” ve “Devlet kurumlarına” hakareti cezalandıran (“Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi…”) TCK 159’a (şimdi 301) ekleme: “4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz”. (Sadece 1 kere uygulanmıştır) .
MGK’nin kararları hakkında:
MGK’nin kararları hakkında:
“Öncelikle dikkate alınır” ibaresi “değerlendirilir” biçiminde değiştirilerek bu kararların “tavsiye niteliği taşıdığı” vurgulandı;
Farklı dillerde yayın konusunda mütalaasının artık alınmayacağı belirtildi.
Genelkurmay temsilcisi YÖK üyesi olmaktan çıkartıldı.
Sivil yetkililer ve özel hukuk tüzel kişileri MGK’ye gizli bilgi aktarmak zorunda olmaktan çıkartıldı.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırıldı.
Sayıştay’ın askerî harcamaları denetlemesi mümkün kılındı (uygulanamıyor) .
AİHM’nin işkence nedeniyle tazminata hükmettiği durumlarda:
AİHM’nin işkence nedeniyle tazminata hükmettiği durumlarda:
İşkence yapan memura rücu edilmesi izne bağlı olmaktan çıkartıldı;
İşkence yapan memurun kovuşturmaya tabi tutulması özel idari izne tabi olmaktan çıkartıldı.
İşkence davalarında verilen hapis hükümleri tecil edilemeyecek ve paraya çevrilemeyecek.
Avukat bulunmadan alınan ifadeler artık kanıt olarak kullanılamayacak .
Kimi durumlarda aynı konuda birbiri ardına birden fazla kanun çıkartıldı veya değiştirildi:
Kimi durumlarda aynı konuda birbiri ardına birden fazla kanun çıkartıldı veya değiştirildi:
Radyo-TV’de farklı dillerde yayın: 3 kere;
Gayrimüslim vakıflarının taşınmazları: 3 kere;
Farklı dillerde kurs açma: 2 kere.
Bürokratik engellemelerde traji-komik gelişmelere ve sonuçlara tanık olundu:
RTÜK’ten Diyarbakır Valiliğine: “Orada hangi dil konuşuluyor?”. Valilikten Bakanlığa: “Bu husus Resmî Gazete’de çıktı mı?
“Kürtçe” dememek için “yerel dil” (Harold Pinter, Dağ Dili); yeni kurs binası, müdürü, sekreteri; binanın rölövesi; yangın merdiveni; kapılar 85 cm 90 cm; Kürtçe öğretmenliği diploması. 2005’te hepsi kapandı.
GM vakıflarına Içişleri (MİT) ve Dışişleri (Ecnebi) izni; Bakanlar Kurulu, sonra VGM izni; inanılmaz sayıda belge; “gerektiğinde ilgili Bakanlık ve kamu kuruluşları görüşü alınarak”; MGK: “birtakım idari uygulamalarla süreyi daha verimli kılmak”;
GM vakıf sorunları: 1) Tapuya tescil: Müstear ve mevhum isimlere tescil reddi; 2) El konmuşların geri alınması (sadece AİHM kararı sonucu); 3) Üçüncü kişilere satılanlar ve vasiyet edene geri dönenler (çözümsüz). Yenilik getirmeyen yeni yasayı Cumhurbaşkanı “Gayrimüslim vakıflarına Lozan’da bulunmayan gereksiz iktisadi ve siyasal bir güç veriyor” diye veto etti (12.2006). DDK GM vakıflarını “yabancı” kategorisine koydu .