İbranice’deki “maşiah”ın (İbranice: מָשִׁיחַMaşiah)1 karşılığı olarak Grekçe’de kullanılmakta ve Hz. İsa’nın sıfatı olarak “mesih” anlamını ifade etmektedir
“Khristos” kelimesinden de “Mesih’e bağlı olan” anlamında “khristianos” kelimesi türetilmiştir
“Khristos” Grekçe’den Latince’ye “Cristus”; oradan da Batı dillerine “christ” olarak geçmiştir
“Khristianos” ise Latince’ye “khristianus”, oradan da Batı dillerine “christian” olarak geçmiş ve yine aynı anlamda kullanılmıştır
Türkçe’de kullandığımız Hıristiyanlık kelimesi ise Batı dillerindeki “Christianisme”in karşılığıdır
Khristianos adı muhtemelen Antakya’daki putperestler tarafından verilmiştir
Kur’an-ı Kerim’in Hıristiyanlığı ifade etmek için kullandığı “nasârâ” kelimesi ise, yaygın olan kanaate göre Hz. İsa’nın doğum yeri olan Kudüs yakınlarındaki “Nâsıra” kasabasına istinâden kullanılan bir isimdir. Hz. İsa bütün hayatı boyunca “Nâsıralı” adıyla maruf olmuştur =“Nâsûriye’ye mensup olan anlamında “nasrânî” kelimesi kullanılmıştır
Hz. İsa’nın yolundan gidenlere de “nâsıralılar” denilmiş, Kur’an-ı Kerim de bu ismi tercih etmiştir
Hıristiyan kaynaklarında “nâsıralılar” isminin ilk zamanlarda Hz. İsa’yı benimseyenler için kullanırdır (ancak bunun onlarla alay etmek için kullanırlardı)2
Hıristiyanlar için bunların dışında başka isimler de kullanılmaktadır
Terim Anlam: Hz. İsa’ya ve İncil’e tâbî olan tüm hıristiyanların dinine verilen genel bir isimdir.
“Hıristiyan” isminin ilk defa ne zaman kullanıldığına dair kesin bir bilgi yoktur
Yeni Ahid’de “Khristianos” isminin sadece Rasullerin İşleri (11: 26; 26:28) ve Petrus’un Birinci Mektubu (4:16) olmak üzere sadece üç yerde geçtiği görülür- buradan yola çıkaraktan Hıristiyan isminin ilk defa Antakya’da kullanıldığı ve yaklaşık olarak 60 yıllarına denk geldiği söylenebilir
Yeni Ahid’in dışındaki bazı kaynaklarda ise bu ismin ilk olarak 2.yy’ın başlarında Antakya’da kullanılmış olduğu ile ilgili bazı vardır: Rivayete göre o bölgede vali olan Bellin, mîlâdî 106 yılında imparator Taragand’a bir mektup yazmakta ve oradaki hıristiyanlara hangi usullerle işkence yaptığını şu şekilde açıklamaktadır: “Hıristiyan olmakla suçlanan kişi üzerinde şu usûlü denedim. Adamların hıristiyan olup olmadıklarını kendilerine soruyordum. Hıristiyan olduklarını ikrar ederlerse onları ölümle tehdit ederek ikinci ve üçüncü kez aynı şeyi tekrarlıyordum. Hıristiyanlıklarında ısrar ederlerse idam cezasını yerine getiriyordum”.
İster 60 ister 106 yılında olsun, Hıristiyan isminin Hz. İsa zamanında kullanılmadığı kesindir. Çünkü Hz. İsa’nın dünyadan ayrıldığı tarih 30 yıllarıdır. O dönemde genellikle şakirtler, kardeşler, inananlar gibi isimler kullanılmıştır.
TARİHİ GELİŞİMİ
Hıristiyanlık tarihi deyince akla ilk gelen “İsa” ismidir. Hıristiyanlık her şeyden önce İsa Mesih anlayışı üzerine temellenen bir inanca sahiptir
Ana fikri Yeni Ahid’de bulunan bu inanca göre İsa Mesih hem Tanrı’nın Oğlu, hem de insanlığın kurtarıcısıdır. Tanrı insanlığı günahtan kurtarmak üzere biricik oğlunu yeryüzüne göndermiştir ve insanların günahlarını üstüne alarak- onların günahlarına kefaret olarak can vermiştir
Hz. İsa Hıristiyanlığın merkezine yerleşmiştir. Yani bu din “İsa-Merkezli” bir din karakterini kazanmıştır
HZ. İSA DOĞUMUİncillere Göre Hz. İsa’nın Doğumu
Hz. İsa'nın doğumuna dört İncilden sadece Matta ve Luka'da yer verilmekte ancak her iki İncil’de de bu olay farklı olarak anlatılmaktadır
Matta İncili'ne göre kıssa, Tanrı'nın Oğlu'nun soy ağacı ile başlamaktadır (Matta, 1:1-17)3
Bu kıssanın devamında geçen “Imdi İsa, Kral Hirodes’in günlerinde Yahudiye Beytlehem’inde doğduğu zaman, işte şarktan Yeruşalim’e müneccimler gelip dediler. Yahudilerin kralı olarak doğan zat nerededir?” (Matta, I,18-25) sözünden anlaşıldığına ve Luka’nın da benzer bir ifadesine (Luka 23:8) göre Hz. İsa Kral Arhelas zamanında doğmuştur
İncillerde kendisine yeni doğan çocukları katletme fiili atfedilen ve Filistin’i Roma adına yöneten Arhelas (Hirodes’in oğlu) M.Ö. 4 ve M.S. 6 yılları arasında iktidarda kalmıştır
Yani o zaman Hz. İsa’nın M.Ö. 4 ile M.S. 6 yılları arasındaki herhangi bir yılda doğmuş olabileceği ortaya çıkmaktadır
Ayrıca Luka İncilinde Kirinius’un Suriye valisi olduğu sırada Augustus tarafından çıkarılan bir emirle nüfus sayımının yapıldığı ve Hz. Meryem’in de nişanlısı Yusuf ile beraber Nâsıra’dan Beytlehem’e gittiği ve orada ilk oğlunu doğurduğu (Luka, 2:5-7) bildirilmektedir
Ancak bu bilgi de net değildir ve tam olarak ne zaman doğduğuna dair belirsizlik vardır
Luka İncili’nde Hz. Yahya’nın ve Hz. İsa’nın doğum sahneleri aynı üslup içerisinde anlatılmaktadır
Hz. Zekeriyya’nın yaşlı karısının Yahya’ya hamile kalması (Luka, 1:11-13), bundan altı ay sonra Hz. Meryem’in Hz. İsa’ya hamile kalması (Luka, 1:26-27) ve her iki doğum anının da birbirine benzer ifadelerle anlatılması dikkat çekicidir
Hz. Yahya’nın yahudilerin Fısıh bayramında doğmuş olduğu rivayeti eğer doğruysa, Fısıh bayramı Nisan’ın 15’inde kutlandığına göre bundan altı ay sonra doğan İsa’nın Ekim ayı içinde doğmuş olması gerekir. Batı Hıristiyanlığında 25 Aralık, Doğu Hıristiyanlığında ise 6 Ocak günleri Hz. İsa’nın doğum günleri olarak kutlanmaktadır.
Teologlara Göre Hz. İsa’nın Doğumu
Hıristiyan ilahiyatçıları da Hz. İsa’nın doğumuyla ilgili net olmayan, tahmînî ve dolaylı bazı tarihler vermektedirler
Dünyanın yaratılışından yüzyıllar sonra; Tufan’dan uzun zaman sonra; İbrahim’in doğumundan iki bin yıl sonra; Musa’dan bin beşyüz yıl sonra; Kral Davut’tan yaklaşık bin yıl sonra; Daniel’in peygamberliğinin yetmişbeşinci yılında; Yüz doksan dördüncü Olimpiyat’ta; Roma’nın kuruluşunun yediyüz elli ikinci ve Imparator Octave Augustus’ün kırk ikinci yaşında ezelî Baba’nın Oğlu ezelî Tanrı İSA-MESİH Yahuda’nın Betlehem (Kudüs) şehrinde Bakire Meryem’den doğdu
Ernest Renan (1823-1892) “İsa’nın Hayatı” isimli eserinde Hz. İsa’nın doğum tarihinin iyice bilinmediğini, Augustus devrinde Roma’nın 750. senesine doğru ve muhtemelen Milattan bir kaç sene önce vuku bulduğunu belirtmektedir
Kısacası Hz. İsa’nın doğumu konusunda ne yıl olarak, ne de gün olarak net bir kanaate varılabilme imkânı yoktur. Batı Kilisesi’nin kabul ettiği 25 Aralık günü muhtemelen antik Roma’nın pagan kutlamalarına dayandırılmış, Doğu Kiliseleri’nin kabul ettiği 6 Ocak tarihi ise, yine muhtemelen Hıristiyanlık öncesi Grekler arasında kutlanan ve Zaman’ın doğumu manasına gelen Aion’un kutlandığı tarihin yerine konulmuştur4
ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ
pek fazla bir şey bilinmemektedir
Çocukluğu, kendisinden önce hiçbir şöhreti olmayan ve aynı zamanda doğum yeri olan Galile eyaletinin Nâsıra kasabasında geçmiştir ---Bu yüzden bütün hayatı boyunca Nâsıralı adıyla anılmıştır
Luka’nın belirttiğine göre 12 yaşındayken yahudilerin pesah bayramında bulunmak üzere annesi ve anne- sinin kocası Yusuf’la birlikte Kudüs’e gitmiştir. Mabeddeki bilginler onun din bilgisi ve anlayışı karşısında çok şaşırmışlardır.
Hz. İsa’nın erkek ve kızkardeşleri bulunduğu ve kendisinin en büyük çocuk olduğu tahmin edilmektedir (ancak net bir bilgi yok)
Kızkardeşlerinin Nâsıra’da evlenmiş olduklarına dair rivayet mevcuttur. Erkek kardeşi diye gösterilen ve içlerinde Hıristiyanlığın ilk gelişme senelerinde büyük bir ehemmiyet kazanan Yakup adında biri de bulunan dört kişinin onun teyze oğulları olduğu ileri sürülmektedir. Fakat bununla birlikte hem havari hem de Hz. İsa’dan sonra havarilerin reisi olan Yakub’un onun kardeşi olduğuna dair rivayetler ve kanaatler ağır basmaktadır.
GÖREVE BAŞLAMASI
Hz. İsa görevine 30 yaşından sonra başlamıştır (yaklaşık 3 yıl tebliğde bulunmuştur)
Teyzeoğlu Hz. Yahya Ürdün’de yaşıyordu
O tek Tanrı’ya inananları ve gerçek iman sahibi olanları vaftiz ediyordu. Hz. İsa da “Vaftizci Yahya” ismiyle tanınan Hz. Yahya’ya giderek onun tarafından vaftiz edildi
Tebliğini ilkönce Galile’de yapmaya başlamış, ama aynı zamanda Samiriye’ye, Kudüs’e ve Galile’nin kuzey bölgelerine de gitmiştir
Bir süre sonra da etrafında havarileri oluştu ve tebliğinde ona yardımcı oldular
Havariler:
Kelime anlamı “Beyaz giyinenler, insanların ruhlarını din ve ilimle arıtanlar”
zamanla özel bir anlam kazanmış ve Hz. İsa’nın yardımcılarını kasteden bir terim halini almıştır
Tebliğ faaliyetinin başında Hz. İsa bu 12 kişiyi seçmiş ve bunlara havarî ismini vermiştir Bunların isimleri bazı küçük farklılıklarla Matta (10: 2-4), Markos (3: 16-19), Luka (6: 14-16) ve Resullerin İşleri’nde (1: 13) yer almaktadır
Simon Petrus
Andreas
Yakup (Zebedi’nin oğlu)
Yuhanna
Filipus
Bartolomeus
Thomas
Matta
Yakup (Alfeos’un oğlu)
Taddeus
Gayyur Simun
Yahuda İskariyot
MUCİZELERİ
Hz. İsa’nın, tebliğini yaparken en sık başvurduğu konulardan birisi mucizedir
rüzgara ve göle emrederek göldeki fırtınayı durdurması (Luka 8: 23)11
Petrus’u su üzerinde yürütmesi (Matta 14: 29)12
SON AYLARI
Hıristiyanlar Hz. İsa’nın hayatının son aylarına “passion” adını verirler - bu aylar onun insanlık adına çektiği acıların toplandığı aylardır
Özellikle Kudüs’de çok muhalifi vardı ancak buna rağmen tebliğini Kudüs’de yapmakta kararlıydı. Yani o, kendi hayatını feda ederek, başkalarını kurtarmak için dünyaya gelmiş olduğunu söylüyordu
Birçok kimse Hz. İsa’nın Yahudi halkına daha iyi bir hayat sağlayacağına inanıyordu. Hahamlar ise, o mabede geldiğinde hem öfkelenmiş, hem de korkmuşlardı. Zira o, para bozduran ve birtakım şeyler alıp satan kimseleri mabedden kovmuştu
Kudüs’te geçirdiği ilk günlerde halka tebliğini yaptı. Geri kalan zamanlarında da şehrin doğusundaki Bethanya’da derin düşüncelere dalar ve dua ederdi
Hz. İsa’nın bu faaliyetleri karşısında büyük bir endişe duyan Yahudiler artık onu durdurmanın zamanının geldiğine ve onu ortadan kaldırmaktan başka çare olmadığına karar verdiler. M.S. 30 yılında Yahudilerin en yüksek mahkemesi olan Sanhedrin tarafından Tanrı’ya küfretmekle suçlanıp, ölüm cezasına çarptırıldı
O çağda İsrail Roma’nın işgali altında bulunduğundan, Yahudilerin bu yargıyı infaz etme yetkisi yoktu. Bu nedenle Yahudi din adamları Roma valisi Pontus Platus’abaşvurup, Hz. İsa’yı çarmıha gerdirerek idam ettirdiler
Bütün bu olanları talebelerine önceden bildirmiş olan Hz. İsa ise, öldürüldükten sonra üçüncü gün Tanrı’nın gücüyle tekrar dirildi ve kırk günlük bir süre boyunca birçok kişiye göründü ve sonra dünyayı terkederek göğe yükselip Baba’nın sağ yanına oturdu
Kıyamete yakın tekrar yeryüzüne inip, bütün dünyanın Tanrı’nın Krallığı’na boyun eğmesini sağlayacaktır
KUR’AN’A GÖRE HZ. İSA
Hz. İsa’nın İncillerden sonra en fazla sözkonusu edildiği kitap Kur’an’dır
Kur’an’da Hz. İsa 15 surede 93 ayette ismi veya bir sıfatı ile zikredilmektedir
Bu ayetlerde
doğumunun müjdelenmesi
dünyaya gelişi
tebliği
mucizeleri
dünyevi hayatının sonu ve
Allah katına yükseltilişi ele alınmaktadır
Kendisine Allah tarafından kitap verildiği
İsrailoğullarına gönderilen bir peygamber olduğu
Tevrat’ı tasdik ettiği
bazı hususlarda onu neshettiği
kavmine namazı ve zekatı emrettiği vurgulanmaktadır
Ayrıca onun öleceğinden ve tekrar hayata döneceğinden söz edilmektedir. Ancak buradaki diriliş hıristiyanlıkta’ki gibi çarmıha gerildikten sonraki diriliş değil, kıyamet sonrası diriliştir. Çarmıha da gerilmemiştir. Böylece Hıristiyanlık’ta önemli bir dini inanç olan, insanların günahına kefaret olmak üzere İsa’nın çarmıha gerilmesi hadisesinin İslâm’da kabul edilmediği görülmektedir
Onun diğer peygamberler gibi kul ve peygamber, kendisine tanrılık nispet etmenin ise küfür olduğu belirtilmektedir
Kur’an’da ayrıca Hz. İsa’nın Allah’tan bir kelime oluşu, Allah’tan bir ruh oluşu, peygamberliği ve mucizeleri, Ruhu’l-Kudüs ile te’yid edilmesi, Hz. Muhammed’i müjdelemesi konularına yer verilmektedir
Kur’an teslisi açıkça reddetmekte ve temel prensip olarak tevhidi ortaya koymaktadır
Kur’an’da ve hadislerde takdim edilen İsa, İncillerde ve Hıristiyan ilahiyatında takdim edilen İsa’dan farklıdır
Hıristiyanlık’ta temel inanç esaslarından olan uluhiyetin bedenleşmesi, İsa’nın çarmıha gerilmesi dolayısıyla kurtuluş fidyesi oluşu Kur’an tarafından reddedilmektedir
Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında başlangıçtan beri ortaya çıkan bu farklı anlayışlar sebebiyle karşılıklı reddiyeler yazılmıştır
HIRİSTİYANLIĞIN YAYILIŞI
Dünya dinleri içerisinde yayılışı en maceralı olan ve en uzun süren din belki de Hıristiyanlık’tır Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı tarihi M.S. 30 y ılına kadar götürmek gerekir
Bu tarihte Hz. İsa, kendisinin Mesih olduğunu ileri sürerek geleneksel Yahudi anlayışının dışında bir din anlayışını yerleştirme amacıyla ortaya çıkmıştır
Hz. İsa’nın dünyayı terketmesinden sonra devreye havariler girmiş ve farklı bölgelere giderek kendisinden tevarüs ettikleri öğretileri yaymaya çalışmışlardır
Daha sonra Pavlus’un sahneye çıkması havariler dönemini Pavlus öncesi dönem, Pavlus dönemi ve Pavlus sonrası dönem diye üçe ayırmayı gerektirmektedir
1. PAVLUS ÖNCESİ DÖNEM
Resullerin İşleri kitabının ilk bölümlerinde ve Pavlus’un mektuplarında Pavlus öncesi dönem canlı bir şekilde ele alınmaktadır
Bu metinlerden anlaşıldığı kadarıyla yeni hareketin merkezini Kudüs oluşturmaktadır
Hz. İsa’dan sonra dağılan talebeleri yeniden bir araya gelmişler, dinî hayat bakımından Yahudiliği sürdürmüşlerdir
Havarilerin isimleri sıralanırken hep en başta yer alan Simun Petrus’un Pavlus öncesi dönemde yayılma konusunda en etkili isim olduğu anlaşılmaktadır
Yeni Ahid’de Pentikost gününde onun konuşmasını dinleyen 3000 kişinin Hz. İsa’ya inanıp vaftiz oldukları belirtilmektedir
Bu ihtida olayından sonra Petrus, ilk Mesih topluluğunun en büyük önderlerinden birisi olmuştur
Petrus her tarafı dolaşmıştır, sadece Yahudilere değil, Yahudi olmayanlara da telkinde bulunmuştur
Kral I. Hirodes zamanında hapse atılmış, mucizevî bir şekilde hapisten kurtulmuş ve 57 yılında Roma’ya gitmiştir
Orada 60 yılında Yeni Ahid kitapları içerisinde yer alan 1. ve 2. mektuplarını yazmıştır.
64 yılında ise imparator Neron’un emriyle baş aşağı çarmıha gerilerek öldürülmüştür
Hz. İsa’nın havarilerinin çoğunun hayat hikayesi kesin olarak bilinmemektedir. Roma ve Kartaca’daki gibi en büyük Mesih topluluklarını kimin kurduğu net olarak bilinmemektedir. M.S. 30 yılının Pentikost gününden itibaren Hz. İsa’ya inanan, ancak adları bilinmeyen birçok kimsenin Kudüs’ten başlayarak kendi ülkelerine dönüp Mesih’in kurtuluş müjdesini yaydıkları tahmin edilmektedir. Hz. İsa’ya inanan tüccarların da Roma İmparatorluğu’nun her yanına ve sınırları d ışına bile onun mesajını ulaştırmış olabilecekleri düşünülmektedir.
2. PAVLUS DÖNEMİ
Hz. İsa’nın talebelerinin azılı düşmanları vardı. İlk talebelerin en azılı düşmanlarından biri de Tarsuslu Saul (veya Romalı adıyla Pavlus) idi. Soylu bir Yahudi ailesinden gelen ve annesinin babasının Roma vatandaşlığı ayrıcalığına sahip olan Pavlus, M.S. 5-15 yıları arasında Tarsus’ta dünyaya gelmiştir
O, Ferisîler diye bilinen en tutucu Yahudi mezhebine bağlıydı. Hz. İsa uğruna ilk şehid olan İstefehan’ın taşlanmasına katılmıştır
M.S. 33 yılında Hz. İsa’nın Şam’da bulunan talebelerini tutuklamak üzere yahudilerin dinî önderi olan başkâhin tarafından görevlendirilmiştir
Fakat Şam’a doğru giderken, Hz. İsa’nın görüntüsü ile karşılaşıp, ona iman etmiştir. Bu imanın ardından vaftiz olmuş ve Şam’da Hıristiyanlığı yaymaya başlamıştır. Kendisini öldürmek isteyen yahudilerden kurtulmak için oradan kaçıp Arabistan çölüne gitmiştir. Arabistan’da üç yıl kaldıktan sonra M.S. 36 yılında Kudüs’e dönmüş, burada kendisine arkadaşlık eden Barnaba, onu Petrus’la tanıştırmıştır. Yahudi tehditleri sonucu oradan da kaçmak zorunda kalan Pavlus, memleketi Tarsus’a dönmüş ve orada 10 yıl kadar kalmıştır
O yıllarda bölgenin en büyük şehri olan Antakya’da yahudi olmayan birçok insan Hz. İsa’ya inanmıştı
M.S. 46 yılında Barnaba Antakya’lı yeni iman etmiş kimseleri eğitme işinde kendisine yardım etmesi için Palus’u Antakya’ya davet etti. Pavlus’la Barnaba Antakya’da Hıristiyanlığı yayma konusunda çok başarılı oldular
Pavlus yolculuklarına çıktı
Barnaba’yla birlikte ilk önce Kıbrıs’a gitti. Sonra Yalvaç, Konya, Listra (Hatun Saray) ve Derbe dahil birçok yerde Mesih topluluklarını kurdu. Sonraları Anadolu’dan geçerek Makedonya’ya ulaştı
Bu arada çeşitli topluluklara mektuplarını yazmaya devam etti
Tutuklu bulunduğu yıllarda Filipililere, Koloselilere, Efeslilere ve Filimon’a ünlü mektuplarını yazdı
Muhtemelen 64 yılında ise imparator Neron’un emriyle başı kesilerek idam edilmiştir.
Hıristiyanlığı kabul edişinden sonra üzerinde durduğu iki konu vardır
Mesihlik inancını kabul ederek evrenselci bir doktrini benimsemiştir
Hıristiyanlığın gentile topraklarında hızla yayılmasına vesile olan teolojik doktrin budur. Bu tarihten sonra Hıristiyanlık hem coğrafya hem de doktrin olarak Filistin dışına taşacaktır
3. PAVLUS SONRASI DÖNEM
Ashab-ı Kehf o dönemi bu açıdan çok iyi bir şekilde sembolize etmektedir Pavlus’tan sonra Hıristiyanlığın yayılmasında en önemli rolü ilk zamanlarda Pavlus’un ve havarilerin vesilesiyle Hıristiyan olan kimseler, daha sonra da Kilise Babaları üstlenmişlerdir
Birinci yüzyılın sonuna baskı ve zulüm o derece artmıştı
tebliğler ancak gizli saklı yapılabiliyordu- Hıristiyanlık için adeta mağara devri başlamıştı
Doğu’da Mezopotamya, İran ve Hindistan’da, Batı’da ise Galya (Fransa) ve İspanya’da bu inanç duyulmuş ve yavaş yavaş mensup kazanmaya başlamıştır. Roma, İskenderiye, Antakya, Efes, Korint ve Kartaca gibi büyük kentlerde yayılma hızlanmıştır. Anadolu, Suriye, Arabistan ve Yugoslavya’nın birçok yerinde de Mesih Cemaatleri oluşmuştur
Üçüncü yüzyıla gelindiğinde meşhur kilise babaları Hıristiyanlığın yayılması için mücadele ettiler:
İmparator Alexander Severus (222-235) ve Filip (244-249) dönemlerinde Roma hükümeti hıristiyanlara hoşgörüyle davrandı. 38 yıl boyunca rahat bir hayat geçirdiler. Fakat bundan sonra, imparator Dekyus ve Valeryan’ın dönemlerinde yani 250-260 arası korkunç bir zulüm yaşandı. Üçüncü yüzyılın sonlarında meydana gelen en önemli olaylardan birisi, Gregor (Kirkor) adında bir hıristiyanın çabaları sonucu Ermeniler’in hıristiyan- laşmasıdır. Hıristiyanlık tarihinde toplu olarak hıristiyan olan ilk kavmin Ermeniler olduğu ileri sürülmektedir.
313 yılının Mart ayında imparator Konstantin hıristiyanlara tam özgürlük sağlamak, el konulan tüm ibadet yerlerini geri vermek ve uğradıkları tüm zararların karşılığını ödemek için olağandışı bir ferman çıkardı- Hıristiyanlık RELİGİO LİCİTA (serbest/legal din) haline geldi
324 yılında Konstantin Edirne yakınlarında bir meydan savaşında imparatorluğun doğu kısmının başında bulunan Likinyus’u yenerek, imparatorluğun batı ve doğu kısımlarının tek hakimi oldu-Hıristiyanlık bundan sonra artık Roma İmparatorluğu’nun her yerinde tam bir özgürlüğe kavuştu.