REFERANS - 22
ZİG-ZAG İLERİ TEKNOLOJİLERİ
Evrenle ilgili kozmolojik bilgilerimiz "Rasat ufkumuz" ümitlerine kadardır. Bu limit (ZÜHRE=Çiçekli) tabaka olarak Tezkire'de ve süslü (Müzeyyen) gök diye Kur'an'da yer alır. "Ya-Sin" (Maddi evren) somut Z-14 serisi de ikiye ayrılmaktadır:
1. Z-TEKNOLOJİLERİ (Z-Teknisyenler),
2. Z-TEORİLERİ (Z-Teorisyenler).
Karl M. Allein mektuplarının trafiği Z-Dönemi (1850-1900) sonuna doğru (O dönemin gizli dâhilerine) "İslamı" tebliğ ederek, akla gelmedik teknik ve formüller göndererek, alıcıyı derin bir şaşkınlığa uğratıyordu. İslam olma pazarlığı şartıyla, sonraki mektuplarla ve en sonunda da "Asistan" aracılığıyla bağlantı kurdurularak, dine intibakla birlikte bilimsel ana-kozmik sırlar devredilmekteydi.
Karl M. Allein mektupları kesinlikle üniformalı ya da sivil politikacılara hiç gönderilmediği için, Zig-Zag son derece saf, sızıntısız, köstebeksiz, hizipsiz, BİZCİL, SENCİL-VERİCİ ve sadece bilime-tekniğe yönelik bir ekip olarak TAHKİKİ İMANINI hep korumuş, asla politike ve militarist olmamıştır. (Zaten kafası bilime hiç basmayan bu tipler Zig-Zag'ı bir Batı kulübüne çevirirlerdi.)
K. M Allein notları 1900 yılının hemen öncesinde hem teknoloji hem de teori olarak büyük bir patlama yapılmak üzere iki koldan (Teori-teknoloji) üç karanlığı deşifreye koyuldu.
Bunlardan önce Z-Teknolojilerine değineceğiz: Z-Dönemi "Üç karanlığın aydınlatılması "programı" çok önemliydi.
Zig-Zag'ın (Süper) ileri teknolojik darbesinin ilki Yugoslav Boskoviç olup, hâlâ bulduğu ileri teknikler anlaşılmamış, anlaşılanlar da değiştirilmeden günümüzde bile kullanılmaktadır. Boskoviç rahip elbisesi altında gizli Müslüman olanlardan biriydi. Rölativite teoremini önce o farketti.
Ne hikmetse, ilk iki Zig-Zag süper teknisyeni Osmanlı Yugoslavyası'ndan çıkmıştır. (Bu nimet, Osmanlı Müslümanının arşivinde bile yoktur.) Boskoviç'ten sonra Nikolai Tesla, "Kur'an misalleri" ile örneksenen süper teknikleri K. M. Allein mektuplarıyla edindi. (Ayrıntısını gelecek cildimizde sunacağımız bu konudan) iki örneği çok kısa şöyle özetleyebiliriz:
• Ayetlerde "DOĞU=Aydınlık, elektrikte FAZ ve BATI=Karanlık, elektrikte TOPRAK" misalleri elektriğin iki hattı bir çift kablosuna işaretti. Nur-35. ayette "Ne doğuda ne batıda yetişmeyen Zeytûn" deniyordu ki, bu elektriğin iki kutbunu N=Kuzey ve S=Güney'i haber veriyordu. (Zeytûn âyette ZAİD=ARTI anot, anyon anlamında.) Kur'an'a uyarak halen mıknatıs kutuplarına N-S diyoruz. Elektroliz ve anotlu-katotlu yöntemler (Fluoresant ampul, TV tüpleri) bu ayetin haber verdiklerindendir. Öte yandan Rahman süresindeki "İKİ DOĞU (Trifaz) İLE İKİ BATI (Toprak ve nötr kablo hatları)" dörtlüsü endüstriyel elektrik sisteminin habercisidir.
• K. M. Allein notlarında Tesla'ya dikkat çektirilen Nur-35. ayetin anlamı doğrudan HIZIR yorumuydu. (Gelecek cildimizde yer alacak olan) Bu Tezkire'de, "Akkor o ışık bir cam balon içinde bulunmalıdır. Bu nar (ateş) ve har (ısı, sıcaklık) içerenidir. O zerrindir. (Altın rengi ışık verir.) Nar ve har içermeyen bir de Münir (Ay'ın mehtapta soğuk ışıması) vardır ki, onun da ışığı sim (Gümüşi, yakamoz rengi)'dir. Onun camının yuvarlak balon olması gerekmez" diyerek hem "Termik ışımalı klasik ampulü hem de soğuk elektron ışımalı "Fluoresant" tekniğini ifşa ediyordu.
Aynı ayet misalindeki "Nur üzerine nur" ve "Züccac=Kristal" ve "Kevkeb=Değerli taşların düzgün çok yüzeyli yontulması" işbirliğiyle LASER ışını ve elde edilmesi ortaya çıkmaktadır. (Laser iki ayrı fotonun [hv] tek dalga boyuna [2hv] indirgenerek elde edilen ışın demetinin adıdır. Bunun için, kırmızı elmas ya da Rubi yakutu şarttır. Kevkeb gibi odaklanan kristal=Züccac.)
Nur-35 ve 36. MİSALLERİ dünyayı aydınlığa boğdu. Elektrik (Isı, ışık ve motorize olarak) insanlığın hizmetine girdiği gün, "Üç karanlıktan birincisi" dokunmadan bile aydınlanmıştı. (Dokunmadığımız statik elektriktir.) Bunu dinamik elektrik haline çevirerek zulmeti (Karanlığı) uzaklaştırmıştık. (Gelecekte Tesla yöntemi, füzyon reaktörleriyle yapay mini mini güneşler halinde dünyanın karanlık yüzeyine serpiştirilebilecek, batıdan küçük yapay güneşçikler doğacaktır.
Yine aynı ayette "Uzaktan etkilenen, temazsız kumanda edilen" anlamında "Nur'a dokunmasak bile tutuşacağı" ifadesi yer almaktadır ki bu lumisans (Fosforik ışıma dahil türlü benzeri ışıklı radyasyon yayınımını) olayını haber vermektedir. Daha da günceli "Tel, kablo" gerektirmeyen TELSİZ SİSTEMLERİ (Telsiz, radyo, TV, telsiz telefon, telsiz aygıtları) ve TELE cihazları (Video, TV, müzik setlerinin ve telsiz güdümlü otomasyonların uzaktan kumanda cihazlarının Remote control = UZAKTAN KUMANDA tekniğindeki fotohücre, mikrodalga vb. aracılığıyla iletişim, sibernetik iletişim, bilişim vb.) bu misalin sırrındandır.
Tesla, bütün bunları bir çırpıda bulmuştur: En önemlisi de klasik doğru akımı (DC) alternatif akıma (AC) çevirerek, kentlerin aydınlatılması, ısıtılması için trafoların (Transformatörler, jeneratörler, elektrik santrallerinin) tek başına mucididir. Bunun yanında neon gibi lambalardan elektrik motorlarına kadar türlü icadı, "Elektrik ile birlikte elektronik çağı" açan Tesla'ya borçluyuz.
Kendi adıyla anılan bobinlerden, diyotlara, flamanlı lambalara kadar her şeyi akıl ettiğinde, Edison daha kara kara düşünüyordu. Tesla, çoktan hem bildiğimiz ampulü hem de fluoresant ampulü bulmuştu. Gerek Allein ile tanışmak, gerekse Birleşik Devletler'in teknik imkanlarından yararlanmak üzere Amerika'ya göç edince, buluşlarını deneysel olarak Thomas Alva Edison'a gösterdi. Bu harikalardan sadece basit ampulü anlayan Edison, Amerikalıların medarı iftiharı olduğundan ve sermayedarlığını kullanarak Tesla'nın bu buluşunu mahkemece gasp etti.
Oysa Tesla, Nur-35. ayetteki "Nur" ve onu "Kuşatan camdan ampulü" tarif eden, MİSAL veren ALLAH teknolojisini takliden "Elektrik çağı" yanında "Uzaktan kumandalı ELETRONİK CAĞI" açtı.
"Üç karanlığın ikincisinin aydınlatılması" da yine K. M. Allein Z-Q dönemlerinin programındaki nükleer güçtür: 1943 yılında görülmemiş dev ve kör eden bir mantar halindeki dehşetli ışık, ATOM ÇAĞINI başlatmış oluyordu.
Savaşın bir diğer teknolojisi de "Adiyat-1943"ün von Braun'a "Roket" olarak yaptırılıp, savaş sonrası UZAY çağının açılması için kullanılmasıydı. Böylece insan için bilimsel bir karanlık olan uzay bir anda aydınlanmış oluyordu. Yine 1943 yılında savaşta uzayı dinleyen kulaklar bulundu.
Müslüman elemanımız Norbert Wiener ise gözümüzün görmediği elektromagnetik dalgalarla radarı icat ettiğinde yine savaş amacında değildik. Radarın anlamı ve önemi, daha sonraki radyo astronomik gözlemlerle görünmeyenlerin (Uzaktakilerin, X, UV, IR ışını saçan gök cisimleri) görünmesinden başka, SİBERNETİK denen ve daha çok kompüter teknolojisi olarak bilinen bilim dalının bulunmasıdır. Sibernetiği bulan, icat eden Norbert Wiener'e aktarılan TESLA tekniklerini içeren K. M. Allein notlarıdır.
Bütün bu Zig-Zag ileri teknolojilerinin tamamı (Günahıyla-sevabıyla) insanlığa mal edilmiştir. Fakat K. M. Allein'ın ünlü mektupları yönetiminde Müslüman Zig-Zag teknisyenlerinin sonuncusu olan Jessup'a yaptırdığı Philadelphia deneyinin sonuçları (21. yüzyıla girmediğimizden) saklı tutulmuştur.
Çünkü bu deneyle insanlık tarihinde ilk kez "Uzay yürüyümü" keşfedilmiştir. "Uzay zamanda" yol almakla şartlanan insan, ömrü billâh uzayı kat edeceğini ve bu sırada yaşlanacağını umar. Zaman içinde ileri (Hele hele geri gitmeyi) asla ummaz. Bu tekniğin adı SÜRVİTES olup, uzay ve zaman kaydına bağımlı olmaksızın, seçilen bir zamandaki "Mekana" IŞINLAMA yoluyla dolaysız ulaşmak, uzayı ayağınıza yürütmek anlamındadır. "Işınlama" da üç aydınlığın göstergelerinden biri olan "Tayyı mekan/Teleportasyon" tekniğidir. (*)
(*) Çağımızın insanına bu teknolojilerden söz edilmemiş, sır tutulmuştur. Bunun nedeni şimdiki kuşağın geleceğe; gelecekteki kuşakların şimdiki zamana müdahil olmaması için bir önlemdir. Gerek doğanın hassas dengesini, gerekse insanlığın doğal tarihini bozabilecek bu tehlikeli süper teknolojiler sır tutulmakla birlikte, gelecek cildimizin içeriğinde kısmen yer alacaktır.
Elektrik-elektronik-sibernetik, uzay ve nükleer çağları açan, yönlendirenler tek başına Zig-Zag süper teknisyenleridir. Bunların bir özelliği de hem teorisyen hem teknisyen olmalarıdır. Buna rağmen adları pek az bilinir:
Rölativite teoreminin teorisyenlerinden ilki olan Boskoviç, dünyada sanayi devrimini başlatan buluşlarını İngiltere'ye taşıyan ünlü bir teknisyendir. (Örneğin başta onun kauçuk tekniği olmak üzere, halen kullanıyoruz.)
Gelecek cildimizde değineceğimiz Tesla, nükleer, roket ve sibernetik çağının çizimlerini 1900 yılı başında çizmiştir. Bu tekniklerden örneğin sibernetiği Tesla başlatmış, Wiener bitirmiştir. Jessup yine süper bir Zig-Zag teknisyen-teorisyen dehâsı olup, özellikle UFO teknolojisi başta olmak üzere tüm kalan buluşları gelecekte anlaşılacaktır.
Z-Döneminin "Göksel ve ara katlarının" 28 Z kodunu açmış, daha sonra "Arz" katlarındaki "Z-Döneminin süper teknolojilerinden" söz etmiştik. Şimdi de 14-Z/Ya-Sin diye K. M. Allein mektuplarında yer alan programa uyan süper teorisyenlere değineceğiz.
REFERANS - 23
ZİG-ZAG SÜPER TEOREMLERİ
Bağdadi ile çağdaş matematikçi Cantor, Riemann'ı da Müslümanlaştırmıştır. (Ciltlerimiz boyunca sunduğumuz) ünlü matematik uzayını bulan Riemann'a göre evren, "Sonlu-sonsuz" bir küredir.
Bağdadi ile çağdaş Osmanlı tebaalı Boskoviç ise mekanın (uzay) değil; zamanın rölativitesini ilk kez ortaya atmış, bu buluşunu Britanya'ya götürmüştü. Einstein bir asır sonra bu iki görüşü birleştirerek, "Özel Rölativiteyi" oluşturdu.
Ancak Einstein'dan 30 yıl önce Rothschild, Boskoviç rölativitesini ele alarak, "Ödemeler-dengelemeler" tüp geçidini ortaya atarak rölativiteye yönelmişti. Dolayısıyla Zig-Zag, yeryüzünde Relativite teoremini ilk akıl eden öğreti oluyordu.
"Rölativitenin" adı K. M. Allein mektuplarında "ZEMİN (Zig) ZAMAN (Zağ)" koduyla yer almaktadır. (Zig -Zag'ın tireli yazılmasının nedeni "Uzay-zaman" bileşimi, fakat ikisinin aynı şey olmadığı anlamındadır.) İlk uzay modelinde "Evrenin yüzeyi=İki boyutlu ZEMİN"dir. Çünkü Riemann'ın üçüncü boyutu kürenin içinde ve dışında saklı olan çaptır.
Biz ise evren kürenin içine-dışına; altına üstüne çıkıp inemediğimizden, sadece iki boyutlu ZEMİN'den (Evren-zarından) haberdarız. (Z-Zar kodu ve de Z-Zemin kodu.) Evren, Z-Zemin'de, Z-Zamanı olan bir Z-Zemzem (Ek üstüne ek, zamlı) diye kodlanmıştır. Bu kod Zig-Zag programında zaten yer alır.
ZİG (Zemin=Mekân) programından olmak üzere yine K. M. Allein mektuplarıyla kazanılan Karl Schwarzschild, hem Riemann'ın uzayını hem de o sırada ortaya konmuş olan 1905 Einstein özel rölativitesi uyarınca uzay (Mekan-zemin) boyutlarının sonsuz çukurlaştığını, bir uçurum gibi başasağı konikleştiğini buldu.
Bu buluşundan 1917 yılında Einstein "Genel Rölativite teoremini" ortaya koyduğunda hiç kuşkusu kalmamıştı. Çünkü bunun özel bir çözümü olarak, uzayı çukurlaştıran etkinin "Geometrik çekim" olduğunu anlayınca, Einstein ile aynı anda "Karadelik çukurlarını" dünyaya açıkladı. Karadelikler ilk kez gündeme geldi. Rothschild'in tüp geçidinin yani ödemeler tünelinin girişinin de burası olduğu anlaşıldı. (*)
(*) Bunun da devamı yazarımızın Weissschild akdelikleridir ki aynı isimle (White hole) benimsenmiştir. Karadeliğin Schwarzschild hunisi "Karşıt huni" olarak parite simetrisi gereği "KUM SAATİ" benzerinde boğazlaşmakta, bu saatin en dar berzahı tekillik adını almakta, Rothschild tüneli olarak iki yanlı geçirgenliğe sahiptir. Karadeliğin (Schwarzschild) daima yuttuğunu, tünelin ilettiğini (Rothschild) ve çıkış ucu akdeliğin (VVeissschild) yayınladığı "Düzeneğe" yazarımız "CORN HOLE" (Boynuz biçimi Sûr borusu) adını vermiştir. Aynı dönemde Amerikalı teorisyenler bu tünele Worm Hole (Tırtıl, solucan, kurtçuk) deliği demişlerdir. Yazarımız iki tane Corn Hole içeren bu komplike düzeneğe ZZ-CORNS (Ya da Z/2-Corns) demekte ve Kur'an misallerinden "ZÜLKARNEYN = KUM SAATİ" şifresini içermektedir. Zig-Zag öğretisinde Z=Zül kelimesinin karşılığıdır ve öğretimizde İngilizce'de "Thewl ve Thule" okutulup, tweens (Almanca Zwillinge) ikizler sayılmıştır. İngilizce Corn (Karn okunur) tıpkı Arapça yazılışı, okunuşu ve anlamıyla KARN = Boynuz ve ikinci olarak "Tek zaman" anlamındadır. Karneyn = İki boynuz (ve iki zaman) demek olduğundan, ZÜLKARNEYN = iki boynuzlu hem de "İki zamanlı" demektir. Birincisi sözünü ettiğimiz evrensel karadelik-akdelik konisi çifti, ikincisi de gizli ALLAH misali olan KOZMİK KUM SAATİ sembolüdür. Bu misal, hem IŞIK KONİSİNİN ÇİFTE yapısını hem de karadelik-akdelik uzay-zamansal yapısını anlatmaktadır. Bu evrensel kum saati modeline Mi'rac bandımızın yayınlanmaya hazırlanan son cildinde değineceğiz.
Böylece karadeliklerin "Z-Karanlığının" aydınlatılmasında ilk adımı Schwarzschild metrikleri başarmıştır.
Einstein'ın uzay-zamanı dört boyutludur. Bunlardan zamanı ZIMNİ (Sezilgen olarak) hissediyoruz. (Üçüncü saklı boyutu da seyrek paranormal olaylarda örneğin Schwarzschild ile aynı yıl (1905) K. M. Allein mektupları etkisiyle Müslüman olan Alman bilim adamı Kaluza, Nur suresinde betimlenen elektromagnetizma "ilahi misalini" bizzat Tesla'dan devir alarak, bu kuvvetin dört boyutlu uzay-zamandan değil beşinci üst boyutun yani beş boyutlu uzay-zaman rölativitesinin sonucu olduğunu buldu: Uzayın dört boyutu (Einstein'ınkiler) genişlemeyle açılmış, beşinci boyut genişlemeyip sarmal bir tünel olarak kıvrılı kalmıştı.
Elbette Kaluza'nın bu görüşüne Einstein hemen karşı çıktı. Einstein birçok şeyi o dönemlerde reddediyordu. Fakat ölene kadar ensesinde olan K. M. Allein onun kariyer hatalarını bulup, elemanlarına düzelttiriyordu. Bunlardan ilki, Einstein'ın uzayın genişlemediği inancını pekiştirmek için "Kozmolojik sabit" diye bir düzmece formül uydurmasıydı. Fakat Rusya'ya bile el atan K. M. Allein, Volga Almanları özerk bölgesinden (Kamen Alman Devleti) müslümanlaştırdığı Friedmann'ı harekete geçirdi. Çünkü Friedmann o güne kadar bilinmeyen kozmolojinin temelini atabilecek güçte biriydi.
Öte yandan Amerika'daki Hubble da, (Kur'an misallerini içeren) K. M. Allein mektuplarının etkisiyle bir çırpıda Müslüman olmuştu. 1923 yılında her ikisi de Müslüman olarak Zig-Zag'a tescil edildiğinde, K. M. Allein, onları birbiriyle koordine etti: Friedmann "Evrenin dinamik olduğunu söyleyen genel rölativite uyarınca ya büzülüp ya genişlemesi gerektiğinin" matematik ispatını yaparak, tanrı gibi inanılan Einstein'ın "Kozmolojik sabitini" mahvettiğinde, koordine olduğu Hubble da harekete geçerek, kısa bir süre sonra deneysel olarak (Tayfta kırmızıya kayma diye bilinen) gözlemle "Evrenin genişlediğini" (Zariat-47) buldu.
O gün, insanlık tarihinde ilk kez olarak, Kozmoloji'nin (Evren bilimi) temeli atılıyor; Kozmogoni'nin (Evrenin yaratılış bilimi) tohumu ve "Evrenin sırlarına-sınırlarına" ilk adım atılıyor, evrenin karanlıkta kalan oluşumu, niteliği, tutarı, sırları aydınlanmaya başlıyordu. (*)
(*) Buna rağmen 1965 yılında Wilson, Penzias, Peebles'ın evrenin yaratıldığını (Big Bang teoremi) ispatına kadar, ateist bilginler yüzünden kozmoloji (ve kozmogoni) bilimleri 40 yıl beklemek zorunda bırakıldı. Böylece Hubble kozmolojisi yürürlüğe girip, günümüzün görkemine gecikmeli olarak ulaştı. Yaratılış ile ilgilenenlerden sadece Alfven (İsveç) ve Klein (Danimarka) Müslüman Zig-Zag üyesidir. Alpher-Bethe-Gamow ve kendilerine 1927 yılından beri ilham veren Lemaitre vb. müslüman değillerdir. Ancak ortaya koydukları Büyük Patlama Teoreminin Hıristiyanlarca bulunacağı Zariat-47. ayetle gizli ve Hızır Tezkiresi'yle açıkça haber verilmiştir. Buradaki ilahi tesadüfün farkına kendilerinin bile varamadıklarını "Arz'dan Arş'a Mi'rac" bandımızın üçüncü cildinde anlatmış, bir tesadüf(!) eseri onların Alpha-Betha-Gamma diye A, B, C biçiminde dizildiğine değinmiştik. İslam kriptolojisinde (Misalli ayetler, gerçek hadisler, Hz. Ali ile Hızır vecizeleri) "Arapça B" harfinin noktalı yazılışının sırrına dönük bir tesdüfle "Big Bang" isminin çift B ile yazılması bir yana grubun B (Beta) harfini soyadında taşıyan Bethe'nin evrenin en başta minicik bir nokta olmasını fırsat bilerek "Bulduğum nokta B's point'tir" (Bizpoynt okunur; B'nin noktası anlamında) demeci bile bu işin tesadüfünü aşıyor. Teorinin ortaya atıldığı 1950 yılında Alfven'e gelen K. M. Allein mektupları, ısrarla 1927 Lemaitre teoreminin üzerine gidilmesini istemiştir. Lemaître, Belçikalı bir Cizvit olup, evrenin dev bir nötrondan yaratıldığını söylemekteydi. Alfven bu teoremi 1950'de "Evren kadar dev bir nötron yerine, çok küçük bir başlangıç" düşünülmesi gerektiğini ALPHER'e söyledi. Müslüman Alfven'in adının Alpha (Alfa, A) harfini andırması bile düşündürücüdür. 1950'de Alfven ile birlikte K. M. Allein mektuplarında Z-Dönemi yerine Q-Dönemi (1950-2000) programına geçilmiştir.
Bu andan itibaren K. M. Allein notları ZAFER (Arapça başarı, galebe, Almanca Sieg) koduyla noktalanarak Q-DÖNEMİ (1950-2000) programına geçti. Tam 1950 yılında "Büyük patlamanın" tanımı Alfven tarafından yapılınca "Evrenin sonsuz küçük ve sıcak bir ak-tekillikten patlayarak açıldığını" Alpher, Bethe ve Gamow birleşerek ortaya koydular. Bu demektir ki ZİFİRİ mutlak KARANLIK (Yaratılmamış boşluk) dehşetli bir patlamayla aydınlanmıştı (Q=Quasar kodu).
Böylece üç karanlıklardan biri daha aydınlığa kavuşmuştu. Böylece kozmoloji ve kozmogoni Hubble ile başlayıp, uzun bir ara vererek (Wilson-Penzias ispatına kadar) yaklaşık 40 yıl sonra tüm görkemiyle gündeme getirilmişti.
Yeniden 1923-27 dönemine döndüğümüzde Zig-Zag teorisyenlerine yine K. M. Allein mektuplarıyla Alfven ile birlikte kazandırılan Danimarkalı Klein'ın, Kaluza'nın beşinci boyutunu resmen ispat ettiğini, Rothschild tüneline açılan yolu bulduğunu görüyoruz. Bundan da önemlisi, "Uzayın artık sadece dört boyutlu olamayacağını, çok boyutlu olabileceğini" ispat etmesiydi.
Bu sırada Kaluza ve Friedmann aracı olunca Rusya'da tanıdıkları Kozirev'e K. M. Allein'ın 1917-1927 dönemi mektupları etkili oldu. Kozirev "Mektuplaşarak İslam" olmuştu. Çünkü, Zig=Zemin programı yani uzay-mekan boyutları başarıyla bitirilmiş, geriye sadece Zağ=Zaman boyutları kalmıştı. Kozirev, zamanın bir boyut enerjisi olduğunu gösterdi. (*)
(*) Daha sonra zamanın tek bir boyut yerine enlem ve boylamı olabileceğini hatta bir de yükseklik eklenerek bir zaman küresi (Chronosphere) olabileceğini yazarımız ortaya koydu. Daha doğrusu bu zaman-küresi, eksi (yani sanal) üç uzunluk boyutu olup sıfırdan küçüktür, dolayısıyla bir tür "Ahıret mekanı"dır. Bu mekanın enerjisinin ışıması, gerçel mekan boyutlarımıza yaptığı girişimler Aura (Kirlian ışıması), ruh kisvesiyle aldatan cinlerin "Ektoplazma" gibi tüm yarı-esirî ve Cerenkov ışımalarıyla gözle de görünebilir olmaktadır.
Kozirev'in zaman anlayışının önemi, tıpkı Jessup'un deneyi gibi, günümüzde değil; gelecek dönemde anlaşılacaktır. (*)
(*) Gelecek cildimizde izleneceği gibi 11 boyutlu da olsa, uzayda, hep on boyut mekan, bir tek boyut ise zaman sayılmıştır. Oysa, zaman da imajiner bir üç boyutlu mekan olduğunda, "Mânâ âleminde" gerçek yolculuklara çıkılabilir, gezici duru-görüler açıklanabilir. M. Jessup, uzayı yürüterek, taşıtın ayağına getirmekle "Mekan yolculuğunun" sırrını; Kozirev ise zamanı yürüterek Hz. Hızır'ın ayağına getiren zaman yolculuğunun sırrını (Bilmeden) bulmuştur. Bu gelecekte çok önemli ve anlamlı olacaktır. Bunlar gelecek cildimizde yer alacak.
Şimdi bir önbilgi olarak, zamanın dört simetrisini kısaca sunalım:
T-I SİMETRİSİ (Al Câbir - Minkowski zamanı): Sanal zamanı öngören Al Câbir'in yolundan giden (Einstein'ın öğretmeni) Minkowski'nin tanımladığı "Bildiğimiz" zaman...
T-II SİMETRİSİ (Al Câbir - Feynman zamanı): Birincinin tersine reel (Gerçel) zaman olup, tersine akar. Feynman'ın geçmişlerin toplanabileceği varsayımının yanlışını Hilbert negatif Δ-Zamanı göstermiştir (Geleceklerin toplanması).
T-III SİMETRİSİ (Korirev - Aiberg zamanı): İlk iki zamanın ya hep ileri ya da hep geri akmasına karşılık, T-III simetrisinde zamanın önce ileri (√-1) ve bir süre sonra periyodik olarak geri (√+1) aktığı (Elektriksel doğru akım yerine) alternatif akım gibi ileri geri sürekli pulsasyon çizdiğini, kum saati gibi iki zamanlı=Zülkarneyn olduğunu, ispat ettim. (Örneğin, şeytan bunun için önce yaşlanmakta; sonra gençleşmekte ve böylece süreklilik kazanmaktadır.) Zülkarneyn=İki zamanlı KUM SAATİ'nin bir bölmesi boşalınca, saat ters-yüz olur, yeniden kum akmaya başlar.
T-IV SİMETRİSİ (Hızır - Aiberg zamanı): Hz. Hızır'ın zaman yolculuğunun sırrıdır. Diğer üç simetri gibi düzenli değil, isteğinize göre seçmeceli olarak zaman alternatif olarak ileri-geri akabilir, kum saatini "ALLAH'ın izniyle" ters çevirebilir ve üç seçenekte de size efendilik yapan zamanın, siz efendisi olursunuz.
REFERANS - 24
"GÜNDÜZÜN ÜZERİNE GECEYİ SARIP BÜRÜYOR; SONRA ONDAN TEKRAR GECEYİ SIYIRIP ÇIKARIYOR"
Başlığımızdaki "Şifre ayet" evrensel çiftlerin (Hunnes=Gece ve Künnes=Gündüz) birbirine dönüşebileceğini, aralarında bir kesin sınır olmadığı anlamındaki NETSİZLİĞİ anlatır.
Yine "Bizi iki kez öldürüp, iki kez dirilttin" ayetiyle de ezelden yok (Birinci gece) iken, sonradan var olduğumuzu (Birinci gündüz) ve kıyametle öleceğimizi (İkinci gece) daha sonra son kez yaratılışla dirileceğimizi (İkinci gündüz) bildirmektedir.
Şimdi bu ayeti birleştirdiğimizde "Evrenin henüz yaratılmamışken ZİFİRİ bir gece halinde ezelde beklemekte olduğunu, sonra yaratılış patlamasıyla evrenin her noktasının binlerce güneş aydınlığında bu ZİFİRİ geceyi tam GÜNDÜZE boğduğunu anlıyoruz. Böylece Hunnes'den Künnes çıkmış oluyordu.
Daha sonra evren genişledikçe, soğuyup karardı ve günümüzdeki haliyle uzay bir "ZULMET GECESİ" oldu. Daha sonra kıyamet ve bunu izleyerek yeniden diriliş ile GECE-GÜNDÜZ ve iki kez ölüş-oluş ya da Hunnes-Künnes dönüşümleri gerçekleşecektir.
Evrenin, yaratılışı izleyen bir milyon yıl sonra kararmaya başlamasıyla, o gecenin (Galaktik gaz-toz bulutları) içinden yoğunlaşan güneşler ışıdı (Ziya). Güneşler gezegenlerine gece-gündüz kavramlarını verdi. Sonra o geceden göz kamaştırarak doğan dev (Asal) güneşler ömürlerinin sonunda (Süpernova) yeniden kararıp, GECE yıldızları yani yıldız yerleri oldular (Karadelikler, nötron yıldızlar, karacüceler). Kimi yıldız ölmeden de aşırı ışıdığından görünmeyen (UV mavi dev yıldızlar); kimi de ana rahminde sönük ışıdığından görünmeyen (IR) yıldızlar olarak tanımlandılar. Böylece karanlık ile aydınlık hep iç-içe yaşadılar. En çok karanlığı temsil eden karadelikler ile en çok aydınlığı temsil eden kuazarların iç-içe gezmesi bile bunun teleskopik kanıtıdır.
Öte yandan "Karadelik haline gelen" yıldızların, bir başka yerde, bir başka zamanda "Akdelik olarak" yeniden ve ikinci kez var olduklarını da hesaba katarsak, ve "İki-oluş; iki-ölüş" ayet sırrı ile "İki doğu ve iki batı" ayet sırrını birleştirdiğimizde zamanın oluş (Neden) ve ölüş (Sonuç) denen iki ayrı standardı olduğunu anlıyoruz.
İşte bu standart (Arapça "Boynuz"dan başka ikinci anlam olarak) karneyn = iki zaman olarak da bilinir. (Zülkarneyn aynı zamanda KOZMİK KUM SAATİ demektir.)
Tüm karanlık gecelerde gizli gündüzler ve tüm aydın gündüzlerde zımni geceler saklıdır. Hunnes ve Künnes; gece ile gündüz birbirine gebe "Çift çift yaratılmış" simetriler olup, kesin bir sınırla ayrılamazlar; "Ölülere ölü (Gece) dememiz, onların diri (Gündüz) olduğu, asıl ölülerin bizler; asıl dirilerin şehitler olduğu" bildirilmiştir.
Kur'an'da "Ölü ve diri" yer almaz, "Yaş ve kuru" vardır. Fakat "Yaş yapraktan kuru ateş çıkacağı" da bildirilmiştir ki, bütün bu ALLAH MİSALLERİ (Neden-sonuç-neden-sonuç olmak üzere dört) doğuş-ölüş üzerine kurulmuştur.
Dönüşüm yasası olan "Her nefis ölümü tadacaktır" uyarınca ölmek ve dirilmek kaçınılmaz SONUCUMUZDUR. Şimdilik "Ne Güneş'in Ay'a ne Ay'ın Güneş'e yetişemeyeceği" güvencemiz varsa da, kıyamet denen kaçınılmaz sonuç döneminde Güneş ve Ay'ın birbirine kavuşturulup, karıştırılacağı bildirilmiştir. Sürekli doğudan doğmasına şartlandığımız Güneş, günün birinde batıdan doğacaktır.
İlk yaratılış öncesi KAOS'tur, yani düzensiz "ŞEYLER"den oluşur. Bunu "Her şeye (Külli şey'in) kadir olan ALLAH" KOZMOS denen, düzenli şeyler halinde yarattı.
Bu "Şeylerin" düzensizliği ve düzeni iç-içe ZITLIKLAR halinde kaldılar. ALLAH Cennet'i örneksemek için Zümrütten ormanları bir dağ yamacına yasladı. Oysa bu dağ yamacının öteki yüzü "Cehennem'den örneksenmiş" bir volkandı. Günün birinde o yanardağ patlayınca, Cennet ve Cehennem iç-içe geçecektir.
İkinci yaratılış ile birlikte bu NETSİZLİK ortadan kalkacaktır: "Kötü-çirkin Cehennem'e" ve "iyi-güzel Cennet'e" bölünerek, KESİN AYRILACAKLAR, bir daha birbirlerine asla karışmayacaklardır. (Oysa dünyamızda cehennemsi özellikler ve cennetsi güzellikler karmaşık olarak vardır.)
Şimdiki konumuz, bu "İlk oluş-ölüş" dönemindeki netsizlik ilkesinin (Geceden gündüzün; gündüzden geçenin sıyrılıp çıkarılmasının) bilimsel misallerini içeriyor. (Bunları asıl olarak, gelecek cildimizde izleyecek, burada kısaca değineceğiz.)
Sözü Alfven-Kozirev'in tam 1950 yılındaki önemli gizli bulgularının olduğu döneme getirelim: K. M. Allein mektuplarında Q-Dönemi diye geçmekte olan Q sembolü, Arapça Kaf ve Kef denen iki harfin tam ortasının telâffuzun zekâ kelimesindeki kâ gibi kû diye okunanıdır.
Q sembolü 4 din kitabında da yer alır (İncil'de esrarengiz bay Q vardır). Kur'an'da hem mübarek Kur'an'ın ilk harfidir, hem "Külli şey'in" cümlesindeki "Külli=Bütün, tüm hepsi" kelimesinin ayrıca her şeyin başı olan Kûn=OL ilahi buyruğunun ve de kozmogonideki "Künnes=Açıl, genişle" emrinin ilk harfleridir.
Bunun tersi ise Hun=ÖL, Hûnnes=Büzül, içine çekil, merkeze çök emrinin gereği (Kûn'dan nasıl ki Kâinat türevi alınıyorsa, Hûn'un türevi olan) Hûvinat=Yaratılmamış kâinat ve/veya kıyamet ile yeniden yaratılış (ikinci ölüm ile ikinci diriliş) arasındaki inkita=Vahidül Kahhar TEKLİĞİ dönemidir.
"Z-Dönemi" ZÜL ile gösterilen (Zulmet, zifir/zımn) üç karanlığın simgesi olup, henüz açıklanmamış Zig-Zag süper teknik ve teorik gücünün başlangıcıdır.
Bu yıla kadar Z sembolü Zero=Sıfır kelimesiyle kodlandığı üzere matematikteki derinleşmenin başlangıcını simgeler. Bunun Kur'an'daki adı RAKİM=Rakam, sayı matematik, hendese anlamına gelmekte ve 2050 yılına kadar sürmektedir. (*)
(*) Kur'an'ımızda "Kehf" suresinde geçen ve sureye adını veren Kehf, "Topolojik yani biçimsel değil de biçimsizliği, kaosu içeren" bir matematik sembolüdür. Oysa Rakim "Biçimli" düzgün nedensel şeylerin matematiği olup, Türkçe'deki RAKAM'dır.
Rakim etabının zero=sıfır başlangıcı "Matematiğin geometriye aktarılması" olup, anlamındaki KEHF (Mağara, fakat buradaki anlamı topolojik matematik-geometrik biçimler vb.'dir) dönemi başlamaktadır.
Q=QECHFF aynı zamanda Z harfinin karanlık mağarasının ağzından nihayet aydınlığa çıkıldığı 1950 Zig (Almanca Sieg = Türkçe ve Arapça ZAFER) ve Zağ (Almanca, İngilizce Saga = Destan, menkıbe) sembolü yılıdır.
Z harfinin en sonuncusu olan bu simge 1950'de sonlanıp, bunu izleyerek (Tüm aydınlıkların en zayıfı ve başlangıcı) olan Q-Kehf ile Q harfine geçilmektedir. Q-Dönemi de 2000 yılına kadar sürecek olan genel adı Quarnane=Karneyn (Arapça, iki boynuzlu ya da iki zamanlı) dönemdir. Karneyn Q-KUVVE'nin işlevidir (ki, sözünü ettiğimiz saklı teknik budur). Diğerleri üç aydınlığı içermektedir.
Bu "Üç aydınlık" şifresi, örnek olarak Q-Kürre=Quazar / Q-Zerre=Quant ve Q=Nüve=Quark diye Kur'an'da örtülü, Hızır Tezkiresi ve bunun sonucu olan K. M. Allein notlarında da yer alır.
2000-2050 dönemi K. M. Allein notları ise son kez Q-Zerre KÜRSİ (Qursie) biçimi kuantları buldurup, R=Rakim dönemine atlayacaktır. RAKİM'in her harfi bir teknik dönemin simgesi olacaktır. Örnek olarak, son harfin simgesi K. M. Allein notlarında M=Mighty (ya da Magte ya da Machte) diye geçmektedir. İngilizce'de kudret anlamına gelen Mighty'ye eş olarak Almanca kullanılan diğer kelimeler "Kudretle başarıldı, kudretle yapıldı" anlamında olup, aynı sembol Hızır Tezkiresi'nde doğrudan Mehdi diye geçmektedir ve 2050 yılında bu dönem de bitmektedir.
Bağdadi planına göre, o dönemin Zig-Zag mensupları O'na bağlanacak, K. M. Allein müessesesinin sonuncusu "Son Allein"ı bu kişi ilan edince, Bağdadi'den beri süren Zig-Zag kurumu tarihinde ilk kez olarak açığa çıkacak ve kendini feshedecektir.
1950 yılında "Son Z harfiyle ilk Q harfinin devri teslim döneminin göstergesi" Thule deneyleridir. Böylece son Z harfini Zafer (Arapça'dır, Almanca'sı zig okunan Sieg) ve ilk Q harfini ise Quercy (Kürsü, kürsi) temsil etmektedir. "Zafer" Arapça olup, üç karanlığın aydınlatılmasındaki başarıdır (ki bunun 28 türevini bundan sonraki konuda göreceğiz).
Kürsi ise "Kuantların önce noktasal, sonra iplikçik daha sonra zar sayılması" ardından bir üst sistemde KÜRSİ biçimindeki işaretidir. Bu konuda kitabımızın son bölümündeki modern kuantum teoreminde yer alacaktır.
Böylece 1850 ilâ 2050 yılları arasında Zig-Zag'ın Z, Q ve R olmak üzere üç dönemi olduğunu söyleyebiliriz. (*)
(*) Gelecek kitabımızda kısmen yer alacak bu deneylerin türlü Cifir adları vardır. Z-Dönemi "Jül, Zül, Thule" diye telâffuz edilen üç karanlık dönemi; izleyen üç aydınlık dönemi ise Q "Karneyn, Quark. Quant ve Quazar" şifreleridir. 2000 yılından sonraki R-Dönemi ise Rakiym (Seçmeli zaman yolculuğu) içerecektir. Zig-Zag'ın geçmiş tüm tarihi ve gelecekte kendini fesh edeceği tüm süresinin toplam kod harfleri Z-Q-R olup "ZİKİR" diye okunmaktadır. Bunlar da Z-Q/Q-R dönemleri diye ikiye ayrılırlar. Z-Q (Zariat-Kehf) ya da Zül-Karneyn döneminde üç (J-K-L) ve Q-R (Kevkeb-Râkim) döneminde ise bir tane (M) olmak üzere toplam dört J-K-L-M ardışık alfabenin dört harfi vardır. (Nasıl ki Alpher-Bethe-Gamma, alfabenin ilk üç harfiyse) aynı kategorinin devamı olan J-K-L-M dönemi de böyledir. (K=Kappa, L=Lambda, J=Yod harfi thule ya da zül diye mü yerine de M=Mighty denir). Örneğin J-K-L harfleri yan yana geldiğinde; Thule-Kappa-Lambda yani DHURAKHAPALAM şifresini vermektedir. Bu dört harf dört ünlü deneycinin soyadlarının baş harfleridir. Okurlarımız, bunlardan sadece J=JESSUP (Philadelphia) deneyinden haberdardır. Okurların, bu deneyden haberdar olmalarının gerekçesi de Philadelphia deneyinin astronomik maliyetinin finanse edilmesi için ağır endüstri gerekliliğiydi. Askeri bütçeyi bu deneye kullanmayı başaran Jessup, deneyi mümkün olduğu kadar gizledi. Ancak gerek tanıklar, gerekse kaybolan tayfaların hayret verici görünümleri nedeniyle ister istemez deneyin yapıldığı, tüm askeri ketumiyete rağmen ortaya çıktı. Ancak diğer iki deney doğrudan, kutup bölgelerinde saklı olarak ve Zig-Zag'ı Gurdjieff'in finanse etmesiyle başarılmış, sır olarak korunabilmiştir. J (Jessup) deneyinin "Hangi yerde" ve "Ne zaman" sonlandırılacağı bilinemediğinden bırakılmıştı. "Hangi yer" sorusunun cevabını daha sonra yine Jessup buldu. "Hangi zaman" sorusunun cevabını ise Kozirev'in K-Deneyi bulacaktı: Jessup, "Uzayı yürüten" J deneyini ve Kozirev ise "Zamanı yürüten" K deneyini başardılar. Böylece hemzemin (Aynı mekanda) fakat diğerzamanlı iki zeminli ve Z zamanlı bir birleşim elde edildi. Bu tek zeminde (Zig) çift zamanlı (Zağ ya da Zülkarneyn'in İKİ STANDARTLI ZAMANI) finanse eden Gurdjieff'in İsviçre'deki şatosu ile Rusya'da Ural dağları güneyinde Kozirev'in gizli mağarası arasında "İnsan nakli" gerçekleşti. Kozirev gibi Volga Alman Cumhuriyetinden olan Müslüman Paul Kamenberg isimli bir bilgin, İsviçre'ye Dhurakhapalam tekniğiyle nakledildi. Paul Kamenberg isimli denek bilim adamından "iki tane zamanlı" (Zülkarneyn'in iki-zamanlısı) olarak biri 1971 yılındaki diğeri ise 1973 yılındaki 1 Nisan tarihindeki Paul-Kamenberg "Duble kopyası" elde edilip, Rusya'dan İsviçre'ye ışınlama yoluyla kaçırıldı. Tıpkı karadelikteki birinin kendisine rastlaması gibi, "Tek bir mekanda iki ayrı zamanlı" Paul Kamenberg'lerden de daha sonra Allein'ın asistanı Landsberg tarafından L (Landsberg) deneyi yapıldı: İki tane Paul Kamenberg'den biri Grönland odasındaki Thule yöresinde, diğeri Kuzey Kanada Kutup bölgesi adalarından birindeki iki kutup istasyonu süsü verilmiş üs arasında, birbirinden farklı ve ayrı renkteki, ayrı kodlu çelik mahfazayla birlikte saniyenin binde üçü kadar zamanda 1973'lü Paul Kamenberg önce Grönland'dan Kanada'ya oradan da M-Deneyi (2050)'yle 2050 yılına aktarılarak, tek bir Paul Kamenberg geride bırakıldı. M = Mighty deneyi ise beş boyutlu rölativite üzerinden yapıldığından fizik ile parapsikolojiyi birleştirmekte, "Tayyı mekan ve tayyı zaman" tekniklerini içermekte, iki ayrı Q (Quotoob=Kutup, Karneyn) arasında zaman-ötesi bağlantı kurabilmektedir. 2050 yılı M-Deneyi "Gerçektir" ama "Henüz yaşanmamış bir gerçektir". Okurlar, Kehf suresinde "Hz. Hızır'ın" bu yaşanmamış gerçeklerini hatırlayabilirler. Bunlar geminin delinmesi, duvarın doğrultulması ve bir masum çocuğu Hz. Hızır'ın öldürmesidir.
1950 Q-Dönemi 114 tane Q harfini içermektedir. Bunların en tepede olanı (114) Allah'ın "Kadir=Quadyr, muktedir" kudreti (Quadrate) sonucu Mütekevvin=Yaratıcı sıfatının emri olan "Kûn = Quin" şifresidir. Bu tek emirden Kûn = OL ve aynı zamanda Hûn = ÖL emri birlikte çıkmıştır. Birincisi 113. Q olan Künnes'i (QUİNNES); diğeri de tersine Hûnnes'i içerir. Böylece geriye kalan 112 tane Q sembolü de 4x28'lik gruplar oluştururlar.
Dörtlü gruplara sırayla Q-Zerre, Q-Kürre, Q-Kuvve ve Q-Nüwe (anlamları sırayla; mikroskobik, makroskopik, kuvvet alanları ve nükleon yani çekirdek) denmektedir. Bunlar da kendi içlerinde "Mesâni 7 = Katlı yedi" sırrınca 4x7'lik gruplara bölünürler (ki, Kur'an alfabesinin 28 harfiyle tıpatıp özdeştir).
228 sembole birden bu cilt içeriğinde yer veremeyeceğimizden, sadece tek örnek olarak, Q-Kürre (Makroskopik küre Kur'an'daki ismiyle "Kevkeb=Gezegen" vb.) sembolünü seçeceğiz. Bu semboller Allein mektuplarında İngilizce'ye transkripte edilmiş olan Arapça biçimiyle "Quewqueb" olarak yazılır. Q-Kürre Kevkebinin dört maddesinin yorumu şunlardır:
• Q-QUABYRLESS (K-Kabirsiz): Mahşerde "Yeniden dirilmek üzere kabrimizden çıkacağımızı" bildiren ayetler uyarınca, kara kabrinde ölü yıldız olan karadelikler de "Olay ufku" kabrinden dışarı fırlayarak, görünür (Çıplak, örtülmemiş) tekillik olarak gözle görülen hortlaklar gibi karşımıza dikilirler.
• Q-QUADYRLESS (K-Kadirsiz): Arapça yıldızların parlaklık ölçüsü olan "Kadir" ayetlerdeki "Sizi nasıl yarattıysak öylece iade edeceğiz" şifresinin bir sonucudur. "Kadirsiz" anlam olarak gözle ya da aygıtlarla bile görülemeyen bir zayıf ışımanın adı olup, 1974 yılında bunun Hawking "Karadelik buharlaşması" ya da "Karanokta sızıntısı" olduğu anlaşılacaktı. Bunlar patlayarak açılıp, yeniden "İADE" edilirler evrene... Böyle bir patlama Süpernova patlamasından farksız olup, aşırı bir gamma ışını yaymaya başlayınca, "Görünür" olurlar.
• Q-QUADEMLESS (K-Kademsiz): Yine İngilizce transkripsiyon ile yazılan bu kelime Arapça Kadem (Uğurlu kademli, kudümlü, kıdemli olsun, ya da sırra kadem bastı dediğimiz) kelimesidir. Cifirdeki göksel anlamı ise "Erken karadelikler denen, evrenin yaratıldığı andaki şiddet hareketlerinin oluşturduğu yoğunluklarda oluşan karanoktaları" anlatmaktadır ki, bunlar, diğerlerinin tersine bir milyon yılda patlayarak açılan ve evrene iade edilen, evrenimize dönen, "Ölüp de dirilenler"dir. Diğerleri ise kıyamete kadar dayanıklı olanlardır. Fakat bunların üstünde Kademsiz en genel anlamda, karadeliklerin ardındaki tünel sürecinin, kıyametten sonra bu karadelikleri bile imha etmesi anlamındadır. Karadelikler de "Her nefis ölümü tadacaktır" ayeti gereği, ölü oldukları halde temelli öldürüleceklerdir. (Hz. Azrail'in de canının alınacağını hatırlayınız.)
• Q-QUADRATE the HORİZONS (K-Kudreti afakî): "Ufuklardaki kudretimizi göstereceğiz" anlamındaki ayetle ilişkilidir. Şimdi bu noktada bir hatırlatma yapalım:
Kabirde (Zifiri), Kadirde (Zulmet), Kademde (Zindan) ve Enfusi Kudrette (Zımni) terimlerini anladıktan sonra, bunların her birinin de 7 iç-içe katlı anlamı olduğunu belirtmiştik. Bunlar da bu kitabın konusu olmadığı için, sadece sonuncu madde olan "Q-Kudreti Afâkî"ye ilişkin 7 yorumu sunalım:
1. Karadeliği göremeyiz. Ama onun olay ufkuna değen nesneler, şiddetli X ışıması yanında görünen ışık vererek, yakalama diski civarını aydınlatırlar. Buraya yakalanan dev bir yıldız bile sarmallar halinde çözünerek, karadeliğe bu yakalanma diskinden itibaren yutulur. İşte bu sırada olay ufku (AFAK ufuğun çoğuludur) aydınlanıp, "Ufuklardaki Kudret"ten bir göstergeyi gerçekleştirirler.
2. Q-Quasars (Kuazarlar, kusarca yıldızlar ya da akdelikler) karadeliklerin içinde gezindiklerinden, bir kuazar gördüğümüzde hemen orada bir karadelik olduğunu anlarız. Ouazarlar ise, evrenin en uzak UFKUNDA oldukları izlenimini verirler. Yani bunun ardı artık rasat ufkumuz değildir. Onun ardına hızla kaçan kuazarlar görünmezler. Eğer evren günün birinde daralırsa, olay-rasat ufukları (ikisinin çoğulu ÂFÂK'tır) ardında gözleyemediklerimiz, ufuklarda ortaya çıkarak görünür olacaklardır. İşte bu da "Ufuklardaki kudretin görünmesinin" ikinci tecellisidir.
3. "Işıktan hızlı dönen bir karadelik üzerinde" olay ufku barınamaz ve çıplak (örtülmemiş) tekillik halinde bize görünürler. Bu da "Ufuklardaki kudretlerden" birinin görünmesidir.
4. Tavuk yumurtası biçimi asimetrik (Küre olmayan) bir yıldız, karadelik olarak çökeceği zaman, tek merkez bulamadığından normal (Nokta, halka, disk biçimi bir tekillik) yerine, sonsuz bir iplik gibi başı kalın kuyruğu giderek incelen bir "Yılan" benzerinde görünür ki, bu yılanın kuyruğu başının üzerindedir. Kuyruğun uzunluğu milyar tane kuyrukluyıldız (Kornet kuyruğu) uzunluğundadır. Asimetrik yıldızlardaki ender de olsa, bu örtülmemiş düzgün olmayan tekillikler de "Ufuklardaki kudretlerden" bir türdür.
5. Yine bu "Uzay yılanı" benzerindeki daha büyük bir felaket ise tüm ufukları kapsayacak olan "Gök çatlaması, göğün yarılması" vaadidir. Ayete adını veren İnşikak (Yarılma) budur. Yine ayete adını veren Tekvir yani göklerin burulması ve dürülmesi, gökte, gülün katmerli anaforları gibi bir "Bakır rengi" dev olarak tutuşması da "Ufuklardaki kudretten"dir. Gerek gökteki çatlaktan, gerek gökteki dev tutuşma gülünden arkaya bakanlar, resmen ve göz göre göre arkadaki Cehennem'e gözle tanık olacaklardır.
6. Dönen karadeliklerde, halka biçiminde bir disk vardır. Fakat ne bu karadelik ne de halka biçimindeki diski, olay ufku ardında kaldıklarından görülmezler. Eğer uyanık ve şanslı bir astronot, bu dönen karadeliğe, "Halka tekilliğin dönme hızıyla eşleşerek" yaklaşırsa, kendisi o ana kadar olay ufkunda fark etmediği "Görünmez olduğu halde görünen" bir GÖK kapısının aralandığını hissedecektir. Bu kapı fiks rakam olarak 595 metre en-boy bir karedir. Bunun bildirgesi de ayetlerde geçen "Göğün görünmez nice nice kapıları vardır ki, siz onları göremezsiniz" ayet şifresidir. Birisi (Ergosferde güvenli bir uzaklıkta kalarak) bu inanılmaz pencerenin ardına geçmeden, arkadaki "PARALEL EVRENİ" seyredebilir. İşte bu da "Ufuklardaki kudretten"dir. Dilerse bu astronot öteye geçer ve şansı varsa aynı yoldan geri dönebilirse, dönüşte tam ufuk üzerinde, biraz önce yola çıkmakta olan kendisine rastlar ve birken ikileşirler. Zülkarneyn kum saati uyarınca iki ayrı zamanlı tek bir kişi olurlar ve/veya iki ayrı kişi fakat tek zamanlı olurlar. (*)
(*) Paul Kamensberg, bir iken ikileşmiştir. Bunun gibi melekler de aynı yöntemle "Mültikopya" olabilmekte, evlat sahibi olacakları yerde, kendi kopyalarını üretirler. İnsanların mahşerde yeniden yaratılmalarında da aynı nitelik vardır. Kabirden "Bakla biter gibi bitmesi" de benzeri bir mekanizmadır. Ama bu mekanizma "Ufuklardaki" değil de "Enfûslardaki" kudrettendir.
7. Bütün bu sayılan "Ufuklardaki kudret"in birer de karşılığı olan 7 adet "Nefislerdeki kudret" simetrileri vardır ki, bunları (Bitmeyen senfoni gibi) saymaya kitabımızın hacmi izin vermiyor. (Daha doğrusu, "Çeyrek Kala/ Çeyrek Geçe Kıyamet" isimli eserimizin konularından birini oluşturuyor.)
Böylece Q-Döneminin "İki zamanlı=Karneyn" üç aydınlıklı ve dört unsurlu (Kuvve, küre, zerre, nüve) cifir kodlarını basit örneklerle geçiştirmiş oluyoruz: Q-R (Kürre) dönemi Kehf (Cave, tersine dağcılık olan mağaracılık) İNDİSİ ve RÂKİM (Düzüne dağcılık tersine mağaracılık olan, dağcılık) ÇIKTISI olarak İNDİ-ÇIKTI (Zilzal) dönemi olup, 1950-2050 yıllarını kapsar. 1950-2000 yılı arasındaki Q-Döneminin harfi H ve bunu izleyen R-Döneminin de harfi M'dir. (Örneğin Harût-Mârut/Hennan-Mennan gibi.)
Dostları ilə paylaş: |