Auto-reference/10
Dördü size, beşinci bize
Bizim tebliğ yöntemimiz, elçilerinkiyle birdir. Tüm peygamberler ve salih yardımcıları Firavun'a, Haman'a, Nemrud'a, Ebu Leheb'e sinirlenip, onların kavmine tebliğe gitmekten mi kaçınmışlardı? Hz. Lut (eşcinsel-lezbiyen kent devletleri) Gomorre ve Sodom'a herhalde seks partilerine katılmak için yerleşmedi!
Tüm kent sapıtmıştı, ama dört kişilik ailesine ek olarak eğer beşinci bir mü'min daha bulsaydı, iki kente gazap gelmeyecekti. Bu demektir ki ALLAH, bir kişi dahi olsa ona tebliğ iletilmesini istemektedir. ALLAH İÇİN BİR KULU BİLE ÇOK-ÇOK ÖNEMLİ! Dördü sizin, beşinci bizim işimiz.
Hz. Musa, Firavun'u kazanamadı ama asası beşinci sihirbazları öldürülmelerine rağmen kazandı.
Hz. İsa kiralık kadın olan Mecitli Meryem (Maria Magdelena) ile birlikte olduğu için dinine kazandırdı!
Dört "Namuslu" sizin; beşinci namussuz bizim!
Birlikte olmak başka, günaha katılmak başka! Biz nefsani ters-güdülerle saman altından su yürütmüyoruz. Biz resul, nebi ve velilerin yöntemini izliyoruz. Ama akla hitap eden ve daha gizli yöntemlerle!
Kısaca ayetin bildirdiği gibi gizlilikle korunuyor, ama açıklıkla savunuyoruz. Bu gizlilik, sözkonusu ayetlerde "Ehli kitap içinde" öyle bir cemaatten söz ediyor ki, hepimizin bir olmadığını, bir kısmımızın gizli müslüman olduğunu, gündüz işimizdeyken bunu gizlediğimizi, ama geceleyin Kur'an okuyup secdeye gittiğimizi belirtiyor.
Hz. Lut'un canını dişine takarak beşinci mü'mini araması bir işgüzarlık değildi. Bu ALLAH korkusuydu! Kulları içinde ALLAH'tan sadece Alimlerin korkması ise Arş'a ulaşıyor!
Bu tarz tebliği herkes yapsın demiyoruz! Ama biz yapmak zorundayız. Ama 4 kişilik karşıtlarımız vebalimizi alarak bizi töhmet altına sokmak zorunda değiller! Yanımızdakilerle değil; niyetimizle ölçülmeliyiz. Ne gezer! Yöntemimiz onlar için deyyusluk!..
Hz. Lut'a genç erkek kılığında (metamorf) gelen melekleri gören Sudum'un cinsel sapıkları, melekleri kendilerine yatak arkadaşı diye istemek üzere kapıya dayandıklarında Hz.Lut, iki bakire kızı "konuklarına dokunmamalarına karşılık" teklif etti.
Şimdi, aykırı 4 müslümanımız, mübarek peygambere haşa "Deyyus" diyebilirler mi? "Üsvei hasene" yani güzel ahlak sahibi peygamberler ne yapıyorlarsa biz de onu yapıyoruz! Sınırsız hoşgörülü bir tebliğ ile gittiğimiz yerlerde kendimizi koruyor, sakınıyoruz, ama o ümitsizleri, Rahmet ümidi tarafına çekip alıyoruz! Biz tebliği, yobazların "Günah, haram" diye reddettiği yerlerdeki kişilere de götürürken, ALLAH'ın telkin ettiği korkuyla, işrete kapılmaktan korunduğumuzu hissediyoruz. Biz nefsani güdülerle ayartılmaya can atmıyoruz, seçtiklerimizin özel yaşamı "Molla" usulü bizi ilgilendirmiyor.
Örneğin Allah yoluna yatkın, sayısız uyuşturucu ve alkol bağımlısını kazanırken, Kur'an ayetleriyle terapi yapıyor, önce "Sarhoşken namaza durmayın" ayetiyle, gündüz içmelerini engelleyip, namaz vicdanlarına yerleşince de, "Artık içmiyorsunuz değil mi?" ayetini, ıslah olduklarında "Artık size haram" ayetini kullanarak beşinci kişileri bu ayetlerin "Mensuh" olduğunu söyleyen 4 kişinin safına kazandırıyorduk.
Auto-reference/11
Batı yakasının hikayesi
Bir önceki kesitlerde sunduğumuz Al-i İmran 99-109 ayetlerinde olduğu gibi CİFİRSEL çözümlememizi kıdemli okurlarımız çok iyi bilir. Bu sayede ayet misallerinin ruhuna (ALLAH korkusuyla) indiğimizi de...
Sadece cahil insanı sevmeyiz, hemen sırtımızı döneriz. Belki onları da severdik ama, çok, pek çok korktuğumuz ALLAH'ın "SEN İYİLİĞİ TUT; CAHİLLERDEN YÜZ ÇEVİR" emri uyarınca bu ipe un sermek olur!
Çünkü biz ALLAH'ın ipine sarılınca, başka ipleri iplemiyoruz. Bilimin ipuçlarına yapışmak gerektiğini söylüyoruz. İplerin başka ellere geçip oynatmasını istemiyoruz, bunun için gizlilik gerekli.
Belki Zig-Zag gizliliğe önem veriyor ama, onun temsil ettiği 60 milyonluk kütle, apaçık batı yarıkürede... Zig-Zag (Zülcelal vel-Zahir = zz) Sieg-Saga (Selatüsselam = ss) ve K.M.Allein mektupları 60 milyonluk topluluğu 600 milyon yapmaya, akıl-bilim yoluyla İslam'a çekmeye çabalıyorlar.
Batı var çoğu batılda, battal olmuş, batmış!
Batı var batıni bilimci ve zahiri bilimci, müslüman!
Auto-reference/12
Batıl + batı'n = 2 batı
Zig-Zag, Kur'an'ın haber verdiği kıyametin "Ortanca alametler" gereği var olan, teorik-kozmolojik bilimle imana gelen batılılardan kurulu olup, Güneş'in batıdan doğmasıyla bağlantılı bir cemaattir.
Güneş'in doğuş ve batışı adı üzerinde, Doğu ve Batı'dan olur, Kuzey ve Güney'den doğup-batmıyor. Doğu, "doğuşu, aydınlığı, yaratılışı, Hakk'ı"; Batı "Ölüşü, batılı, cehil karanlığı, kıyameti" simgeliyordu...
İslam'ın kaynağı, dünya aksiyonları atlasına göre "Doğu" olmakla birlikte hem müslüman hem gayr-ı müslim toplumlar içeriyor. Her ikisi birden "İki doğu" ve aynı mantıkla karşıtı da "İki batı" diye cifirlendirilmiş ve Allah'ın "İki doğu ile iki batının Rabb'i olduğu" Rahman Suresinde "Misal"lendirilmiştir..
Dünya iki dönemlidir: İlki "Güneş'in doğudan doğduğu ve batıdan battığı" klasik dünyamız ile ikincisi ise gelecekteki "Güneş'in batıdan doğması; doğudan batması" ile tanımlanabilecek geleceğin dünyası!
İslam güneşi, şimdilik 60 milyonu kapsamak üzere artık batıdan doğmaya hazır. Yani iki doğu ve iki batıdan bir doğu ve bir batı güneşi çıkmak üzeredir. Geçmişte batı karanlıktaydı, ama şimdi 60 milyonluk yarın 600 milyonluk bir potansiyele sahip olacaktır. ALLAH "Tek doğunun ve tek batının Rabb'i" diye bu birleşmeyi de bildirmiştir. (Tabii, bu ayetin 7 anlamından sadece biri...)
ALLAH "Doğu"nun ve "Batı"nın Rabbidir. Al-i İmran suresindeki "Her iki Müslüman grup" bu şifredendir... Doğu (Şark=104) grubu taklidi imanlarını tahkiki imana çevirecek mü'minler; Batı (Ğarb=114) grubu da zaten bunu yapmış olanlardır. Güneş'in batıdan doğmasının sosyolojik sırrı budur.
Böylece 104/Doğu ve 114/Batı birleşmesiyle ortak meyve "MEHDİ" ortaya çıkacaktır!
Auto-reference/13
Batı cephesinde yeni bir şey var
Hz. Mehdi'nin ortaya çıkış amacı belli: Müslümanı müslümandan (Süfyanistlerden) korumak: Doğudan, ruhbanları, fuhakaların ardından giden ataların tersine, ulema peşinden giden 104(Mehdist)ler ve batıdan da hemdaşları olan 114'ler birleşecekler, sofu Süfyanistlerin Güneşini birlikte batıracaklar, Güneş batıdan doğacak, böylece Hakk, batıla galip gelecektir. Çağcıl Asr-ı saadet bilim, adalet ve refah üzerine kurulacak, mezhepleri kaldırarak, Sünnetullah (Allah yolu) Müslümanlığı ihdas edecek, kanlı savaşlarla yok edilen yobazlığın cehaletin yerini 104-114 tek standartlı islam alacaktır. Bu standart şeriat, hemen ardından Hz. İsa önderliğinde 6 milyar insanın müslümanlığı tescil olunana kadar sürecek.
Daha sonra ise tüm Dünya müslüman olacağından, "İki doğu ve iki batı" yerine "doğu ve batı" ayeti işlev görecek, Güneş doğudan (Süfyanilerin esmer saltanatıyla) batıp, batıdan doğacak; İki batının Rabb'i sarışın kullarına da yönelecek, Kur'an'ı mavi ve yeşil "AÇIK" gözler de okuyacaktır.
Bir kısım okuyucumuzun yanlış yorumlaması olası bir kavram kargaşası da kendimizi tanımlarken, "Batılı" terimini kullanmamızdan kaynaklanabilir. Bu ifade "Batılının üstünlüğünü, başkaca milliyetçilikleri vurgulamak" sanılmamalıdır. "Batılı" derken kesinlikle bir ırk iması bulunmamaktadır. Türlü milliyetlerden oluşan, mü'min bir cemaatiz. Doğuda doğsaydık, elbette "Doğulu" olduğumuzu söylerdik. Bizler sadece kendi "Gerçeğimizi" tanımlıyoruz. Bir kısım tıkalı okuyucunun "Klasik-oryantal, taklidi ve nakli iman ehli" ile "Batılı, tahkiki, akli iman ehli" tanımlarını kullanmamızı, aramıza bir farklılık koymak ya da üstünlük iddiamız sanmaları bizi bağlamıyor, bu sadece kendi kompleksleri olabilir.
Auto-reference/14
Yan yatarak secde
Adresimiz ve stratejimiz Kur'an'da yazılmış! Bir çok surede yinelenmiş, ayrıca misallerle güçlenmiş. İlki Fatiha olmak üzere "Batılı kozmoloji bilginlerinin gönüllü İslamiyete koşacağını bildiren" Kur'an ile Bağdadi, Hz. Hızır da bunu tezkirelerinde ayrıca belirtiyorlar.
"Batının Rabb'i", Kur'an'da adreslendirdiği "Batılı müslümanların" statü ve işlevlerini açık bildirilmekte, gerçek bir "İlmel yakinlik yetkisini, misal, ayet, kasem" çağrı sinyalleriyle cifirlemiştir.
Çünkü Kur'an'ın iki ismi "İlim" ve "Hikmet" olup bu özellikleri "Misal" ve "Açık" iki türlü verilmektedir. Açık olana Al-i İmran suresinin ilgili ayetlerinde değinmiştik. Yine aynı sureden 19. ayet de böyledir:
"Onlar ayakta, oturarak ve yanüstü uzanırken Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler: "Rabb'imiz bunu boş yere yaratmadın, sen en yücesin, bizi ateş azabından koru!" derler."
Burada "Onlar" denenler, "Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünenler" yani bilim adamlarıdır. Bu öyle bir tutkudur ki, işinde, yemekte, uzanıp istirahat ettiğinde hep teorik bilimleri düşünmekte ve yaratılış tekilliğinin "ALLAH" olduğunu kabul etmektedirler. Bu alimler ya da alim adaylarının ne düşünmekte olduğunu şu misaller vermektedir:
Gökler=Gök, bildiğimiz evrenimiz, uzay-zaman ve çoğulu paralel evrenler, aynı zamanda bozon serisi kuant zerreleridir. Uzay-zaman örgüsünün diğer adı da "Ankebut = Örümcek ağı"dır.
Yer=Arz, maddeleşmiş (Fermion) ve çekim etkisine girmiş kuantlar yani madde yani örümcek ağındaki (Gök) örümceğin (Yer) ta kendisidir.
Yaratılış=Kevniyat, yaratılış ilmi = Kozmogoni!
Auto-reference/15
Örümceğin yuvalandığı ayetler
Aslında bu üç kozmoloji takma-geçmedir. Kozmogoni (Yaratılış bilimi) evrenin "Büyük patlamayla" yaratıldığını, erken evrelerde yer ve gök bitişikken sonra ayrıldığını henüz söylerken, Kur'an aynısını 14 yüzyıl öncesinden (ayetleri hatırlayınız) bildiriyordu.
Böylece kozmoloji (evren bilim) doğdu. Kıyamet de bunun tersi olacak, yer gök bitişecek, bir karanoktada toplanıp, yaratılış tersine iade edilecek ve yeniden yaratılacaktır. Nitekim Enbiya-114. ayet de "Sizi nasıl yaratmaya başladıysak, aynen öyle iade edeceğiz" diyor.
İşte bu ikinci yaratılışın adı "Ahiret'e inanmak" olup, sanıldığı gibi "Arabesk" zihniyetle "Kıyamet ve Ahiret" türü, yani ayet ve hadislerin dışına çıkarak "Kendi Faust"unu yazanların eserlerinden okuduklarınıza zerrece benzemez.
Allah, alimlere ısrarla "Yaratılış ve evren bilimlerini" öneriyor. Tıpkı "Ahiret inancı" gibi "Yer ve göklerin yaratılmasını araştırmamızı, böylece kendisini bulmamızı" istemektedir.
Ama en önce "114'lü alimlere" Levhi Mahfuz katının özel hattından (Misallerden) mesaj ulaşmaktadır: Alimlerin Kur'an okuması "Misallerin" okunması anlamında olup, misaller, çok geniş bilim sahibi olmayı gerektiriyor. (Örneğin: Ankebut-41/43. ayetler)
"ALLAH'tan başkasını dost ve mabud edinenlerin misali kendisine yuva edinen örümcek gibidir. Oysa yuvaların en çürüğü örümcek yuvasıdır. Bunu bilselerdi başkalarına tapmazlardı./ Allah kendisini bırakıp, ne gibi şeylere tapınıyorlarsa onu bilir, cezalandırır. O tek galip ve egemendir./ Biz (Örümcek yuvası gibi) Misalleri tüm insanlara verdiğimiz halde onda olana (misalle verilen mesaja) ancak alimlar akıl-sır erdirir."
APENDİX-18
Örümceğin uzay-zaman örgüsü
Ankebut 41-49. ayetlerin inme nedeni sSebeb-i nüzul) bir sivrisineğin kendinden güçlü olan örümcek ağına yakalanıp kurtulamamasıyla ilgilidir. Sinek, hem konucu (yer, gezegenler, yıldızlar ve cisimler) hem uçucu (tüm göksel cisimler uzay-zamanda askıdadırlar) bir örnektir.
Sinekle anlatılan "Allah için bir sinek ile evrenin yaratılışının bir olduğunu bildiren ayet gereği" evrendir. Evrenin içinde bulunduğu uzay-zaman sistemi, geometrik olarak çizdiğimiz örümcek ağı biçimindeki "Uzay-zaman" distorsiyonları, koordinat ve azimutlarıdır. Özellikle karadelik çizimlerinde bunu kullanırız.
Uzay-zaman örümcek ağının bu güçlü yapısına rağmen kendi çekimine yenilmesi Ankebut misali için örnektir. Yine "Karadelik tekilliğine yakalanan bir tutsağın heykel gibi örümcek ağına yakalanmış bir böcek gibi ebedi asılı kaldığını" sunmuştuk.
Gerçekte evren bir süper zardır ve içinde süper iplikçikler biçiminde kuantlar vardır ki bunlar birbirine örümcek ağındaki doku gibi geçmişlerdir. Bu ağın dayanma gerilime direnme gücü, dört kuvvetin birleşip, standart model olduğu eşik enerji miktarı olan 10^19 elektron volt gibi inanılmaz bir sayıdır. (Arz'dan Arş'a evren, ilk cilt sayfa 306 şekil-23'e bir göz atılırsa söylemek istediğimiz ortaya çıkacaktır.)
Şu anda bu güçlü ağda hiçbir çatlak kopuk yok. Ama günü gelince gökler (uzay-zaman ağı) tepesinden çatlayacak, o gün gök yarılacaktır.
Bilimsel Ahıret inancı "Karadelikten yutulma, ardındaki tünelden hızlı geçiş ve ucundaki akdelikten yaratılış", Enbiya-104. ayetteki gibi "Kitabın sayfaları gibi dizilmiş paralel evrenlere ve bunun üzerindeki Süper uzaya (Misal Alemi'ne) geçiş"tir. Yine "Kıyamet" serisi surelerdeki "Göklerin kağıt gibi dürülmesi ve nedeni Hunnes (Karadelik, Tekvir suresi) göğün yarılması (İnşişak) misalleri" dikkat edilirse hepsi birbirine bağlı yaratılış ve yok oluş arasındaki evren-bilim üzerine kuruludur.
APENDİX-19
Örümcek ağı masal mı, misal mı?
Ankebut-41/43. ayetler, biliyoruz ki, alimleri muhattap alıyor ve "Uzay-zaman" çalışmalarına yöneltiyor. Ama hangi alimleri? Kozmoloji ve Kozmogoni, Planck'tan bu yana oluşturan "Batılı Müslüman" bilim adamlarına çağrı mesajı veriyor. Açıkçası bu iki bilimi oluşturanlar, Zig-Zag mensuplarıdır, başka da çıkmamıştır, çıksaydı zaten adını bilirdik.
"Batının Rabbi" Ankebut-43. ayet ile devamı (44) içinde haliyle batılı büslüman bilimcilere seslenmekte, onların tahkiken müslüman olmalarındaki sırrı da buradan kaynaklanmaktadır.
"Allah, gökleri, yeri (Kozmoloji) bihakkın (Gerçek üzere, mana rüya, masalda değil; misalde) yaratmıştır. (Kozmogoni = Yaratılış bilimidir.) İşte bunda mü'minler için bir delil (Sırası gelince deneylenecek teoremler) vardır" ile açıklamaktadır.
Bunun anlamı batılıyı müslüman kılan etkenin, tümdengelimli evren-bilim ve yaratılış-bilime kanalize oluşudur. "Mana ve felsefe" materyalize evren tutarının yaratılışını araştıramaz.
Öte yandan bu ayetin devamındaki (45) bir batılı bilim adamının önce "Mü'min bir araştırman" olması şartını getirip, mü'minlik ölçütlerini belirliyor:
"Sana vahyolunan şu kitabı(n kapsamındaki misalleri) oku. Namazı dosdoğru kıl. Çünkü namaz, kontrolsüzlüğü ve kötülük yapmayı önler. Namaz kılmak (Abid) Kur'an okumak (Müslim) Allah'ı zikr gibi (Derviş, arif ve tefekkür ile Allah'ın konuşulduğu her mecliste bulunan Zakirdir. Özellikle ayakta-yatakta bu işi sürekli yapan alimlerinki, sayıların tümünü yaptıkları için) ibadetlerin en üstünüdür. Allah yaptıklarınızı bilir."
Ehli kitab (Hristiyan vb.) alimler bilim yoluyla müslüman olabilmekte, kendi geçmişleriyle özdeş olanlara en iyi tebliği verebilmektedirler ki izleyen (46.) ayet tebliğle mücadelede barışçı ve akılcılıkla ikna yöntemini batılıya stratejik taktik veriyor:
"Ehli kitapla mücadelenizde, zalim olanları dışında (halim olanlara) en güzel yöntemi seçin. Biz hem bize, hem size indirilen kitaplara inandık, bizim ve sizin Mabud'unuz birdir. Biz O'na teslim olmuşuzdur deyin."
Devamındaki (47.) ayet Al-i İmran-114'deki sonradan müslüman olanları, örnekle Zig-Zag'ı adresliyor:
"Önceki kitapları indirdiğimiz gibi Kur'an'ı indirdik. Kendilerini kitaba nail ettiklerimiz kimselerin inandığı gibi, ötekilerden de (batılılar gibi) inananlar var. Ayetlerimizi yalnızca (gerek batıdan gerek doğudaki yerli ateistlerden olan) kafirler inatları gereği inkar ederler."
İzleyen ayet (48) zahirde, Resulullah'ın önceki kutsal kitapların okur-yazarı olmadığını anlatıyor:
"Sen bu Kur'an'dan daha önce hiç bir kitap okumamıştın (okur değildin) sağ elinle de yazmamıştın (yazar değildin). Öyle olmasaydı batıl söyleyenler kuşkuya düşerlerdi."
Bu ayetin batın anlamı, "Sen bu Kur'an'dan önce hiç bir kitap okumamıştın" sonradan Müslüman olan herkes içindir. (Resulullah bile kendisine "İkra!" denene kadar henüz İslam değildi.) Batılı Müslümanlar (Hakk olan Kur'an'dan önceki kitapları olan) İncil-Tevrat'ın gerçekte Hakk olmadığını, tahrif edildiğini Kur'an ile şerefyab olunca anlıyorlar. Eğer Resulullah sahiden okur-yazar olsaydı bu bizi olumsuz etkileyecek, kuşkuya düşürüp, uzak tutacaktı.
"Sağ (Yemin) elinle de yazmamıştın." (Yemin, meymenet, sağduyulu, sağlıklı düşünce anlamındadır. Bunun tersi Şom, meş'um, şimal diye bildirilen uğursuz, solduyudur.)
Bunun anlamı da gerçekten İslamiyeti kabul öncesi eserlerimizin daha çok sol (Meşum, şom) yani Allah inancına karşı, ateizmin yanında olmasıydı.
Kısaca İslam ile birlikte hayırlı üretime geçmiş bulunuyoruz. (Örneğimiz yine Zig-Zag öğretimiz.) Fakat tüm müslümanların en büyük Alimi Resulullah ümmiydi. İşte buna gıpta ettiğimizden "Keşke ümmi olsaydık" diye hayıflanıp duruyoruz...
Bu ayetin "Alimlere" bir şifre olduğunun isbatı hemen ardındaki Ankebut-49. ayet ile sabittir:
"Hayır, Kur'an ilim sahibi mü'minlerin sinelerine yerleşmiş, (onlara) açık ve beliğ (bildirilmiş) kanıtlardır. Ayetlerimizi yalnızca (Alimler bilinçli kabul eder) zalimler bilerek inkar ederler."
İster doğudan müslüman anne ve babadan olup sonra inkar etsin, o zalimdir; ister batıda hristiyan anne-babadan doğup sonra islamiyeti kabul etsin, işte o halim, belki de müstakbel alimdir. Batıl ve batın ikilisi hep vardır. Kur'an'ı bağrına basmış ilim sahibi mü'minler ise (Vakia, sağ üstü) 1. sınıf bir zümredir.
Auto-reference/16
Zig-Zag'ın Kur'an'daki adresi
İlk inen sure "Oku", ikincisi "Yaz" (Kalem) diyor. Üçüncüsü "Fatiha" olup, neyin okunup-yazılacağını bize özetliyor. Fatiha, Kur'an'ın Nur'an'ıdır.
Alemleri anlatır, Ahıret gününü anlatır. Aslında yaratılış (Neden) ve Ahıret (Sonuç) ikilisi içinde kalan her şey kozmogoni-kozmoloji bilimidir.
Kur'an'ın "Ortanca kıyamet alametleri" kapsamındaki Zig-Zag, Fatiha'da "Sıratel müstakiym"den ve "Ğayrül dalalin"den ALLAH'ın ipindendir. Ali İmran, Ankebut vb. gibi yer alan "Batı Cephesi İslamı"nın adresi ve etki ayetlerinden ilki "Alak" olup bunu sürekli işledik. İkincisi "Nun/Kalem" suresi ise size bu öğreti doktrinlerine emir veren suredir. Üçüncüsü olan Fatiha da Zig-Zag'ın adresindendir.
Konumuz yine cifir. Zig-Zag'ın adresinin Fatiha (katlanan yedi) çağrı sinyaliyle, Arş'ın 7 tabakasının en altında Levh-i Mahfuz ile bitişik "Zez-Zağ" (ya da Zeğ Zağ, Dadzağ) ilahi Arş'ı olduğunu hem daha önceki kitaplarımızda açıklamış hem de (Örneğin Fatihatü'l fukara'nın 7 Arş isimleri gibi) daha eski eserlerden kaynak göstermiştik.
Zeğ-Zağ'ın cifir karşılığının "Ğayrül mağdubi aleyhim veladdallin+amin" olduğunu dikkatli okurlar anımsayacaklardır... Anımsamayanların da ilgili ayet bağlantılarını sormak haklarıdır. O zaman hakkını verelim: Fatiha "Alemlerin Rabbine hamd" ile başlar. Ali İmran'dan verdiğimiz "etki" ayetinde geçen "ALLAH alemlere zulmetmek istemez" şifresi, bize bu ayetin cifir bağlacının Fatiha suresinden gönderildiğini bildirmektedir. Bunun nasıl olduğunu şimdi açıklarsak, ayrı bir kitap olur. Onun için özetle, Fatiha'nın iç-içe katlanmış 7 Nur'an'ının (7 renk tayfı) 7 tane cifir adı vardır (Hamdele, Besmele, Esmele vb.) Biz bunlardan ilk üçünü incelemeye alacağız.
Auto-reference/17
Hamdele ve Besmele
"Elhamdüllillahi Rabbil alemin" (Hamdele)
ALLAH'ı tek bilip hamdeden, zulme uğramadığı gibi, tersine esirgenme ve bağışlanma koruması altına alınır. Resulullah'ın adı "EL Hamid" olan Allah'a hamdeden anlamında Muhammed, Ahmed ve Mahmud'dur. Yani Resulullah ilk ayette gizlidir. Bu ayette EL-HAMİD'den sonra "ALLAH" ve "RABB" açıkça fakat "Alem" ile "EL-ALİM" gizlice yer almıştır.
Rabbi'l alemin içinde "Mualleme ve Muammele" şifreleri gizlidir. "Alem" kökende "alim, malum vb." gibi kelimelerle akrabadır. Kısaca ALLAH'ın EL-Alim ismini yeryüzünde talim edip, Rabb ismiyle terbiye olan alimlerin
"Bilimsel Ahıret inancı"nın ne denli önemli olduğunu sunmuştuk.
"Errahmanirrahim" (Besmele)
Besmelenin iniş sırasına göre 7 türü vardır: İlki İkra'bismirabb(ike), ikincisi İkra'bismirabbilalemin, üçüncüsü İkra'bismirabbilaleminerrahmanirahim; dördüncü Bismillahirrabbilaleminerrahmanirrahim; beşincisi, Hz.Süleyman'ın şeriatından beri bildiğimiz Bismillahirrahmanirrahim. Altıncısı, Hz.İsa'nın şeriatından E'uzübillahimineşşeytanirracim ve bunun kısatılmış olanı "E'uzübillah-bismillah".
Besmele öz olarak "İkra'bismi Rabbike"dir.
Eğer Kur'an o noktada kesilseydi, bizim besmelemiz böyle olacak ve tek farzımız ve ibadetimiz "RABBİN ADIYLA OKUMAK" diye belirlenecek, imanın şartı da "Rabb tarafından Alaktan yaratıldığımıza ve bilmediğimizi öğrettiğine inanmak" olacaktı. İniş sırasına göre ikinci sure "Nun/Kalem" okumak yanında yazmayı da ibadet kapsamına alacaktı. Üçüncü sure Müzemmil; dördüncü Müddesir; beşinci Fatiha'dır. Fatiha: Açılış demek olduğundan aslında bu açılışı Alak suresi yaptığından, bizler "Fatiha"ya asıl adı ile Hamdele demekteyiz. Asıl Besmele ise Alak suresindeki "Rabbin ismiyle oku"maktır.
Auto-reference/18
Esmele (Bismi malik, bismi mustavi)
"Maliki yevmiddin" (Esmele ya da bismimalik)
Anlamı "Din gününün sahibi" olup, "Esmele" Allah'ın o dönem işbaşı yapacak olan, beklemedeki isimlerine (Operatör adlar) denmektedir. "Ol!" emri yani "Künnes serisi" isimlerinin tersine "Öl=Hunnes" isim serisi "Esmele"dendir.
Künnes "Ol" emrinin olduran olmasının tersine; "Hunnes" in "Öl" emrininin öldüren olduğunu bir kez daha hatırlatalım. Her ikisinin kaynağı ise ALLAH'ın yine bilinmedik isimlerinden olan "Mustavi"dir. Arş'ı "İstiva" eden anlamındaki bu ismi çok büyük bir falso eseri istila ile karıştırıyoruz.
İstila müstevli olmayı, yani bir başkasına ait bir şey ya da yeri işgali gerektirir. Oysa ALLAH ortaksız, rakipsiz, Samed (Gereksinimi olmayan kendisine ihtiyaç duyulan) ve her bir şeyin maliki (Malikül mülk) olduğu için, istilacılığı düşünülemez. Malikül mülk esmadan; Maliki yevmiddin Esmele kategorisindendir. Çünkü kimse "Din gününe" sahiplenemez!
Öte yandan istila; belli bir yeri ya da payı kapsarken; İstiva, her yer ve paydayı (Külli) ve her (Külli) şey'in herşeyin içinde-dışında, önünde-ardında hazır bulunmaktadır.
Rahman ve Rahim Rabbimiz'in (RRR) kendisini bilimle akıl ederek müslüman olanlar için "Din dönemi sahipliği" vardır ki, bu yalnızca kupkuru dogmatik "Ahiret inancını" taşımak değil; ilmen bulup, aklen ahiret inancını (Yevmiddin) ve onun sahibi olduğu inancını taşımakla "Yevmiddin" şifresi açılmakta, "Alak suresi" ile bağlantısı ortaya çıkmaktadır.
Kur'an'ın 14 yüzyıl önce indirilmesine karşılık, O'nda olanı fark edip anlatamamaları nedeniyle yazdıklarımız okurlarımıza (7 besmele örneğinde olduğu gibi) yeni şeylermiş gibi gelmemelidir. Bunlar hep vardı, fakat tefsirlerde günümüze dek CİFİRSEL BİLİM ve BİLİMSEL CİFİR asla kullanılmadığı için fark edilememiştir. Hamdele ve Besmele'yi ne kadar eksik bildiğimiz, Esmele'yi (Zikri) hiç bilmediğimiz meydanda.
APENDİX-20
Esma ül hüsna'daki esmele-i hasene
Allah'ın "El Müstavi" ismi, örneğin iki doğu-iki batının Rabb'i olması, kozmik dört bucağı dört yönü El Muhit (İhata eden, kuşatan) El Evvel vel Ahir (Herşeyin öncesi ve sonrası, Kıdemli-kadim-ezeli ve baki-beka-ebedi oluşu) gibi isimlerin kuşatmasını yukarıdan da "Kendisiyle" kapatmak anlamındadır. Kendisi hem Arş'ı ala'da hem de esfeli safilin'in de dibinden kuşatmadır ki, ikisi aynı şeydir. Ama "Sefil" ile bağdaşmaması için, Rabbimiz kendisine "ALLAHUEKBER = En büyük ALLAH'tır" denmesini istemiştir.
Esmele, Rabbin direkt yönetimi eline aldığı, Arş ötesinde ve ğayb alemi örneğinde olduğu gibi, peygamberleri, melekleri dahil hiç bir varlığını kendisine "Muttali=Sırdaş" etmediği durumlarda, ayrıca kendisinden başka hiç bir şey bulunmayan durumlardaki isimler topluluğunun adıdır.
Örneğin yaratma (ol, oluş) öncesi, bunun tam tersi iade edildiğimiz kıyamet (öl, ölüş) ile yeniden ve ikinci kez globular yeniden yaratılacağımız gün (ki din günüdür) dönemlerde Esmele işbaşındadır: "El Kabid" (Herşeyi kabzeden, kavrayan) operatör ismiyle evren yakalanacak, evrenin öztitreşimi olan "Öl" buyruğu sayhasıyla (Sur borusu, Corn Hole'un ters yüz olmasıyla) kıyamet kopacak, "Esmele" formül isimleri yürürlüğe girecek, diğer isimler (Örneğin Rabb, Rahim, Hallak vb.) fonksiyonu yerine "EHAD, SAMED, HAKK, ALLAH" isimlerinin fonksiyonları işlerliğe geçecektir.
Kıyamet ile yeniden yaratılış arası evrenin yaratılma öncesi ile yaratılmanın tertip edilmesi olan "Bir kozmik haftanın durumuyla" aynıdır. ALLAH yarattıktan sonra 6 "Gün" tertiplemiş, bir gün de hiç bir eylemin yapılmadığı bir gün vardır. Bunların her birinin özel bir adı vardır. İşte yedinci, yani beklemeli, statik günün adı "Din" günüdür.
Kıyamet de (Enbiya-114. ayet gereği) yaratılışın iadesi, ters çevrilmesi, karadelikten akdeliğe sıçraması olduğundan, bu kozmik hafta tersine dönecek, bu kez HAKK ve EHAD ALLAH ilk gün "Tatil" gibi olacak, kalan 6 gün boyunca yeniden herşeyi düzenlemeye başlayacaktır.
Dostları ilə paylaş: |