--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
10. Hukuk Dairesi 2006/1397 E., 2006/9344 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, davalı Kurum işleminin iptali ile fark işçilik, prim, gecikme zammı ve faiz borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Yüklendiği tüm işlere ilişkin sigorta primi bildirim ve ödemelerini, İnşaat işleri nedeniyle tescilli daimi nitelikli işyeri dosyası üzerinden yapmasına karşın, Kürtün Deresi kenarı büz inşaatı işi nedeniyle adına yeni bir işyeri tescili ve bu iş nedeniyle eksik işçilik bildirimi iddiasıyla prim tahakkuku yoluna gidildiğini belirten davacının, işlem iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemiyle açtığı davanın yargılaması sonucunda, avukat bilirkişiden alınan 30.5.2005 tarihli rapor içeriğinde yer alan tescilli işyerinden bildirilen işçi sayısına ilişkin döküm yanında, "...Hasan Uçak'ın 14.10.2000-22.6.2001 tarihleri arasında S.S.Kurumuna bildirmeden işçi çalıştırdığına ilişkin hiçbir belge bulunmamaktadır.
2 7141 38913 5101 sicil numaralı işyerinden gösterilen işçilerin "Kürtün deresi kolektör inşaatı"nın yapımında kullanılması pratik hayatta mümkün görülmektedir." Yönündeki değerlendirmelerden hareketle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava, 506 sayılı Yasanın 79. maddesindeki, "(Ek fıkra: 29/07/2003 - 4958 S.K./37. md.) Bu Kanunun 83 üncü maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ihale yoluyla yaptırılan her türlü işler, gerçek veya tüzel kişilerce yapılan inşaatlardan dolayı yeterli işçilik bildirmiş olup olmadığı Kurumca araştırılır. Usul ve esasları yönetmelikle belirlenecek bu araştırma sonucunda yeterli işçiliğin bildirilmemiş olduğunun anlaşılması halinde, bildirilmemiş olan işçilik tutarı üzerinden hesaplanan prim tutarı, gecikme zammı ile birlikte sigorta müfettişince inceleme yapılması istenilmeksizin işveren tarafından ödendiği takdirde, iş yeri hakkında sigorta müfettişine inceleme yaptırılmayabilir.
(Ek fıkra: 29/07/2003 - 4958 S.K./37. md.) Sigorta müfettişi tarafından, Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgari işçilik tutarı üzerinden Kurumca resen tahakkuk ettirilen sigorta primleri bu Kanunun 80 inci maddesi de nazara alınarak işverene tebliğ olunur. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi halinde, işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvurulması prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz." Düzenlemesi yanında, aynı yasanın 130. maddesi ile Sosyal Sigortalar Kurumu Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 38. ve devamı maddelerinde de; detaylı düzenlemesine yer verilmiş olan ve uygulamada ölçümleme olarak adlandırılan işlemden kaynaklanan prim borcunun iptaline ilişkin olup, yapılacak yargılamanın da bu konudaki mevzuat uyarınca ayrıntılı irdeleme içermesinde zorunluluk vardır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 275. maddesi, "Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez." Hükmünü içermekte olup; davacı tarafından üstlenilen, prim tahakkukuna konu Kürtün Deresi Kenarı Kolektör Hattı İnşaatı işinde çalıştırılması gereken işçi sayısı ile işverene ait daimi nitelikli diğer işyeri faaliyet alanındaki işlerde çalıştırılması gereken işçi sayısının, işyeri kapsam ve kapasitesinin, kullanılan teknoloji, ihale belgeleri, hakediş raporları ışığında değerlendirilmesi, yapılan işler konusunda bilimsel ve teknik bilgiye sahip bilirkişiler tarafından
konuya ilişkin mevzuatla işkolunda geçerli asgari işçilik oranları gözetilerek irdelenip belirlenmesi gereken, Kurum tespitine oranla farklı sonuca varılması halinde ise, bunun gerekçelerini ortaya koyan bir incelemeyi içermesi gerekirken, hakime oranla konuya ilişkin teknik bilgisinin varlığı ortaya konulamayan bilirkişi tarafından, genel değerlendirmelere dayalı olarak düzenlenmiş rapora dayanılarak, eksik inceleme ve araştırmayla karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
10. Hukuk Dairesi 2006/3686 E., 2006/11161 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, prim ve gecikme zammından dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın yetki yönünden reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, hukuki nitelikçe; eksik işçilik bildirimine dayalı olarak Kurumca re'sen tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammından dolayı, davacı işverenin Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti ile ölçümleme işleminin iptali istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun 4958 sayılı Kanunla değişik 79.maddesidir.
Öncelikle, aynı yasanın 80/6.maddesi hükmünde öngörülen; alacaklı Sigorta Müdürlüğü'nün bulunduğu yer İş Mahkemesinin yetkisine ilişkin kesin yetki kuralının uygulanabilmesinin yasal koşulu; uyuşmazlığın, kurum alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin olarak 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğmuş bulunmasıdır.
Davacı işverenin, eksik işçilik bildirimi nedenine dayalı olarak Kurumca re'sen tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammından dolayı Kuruma karşı herhangi bir borcu bulunmadığının tespiti ve ilgili itiraz komisyonunun davacının bu konudaki itirazının reddine ilişkin kararının iptali istemiyle açılan işbu avaya konu uyuşmazlığın; Kurum alacağının takip ve tahsilinde, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklanmamış bulunması karşısında, yetkili mahkemenin; 506 sayılı Kanunun 134.maddesinde bu konuda açıklık olmaması nedeniyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye ilişkin genel hükümleri içeren 9 ve 17.maddeleri gözetilerek belirlenmesi gerekir.
Hal böyle olunca, davada; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 9.maddesi hükmü gereği olarak, davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'nın bulunduğu yer mahkemesi olan Ankara İş Mahkemesi yetkili ve görevli olup, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, alacaklı sigorta müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğundan bahisle, dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine 19.09.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
2006/1397 E., 2006/9344 K.
İçtihat Metni
Davacı, davalı Kurum işleminin iptali ile fark işçilik, prim, gecikme zammı ve faiz borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Yüklendiği tüm işlere ilişkin sigorta primi bildirim ve ödemelerini, İnşaat işleri nedeniyle tescilli daimi nitelikli işyeri dosyası üzerinden yapmasına karşın, Kürtün Deresi kenarı büz inşaatı işi nedeniyle adına yeni bir işyeri tescili ve bu iş nedeniyle eksik işçilik bildirimi iddiasıyla prim tahakkuku yoluna gidildiğini belirten davacının, işlem iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemiyle açtığı davanın yargılaması sonucunda, avukat bilirkişiden alınan 30.5.2005 tarihli rapor içeriğinde yer alan tescilli işyerinden bildirilen işçi sayısına ilişkin döküm yanında, "...Hasan Uçak'ın 14.10.2000-22.6.2001 tarihleri arasında S.S.Kurumuna bildirmeden işçi çalıştırdığına ilişkin hiçbir belge bulunmamaktadır.
2 7141 38913 5101 sicil numaralı işyerinden gösterilen işçilerin "Kürtün deresi kolektör inşaatı"nın yapımında kullanılması pratik hayatta mümkün görülmektedir." Yönündeki değerlendirmelerden hareketle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava, 506 sayılı Yasanın 79. maddesindeki, "(Ek fıkra: 29/07/2003 - 4958 S.K./37. md.) Bu Kanunun 83 üncü maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ihale yoluyla yaptırılan her türlü işler, gerçek veya tüzel kişilerce yapılan inşaatlardan dolayı yeterli işçilik bildirmiş olup olmadığı Kurumca araştırılır. Usul ve esasları yönetmelikle belirlenecek bu araştırma sonucunda yeterli işçiliğin bildirilmemiş olduğunun anlaşılması halinde, bildirilmemiş olan işçilik tutarı üzerinden hesaplanan prim tutarı, gecikme zammı ile birlikte sigorta müfettişince inceleme yapılması istenilmeksizin işveren tarafından ödendiği takdirde, iş yeri hakkında sigorta müfettişine inceleme yaptırılmayabilir. (Ek fıkra: 29/07/2003 - 4958 S.K./37. md.) Sigorta müfettişi tarafından, Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgari işçilik tutarı üzerinden Kurumca resen tahakkuk ettirilen sigorta primleri bu Kanunun 80 inci maddesi de nazara alınarak işverene tebliğ olunur. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi halinde, işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvurulması prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz." Düzenlemesi yanında, aynı yasanın 130. maddesi ile Sosyal Sigortalar Kurumu Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 38. ve devamı maddelerinde de; detaylı düzenlemesine yer verilmiş olan ve uygulamada ölçümleme olarak adlandırılan işlemden kaynaklanan prim borcunun iptaline ilişkin olup, yapılacak yargılamanın da bu konudaki mevzuat uyarınca ayrıntılı irdeleme içermesinde zorunluluk vardır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 275. maddesi, "Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez." Hükmünü içermekte olup; davacı tarafından üstlenilen, prim tahakkukuna konu Kürtün Deresi Kenarı Kolektör Hattı İnşaatı işinde çalıştırılması gereken işçi sayısı ile işverene ait daimi nitelikli diğer işyeri faaliyet alanındaki işlerde çalıştırılması gereken işçi sayısının, işyeri kapsam ve kapasitesinin, kullanılan teknoloji, ihale belgeleri, hakediş raporları ışığında değerlendirilmesi, yapılan işler konusunda bilimsel ve teknik bilgiye sahip bilirkişiler tarafından konuya ilişkin mevzuatla işkolunda geçerli asgari işçilik oranları gözetilerek irdelenip belirlenmesi gereken, Kurum tespitine oranla farklı sonuca varılması halinde ise, bunun gerekçelerini ortaya koyan bir incelemeyi içermesi gerekirken, hakime oranla konuya ilişkin teknik bilgisinin varlığı ortaya konulamayan bilirkişi tarafından, genel değerlendirmelere dayalı olarak düzenlenmiş rapora dayanılarak, eksik inceleme ve araştırmayla karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
2005/4001 E., 2005/7906 K.
ASGARİ İŞÇİLİK TUTARI
GECİKME ZAMMI
PRİM BORCU
ÖZET
YÜKLENİLEN İŞİN HAK EDİŞ RAPORUNDAKİ İŞİN NİTELİĞİ VE GENELGEDEKİ İŞÇİLİK ORANINA GÖRE BELİRLENEN İŞÇİLİK ORANI HAK EDİŞ TUTARINA UYGULANARAK BULUNACAK OLAN İŞİN YAPLMA-SI İÇİN GEREKEN EN AZ İŞÇİLİK MİKTARINDAN, İŞVERENCE KURUMA BİLDİRİLEN PRİME ESAS KAZANCIN İNDİRİLMESİYLE SAPTANACAK EKSİK İŞÇİLİK TUTARINA GÖRE İŞVERENİN KURUMA KARŞI SORUMLU BULUNDUĞU PRİM VE GECİKME ZAMMI HESAPLANMALIDIR.
İçtihat Metni
Davacı, davalı Kurum tarafından tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammının iptali ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, taraflar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, hukuki nitelikçe; sigorta müfettiş raporuna dayanılarak Kurumca re'sen tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammından dolayı davacının Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti ile ölçümleme işleminin iptali istemine ilişkin olup, işverenlerin; yapılan işin niteliğine göre Kuruma, asgari işçilik bildiriminde bulunup bulunmadıklarının tespitinde ve buna dayalı olarak Kurumca re'sen prim tahakkuk ettirilmesinde, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği ile bu yönetmeliğe dayalı olarak çıkartılan Genelge hükümlerinin gözönünde tutulması gerekir.
Dava konusu somut olayda da; yüklenim konusu işin hakediş raporlarında öngörüldüğü üzere "bordur döşeme, tretuvar ve müteferrik yol inşaatı işi olması giderek 3.9.1999 gün ve 16-192 sayılı ek Genelgede bu işe ait işçilik oranının % 9 olarak öngörülmesi karşısında; ihale makamınca işverence ödenen toplam hakediş tutarına (=21.821.182.880.-lira) iş bu % 9 işçilik oranının uygulanmasıyla bulunacak işin yürütümü için gerekli en az işçilik miktarından, işverence Kuruma bildirilen prime esas kazancın indirilmesiyle saptanacak eksik işçilik tutarına göre davacı işverenin kuruma karşı sorumlu bulunduğu prim ve gecikme zammının hesaplanması suretiyle dava konusu istemin irdelenmesi gerekirken eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 7.7.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
2005/6478 E., 2005/7292 K.
ASGARİ İŞÇİLİK TUTARI
PRİM BORCU
ÖZET
DAVACININ İLERİ TEKNOLOJİ KULLANARAK İŞİN YAPIMI İÇİN KURUMUN BELİRLEDİĞİ ASGARİ İŞÇİLİK ORANINDAN DAHA DÜŞÜK ORANDA İŞÇİLİK KULLANILDIĞINA DAİR DELİL İBRAZ ETMEMESİNE, İŞİN FABRİKA VE YAN TESİSLERİ İKMAL İNŞAATI OLARAK BÜTÜN HALİNDE İHALE EDİLMİŞ BULUNMASINA GÖRE, KURUM GENELGESİYLE İŞİN YÜRÜTÜMÜ İÇİN BELİRLENEN % 8 ASGARİ İŞÇİLİK ORANI UYGULANARAK KARAR VERİLMESİ GEREKİR.
İçtihat Metni
Davacı, davalı Kurum tarafından tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammının iptaline, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraflar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, aşağıdaki bent'ler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
1 - İşin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik miktarının Kurumca resen hesaplanmasına ve buna göre belirlenecek sigorta primlerinin 506 sayılı Kanunun 80. maddesine göre tahsiline imkan sağlayan 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 6. maddesindeki hüküm 8.12.1993 tarihinde 3917 sayılı Kanunla yürürlüğe girmiştir. Söz konusu maddenin 12. fıkrası asgari işçilik miktarının tespitinde "....yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek ve kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurların" dikkate alınması gerektiğini belirtmiş, yasal düzenlemeye paralel olarak Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 34. maddesine eklenen 3 fıkra ile de "Asgari işçilik tespitinde göz önünde bulundurulacak esasların Kurumca belirleneceği" öngörülmüştür.
Sosyal Sigortalar Kurumu yukarıda açıklanan yasa ve yönetmelik hükümlerine dayanarak çeşitli tarihlerde yayınladığı genelge ve genel tebliğlerle uygulama esaslarını açıklamıştır. 6. maddede asgari işçilik miktarını tespite yönelik uygulamanın alanı, yani hangi tür işlerde yapılacağı açıkça belirlenmediği halde, Kurum genelge ve genel tebliğlerinde bunu "ihaleli işler" ile "özel bina inşaatları" olarak sınırlandırmış, 4958 sayılı Kanunla getirilen yeni düzenleme çerçevesinde ise 506 sayılı Kanunun 79. maddesinin 12. fıkrasına eklenen hükümle bu husus yasal nitelik kazanmıştır.
Davanın yasal dayanağını teşkil eden 4792 sayılı Kanunun 6. maddesine ilişkin uygulama esaslarına girmeden önce, asgari işçilik miktarının Kurumca tespitin ilişkin yasal düzenlemenin yıllar itibariyle ne gibi değişikliklere uğradığını açıklamakta fayda görülmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere ilk defa 3917 sayılı Kanunla yürürlüğe konulan "resen asgari işçilik tespiti" uygulaması Kurumca uygulamanın başlatıldığı 1.1.1994 tarihinden 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 6. maddenin yürürlükten kaldırıldığı 4.10.2000 tarihine kadar devam etmiş, Anayasa Mahkemesince 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin iptal edilmesi üzeren, 4.10.2000 ile 4958 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 6.8.2003 tarihleri arasında Kurumun asgari işçilik miktarını tespit yetkisinin yasal dayanağı ortadan kalkmış, 4958 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle 506 sayılı Kanunun 79 ve 130. maddelerinde yapılan düzenlemeler çerçevesinde uygulama yeniden yasal niteliğe kavuşturulmuştur.
Dairemiz Anayasa Mahkemesinin iptali kararı sonrası, yasal dayanağı ortadan kalktığı için Kurumun asgari işçilik tespiti ve buna bağlı olarak prim tahakkuk ve tahsili yönüne gidemeyeceği yönünde kararlar vermiş ise de Hukuk Genel Kurulunun yasal boşluğun Türk Medeni Kanununun 1. maddesi gereğince hakim tarafından doldurulması gerektiğine ilişkin kararlarını dikkate alarak yasal boşluk döneminde de mevcut yasa kuralları doğrultusunda Kurumun asgari işçilik miktarını belirlemesinde isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varmış ve Yargıtay içtihadı bu yönde oluşmuştur. Bu durumda 3917 sayılı Kanunla değişik 4792 sayılı Kanunun 6. maddesi hükmünün, Kurumca uygulamanın başlatıldığı 1.1.1994 ile 4958 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 6.8.2003 tarihleri arasında gerçekleşen asgari işçilik tespit işlemlerine uygulanması gerekmektedir. Bu kapsamda, asgari işçilik tespitine ilişkin Kurum işlemi üzerine resen tahakkuk ettirilen prim borçlarına karşı işveren tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Kuruma itiraz edebileceği gibi itirazın reddi halinde, red kararının tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde iş mahkemesine dava açabilir. Asgari işçilik incelemesinin teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle mahkemenin bu tür davalarda çözüm için, konuda uzman bilirkişilerden rapor alması gerektiği, esasen uygulamanın da bu yönde olduğu tartışmasızdır.
Asgari işçilik tutarının hesaplanmasında, izlenecek yola gelince, ihale konusu işlerde müteahhide ödenen toplam istihkak tutarının işin yapımı tarihinde yürürlükte olan asgari işçilik oranı ile çarpımı sonucu bulunacak asgari işçilik miktarına itibar edilmesi gerekir. İşveren işin yapımında ileri teknoloji kullandığını ileri sürerek o iş için Kurumca belirlenen asgari işçilik oranından daha düşük işçilik gerçekleştiğini iddia ediyorsa bunun ispatı işverene aittir. Kuşkusuz bu iddia soyut tanık beyanlarına dayandırmayacağından, işverenin bu iddiasını somut nitelikte delillerle ortaya koyması gerekir. Özellikle, işin niteliği dikkate alınarak yüksek teknoloji ürünü makine ve araçların işverenin o işe dair makine parkında bulunup bulunmadığı ve fiilen kullanılıp kullanılmadığı araştırılmalı, buna dair belgeler mahkemeye ibraz edilmelidir. Aynı şekilde yapılan işin niteliği veya işyerinin büyüklüğüne dair uyuşmazlıklarda, ihaleli işlerde proje, ihale, sözleşme, keşif özeti, hak ediş raporları ve sair belgeler getirtilerek incelenmeli, yazılı ve bir kısmı da resmi nitelikteki bu belgelerin aksini ispat külfetinin işverene ait olduğu ve aksinin aynı güç nitelikte belge ve kayıtlarla ispat olunabileceği, soyut nitelikteki tanık beyanlarına dayanılarak karar verilemeyeceği göz önünde tutulmalıdır. Keza, dava konusu işin makine parkında mevcut makine ve araçlarla yapıldığı iddia ediliyorsa, bunun işverence belgelendirilmesi, asıl işyerinin Kurum tarafından ayrıca tescil edilmiş olması halinde bu husus dikkate alınarak asgari işçilik hesabı yapılmalıdır. İşin, işyeri devamlı sigortalıları ile yapıldığının bu iş için ayrı işçi çalıştırmadığının ileri sürülmesi halinde, daimi işyeri sigortalılarının sayısı, niteliği, inceleme konusu iş yerine mesafesi gibi hususlar dikkate alınarak, mahkemece bu işin daimi işçilerle yürütülmesinin mümkün olup olmadığı araştırılmalıdır.
Öte yandan, çeşitli tarihlerde Kurumca çıkarılan genelge ve genel tebliğlere ekli listelerde asgari işçilik oranları belirlendiğinden, işin yapıldığı dönemde yürürlükteki asgari işçilik oranlarının dikkate alınması gerekir. Kurumun düzenleyici nitelikteki bu işlemine karşı idari yargı yoluna başvurarak iptal kararı alınmadıkça bir başka işçilik oranına dayanılarak hesaplama yapılamayacağı gibi listede açıklanan işi bölümlere ayırıp her biri için ayrı işçilik oranları alınması da mümkün değildir Ancak ihaleli konuları varsa her biri için listede belirlenen asgari işçilik oranının esas alınması gerektiği kabul edilmelidir. Somut olayda, davacının, ileri teknoloji kullanarak işin yapımı için Kurumun belirlediği asgari işçilik oranından daha düşük oranda işçilik kullandığına dair delil ibraz etmemesine, işin, fabrika ve yan tesisleri ikmal inşaatı olarak bütün halinde ihale edilmiş bulunmasına göre, Kurumun 3.9.1999 tarih ve16-192 Ek sayılı genelgesindeki işin yürütümü için belirlenen % 8 asgari işçilik oranı uygulanarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Kabule göre, 10.5.2001 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4667 sayılı Kanunun 81. maddesiyle değiştirilen Avukatlık Kanununun 168/son maddesi ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 20. Maddesi hükmündeki Avukatlık ücretinin takdirinde hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı yönündeki düzenlemeyle, buna dayalı biçimde çıkarılan ve 4.12.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Avkutlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 12. maddesi, "Tarifenin İkinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir" hükmünü içermekte olup; davayı avukatları aracılığıyla izleyen taraflar yararına, tarifedeki oranlar ihlal edilerek fazla vekalet ücreti takdir edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.6.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
--------------------------------------------------
T. C. YARGITAY
Dostları ilə paylaş: |