Milli Mücadele Yıllarında Doğu Cephesi’nde
Ermenilerle Savaş- Gümrü Antlaşması ( 3 Aralık 1920)
Mondros Mütarekesinden sonra Ermeni olayları yeni bir boyut kazanmıştır. Rus ihtilali üzerine doğuda tekrar toparlanarak harekete geçen Türk kuvvetleri, Doğu Anadolu’yu tamamen Rus işgalinden kurtardıkları gibi, Bakü’ye kadar ilerlemişlerdir. Rusya ile 1918’de yapılan Brest-Litovsk Antlaşması ile 1977-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Rusların elinde kalan Elviye-i Selase ( Kars, Ardahan, Batum) için bir halkoylaması kararı alınmışve yapılan halkoylaması sonucunda bu üç sancağın yeniden Osmanlı toprakları içerisine alınması sağlanmıştır. Ancak Mondros Mütarekesi 11. Maddeinden yer alan “Osmanlı kuvvetleri İran’ın kuzeybatısında ve Güney Kafkasya’da savaştan önceki hudutlara çekilecektir” hükmü ile bu üç vilayet yeniden Türk sınırları dışında kalmıştır. O günlerde bölgede ordu komutanı olan Yakup Şevki Paşa’nın çabalarıyla kurulmuş olan Cenüb-i Garbi Kafkas Hükümetini dağıtan İngilizler, Kars ve Ardahan başta olmak üzere bölgeyi Ermenilere vermişlerdir.
Mayıs 1919’da XV. Ordu komutanlığına atanan Kazım Karabekir Paşa, bölgedeki gelişmeleri yakından izlemekte, Kars ve yöresinin kurtarılmasını planlamaktadır. İngilizlerin desteklediği Ermeniler ise, bölgedeki durumlarını güçlendirmek amacıyla yörenin Müslüman-Türk halkına akıl almadık zulümler yapmaktadırlar. Mondros Mütarekesinin 24. Maddesi de adeta Ermeniler için tasarlanan toprakların sınırlarını çizmektedir. Ancak İngiliz desteğine çok güvenen Ermeniler, kendileri için düşünülen bu topraklarla yetinmek niyetinde değildirler. Bu niyetlerini 1919 yılında Paris Barış Konferansına müracaat ederek ortaya koyan Ermeniler, İtilaf Devletlerinden Doğu Anadolu’nun tamamının kendilerine verilmesini istemişlerdir.
İngilizlerin mütarekeden sonra Ermeniler hakkındaki düşüncesi, Doğu Anadolu’da A.B.D. himayesinde bir Ermeni devleti oluşturmaktır. Sınırları A.B.D. Başkanı Wilson tarafından çizilecek olan Ermenistan’ın, Akdeniz ve Karadeniz’e çıkış kapıları kapalı olacaktır. İngilizlerin ısrarlı tutumu üzerine A.B.D., konuyu yerinde araştırmak üzere, General Harbourd başkanlığında kalabalık bir heyeti bölgeye göndermiştir. Harbourd raporunda, “Ermenilerin Doğu Anadolu’da hiçbir zaman nüfus çoğunluğunu oluşturmadığı, buralarda bir Ermeni Devletinin kurulmasına izin verilmesi halinde, mutlu bir azınlığın mutlak bir çoğunluğa hükmetmesine sebebiyet verileceği, Türklerin Ermenileri açıkça tehdit ettiklerine dair açık bir kanıta rastlanmadığı” yer almıştır. A.B.D.’nin tutumuna rağmen İngilizler ve Ermeniler işlerine geldiği şekilde hareket etmeyi uygun görmüş ve Sevr Antlaşmasına Ermeni Devletinin kurulmasını öngören bir hüküm konulmuştur.
Olup bitenleri daha mütareke imzalandığı günden beri kaygıyla izleyen Doğu Anadolu’nun vatansever halkı, Ermeni ve Kürt tehlikesine karşı Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetini oluşturmuştu. Bölgeye komutan olarak atanan Kazım Karabekir’de Erivan Cumhuriyetine uyarıda bulunarak, Ermeni zulmünün durdurulmasını istemiştir. Kazım Karabekir Paşa, Ermeni zulmünün durdurulması için, Ermenilere karşı bir askeri harekatın zaman kaybetmeden gerçekleştirilmesinden yanadır. M. Kemal ise Milli Mücadele başında Sovyetlerden alınabilecek maddi desteğe, Milli Mücadele hareketinin geleceği açısından büyük önem vermektedir. Bu nedenle Ermenilere karşı zamansız gerçekleştirilecek bir askeri harekat, Ermenilere destek veren Rusları kızdırıp, Milli mücadele için beklenen Rus yardımlarının gelmesini engelleyebilecektir. Türk-Sovyet görüşmeleri sonucunda 24 Ağustos 1920’de imzalanması beklenen antlaşmanın, Rusların Muş, Bitlis ve Van illerinin Ermenistan’a verilmesini istemeleri yüzünden gerçekleşememesi , Rusya’dan beklenen maddi desteğin sağlanamaması, Ermeni zulmünün artması askıya alınmış olan askeri harekat düzenleme konusunu artık Ankara Hükümeti’nin gündemine getirmiştir.
28 Eylülde Ermenilere karşı harekata geçen Türk ordusu, 29 Eylülde Sarıkamış’ı, 30 Ekimde Karsı kurtarmıştır. Hala İtilaf Devletlerinin desteğine güvenen Ermeniler, 1 Kasım 1920’de T.B.M.M. hükümetinin kendilerine sunduğu barış teklifini kabul etmemişlerdir. Bunun üzerine tekrar harekete geçen Türk ordusu 7 Kasımda Gümrü’ye girmiştir. Ümitlerini yitiren Ermeniler 17 Kasımda mütareke imzalamaya razı olmuşlardır. Görüşmeler sonunda 3 Aralık !920 Gümrü Anlaşması imzalandı. Gümrü Antlaşmasının ömrü kısa olmuştur. Çünkü Ruslar, 5 Aralık 1920’de Ermenistandaki Taşnak hükümetini yıkarak, Bolşevik idaresini kurmuşladır. Bu tarihten itibaren bu sorun Türk-Ermeni sorunu olmaktan çıkarak, Türk-Sovyet meselesi halinde devam etmiştir. Bu arada Sovyetlerin Gürcistan’a savaş ilan etmesinden yararlanan Kazım Karabekir, Gürcistan’ın İşgali altında bulunan Ardahan ve Artvin’in boşaltılmasını Gürcü hükümetinden istemiş, Türk ordusu karşısında buraları ellerinde tutamayacaklarını anlayan Gürcülerde Ardahan ve Artvin’i Türk kuvvetlerine bırakmışlardır.
Ankara hükümetinin o tarihlerde doğuda, Ermenilere karşı kazandığı zaferi, batıda ise ilk Yunan saldırısını I. İnönü Zaferi ile sonuçlandırması, Sovyetlerin Milli Mücadeleye daha fazla önem vermelerini sağlamıştır. Ali Fuat Cebesoy başkanlığındaki Türk heyeti yarım kalan Türk-Sovyet görüşmelerini devam ettirmek için Moskova’ya gönderilmiştir. Bu görüşmeler sonun da Sovyetlerle 16 Mart 1921 Türk-Sovyet dostluk antlaşması (Moskova Ant.) imzalanmıştır. Moskova Ant. İle Sovyetler Sevr Antlaşmasını tanımayacaklarını, Misak-ı Milli sınırları dahilindeki Türk devletinin varlığını kabul ettiklerini ortaya koymuşlardır. Moskova Antlaşmasının ardından Sovyetler Türkiye’ye hem askeri malzeme, hem de parasal yardımda bulunmuşlardır. 13 Ekim 1921’de Sovyetlerle yapılan Kars Antlaşmasıyla da doğu sınırımız son şeklini almıştır.
Gümrü Antlaşmasının Türk Tarihi Açısından Önemi
Gümrü Antlaşması ile Ermenilerin Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurma istekleri sona erdirilmiş, bu antlaşma Lozan Antlaşmasıyla da onaylanmıştır. Dolayısıyla bu antlaşma Türkler açısından Ermeni meselesini bitiren antlaşmadır. Gümrü Antlaşması ile doğu sınırlarımızın güvenliği sağlanmış, iyi ilişki kurmayı düşündüğümüz Sovyetlerle, bu meselenin aramızda bir sorun oluşturması önlenmiş, Doğu Cephesindeki asker ve mühimmatın bir bölümünün Batı Cephesine kaydırılması ve burada Yunanlılara karşı kullanılması imkanı doğmuştur. Ayrıca Gümrü Antlaşması, Ankara Hükümetinin askeri bi başarı sonucunda yaptığı ilk siyasi antlaşmadır. Doğuda Ermenilere karşı kazanılan bu başarı, Türk halkına moral kazandırmıştır.
Dostları ilə paylaş: |