Ayet ve hadislerle esmâÜ'l-hüsna



Yüklə 1,09 Mb.
səhifə16/48
tarix05.09.2018
ölçüsü1,09 Mb.
#76828
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   48

EL-BASÎR (C.C.)

“Kemaliyle gören.”

Cenâb-ı Hak her şeyi kemâliyle işittiği gibi, yine her şeyi en iyi görendir. O görür. O'ndan bir şeyi gizlemenin imkânı yoktur. Kimin, nerde, ne yaptığım veya ne yapa­cağını görüp durmaktadır.

Ne karanlık, ne gizli bölmeler, ne mağaralar, ne kat kat perdeler, hiçbir şey O'nun görmesine mâni olamaz. Bizim gözle göremediğimiz, gözle görülmesine imkân olmayan en küçük zerrecikleri görür, ucu bucağı olmayan kâinatın herhangi bir yerinde, bir noktasında zuhur eden hiçbir hadise düşünülemez ki, Allahu Teâlâ onu görmüş ve işitmiş olmasın. İnsan yüzbin perdenin arkasına gizlense yine O'nun nazarından kurtulamaz. Bir et parçasına görme, işitme, tatma, lezzet alma hassaları veren Yaratıcı elbet her şeyi kemâliyle görendir.

İnsanın vücuduna Cenâb-ı Hak öyle aletler koymuştur ki, bedeninin herhangi bir yerine bir diken veya iğne batsa, yahut bir sinek soksa hemen onu bilirsin. Peki sana bunları ikram eden Zât-ı Akdes, âlemde cereyan eden ha­diseleri görmez mi? Şüphesiz ki görür. Yerlerde göklerde bu kadar harikalar icad eden Allah Teâlâ, daha nice şeylere kadirdir...

Asr-ı saadette yaşanan şu hadise bize güzel bir misal olacaktır:

Bir gün, bir köle Peygamberler Peygamberinin müba­rek huzuruna geldi. Bir hata, bir günah işlemişti. Ondan kurtulmak, arınmak istiyordu:

“Ey Allah'ın Resulü, dedi, vakit tamam, tevbe edece­ğim. Allahü Teâlâ benim tevbemi kabul eder mi?”

İki cihanın saadet güneşi ve Allah'ın Resulü (Aleyhis-salâtü Vesselam), ona derhal şu mealdeki âyeti okudu:

O'dur kî kullarından tevbeyi kabul buyurur.” 109

Ve ilave ettiler: “Sen tevbe ettikten sonra iyice bil ki, bağışlandın, İlâhî mağfirete mazhar oldun demektir.”

O temiz, saf köle, derhal Nebiyy-i Muhteremin huzu­runda can-u gönülden tevbe edip dışarı çıktı ve yola koyuldu. Kuşlar gibi uçarak giderken aklına bir şey geliver­di ve yüreği tutuştu:

“Acaba, dedi, ben bu günahı işlerken rabbim beni gördü mü?”

Ve o lâhza izi üzere Rahmet Nebinin yüksek huzuruna can attı ve ondan sordu:

“Ey herkesin imdadına yetişen Allah Elçisi, ey doğru yolun rehberi! Ben o günahı işlerken rabbim beni gördü mü, benim halime vâkıf oldu mu?”

Bu, her tarafından iman ve ihlâs tüten köleye karşı varlığın nuru dediler ki:

“Sus, ne söylüyorsun sen? Bilmez misin ki, Yüce Allah'tan bir zerre bile gizli kalmaz, o her şeyi kemâliyle görür ve şöyle buyurur:

Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, kalblerin gizlediğini de.” 110

O pâk ve temiz yaradılışlı köle, Resûlüllah (s.a.v)'dan bunları duyunca, kanlı yüreğinden bir ah çekti ki, can da ten de hayrete düştü. Ve Rabbi Keriminden o türlü haya etti ki artık ben ne diyeyim? Ne­biler nebisinin şerefli önünde topraklara döşendi ve he­men ruhunu teslim ediverdi.

İman ve ihlâs insana ne saadetler kazandırır. Yerlere, göklere, Arş-ı A'zama hükmeden, işitenleri, görenleri yaratan ve onlar üzerinde istediği gibi tasarruf eden; hiçbir şeyde dengi ve benzeri olmayan Allahü Teâlâ, işitir ve görür.

O halde bize düşen nedir?

Biz başıboş değiliz. Bizi bir gören, bir işiten var ve her halimize, her lâhza nazar ediliyor. O zaman: “Rabbim beni işitiyor, beni görüyor, her lâhza benimle, ben nasıl ona is­yan ederim?” demeliyiz ve rahmetinin gölgesine sığınmalıyız. Çünkü başka kurtuluş yolu yoktur.


Hediyendir, göz, kulak, hediyendir ten bize,

Cennetini nasib et, ey Rabbimiz, sen bize!.. 111



EL-HAKEM (C.C.)

“Hükmeden, hakla batılın, iyi ile kötünün arasını fasleden.”

Bir damla suya peri gibi güzellik veren, kuru dallar üzerinde kırmızı güller yaratan Yüce Allah hâkimdir, herbir şeyin hükmünü O verir. O bir kere hüküm verdi mi, onu döndürecek bir kuvvet mevcut değildir.

Sultanlar sultanı, padişahlar padişahı sadece O'dur. Bir kimseyi âleme emîr yapacak, hükümdarların, hükümdarlığına hüküm verecek de yine O... O'nun emri, O'nun hükmü, O'nun izni olmadan hiçbir şey bir yerden bir yere kıpırdayamaz, hiçbir hadise zuhur etmez. Hiçbir mazlumun hakkını bir zalimde bırakmaz. Bir zalimi kah­retmek istediğinde de ona mâni olabilecek kimse yoktur.

Velî kullarını, mü'minleri, muhsinleri mükâfatlandı­racak da yine Cenâb-ı Hak'tır. Bir kulunun başına bahtiyarlık tacı koyacak olursa, bütün âlem bir araya gelse o kulu zelil edemezler. Herkesi bu âleme gönderen o olduğu gibi, buradan alacak olan da yine O... Yani O'nun hükmü hiç kimse tarafından bozulamaz. Ve Allah Teâlâ buyuruyor:

O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” 112 Şânı pek yüce olan Allah, dünya ve ahirette kulları arasında adaletle hükmedendir. Kimse zerrece haksızlığa uğramadığı gibi, hiçbir zalim de cezasız kalmaz. Her hak sahibine hakkını vermek O'nun şanındandır. İnsanların dünya ve ahirette başlarına gelen felaketler kendi ellerinin ektiğidir. Bir yere iyilik ağacı dikmeyen kimse saadet başağını nasıl toplayacaktır?

Dünyada da hakimler vardır, ama çok kere onlar yanlış hüküm verebilirler. Ve hatta bile bile başkalarına zulüm de ederler. Hiç unutmamak lâzımdır ki, o hekim­ler, o makamda ebedî kalamazlar ve hesap diyarına göçerler. İşte o zaman onlara Allahü Teâlâ adalet ve hük­metmek ne imiş gösterir...

Makamlar, mevkiler, nişanlar, mallar, mülkler insanı aldatmamalı. Çünkü insanın önünde pek büyük bir gün vardır ki, o gün ancak Allah'ın merhamet ettikleri kurtu­labilir. Allah'ın sana acımasını istiyorsan, sen de Allah'ın kullarına merhamet et... 113



EL-ADL (C.C.)

“Çok âdil, hakkıyla adalet eden.”

Adalet zulmün zıddıdır. Hemen herkes adalete muh­taçtır. Ve Allah'tan başka adl yoktur. İnsanlar ne kadar kemâle erseler de adalet sıfatları tam ve tekmil olamaz. Mutlaka bir yerde bir eksiklikleri bulunur. Bir yerde hüküm verirken, diğer yere elleri uzanmaz. Bir işi görürken, öbür iş yüzüstü kalır. Dünyada Hazreti Ömer (Radıyâllahü Anh) gibi yüksek adalet sahipleri bulunabi­lirse de, bu kişiler hakiki manâsıyla adl ismini alamazlar. Çünkü mahlukturlar, çünkü bütün varlığa bir anda adale­tini gösteremezler. Bir yeri sulha, sükuna erdirirken, öbür tarafın ahvalinden haberleri olmaz. Halbuki adl demek bütün âlemlere şâmil ve her an değişip duran namütenahi işler üzerinde adaletini gösteren demektir. Buna Allahu Teâlâ'dan başka kimin gücü yeter.

Hazreti Ömer (r.a.), o güzel adaletiyle aciz kalıp şöyle feryat etmiştir:

Yol üstünde bir karınca ezilse,

Yine Ömer mes'ûl, hiç değil kimse!

İnsanların, adaletle hükmeden Hazreti Ömer gibi, Ömer bin Abdülaziz gibi ve daha niceleri gibi kimselere “âlemde eşi yok, bir tane” demesi, kendi gibi insanlar içinde onun denginde adaletli yok demektir. Yoksa Allah Teâlâ'ya karşı değildir. Dünyada hiçbir sultan veya hiçbir hakim tam ve tekmil olamaz.

Zulüm haramdır, zalimlerin hasmı da Allah'tır. Hiçbir zalimin cezasız kaldığı görülmemiştir. Adalet ise öğülmüş, başların tacı edilmiştir. İç gözlerine hikmet sürmesi çekilen, Allah'tan korkan, iman ve irfan nuru ile pırıldayan kimselerdir ki, mahlûkata şefkat ve adalet gösterirler.

“Adalet, kâinatın nizamıdır. Amel ve ibadette vâcib gibi sayılan ahlâkî bir fazilettir. Şüphe yok ki her hakkın başı yüce Allah'ın ilâhlık hakkıdır. İlâhlık hakkının birin­cisi ise Allah'ın birliğine inanmaktır. Çünkü ortak ve ben­zeri bulunanın son derece saygı ve yüceliğe hakkı ola­maz. Bundan dolayı adaletin başı Allah'ın birliğine imandır.”114

“el-Hakem” ism-i şerifinin hemen peşinden “el-Adl” is­minin gelmesi ne kadar güzel ve uygundur. Allah Teâlâ hâkim ü adldir. Mülk O'nundur. O'ndan başka hâkim ü adl yoktur. O'ndan başka bütün varlıklara hükmünü yürüten yoktur. Her şeyi, her zerreyi, her gizliyi hakkıyla gören O olduğu gibi; her şeyi işiten ve her şeyin içini, dışını, önünü sonunu bilen, her şeyi kudret elinde tutan ve her şeye gücü yeten de yine O'dur.

Yarın ne olacak, kim nerde ölecek, ne zaman yağmur yağacak, ne vakit kıyamet kopacak, bunun gibi namüte­nahi şeyleri bilen Allahü Teâlâ'dır. Yine bazı olmuş veya olacak hadiseleri Peygamberlerine, velîlerine ve dilediği kimselere bildiren de ancak Allah'tır.

O halde, bu âlemde Allah'a kul olan ve takva üzere yaşayan kazanır,

(Allah'ım) ancak sana ibadet (kulluk) ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” 115


Yüklə 1,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   48




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin