1861- Altının iki nisabı vardır:
1) Yirmi şer'î miskaldir.[65] Her bir şer'î miskal de 18 nohut [3.5154 gr.] ağırlığındadır. O hâlde bir insanın elinde bulunan altın yirmi şer'î miskale -ki 15 normal miskalden [borsa ölçüsü 70.3125 gr.] ibarettir- ulaşıp, açıklanan diğer şartlara da sahip olursa, onun dokuz nohut ağırlığı olan [1.7577 gr.] kırkta birini zekât olarak vermesi gerekir. Ama bu miktara ulaşmazsa, onun zekâtı farz değildir.
2) Dört şer'î miskal veya üç normal miskaldir. Yani (ticaret yoluyla elinde bulundurduğu) 15 normal miskal altın, 3 normal miskal [14.0625 gr.] artış yaparak 18 normal miskal (yani 24 şer'î miskal ağırlığında olan 84.375 gr.) altına ulaşırsa, 18 miskalin tümü için kırkta bir üzerinden zekât vermek gerekir. Ama üç miskalden az bir miktar artarsa, yalnızca on beş miskalin zekâtı verilir; o üç miskalden azın zekâtı yoktur. Yine her ne kadar çok artarsa, hüküm böyledir. Yani üç miskal artarsa, elindeki altınla artan miktarın hepsi için zekât verilir. Ama üç miskalden az bir miktar artarsa, onun zekâtı yoktur.
GÜMÜŞÜN NİSABI
1862- Gümüşün iki nisabı vardır:
1) 105 normal miskaldir. Eğer gümüşün miktarı 105 normal miskale [492.1875 gr. yani yaklaşık 500 gr. ağırlığına] ulaşır ve diğer şartlara da sahip olursa, onun 2 miskal 15 nohuttan [12.3046.87 gr. yani yaklaşık on iki buçuk gr.] ibaret olan kırkta biri zekât olarak verilmelidir, bu mktara ulaşmazsa zekâtı farz olmaz.
2) Yirmi bir miskaldir [98.4375 gr.]; yani 105 miskal yirmi bir miskal artış yaparak 126 miskale [590.625 grama] ulaşırsa, 126 miskalin tümü için kırkta bir olarak [14.7656.25 gr. yani yaklaşık on beş gr.] zekât vermek gerekir. Fakat yirmi bir miskalden az bir miktar artmış olursa, yalnızca 105 miskalin zekâtı verilir; fazlası için zekât gerekmez. Yine her ne kadar fazlalaşırsa, hüküm böyledir, yani eğer 126 miskal gümüş yirmi bir miskal artarak fazlalaşırsa, tümünün zekâtını vermelidir, ama 21 miskalden az bir miktar artacak olursa, bu fazlalık için zekât gerekmez. Nisap haddine ulaşıp ulaşmadığında şüphe ederse, farz ihtiyat gereği araştırma yapmalıdır.
1863- Bir kimsenin nisap miktarına ulaşan altın ve gümüşü olursa, zekâtını vermiş olsa bile ilk nisabından aşağı düşmedikçe her yıl onun zekâtını vermesi gerekir.
1864- Altın ile gümüşün zekâtı, ancak basılmış ve genellikle alış-veriş yapılan geçerli para cinsinden olmak suretiyle, yani sikkeli oldukları surette farz olur. Hatta onların sikkesi silinmiş olsa bile, genellikle onunla alış-veriş yapılıyorsa zekâtı farzdır. Ama sikkeli olsa dahi, yaygın olarak alış-veriş edilmiyorsa zekâtı yoktur.
1865- Kadınların süs olarak kullandıkları sikkeli altın ve gümüş, geçerli para cinsinden olup, alış veriş için kullanılsa, yani yine onunla para, altın ve gümüş alışverişi yapılırsa, ihtiyat gereği zekâtı farzdır. Ama yaygın olarak alış-veriş yapılmıyorsa zekâtı farz değildir.
1866- Altın ile gümüşü olan kimsenin, bunlardan her birisi kendi ilk nisap miktarından noksan olursa, örneğin 104 miskal gümüş ile 14 miskal altını bulunursa, bunun için üzerine zekât farz olmaz.
1867- Önceki hükümlerde açıkladığımız gibi altın ile gümüş, nisap miktarına ulaşıp da sahibinin elinde on bir ay kaldığı surette ancak zekâta tâbi olur. Bu on bir ay içinde ilk nisap miktarından aşağı düşen altın ve gümüşe zekât farz olmaz.
1868- Bu on bir ay içinde elinde bulunan altın veya gümüşü, başka bir şeyle değiştirir veya onları eritirse, üzerine zekât farz olmaz. Ama eğer zekâttan kaçmak için onları altın ve gümüşle değiştirirse, farz ihtiyat gereği zekâtını vermelidir.
1869- On ikinci ayın içinde sikkeli altın ile gümüşü eritirse, onların zekâtını vermesi gerekir. Hatta eritilme sonucu onların değeri veya ağırlığı azalırsa, eritilmeden önce farz olan zekât miktarını vermesi gerekir.
1870- Altın ve gümüş para, normalin üzerinde yabancı bir madenle karıştığı halde, ona altın ve gümüş para denilirse, saf olan kısmı nisap haddine ulaşmasa da, tamamı nisap miktarına ulaştığında zekât farz olur. Fakat altın veya gümüş par denilmezse, saf olan kısmı nisap miktarına ulaşsa da, zekât vacip olmaz.
1871- Elinde bulunan altın ile gümüş, normal miktarda yabancı madenlerle karışmış olursa, onun zekâtını normalin üzerinde yabancı madenle karışan altın ve gümüşten veya altın ve gümüşün dışında bir şeyle ödemek isterse, kendisine farz olan zekât miktarına eşit değere sahip olursa sakıncası yoktur.
DEVE, SIĞIR VE KOYUNUN ZEKÂTI
1872- Deve, sığır ve koyunun zekâtının açıklanan önceki şartların dışında bir şartı daha vardır:
Bütün yıl boyunca kırlarda ve meralarda otlayıp geçinmelidir. Yılın tamamını veya bir kısmını evde toplanmış ot bağlarından beslenen yahut sahibinin veya bir başkasının mülkü olan ekinden otlatılan hayvanlar zekâta tâbi değildir. Fakat örfün kır ve merada otlamıştır diyeceği şekilde, sadece az bir miktar sahibinin topladığı otlardan yiyen hayvanın zekâtı farzdır. Deve, sığır ve koyuna zekâtın farz olması için bütün yıl boyunda çalışmaması şart değildir. Sulamada, tarla sürmede ve benzeri işlerde çalıştırılsalar bile, örf nazarında çalışmamış sayılırlarsa zekâtı vardır. Hatta çalışmış sayılsalar bile, farz ihtiyat gereği zekâtlarının verilmesi gerekir.
1873- Bir kimse, devesini, sığırını veya koyununu otlatmak için kimsenin ekmediği bir otlak yeri satın alır veya kiralarsa, zekâtın faz olması zordur. Elbette zekâtını vermesi daha iyidir. Fakat eğer orada otlatmak için haraç verme mecburiyetinde kalırsa, zekât vermelidir.
DEVENİN NİSABI
1874- Devenin on iki nisabı vardır:
1) Beş deve; zekâtı bir koyundur. Deve sayısı bu miktara ulaşmadıkça zekâtı yoktur.
2) On deve; zekâtı iki koyundur.
3) On beş deve; zekâtı üç koyundur.
4) Yirmi deve; zekâtı dört koyundur.
5) Yirmi beş deve; zekâtı beş koyundur.
6) Yirmi altı deve; zekâtı iki yaşına girmiş bir deve yavrusudur.
7) Otuz altı deve; zekâtı üç yaşına girmiş bir devedir.
8) Kırk altı deve; zekâtı dört yaşına girmiş bir devedir.
9) Altmış bir deve; zekâtı beş yaşına girmiş bir devedir.
10) Yetmiş altı deve; zekâtı üç yaşına girmiş iki devedir.
11) Doksan bir deve; zekâtı dört yaşına girmiş iki devedir.
12) Yüz yirmi bir deve ve yukarısıdır. Bunların zekâtı ise üç şekilde verilebilir:
a- Kırkta bir olarak hesaplanıp, her kırk deve için üç yaşına girmiş bir deve zekât verilir.
b- Ellide bir olmak üzere hesaplanıp, her elli deve için dört yaşına girmiş bir deve verilir.
c- Her iki işlem yapılıp, kırkta bir ile ellide bir olarak hesap edilir.
Ancak, her ne şekilde hesap edilirse edilsin, hesap harici deve kalmamalıdır. Eğer hesaptan hariç bir hayvan kalacak olursa da dokuz taneden fazla olmamalıdır. Meselâ, 140 devesi olan kimse, ilkönce ellide bir hesaplayarak yüz deve için dört yaşına girmiş iki deve, daha sonra kırkta bir hesabını yaparak geri kalan kırk deve için de üç yaşına girmiş bir deve vermelidir. Develer dişi olmalıdır. Fakat eğe altıncı nisapta iki yaşında dişi devesi yoksa üç yaşında erkek deve vermesi yeterlidir. O da olmazsa hangisini isterse verebilir.
1875- İki nisap arasında kalan develerde zekât yoktur. Örneğin, develerin sayısı ilk nisap olan beşi geçer, ama ikinci nisaba yani ona ulaşmazsa, yalnız beş devenin zekâtı verilir, diğer develerden zekât verilmez. Sonraki nisaplarda da hüküm aynen böyledir.