Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə8/198
tarix05.01.2022
ölçüsü1,6 Mb.
#73918
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   198
Yayına Hazırlayan
EVRE KAYNAK

Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı. Marmara Üniversitesi’nde Kalkınma İktisadı, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İnsan Hakları Hukuku Yüksek Lisans Programlarını bitirdi. Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği’nde, Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı’nın koordinatörü olarak görev yaptı. Aynı zamanda birçok sivil toplum kuruluşu için insan hakları, toplumsal cinsiyet, ayrımcılık, sosyal içerilme, proje döngüsü yönetimi ve stratejik planlama gibi konularda eğitimler hazırladı ve uyguladı. Demokrasi ve Haklarımız ve Kadınlarla Mor Bülten gibi çeşitli eğitim kitapçığı ve süreli yayınların yayına hazırlanmasında yer aldı. Kurumsal sosyal sorumluluk alanında sosyal denetçi olarak çalışan Evre Kaynak, bu konuda pek çok ülkede çok sayıda denetim ve danışmanlık projesi tamamladı. Halen çeşitli sivil toplum kuruluşları için danışmanlık ve eğitmenlik yapmaktadır. Aynı zamanda, çok taraflı uluslararası kurumlar ve özel şirketler için sosyal denetimler gerçekleştirmektedir.






Sunuş
İnsan hakları hukuku, bireyin ve birey gruplarının, hangi nedenlerden kaynaklanırsa kaynaklansın, diğer kişiler ya da kurumlar karşısında hakları bakımından asimetrik bir konumda bulunmalarının önlenmesini hedefler. Bu yönde bir çabanın ana enstrümanları hukukun alanındadır. Fakat böyle bir duruma yol açan nedenler, çok farklı ve hukukun dışında bir karaktere de sahip olabileceği için, hakları koruma veya ihya yönündeki bir çabanın önemli bir politika meselesi olduğunu da vurgulamak gerekir.

Ülkemizde, yukarıda kısaca temas etmeye çalıştığım sorun bağlamında çok önemli bir insan hakları standardı olan ‘ayrımcılık yasağı’ ya da ‘ayrımcılıkla mücadele’ konusundaki durum ayrıca dikkate alınmayı gerektiriyor. Zira ayrımcılık çerçevesinde tartışılan her konuda şematik bir cevapla karşılaşmamak neredeyse mümkün değildir. Ve bu genellikle, “Türkiye’de böyle bir şeyin olmadığı”nın vurgulanmaya çalışılmasından ibaret bir tepkidir. Bu ilk tepkiyi, yeterli bilgiye sahip olmamanın rahatsızlığının dışa vurumu şeklinde açıklamak belki düşünülebilir. Öte yandan bu tepki, tamamen milliyetçi bir saikle, kendi toplumu ve diğer toplumlar arasındaki hiyerarşi zihniyetinin bir tezahürü olarak ortaya çıkan ‘üstünlük’ iddiasının bu vaka bağlamında kendini göstermesi şeklinde de açıklanabilir. Bu nedenle konu, hukukun olduğu kadar sosyal bilimler yöntemleriyle gerçekleştirilen çalışmalarda varılan sonuçların da nazara alınmasını önemli kılar.

Kaldı ki, gerek Türkiye Anayasası’nda gerek birkaç yıl önce kabul edilen yeni Türk Ceza Kanunu’nda, bu konuya ilişkin uluslararası standartlardan mülhem bir yaklaşımla, ‘ayrımcılık yasağı’ ile ilgili genel esaslara yer verilmiş bulunuyor. Bu tür normatif düzenlemeler sayesinde, elbette ‘olması gereken’ yönünde bir toplumsal geometrinin vurgulanmasına yönelik irade ortaya konulsa da, bu hak alanına yönelik belli bir tehdit olasılığının varlığı da dikkate alınmış varsayılır ki bu, hakların korunması bakımından hiç gözardı edilemeyecek hukuki bir esası ifade eder.

Hukukta, özellikle insan haklarının korunmasına yönelik koruma mekanizmalarının kurulmasında, konuya ilişkin bilgi ve veri kaynaklarının dikkate alınması, koruma çabalarının etkisi ve isabetliliği açısından önemlidir. Özellikle devlet politikaları ya da uygulamalarından doğabilecek ayrımcılık yasağına aykırı durumların (dikey ihlâller) teşhisi, bu devlet faaliyetlerinin ölçülebilir olma/olmama, kayda alınma/alınmama gibi devletin işlem ve eylemlerinin takibi bağlamında, belki görece daha görünür niteliğe sahip kabul edilebilir. Ancak böyle bir yargıya varmadan önce, o idari işleyişte, demokratik bir toplumda idarenin faaliyetlerine büyük ölçüde hâkim olması beklenen ‘şeffaflık’ ve bununla bağlantılı ‘hesap verebilirlik’ ilkelerinin ne ölçüde geçerli kılındığını, kamusal politikalarda buna ne ölçüde özen gösterildiğini görmeye çalışmak gerekir.

Ayrımcılık yasağı standardının toplumsal ilişkiler ortamında, devlet dışındaki aktörler arası ilişkilerde de etkili olabileceği bir uygulamanın varlığı ve dolayısıyla ayrımcılık yasağının taraflarının devlet dışı aktörler olduğu ilişkilerde (yatay ihlâller) takibi ve denetimi daha külfetlidir ve büyük ölçüde, bu konuya ilişkin kararlı bir politikanın bulunup bulunmadığını da ortaya koyar. Bu kategori ilişkilerde baş gösteren ayrımcı uygulamaların saptanmasına yönelik girişimler, özellikle bunların kayda alınma kabiliyetindeki zafiyet, iddianın ispatındaki olanaksızlıklar, toplumsal ilişkilerde şekli hukuki esaslara sadık kalmaktan uzak bir ilişki tarzının ve geleneklerin hâkim olması vb. nedenler ile yetersiz kalabilir.

Dolayısıyla, ayrımcılık yasağı konusunda değer taşıyacak bir izleme ve belgeleme çabasının anlamı ve işlevi, ilgili hak standartları ekseninde bir koruma faaliyetinin etki derecesini de belirleyecek önemdedir. Diğer bir deyişle, hem devlet aygıtlarının faaliyetleri hem de toplumsal ilişkilerimizde, ilişkilerin neden ya da nasıl kurulduğu ve nasıl sürdürüldüğü veya neden ya da nasıl kurulmadığı veya sona erdirildiği gibi soruların cevaplarının verilmesinde, bir ayrımcılık barometresini işletmeye elverişli bilgi dağarcığına sahip olmak gitgide önem kazanıyor. Aslında, hak söylemi ve bununla pek bağdaşmayabilecek bir uygulama arasındaki çelişkinin olabildiğince azaltılması yönünde bir iradenin ortaya konulmasının en belirgin araçlarından biri de budur.

Bu kitabın ilk amacı ayrımcılık yasağına ilişkin hukuki bilgi kaynaklarını, diğer bir deyişle ayrımcılık yasağı standartlarını, bunların işlerlik kazanmasına ilişkin farklı denetim mekanizmalarını, içinde varlık buldukları yapısal çerçeveyi de dikkate alarak sunmaktır. Daha sonra, bu esaslar çerçevesinde gerçekleştirilecek, ayrımcılık yasağına dair izleme ve belgeleme faaliyetlerinin dökümü ve bunun uygulamadaki etkisinin değerlendirilerek okuyucuya sunulması, insan hakları hukukunun temel hedeflerinden birinin açıkça ortaya konulması anlamına geliyor. Bu, ‘güçlendirme’ (empowerment) şeklinde ifade edilen ve bu Sunuş metninin ilk satırlarında ifade etmeye çalıştığım durumdur.

Ayrımcılık Yasağı: Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme başlıklı bu kitap, kısaca başlığında da belirtilen çerçevede, ayrımcılık yasağı ile bağlantılı bir hak koruma alanında bilginin gücünü göstermeyi ve kullanmayı hedefliyor. Bu, kavramsal olduğu kadar, ‘güçlendirme’ işlevini asıl ortaya koyacak, bu bilgiyi etkili bir biçimde uygulama yollarını da kapsamına alan bir hedeftir. Kitabı hazırlayan ekip, kitaba paralel olarak ayrımcılık yasağı ile ilgili temel bilgi ihtiyacını gidermek amacıyla Ayrımcılık Yasağı Eğitim Rehberi adıyla bir de kitapçık hazırladı. Bu kitapçığı da o bilgi dağarcığı içinde değerlendirmek, bu çalışmanın sağlayacağı katkının yaygınlığını ve derinliğini daha da artıracaktır.

Konunun kavramsal çerçevesini geliştirerek, bu kitap çalışmasının oluşmasına özde ve biçimde katkıda bulunan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi mensupları Yrd. Doç. Dr. İdil Işıl Gül ve Araş. Gör. Ulaş Karan’a, Merkez’in uzman insan hakları araştırmacıları Burcu Yeşiladalı ve Gökçeçiçek Ayata ile Bilgi İnsan Hakları Hukuku Yüksek Lisans Programı’nın ilk mezunlarından, uzman Evre Kaynak’a içten teşekkürlerimi sunarım.


Prof. Dr. Turgut Tarhanlı

İstanbul Bilgi Üniversitesi

İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü



Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   198




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin