müsennem (a.s.) 1. ev çatısı şeklinde olan. 2. kabartma, kabartmalı olarak hakkedilmiş olan.
müsenneyyât (a.i. müsennât'ın c.) su bentlerinin, arkların kenarları.
müserrah (a.s.) teşrih edilmiş, boşanmış, bırakılmış, (bkz: tatlîk).
müserrec (a.s. serc'den) tesrîc edilmiş, eyer vurulmuş, eyerlenmiş, eyerli.
Esb-i müserrec eyerli at.
müserrece (a.s. serc'den) ["müserrec" in müen.]. (bkz: müserrec).
müserrer (a.i.) bot. göbekli bitki.
müserri' (a.s. sür'at'den) tesri' eden, sür'atlendiren.
müsevvedât (a.i. sevvâd'dan. müsevvede'nin c.), (bkz. müsveddât).
müsevvede (a.i .seved'den. c. müsevvedât). (bkz: müsvedde).
müsevveg (a.s. sevveg'den. c. mü-sevvegat) izin verilmiş, razı olunmuş.
müsevvegat ("ga" uzun okunur, a. s. müsevveg'in c.) izin verilmiş, razı olunmuş şeyler.
müsevvegat-ı şer'iyye kasırlara ait malların vasîleri; yetimlere ait veya mîrî araziye dahil menkul veya gayrimenkullerin hazînece satılması veya temlikinin şeriatça uygun görüldüğü sekiz durum, [bu temlik, temlîk-i sahih ile yapılır].
müsevvem (a.s. sevvem'den) 1. nişan ile nişanlı. 2. süslü
müsevver (a.s. sûr'dan) etrafına sur, duvar çekilmiş.
müsevvere (a.s. sûr'dan) ["müsevver" in müen.]. (bkz: müsevver).
müsevvîd (a.s. seved'den. c. müsev-vidîn) tesvîdeden, müsvedde, karalama, taslak yapan.
müsevvide (a.s.) ["müsevvid" in müen.]. (bkz: müsevvid).
müsevvidîn (a.s. müsevvid' in c.) tesvîdedenler, müsvedde, karalama, taslak yapanlar.
müsevvif (a.s. sevfden. c. müsevvifîn) geciktiren, atlatan, savsaklayan.
müsevvifîn, müsevvifûn (a.s. müsevvifin c.) geciktirenler, atlatanlar, savsaklayanlar.
Heleke'l-müsevvifûn atlatmacılar helak buldu.(hadîs).
müseyyeb (a.s. seyb'den) teseyyü-beden, tenbel, üşengen, ihmalci.
müseyyeb-âne (a.f.zf.) ihmal e-dercesine, dikkatsizce.
müseyyef (a.s. seyfden) Kılıç takmış, kılıçlı.
müshil (a.s. ve i. sehl'den. c. müshilât) 1. kolaylaştıran.
Müshilü'l-umûr işleri kolaylaştıran; Allah. 2. ishal veren, bağır-saklan temizleyen, kazuratı kolaylıkla dışan attıran ilâç, f r. purgatif.
müshilât (a.s. ve i. müshil'in c.) ishal veren, bağırsaktan temizleyen ilâçlar, fr. purgatifs.
müshile (a.s.) ["müshil" in müen.]. (bkz: müshil).
mü'sî (a.s.) kederli kimseyi avutan.
müsî (a.s. su'dan) isâet eden, kötülükte bulunan.
müs'id (a.s. sa'd'den) is'âdeden, bahtiyar eden, mes'ud, mutlu kılan.
müsîl (a.s. seyelan'dan) isâle eden, akıtan.
müsinn (a.s. sinn'den) yaşlı, geçkin, kocamış, ihtiyar.
müsinne (a.s. sinn'den) ["müsinn" in müen.]. (bkz: müsinn).
müskıtât-ı hudûd (a.it.) f ı k. had cezâlannı ıskat ve izâle eden sebepler.
müskıtât-ı kısas (a.it.) f ı k. gereken bir kısası ıskat ve izâle eden sebepler.
müskir (a.s. sekr'den) iskâr eden, sarhoş eden, sarhoşluk veren.
Küllü müskirin haram bütün müskir olan, sarhoş edici şeyler haramdır.
müskirat (a.s. sekr'den) sarhoş eden, sarhoşluk veren şeyler.
müskire (a.s. ["müskir"in müen.]. (bkz. müskir).
müskit (a.s. sükût'dan) iskât eden, susturan, susturucu.
Cevâb-ı müskit susturucu cevap.
müskitâne (a.f.zf.) sustururcasına.
müskite (a.s. sükût'dan) ["müskit"in müen.]. (bkz. müskit).
müslemü'n-ileyh (a.i. ve s.) huk. bayi, satan, satıcı.
Müslim (a.s. ve i. selâmet'den. c. Müslimîn, Müslimûn) islâm dîninde olan.
Müslimân (a.s. ve i. selâmet'den. c. Müslimânân) l. tslâm dîninde olan. (bkz: dîn-dâr, Muhammedi, mü'min, mütedeyyin). 2. meç. doğru, insaflı, merhametli [kimse]. 3. islâm dînine bağlı, dindar.
Müslimânân (a.f.s. ve i. selâmet'den. Müslimân'ın c.) Müslümanlar, islâm dîninde olanlar.
Müslimât (a.s. ve i. silm'den) islâm dîninde olan, Müslüman [kadınlar, kızlar].
Müslime (a.s. ve i. silm'den) Müslüman [kadın, kız], islâm dîninde olan [kadın, kız].
Müslimîn (a.s. ve i. silm'den) Müslümanlar, (bkz: Müslimûn).
imâmü'l-Müslimîn islâm halîfeleri.
Müslimûn (a.s. ve i. silm'den). (bkz: Müslimîn).
müsmin (a.s. semen'den) 1. şişman, semiz. 2. semirten [ilâç].
müsmine (a.s. semen'den) ["müsmin" in müen.]. (bkz: müsmin).
müsmir, müsmire (a.s. semer'den) 1. semereli, yemiş veren, yemiş verici, yemişli. 2. netîce veren, netîceli. 3. faydalı, verimli, (bkz: semere-dâr).
Gayr-i müsmir verimsiz, boş, faydasız.
Eşcâr-ı müsmire meyva ağaçları.
müsned (a.s. sened'den) l. isnâdedil-miş, nisbet edilmiş. 2. gr. yüklem, fr. predicat. 3. Hz. Muhammed'in arkadaşlarından birinin tanıklığına kadar götürülen. 4. e d. aruzda kapalı hece.
müsnedün-ileyh (a.b.i.) "ona isnâdolunan, dayanılan", gr. özne, fr. sujet. (bkz: mübtedâ).
müsnid (a.i.) 1. söyleyene isnâd olunan söz. 2. zaman, dehr.
müsri' (a.s. sür'at'den) tesrî' eden, sür'at, hız veren, sür'atlendiren, hızlandıran.
müsria (a.s. sür'at'den) ["müsri" in müen.]. (bkz: müsri').
müsrif (a.s. serefden) israf eden, malını, parasını boş yere yok eden, tutumsuz, savurgan, har vurup harman savuran.
müsrif-âne (a.f.zf. serefden) malını, parasını boşuna yok ederek, harcayarak, tutumsuzlukla, savurganlıkla.
müsrife (a.s. serefden) ["müsrif"in müen.]. (bkz: müsrif)
muşta'bid (a.s. abd'dan) istib'ât eden, kul edinen.
müsta'bir (a.s. ubur'dan. c. müsta'birîn) isti'bâr eden, rüya tâbir ettiren.
müsta'birîn (a.s. müsta'bir'in c.) isti'bâr edenler, rüya tâbir edenler.
müstabtın (a.s. batn'dan) bir şeyin içyüzünü bilen; bir işin içyüzünü anlamaya çalışan [kimse].
muşta'ceb (a.s. aceb'den) şaşılacak olan.
müsta'cel (a.s. acele'den) acele, tez, helen yapılması gereken [şey].
müsta'cele (a.s. acele'den) ["müsta'cel" in müen.]. (bkz: müsta'cel).
musta'celen (a.zf. acele'den) müsta'cel, acele olarak, çabucak, çarçabuk, (bkz: ale-1-acele).
müsta'celiyyet (a.s. acele'den) âcil olma hâli, "ivedilik.
müsta'cib (a.s. aceb'den) isti'câ-beden, şaşan, şaşakalan.
müsta'ciben (a.zf.) şaşarak, şaşa kalarak.
musta'cil (a.s. acele'den) 1. isti'-câl eden, acele eden, çabuk, tez olmasını isteyen. 2. acele giden.
müsta'cile (a.s. acele'den) ["müs-ta'cil" in müen.]. (bkz: müsta'cil).
müsta'fi (a.s. afv'den) 1. istifa eden, işinden kendi arzusuyla çekilen. 2. suçunun bağışlanmasını isteyen.
müstafzıl (a.s.) bir şeyden arta kalan.
müstagall (a.i. galle'den. c. müsta-gallât) üstü kapalı iratlardan başka, zahire, tahıl gibi îrat getiren vakıf malı.
müstagallât (a.i. galle'den. müstagall'in c.) müsakkafat (üstü kapalı) iratlardan başka, zahîre, tahıl gibi îrat getiren vakıf mallar.
müstagfir (a.s. gufrân'dan) istiğfar eden, günahlarının bağışlanmasını Allah'tan dileyen.
müstagîs (a.s. gıyâs'dan c. müsta-gîsîn) istigaze eden, yardım dileyen, (bkz: müstegîs).
müstagîsîn (a.s. müstagîs'in c.) istigâse edenler, yardım dileyenler.
Ya gıyâse'l-müstagîsîn (ey yardım dileyenlerin yardımcısı) Allah.
müstağni (a.s. ganî'den) 1. doygun, gönlü tok. 2. çekingen, nazlı [davranan]. 3. lüzumlu, gerekli bulmayan.
müstagni-yâne (a.f.zf. ganî'den) müstagnî olanlara yakışacak surette.
müstağrak (a.s. gark'dan) batmış.
müstağrak bi'd-deyn borca batmış [kimse].
müstagreb (a.s. garâbet'den) istigrâbedilmiş, garip, tuhaf görülmüş.
müstagrebe (a.s. garâbet'den) ["müstagreb"in müen.]. (bkz. müstagreb).
müstagrık (a.s. gark'dan) 1. gark olmuş, dalmış, daldırılmış, batmış. 2. kendini bilmeyecek derecede dalgın, düşüngen.
müstagrık-ı hûn kana batmış.
müstagrık-ı ziya ışığa batmış, ışıkla dolu.
müstagrib (a.s. garâbet'den. c. müstagribîn) istigrâbeden, garibine giden, şaşakalan.
müstagribân (a.f.zf. garâbet'den) garibine giderek, şaşıp kalarak.
müstagribîn (a.s. garâbet'den. müstagrib'in c.) istigrâbedenler, garibine gidenler, şaşakalanlar.
müstagşî (a.s.) örtünüp bürünen.
müstagzir (a.s.) kaz gelen yerden tavuğu esirgemeyen.
müstahakk (a.s. hakk'dan) [aslı "müstahikk" dir.]. (bkz. müstahikk).
müstahber (a.s. haber'den. c. müstahberât) istihbar olunmuş, haber alınmış, duyulmuş, işitilmiş.
mütahberât (a i. haber'den. müstahbere'nin c.) alınmış, öğrenilmiş haberler.
müstahbir (a.s. haber'den) istihbar eden, haber alan, duyan, işiten.
müstahcer (a.s. hacer'den) sertleşip taşlaşmış, taş hâline gelmiş.
müstahdem (a.s. ve i. hidmet'den. c. müstahdemin) istihdam olunmuş, hizmette bulunan, kullanılan, ücretle çalışan.
müstahdeme (a.s. hidmet'den) ["müstahdem"in müen.]. (bkz: müstahdem).
müstahdemin (a.s. ve i. hidmet'den. müstahdem'in c.) istihdam olunmuşlar, müstahdemler, çalışanlar.
müstahdes (a.s.) yeni bulunmuş, yeni ortaya atılmış.
müstahdim (a.s. ve i. hidmet'den) istihdam eden, hizmette kullanan.
müstahdime (a.s.) ["müstahdim" in müen.]. (bkz: müstahdim).
müstahdis (a.s.) yeni bir şey bulan, bulucu.
müstahfaz (a.s. i. hıfz'dan. c. müstahfazîn) 1. hıfzeden, koruyan. 2. [Tanzimat'tan sonra] kırk yaşını aşmış olan yurttaşların -muvazzaf ve rediflikten sonraki-askerlik hizmeti.
müstahfazîh (a.s. ve i. hıfz'dan. müstahfaz'ın c.) müstahfazlar.
müstahfız (a.s. hıfz'dan) koruyan, koruyucu.
nıüstahikk (a.s. hakk'dan. c. müstahikkîn) hak etmiş, hak kazanmış, lâyık.
müstahikk-ı kısas huk. [eskiden] caniyi kısas suretiyle cezalandırmak hakkına mâlik olan kimse.
müstahikkîn (a.s. hakk'dan. müs-tahikk'in c.) hak etmiş olanlar, hak kazanmışlar; lâyık olanlar.
müstahîl (a.s.c. müstahîlât) imkânsız, mânâsız, boş, saçma şey.
müstahîlât (a.i. müstahîl'in c.) imkânsız, mânâsız, boş, saçma şeyler.
müstahiyye (a.i.) bot. küstümo-tugiller, fr. mimosees.
müstahkar (a.s. hakaret'den) istihkar edilen, hakir, hor görülen, küçümsenen.
müstahkem (a.s. hükm'den) istihkâm edilmiş, istihkâmlı, sağlamlaştınlmış, sağlam, (bkz: kavî, muhkem).
Mevki-i müstahkem aşk. etrafına kale, siper gibi şeyler yapılarak sağlamlaştırılmış yer.
müstahkeme (a.s. hükm'den) ["müstahkem"in müen.]. (bkz: müstahkem).
müstahkır (a.s. hakaret'den) istihkar eden, hakir, küçük gören, küçümseyen.
müstahkıra (a.s. hakaret'den) ["müstahkır"ın müen.]. (bkz: müstahkır).
müstahkim (a.s. hükm'den) istihkâm eden, sağlamlaştıran.
müstahlas (a.s. halâs'dan) istih-lâs olunmuş, kurtarılmış.
müstahleb (a.s. halb'den) 1. hek. süt hâline getirilmiş, süt gibi beyaz ve subye tarzında yapılmış olan ilâç. 2. i. biy. subye, fr. emulsion.
müstahlef (a.s. halefden) istihlâf edilmiş, kendi yerine geçirilmiş; başkasının yerine konulmuş,
müstahlib (a.s. halb'den) istihlâbeden, tırmalayan.
müstahlib (a.s. halb'den) istihlâbeden,sağan.
müstahlib-i leben süt sağan.
müstahlif (a.s. halefden) istihlâf eden, kendi yerine geçiren; başkasının yerine koyan.
müstahlis (a.s. halâs'dan) istihlâs eden, kurtaran, kurtarıcı.
müstahmil (a.s. haml'den) istih-mâl eden, yüklenen.
müstahrec (a.s. hurûc'dan) istihraç edilmiş, çıkarılmış; bir şeyden çıkarılmış, alınmış, bir kitaptan alınmış.
müstahrece (a.s. hurûc'dan) ["müstahrec" in müen.]. (bkz: müstahrec).
müstahric (a.s. hurûc'dan) 1. istihraç eden, çıkaran. 2. ibareden mânâ çıkarmak kudretinde olan.
müstahrice (a.s. hurûc'dan) ["müstahric" in müen.]. (bkz: müstehric).
müstahsal (a.s. ve i. hâsıl'dan. c. müstahsalât) istihsâl edilmiş, hâsıl olmuş, yetiştirilmiş, üretilmiş, [yapma kelimelerdendir].
müstahsalât (a.i. müstahsal'in c.) yetiştirilmiş, üretilmiş şeyler.
müstahsen, müstahsene (a.s. hasen'den) 1. istihsân edilmiş, güzel sayılmış, beğenilmiş, (bkz: makbul, pesendîde).
Umûr-i müstahsene beğenilmiş işler. 2. muz. Türk müziğinde diapaza la sini (dügâh) fa (acem) olarak kabul eden ahenk.
müstahsen mabeyni muz. aynı sesi eviç kabul eden ahenk; aynı esâsa dayanan ney çeşidi.
müstahsil (a.s. hâsıl'dan. c. müstahsilin) istihsâl eden, husule getiren, yetiştiren, yetiştirici, üretici.
müstahsilin (a.s. müstahsilin c.) istihsâl edenler, husule getirenler, yetiştiriciler, üreticiler.
müstahsir (a.s.) yorulup halsiz düşen.
müstahyî (a.s. hayâ'dan) istihyâ eden, utanan, utangaç, (bkz: şerm-sâr).
müstahzar (a.s. huzûr'dan. c. müstahzarat) l. huzura getirilmiş, istihzar edilmiş, hazırlanmış, hazır. 2. zihinde tutulmuş.
müstahzarat (a.s. huzûr'dan. müstahzar'ın c.) 1. hazır, hazırlanmış şeyler. 2. zihinde hazır tutulmuş şeyler.
müstahzarât-ı tıbbiyye hek. hazır yapılmış ilâçlar.
müstahzır (a.s. huzûr'dan) istihzar eden, hazırlayan.
müstaidd (a.s. uddet'den c. müs-taiddân) l. istîdadlı, kabiliyetli, bir şeye kabiliyeti olan. 2. akıllı, anlayışlı, (bkz: fehîm, zekî).
müstaidd-i ilm ü kemâl olgunluğa ve ilme istidatlı olan.
müstaiddân (a.s. müstaidd'in c.) müstait, istidatlı kimseler.
müstaiddâne (a.f.zf.) müstaid olana yakışacak surette.
müstaidde- (a.s.) ["müstaidd"in nıüen.]. (bkz: müstaidd).
müstaiddin (a.s. müstaidd'in c.). (bkz: müstaiddân).
müstaîn (a.s. avn'den) istiâne eden, yardım isteyen.
müstaînen (a.zf. avn'den) istiâne ederek, yardım dileyerek.
müstaînen bi'llâhi teâlâ Allah'ın yardımına sığınarak.
müstaîr (a.s. âriyet'den) 1. istiare eden, ödünç alan. 2. kinayeli konuşan.
müstakar (a.s. karâr'dan) 1. istikrar bulunan, yerleşilen, durulan yer. 2. karargâh.
müstakbeh (a.s. kubh'dan) beğenilmeyen, tiksinilen.
müstakbelle (a.s. kubh'dan) ["müstakbeh" in müen.]. (bkz: müstakbeh).
müstakbel (a.s. kabl'den) 1. istikbal edilen, karşılanan. 2. önde bulunan, ilerideki, gelecek. 3. i. gr. istikbal sîgası, gelecek zaman, fr. fütur.
müstakbelât (a.i. müstakbelin c.) gelecek zamanlar.
müstakbele (a.s. kabl'den) ["müstakbel" in müen.]. (bkz: müstakbel).
müstakbih (a.i. kubh'dan) beğenmeyen, tiksinen.
müstakbil (a.s. kabl'den. c. müstakbilîn) l istikbâl eden, karşılayan. 2. kıbleye dönen.
müstakbilîn (a.s. kabl'den. müstakbil'in c.) 1. istikbâl edenler, karşılayıcılar. 2. kıbleye dönenler.
müstakdim (a.s. kıdem'den) 1. istikdâm eden, takaddüm eden, ileride, önde bulunan. 2. (kadem'den) çok ayaklı olan.
müstakille (a.s. kıllet'den) ["müstakili"in müen.]. (bkz: müstakili).
müstakırr (a.s. karâr'dan) istikrar bulmuş, karar kılmış; durulmuş; yerleşmiş, sabit, [bu kelimeyi, çok zaman ve yanlış olarak "müstakarr" şeklinde okurlar].
müstakırre (a.s. karâr'dan) ["müstakırr" in müen.]. (bkz: müstakırr).
müstakıss (a.s. kısas'dan) istıksâs eden, kısas isteyen.
müstakil (a.s.) pazarlığın bozulmasını isteyen.
müstakilî (a.s. kıllet'den.) başlı başına, kendi başına; kendi kendine, ayrıca, "bağımsız.
müstakilî ve daimî haklar huk. bir gayrimenkul üstünde bulunan ve tapu siciline bağımsız ve daimî olarak tescil edilen haklar.
müstakilleri (a.zf. kıllet'den) 1. kendi başına, başlı başına olarak. 2. ancak, yalnız.
müstakim (a.s. kıyâm'dan) 1. doğru, düz, dik. 2. Temiz, namuslu, doğru.
Sırât-ı müstakim hakk yol.
müstakîmü'l-cenâh zool. düzkanatlılar çekirge., gibi.
müstakîm-âne (a.f.zf. kıyâm'dan) namuslulukla, doğrulukla.
müstakime (a.s. kıyâm'dan) ["müstakim" in müen.]. (bkz: müstakim).
müstakim kıt'ası geo. doğru parçası.
müstakraz, müstakraza (a.s. karz'dan. c. müstakrazât) istikraz olunmuş, borç alınmış.
Mebâlig-i müstakraza borç alınan paralar.
müstakrazât (a.i. karz'dan. müs-takraz'ın c.) istikrazlar, borç alınmış paralar.
müstakrib (a.s. kurb'dan) yaklaştıran, yaklaştıncı.
müstakriz (a.s. karz'dan. c. müstakrizîn) istikraz eden, borç eden. (bkz: medyun).
müstakrizîn (a.s. müstakriz'in c.) istikraz edenler, borç alanlar.
müstaksî (a.s. kusv'dan) 1. istik-sâ eden, nihayetine, sonuna varmak isteyen. 2. dikkatle araştıran.
miietaksim (a.s. kısm'dan) 1. tak-sîm eden, bölüşen. 2. (kasem'den) yemin isteyen.
müstakteb (a.s. katb'dan) fiz. polarılmış. fr. polarise.
müstaktıb (a.s. kutb'dan) fiz. polargı, fr. polariseur.
müstaktır (a.s. katre'den) istiktar eden, damlatan.
müstaktil (a.s. katl'den) istiklal eden, ölüme karşı göğüs geren.
müsta'lî, müsta'liye (a.s. isti'lâ'dan) istilâ eden, yükselen, üstün gelen, üste çıkan.
Hurûf-i müsta'liye leng. "hı, şad, dad, n, zı, ayın, kaf" harfleri, fr. sons emphatiques.
mıısta'lim (a.s. ilm'den) isti'lâm eden, malûmat, bilgi isteyen.
müsta'mel (a.s. amel'den) 1. kullanılmış. 2. eski, köhne.
müsta'mele (a.s. amel'den) ["müsta'mel"in müen.]. (bkz: müsta'mel).
müsta'mer (a.s. umrân'dan) muhacir yerleştirerek ma'mur, şen, bayındır bir hâle getirilen [yer], fr. colonie.
müsta'merât (a.i. umrân'dan. müsta'mere'nin c.) sömürgeler, fr. colonies. (bkz: müstemlekât).
müsta'mere (a.i. umrân'dan. c. müsta'merât) muhacir yerleştirerek ma'mur, şen, bayındır bir hâle getirilen yer, sömürge, fr. colonie. (bkz: müstemleke).
muşta'mil (a.s. amel'den) isti'mâl eden, kullanan.
müsta'mile (a.s. amel'den) ["müsta'mil"in müen.]. (bkz: müsta'mil).
müsta'mir (a.s. umrân'dan) bir yere muhacir yerleştirerek orasını ma'mur, şen, bayındır bir hâle getiren, sömüren, sömürgeci, fr. colonisateur.
müstansır (a.s. nusret'den) istin-sâr eden, yardım isteyen.
müstantak (a.s. nutk'dan) istintak olunmuş.
müstantik (a.s. nutk'dan) 1. istintak eden, söyletmek isteyen. 2. huk. sorgu hâkimi.
müsta'raz (a.s.) geo. enine, fr. transversal, e.
müsta'razü'r-re's biy. yassıkafalı, kısakafalı, brakisefal, fr. brachycephale.
müsta'ribe (a.s. arab'dan) ["müsta'rib" in müen.]. (bkz: müsta'rib).
nıüsta'reb (a.s. arab'dan) Araplaştırlmış.
müsta'rik (a.s. arak'dan) isti'râk eden, terlemek için yatan. zor,
müstas'ab (a.s. sa'b'dan) güç olan; zor [iş].
müstas'abât (a.s. sa'b'dan) zor(işler).
müstasfî (a.s. safâ'dan) istisfâ eden, hâlisini, safını alan.
müstasgir (a.s. sagîr'den) istisgar eden, küçük gören, küçümseyen.
müstasgir-âne (a.f.zf.) küçük görerek, küçümseyerek.
müstashab (a.s. sohbet'den) istishâf olunan, birine yanında arkadaş olarak bulundurulan.
müstashib (a.s. sohbet'den) istishâbeden, yanına alan, beraber bulunduran.
müstashiben (a.zf. sohbet'den) müstaship olarak, beraber olarak, yanında bulundurarak.
müstas'ib (a.s. suûbet'den) güç sayan, her şeyi zor gören.
müstasveb (a.s. savâb'dan) istisvâbedilmiş, savap, mâkul, doğru görülmüş.
müstasvib (a.s. savâb'dan) istis-vâbeden, savap, mâkul, doğru gören.
müstatıbb (a.s. tıbb'dan) istıtbâb eden, deva, çâre arayan.
müsta'tıf (a.s. âtıfet'den) isti'tâf eden, şefkat, sevgi isteyen.
muşta'tıf-âne (a.f.zf.) şefkat, sevgi talebedercesine.
müsta'tî (a.s.) bahşiş isteyen.
müstatraf (a.s.) istitrâf edilmiş, turfa, nâdîde sayılmış.
müstatrib (a.s. tarab'dan) eğlence, neş'e, ahenk isteyen.
müstatrib-âne (a.f.zf.) müstatrib olana, eğlence, neş'e, ahenk isteyene yakışacak yolda.
müstatrif (a.s. turfa'dan) istitrâf eden, turfa, nâdîde sayılan.
müstavsıla (a.s.) takma saç kullanan [kadın].
müstavtın (a.s. vatan'dan). (bkz: mutavattın).
müstavzı' (a.s.) pazarlık eden.
müstavzih (a.s. vuzûh'dan) istizah eden, izahat isteyen.
müstazhir (a.s. zahr'den) istizhâr eden, dayanan, arka veren.
müstazhiren (a.zf. zahr'den) müstazhir olarak, dayanarak, arka vererek.
nıüstazıll (a.s. zıll'dan) gölgelenen, gölge altında bulunan; mec. birinin himâyesi altında bulunan.
müsta'zım (a.s. azm'den) 1. isti'-zam eden, büyük gören, büyük tutan. 2. (aza-met'den) kibirli, gururlu.
müstazî (a.s. ziyâ'dan) l. ziya, ışık alan, ışıklanan, ışıklı. 2. makbul, âlâ, iyi.
müstaz'if (a.s. za'fdan) istiz'âf eden, zayıf gören.
müstazraf (a.s. zarf dan) içine almış, etrafı kuşatılmış.
müstazrıf (a.s. zarfdan) içine alan, etrafını kuşatan, kuşatmış olan.
müsteân (a.s. avn'den) kendisinden yardım beklenen, yardım istenen [Allah'ın sıfati arındandır].
müsteâr (a.s. âriyyet'den) 1. eğreti [alınmış], takma [ad].
Nâm-ı müsteâr takma ad, eğreti ad [kendini belli etmemek üzere alınır].
Hayât-ı müsteâr [muvakkat olan] dünyâ ömrü. 2. muz. Türk müziğinin tahmînen iki buçuk ve nihayet üç asırlık bir mürekkep makamıdır. Segâhdan yegâne farkı, "müsteâr dörtlüsü" denilen segah perdesindeki uşşak dörtlüsü (segah, nim-hicaz, neva, dik-hisar) nü kullanmasındadır. Segah perdesinde durur; güçlüsü segah gibi neva (re) dir. Aynen segâh'ta olduğu gibi şu arızalarla donanır "si" koma bemolü, "mi" koma bemolü, "fa" bakıyye diyezi. Segâh'ın "la" bakıyye diyezi ve segah perdesindeki uşşak dörtlüsünün "do" bakıyye diyezi, nota içinde gösterilir; müsteâr'ı segâh'dan ayıran işte bu "do" bakıyye diyezidir (nim-hicaz perdesi). Orta derecede kullanılmış makamlardır.
müsteâr kelime gr. yabancı sözcük.
müsteârek (a.f.b.i.) muz. Türk müziğinin tahmînen iki asırlık bir mürekkep makamı. Pek az kullanılmış ve zamanımıza bir numunesi intikal etmemiştir.
müsteârün-leh (a.b.s.) ed. istiarede müşebbeh (benzetilen) in mânası.
müsteârün-minh (a.b.s.) kendisinden eğreti olarak bir şey alınmış kimse.
nıüsteb'ad (a.s. bu'd'dan) baîd, uzak görülen, olacağı sanılmayan.
müstebân (a.s. beyân'dan) 1. meydanda, açık [olan], (bkz: âşkâr, ayan, vazıh, zahir). 2. açık olarak anlaşılan.
müstebân buyurulacağı veçhile anlaşılacağı üzere.
müstebdel, müstebdele (a.s. bedel'den) istibdâl edilmiş, değiştirilmiş.
Efrâd-ı müstebdele askerliğini bitirerek tezkere almış olan kimseler.
müstebdı' (a.s.) fık. kazancı kendine yânî verene ait olmak üzere sermâye verilen kimse.
müstebdi' (a.s.) eşi emsali pek az bulunur sanan.
müstebdi-âne (a.f.zf.) müstebdi' olana yakışacak surette.
müstebdil (a.s. bedel'den) istibdâl eden, değiştiren.
müstebgi (a.s.) olması için yardımda bulunan.
müstebhir (a.s. bahr'den) istibhâr eden, deniz gibi geniş olan [kimse], (bkz: mütebahhir).
müstebî (a.s.) esir eden.
rnüsteb'id (a.s. bu'd'dan) istib'âd eden, uzak gören, uzak sayan.
müstebidd (a.s. istibdâd'dan) istib-dâdda bulunan, hükmü altında bulunanlara söz hakkı ve hareket serbestliği vermeyen; despot.
müstebid inzibat sosy. zorlu disiplin, fr. discipline autoritaire.
müstebidd-âne (a.f.zf.) müstebitçe, istibdat yaparak, hükmü altında bulunanlara söz hakkı ve hareket serbestliği vermeyerek.
müstebidde (a.s. istibdâd'dan) ["müstebidd" in müen.]. (bkz: müstebidd).
müstebik (a.s.) istibak eden, yanşa çıkan.
müstebîn (a.s. beyân'dan) açık, meydanda, (bkz: âşkâr, vazıh).
müstebkî (a.s. beka'dan) istibka eden, baki olmasını isteyen.
müstebrî (a.s.) istibrâ eden, uzvunda sidik damlası bırakmayan.
müstebşir (a.s. beşâret'den) 1. istibşâr eden, müjdeleyen. 2. müjde ile sevinen.
müstebşire (a.s.) ["müstebşir" in müen.]. (bkz. müstebşir).
müstebtın (a.s. bam'dan) istibtân eden, iç yüzüne vâkıf olan.
müstecâb (a.s. cevâb'dan) isticâbe edilmiş, kabul olunmuş [dileği], (bkz. mucâb).
müstecâbü'd-da've duası kabul olunan, duası makbul olan.
müste'cel (a.s. ecel'den) muayyen vakte kadar geciktirilen.
müste'cer (a.s. ecr'den) istîcâr edilen, kira ile tutulan.
müste'cerün-fîh (a.b.i.) kirâlama maksadı.
müstechil (a.s. cehl'den) istichâl eden, câhil sayan.
müstechil-âne (a.f.zf. cehl'den) câhil sayarak.
müste'cir (a.i. ecr'den. c. müste'cirîn) 1. isticar eden, kira ile tutan [bir şeyi]. 2. kiracı, (bkz. mükterî).
müstecîr (a.s. civâr'dan) isticâre eden, aman dileyen, himaye bekleyen.
müstecîr-âne (a.f.zf.) müstecîrcesine, aman dileyerek.
müste'ciren (a.zf.) kiracı olarak.
müste'cirîn (a.i. miiste'cir'in c.) l. kira ile tutanlar. 2. kiracılar.
Dostları ilə paylaş: |