Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 18,14 Mb.
səhifə139/189
tarix03.01.2019
ölçüsü18,14 Mb.
#89926
1   ...   135   136   137   138   139   140   141   142   ...   189

rehâvî (f.i.) müz. Türk müziğinde bir mürekkep makam olup en eski terkiplerdendir. Makam, beyâtî ve rast dizilerinden mürekkeptir. Dizisi inici-çıkıcı olarak seyreder. Rast ile rast (sol) perdesinde kalır. Güçlüler birinci derecede her iki makamın da güçlüsü bulunan neva (re), ikinci derecede de beyâtî'nin durağı olan dügâh (la) dır. Rast'ın (si) koma bemolü ile (fa) bakıyye diyezi arızalarını alarak donanır. Beyâtî için fa bekar yapılır, [kelimenin aslı"rühâvî" dir].

rehâvî-gerdâniyye (f.b.i.) müz. Türk müziğinin zamanımıza numunesi kalmamış en az altı asırlık bir mürekkep makamıdır, [aslı"rühâvî-gerdâniyye" dir].

rehâvî-geveşt (f.b.i.) müz. Türk müziğinin en az altı asırlık, zamanımıza numunesi kalmamış bir mürekkep makamıdır, [aslı"rühâvî-geveşt" dir].

rehâvî-mâye (f.b.i.) müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış nümunesi yoktur, [aslı"rühâvî-maye" dir].

rehâvî-nevrûz (f.b.i.) müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış nümunesi yoktur, [aslı rühâvî-nevrûz" dur].

rehâvî-selmek (f.b.i.) müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış nümunesi yoktur, [aslı"rühâvî-mâye" dir].

rehâvî-şehnâz (f.b.i.) müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış nümunesi yoktur, [aslı"rühâvî-şehnâz" dır].

rehâ-yâb (f.b.s.) kurtulan, kurtulucu; yolcu olan.

rehâ-yâfte (f.b.s.) kurtulmuş.

rehâyî (f.i.) kurtulma, (bkz: necat, halâs).

rehb (a.i.). (bkz. reheb).

rehbân (a.s.c. rehâbîn, rehâbine) çok korkak [kimse].

rehbâniyyet (a.i.) rahiplik, keşişlik, (bkz: ruhbâniyyet).

reh-ber (f.b.s. ve i.) yol gösterici, kılavuz, (bkz: delîl).

rehber-i deryâ limanların, kıyıların durumlarını, akıntıları, gemilerin seyriyle ilgili her türlü bilgiyi içine alan kitap.

rehber-i hürriyet ikinci Meşrutiyet'ten önce II. Abdülhamit idaresine karşı ayaklanarak arkadaşlarıyla beraber Makedonya'da dağa çıkan kolağası Resneli Niyazi'nin yanında gezdirdiği geyik. [Niyazi hâtıralarında bu geyiğin Allah tarafından gönderilen yol gösteren kutsal bir yaratık olduğunu ileri sürer].

reh-berî (a.i.) 1. kılavuzluk, (bkz: hidâyet, hüdâ). 2. yolgöstericilik, kılavuzluk.

rehbet (a.i. rehb'den. c. rehbât) korku, çekingenlik, yılgınlık.

reh-dan (f.b.s.) ; yol bilen.

reheb (a.i.) korku, (bkz: havf, hirâs, ters).

rehebân (a.i. râhib'in c.), (bkz. ruhbân).

rehbeten (a. zf.) korka korka, çekingenlikle.

rehc (a.i.) 1. toz. (bkz: gubâr). 2. s. fitne.

rehd (a.i.) bastırarak ezme.

rehebât (a.i. rehbet'in c.) korkular, çekingenlikler, yılgınlıklar.

rehf (a.i.) bilemek, keskinletmek.

reh-güzâr (f.b.i.) geçit, geçecek yol.

reh-güzâr-ı kalb kalb geçidi; gönül yolu.

reh-güzer (f.b.i.). (bkz. reh-güzâr).

rehîde (f.s.) dert ve sıkıntıdan kaçmış olan.

rehîn, rehine (a.s. rehâin) rehin edilmiş; bir şeye garanti olarak tutulmuş.

rehk (a.i.) 1. yürüme. 2. arkadan yetişip yaklaşma. 3. kötü şeylere düşkünlük. 4. şaşa kalma.

rehket (a.i.) zayıflık, güçsüzlük, kuvvetsizlik.

rehl (a.i.) hek. 1. doğumdan önce gelen sarı bir su. 2. doğumda, çocuğun içinde yüzdüğü mayi, amniyus mayii.

gışâ-i rehl amniyus zarı, doğumda çocuk ile içinde yüzdüğü mâyiin iç mahfazası.

rehle (a.i.). (bkz. rehlet).

rehlet (a.i.) şişme, şişkinlik.

rehmet (a.i.) rahmet, yağmur.

rehn (a.i.c. rihân, rühûn, rühn, rühün) tutu, ödünç alınan eşya, para karşılığında gösterilen şey, ipotek.

rehn-i müsteâr fık. birinin malını ödünç alıp kendisinin izniyle rehin etme.

reh-neverd (f.b.i.) "yol tutan, yola çıkan" yolcu, (bkz: rah-neverd, ibn-üs-sebîl, reh-rev).

reh-nişîn (f.b.i.) (bkz: râh-nişîn).

reh-nişîn (f.b.s.) 1. yolun üzerinde oturan. 2. yolcu. 3. çerçi, gezici esnaf. 4. bir köprü başında oturup gelen gidenden vergi alan kimse. 5. serseri. 6. hırsız.

reh-nümâ (f.b.s.) yol gösteren, kılavuz, (bkz: delîl, râh-ber, râh-nümâ).

reh-nümûn (f.b.s.). (bkz: reh-nümâ).

reh-nümûnî (f.b.i.) kılavuzluk, (bkz: hidâyet, hüdâ).

reh-peymâ (f.b.s.) yol ölçen.

reh-peymâyî (f.b.i.) yolculuk.

reh-rev (f.s.) yola giden, yolcu, (bkz: ibn-üs-sebîl, râh-rev, reh-neverd, reh-revân).

reh-revân (f.b.s.) yolcular, yola gidenler, (bkz: reh-rev).

reh-revân-ı ezel Allah'ın sevgili kulları.

reh-revân-ı gerdûn yedi seyyare (gezegen).

reh-revân-ı sefer gece gündüz ibadet eden kimseler.

reh-revân-ı tarîkat dervişler.

reh-revî (f.b.i.) yolculuk.

rehs (a.i.) bir şeyi ayakla çiğneyerek ezme.

reht (a.i.c. erhât) 1. cemaat, kalabalık. 2. kabîle.

reh-vâr (f.b.i.). (bkz. râh-vâr).

reh-yâb (f.b.s.) yolunu bulabilen; girebilen.

reh-zen (f.b.i.) yol kesen. (bkz: kutta-i tarîk, râhzen).

reh-zenî (f.b.i.) haydutluk, hırsızlık.

reîs (a.s.) baş, başkan. (bkz: re's).

reîs-i kabîle kabîle reisi.

reîs-i şâirân şâirlerin başı.

reîs-ül-ulemâ Rumeli kazaskerliği yapmış olanların en kıdemlisi.

reîs-i vükelâ (vekillerin başı) başvekil (başbakan).

reîs-ül küttâb eskiden Osmanlı hariciye vekillerinin ünvanı.

rekabet ("ka" uzun okunur, a.i.) 1. gözleme, gözetleme. 2. rekîbolma hâli, birbirini çekememe. 3. kıskanma. 4. benzerleriyle yarışa çıkma, fr. concurrence.

rekaik ("ka" uzun okunur, a.s. rakîk, rakîka'nın c.) ince nâzik olan şeyler.

rekâket (a.i.) 1. gevşeklik, zayıflık, dermansızlık. 2. ed. sözün kusurlu, bağlantısız olması ["selâset" in zıddı]. 3. kekemelik, pepemelik, tutukluk

rekânet (a.i. rekn'den) ağırbaşlılık; gururluluk.

rek'at (a.i.c. rekeât) namazda bir kıyam (ayakta durma), bir rükû (ayakta iken eğilme) ve iki sücûd (yere kapanma) dan ibaret hareket, [aslı: beli eğip yüzüstü kapanmaktır; "rük'at" okunuşu da vardır].

rek'at-i sâniye ikinci rek'at.

rek'at-i ûlâ birinci rek'at.

rek'ateyn (a.i.c.) iki rek'at.

rekayık ("ka" uzun okunur, a.s. rakîk, rakîka'nın c.), (bkz. rekaik).

rekb (a.i. râkib'in c.) 1. süvari takımı, atlılar alayı. 2. müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış nümunesi yoktur.

rekb-i nevrûz müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış nümunesi yoktur.

rekd (a.i.) kımıldamama, durgun ve sessiz olma.

rekeât (a.i. rek'at'ın c.) rekâtlar.

rekîk (a.s. rekâket'den) kekeme, pepeme, tutuk; kusurlu.

rekîk-ül-lisân dili tutuk.

rekîke (a.s. rekâket'den) ["rekîk" in müen.]. (bkz: rekîk).

rekîn (a.s.) 1. gururlu, ağırbaşlı. 2. yüksek, (bkz: âlî, bülend). 3. i. erkek adı.

rekîne (a.s.) ["rekîn" in müen.]. (bkz: rekîn).

rekîz (a.s. rekz'den) 1. gizli, gömülü [define]. 2. sağlam, adamakıllı.

rekm (a.i.) yığma, biriktirme.

reks (a.i.) geri döndürme, çevirme, (bkz: redd).

rekûb, rekûbe (a.i.) binek hayvanı, (bkz: matiyye).

rekud ("ku" uzun okunur, a.s.) uyumuş, (bkz: hâbîde).

rekz (a.i.) yere saplama, dikme, kurma.

rekz-i hiyâm çadır kurma.

rekz-i alem bayrağı bir yere dikme.

rekz (a.i.) l. tepme, tepinme.

rekz-i arz toprak üzerinde tepinme. 2. hayvanı yürütmek, koşturmak için tepme.

rem (f.i.) 1. ürkme. 2. titreme, (bkz: ra'şe). 3. sürü.

remâd (a.i.) kül.

remâd-ı bürkânî jeol. yanardağ külü.

remâdet (a.i.) insan veya hayvan kırımı.

remâdî, remâdiyye (a.s.) 1. küle mensup, kül ile ilgili. 2. kül renginde olan, gri.

remân (f.i.) sürü.

reme (a.s.) ürken, ürkek, (bkz: remende).

esb-i reme ürkek at.

reme (f.i.) 1. sürü. 2. asker taburu ve insan kalabalığı. 3. (h.i.) [büyük "R" ile] Ülker yıldızı.

remed (a.i.) göz ağrısı, göz ağrıması. (bkz: sâd).

remed-i mütekayyih hek. irinli göz nezlesi.

remel (a.i.). (bkz. bahr-i remel).

remel-i kasîr müz. vaktiyle Türk müziğinde kullanılmış bir usul olup zamanımıza nümunesi kalmamıştır.

remel-i tavîl müz. vaktiyle Türk müziğinde kullanılmış bir usul olup, zamanımıza kalmış nümunesi yoktur.

remende (f.s.) ürkücü, ürkek, (bkz: remân).

remes (a.i.c. ermâs) sal.

rem-gerde (f.b.s.) 1. ürkmüş, ürkek. 2. titremiş, (bkz: mürteiş).

remîde (f.s.) ürkmüş, korkmuş.

remîm, remîme (a.s.) çürümüş, çürük [en çok kemiğin, bilhassa ölmüş insan kemiğinin sıfatıdır].

azm-i remîm çürümüş kemik,

izâm-ı remîme çürümüş kemikler, (bkz: rüfât).

reml (a.i.c. rimâl, c.c. erâmil) 1. kum. (bkz: rîg). 2. bir takım nokta ve çizgilerle kayıptan haber verme dolandırıcılığı, remil.

remm (a.i.) onarma.

remmâh (a.s.) mızrakçı, süngücü.

remmâl (a.s.) remil döken, fal açan, kayıptan haber vermek iddiasında bulunarak dolandırıcılık eden [adam].

remmâniyye (a.i.). (bkz. rümmâniyye).

remmâz (a.s. remz'den) işaretlerle konuşan.

rems (a.i.c. rumûs) sin, mezar, kabir, (bkz: gûr1, medfen, merkad).

remy (a.i.) atma, tüfek atma. (bkz: endâht).

remz (a.i. rümûz, rümûzât). 1. işaret, işaretle anlatma, (bkz. îmâ). 2. gizli ve kapalı bir surette söyleme. 3. müz. müzikte perdelerin veya aralıkların yerine, onları anlatmak üzere kullanılan işaretler.

remz-âşnâ (a.f.b.s.). (bkz. remz-şinâs).

remzî, remziyye (a.s.) 1.remze mensup, remiz ile ilgili. 2. i. [birincisi]erkek, [ikincisi] kadın adı. 3. mant. simgesel, fr. symbolique.

remz-şinâs (a.f.b.s.) 1. gizli kapaklı anlatılan şeyleri ve işaretleri bilen. 2. bir maksat anlatan resim, şekil ve saire. (bkz.muamma).

renânet (a.i.) inleme, sesle inleme.

renc (f.i.) 1. ağrı, sızı. 2. zahmet, eziyet, sıkıntı.

bî-renc sıkıntısız, kolayca.

renc-i sefer sefer zahmeti; yolculuk meşakkati. 3. hışım, öfke, gazab.

renc-ber (f.b.i.) rençper, ırgat, [renc sıkıntı + ber çeken = sıkıntı çeken, meşakkatli, ağır işlerde bulunan].

rence (f.i.). (bkz. rencûr).

rencîde (f.s.) incinmiş, kırılmış.

rencîdegî (f.i.) l. incinmiş, hatırı kırılmış olma, güceniklik. 2. kederlilik, dertlilik. (bkz. âzürdegî, rencûrî).

rencîde-hâtır (f.a.b.s.) hatırı kırılmış, gücenmiş. (bkz. âzürde-hatır).

renciş (f.i.) inciniş, sızlanış, eziyet veriş; azar; keder.

rencûr (f.s.) sıkıntılı, incinmiş; rahatsız, hasta, dertli.

dil-i rencûr incinmiş, hasta gönül, bkz: âzürde.

rencûrî (f.i.) incinmiş olma, rahatsızlık, dertlilik, hastalık. (bkz: rencîdegî, âzürdegî).

rende (f.i.) rende.

rendîde (f.s.) rendelenmiş.

reng (f.i.) 1. renk. (bkz: levn). 2. müz. türlü sazların ses benzerliği; meselâ nefesli sazlardan flüt ile trombon ayn ayrı reng arzederler. Ney ile girift yakın rengde sese mâliktirler. Soprano, alto v.b. klarnetler, aynı rengin nüanslarıdır. 3. hîle, oyun. 4. suret, şekil. 5 . iskanbil kâğıdı üzerindeki dört değişik işaret olup genellikle iki renkten oluşur kırmızı ve siyah.

reng-i dil müz. Türk müziğinde bir makam. Muasır müzisyenlerden mühendis Hâlis Bey tarafından nev-eser makamının bir derece pesti olan acem-aşîran (fa) perdesindeki şeddine verilmiş isimdir. Güçlü, beşinci derece olan çargâh (do) dır. Donanımına "si" ve "mi" koma, "la" ve "re" bakıyye bemolleri konulur. İnici-çıkıcı olarak seyreder. Dizisi gizli mü-tenâfir'dir (niseb-i şerife sayısı6). Orta sekizlisindeki sesleri, pestten tîze doğru olmak üzereşöylediracem-aşîran, rast, zengûle, segah, çargâh, hicaz, dik-hisar ve acem.

reng-âmîz (f.b.s.) renk renk, türlü renkli. (bkz: mülevven).

reng-â-reng (f.b.s.) çeşit çeşit, renkli. (bkz: gûnâ-gûn, mülevven).

reng-â-reng-i âheng ahengin bin bir türlü renkleri.

reng-âver (f.b.s.) hîleci, dalavereci. (bkz. haddâ', hayyâl).

rengîn (f.s.) 1. renkli, parlak renkli; boyalı, (bkz: mülevven). 2. güzel, lâtif, hoş. 3. süslü. 4. i. kadın adı.

rengîn-ter (f.b.s.) fazla renkli, güzel renkli.

reng reng (f.s.) çok renkli, her renkten olan.

reng-rez (f.b.i.) 1.boyacı. 2. mec. meyhaneci.

renîn (a.i.) 1. haykırma, bağırma. 2. inilti, inleme.

rennân (a.s.) çok ses çıkaran, inleyip duran; çınlayan, (bkz: tanîn-endâz, tannân).

re's (a.i.) 1. baş, kafa. (bkz: ser).

ale-r-re's bâşüstüne.

bi-re'sihi kendi başına; başlı başına.

maskat-i re's bir kimsenin doğduğu yer, vatan. 2. baş, başkan.

re's-i cumhûr cumhurreisi, cumhurbaşkanı.

re's-i kâr iş başı, devleti idare mevkii. 3. baş, başlangıç.

re's-i sene-i efrenciyye (efrencî senenin başı) l Ocak. [bugünkü Türk takvimine göre de l Ocak].

re's-i sene-i hicriyye (hicrî senenin başı) l Muharrem.

re's-i sene-i mâliyye (mâlî seneni başı) l Mart.

re's-i sene-i mîlâdiyye (mîlâdî senenin başı) l veya 14 Ocak.

re's-i sene-i rûmiyye (rûmî senenin başı; Garplı Efrencî takvimini kabul etmemiş olan Şark Hıristiyanlan için) l Ocak. [bugünkü Türk takvimine göre 14 Ocak]. (Türklerde re's-i sene-i rûmiyye "= rûmî sene başlangıcı"l Mart idi).

re's-ül-hikmeti mahâfet-ullah veya mahabbet-ullah hikmetin (düşüncenin) başı, Allah korkusudur veya sevgisidir. 4. coğr. burun. 5. uç, tepe.

re's-i cebel dağ doruğu. 6. koyun, keçi gibi canlı hayvan. 7.anat. baş. 8. geo. tepe.

re's-i mahrût geo. piramitin tepesi, doruğu. 9. bot. nebatların (bitkilerin) kökten en uzak olan noktası.

re's-i uzv-ı te'nîs bot. dişicik başı, tepecik, fr. stigmate.

-res (f.s.c.-resân)"erişen, yetişen, ulaşan"mânâlarıylabirleşikkelimeler yapar.

dest-res el yetiştirici, elli, isteğine ulaşan.

feryâd-res feryâde yetişen.

nev-res yeni yetişme.. gibi.

-resâ (f.s.) yetişen, yetiştiren, erişen.

müjde-resâ müjde yetiştiren, müjdeci.

nâ-resâ yetişmez, elvermez.

resâil (a.i. risâle'nin c.) 1. mektuplar. 2. küçük kitaplar. 3. mecmualar, dergiler.

resâlet (a.i.) 1. (bkz: risâlet). 2. deveyi eşkin yürütme. 3. saçı salıverme.

-resân (f.s. -res'in c.) "erişenler, yetişenler, ulaşanlar" mânâlarıyla birleşik kelimeler yapar

şeref-resân şerefe ulaşanlar.. gibi.

resâne (f.i.) 1. hasret, (bkz: iştiyak, tahassür). 2. teessüf, (bkz: telehhüf).

resâne-hâr (f.b.s.) hasret çekici.

resânende (f.s.) getirici, ulaştıncı.

resâset (a.i.) eskilik, köhnelik, yıpranmış olma.

resâtîk (a.i. rustâk'ın c.) köyler. [Farsçadan Arapçaya geçmiştir].

resâye (a.i.) ağıtlama.

resâyi' (a.i. resîa'nın c.) kabaralar, kabara gibi bir yere konulan süsler.

resed (f.i.) lâyık, (bkz: cedîr, çespân, seza, şayan, şâyeste).

resen (f.i.) ip, urgan, halat, (bkz: habl).

re'sen (a.zf.) kendi kendine, kendi başına, kimseye danışmadan, (bkz. müstakill).

re'sen mukabil zâviye geo. ters açı, fr. angle oppose par le sommet.

resen-bâz (f.b.s.) "iple oynayan" ip canbazı.

resen-bend (f.b.s.) halat atmış, bağlı.

resîa (a.i.c. resâyi') kabara, kabara gibi bir yere konulan süs.

resîd (f.fi.) 1. yetişti, erişti. 2. i. alınan bir paranın iadesiyle kaydının silinmesi, hesabının hükümsüzlüğüne dâir edilen işaret [resîden mastarından]. 3. maliyede kayıtlı paranın tahsil edilmesi. 4. hesabın kapatılması. 5. açık veya kapalı arttırmanın sona ermesi.

resîde (f.s.c. resîdegân) erişmiş, yetişmiş, olgunlaşmış.

nâ-resîde erişmemiş, pişmemiş, körpe.

nev-resîde 1) yeni yetişmiş; 2) genç.

resîde-i hitâm hitâma ermiş, bitmiş.

re'sikâr (a.f.b.i.) iktidar mevkii, iş başı, devleti idare mevkii.

resîl (a.i.c. füsül, rüselâ) elçi. (bkz: resul).

resîs, resîse (a.i.) hek. hastalık başlangıcı.

resîs, resîse (a.s.) eskimiş, yıpranmış, eski, köhne.

resiyy (a.s.) 1. hayırda veya şerde ısrar eden, direnen. 2. çatıyı ayakta tutan direk.

resm (a.i.) 1. yazma, çizme; desen, pentür. 2. eser, iz, nişan, alâmet. 3. suret. 4. tertip, plân, taslak.

resm-i maktû' mat. yanay, f r. profil. 5. resim, fotoğraf resmi. 6. tarz, üslûp. 7. âdet, usul; tavır, davranış.

resm-i kadîm eski usul.

resm-i nev yeni tarz, yeni usul. 8. alay, tören, (bkz: merasim).

resm-i geçit geçit resmi, geçit töreni.

resm-i güşâd, -i iftitâh açılış töreni.

resm-i selâm selâm resmi, askerî protokola göre yapılan tören. 9. s. resmî

Min-gayr-i resm resmî olarak, özel olarak. 10. vergi.

resm-i gümrük gümrük vergisi.

resmen (a.zf.) 1. resmî olarak, devlet adına, devlet tarafından. 2. âdet yerini bulsun diye; nezâket îcâbı olarak, görünüşte. 3. bile bile, isteye isteye. 4. kat'î olarak, anlaşıldığına göre. 5. usulünce, usûlüne göre.

resmî, resmiyye (a.s.c. resmiyyât) 1. devlet tarafından veya devlet adına olan. 2. alayla, merasimle olan. 3. resme, yazıya, çizgiye ait. 4. çok ciddî, çok sert. 5. teklifli.

gayr-i resmî resmî olmayan.

nîm-resmî yarı resmî, bir dereceye kadar resmiyeti olan.

sûret-i resmiyyede resmî olarak.

hâ-i resmiyye kelimenin sonunda olup fetha (üstün)yı sağlamlaştıran he. [bende kelimesindeki he gibi.].

resmiyyât (a.i.c.) resmî olan, husûsî olmayan işler.

resmiyyet (a.i.) 1. resmîlik. 2. ciddîlik, teklifli olma hâli.

ress (a.i.) 1. içi taşla örülmüş kuyu. 2. Semûd kavminin peygamberleri Hanzale bin Safvan'ı içine attıkları kuyu.

Benî ress, Eshâb-ür-ress Semûd kavmi.

ressâm (a.i. resm'den) resim yapan, resim çizen san'atkâr; artist; desinatör; illüstratör.

reste (f.s.c. restegân) kurtulmuş.

restegân (f.s. reste'nin c.) kurtulmuş olanlar.

rest-gâr (f.b.s.) kurtulucu, kurtulan.

rest-gârî (f. b. i.) kurtulma. (bkz: halâs, necat).

resûl (a.i.) 1.elçi. 2.peygamber, yalvaç. (bkz: mürsel, resîl, nebî).

Resûl-i Ekrem Hz. Muhammed.

Resûl-ullah Hz. Muhammed. 3. huk. tasarrufta hakkı olmaksızın birinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse.

re's-ül-mâl (a.b.i.) anapara, fr. capital. (bkz. sermâye).

resy (a.i.) ağıt ağlama.

resye (a.i.) hek. romatizma.

resye-i adaliyye hek. adale romatizması.

resye-i mafsaliyye hek. mafsal romatizması.

resye-i cenbiyye hek. satlıcan, zatülcenb.

reşâd (a.i.) 1. manevî doğru yolu bulup o yola girme, hak yolunda yürüme. 2. Sultan Reşad adına basılan altın. 3. erkek adı.

reşâdetlü (a.s.) şeyhler, [tahsîsen çelebiler] hakkında kullanılan resmî lâkab.

reşâkat (a.i.) 1. bel inceliği. 2. davranma ve kımıldanıştaki hoşluk ve incelik.

reşâş, reşâşe (a.i.) çisenti, serpinti, toz gibi ince yağmur.

reşâşe-pâş (a.f.b.s.) serpinti saçıcı.

reşehât (a.i. reşha'nın c.) sızıntılar, damlalar.

reşehât-ı kalem (kalem damlaları, sızıntıları) kalemden dökülen fikir mahsulü.

reşehâtü ayn-il-hayât İran'ın büyük mutasavvıf şâirlerinden Molla Hüseyin Kâşifî'nin evliya menâkıbına ait eserinin adı.

reşen (i.) Yeniçeri mevâcibinin üçüncü üç aylığı.

reşf (a.i.) suyu emerek içme, suyun emilerek içilmesi.

reşh (a.i.) sızma, sızıntı, terleme, (bkz: tereşşüh).

reşha (a.i.c. reşehât) hek. sızıntı, damla, fr. transsudat.

reşha-feşân (a.f.b.s.) damla

reşha-pâş (a.f.b.s.) damla saçan, saçıcı.

reşha-rîz (a.f.b.s.) damla döken, dökücü.

reşha-yâb (a.f.b.s.) sızıntı bulmuş.

reşîd (a.s. rüşd'den) 1. doğru yol tutan. 2. iyi hareket eden, akıllı. 3. ergin, (bkz: âkil, bâliğ). 4. i. erkek adı. [mürşid "doğru yolu gösteren" mânâsına Allah sıfatlarındandır]. (müen. "reşîde" kadın adıdır).

reşîdiyye (a.s.) 1. reşid olanla ilgili. 2. i. nişasta ve şekerle yapılan bir çeşit tatlı.

reşîh (a.i.) ter. (bkz: arak).

reşîk (a.s.) boyu uzun ve biçimli olan [adam]. (bkz. bülend-kadd, serv-endâm).

reşk (f.i.) 1. kıskanma, hased günü. 2. s. kıskanılmış.

reşk-i âlem herkesi kıskandıracak kadar üstün durumda olan.

reşk-âver (f.b.s.) hasede düşüren, kıskanmayı uyandıran.

reşk-endâz (f.b.s.) gıpta ettirici, imrendirici.

reşk-engîz (f.b.s.). (bkz: reşk-âver).

reşkîn (f.s.) hasetçi, kıskanç.(bkz. hâsid, hasûd).

reşk-sâz gıpta saçan, gıpta ettiren.

reşş (a.i.) 1. serpme, püskürtme. 2. serpinti yağmur, çisenti.

retâim (a.i. retîme'nin c.) bir şeyi hatırlamak üzere parmağa bağlanan iplikler, (bkz: ritâm).

retel (a.s.) hoş, muntazam; gönül çeken.

retîme (a.i.c. retâim) bir şeyi hatırlamak üzere parmağa bağlanan iplik.

retk (a.i.) yırtığı ve yarığı yapıştırıp tamir etme.

retk ü fetk iyi idare etme.

retk ü fetk-i umûr işleri iyi idare etme.

retka' ("ka" uzun okunur, a.i.) üreme organında cimağa manî olacak surette bitişiklik olan [kadın].

retm (a.i.) bot. katırtırnağı.

retme (a.i.). (bkz. retîme).

retve (a.i.) adım. (bkz: hatve).

-rev (f.s.) "giden, yürüyen" mânâları ile birleşik kelimeler yapar.

âheste-rev ağır giden.

pîş-rev önden giden, (bkz: pîş-dâr).

tîz-rev çabuk giden.. gibi.

kalem-rev bir kimsenin sözünün veya bir hükümdarın emrinin geçtiği yer.

rev' , rev'a (a.i.) 1. korku, (bkz: havf, hirâs). 2. halecan.

revâ (f.s.) yakışır, uygun, yerinde. (bkz: ahrâ, cedîr, ecder, hariyy, lâyık, şâyân, şâyeste).

revâbıt (a.i. râbıta'nın c.) 1. bağlar. 2. münâsebetler, ilgiler. 3. bağlılıklar. 4. tertipler, sıralar, usuller, düzenler.

revac (a.i.) 1. sürüm, geçerlik. 2. kıymet, değer.

bî-revâc sürümsüz, itibarsız.

revâc-dâr (a.f.b.s.) revaçlı, sürümlü, itibarlı [mal].

revâ-dâşte (f.b.s.) uygun bulmuş.

revâfız (a.i. râfızâ'nın c.) Şîa mezhebinin ifrata kaçan koluna mensup kimseler.

revâh (a.i.) 1. bir şeyi elde etmeden doğan neşe. 2. güneş battıktan sonra gece oluncaya kadar geçen zaman.

revâhî (a.i. râhiye'nin c.) bal arıları.

revâhil (a.i. râhile'nin c.) 1. yük develeri. 2. yük hayvanları.

revâid (a.i. râide'nin c.) gürleyen bulutlar.

revâk (a.i.c. ervika) 1. üstü örtülü, önü açık yer. 2. kemeraltı; sundurma; saçak altı;çardak.

revâk-ı bî-sütûn gökyüzü.

revâk-ül-ayn kaş.

revâk-ül-leyl gecenin öncesi.

revâkıyyûn (a.i.c. eski Yunan feylesoflarından bir fırkanın adı, stoa'cılar, fr. Stoiciens. [Zenon adında bir feylesofun, kapılarından birinin revâkı altında ders vermesinden kinaye olarak takılan bir ad].

revâkî (a.s.c. revâkıyyûn) 1. revâka ait, revâkla ilgili. 2. i. Zenon yolunda olan feylesof, stoacı.

revâkid (a.s. râkid'in c.) duran, durgun olan şeyler.

revâkiyye (a.i.) fels. Zenon felsefesinin adı, stoa'cılık. fr. portique, stoieisme.

revân (f.s.) l. yürüyen, giden, akan, su gibi akıp giden [söz].

âb-ı revân akar su. (bkz: mâ-i cârî).

taht-ı revân tahtaravan. (bkz: mahfe). 2. i. ruh, can; nefs-i natıka.

revân-ı pâk temiz ruh. 3. i. müz. vaktiyle Türk müziğinde kullanılıp zamanımıza nümunesiintikal etmemiş usullerden biri. 4. hemen, derhal ["Su gibi ezberlemiş okur revân / Mâcera-yı dehri her dem sû-be-sû"].

revân-bahş, revân-bahşâ (f.b.s.) canlandırıcı, can bağışlayıcı.

revâne (f.s.) giden, yürüyen.

revânegî (f.i.) 1. yürüme, gitme. 2. alema [su ve benzer şeyler].

revânî (f.s.) 1. revaçlı, rağbetli, değerli. 2. o. revani tatlısı, (bkz: revganî).

revânî-furûş (f.b.i.) revani satan, revanici.

revâsî (a.i. râsiye'nin c.) büyük dağlar.

revâsib (a.i. rüsûb'un c.) tortular.

revâsib-i remliyye kum tortulan.

revâtib (a.i. râtibe'nin c.) 1. vazifeler. 2. maaşlar.

revâyih (a.i. râyiha'nın c.) kokular, (bkz: fevâyih). [aslı "revâih" dir].

revâzin (a.ve f.) revzen'in c.) pencereler.

revende (f.s.) 1. gidici, giden. 2. çok yürüyen.

âyende vü revende gelen giden.

revende-gân (f.i. revende'nin c.) gidenler, yürüyenler.

revendegân-ı âlem gezenler, gezginler; astr. yedi gezegen.

revendiyye (a.i.) bot. Karabuğdaygiller.(bkz: râvendiyye).

revgan (f.i.) 1. yağ.


Yüklə 18,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   135   136   137   138   139   140   141   142   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin