terkîn (a.i.) belli bir yerde ve saatte buluşma sözleşmesi, (bkz. mîkat).
terkis (a.i. raks'dan) raksettirme, oynatma, oynatılma, (bkz: tel'îb).
terkiş (a.i.c. terkişât) ed. kelimeyi süsleme, güzelleştirme.
terkişât (a.i. terkiş'in c.) ed. kelimeleri süslemeler, güzelleştirmeler.
terkîz (a.i. rekz'den) dikme, (bkz: rekz).
terkova (a.i.) anat. köprücük kemiği, fr. clavicule.
termîd (a.i. remâd'dan) l. yakma, kül hâline getirme. 2. nebatî maddeleri ayırmak için uzvî bir cismi yakma.
termîm (a.i. remm'den. c. termîmât) 1. tamir etme, onarma. 2. hek. iyi etme [kırık kemiği-].
termîmât (a.i. termîm'in c.) 1. tamir etmeler, onarmalar. 2. hek. iyi etmeler [kınk kemikleri-].
ter-mizâc (f.a.b.s.) alıngan, pek çabuk alınan, buluttan nem kapan.
terniyân (f.i.) ince çit veya sazdan örme sepet, (bkz: terînân, teryân).
ter-pûş (t.f.b.i.) püsküllü, fese benzer bir çeşit başlık.
terrâs (a.s.) kalkancı, kalkan kullanan.
ters (f.i.) korku, (bkz: bîm, havf, hirâs).
tersâ (f.i.c. tersâyân) Hıristiyan, (bkz: îsevî, Nasrânî).
tersâ-beçe (f.b.i.c. tersâ-beçegân) 1. Hıristiyan çocuğu. 2. tas. mürşid-i kâmil.
tersâ-beçegân (f.b.i. tersâ-beçe'nin c.) Hıristiyan çocukları.
tersân (f.s.) korkan, korkak, (bkz: hâif).
tersân tersân (f.zf.) korka korka, korkarak.
tersâyân (f.i. tersâ'nın c.) Hıristiyanlar.
ters-engîz (f.b.s.) korku veren, korkutan.
tersî' (a.i.c. tersîât) 1. mücevherler kakarak süsleme; oymacılık, fr. marqueterie. 2. ed. iki fıkranın kelimelerini vezin ve kafiyece denk getirme "Münhasırdır sözlerim evsâfına / Muntazırdır gözlerim eltâfına." gibi.
tersîb (a.i. rüsûb'dan. c. tersîbât) tortuyu dibine çöktürme, tortusunu durultma.
tersîbât (a.i. tersîb'in c.) tortuyu dibine çöktürmeler, tortusunu durultmalar.
tersîl (a.i. resl'den). (bkz. tertîl), gerek yazı, gerekse konuşma dilinde ağırbaşlı bir üslup kullanma.
tersîm (a.i. resm'den. c. tersîmât) resmetme, resmedilme, resmini yapma, yapılma, resmini çizme, çizme.
tersîm-i harîta haritasını çizme.
tersîm-bi-z-ziyâ', tersîm-bi-ş-şems fotoğraf.
tersîmât (a.i. tersîm'in c.) resmetmeler, resmedilmeler, resmini yapmalar, çizmeler.
tersîmî (a.s.) çizmekle, resmini yapmakla ilgili, fels. çizgeli, fr. graphique.
ters-nâk (f.b.s.) korkan, korkak, (bkz: hâif).
terşîf (a.i. reşf’den) yudum yudum içme, yudumlama.
terşîh (a.i. reşh'den. c. terşîhât) 1. süzme, sızdırma, (bkz: irtişâh). 2. besleyip terbiye etme. 3. ed. sözü özlü söyleme san'atı.
terşîş (a.i. reşş'den) serpme, saçma.
tertîb (a.i. rütûb'dan. c. tertibat) 1. dizme, sıralama, hazırlama, düzene koyma. 2. [matbaa işlerinde] dizgi. 3. sıra, dizi, düzen. 4. reçete. 5. top. geo. bir düzlem üzerinde birbirine dik olarak tasavvur edilen kemiyyât-ı vaz'iyye (koordine eksenleri, absis-ordine) mihverlerinden ufuk hattına paralel olana aynı düzlem üzerindeki bir noktadan indirilmiş dikmenin uzunluğu, [topografyada bu sistem 90 derece farklı olduğundan geometrinin tertibi topografyanın faslası olur. (top. da, geom.nin aksine x. yerine y., y. yerine x. ekseni alınır)] fr. ordine.
tertîb-i sehvî yanlış dizgi [matbaacılıkta]. 6. ed. fikrin ve ifâdenin sıralanması, hâdiselerin oluş tarzına göre anlatılması.
tertîbât (a.i. tertîb'in c.) 1. düzen, düzenleme. 2. karşılayıcı hazırlıklar.
tertîbiyye (a.i.) harf dizme ücreti [matbaacılıkta-].
tertîb-kerde (a. f.b.s.) tertîbedilmiş, düzenlenmiş.
tertîb-sâz (a.f.b.s.) tertîbeden, düzenleyen.
tertîb-sâzî (a. f. b. i.) tertîbedicilik, düzenleyicilik.
tertîl (a.i.) yoluyla, usulüyle okuma. (bkz: tersîl).
tertîl-i Furkan-ı azîm-üş-şân Kur'ân-ı kerîm'i usûlüne, kaidesine göre okuma.
ter ü tâze (f.b.s.) pek lâtif, pek körpe.
tervend (f.i.) turfanda meyve.
tervîc (a.i. revac'dan. c. tervîcât) 1. kıymet ve itibârını artırma. 2. geçirme, (bkz: infâz). 3. tutma, destekleme [bir fikri-].
tervîc-i elfâz ed. kullanılmayan bir kelimenin yeniden öne sürülmesi veya yeni bir kavrama karşılık olarak ortaya atılan bir kelimenin kullanılması.
tervîcât (a.i. tervîc'in c.) 1. değer ve itibârını artırmalar. 2. geçirmeler. 3. tutmalar, desteklemeler [düşünceleri-].
tervîh (a.i.c. tervîhât) 1. râyiha, koku verme, verilme, kokusunu artırma. 2. rahat-landırma, rahatlandırılma.
Yevm-i tervîh Zilhiccenin sekizinci günü olup arefeden bir gün evveldir. O gün hacılar Mînâ'ya giderler. 3. muz. eskiden çalınan sazlardan biri. [Meragalı Abdülkadir'in oğlu Abdülaziz tarafından îcâdedilmiş olan bu saz, birbiri arkasına konmuş iki kanundan müteşekkil idi].
Tervîh-ül-ervâh (ruhları rahatlandırma) Ahmedî'nin tıbba dâir mesnevî şeklinde yazılmış bir eseri.
tervîha (a.i.c. terâvîh) teravih namazının her dört rek'atı.
tervîhât (a.i. tervîh'in c.) 1. koku vermeler, verilmeler, kokusunu artırmalar. 2. rahatlandırmalar, rahatlandırılmalar.
tervik ("ki" uzun okunur, a.i.) süzme, durultma, saflaştırma.
terviye (a.i. reyy, riyy ve rivâ'dan) 1. iyiden iyiye, derin derin düşünme. 2. suya kandırma.
Yevm-i terviye,Yevm-üt-terviye Zilhicce'nin sekizinci günü, arefeden evvelki gün. [hacıların o gün suyu olmayan "Mînâ"ya gittikleri gün olup, gitmezden önce nefisleriyle binek hayvanlarım suya kandırdıkları veya Hz. ibrahim'in kesilme rü'yâsını o gece görüp, gündüz gereği gibi derin derin düşündükleri için bu ad verilmiştir].
teryân (f.i.). (bkz. terînân, terniyân).
ter-zebân (f.b.s.) "yaş dilli" 1. hazırcevap. 2. kalem.
ter-zebânî (f.b.i.) hazırcevaplık.
terzîk (a.i. rızk'dan) besleme, rızık verme.
terzîl (o.i. rezâlet'den. c. terzîlât) rezîl etme, edilme.
terzîliyyât (a.i. terzîl'in c.) rezîl etmek için söylenilen sözler.
tesâbî (a.i.) aşkını meydana vurma.
tesâbuk (a.i. sebk'den) yarış etme. (bkz: müsâbaka).
tesâbür (a.i.) bir şeyi devamlı olarak yapma, bir şeye devam üzere çalışma.
tesâdüf (a.i. sadef’den. c. tesâdüfât). rastgelme, aramadan bulma, rastlantı.
Ale-t-tesâdüf rastlama üzerine.
Bi-t-tesâdüf rastlayarak, aramadan.
tesâdüfât (a.i. tesâdüf’ün c.) rastlamalar, rastlantılar, rastgelmeler, aramadan bulmalar.
tesâdüfen (a.zf.) rastgele. (bkz: tesâdüfî).
tesâdüfî (a.s.) rastgele olan. (bkz: tesâdüfen).
tesâdüfiyye (a.s.) ["tesâdüfi" nin müen.]. (bkz: tesâdüfî).
tesâdüm (a.i. sadm'dan) çarpışma, tokuşma, (bkz: müsâdeme).
tesâfuh (a.i.) elele tutuşma, (bkz: musâfaha)
tesâgur (a.i. sıgar'dan) küçük görünme, küçülme.
tesahhun (a.i. suhûnet'den. c. tesahhunât) ısınma, kızma.
tesahhunât (a.i. tesahhun'un c.) ısınmalar, kızmalar.
tesahhur (a.i. mashara'dan) 1. maskaralanma. 2. zevklenip alay etme. 3. âleme gülünç olma.
tesâhub (a.i. sâhib'den. c. tesâhubât) 1. arkadaşlık etme. 2. sâhib çıkma, koruma.
tesâhubât (a.i. tesâhub'un c.) 1. arkadaşlıklar. 2. sâhib olmalar, korumalar.
tesâhül (a.i. sehl'den. c. tesâhülât) 1. yumuşak muamele etme. 2. kolay görerek ihmâl etme.
tesâhülât (a.i. tesâhül'ün c.) yumuşak muameleler; kolay görüp ihmâl etmeler.
tesakkub (a.i. sakb'dan. c. tesakkubât) delinme; deliklenme.
tesakkub-ı lü'lü' incinin delinmesi.
tesakkubât (a.i.) hek. organizmada bulunan tabîî ve arızî delikler.
tesakkuf (a.i.) 1. bir Hıristiyanın -tahsilini tamamlayarak- papaz olması. 2. binanın tavanlanması.
tesâkul (a.i.) 1. üşenip ağırlaşma, tenbellik etme. 2. savaşa girmeye niyet etmişken oyalanıp geri kalma.
tesâkut (a.i.) birbiri ardına düşme, düşüşme.
tesâluh (a.i.). (bkz. musâlaha).
tesâluh (a.i.) sağır gibi görünme.
tesâlüb (a.i salîb'den) 1. iki şeyin -haç gibi- birbiri üzerine binmesi. 2. hek. sinir ve damarların birbirinin üzerinden çaprazvâri geçmesi.
tesâlüb-i ırkî zool. bir cinsin türlü nesillerini birleştirerek, hayvan yetiştiricilikte o cinsin ıslahına hizmet etme.
tesâlüf (a.i. self’den) iki erkek birbiriyle bacanak veya iki kadın birbiriyle elti olma.
tesâmu' (a.i. sem'den) işitme; kulaktan duyma.
tesâmuh (a.i. semâhat'den. c. tesâmuhât) 1. müsamaha etme, hoş görme, hoşgörü. 2. dikkatsiz, kayıtsız davranma.
tesâmuhât (a.i. tesâmuh'un c.) 1. müsamahalar, hoş görmeler. 2. dikkatsizlikler, kayıtsızlıklar.
tesâmum (a.i. sum'dan) sağırlaşma; sağır görünme.
tesânîf (a.i. tasnif’in c.) kitaplar, eserler, (bkz: tasnîfât).
tesânüd (a.i. sened'den) sosy. dayanışma, fr. solidarite.
tesânüdiyye (a.i.) fels. dayanışçılık, fr. solidarisme.
tesârîf (a.i. tasrîf’in c.) 1. Allah'ın istediği gibi hüküm ve irâdesi.
tesârîf-i dehr dünyâ halleri. 2. gr. tasrifler, çekimler.
tesâru' (a.i.) güreşme, (bkz: musâraa).
tesâruf (a.i.) emir ve hükmetme.
tesâub (a.i.) inat etme; dikbaşlılık etme.
tesâud (a.i. suûd'dan. c. tesâudât) 1. yukarı çıkma, ağma. 2. fiz., kim. süblimleşme, buhar hâline getirilme, fr. sublimation.
tesâudât (a.i. tesâud'un c.) 1. yukarı çıkmalar. 2. fiz., kim. süblimleşmeler, fr. sublimations.
tesâub (a.i.) 1. esneme. 2. gaflette bulunma.
tesâül (a.i. suâl'den) birbirine sorma, soruşturma.
tesâvî (a.i. sevî'den) 1. bir ve müsâvî' (*eşit) olma, beraber ve bir derecede bulunma. 2. sosy. eşitlik.
tesâvî-i kuvâ iki kuvvetin bir raddede bulunuşu, kuvvetlerin müsâvîliği, eşitliği.
tesâvî-i leyl ü nehâr astr. 21 Mart ve 23 Eylülde gece ile gündüzün birbirine eşit olması, gün-tün eşitliği, fr. equinoxe.
tesâvî-i nâkizeyn mant. çatışkı, fr. antinomie.
tesâvî-i şekl kim. eşbiçimlik, fr. isomorphie.
tesâvî-i terkîb kim. izomeri, f r. isomerie.
tesâvîr (a.i. tasvîr'in c.) resimler, tasvirler, (bkz: tasavîr).
tesâyüf (a.i. seyfden) kılıçla vuruşma. (bkz: müsâyefe).
tesbî' (a.i. seb'den) 1. yedileme, yediye çıkarma. 2. ed. evvelden söylenmiş bir manzumenin her beytinin -matla'da her iki mısraı ile aynı kafiyede olmak üzere- beş mısra ilâve edilerek yedi mısrâa çıkarılması.
tesbîan (a.zf) yediye ayırarak, yediye ayırmak suretiyle.
tesbîh (a.i. sebh'den) 1. (c. tesbîhât) "sübhânallah" kelimesini söyleyerek Allah'a ta'zîm etme. 2. tespih, (bkz: sübha).
tesbîhât (a.i. tesbîh'in c.) "sübhânallah" diyerek Allah'ı kutsallaştırmalar.
tesbîhiyye (a.i.) bot. tespihağacıgiller, fr. meliacees, lât. meliaceae.
tesbîk (a.i. sebk'den. c. tesbîkât) eritip kalıba dökme, eritilip kalıba dökülme.
tesbîkât (a.i. tesbîk'in c.) eritip kalıba dökmeler, eritilip kalıba dökülmeler.
tesbîl (a.i. sebîl'den) 1. Allah yoluna bağlama. 2. yola çıkarma, yolcu etme. [asıl mânâsı "bir şeyi Allah için vakfetme ve mubah kılma" dır].
tesbît (a.i. sübût'dan) 1. sağlamca yerleştirme, yerinde oynamaz hâle sokma. 2. bir hâli şüpheye yer bırakmayacak şekilde görüp gösterme.
tesbît-i hâtırât psik. angıların saptanması, fr. fixation des souvenirs.
tescî' (a.i. sec'den. c. tescîât) ed. nesirde kafiye kullanma, cümleleri kafiyelendirme.
tescîât (a.i. tescî'in c.) tesci'ler, nesirde kafiye kullanmalar, cümleleri kafıyelendirmeler.
tescîf (a.i.) bir şeyi örtme.
tescîl (a.i. sicill'den. c. tescîlât) sicile geçirme, kütüğe geçirme.
tescîlât (a.i. tescîl'in c.) sicile geçirmeler, kütüğe geçirmeler.
tescîn (a.i. sicn'den) zindana koyma, hapsetme.
tescîr (a.i.). (bkz. tefcîr).
tesciye (a.i. seciyye'den) seciyye (üstün ahlâk) kazandırma.
tesdîd (a.i. sedd'den) 1. uzunluğuna doğrultma, doğrultulma. 2. hayırlı işe doğru yöneltme.
tesdîs (a.i. süds'den. c. tesdîsât) 1. altı köşe yapma [bir şekli], altıya çıkarma, altılama. 2. ed. bir şiirin beyitlerine aynı vezin ve kafiyede dörder mısra katılarak her beytin altı mısrâa çıkarılması.
tesdîsât (a.i. tesdîs'in c.) tesdîsler, altıya çıkarmalar, altılamalar.
tesebbüb (a.i. sebeb'den) sebebolma.
tesebbüben (a.zf.) sebebolmak suretiyle, sebeb olarak.
tesebbüben cerh huk. bir kimsenin, alelade yaralanmasına sebebolan işi ortaya koyması, [meselâ izinsiz kazılan kuyuya birinin düşmesi... gibi].
tesebbüben katl huk. bir insanın ölmesine sebebiyet verme, yânî hâdiselerin tabiî cereyanlarına göre bir adamın ölümünü intâc edecek bir fiili ihdas etme.
tesebbüben sirkat huk. birkaç şahsın birden mahfuz yere gizlice girip aldıkları mallan içlerinden birine yükleterek hârice çıkarmaları ki, şeraiti mevcut olunca cümlesi hakkında had icra edilir.
tesebbüt (a.i. sebât'dan) sebat gösterme, sabretme, dayanma.
teseccüd (a.i. secde'den. c. teseccüdât) secde etme, secdeye kapanıp Allah'ı takdîs etme.
teseddüd (a.i. sedd'den) hek. vücutta bulunan mayi veya kimyevî cisimlerin katı-laşarak tabîî mecralarından birini kapaması.
teseffüh (a.i. sefîh'den) sefîhleşme.
teseffül (a.i. sefîl’den) sefilleşme, bayağılaşma, aşağılaşma.
tesehhur (a.i. mashara'dan) maskaraya alma, alay etme.
tesehhur-kâr (a i.) maskara, (bkz: suhra).
tesehhur-kârâne (a.f.zf.) maskaraya yakışacak surette.
tesehhüb (a.i.) bulutlanma, (bkz: tegayyüm).
tesehhur (a.i. sehr'den) gece uyuyamama, uyanık kalma.
tesekkün (a.i. sükûn'dan) sükûn bulma, yatışma.
tesekkün-i deryâ denizin sakinleşmesi.
tesekkün-i nizâ' kavganın yatışması.
tesekkür (a.i. sekr'den) 1. sarhoş olma. 2. (sükker'den) hek. şeker hastalığına tutulma. 3. şeker hastalığı.
tesellâ (a.i.). (bkz. tesellî).
tesellî (a.i. selâ veya sülv'den. c. teselliyyât) avutma, avundurma.
tesellî-âmîz (a.f.b.s.) tesellî edici, avutucu, (bkz: tesellî-bahş).
tesellî-bahş (a.f.b.s.) tesellî verici, avutucu, (bkz: teselli-âmîz, tesliyet-bahş).
tesellî-nâ-pezîr (a.f.b.s.) avutulamaz.
tesellî-pezîr (a.f.b.s.) tesellî kabul edici, avutulabilir.
tesellî-yâb (a.f.b.s.) tesellî bulucu, bulan, avunan.
teselliyyât (a.i. tesellî'nin c.) avutmalar, avundurmalar.
teselluh (a.i. silâh'dan) silâhlanma, silâh kuşanma.
tesellüb (a.i.) 1. soyunma. 2. kocası ölen kadının matem elbisesi giymesi.
tesellüc (a.i. selc'den) fiz. su buharının kar hâline gelmesi.
tesellül (a.i. sell'den) 1. içinden sıyrılıp çıkma. 2. verem olma.
tesellüm (a.i. sül. seleme) 1. teslîm edilen, verilen bir şeyi alma. 2. islâm dînini kabul etme, Müslüman olma.
Teslîm ve tesellüm bir şeyi teslim etme ve o şey teslim alınma. 3. müz. fasıl müziğinde peşrevin ve saz semaîsinin her hanesi sonunda tekrarlanacak parça.
tesellüm (a.i. selm'den) diş diş, çentik çentik olma.
teselsül (a.i. silsile'den. c. teselsülât) 1. zincirleme, zincirleme gitme.
Kaide-i teselsül me'murların sıra ile ilerileyebilmesi. 2. huk. birden çok kimsenin bir borçtan dolayı sorumlu olması.
teselsülât (a.i. teselsül'ün c.) zincirlemeler, zincirleme gitmeler.
tesemmî (a.i. ism'den) adlanma, isimlenme.
tesemmüm (o.i. semm'den. c. tesemmümât) zehirlenme.
tesemmümât (a.i. tesemmüm'ün c.) zehirlenmeler.
tesemmün (a.i. semen'den) semirme, şişmanlama.
tesemmür (a.i.) hek. bir uzvun aynı cinsten başka bir uzvun içerisine bir miktar girmesi ve cenîn (ana rahmindeki çocuk) in havsala boşluklarından birinin derinliği içine girmesi.
tesennî (a.i.) eğilip bükülme, iki kat olma.
tesennüh (a.i.) küflenme.
tesennün (a.i. sinn'den) diş çıkarma.
Devr-i tesennün çocukların ve hayvanların diş çıkardıkları mevsim.
teserrî (a.i. sery'den) fık. Odalık edinme, câriye alma.
teserru' (a.i. sür'at'den) koşma, çabuk davranma.
tesettür (a.i. setr'den) örtünme, gizlenme, saklanma, kapanma [kadınlar hak.].
tesettür-i nisvân kadınların -erkeklerden-örtünmesi.
tese'ül (a.i. suâl'den) dilenme, dilencilik etme.
tesevvî (a.i. sevy'den) tesviye etme, düzeltme, düzleme, düzlenme.
tesevvî-i arâzî toprağı düzleme.
tesevvüb (a.i. sevâb'dan) 1. sevaplarıma, sevap kazanma. 2. farz olan namazdan sonra nafile namaz kılıp sevap kazanma.
teseyyüb (a.i. seyyib'den) dul kalma [kadın-]. "
teseyyüb (a.i.c. teseyyübât) kayıtsızlık, ihmalcilik, üşenme, tenbelik. (bkz: kes-lân, tekâsül).
teseyyübât (a.i. teseyyüb'ün c.) kayıtsızlıklar, ihmalcilikler, üşenmeler, tenbellikler.
tesfîd (a.i.) eti kebâbetmek için şişe dizme.
tesfîf (a.i.) dövüp toz hâline getirme, getirilme.
tesfîh (a.i. sefâhat'den) sefih görme, sefih sayma.
tesfîl (a.i. süfl'den. c. tesfîlât) sefilleştirme, bayağılaştırma, bayağılaştırılma, aşağılaştırma.
tesfîr (a.i. sefer'den) sefere gönderme, gönderilme.
teshîk (a.i.) ezme, dövme, dövüp ezme.
teshîl (a.i.) öksürtme.
teshîl (a.i.sehl'den. c. teshîlât) 1. kolaylaştırma. 2. Müntehab-üş-şifâ sahibi Hacı Paşa'nın hekimliğe dâir olan bir eseri.
teshîlât (o.i. teshîl'in c.) kolaylıklar.
teshîlen (a.zf.) kolaylık olmak üzere, kolaylaştırarak.
teshîn (a.i. sahn'den. c. teshînât) ısıtma, ısıtılma, kızma, kızdırılma.
teshînât (a.i. teshîn'in c.) ısıtmalar, kızdırmalar.
teshîr (a.i. sihriyy'den) zapt ve istîlâ etme, ele geçirme, elde etme.
teshîr (a.i. sihr ve sehhar'dan. c. teshîrât) büyü yapma, büyüleme, aldatma, aldatılma, kendini bağlama.
teshirât (a.i. teshîr'in c.) zapt ve istîlâ etmeler, ele geçirmeler, elde etmeler.
teshîrât (a.i. teshîr'in c.) büyü yapmalar, büyülemeler, aldatmalar, aldatılmalar.
tes'îd (o.i. sa'd'den) tebrik etme, kutlama, (bkz: is'âd).
te'sîm (a.i. ism'den) günahkâr sayma, birine "günahkâr oldun!" deme.
tes'îr (a.i. sa'r'den) 1. narh koyma, kıymet, değer koyma. 2. ateşi yakıp alevlendirme.
te'sîr (a.i. isr'den. c. te'sîrât) 1. alâmet, nişan bırakma. 2. işleme, dokunma; içe işleme.
Serî-üt-te'sîr çabuk te'sîr eden.
te'sîr-i hevâ fiz. hava devinimi.
te'sîr-i kimyevî kim. kimyasal etkinlik.
te'sîr-i ziyâ kim. optik aktiflik. 3. kederlendirme.
te'sîrât (a.i te'sîr'in c.) te'sirler, etkiler.
te'sîrât-ı dâhiliyye coğr. içetmenler, içetkiler.
te'sîrât-ı hasene iyi te'sirler, iyi etkiler.
tesirre (a.i.). (bkz. tesrîr).
te'sîs (a.i. üss'den. c. te'sîsât) esas koma, temel atma, kurma; kuruluş, kurum.
te'sîs-i ilâhî Allah'a ait yapı.
te'sîsât (a.i. te'sîs'in c.) 1. kurmalar, kuruluşlar. 2. cemiyetler (kurumlar). 3. döşem, fr. installation.[elektrik te'sîsâtı, su te'sîsâtı.. gibi].
te'sîsen (a.zf.) te'sis ederek, kurarak.
te'siye (a.i.) teselli verme, avutma.
teskıye (a.i. saky'den) 1. su içirme, su verme. 2. sulama, sulanılma, (bkz: irvâ, iska).
teskib (a.i. sakb'dan) delme, delik açma.
teskif (a.i. sakfdan) 1. birini Hıristiyanı papaz yapma. 2. binaya tavan yapma, binaya tavan yapılma.
teskil (a.i. sakl'den) ağırlaştırma, ağırlaştırılma; ağırlığını artırma; ağırlığı artırılma.
teskim (a.i. sakm'dan) 1. hasta etme. 2. sakîm, bozuk, yanlış, eksik sayma.
teskîn (a.i. sükûn'dan) 1. sakin kılma, kılınma, yatıştırma, yatıştırılma. 2. a. gr. bir harfi sakin okuma emr, farz, gibi.
teskîr (a.i. sekr'den) sarhoş etme.
teskît (a.i. sükût'dan) susturma, (bkz: iskât).
teslîf (a.i.) kahvaltı etme.
teslîh (a.i. silâh'dan. c. teslîhât) silâhlandırma, silâhlandırılma.
teslîh (a.i. selh'den) derisini yüzüp çıkarma, derisi yüzülme.
teslîhât (a.i. teslîh'in c.) silâhlandırmalar, silâhlandırılmalar.
Adem-i teslîhât silâhsızlandırma.
teslîhât-ı askeriyye askerin silahlandırılması.
teslîl (a.i. sell'den) 1. sıyırıp çekme, sıyrılıp çekilme. 2. verem etme.
teslîm (a.i.) çentme, diş diş etme.
teslîm (a.i. sül. seleme, c. teslîmât) 1. bir emâneti yerine verme. 2. bir şeyi yeni sahibine verme. 3. hakikat olduğunu söyleme. 4. (bkz: i'tirâf). 5. dayanamayıp pes deme. 6. tas. kendini Allah'ın kaderine bırakma. 7. müz. bir saz eserinde, asıl hâne ile mülâzimeyi bağlayan nağmeler olup bu nağmeler her hanede tekrar edilmekle beraber mülâzimeye dâhil edilmez. Eskiden buna "terkib-i intikal" de denilirdi. Fakat terkib-i intikal'in yalnız haneleri bağlayan ve az çok tadîlât ile tekrar edilen nağmeciklere verilen bir ad olup mülâzime ile hâne arasındaki nağmeye tevsî edilmemiş olmak ihtimâli de vardır. 8. selâm verme; selâmetle dua etme. 9. âfetten masun kılma.
teslîm-i cân, -ı rûh ölme.
teslîm ve tesellüm verme ve alma.
teslîmât (a.i. teslîm'in c.) teslîm edilen eşya veya yatırılan para.
teslîm-kerde (a.f.b.s.) teslim edilmiş olan.
teslîmiyyet (a.i.) teslîm olma, boyun eğme.
teslîs (a.i. süls'den) 1. üçleme, üçe çıkarma. 2. şarabı, üçte biri uçuncaya kadar kaynatma. 3. Hıristiyanlıkta Allah'ın üç olduğuna inanma.
Erbâb-ı teslîs. Eshâb-ı teslîs Allah'ın üç (baba, oğul, mukaddes ruh) olduğuna inananlar, Hıristiyanlar.
teslîs-i zevâyâ mat. bir zaviyeyi (*açıyı) üç müsâvî (*eşit) kısma bölme.
teslît (a.i.). (bkz. taslît).
tesliye (a.i.) teselli verme, avutma. (bkz. tesliyet).
tesliye-i hâtır gönül alınma.
tesliyet (a.i.) teselli verme, verilme, avutma, avutulma, (bkz: tesliye).
tesliyet-bahş (a.f.b.s.) avutucu, avundurucu. (bkz: tesellî-âmîz, tesellî-bahş).
tesliyet-kâr (a.f.b.s.) avutucu, teselli edici.
tesliyet-sâz (a.f.b.s.) teselli edici, avutucu.
tesmî' (a.i. sem'den. c. tesmîât) işittirme, işittirilme, duyurma.
tesmîât (a.i. tesmî'in c.) işittirmeler, işittirilmeler, duyurmalar.
tesmîm (o.i.) hek. mafsalların yüzlerini birbirinden ayırma işi; bir uzvu mafsal yerinden kesip atma.
tesmîm (a.i. semm'den) zehirleme, zehirlenme. „ *
tesmîmen (a.zf.) zehirlenerek; zehirleyerek.
tesmîn (a.i. sümn'den) 1. sekizleme, sekize çıkarma. 2. sekize bölme. 3. bir şeye baha biçme, biçtirme.
tesmîn (a.i. semen'den) semirtme, semirtilme; yağlatma.
tesmîr (a.i. semer'den) 1. ağaçların -çiçeklerini döküp- yemiş bağlaması. 2. [tasarrufla] malın çoğalması.
tesmîr (a.i.) çivileme, çivilenme, mıhlama, mıhlanma.
tesmît (a.i.) aksıranlara "yerh hamüh Allah" (= Allah sana merhamet etsin; çok yaşa) deme.
tesmiye (a.i. ism'den) 1. ad koyma, adlandırma, isim verme. 2. besmele çekme.
Ba'de-t-tesmiye 1) ad konduktan sonra; 2) besmele çektikten sonra.
tesnîm (a.i.) est. kabartma, kubbeli yapma, yapılma.
Tesnîm (a.h.i.) Cennet'teki ırmaklardan birinin adı.
Mâ-i Tesnîm Tesnîm ırmağının suyu, Cennet suyu.
tesniye (a.i. isneyn'den) a. gr. ikilenen, ikilik cem'ini gösteren ve kelimenin sonuna "-an" veya "-eyn" getirilerek yapılan kelime.
Zâviyetân iki zaviye.
Ahaveyn iki kardeş.
Tarafeyn iki taraf.. gibi.
tesrî' (o.i. sür'at'den. c. tesrîât) hızlandırma; hızlandırılma; çabuklaştırma.
tesrîan (a.zf.) hızlandırarak, çabuklaştırmak için, çabuklaştırarak, hız vererek.
tesrîât (a.i. tesrî'in c.) hızlandırmalar, çabuklaştırmalar.
tesrîb (a.i.) 1. ayıplama; darılma. 2. başa kakma.
tesrîb (a.i. sürûb'dan) yollama, gönderme, gönderilme, [en çok asker hak.].
tesrîc (a.i. serc'den) [hayvana] eyer vurma.
tesrîc-i feres ata eyer vurma.
tesrîh (a.i.) 1. salıverme, bırakma. 2. boşama [eşini-].
tesrîh-i lihye sakal salıverme.
tesrîk (a.i. sirkat'den c. tesrîkat) birine hırsız deme, birini hırsızlıkla suçlama.
tesrîkat ("ka" uzun okunur, a.i. tesrîk'in c.) hırsız yapmalar, hırsızlıkla suçlamalar.
tesrîr (o.i. sürûr'dan. c. tesrîrât) sevindirme, sevindirilme.
tesrîrât (o.i. tesrîr'in c.) sevindirmeler, sevindirilmeler.
tesriye (a.i.) sıkıntıyı, gamı, kederi yok etme.
testîh (a.i.). (bkz. tastîh).
Dostları ilə paylaş: |