Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 18,14 Mb.
səhifə72/189
tarix03.01.2019
ölçüsü18,14 Mb.
#89926
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   ...   189

ism-i mürekkeb gr. birleşik ad.

ism-i tafdîl kazandığı sıfat ve mânâ çok ve kuvvetli olan ve Türkçede (daha, en, pek, çok) kelimeleriyle anlatılan söz. ["akdes" (daha, pek, en kutsal); "ahmer" (daha, en, pek kırmızı); "esved" (daha, pek, en kara)., gibi.].

ism-i tasgîr gr. mânâsında küçüklük olan isim "abd" den "ubeyd" (kulcağız, köle) ; "batın" dan "buteyn" (karıncık, ufak karın) .. gibi.

ism (a.i.c. âsâm) suç, günah, (bkz: cünâh, zenb).

ismâ' (a.i. sem'den) işittirme, dinletme.

ismâh (a.i.) 1. samâhatli, cömerd kılma. 2. mülayim ve itaatli etme.

İsmâîliyye (a.h.i.) bâzı Şîîlerin son imâm olarak tanıdıkları imâm-ı Ca'fer'in büyük oğlu ismail'in kurduğu bir fırka ve bu fırkadan olan kimse.

ismâm (a.i.) 1. tamamlama. 2. sona erdirme.

ismât (a.i.) sükût ettirme, susturma.

ismen (a.zf.) 1. ismini, adını söyleyerek, adını belirterek. 2. gerekli bir işi veya vazifeyi yapmamak veya yapamamak durumunda bulunarak "İsmen öğretmen. İsmen hizmetçi gibi".

ismet (a.i.) 1. ma'sumluk, günahsızlık, temizlik. 2. haramdan, namusa dokunur hallerden çekinme. 3. erkek ve kadın adı.

ismetlü (a.s.) derece bakımından yüksek kimselere, sultan ve şehzadelerin kızlarıyla, bunların hanımlarına verilen bir unvan idi. [pâdişâh kızlarına "devletlü, ismetlü" denirdi], (bkz: ismet-meâb, ismet-penâh).

ismet-meâb (a.s.). (bkz ; ismetlü, ismet-penâh).

ismet-penâh (a.f.b.s.) (bkz ; ismetlü, ismet-meâb).

ismî , ismiyye (a.s. ism'den) gr. isme mensup, isimle ilgili.

Cümle-i ismiyye isim cümlesi.

ismid (a.i.) sürme taşı, antimon.

ismirâr (a.i. semrâ'dan) esmerleşme, kararma, kara olma, karayağız olma.

ismiyye (a.i.) fels. adcılık, fr. nominalisme.

ismiyyet (a.i.) isimlilik, isim olma hâli.

ismiyyûn (a.i.c.) adcılar, fr. nominalistes.

isnâ' (a.i.) l. medhetme. 2. şükretme

isnâ (a.i.) 1. değerini yükseltme. 2. bir yerde uzun zaman kalma.

isnâ-aşer (a.b.s.) on iki.

Em'â-yi isnâ-aşer on iki parmak bağırsağı.

isnâ-aşeriyye (a.b.i.) Ca'ferî mezhebinin on iki imam telâkkisine dayanan kolu.

isnâd (a.i.c. isnâdât) 1. bir şeyi, birisi için yaptı deme. 2. iftira etme. 3. peygamber sözü olan hadîslerin, sırasıyla kimler tarafından söylenegeldiğini bildirme. 4. gr. müsned (*yüklem) ile müsnediileyh (*özne) arasındaki ilgi. Türkçe'de "-im -sin, -dim, -dik.." gibi.

isnâd-ı haberî ed. bildiriş yüklemesi.

isnâdât (a.i. isnâd'ın c.) bir kimseye nispet edilen, yükletilen şeyler, (bkz:isnâd).

isnâdî (a.s.) isnada ait, isnat ile ilgili, başkalarına yüklenen düşüncelerle ilgili.

isnâdiyyât (a.i.c.) 1. isnâd ile ilgili düşünceler. 2. aslı olmadığı halde birine yükletilen sözler.

isnân, isneyn (a.s.) l. iki. 2. i. pazartesi.

isnân (a.i. sinn'den) 1. diş çıkma, diş gelme. 2 . yaşlanma, ihtiyarlama.

isnevî (a.s.) 1. pazartesi gününe mensup. 2. i. her pazartesi oruç tutan adam.

isneyn (a.s.) 1. iki. 2. i. pazartesi.

isneyniyyet (a.i.) ikilik, ikiden ibaret olma, fr. dualite.

ispâh, ispeh (f.i.) asker, (bkz: sipâh, sipeh).

ispehbed (f.i.) hükümdar, başbuğ. (bkz. spehbed).

ispenâh (f.i.) ıspanak, (bkz: isfânâh).

isper (f.i.) kalkan [alet], (bkz: cünne, siper).

ispergam (f.i.) bot. fesleğen. (bkz: isperhem).

isperhem (f.i.) fesleğen, (bkz. ispergam). [Arapçası "daymurân" dır].

isperlos (f.i.) saray, kâşane,konak.

ispîd (f.s.) beyaz, ak. (bkz: sefîd).

ispîd-kâr (f.b.i.) kalaycı.

ispîr (i.) 1. uşak, yanaşma. 2. arabacının yanında bulunan at uşağı

isr (a.i.) 1. iz, eser, alâmet, nişane. 2. meslek, gidiş.

isrâ' (a.i. sirâyet'den) geceleyin yürütme, yürütülme; gönderme.

Leyle-i isrâ', Şeb-i isrâ' Hz. Peygamber'in mi'rac gecesi.

isrâ' (a.i. sür'at'den) hızlandırma, çabuklandırma.

isrâc (a.i. sirâc'dan) yakma, yandırma.

isrâf (a.i. seref den. c. isrâfât) gereksiz yere harcama, (bkz. ibzâr, tebzîr).

isrâf-i kelâm öğüt dinlemeyen kimselere karşı söylenilen boş sözler.

isrâfât (a.i. isrâf'ın c.) gereksiz yere harcamalar.

İsrâfîl (a.i.) dört büyük melekten kıyamet kopacağını öttüreceği boru ile bildirecek olan biri

Sûr-i İsrâfîl İsrafil'in kıyamet kopacağında öttüreceği boru.

İsrâil (a.h.i.) Hz. Yâkub'un lâkabı.

Benî İsrâîl İsrail oğulları.

İsrâiliyyât (a.i.c.) İsrail oğulları kitaplarında olup, oradan aktarılan hurâfemsi bâzı hikâye ve menkabeler.

İsrâr (a.i. sırr'dan) sır tutma, gizleme.

isrâr-ı esrâr sırların gizlenmesi.

îstâde (f.s.) ayakta durmuş.

îstâde-i mevkı-i ihtirâm saygı vaziyetinde durmuş.

istâh, istâk (f.i.) bot. taze filiz, budak.

-istân (f.e.). (bkz. -sitân).

istâr (a.i. satr'dan) yazı yazma, yazılma. (bkz: tastîr).

istâre (a.i.) perde, zar.

istâre (f.i.) yıldız, (bkz: kevkeb, necm, sitâre).

istebrak (a.i.) sırma ile işlenmiş bir çeşit kaba kumaş.

istel (f.i.) göl.

istem (a.i.) zulüm ve sitem, (bkz: sitem).

istenbe (f.i.) 1. çirkin, çok çirkin şey; korkunç surat. 2. kâbus, karabasan. 3. dev; şeytan. 4 . s . cesur, kahraman, yiğit.

istıksâ' (a.i.) birşeyin aslını öğrenmeye çalışma, dikkatle araştırma, araştırılma.

istıksâr (a.i. kasr'dan) bir şeyin kısaltılmasını isteme.

istıksâs (a.i. kısas'dan) kısas isteme, birinin şeriata göre ölümünü isteme.

istıktâb (a.i. kutb'dan) 1.kutuplaşma, bir kutuba bağlanma, kutupları birleştirme. 2. fiz. polarma, fr. polarisation.

istıktâr (a.i.) damlatma, damlatılma, (bkz: taktîr).

istîlâî (a.i.) hek. salgın [hastalık hak.], fr. epidemique.

istısfâ' (a.i.) l. hâlisini alma, hâlisi alınma. 2. mâdeni eritip tasfiye etme.

istıslâh (a.i.) bir şeyin iyiliğini isteme, bir şeyi iyi görme.

istısnâ' (a.i.) bir şey yapmak üzere sanat ehlinden biri ile anlaşma yapma.

istıtlâ' (a.i. tulû'dan. c. istıtlâât) anlamaya, bilmeye, öğrenmeye çalışma.

istıtlâât (a.i. istıtlâ'ın c.) anlamaya, bilmeye, öğrenmeye çalışmalar.

istıtlâk (a.i.) 1. amele tutulma. 2. boşanmayı isteme.

istıtrâb (a.i.) tarab, neşe, eğlence isteme, arama.

istîâb (a.i. va'b'dan) 1. içine alma, içine sığma. 2. tutma, kaplama.

istîâben (a.zf.) tamamiyle, büsbütün.

istiâde (a.i.) bir şeyin iadesini, geri gönderilmesini isteme, fels. fr. re viviscence.

istiâne, istiânet (a.i. avn'den) avn, yardım isteme, (bkz: istincâd).

istiârât (a.i. istiâre'nin c.), (bkz. istiâre).

istiâre (a.i.c. istiârât) 1. ödünç alma, birinden eğreti bir şey alma. 2. ed. bir kelimenin mânâsını muvakkaten başka bir kelime hakkında kullanma. Meselâ bir askere "arslanım" denilmesi gibi.

istiâre-i asliyye ed. asıl istiare, asıl eğretileme.

istiâre-i mekniyye ed. bir teşbihten müşebbehün bih (kendine benzetilen) kaldınlarak yalnız müşebbeh (benzeyen) in söylenmesiyle meydana gelen istiare. Meselâ "Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa" mısraındaki "kudursa, çıldırsa" gibi.

istiâre-i musarraha ed. bir teşbihten müşebbeh (benzeyen) kaldınlarak, müşebbehün bih (kendine benzetilen) in söylenmesiyle meydana gelen istiare. Meselâ hareketli bir çocuğa "cıva" denilmesi gibi.

istiâre-i mürekkebe ed. teşbihin temel unsurlanndan olup yalnız biriyle arka arkaya birkaç benzerlik sıralayarak yapılan istiare.

istiâre-i telmîhiyye veya tehekkümiyye ed. şaka, lâtîfe ve alayı içine alan bir istiaredir. Meselâ, tilkinin eşeğe "Gelsem olmaz mı huzura, a benim arslanım" demesi gibi.

istiâre-i temsîliyye ed. benzeyen ve kendisine benzetilenin birden fazla olması suretiyle yapılan istiare.

istiâza (a.i. ivaz'dan) ivaz olarak, karşılık olarak bir şey isteme.

istiâze (a.i. iyaz'dan) 1. "eûzü billahi min-eş-şeytân-ir-racîm" veya "neûzü billâh", "el-iyâzü bi-llâh" gibi sözler söyleyerek Allah'a sığınma. 2. sığınma.

istib'âd (a.i. bu'd'dan) uzaksama, uzak görme, ihtimal vermeme.

isti'bâd (a.i.) kul, köle edinme.

istibâhât (a.i. istibâhe'nin c.) (bkz: istibâhe).

istibâhe (a.i.c. istibâhât) 1. mubah sayma. 2. kan dökmeye, birçok kimseyi yok etmeye izin verme.

istibâk (a.i.) yarış etme, birbirini geçmeye çalışma.

istibâne (a.i.) meydanda olma, belli olma, açık, aşikâr olma.

isti'bâr (a.i.) rüya tâbir ettirme, ettirilme.

istibâr (a.i.) muayene etme, yoklama.

istibdâ' (a.i.) 1. küçük aptesten sonra akıntıyı tam arıtma. 2. nikâhla alınan bir dulun gebe olmadığına kanâat getirmek için bir hayz görünceye kadar ona yaklaşmaktan çekinme.

istibdâ' (a.i.) bedi', nâdîde sayma.

istibdâd (a.i.) 1. keyfi idare sistemi. 2. idarede tazyik, baskı, [kelime, Arapça'da "başlı başına olma, müstakil bulunma" manasınadır.].

Bi-istibdâd-er-râî müstebit bir şekilde, despotlukla.

istibdâd-kârâne (a.f.zf.) istibdat ile idare olunana yakışır surette, istibdatla idare olunan.

istibdâl (a.i. bidl ve bedel'den) 1. değiştirme, değiştirilme. 2. bir şey verip, yerine başka bir şey isteme. 3. askerliğini bitiren erlere tezkere verip, yerine yenilerini alma. 4. bir vakfı mülk ile mübadele etme.

istibdâl-i müseccel huk. [eskiden] lüzumuna hükmolunduğundan dolayı nakzı caiz olmayan istibdâl.

istibhâc (a.i. behcet'den) sevinme, yüzü gülme.

istibhâm (a.i.) 1. mübhem olma, belirsiz olma. 2. ses çıkarmama.

istibhâr (a.i.) deniz gibi geniş, nihayetsiz olma; çok geniş bilgiye sahip olma.

istibhâs (a.i.) bir şeyin doğruluğunu anlamak için gereği gibi araştırıp soruşturma.

istibkâ' ("ka" uzun okunur, a.i. beka'dan) l. devamını, sürmesini isteme.

istibka-yi teveccühleri ... teveccühünüzün devamını... 2. muhafaza etme, saklama, koruma, fr. conservation.

istibkâ' (a.i. bükâ'dan) ağlatma.

istibrâ' (a.i.). (bkz. istibdâ'1).

istibrâz (a.i. berez'den) meydana çıkarma, açığa vurma.

istibsâr (a.i. basar'dan) basiretli olma, hesaplı hareket etme.

istibsâs (a.i.) bir haberin keşif ve izahını isteme; bir haberin doğruluğunu anlamaya çalışma.

istibşâr (a.i.) müjde alma, hayırlı bir haber alıp sevinme, ferahlama.

istibtâ' (a.i.) ağır hareket etme, gecikme.

istibtân (a.i.) işin içyüzünü bilme.

istibvâr (a.i.) kızma, hırslanma.

istîc, istâc (a.i.) masura.

istîcâb (a.i.) vacip görme; haklı sayma.

isti'câb (a.i. aceb'den) taaccübetme, hayrette kalma, şaşma.

isticâbe, isticâbet (a.i. cevab'dan) duanın Allah tarafından kabul olunması.

isticâde (a.i.) kerem ve ihsan isteme.

isticâl (a.i.) te'cîl edilmesini, sonraya bırakılmasını isteme.

isti'câl (a.i. acel'den) acele etme, tez olmasını isteme, çabuklandırma.

isticâr (a.i. ecr'den) kira ile tutma, kiralama, (bkz: iktirâ').

isticâre (a.i. cevr'den) yardım ve korunma isteme.

isticâze (a.i. cevâz'dan) 1. izin isteme. 2. yazılan ve sunulan bir manzume için caize, para isteme.

isticbâr (a.i. cebr'den) cebir gösterme, zorlama.

istichâl (a.i. cehl'den) 1. câhil sayma. 2. birine önem vermeme, birini hafife alma.

isticlâb (a.i. celb'den) 1. celbetme, çekme, çekilme. 2. fels. uyandırma.

isticmâr (a.i. cemre'den) küçük taşlarla taharet alma.

isticnâs (a.i. cins'den) cinsine benzetme.

isticvâb (o.i. cevâb'dan) 1. sorup cevâp alma, cevap alma maksadıyla söyletme. 2. sorgu, (bkz. istintâk).

isticvâbât (a.i. isticvâb'ın c.) sorup cevap almalar, sorguya çekmeler, ifade almalar.

isticvâb-nâme (a.f.b.i.) sorgu hâkimi tarafından alınan ifâdelerin yazıldığı kâğıt.

istidâ' (a.i.) el uzatma.

istidâ' (a.i. vedâ'dan) birinin yanına bırakma; bir şeyi saklamak üzere bir adama emânet etme.

istid'â' (a.i. duâ'dan) 1. yalvararak isteme. 2. istidâ, dilekçe, (bkz. arz-i hâl).

istidâa (a.i.). (bkz: istizââ).

istidâd (a.i.) 1. doğrulma. 2. alışma.

istidâd-ı sâid bilek alışma.

istidâd-ı yed el alışma.

isti'dâd (a.i.) 1. bir şeyin kabulüne, kazanılmasına olan tabu meyil, kabiliyet. 2. akıllılık, 3. anlayışlılık. 4. istidadı olan kimse.

istidâme (a.i. devâm'dan) 1. bir şeyin devamını, sürüp gitmesini dileme. 2. dönerek uçma.

istid'â-nâme (a.f.b.i.) bir resmî makama dilekçe olarak yazılan, damgalı, pullu yazı, arzuhal.

istidâne (a.i. deyn'den) borç alma, alınma; ödünç alma.

istidâre (a.i. devr'den) 1. dâire biçimine girme, değirmi olma, değirmilenme. 2. dönme, dolaşma.

istidârî (a.s) dönerek ve bir dâire teşkîl edecek olan.

istidâriyye (a.i.) ["istidârî"nin müen.] (bkz: istidârî).

Hareket-i istidâriyye fizy. hazim sırasında mide ve bağırsaklardaki dalgalı hareket, fr. peristaltique.

istidbâr (a.i. idbâr'dan) 1. arka çevirme, yüz çevirme, yüz döndürme. 2. birinin arkası sıra gitme.

istidhâk (a.i. dıhk'dan) eğlenme, alay etme.

istidlâl (a.i.) dalâlette bulunmasını isteme, ayartmaya çalışma.

istidlâl (a.i. delâlet'den c. istidlâlât) bir delile dayanarak bir şeyden bir netice çıkarma, delil ile anlama.

istidlâlât (a.i. istidlâl'in c.) deliller, şahitler.

istidlâlen (a.zf.) istidlâl yoluyla, delil ile.

istidrâc (a.i. derece'den) 1. derece derece ilerileme. 2. değeri, hakkı olmadığı halde talihin lûtfuna uğrayıp, kaderi düzgün gitme. 3. şerircesine muvaffakiyet. 4. fâsık veya kâfir olduğunu belli bir şahsın gösterdiği isteğe uygun hârika, (bkz: ihânet, kerâmet, mu'cize).

istidrâcî (a.s.) adım adım, derece derece olan şey.

istidrâk (a.i. derk'den) yetişme, erişme, nail olma; nâiliyet.

istîfâ' (a.i. vefâ'dan) tamâmiyle alma, alınma; ödetilme.

istîfâ-yi kısas huk. [eskiden] kısas hakkının bilfiil yerine getirilmesi, yânî cânî hakkında kısas cezasının tatbik edilmiş bulunması.

isti'fâ' (a.i. afv'den) 1. affini isteme. 2. bir işten, kendi isteğiyle çekilme.

isti'fâ-yi kusûr özür dileme.

istifâde (a.i. fâide'den. c. istifâdât) 1. faydalanma, kazanma, fayda bulma. 2. bir şey öğrenme; bilgisini genişletme.

isti'fâf (a.i. iffet'den) 1. kötülükten, fena şeylerden, günahtan çekinme. 2. afiflik, namusluluk satma.

istif'âl (a.i. fi'l'den) gr. isteme mânâsını veren bir fiildir.

isti'fâ-name (a.i.) bir yerden çekilmeyi, aynlmayı bildiren yazı.

istifâza (a.i. feyz'den) feyizlenme, feyiz alma, feyiz bulma.

istifhâm (a.i. fehm'den. c. istifhâmât) sorma, anlama, sorup anlama; anlamak, öğrenmek için sorma, (bkz: istifsâr).

istifhâm-ı inkârî gr. "böyle şey mi olur, olur mu böyle şey", "olmaz böyle şey, böyle şey olmaz"ı anlatır.

istifhâm cümlesi gr. soru tümcesi.

istifhâm lâhikası gr. soru eki.

istifhâm sıfatı gr. soru sıfatı.

istifhâm zamîri gr. soru adılı.

istifhâm zarfı gr. soru belirteci.

istifhâmât (a.i. istifhâm'ın c.) sormalar, anlamalar, anlamak isteyişler

istifhâmî, istifhâmiyye (a.s.) istifham ile ilgili, soruya ait.

istifkad ("ka" uzun okunur, a.i. fakd'den) araştırma, soruşturma [kayıbı].

istiflâh (a.i.) felah, kurtuluş bulma, isteme.

istifrâg (a.i. ferâg'dan) kusma, kay.

istifrâr (a.i. firâr'dan) firar etme, kaçma, gizlice savuşma.

istifrâş (o.i. ferâş'dan) 1. odalık alma, odalık yapma. 2. yatağa alma, beraber yatma.

istifsâd (a.i. fesâd'dan) bir şeyin fesadını, bozulmasını isteme.

istifsâr (a.i. fesr'den) sorma, sorulma.

istifsâr-ı hâtır hatır sorma.

istifsârât (a.i. istifsâr'ın c.) sormalar, soruşturmalar.

istiftâ' (a.i. fetvâ'dan) fetva almak isteme; müftüye müracaat etme.

istiftâh (a.i. feth'den) 1. siftah etme. 2. başlama, başlanılma. 3. açma, açılma.

istifzâl (a.i.) artırma.

istigase ("ga" uzun okunur, a.i. gavs'den) yardım isteme.

istigbâr (a.i. gubâr'dan) bot. tozlaşma.

istiğfar (a.i. gufrân'dan) 1. Allah'tan, günahın bağışlanmasını isteme. 2. "estağfirullah" deme. 3. tövbe etme.

istiğfârât (a.i. istiğfâr'ın c.) tövbe etmeler, Allah'tan af dilemeler.

istiglâl (a.i. galle'den) ipotek, ev, dükkân, tarla ve bunlara benzer gayrimenkulun geliri, karşı gösterilerek rehine koyma.

istiglâl-en (a.zf.) istiglâl, gayrimenkulu rehine koymak suretiyle.

istigmâm (a.i.) sarmak, sarınmak.

istignâ' (a.i. gınâ'dan) 1. aza kanaat etme, tokgözlülük. 2. ihtiyaçsızlık. 3. nazlanma; ağır davranma. 4. çekinme, (bkz. ihtirâz).

istiğnâ-furûş (a.f.b.s.) kendini tokgözlü gösteren.

istiğnâ-furûşâne (a.f.b.zf.) kendini tokgözlü imiş gibi göstererek.

istigrâb (a.i. garâbet'den) garip bulma, şaşma.

istiğrâbât (a.i istiğrâb'ın c.) garipsemeler, şaşmalar.

istiğrâk (a.i. gark'dan) 1. dalma, içine gömülme. 2. tas. kendinden geçip dünyâyı unutma. 3. boğulma. 4. gr. Arap dilinde, "el" harf-i tarifinin isimleri umûmî hâle koyması. 5. ed. fazla mübalâğa, (bkz: gulüvv).

istigşâ' (a.i.) örtünme, bürünme.

istigşâş (a.i.) öğüt veren, doğru söyleyen kimseyi düşman sanma.

istigzâb (a.i. gazab'dan) gazaba getirme, kızdırma, öfkelendirme.

istihâ' (a.i.) tıraş etme, ettirme.

istîhâb (a.i. hîbe'den) hîbe, hediye, bağış olarak isteme.

istîhâl (a.i. ehl'den) bir şeye ehil olma, bir şeye lâyık olma.

Bi-l-istîhâl lâyık olduğu üzere.

istihâlât (a.i. istihâle'nin c.) başkalaşmalar, değişmeler.

istihâle (a.i. havl'den. c. istihâlât) 1. mümkün olmayış, imkânsızlık, "olamazlık. 2. bir halden başka bir hâle geçiş. 3. başkalaşma, fr. metamorphose.

istihâliyye (a.i.) şekil değişmecilik, fr. transformisme.

istihâne (a.i.) hakir görme, horlama, (bkz: istihkar).

istîhâr (a.i.) geri kalma, geri bırakılma.

istihâre (a.i. hayr'dan) 1. bir işin hayırlı olup olmayacağını anlamak üzere abdest alıp, dua edip uykuya yatma. 2. hayırlı olmayı arzu etme, fr. oniromancie.

istihâse (a.i.) organik maddelerin, şekillerini muhafaza ederek zamanla taş hâline geçmesi, (bkz: tahaccür).

istihbâb (a.i. hubb'dan) müstahap görme, bir şeyi iyi, güzel sayma.

istihbâben (a.zf.) müstahap olarak, bir şeyi iyi, güzel sayarak.

istihbar (a.i. haber'den. c. istihbarat) 1. haber ve bilgi alma. 2. duyma.

istihbârât (o.i. istihbâr'ın c.) alınan, duyulan haberler; haber almalar.

istihbârât-ı mevsûka sağlam, inanılır haberler.

istihcân (a.i. hücnet'den) çirkin bulma, ayıplama, (bkz: istikbâh).

istihdâ' (a.i. hüdâ' hedy ve hidâyet'den) hidâyeti, doğru yolu isteme.

istihdâf (a.i. hedef'den) hedef tutma, amaç edinme.

istihdâm (a.i. hedef'den) 1. kullanma, hizmete kabul etme. 2. ed. birçok mânâsı olan bir kelimenin her mânâsına münâsip kelime söyleme, meselâ "sözü de attığı da, avcımızın saçma idi" beytindeki "saçma" kelimesi gibi.

istihfâ' (a.i.) saklanma, gizlenme.

istihfâf (a.i. hiffet'den) hafifseme, ehemmiyet vermeme, küçük görme.

istihfâf-kâr (a.f.b.s.) hafifseyen, küçük gören, küçümseyen.

istihfâf-kârâne (a.f.zf.) hafifseyerek, küçümseyerek, küçük görerek.

istihfâz (a.i.) 1. saklama, saklanma. (bkz: hıfzetme). 2. bir şeyin saklanmasını isteme.

istihkak ("ka" uzun okunur, a.i. hakk'dan) 1. hakkı olma, hak kazanma. 2. hak kazanılan şey.

Min gayr-i istihkakın hak etmediği, hak kazanmadığı halde.

Bi-l-irsi ve-l-istihkak babadan kalma ve liyâkati olma.

Erbâb-ı istihkak hak kazanmış olanlar.

istihkak-ı hars huk. bir yerde ziraat etmek hakkına mâlik olma.

istihkaken (a.zf.) hak kazanarak.

istihkâm (a.i. hükm'den. c. istihkâmât) l . Sağlamlık, kuvvet. 2 . kuvvetli siper.

istihkâmât (a.i. istihkâm'ın c.) 1. istihkâmlar. 2. siperler.

istihkâmât-ı cesîme ask. bir kısmı taş, bir kısmı topraktan yapılarak, zırhla donatılabilecek yolda yapılmış ve ateşli silâhlarla donatılmış olan büyük siperler, sığınaklar.

istihkâmât-ı dâhile ask. bir istihkâmın iç tarafında, gerektiği zaman yapılan müstakil sığınaklar.

istihkâmât-ı dâime ask. (bkz: istihkâmât-ı cesîme).

istihkâmât-ı hafîfe ask. savaşta, kısa zamanda yapılan sığınaklar.

istihkâmât-ı mutavassıta ask. "istihkâmât-ı muttasıla" ile "istihkâmât-ı münferide" arasında yapılan sığınaklar.

istihkâmât-ı muttasıla birbirine bağlı ve bitişik olan sığınaklar olup çok zaman şehirlerin etrafına fırdolayı yapılır.

istihkâmât-ı muvakkate ask. Evvelce muvakkat yapılan, büyük ve taş kısımları olan sığınaklar.

istihkâmât-ı münferide veyâ munfasıla ask. savaş alanının ötesinde berisinde yapılan sığınaklar.

istihkar ("ka" uzun okunur, a.i. hakaret'den) hakir görme, hor görme; hor görülme, (bkz. istihâne).

istihlâb (a.i.) 1. subye hâline sokma. 2. hek. yemeğin, bağırsaklarda hazım için subye hâline geçmesi. 3. süt sağma, sağılma.

istihlâb-ı resevî ciltlerinde mesamat olmayan -köpek gibi- hayvanların, ağızlarını açarak ve dillerini çıkararak soluması.

istihlâb (a.i.) tırmalama.

istihlâf (a.i. half'den) birinin yerine geçme.

istihlâk (a.i. helâk'den. c. istihlâkât) l. harcamak suretiyle tüketme, bitirme. 2. boş yere harcayıp tüketme.

istihlâkât (a.i. istihlâk'ın c.) 1. harcamalar. 2. yenilip içilen, istihlâk olunan şeyler.

istihlâkât-ı dâhiliyye memleket içi sarfiyatı; harcamaları.

istihlâkât-ı hâriciyye memleket içinden memleket dışına göndermek suretiyle yapılan sarfiyat, harcamalar.

istihlâl (a.i. helâl'den) 1. helâl sayma. 2. helâllaşma. 3. helâl edilmesini isteme.

istihlâl (a.i. hilâl'den) 1. yeni Ay görünme; hilâli görme. 2. çocuğun, doğar doğmaz ağlamaya başlaması.

Berâat-i istihlâl ed. güzel başlangıç; iyi alâmet.

istihlâl-üz-zeyl (a.b.i.) müz. hâlen mağribde (Fas, Cezayir, Tunus) kullanılan mürekkep bir makam olup rast perdesinde durur.

istihlâs (a.i. hulûs'dan) 1. bir şeyi kendine mahsus kılmaya çalışma. 2. kurtarma, kurtarılma.

istihmâ' (a.i.) himaye, koruma arama, himaye isteme.

istihmak (a.i. hamık ve hamuk'dan) ahmaklık gösterme.

istihmâl (a.i.) 1. yükletme; yükleme. 2. havale etme, edilme.

istihmâm (a.i.) hamama girme, yıkanma.

istihmâm (a.i.) biri bağlı bulunduğu cemâate dâir işler için her türlü sıkıntıya düşme.

istihrâc (a.i. hurûc'dan. c. istihrâcât) 1. çıkarma, çıkarılma. 2. netice çıkarma. 3. mânâ çıkarma, anlama; ileriyi görme. 4. bâzı hususlara göre mânâ çıkarma. 5. ed. akrostiş.

istihrâcât (a.i. istihrâc'ın c.) bâzı şeylerden çıkarılan hüküm ve mânâlar.

istihsâd (a.i.) ekinin, biçilme zamanı gelme.

istihsâl (o.i. hâsıl'dan. c. istihsâlât) l. hâsıl etme, meydana getirme, üretme. 2. elde etme, ele geçirme, ele geçirilme. .

istihsâlât (a.i. istihsâl'in c.) elde edilen şeyler.

istihsân (a.i. hısn'dan) müdâfaa etme, savunma, karşı koyma.

istihsân (a.i. hasen'den) beğenme, beğenilme, güzel sayılma, güzel bulma.

istihsânen (a.zf.) beğenerek, beğenilerek, güzel sayılarak, güzel bularak.

istihşâş (a.i.) eğlenme, zevklenme.

istihvâ' (a.i.) 1. birinin aklı alınma; şaşırıp kalma. 2. hevâ ve hevesi hoş görme.

istihvâz (a.i.) galip gelme, zafer kazanma.

istihyâ' (a.i. hayâ'dan) haya etme, utanma.

istihzâ' (a.i.) biriyle eğlenme, alay etme.

istihzâ-kâr (a.f.b.s.) istihza, alay dolu, alaylı

istihzâr (a.i. huzûr'dan. c. istihzârât) 1.hazırlama, hazır edilme; huzura getirme, çağırma. 2. hatırlama, hatıra getirme. 3. ed. konferans vereceklerin evvelce okumak ve araştırmak suretiyle hazırlanması. 4. hatırlama, akla gelme.

istihzarât (a.i. istihzâr'ın c.) hazırlıklar.

istihzârî (a.s.) fels. "tasarımlı, fr. representatif.

istîka' ("ka" uzun okunur, a.i.) vuku' bulacak, olacak diye endişelenme.

istîka' ("ka" uzun okunur, a.i.) olmasını bekleme, olacak diye endîşeye düşme.

istika' ("ka" uzun okunur, a.i. saky'den) 1. sun'î olarak, zorlayarak kayetme. 2. içecek su alma, su isteme.

isti'kâb ("ka" uzun okunur, a.i. birinin kusurlarını, ayıplarını araştırma.


Yüklə 18,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin