Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 18,14 Mb.
səhifə106/189
tarix03.01.2019
ölçüsü18,14 Mb.
#89926
1   ...   102   103   104   105   106   107   108   109   ...   189

muhit (a.s. ve i. havt'dan. c. muhî-tât) 1. ihata eden, etrafını çeviren, kuşatan. 2. mat., sosy. çevre. 3. Allah adlanndandır. 4. bot. zarf, kılıf. S. i. Vatan Kütüphanesi sahibi Ohannes Ferit Efendi tarafından 1888 de yayımlanmış on beş günlük fikir ve sanat dergisi

muhît-i Arz coğr. Dünyâ'nın çevresi

muhît-i dâire geo. çenber, dâire çevresi

muhît-i dâire-i şakulî astr. düşey daire çevresi

muhît-i istiva astr. ekvator çevresi

muhît-i zaviye mat. çevre *açısı

muhitü'l-maârif ansiklopedi

muhîtât (a.s. ve i. muhît'in c.) çevreler

muhitî (a.s.) çevrel, fr. peri-pherique

muhkem (a.s. hükm'den) 1. tahkim edilmiş, sağlam kılınmış, sağlam, berk, sağlamlaştırılmış, kuvvetli. 2. huk. değiştirilmesi mümkün olmayan yazı, söz

muhkem kaziyye huk. kesin hüküm

muhkemât (a.i. muhkeme'nin c.) içinde hüküm bulunan, mânâsı açık olan âyetler

muhkemât-ı Kur'âniyye mânâsı sarîh, açık olan âyetler, [zıddı "müteşâbihât" dır]

muhkeme (a.s.) ["muhkem" in mü-en.]. (bkz: muhkem)

muhkim (a.s. hükm'den) ihkâm eden, kuvvet veren, kuvvetleştiren, sağlam kılan

muhlif (a.i.) şöyle idi veya böyle idi diye halkın yemin etmesine sebebolan şey

muhlis (a.s.) saç ve sakalına kır düşmüş [kimse]

muhlis (a.s. hulûs'dan) 1. hâlis, katkısız. 2. dostluğu, samimiliği ve hâli içten, gönülden olan. [eskiden, büyükten küçüğe yazılan resmî yazılarda bir nezâket dili olarak "ben" mânâsına gelen "muhlisiniz" kelimesi kullanılırdı]. 3. i. erkek adı

muhlis-âne (a.f.zf.) samimî olarak, içten gelerek, dostlukla, (bkz: hâlis-âne)

muhlise (a.s. hulûs'dan) 1. ["muhlis" in müen.]. (bkz: muhlis). 2. i. kadın adı

muhmer (a.s.). (bkz. muhammer)

muhmid (a.s.) ihmâdeden, ateşin alevini bastıran

muhmir (a.s.). (bkz. muhammir)

muhnat (a.s.). (bkz: muhannet)

muhnik (a.s. hank'dan) boğan, boğucu

muhnika (a.s. hank'dan) ["muhnik"in müen.]. (bkz: muhnik)

muhnis (a.s.) birine verdiği sözü geri aldıran

muhnit (a.s.). (bkz. muhannit)

muhrec (a.s. hurûc'dan) 1. ihrâcolun-muş, dışarı çıkarılmış. 2. bir şeyin sureti çıkarılmış

muhrez (a.s.) 1. ihraz olunmuş, elde edilmiş, kazanılmış. 2. sudaki balık, akan su gibi kimsenin malı olmayıp herkesçe faydalanılan bir şeyin ele geçirilmesi

muhrib (a.i.) torpidoları avlamaya yarayan ve çok hızlı giden bir çeşit küçük harb gemisi

muhrib (a.s. harâb'dan. c. muhribin) harabeden, yıkıp yuğuran. (bkz: muharrib)

muhribe (a.s.) ["muhrib" in müen.]. (bkz: muhrib)

muhribin (a.s. muhrib'in c.) harâ-bedenler, yıkıp yuğuranlar

muhrice (a.i.) çıkrıkçı

muhrik, muhrika (a.s. hark'dan) 1. ihrâk eden, yakan, yakıcı

Edviye-i muhrika yakıcı ilâçlar. 2. yanık [ses]

muhrik-dem (a.f.b.s.) nefesi yakıcı olan; âşık

muhriz (a.s. ihrâz'dan) ihrâzeden, elde eden, kazanan

muhsan (a.i.) huk. [eskiden] akıl, bulûğ, islâmiyet, hürriyet, nikâh-ı sahîh ile teehhül gibi evsâfı câmî olan kimse

muhsenât (a.i. muhsene'nin c.) haramdan sakınan temiz, namuslu kadınlar

muhsene (a.i.c. muhsenât) haramdan kaçınan temiz, namuslu kadın

muhsın (a.s.). (bkz. muhassın1,2)

muhsî (a.s.) ihsâ eden, sayan [sayı]

muhsin (a.s. hasen'den) 1. ihsan eden, iyilikte, bağışta bulunan. 2. i. erkek adı. [müen. muhsine = kadın adı]

muhtaç (a.s. hacet ve havc'den. c. muhtâcîn) l. ihtiyâcı olan, kendisine bir şey lâzım olan, bir eksiği olup onu tamamlamak isteyen. 2. yoksul, fakir

muhtâc-ı beyân anlatılmaya muhtaç, anlatılması gerekli olan

muhtâc-ı himaye korunmağa muhtaç

muhtâc-ı himmet yardıma ihtiyacı olan

muhtâc-ı muavenet yardıma muhtaç

muhtâc-ı sadaka sadakaya muhtaç

muhtâc-ı ta'rîf anlatmaya muhtaç

muhtâc-ı tedavi tedaviye muhtaç

muhtâcîn (a.s. muhtâc'ın c.) ihtiyaç sahipleri; fakirler, yoksullar

muhtâciyyet (a.i.) muhtaçlık, ihtiyaç, yoksulluk, fakirlik

muhtâl (a.s. hîle'den) hîleci, dalavereci, dubaracı, (bkz: dessas, muhtedî')

muhtâl (a.s.) huk. havaleyi alan kimse

muhtâl (a.s. hatl'dan) kibirli, büyüklük taslayan, (bkz: mütaazzım, mütekebbir)

muhtâle (a.s.) hîleci, dalavereci [kadın]

muhtân (a.s.) 1. hâin. 2. kendisine hainlik edilen [kimse]

muhtar (a.s. hayr'dan. c. muhtârân) 1. ihtiyar eden, seçilmiş, seçkin [Hz. Muhammed hakkında kullanılır]. 2. hareketinde serbest olan, istediği gibi davranan, dilediğini yapan. 3. i. köy veya mahalle işlerine bakmak üzere halkın seçtiği kimse

muhtâr-ı Hakk Hz. Muhammed

muhtârân (a.s.i. muhtâr'ın c.), (bkz. muhtar)

muhtâre (a.s. hayr'dan) ["muhtar" in müen.]. (bkz: muhtar)

muhtâriyyet (a.i.) muhtarlık, erkinlik, irâdesi ve idaresi kendi elinde olma, kendi kendine hareket edebilme

muhtasad (a.s. hasad'dan) hasat edilmiş, biçilmiş [ekin]

muhtasar (a.s. hasr'dan) ihtisar edilmiş, kısaltılmış, kısaltma, kısa

muhtasara (a.s. hasr'dan) ["muhtasar" in müen.]. (bkz: muhtasar)

muhtasaran (a.zf.) muhtasar, kısaltılmış, kısa olarak

muhtasariyyet (a.i. hasr'dan) muhtasar, "özetlenmiş olma durumu, kısalık

muhtasıd (a.s. hasad'dan) ihtisâ-deden, ekin biçen, ekinci

muhtasım (a.s. hasm'dan) husûmet, düşmanlık eden

muhtasıra (a.i.) hülâsa, kısaltma

muhtass (a.s. husûs'dan. c. muhtassîn) bir kimseye veya şeye mahsus olan, ....-e vergi

muhtassa (a.s. husûs'dan) ["muhtass"in müen.]. (bkz: muhtass)

muhtassan (a.zf.) bilhassa, ençok

muhtassîn (a.s. husûs'dan. muhtass'ın c.) bir kimseye veya şeye muhsas olan şeyler, ....-e vergi olanlar

muhtatab (a.i.) bot. baltalık

muhtatıb (a.s. hatab'dan) 1. ihtitâbeden, nikâhla isteyen. 2. hutbe okuyan; nutuk veren

muhtatıb (a.s. hatab'dan) 1. odun kesen veya toplayan. 2. i. baltalık

muhtatıf (a.s.) 1. ihtilâf eden, kapıp götüren. 2. göz kamaştıran

Eşi'a-i muhtatife göz kamaştıran ışıklar

muhtatıfa (a.s.) ["muhtatıf" in müen.]. (bkz: muhtatıf)

muhtazar (a.s. huzûr'dan) hazırlanmış, ölüme hazır, (bkz: muhtazır)

muhtazı' (a.s.) alçakgönüllülük gösteren; boyun eğen

muhtazı-âne (a.f.zf.) alçakgönüllülükle; boyun eğerek

muhtazıb (a.s.) ihtizâbeden, renklenen, boyanan

muhtazır (a.s. huzûr'dan) intizar hâlinde bulunan, can çekişen

muhtazır-âne (a.f.zf.) can çekişiyormuşçasına

muhteber (a.i.) 1. başvurma. 2. müracaat yeri. 3. elkitabı

muhtebes (a.s. habs'den) hapsedilmiş

muhtebir (a.s. haber'den) 1. ihtibâr eden, yoklayan, deneyen. 2. haberi olan, bilen

muhtebir-âne (a.f.zf.) yoklarcasına, denercesine

muhtebire (a.s. haber'den) ["muhtebir"in müen.]. (bkz: muhtebir)

muhtebis (a.s. habs'den) ihtibâs eden, kapanıp kalan

muhtecib (a.s. hicâb'dan) örtülü, örtünmüş, saklanan, gizlenen

muhtedd (a.s. hadd'den) 1. kes-kinleşmiş, keskin. 2. hiddetlenmiş, kızmış, hiddetli

muhtedi' (a.s. hud'a'dan) hîlekâr, dalavereci, (bkz: muhtâl)

muhtedi-âne (a.f.zf.) hilecilikle, dalaverecilikle

muhtefî (a.s. hafî'den) ihtifâ eden, saklanan, gizlenen; saklanmış, gizlenmiş

muhtefiye (a.s. hafî'den) ["muhtefî" nin müen.]. (bkz: muhtefî)

muhtekir (a.s.) ihtikar eden, hakir, aşağı, hor gören

muhtekir (a.s.c. muhtekirin) ihtikâr yapan, yolsuz kazanç elde eden, vurguncu, istifçi

muhtekir-âne (a.f.zf.) vurgunculukla, istifçilikle

muhtekirin (a.s. muhtekir'in c.) ihtikâr yapanlar, yolsuz kazanç elde edenler, vurguncular, istifçiler

muhtel (a.s. halel'den). (bkz. muhtell)

muhtelef (a.s. halfden) ihtilâf olunmuş, birbirine uymamış; uyuşmamış

muhtelefün-fîh (a.b.s.) üzerinde ihtilâf olunmuş mesele

muhteli' (a.s.) ihtilâ eden, kocasından boşanan [kadın]

muhtelib (a.s.) aldatıcı, hileci

muhtelic (a.s. halecân'dan) ihtilâc eden, titreyen [elinde olmayarak]

muhtelik (a.s.) ihtilâk eden, tıraş eden

muhtelik (a.s. halk'dan) yalancı, uydurucu

muhtelif, muhtelife (a.s. sül. halefe) l. ihtilâf eden, biribirine uymayan, zıt. 2. türlü, çeşitli; çeşit çeşit

Emsile-i muhtelife a.gr. bir kökün ayrı zamanlara göre tasrif edilmiş, çekilmiş şekilleri

muhtelim (a.s.) ihtilâm olmuş, düşü azmış

muhtelis (a.s.) ihtilas eden, çalan, çalıp çırpan [resmî yerlerden]

muhtelis-âne (a.f.zf.) çalıp çır-parc asına

muhtelise (a.s. hals'den) ["muhte-lis" in müen.]. (bkz: muhtelis)

muhtelit, muhtelite (a.s. halt'dan) karışık, karma

Adele-i muhtelite anat. boyunun arkasındaki adele

Hey'et-i muhtelite türlü devlet delegelerinden olma hey'et (kurul)

muhtelit aded mat. karmaşık sayı, fr. nombre complexe

muhtelit tedrisât karma öğretim

muhtell (a.s. halel'den) ihlâl edilmiş, bozulmuş, bozuk; karışmış

muhtellü's-sıhha sıhhati, sağlığı bozulmuş

muhtellü'ş-şuûr aklını oynatmış; aklı bozuk

muhtemel (a.s. haml'den) 1. ihtimâli olan, umulur, beklenir, olabilir, olmayacak şey değil. 2. mant. olası, fr. probable

muhtemelü'z-zıddeyn ed. bir sözün iki taraflı, yâni hem medih, hem zem olabilecek surette söylenilmesi. [Meselâ"âb-ı hayvandır efendim artığın" mânâsındaki (âb-ı hayvan) hem âb-ı hayât, hem hayvan suyu mânâsına gelir ki efendim senin artığın âb-ı hayât'tır, yahut efendim senin artığın hayvan suyudur. Yâni "sen hayvansın, senden artan su da hayvanın içtiği bir sudur" demek olur]

muhtemelât (a.s. muhtemel'in c.) beklenir, umulur, olabilir şeyler

muhtemelen (a.zf. haml'den) muhtemel olarak, görünüşe göre, umulur ki

muhtemî (a.s.) ihtimâ eden, perhiz eden

muhtemir (a.s. hamr'dan) 1. ihtimâr eden, mayalanarak ekşiyip kabaran. 2. örtüye bürünen, yaşmaklanan

muhtenik (a.s. hank'dan) ihtinâk eden, nefes alamayıp boğulan; boğulmuş, boğuk

muhtera' (A.s.) 1. ihtira olunmuş, îcâ-dedilmiş. 2. uydurulmuş, uydurma [şey, söz]

muhtereât (a.s. muhterea'nın c.) 1. uydurma, yalan, düzme [sözler]. 2. yeni çıkarılmış, yoktan meydana getirilmiş [şeyler]

muhterem, muhtereme (a. s. hürmet'den) 1. ihtiram olunmuş saygıdeğer, sayın

Zevât-ı muhtereme saygıdeğer kimseler. 2. i. erkek adı

muhteremiyyet (a.i. hürmet'den) muhterem olma hâli, muhteremlik, saygıdeğerlik

muhteri' (a.s.) 1. ihtira eden, îcâ-deden, yepyeni bir şey meydana getiren. 2. yalandan havadisler uydurarak iftirada bulunan, [bkz: müfteri]

muhteria (a.s. har'dan) ["muhteri'"in müen.]. (bkz: muhteri')

muhteri-âne (a.f.zf.) 1. îcâd ederek. 2. iftirada bulunarak

muhterib (a.s. harb'den. c. muhte-ribîn) harbeden, savaşan, (bkz: muhârib)

muhteribîn (a.s. muhterib'in c.) harbedenler, savaşanlar

muhterif, muhterife (a. i. hirefden) sanatkâr, iş sahibi

muhterik (a.s. hark'dan) ihtirâk eden, tutuşup yanan, yanmış, yanık

muhterika (a.s. hark'dan) ["muhterik" in müen.]. (bkz: muhterik)

muhteris (a.s. hirâset'den) sakınan, çekinen, (bkz: muhteriz, muhtezir)

muhteris (a.s. hırs'dan) 1. hırs sahibi. 2. çok istekli. 3. ateşli

muhteriz (a.s. hırz'dan) ihtiraz eden, sakınan, çekinen, (bkz: muhteris, muhtezir)

muhteriz-âne (a.f.zf.) sakınarak, sakına sakına, çekinerek, çekine çekine

muhtesib (a.s. hisâb'dan) 1. [eskiden] belediye işlerine bakan me'mur, belediye me'muru. 2. [eskiden] polis ve belediye işlerine bakan me'mur. (bkz: şahne, şıhne)

muhteşem (a.s. haşmet'den) 1. ihtişamlı, tantanalı, debdebeli, görkemli. 2. i. erkek adı. [aslı "muhteşim" dir]

muhteşem (a.s. haşmet'den) ["muhteşem"in müen.]. (bkz. muhteşem)

muhteşi' (a.s.) kendisini alçak tutan

muhteşid (a.s.) ihtişâd eden, biriken, toplanan, (bkz: mütehaşşid)

muhtetıb (a.s. hatab'dan) 1. ihti-tâbeden, odun toplayan. 2. i. baltalık, koru, orman

muhtetin (a.s. hitân'dan) sünnet olmuş, (bkz: mahtûn)

muhteva (a.s.) bir şeyin içinde bulunan; içteki şey

muhtevi (a.s.) ihtiva eden, içine alan, içinde bulunduran, kavrayan

muhteviyyât (a.i.c. içindekiler. [doğrusu "muhteveyât" dır]

muhtezen (a.s.) biriktirilip hazîneye, anbara konmuş

muhtezin (a.s.) hüzünlü, kederli. (bkz: mahzun, mükedder)

muhtezin (a.s.) hazîneye koyan [biriktirip-], biriktirip toplayıp saklayan, anbara atan

muhtezir (a.s.) sakınan, çekinen. (bkz: muhteris, muhteriz)

muhtır (a.s. hatr'dan) hatıra getiren, hatırlatan

muhtıra (a.i.) 1. hatırlatmak üzere yazılan ve sunulan tezkere. 2. hatıra gelen bir şeyin -unutmamak için- içine yazıldığı kâğıt, defter... v.b. fr. memoire

muhtî (a.s. hatâ'dan) 1. hatâya düşüren, yanıltan. 2. hatâ eden, yanılan

muhtîyâne (a.zf. hatâ'dan) hatâya düşerek, hatâ ile, hatâ ederek, yanılarak

muhyî (a.s. hayât'dan) ihya eden, dirilten, canlandıran, hayat veren, [maddî, manevî]

muhzır (a.i. huzûr'dan) 1. [eskiden] şeriat mahkemelerinde mübaşir hizmetini gören kimse. 2. aşk. Yeniçeri ocağında bir yere bağlı bulunmayan müstakil, (bağımsız) bir kumandan

muhzıriyye (a.i.) huk. aleyhine açılan dâva münâsebetiyle "muhzır" veya "mübaşir" gönderilmek suretiyle getirilenlerden alınan para

muhzin (a.s.) hüzn'den) hüzün verici; acıklandıncı

muîd (a.i. avd'den) inzibat te'mînine me'mur muallim yardımcısı, (bkz: mubassır)

muidd (a.s. add'den) îdâdeden, hazırlayan

muîl (a.s.) çoluğu çocuğu ve müteal-likaü çok olan kimse

muill (a.s.) alîl eden, hasta eden

muin (a.s. avn'den) l. iane eden, yardımcı. 2. yardımcı

muine (a.s. avn'den) ["muîn" in müen.]. (bkz: muîn)

muîr (a.s.) iare eden, ödünç veren

muizz (a.s.) izzet ve ikram edici, ağırlayıcı; Allah

mûje (f.i.) 1. gam, kaygı, tasa. 2. belâ, musibet

mûk (a.i.) göz pınarı

mûk (f.i.) diken

muka'ar (a.s. ka'r'dan) 1. çukur, oyuk. 2. geo. -içbükey, fr. concave

muka'ar-ı muhaddeb geo. bir yanı çukur, öteyanı bombeli olan şekil, fr. concavo-convese

mukaare (a.s.) ["muka'ar" in müen.]. (bkz: muka'ar)

muka'ariyyet (a.i.) çukurluk

mukabbeb (a.s. kubbe'den) kubbeli

Binâ-yi mukabbeb kubbeli bina

mukabbel (a.s. kabl'den) takbîl edilmiş, öpülmüş

mukabbız (a.s. kabz'dan) daraltan, sıkan

mukabbız-ı ev'iye damar daraltan

mukabbil (a.s. kabl'den. c. mukabbilîn) takbîl eden, öpen

mukabbilîn (a.s. mukabbil'in c.) takbîl edenler, öpenler

mukabele ("ka" uzun okunur, a.i. sül. kabile) 1. karşılık verme, karşılama. 2. karşı gelme. 3. birbiriyle karşılaştırma; karşılıklı yapılan okuma. 4. camilerde halka karşı Kur'an okuma. 5. tas. Mevlevi âyinlerinde tarikat mensuplarının cezbe haliyle ayakta dönmesi (bkz: semâ')

Cebr ü mukabele mat. [evvelce muadele adını alan] cebir

mukabele bi'l-misl ("ka" uzun okunur, a.b.i.) misilleme, yapılan muameleyi aynen tekrarlama

mukabeleten (a.zf.) karşılık olarak; karşılık vererek; karşılaştırılarak

mukabil ("ka" uzun okunur, a.s. sül. kabile) l. karşı karşıya gelen, bir şeyin karşısında bulunan. 2. bir şeye karşı, bir şeye karşılık yapılan. 3. i. karşılık. 4. zf. karşılığında

mukabil-i helezon anat. sarmal önü, fr. anthelix

mûkad (a.s.) ağır yüklü

muk'ad (a.s. ku'ûd'dan) kötürüm, yatalak

mukaddem (a.s. kıdem'den) 1. takdim edilen, sunulan [küçükten büyüğe-]. 2. önde olan, önden giden. 3. önce gelen, önceki [zamanca-]. 4. değerli, üstün. 5. mant. *öner-ti. 6. aşk. redif askerinin ayrıldığı iki kısımdan birincisi

mukaddem-i rüşeym bot. cücük (embriyon) taslağı

mukaddemü'l-ayn hek. gözün kenarı, pınarı

mukaddema (A.zf.) önce, eskiden

mukaddemât (a.i. kıdem'den. mukaddeme'nin c.) 1. mant. öncüller. 2. öncüler, ordunun ilerisinde bulunan askerler

mukaddem-dem (a.f.b.s.) önceki zamanlı takdim edilen

mukadder (a.s. kader'den) 1. takdîr olunmuş, kıymeti biçilmiş; kadri, değeri bilinmiş, beğenilmiş. 2. i. yazılı, alında yazılı. 3. ed. yazılı olmayıp, sözün gelişinden anlaşılan. 4. i. kadın adı

El-mukadder la yugayyer kader değiştirilemez, (bkz: kader)

mukadderat (a.i. mukadder'in c.) alın yazısı, (bkz. mukadder)

mukadderât-ı erbaa fık. ölçüsü, kile, okka, sayı gibi şeylerle belirtilen nesneler

mukaddere (a.s.) ["mukadder'in müen.]. (bkz: mukadder)

mukaddes, mukaddese (a. s. kuds'den) l. takdis edilmiş, mübarek, kutsal; temiz. 2. i. kadın adı

Kütüb-i mukaddese mübarek, kutsal kitaplar [Kur'an, Tevrat, Zebur, incil]

mukaddesat (a.s. mukaddes'in c.) kutsal şeyler

mukaddim (a.s. kıdem'den) 1. takdim eden, sunan [küçük, büyüğe-]. 2. öne, ileri geçiren

mukaddimât (a.s.i.) mukaddime'nin c.), (bkz: mukaddime)

mukaddimat-ı ilm fels., fr. propedeu-tique

mukaddime (a.s. kıdem'den. c. mukaddimât) 1. öne geçen, önde giden, (bkz: pîş-rev). 2.i. başlangıç, giriş, önsöz [kitapta-]. fr. preface

mukaddime-i beyyine huk. "beyyine başlangıcı" hasımdan sâdır olan bir varakadır ki iddia edilen şeyi tamamen ispat etmemekle beraber bu şeyin vukuuna delâlet eyler, fr. commencement de preuve

mukaddime-i darb ü cerh yaralama ve dövme başlangıcı

mukaddime-i hâdia ed. aldatıcı başlangıç

mukaddime-i kübrâ büyük başlangıç

mukaddimetü'l-ceyş aşk. ordunun ilerisinde bulunan asker, (bkz: pîş-dâr)

Mukaddimetü'l-Edeb Zemahşerî'nin ünlü Arapça - Türkçe sözlüğü

mukaddir (a.s. kader'den. c. mukad-dirîn) takdîr eden, kıymet biçen; kadrini bilen, beğenen. [Allah adlanndandır]

mukaddir-âne (a.f.zf.) takdîr edercesine, kıymetini bilircesine

mukaddirîn (a.s. mukaddir'in c.) takdîr edenler, kıymet biçenler; kendini bilenler, kendi beğenenler

mukaffa (a.s.) kafiyeli, kafiyelenmiş

mukaffel (a.s. kufl'den) kilitli, kilitlenmiş

Bâb-ı mukaffel kilitli kapı

mukahhir (a.s. kahr'den) tahkir eden, kahreden, yok eden

mukalkal (a.s.) 1. kararsız. 2. i. şarap, (bkz: bade, hamr, sahpâ)

mukalkale (a.i.) sürahi; şişe

mukalled (a.s. kald'den) ; 1. boynuna gerdanlık takılmış. 2. taklîdedilen, örnek tutulan

mukallef (a.s.) taklîf edilmiş, kalafatlanmış

mukallib (a.s. kalb'den) kalbeden, çeviren, başka şekle sokan

mukallid (a.s. kald'den. c. mukallidin) 1. bir şeyi takan, kuşatan, boynuna asan. 2. taklitçi

mukallid-âne (a.f.zf.) taklitçiye yakışır surette

mukallidin (a.s. mukallid'in c.) 1. takınanlar, kuşananlar, boynuna takanlar. 2. taklitçiler

mukamere ("ka" uzun okunur, a.i.) kumar oynama, oynaşma

mukamir ("ka" uzun okunur, a.s. ve i.) kumarbaz

mukanfez (a.s.) zool. üzeri yumuşak dikenlerle örtülü olan hayvan, kirpi

mukanfezü'l-cild (a.i.) zool. derisidikenlilerden, denizkestanesi ve beşparmak gibi tiplerden oluşan denizhayvanı familyasından biri

mukanna' (a.i.) peçeli

mukanned (a.s.) şekerle terbiye olunmuş

mukannen (a.s. kanûn'dan. c. mukan-nenât) belli belirli, şaşmaz, (bkz: muayyen)

mukannenât (a.s. mukannen'in c.) âdet olan tahsisat

mukannene (a.s.) ["mukannen" in müen.]. (bkz: mukannen)

mukannin (a.s. kanûn'dan) kanun yapan, (bkz: kanûn-şinâs)

mukanlar, mukantara (a. s. kantara'dan) kemerli, kemer şeklinde olan; köprü

mukantarât (a.i. mukantara'nın c.) kemer şeklinde olan şeyler, köprüler

mukaraa ("ka" uzun okunur, a.i. kur'a' dan) 1. ad çekişme. 2. çekişme, vuruşma

mukaraza ("ka" uzun okunur, a.i.) kazanca ortak olup zararı sermâyeye ait olmak üzere birine bir miktar sermaye verme

mukarebe ("ka" uzun okunur, a.i. kurb'dan). (bkz. mukarebet)

mukarebet ("ka" uzun okunur, a.i. kurb'dan) yakınlık; akrabalık

mukarenet ("ka" uzun okunur, a.i. karn'dan) 1. bitişiklik; yaklaşma, kavuşma, bitişme, (bkz: telâkki) 2. uygunluk

mukarib ("ka" uzun okunur, a.s. kurb'dan) karîb, birbirine yakın olan

mukarin ("ka" uzun okunur, a.s. karn'dan) bitişik, ulaşmış, erişmiş, yaklaşmış, bir yere gelmiş

mukarnes (a.s.) 1. merdiven şeklinde dereceleri olan çatma tavan, kubbe. 2. kubbe biçiminde olan. 3. bir çeşit serpuş. 4. nakışlı, işlemeli, rengârenk olan

Sey-i mukarnes [eskiden] "kırk merdiven" denilen ve ağzı derece derece olan bir çeşit kılıç, [bu kelime, dağdan burun gibi çıkan sivrilik veya kalkık ve yüksek hörgüçlü deve mânâlarına olan "kurnâs" kelimesinden türemiştir]

mukarr (a.s. karâr'dan) ikrar olunmuş, "vardır, evet öyledir" denilmiş

mukarreb (a.s. kurb'dan c. mukar-rebân, mukarrebîn) takrîbedilmiş yaklaşmış, yakın

Melek-i mukarreb Allah'a yakın, yaklaşmış olan melek

mukarrebân (a.s. kurb'dan, mukar-reb'in c.), (bkz. mukarrebîn)

mukarrebîn (a.s. mukarreb'in c.) yakınlaşma, yaklaşmış olanlar, yakınlar

Melâike-i mukarrebîn Allah'a yakın, yaklaşmış olan melekler

mukarrebûn (A.s. mukarreb'in c.) Allah'a yakın olan büyük melekler, (bkz. mukarrebân, mukarrebîn)

mukarrer (a.s. karâr'dan. c. mukarrerât) 1. kararlaşmış. 2. şüphesiz, sağlam. 3. anlatılmış, bildirilmiş

mukarrerât (a.i. mukarrer'in c.) kararlaştırılan şeyler; kararlar

mukarrere (a.s. karâr'dan) ["mukarrer" in müen.]. (bkz: mukarrer)

mukarreren (a.zf.) kararlaşarak, kararlaştırarak, kararlaştırılarak

mukarrız (a.s.). (bkz. mukarriz)

mukarri' (a.s. takri' eden, başa kakan; azarlayan, paylayan

mukarrib (a.s. kurb'dan) 1. takribe-den, yaklaştıran; yakınlaştıran. 2. tar. ramazanda Kur'an metinlerini padişah huzurunda yorumlayan hoca, huzur hocası, (bkz: mukar-rir4)

mukarrih - (a.s.c. mukarrihât) yara açan ilâç

mukarrihât (a.s. mukarrih'in c.) yara açmaya mahsus olan te'sirli ilâçlar

mukarrin (a.s. karn'den) takrîn eden, birlikte bulunduran

mukarrir (a.s. karâr'dan. c. mukarrirîn) 1. takrir eden, yerleştiren, sabit kılan. 2. anlatan, bir maddeyi etraflıca anlatan. 3. i. medresede, dersi tekrar ederek anlatan müderris (profesör) muavini. 4. i. huzur hocası [ramazanda pâdişâhın huzurunda ders vermek, Kur'-ân'ı tefsir etmekle vazifeli bulunan müderris, ders-i âmm]

mukarrirîn (a.s. mukarrir'in c.) (bkz. mukarrir)

mukarrün bih -i- (a.b.i.) ikrar olunan hak, başkasına ait bulunduğu, bir kimse tarafından haber verilen hak

mukarrün leh j-lî- (a.b.i.) kendisine ait bulunan bir hak, başkası tarafından îtirâf olunan hakîkî veya (vakıf gibi) manevî şahıs

mukarrün leh bi'n-neseb (a.b.i.) neseb bakımından mîrâsa hakkı olduğu ikrar olunan kimse

mukarrün leh bi'n-nesebi ale'l-gayr fer. nesebce başkasına karabeti iddia edilerek mîrâsa hakkı bulunduğu ikrar olunan kimse

mukarriz (a.s. karz'dan. c. mukarrizîn) takrîz eden, medheden; medih yollu yazı yazan

mukarrizîn (a.s. mukarriz'in c.) takrîz edenler, medhedenler; medih yollu yazı yazanlar

mukasât ("ka" uzun okunur, a.i.) zahmet çekme,

mukaseme ("ka" uzun okunur, a.i. kısm'dan) taksim etme, paylaşma, bölüşme

mukasım ("ka" uzun okunur, a.s. kısm'dan) taksim eden, paylaşan, bölüşen

mukassat (a.s. kıst'dan) taksitli

mukassatan (a.zf.) taksitle, taksitli olarak

mukassem (a.s. kısm'dan) taksim edilmiş, ayrılmış, bölünmüş

mukassır (a.s. kasr'dan) 1. taksir eden, yapabilir iken yapmayıp çekinen. 2. yapmaya gücü yetmediği için bırakan. 3. kusur işleyen, (bkz: mütekasır)

mukassi (a.s. kasvet'den) kasvet verici, kasvetli, sıkıntılı, sıkıcı; dar

mukassim (a.s. kısm'dan) taksim eden, ayıran, bölen

Kıyâs-ı mukassim mant. ikilem, fr. dilemme

mukaşşer (A.s. kışr'dan) taksir edilmiş, kabuğu soyulmuş

Bâdâm-ı mukaşşer kabuğu soyulmuş badem

mukataa ("ka" uzun okunur, a.i. kat'dan. c. mukataât) 1. arazînin kesime verilmesi, muayyen bir kira karşılığında birine bırakılması. 2. bağ, bahçe, arsa hâline getirilen ekim toprağı için verilen vergi

mukataât ("ka" uzun okunur, a.i. mukataa'nın c.), (bkz. mukataa)

mukatele ("ka" uzun okunur, a.i. katl'den. c. mukatelât) 1. birbirini öldürme, vuruşma, (bkz: kıtal). 2. savaş; kavga

mukatelât ("ka" uzun okunur, a.i. katl'den. mukatele'nin c.) 1. öldürüşmeler, birbirini öldürmeler, vuruşmalar. 2. savaşlar; kavgalar


Yüklə 18,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   102   103   104   105   106   107   108   109   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin